• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Sedef Hastalığı

Papatya

V.I.P
V.I.P


Sedef deri hastalıklarının en önemlilerinden olup kronik, tekrarlayıcı ve sık rastlanılan bir rahatsızlıktır.Deri örtüsünün olduğu tüm bölgeleri tutabilir.Saçlı deride, tırnakta, elde, ayakta,gövdede, dizde,dirsekte kısaca tepeden tırnağa bütün vücudu etkileyebilir.Ancak şiddeti kişiden kişiye değişir.

Kimi hastalarda sadece bir nokta veya plaklar halinde gözlenebilirken,kimi hastalarda vücudun muhtelif alanlarına yayılarak çok geniş deri bölgelerini etkileyebilir.Şu bilinmelidir ki sedef bir cilt rahatsızlığı olup, diğer organların bozuklukları ile bir ilişkisi yoktur. Birçok kronik hastalıkta olduğu gibi belirli aralıklarla tekrarlama özelliği vardır.Bu nükslerin sıklığı, yaygınlığı bireysel olarak değişebilmekte bazen uzun yıllar boyunca hiçbir atak yaşanmamasıda mümkündür.

Bu son derece sık hastalığın görülme ihtimali %1-3 arasında değişmektedir.En fazla görülen bölgeler diz, dirsek,bel, saçlı deri, genital bölgedir.Tipik görüntüsünde kırmızı , net sınırlı zemin üzerinde beyaz ince kabuklanmalar şeklindedir ancak sedefin kabuk olmadan sadece kırmızı alanlar veya bu alanların üzerine eklenmiş iltihaplı toplu iğne başı büyüklüğünde püstüllerle seyreden formlarıda olabilir.

Genetik bir hastalık olan sedef özellikle 20-40 yaş gurubunda sıkça görülür.Ailesel özelliği olan bu hastalığın ebeveynlerde olması çocuklarında görülme ihtimalini artırır.

Belirli faktörler hastalığın hızlanmasına yahut ilk atağın başlamasına neden olmaktadır.Bunların başında fiziksel ve psikolojik stresler,aşırı güneş ışığı, alınan birtakım ilaçlar(ağrı kesiciler, hormon ilaçları, kortizon,tansiyon ilaçları) yeralmaktadır.Hastaların rahat bir hayat sürmesi, aşırı yorgunluktan kaçınılması, mümkün olduğu kadar az ilaç tüketmesi sedefin stabil kalmasına yardımcı olur.Sedefin tipik belirtilerinden birtaneside kaşınan yada yaralanan bölgelerde yeni sedef plaklarının gelişmeye meyil göstermesidir.Bu olaya "Köebner fenomeni" denmektedir.

Klinik görüntüye bakılarak teşhis konulan sedef bazen egzema, allerjik deri hastalıkları ile karışabilmektedir.Lokal bir sedef formu olan "palmoplanter psoriasis" (el-ayak sedefi) ise el ve ayakta su toplamaları çatlak ve soyulmalar şeklinde gözlenebilir.

Kronik olan sedef hastalığı, sanıldığının aksine başarıyla tedavi edilebilen bir hastalıktır ancak kronik olduğu için zaman zaman tekrarlayabilir.

 


Sedef hastalığı, üstü gümüş rengi pullarla kaplı kırmızı lekelerle yansıyan, nedeni bilinmeyen deri hastalığı. Lekeler çoğunlukla kasıntısız olduğundan, hastayı yalnızca görünüş açısından rahatsız ederler; ilaçla geçirilebilseler de, bir süre sonra yeniden belirirler. Bazı hastalarda sedef hastalığı, bir eklem iltihabıyla birlikte görülmektedir.

Sedef hastalığının (psoriasis) baş*langıç belirtileri deride kızarma ve pullanmadır. Hastalık, ömür boyu bir*kaç cilt lekesiyle sınırlı kalabileceği gibi, tüm vücuda yayılıp sonu ölüme kadar varan eklem iltihaplarına da yol açabilir. Kalıtsal etkenlerin sedef has*talığında belirleyici bir rol oynadığı kabul edilmektedir. Ama kalıtım yo*luyla doğrudan hastalığın kendisinin değil, hastalığa karşı bir yatkınlığın geçtiği düşünülmektedir. Sedef hastalı*ğı olan kişilerin çocukları ya da akra*baları arasında hastalanma olasılığı, öteki kişilerden daha yüksektir. Hasta*lığın görülme sıklığı yüzde 2′dir. Se*def hastalığı olanların akrabalarının yüzde 6,4′ünde hastalık başlangıç ev-resindedir. Çocuklarla yaşlılarda ender olarak ortaya çıkar. Çoğunlukla 20-50 yaş arasındaki kişilerde başlar.

