Sevgili CerezForum üyeleri, bugün sizlerle oldukça uzun, detaylı ve (umarım) son derece komik bir olayı paylaşacağım. Her şey, pazartesi sabahı, kahvaltılık olarak seçtiğim bayat ekmeğin inanılmaz derecede sert olmasıyla başladı. Öyle sertti ki, tıpkı bir çimento parçasını ısırarak kıyamet senaryosuna yol açmaya çalışıyormuşum gibi hissettim. Eğilip bükülmeye çalıştığım ekmek parçası ise buna inatla direndi.
Önce hafif bir münakaşa başladı; ekmek ile ben arasında. Çatalım, onun sert zırhını delmekte zorlanıyordu. Bıçağım ise ne yazık ki mutfak çekmecesinin derinliklerinde kayıp bir dünyaya yolculuk yapmıştı. Tüm bu karmaşa arasında, çenemin sağ tarafında, sert ekmeğin bir parçası bana karşı bir direniş savaşında şehit düştü. Öyle acıdı ki, gözyaşlarım neredeyse kahvaltılık sütüme karışacaktı.
Ama pes etmedim! Ekmeğe karşı savaşım devam edecekti. Yeni bir taktik belirledim: "Su Bombardımanı". Ekmeği bol suyla ıslatıp yumuşamasını bekledim. Beş dakika sonra, ekmeğin yalnızca yüzeysel bir yumuşama gösterdiğini fark edince ikinci aşamaya geçtim: "Ağır Topçu Ateşi". Mikro dalga fırını devreye aldım. 30 saniyelik süre bitip siren çalınca, mutfağa koşarak kontrol ettim. Beklediğim gibi yumuşamamıştı. Tam aksine; daha sert olmuş, kurumuştu. Sanki daha önce de bunu yapmıştı, tecrübeli bir sert ekmek savaşçısı gibi görünüyordu.
Vazgeçmek üzereydim, fakat aniden bir fikir belirdi zihnimde. En güçlü silahım, en güçlü çözümüm: "Mayonez Sınırlı Sürümü"! Büyük şişemden bolca mayonez aldım ve sert savaşçı ekmeğin tüm yüzeyini kalınca kapladım. Ekmek daha yumuşak bir hal almış olmasa bile, daha lezzetli olmuştu.
O sabah böylece, sert ekmeğin egemen olduğu acı bir yenilgi ile günü kapattım. Bileceğinizi sandığınız bir kahvaltılık savaşının, bambaşka bir savaşa dönüşmesi olayını böylelikle sizlerle paylaştım. Unutmayın, her sert ekmek parçası aslında kendi içinde küçük bir kahramanlık hikâyesi barındırır... veya belki de sadece bayat bir ekmek parçasıdır. Bu noktada ben hala kararsızım. Sizlerin yorum ve deneyimlerinizi heyecanla bekliyorum.
Önce hafif bir münakaşa başladı; ekmek ile ben arasında. Çatalım, onun sert zırhını delmekte zorlanıyordu. Bıçağım ise ne yazık ki mutfak çekmecesinin derinliklerinde kayıp bir dünyaya yolculuk yapmıştı. Tüm bu karmaşa arasında, çenemin sağ tarafında, sert ekmeğin bir parçası bana karşı bir direniş savaşında şehit düştü. Öyle acıdı ki, gözyaşlarım neredeyse kahvaltılık sütüme karışacaktı.
Ama pes etmedim! Ekmeğe karşı savaşım devam edecekti. Yeni bir taktik belirledim: "Su Bombardımanı". Ekmeği bol suyla ıslatıp yumuşamasını bekledim. Beş dakika sonra, ekmeğin yalnızca yüzeysel bir yumuşama gösterdiğini fark edince ikinci aşamaya geçtim: "Ağır Topçu Ateşi". Mikro dalga fırını devreye aldım. 30 saniyelik süre bitip siren çalınca, mutfağa koşarak kontrol ettim. Beklediğim gibi yumuşamamıştı. Tam aksine; daha sert olmuş, kurumuştu. Sanki daha önce de bunu yapmıştı, tecrübeli bir sert ekmek savaşçısı gibi görünüyordu.
Vazgeçmek üzereydim, fakat aniden bir fikir belirdi zihnimde. En güçlü silahım, en güçlü çözümüm: "Mayonez Sınırlı Sürümü"! Büyük şişemden bolca mayonez aldım ve sert savaşçı ekmeğin tüm yüzeyini kalınca kapladım. Ekmek daha yumuşak bir hal almış olmasa bile, daha lezzetli olmuştu.
O sabah böylece, sert ekmeğin egemen olduğu acı bir yenilgi ile günü kapattım. Bileceğinizi sandığınız bir kahvaltılık savaşının, bambaşka bir savaşa dönüşmesi olayını böylelikle sizlerle paylaştım. Unutmayın, her sert ekmek parçası aslında kendi içinde küçük bir kahramanlık hikâyesi barındırır... veya belki de sadece bayat bir ekmek parçasıdır. Bu noktada ben hala kararsızım. Sizlerin yorum ve deneyimlerinizi heyecanla bekliyorum.