ŞEHZADELER VE HANIM SULTANLAR
Osmanlı hanedan politikasıyla yönetilen imparatorluğun üst düzeydeki görevlileri sarayda Harem-i Hümayun’da ve buna bağlı Enderun’da özenle yetiştirilen saray ağaları arasından seçilirdi. Hanedanda doğan padişah kızları (hanım sultanlar) erkekler (şehzadeler) iktidarın pay sahipleriydi. Doğumlarında (Veladet-i Hümayun) hazırlanan beşik alaylarıyla halka takdim edilirlerdi.Hanım sultanlar çoğu zaman şehzadelerin sünnet düğünleriyle birlikte düzenlenen çok görkemli şenliklerle evlenirlerdi. Damadın görevinin önemine göre hanım sultanların statüsü artardı. Evlenen padişah kızları başlangıçta eşlerinin görev yerine birlikte gider ve ziyaret için bile olsa Saray’ın iznini almadan merkeze gelemezlerdi.
16. yüzyıl sonuna kadar şehzadeler sancağa gönderilerek o bölgenin yönetiminde bulunuyorlar ve böylece ülke yönetimine hazırlanıyorlardı. Şehzadelerin sancağa çıkması onların yetişkinliklerinin göstergesi politik kariyerlerinin başlangıcı sayılırdı. Sancağa çıkış üst düzey devlet ricalinin katılımıyla resmî bir törenle olurdu. Şehzadeler tören kaftanlarını giyer mücevherlerle bezeli eyerler vurulmuş atlar üzerinde maiyetiyle yola çıkardı.
16. yüzyıl sonuna kadar yapılan seferler sırasında şehzadeler ordu kanatlarına komuta ediyor veya merkeze çağrılıp babalarının yerine vekalet ediyorlardı. Zaman zaman şehzadelerin etrafında oluşan yönetici sınıfın özellikle lalaların (şehzade danışmanı) etkisiyle tahtı ele geçirmek için bazen padişahla bazen diğer şehzadelerle şiddetli taht kavgaları yaşanıyordu. Bunu önlemek amacıyla 16. yüzyılın sonundan itibaren şehzadelerin sancağa gönderilmemesi ve şehzadelikleri süresince çocuk sahibi olmamaları kararı alınmıştı.
İÇ GİYİMDEN KAFTANLARA
Sarayın kıyafet koleksiyonuna bakıldığında 1550’yi bulan giyim kuşam içinde yüz civarında çocuk giysisi bulunur. Bunlara; zıbın denilen iç çamaşırları donlar çocuk bezleri iç entariler dış kaftanlar şalvarlar baş giyimleri ve pabuçlar da dahildir. Son devre ait kıyafetler çok azdır bunlar da satın alma yoluyla koleksiyona katılmıştır.Osmanlılarda kadın erkek ve çocuk kıyafetlerinde ölçülerinden başka fark yoktur. Kıyafet iç giyimin üzerine giyilen altta şalvar üstte bürümcük gömlek iç entarisi ve dış kaftandan oluşur.
Çocukların iç giyiminde pamuklunun tülbent gibi en ince patiska gibi sık dokunmuş olanından dikilmiş zıbınlar başta gelir. Bunlar içleri genellikle bir tabaka pamukla kapitone edilmiş; basit çamaşırlardır. Uçkurla bağlanan kullanımı kolay çocuk donları ise ince tülbentten dikilirdi.
Mevsime göre; ağır ipekli kumaştan dikilen kaftanların içine kürk kaplanır veya günlük kaftanlar pamukla kapitone edilirdi. Törenlerde giyilen ağır ipekli kaftanlar yere kadar uzun boyları gene yere kadar inen ve omuzlardan geriye atılan kollarıyla dikkati çeker.
Osmanlılarda baş giyimi çok önemlidir. Ev içinde ve dışında hiç kimse başı açık gezmezdi bu toplumda affedilmeyen bir hata idi. Geceleri bile yatarken gecelik takkeleri giyilirdi. Padişahlar genellikle dilimli renkli uzun tepeliklerin etrafına sarılan tülbentlerle büyüyen sarıklar giyerdi. Küçük şehzadeler de başlarında kocaman sarıklarla gezerlerdi. Bu başlıklar çok değerli mücevherli sorguçlarla süslenirdi. Saraylı kadınlar ise başlarına kısa basık fesler altı dar üstü geniş veya tam tersi özellikte hotozlar giyerlerdi. Saraylı kadınların statüleri bu baş giyimlerine taktıkları mücevherlerle belirlenirdi. Hanedan içinde doğan kız çocukları da küçüklüklerinden itibaren böyle mücevherlerle donatılırdı.
BÜYÜMÜŞTE KÜÇÜLMÜŞLER
Çocuk giyimleri büyükleri gibi 16. ve 17. yüzyıllar boyunca değişmeden devam etmiştir. 18. yüzyılda daha basit kumaşlardan dikilmiş kaftanlar giymişlerdir. 19. yüzyıl başlarında kıyafetlerin kesimlerinde fazla değişiklik olmamakla beraber kullanılan süsleme malzemesinin artığı görülür. Avrupa’dan gelen geniş yaldızlı harçlar bükme ipek kordonlar oyalar ve danteller elbiseleri süsler. Entarilerin ön etek uçları yırtmaçları kol ağızları ve kol yırtmaçlarına konan bu harçlarla kesimin detayları belirginleşmiş abartılı bir görünüş kazanmıştır. Bu devirdeki padişahların yetişkin kızlarının gücü artmış dışarıdaki terzilerle kalfaları aracılığıyla bağlantı kurarak dikiş diktirmişlerdir.Yüzyılın ilk yarısının en önemli olaylardan biri hiç şüphesiz 1828 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıdır. Bu operasyonu gerçekleştiren II. Mahmud bir kıyafet devrimi yaparak yeni kuracağı ordunun kıyafetini de Batılı tarzda değiştirmiş; askerin başına fes giydirilmiştir. Bir müddet sonra pantolon ve ceketten oluşan üniforma tarzındaki kıyafetler çocuk giyimine de hakim olmuştur.
Çocuk giyim kuşamı büyüklerin giysilerinin küçük ölçülerde olanıydı. Kumaş malzemesi deseni kesimi dikiş özellikleri bakımından 16. yüzyıldan 20. yüzyıl başına kadar ki saray giyim kuşam koleksiyonunun bir özetini çocuk giysilerinde izleyebilirsiniz.