Nedenleri

Sedef hastalığının nedenlerine ilişkin birçok varsayım ve kuram vardır. Deri metabolizmasındaki değişimler hasta*lığın nedeni olmaktan çok sonucudur. Bu değişimler Özellikle nükleoprotein sentezi ve yıkımıyla ilgilidir. Sedef hastalığından etkilenmiş üstderinin (epidermis) tabanındaki hücrelerin boynuzsu katmana sağlıklı hücrelerden daha çabuk ulaşmasından da anlaşıla*cağı gibi, bu hücrelerin yenilenme hızı artmıştır. Üstderi tabanındaki normal hücreler 20-30 gün arasında yüzeye ulaşır.

Oysa sedef hastalıklı deride bu süre 4 günü bulmaz. Bu hızlı göç, boy*nuzsu katmanda hücre birikmesine yol açar. Sonuç, hastalığın tipik klinik bul*guları olan pullanma ve hiperkeratoz-dur (aşın keratin oluşumu). Gene hızlı hücre göçü sonucunda boynuzsu kat*man hücreleri çekirdeklerini yitirmezSedef hastalığının nedenlerine ilişkin birçok varsayım ve kuram vardır. Deri metabolizmasındaki değişimler hasta*lığın nedeni olmaktan çok sonucudur. Bu değişimler Özellikle nükleoprotein sentezi ve yıkımıyla ilgilidir. Sedef hastalığından etkilenmiş üstderinin (epidermis) tabanındaki hücrelerin boynuzsu katmana sağlıklı hücrelerden daha çabuk ulaşmasından da anlaşıla*cağı gibi, bu hücrelerin yenilenme hızı artmıştır. Üstderi tabanındaki normal hücreler 20-30 gün arasında yüzeye ulaşır.

Oysa sedef hastalıklı deride bu süre 4 günü bulmaz. Bu hızlı göç, boy*nuzsu katmanda hücre birikmesine yol açar. Sonuç, hastalığın tipik klinik bul*guları olan pullanma ve hiperkeratoz-dur (aşın keratin oluşumu). Gene hızlı hücre göçü sonucunda boynuzsu kat*man hücreleri çekirdeklerini yitirmezler. “Parakeratoz” olarak tanımlanan bu olay dikensi tabakanın kalınlaşma*sına ve dermiş papİUalannın (deri me*mecikleri) uzamasına yol açar. Böyle*likle papillalar iplik gibi ince uzun bir biçim alır. Her dermiş papillasında kıl*cal damar bulunduğundan, sedef hasta*lığı lezyonu kaşındığında papillanın en dış katmam kazınır ve kılcal damar ze*delenerek kanar.

Belirtileri

Sedef hastalığının klinik belirtilerinin birçoğu, hastalığın dokularda yol açtı*ğı değişikliklerin incelenmesiyle açıklanabilir. Sedef hastalığı başta saçlı deriyi seçer ve yüzde görülmez. Ayrı*ca diz, dirsekler ve kuyruksokumu de*risi sedef hastalığının sık görüldüğü bölgelerdir. Ama hastalığın tüm vücut*ta görülebileceğini de unutmamak ge*rekir. Lezyonlar çeşitli büyüklükte ola*bilir. Madeni para büyüklüğünde, avuç içi kadar ya da daha büyük lezyonlar görülebilir. Bu lezyonlann büyüyüp birleşmesiyle geniş alanları, hatta tüm deriyi etkileyen (eritrodermik ya da genelleşmiş) sedef hastalığı biçimi or*taya çıkabilir. Hastalık genellikle yuvarlak ve ku*ru küçük lezyonlarla başlar; gümüş renginde pullanma görülür. Daha son*ra lezyonlar yayılır ve deri üstünde bir harita görünümü alabilir. Hastalığın bir başka biçimi dışa açık cilt yüzeyleri yerine koltukaltı, kasık gibi içe dönük yüzeyleri etkileyen “ters dönmüş” se*def hastalığıdır.

