Sarışın, Papağan, ve Komik Laflar

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Sarışın bir kadın, Ayşe, yeni aldığı papağanı evine getirmişti. Papağanın adı da Şakacı'ydı. Ayşe, Şakacı'nın konuşmayı öğrendiğini duyunca çok heyecanlanmıştı. İlk birkaç gün, Şakacı sadece garip sesler çıkarıyor ve kafesin içinde zıplıyordu. Ayşe, biraz hayal kırıklığına uğramış olsa da, sabırla konuşmaya devam ediyordu: "Merhaba Şakacı! Nasılsın bugün? Hava çok güzel değil mi?"

Bir sabah, Ayşe kahvesini yudumlarken, Şakacı birden bire konuşmaya başladı: "Ayşe, saçların ne güzel olmuş! Ama biraz daha sarı olsa daha iyi olurdu."

Ayşe, kahvesini püskürtecek gibi olmuştu. "Şakacı, sen nereden öğrendin bunları? Hem benim saçlarım gayet sarı!"

Şakacı, kafesin içinde bir o yana bir bu yana sallanarak devam etti: "Sarı dedin de, aklıma geldi. Dün televizyonda gördüm, sarı saçlılar daha eğlenceli oluyormuş. Sen biraz sıkıcısın sanki Ayşe."

Ayşe, kaşlarını çatarak Şakacı'ya baktı. "Sen bana mı laf ediyorsun? Ben seni eğlendirmeye çalışıyorum burada, bir de laf söylüyorsun!"

Şakacı, gözlerini kırpıştırarak cevap verdi: "Eğlence anlayışımız farklı olabilir. Belki biraz dans etsen? Ya da bana kurabiye getirsen?"

Ayşe, gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Tamam tamam, sana kurabiye getireyim ama bir daha benim saçlarıma laf söyleme!"

Birkaç gün sonra, Ayşe arkadaşı Zeynep'i eve çağırmıştı. Zeynep, Şakacı'yı görünce heyecanla sordu: "Aaa, bu senin meşhur papağan mı? Konuşuyor mu bari?"

Şakacı, hemen devreye girerek: "Konuşuyor, hem de ne konuşuyor! Ayşe'nin saçları sarı diye havalara giriyor ama aslında..."

Ayşe, elini ağzına götürerek Şakacı'yı susturmaya çalıştı. Zeynep, kahkahalarla gülerek Ayşe'ye takıldı: "Demek senin saçların sarı diye havalara girdiğini söylüyorlar! Seni gidi seni!"

Ayşe, utançla karışık bir gülümsemeyle Zeynep'e baktı. Şakacı, keyifle kafesinde zıplamaya devam etti. O günden sonra, Ayşe ve Şakacı arasında tatlı bir atışma başladı. Şakacı, sürekli Ayşe'nin sarı saçlarıyla ve biraz da sıkıcılığıyla dalga geçiyordu. Ayşe de, Şakacı'yı susturmaya çalışırken daha da komik duruma düşüyordu.

Sonunda, Ayşe, Şakacı'nın laflarını artık umursamamaya başlamıştı. Çünkü en sonunda anlamıştı ki, Şakacı'nın gevezeliği aslında onları daha da yakınlaştırıyordu. Hem sarışın olmakla ilgili bir sırrı da öğrenmişti: Bazen dalga geçilmek de çok eğlenceli olabiliyord

Sarışının Sabrı ve Papağanın Pişmanlığı


Ayşe, Şakacı’nın gevezeliklerine alışmış gibi görünse de, aslında içten içe biraz da sinirleniyordu. Her sabah kalkıp kahvesini içerken, Şakacı’nın “Günaydın, sarı kafa!” demesine dayanmak kolay değildi. Bir gün, Ayşe bir fikir buldu. Şakacı’ya bir ders vermeye karar verdi.

O gün, Ayşe özellikle suskun davrandı. Şakacı ne kadar konuşmaya çalışsa da, ona cevap vermedi. “Ayşe, yine mi saçlarınla uğraşıyorsun? Yoksa makyaj mı yapıyorsun? Sarı saçlıların makyajı da bir dert olur!” diye atıp tutsa da, Ayşe sadece gülümsedi ve işine devam etti.

Şakacı, bu sessizlikten rahatsız olmaya başlamıştı. Kafesin içinde bir o yana bir bu yana dönüyor, sürekli Ayşe’ye bakıyordu. “Ayşe, iyi misin? Neden konuşmuyorsun? Yoksa sarı saçların için mi üzgünsün?” diye sordu. Ayşe, hala cevap vermedi.

Öğleden sonra, Şakacı iyice huzursuzlandı. “Ayşe, tamam, şaka yapmıştım! Saçların çok güzel, çok parlak, hatta… hatta çok akıllıca! Lütfen, konuş benimle!” dedi yalvarır bir sesle.

Ayşe, bu sefer dayanamadı ve kahkahalarla gülmeye başladı. “Şakacı, sen konuşmayı kesince ne kadar çekilmez olduğunu anladım. Bir ders vermen gerekiyordu!” dedi.

Şakacı, başını eğerek utangaç bir şekilde cevap verdi: “Biliyorum, biraz fazla ileri gittim. Ama senin tepkilerin çok komikti. Ben de dayanamadım!”

Ayşe, Şakacı’ya yaklaştı ve kafesin tellerini okşadı. “Şakacı, seninle dalga geçmek eğlenceli olsa da, bazen insanı üzebilirsin. Lütfen biraz daha dikkatli ol!”

Şakacı, bir süre sustuktan sonra, “Tamam, tamam. Söz veriyorum, daha kibar olacağım. Ama sen de bazen çok ciddi oluyorsun. Biraz daha eğlenceli olsan, herkes mutlu olur!” dedi.

Ayşe, bu sefer gülerek “Pekala, belki biraz daha eğlenceli olabilirim. Ama sen de biraz daha az geveze ol!” diye cevap verdi.

O günden sonra, Ayşe ve Şakacı arasındaki ilişki biraz daha değişti. Şakacı, hala geveze ve muzipti ama Ayşe’nin duygularına daha çok dikkat ediyordu. Ayşe de, Şakacı’nın gevezeliklerine daha çok gülüyor, onu bazen de taklit ediyordu.

Bir akşam, Ayşe televizyon izlerken, Şakacı birden bire “Ayşe, sana bir şey soracağım” dedi. Ayşe, merakla ona döndü. Şakacı devam etti: “Senin saçların neden bu kadar sarı? Acaba… acaba genetik mi?”

Ayşe, bu soruya gülmekten kendini alamadı. “Şakacı, sanırım bu soruyu cevaplamak biraz uzun sürer. Ama şunu bil ki, sarı saçlarım bana özel ve seninle dalga geçmek için bir sebep değil.”

Şakacı, kafasını salladı ve sonra ekledi: “Haklısın. Bazen çok meraklı oluyorum. Ama seninle arkadaş olduğum için çok mutluyum Ayşe. Hem sarı saçlı hem de komik bir arkadaşım var!”

Ayşe, bu sözleri duyduğuna çok sevinmişti. Şakacı, sonunda biraz daha olgunlaşmış gibiydi. O gece, Ayşe ve Şakacı, birlikte televizyon izlediler ve birbirlerine tatlı şakalar yapmaya devam ettiler. Çünkü biliyorlardı ki, aralarındaki bu komik atışmalar onları birbirine daha da yakınlaştırıyordu.

Ve Ayşe, sonunda sarışın olmanın sırrını da anlamıştı: Bazen biraz geveze bir papağanla yaşamayı göze almak gerekiyordu!
 
Geri
Top