Eklem hastalığıyla seyreden (artropatik) sedef de belirtile*rinin ağırlığı ve yol açtığı ciddi komplikasyonlar nedeniyle önem taşır. Has*talığın bu biçiminden etkilenmiş kişile*rin çoğunda eklem yakınmaları vardır. Bazı hastalarda az sayıda ve küçük ek*lemlerde ağrıya rastlanırken, bazıların*da hemen hemen tüm eklemler yavaş ilerleyen bir biçimde etkilenip şişer. Yineleyen eklem iltihabı (artrit) nöbet*leri sonucu ağır hareket bozuklukları, eklem başlarında hasar, parmaklarda tipik biçim bozuklukları ortaya çıkar. Genellikle kaşıntı görülmezse de, ba*zen özellikle saçlı deride kaşıntı olabi*lir. Eritrodermi gibi sıklıkla yanlış te*davi sonucu gelişen komplikasyonlar ve sedef hastalığı artriti dışında, hasta*ların genel durumu iyidir. Sedef hastalığı püstüllü biçimle kendini gösterebilir. Bu tablo uzun sü*re önce başlamış klasik sedef hastalığı*nın gidişi sırasında görülebileceği gibi, ilk belirti olarak da ortaya çıkabilir. Püstüllü sedef hastalığı, genellikle yüz, taban ve avuç dışındaki bölgelerde yaygın olarak görülür. Başka bölgeler*de hiçbir hastalık belirtisi olmadan ta*ban ve avuçlarda püstüllü sedef hasta*lığına rastlanabilmesi ilginçtir. Püstül-ler genellikle birincil biçimin kızartılı alanlarında birkaç saat (ya da 1-2 gün) sonra gelişir.

Uzun süredir var olan lezyonlann kenarlarında da belirebilir-ler. Pullanma genellikle birkaç gün sonra ortaya çıkar. Hastalığın püstüllü biçiminde bazen yüksek ateş ve halsiz*lik görülür. Hastanın genel durumu bo*zuktur ve hastalık ağır gidişlidir. Ayak bileklerinde şişlik olabilir. Bu sistemik belirtiler, deriye ilişkin belirtilerle ko*şut bir gelişme gösterir. Yoğun pullan*ma dönemlerinde sistemik belirtiler geriler, hatta kaybolur. Mukozalar püs*tüllü sedef hastalığından çok seyrek et*kilenir. Püstüllü sedef hastalığı tipik bir ge*lişim gösterir. Deri lezyonlan sürekli biçim değiştirir; kızartılı, püstüllü ve pullu lezyonlar birbirini izler. İyileşme dönemleri kısa sürer, ama uzun dö*nemdeki gidişi iyidir. Seyrek de olsa kötü huylu bir gidiş görülür; bu durumda ağır komplikasyonlar ortaya çı*kabilir. Püstüllü sedef hastalığı bebeklerde çok seyrek görülür. Bazen doğumda/ ve ilk aylarda ya da 1-2 yaşında ortaya çıkar. Klinik tablo püstül ve yüksek ateşle aniden başlar. Deri belirtileri kanım yan bölümlerinde, koltukaltında ve kasıktaki kıvrımlarda görülür. Be*lirtiler sıklıkla yanıltıcı görüntü ver*diklerinden, sedef hastalığı tanısı ge*nellikle ilk belirtiden yıllar sonra ko*nur.


 


Psoriasis de denen sedef, hastalığın bulunduğu yerde kızarıklık şeklinde kendini gösteren, zaman zaman ortaya çıkan, müzmin bir deri hastalığıdır. Derinin üst tabakasının kalınlaşıp, büyümesiyle sedef renginde kabuklanmalar görülür. Deri birkaç günde bir kendini yenilemeye başlar. Derinin üstünde ölü hücre tabakası artmıştır.

Vücudun bir çok bölgesinde belirtisi görülse de, sıklıkla dirsekler, dizler, saçlı deri, bel bölgesi ve tırnaklarda ortaya çıkar. Bazı hastalarda hafif, bazılarında şiddetli seyreder. Vücudun bir çok yerinde sedef şeklindeki kızarıklık ve kabuklanma görülebilir. Tedavi edilebilir bir sorundur.

Toplumun ortalama yüzde 2′sinde görülür. Bu durum hastalığın ne kadar sık görüldüğünü ortaya koyar. Genç yaşta ortaya çıkma ihtimali daha fazladır. Ailede bu hastalığın olması, sedef hastası olma eğilimini arttırır. Ayrıca sedef, mikropların neden olmadığı bir hastalık olduğundan, bulaşıcı değildir.



 


Sedef hastalığının şiddeti, görüldüğü bölgeler, ve görünüşü, çeşidine bağlı olarak değişiklik gösterir. Plak tipi psöriazis en yaygın formudur, her beş sedef hastasından dördünde bu tip görülür. Bunun dışında, guttate, püstüler, ters sedef hastalığı çeşitleri ise daha az yaygındır, eritrodermik psöriazis ise çok nadir görülür.

APlak psöriazis:

Ölü derinin ince tabakalar halinde veya pul pul dökülmesine ve kırmızı plaklar oluşmasına neden olur. Plak psöriazis rahatsızlığı olan kişilerin ciltleri genellikle kurudur ve ciltlerinde çatlaklar oluşur.

Guttate psöriazis:

Guttate psöriazis, genellikle ciltte küçük kırmızı lekeler olarak kendini gösterir, ve birkaç hafta veya birkaç ay içinde kaybolur. Bu sedef hastalığı çeşidi, kol ve bacaklarda, gövdede veya başta görülür, ve bazen çocukluk veya adolesan dönemde geçirilen bir bakteriyel enfeksiyon guttate psöriazisi tetikleyebilir. Hastalığın görüldüğü bölgelerde oluşan plaklar, plak tipi sedef hastalığındaki kadar kalın değildir.

Fleksural psöriazis:

Genellikle aşırı kilolu kişilerde görülür ve deride kıvrımların fazla olduğu bölgelerde ortaya çıkar. Özellikle koltuk altı ve kasıklarda, sürtünme ve terleme ters psoriazis oluşumunu artırabilir.

Eritrodermik psöriazis:

Çok nadir görülen ve ağrılı bir sedef hastalığı çeşididir. Deride geniş bir alana yayılır ve ateşli bir görünüm oluşur. Bu psoriazis formu oldukça ciddi bir durumdur ve acil olarak tıbbi tedavi gerektirir.

 


Sedef, kadınlarda erkeklerden biraz daha sık görülür. Çoğunlukla 15-35 yaş arasında ortaya çıkar. Bununla birlikte bebekler ve yaşlılar dahil herhangi bir yaşda görülebilir.

 


Sedef hastası hamile kalabilir mi?

Evet. Sedefin ne anneye ne de bebeğe bir zararı yoktur. Gebelik esnasında sedef iyileşme gösterebilir veya kötüleşebilir.


Sedef hastalığı ve alkol

Aşırı alkol sedefi alevlendirebilir. Orta derecede alkol alımının sedefe bir zararı yoktur. Ancak ağızdan ilaç alan hastalarda ilaçlarla etkileşime girebilir.


Sedefin diyeti var mı?

Özel bir diyeti yok. Balık yağları iyi gelebilir. Aşırı kilo kıvrım bölgelerinde şikayetleri arttırır ve tedaviyi güçleştirir.


Sedefler birbirine benzer mi?

Hayır. Sedefin değişik şekilleri vardır. Çocuklardaki hastalık ile erişkinlerde ve yaşlılardaki hastalık, farklı özellikler gösterebilir. Çocuklarda yeni başlamış olduğu için küçük çaplı ve kırmızı renkli, üzeri kepekli belirtiler görülür. Erişkinlerde her tür belirti görülmekle birlikte, genellikle çocuklardakilere benzeyen daha büyük çapta belirtiler vardır. Yaşlılarda ise, hastalık uzun süreden beri devam ettiği için daha büyük çapta, çocuklardakine oranla daha soluk renkte ve üzerinde kepekten çok deri kalınlaşması halinde belirtiler görülür. Ancak hastalığın alevlendiği dönemlerde, yaşlılarda bile kırmızı ve kepekli belirtiler ortaya çıkar.

Sedef hafif dereceden ortaya ve sakatlığa yol açaçak derecede ciddi seyredebilir.

 


Tıp dilinde “psoriasis” olarak adlandırılan sedef hastalığı birçok faktöre bağlı olarak gelişebilir. Bunlardan en önemlisinin genetik faktör olmasına rağmen katkıda bulunan diğer faktörler tamamlanmamış protein sindirimi, bağırsak toksemisi (bağırsak kaynaklı toksin oluşumu, bakterilerin yan ürünleri, vs.), karaciğer işlevinde bozukluk, alkol tüketimi, hayvansal yağların aşırı tüketimi, beslenme faktörleri ve stres olabilir. Çok hızlı bölünen deri hücrelerinin üst üste birikmesi sonucu oluşan lezyonlar şeklinde kendini gösteren hastalıkta etkili tedavi için hastalığa neden olan faktörlerin aydınlatılması son derece önemlidir. Olguların %52’sinde genetik, %39’unda stres faktörü nedeniyle oluştuğu tespit edilmiştir.

Tedavi için öneriler şu şekildedir.

Beslenmeye özen gösterilmeli, şeker, et, hayvansal yağlar ve alkol tüketiminin sınırlandırılmalı, lifli besinler ve balık tüketimine ağırlık verilmelidir.

Vitamin ve mineral eksiği varsa ya da besinlerden yeteri kadar yararlanılamıyorsa yüksek potansiyelli multivitamin ve mineral formülleri kullanılabilir.

A vitamini (günde 50.000 IU), E vitamini (günde 400 IU), Krom (günde 400mcg), Çinko (günde 30 mg), Selenyum (günde 200 mcg) olmak üzere eksikliklerinde kullanılabilir. Ancak özellikle A vitamininin hamilelerde kullanılmaması gerekir.

Tıbbi bitkiler açısından bakıldığında, tedavide Silybum marianum (meryemana dikeni) bitkisinin kullanımı içeriğindeki silimarin dediğimiz etkili maddenin karaciğer fonksiyonları ve yenilenmesi üzerinde olumlu etkisi nedeniyle önerilir. Bitkilerle tedavide alınan doz içerisindeki etkili maddenin, her alımında standart dozda olması gerektiğinden bu bitkiden yapılmış olan ve eczanelerde satılan, sağlık bakanlığı onaylı ürünlerin kullanılması önerilir.

Ayrıca Hydrastis canadensis (hidrastis) bitkisinin kurutulmuş rizomları (toprak altındaki yumruları) ile hazırlanan infüzyonun (2 g drog üzerine 1 fincan sıcak su ilave edilir, 8 dakika bekletilip süzülür) kullanılması tedaviye yardımcı olacaktır. Yine de bu bitkiden hazırlanmış, standardize edilmiş, eczanelerde bulunan, Sağlık Bakanlığı onaylı ürünlerin kullanılması tercih edilmelidir.


 


Psikolojik ve fiziksel stres, en sık rastlanılan deri hastalıklarının başında gelen sedefin en önemli nedenleri arasında yer alıyor. Uzman Doktor Ayşe Özboya, sedefli hastaları rahat bir hayat sürmeleri, aşırı yorgunluktan kaçınmaları ve mümkün olduğu kadar az ilaç tüketmeleri konusunda uyararak önemli bilgiler verdi.

Farklı özellikleri var

Ayşe Özboya , sedef hastalığı ile ilgili olarak şu bilgileri verdi:

“Başta saçlı deri, tırnak, el, ayak, diz, dirsek olmak üzere neredeyse bütün vücutta bulunabilen sedef, kişiden kişiye farklı özellikler de gösteriyor. Sedef, kimi hastalarda sadece bir nokta veya plaklar halinde gözlenebilirken, kimi hastalarda da vücudun muhtelif alanlarına yayılarak çok geniş deri bölgelerini etkileyebiliyor. Sedef hastalığının en önemli özelliği belirli aralıklarla kişinin vücudunda tekrarlamasıdır. Belirli faktörler hastalığın hızlanmasına yahut ilk atağın başlamasına neden olur. Bunların başında, fiziksel ve psikolojik stresler, aşırı güneş ışığı, alınan birtakım ilaçlar (ağrı kesiciler, hormon ilaçları, kortizon, tansiyon ilaçları) yer almaktadır. Hastaların rahat bir hayat sürmesi, aşırı yorgunluktan kaçınılması, mümkün olduğu kadar az ilaç tüketmesi sedefin stabil (düz) kalmasına yardımcı olur.” Puva, fazla zaman almıyor

Özboya , “Sedef hastalığının tedavisinde en ideal yöntem, çok az merkezde uygulanan PUVA tedavisidir. Söz konusu yöntem, özel kabinlerde güneş ışınındaki ultraviyole A ve B’nin etki gücünden faydalanılarak uygulanır. Haftada 3-4 seans uygulandığı taktirde, bir süre sonra hastalıkta gözle görülür bir iyileşme görülür. Bu tedavi yöntemin en önemli avantajı fazla zaman almamasıdır.” dedi.

3 ayrı tedavi yöntemi var


Sedef hastalığı sanılanın aksine başarıyla tedavi edilebilen bir hastalıktır. Hastalığın üç ayrı tedavi yöntemi bulunuyor.

- Lokal tedavi (Kabuk sökücü kremler, yumuşatıcılar, kortizonlu kremler, D vitaminli kremler kullanılarak yapılır.)

- PUVA tedavisi

- Sistemik (ağızdan veya damardan alınan ilaç) tedavi

 


En sık görülen cilt hastalıklarından sedef kış mevsiminin hastalığı. Havalar henüz tam soğumadan sedeften nasıl korunacağınızı biliyor musunuz?

Kış aylarında güneş ışınlarının azalmasına bağlı olarak bu hastalıklarda alevlenme görülüyor. Pek çok insanda ve hemen hemen her yaş grubunda görülebilen egzama ve sedef hastalığı hakkındaki sorularımızı Uzm. Dr. Neslihan Dolar' a sorduk:

Sedef hastalığı nedir?


Sedef hastalığı kronik bir deri hastalığıdır. Genetik geçişi olduğu bilinmekle birlikte nedeni bilinmemektedir. Bir kişiye sedef hastası diyebilmemiz için bazı kesin kanıtlar gerekiyor. Çünkü sedefe benzeyen birçok hastalık vardır. Bunlar sedefin türleri gibi görünmekle birlikte aslında farklı hastalıklardır.

Türleri nelerdir?

Sedef hastalığı kendini genellikle saçlı deride, dizde, dirseklerde kızarık üzeri beyaz yapışık kabuklarla gösterir. Sedef hastalığı ismini oradan alır. Bunun sadece saçlı deride görülen formu, bütün vücudu tutan formu, birde iltihaplı olan formu vardır. Bunda sivilce gibi böyle beyaz beyaz uçlar veren belirtiler bütün vücudu tutabilir. Bunun sadece el ve ayağı tutanı ve sedef hastalığının bölgelere göre, yerleşim yerlerine göre türleri vardır. Birde pişiğe benzeyen koltuk altında katlandı bölgelerinde görülen psoriasis inversa dediğimiz daha farklı bir tipi de vardır. Çok fazla çeşidi vardır.

En kötüsü hangisi peki?

Bunun en kötüsü iltihaplı formu dediğimiz sedef hastalığı. Bunları biz bazen hastanede yatırarak tedavi ediyoruz. Çünkü çok şiddetli ateşlenmelere de neden olabiliyor. Vücutta komple kızarıklıklara neden olabiliyor. En yaygın olan formu en kötü olan formudur. Ama uzun yıllarca, sadece ellerinde ve ayaklarında kabuklanmalarla giden sedef hastaları, sadece saçlı derisinde devam eden sedef hastaları da vardır. Bunlarda en hafif formunu oluşturur.

Ne çeşit tedavi uygulanıyor?

Şimdi sedef hastalığının nedeni ve tetikleyici faktörleri vardır. Sedef hastalığını en çok stres arttırır. O nedenle biz hastalara stresten uzak durmalarını öneriyoruz. Yani tedavide ilk aşama sedef tanısı konduktan sonra sedefin engellenmesidir. Bir sedef hastasına güneş iyi gelir.

Öyle çok yanık oluşturmayacak şekilde hafif bir güneş ışığı sedef için birinci aşamada önlem tedavisidir. İki nemlendiriciler çok iyi gelir. Üç stresten uzak durmak. Ama bu stres dediğimiz sadece psikolojik stres değil. Yani boğazınız ağrır, sedefiniz birden bire azabilir. Ya da işte bir gribal enfeksiyon geçirirsiniz. Yani bağışıklık sistemi düştüğü zaman vücutta sedef hastalığı azabilir. O nedenle bunların önlenmesini öneriyoruz. Bunların dışında eğer biraz daha ileri formdaysa yani o kabuklanmalar aşamasındaysa o kabukları çözücü krem tedavileri var.

Biraz daha ileri aşamalarda ise kremlerle cevap alamadığımızda hap tedavisi var. Daha ileriki aşamalarda ise foto terapi dediğimiz, ultra biyolo ışınlarını kullanarak bir tedavi modelimiz var. Bir ilaç içeririz hastalara bu ilaçla beraber makineye girmelerini sağlarız. Bu makine ultra çeşitli ultra biyolo dalgaları yayan makinelerdir. Birde meta terapi dalgaları var. Şiddetli olan, hastaneye yatırarak tedavi ettiğimiz hastalarda ise sıvı desteği, elektrolik desteği sağlarız. Birde yeni çıkan iğneyle tedavi hastalıkları var. Yaygın sedef hastalıklarında ise iğneyle tedavi edilebilir.

Peki sedef hastalığı genelde hassas ciltlerde mi olur, bununla bir alakası var mıdır?

Genetik bir hastalık ama tetikleyicileri arasında evet bunlarda var. Dışarıdan yanlış kullanılan ilaçlar cildi incelten, hassaslaştıran ilaçlar zemin hazırlar. Hassas cilt bir zemin hazırlar, sedef hastalığı genetik olduğu için varsa vardır. Hassas ciltler sedef hastası olacak diye bir şey söz konusu değil. Hassas ciltlerde egzama olabilir ama hassas ciltler egzama olacak diye bir durum yoktur.

Hastalar ilaç tedavisinin dışında kaplıca ve termallere yöneliyor, örnek olarak Sivas’ta bulunan balıklı göl var. Bunun gerçekten bir faydası var mı?

Bizde çeşitli tedaviler uyguluyoruz, o kabukları temizleme yönünde. Bu balıklı göldeki balıklarda oradaki proteinlerdir. Protein kaplıdır. O kabukların içinde protein vardır. O balıklarda beslenmek, o proteinleri yemek için, o kabukları temizlerler. Bir anlamda temizleme yöntemi. Çok doğru ama oradan sizin kabuğunuzu yiyor, öbürünün kabuğunu yiyor. Hastalık kapılabilir. Sonuçta kanamalar oluyor, minik minik kanama odaklı oluyor. Kaş yapayım derken, göz çıkarıyor. Mantık doğru bir mantık oradaki balıklar kabukları temizliyor. Ama işte böyle bir riskte söz konusu.

Egzama ile sedef hastalığı arasındaki fark nedir?

Egzama, derinin iltihabi cevabıdır aslında. Herhangi bir şey egzamaya neden olabilir. Aslında sedef hastalığı da bir egzamadır. O da derinin iltihabi bir cevabıdır. Ama sedef hastalığı farklı bir kavram insanlar hemen bir yerinde bir kabarma olduğu zaman “Eyvah sedef hastası mı oldum?” der. Yok böyle bir şey. Çünkü sedef hastalığı genetik bir hastalıktır, varsa vardır. Ama egzama bir şey alerji yapar size alerjik dediğimiz egzama gelişir. Bir parfüm sıkarsınız, o yer kızarır kabuklanır sedefe benzer görüntüler olur bu egzamadır ve geçer. Egzamalar daha geçicidir. Ama bazı egzamalar var uzun süren bu sedefle çok karıştırılır. Bunlar nelerdir, stres egzaması dediğimiz durumlarda da aynı sedefe benzer şekilde saçlı deride, üzeri kırmızı, üzerinde beyaz pullanmalar ve kaşıntıyla seyreden hastalıklardır. Aradaki fark sedef, daha kalın kabuklu ve daha kalın yaralar oluyor. Uzun süre tedavi etmezseniz geçmiyor. Ama stres egzaması bir süre sonra azalabiliyor. Ama sedef böyle değil, sedef mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor.

Peki biz bunu nasıl ayırt edebiliriz?

Çok benzer. Bunu ayırt etmek için tabii ki bir dermotoloğun görmesi gerekiyor. Hastalar bunu sedef mi değil mi diye ayrım yapamaz. Fakat sedefin görüldüğü yerler daha farklıdır, stres egzamasına göre. Diz, dirsek, saçlı deri klasik sedefin görüldüğü yerlerdir. Stres egzaması, saçta, ensede, sırtta, kürek kemiklerinin üzerinde görülür. Yerleşim yerlerinden ayırt edebiliriz. Birde stres egzaması, sedefteki gibi kalın kabuklanmalara yol açmaz.tetikleyici bir nedeni vardır. Alerjik egzama olabilir, tahrişe bağlı egzama olabilir, strese bağlı egzama olabilir bunların hepsinin bir nedeni vardır. Ama sedefte öyle değil. Sedef genetik bir hastalığın üzerine tetikleyici bir faktörün gelmesiyle ortaya çıkan yıllarca süren bir hastalık zinciridir.

Stres egzaması ve sedef hastalığı genelde hangi yaş aralığında görülüyor?

En sık ergenlik döneminden sonra 30-50 yaş arasında da görüyoruz genellikle. Fakat egzamayı takıntılı insanlarda her şeyi kendine dert eden insanlarda ve hassas ciltlerde daha fazla görüyoruz. Sedef hastalığı ise çocukluk çağında da başlyabiliyor. Yani 5 yaşında sedef hastası olanlarda var.

Bulaşıcı mı oluyorlar?

Hayır. Kesinlikle bulaşıcı değildir. Altını çizerek söylüyorum, bir hastasının elini tutsanız, birlikte de yatsanız kesinlikle bulaşıcı değildir.

Bulaşıcı olan mantar hastalığıdır. Mantar hastalığı da egzamaya çok benzer. O yüzden akıllarda soru işareti var. Egzamada sedef hastalığı da bulaşıcı değildir.

Egzamanın belirtileri nelerdir?

Egzama alerjik olabilir, strese bağlı olabilir, tahrişe bağlı olabilir. Genel bir isimdir. Ama egzamada yine kırmızı bir cilt olur. Kaşıntı hissedersiniz, o bölge kızarır üzeri pul pul kepeklenir. Sonra eğer kaşıntı devam ederse yaralar oluşur. Bu nedenle egzamanın hemen tedavi edilmesi gerekir. Sonra o derinleşip enfeksiyon kapabilir, mikrop kapabilir. Belirtileri bunlardır. Kırmızı bir deri, üzerinde kepeklenmeler ve kaşıntı eşlik eder egzamaya, ama egzamanın mutlaka bir sebebi vardır. Ya yediğiniz bir şey dokunmuştur, ya bir şey tahriş etmiştir. Mesela “Ev kadını egzaması” diye geçen bir egzama çeşidi var. Bu da deterjanlarla çok uğraşan ev kadınlarında yıllar içerisinde ilk önce hiçbir şey yapmaz. Birkaç yıl elinizi deterjana sokarsınız. Bulaşık deterjanı olur, çamaşır suyu olur bu sabunda aynı şekilde. Bunlar belli bir süre sonra deride eşit düzeyde o deterjanın içerisindeki kimyasal maddeler birikir birikir birikir. Belli bir zamandan sonra eşit değer aşıldıktan sonra egzama başlar. Birkaç yıldan sonra artık siz hiçbir şey yapmasanız elinizi deterjana sokmasanız da orda egzama başlamıştır. O nedenle ev kadını egzamasından korunmak için mutlaka eldiven kullanmayı öneriyoruz. Çamaşır sularına, bulaşık deterjanlarına direk ellerini sokmasınlar. Bunlar çünkü kimyasal maddeler içeriyorlar. Bu kimyasal maddelerde uzun süre derinin altında birikip, deride egzamaya neden olabiliyor.

Egzamanın tedavisi için ne yapılması gerekiyor?

Öncelikle egzamaya neden olan şeylerden uzak duracağız. Sonrasında egzama için özel kremler vardır, onlar kullanılıyor. Nemlendirmek bunda da çok önemli. Birde kaşıntı giderici haplar veriyoruz.

Tedavi edilmezse ne gibi sonuçlar doğurabilir?

Stres egzaması o kadar kaşıntılı bir durumdur ki zaman içinde uykusuzluğa kadar yol açacak kaşıntılar olur. Siz o bölgeleri kaşıdıkça daha çok kabuklanır. Kabuklanma oldukça yaralar gelişir, yaralar enfeksiyona zemin hazırlar enfeksiyonda orada iz bırakan yaralara neden olabilir. Hatta çok daha ileri boyutlarda kötüye bile dönüşebilir. Daha hafifinden yola çıkarsak, kaşıntıyla beraber cilt altında siyah bir madde üretir cilt. Himosiderin dediğimiz orası simsiyah olur. Egzama geçte olsa tedavi olur ama oradaki renk kalıcı olur. Bir alerjik egzamayı tedavi etmezseniz, o bölgedeki cilt çok incelir, kılcal damar çatlamalarına neden olabilir. Onun için egzamanın erken dönemde tedavisi çok önemlidir.

Peki egzama olmamak için ne yapmalıyız?

Size dokunduğunu bildiğiniz şeylerden uzak duracaksınız. Açık sabunlar kullanmayın, çok bilmediğiniz sabunlarla elinizi yıkmayın, çamaşır suyuna deterjana ellerinize eldiven takmadan sokmayın, nikel içerikli ürünlerin deriye uzun süreli temasından kaçının, stresten uzak durun bu ne kadar mümkün zor ama uzak durmaya çalışın.



 


Bir basın mensubunun; "Bir terör eyleminde canlı bomba olarak kullanılan teröristin de sedef hastası olduğunun ortaya çıktığını ve bu tür hastalığı olan hastaların özellikle eylemler için seçildiği söyleniyor, son gelişmeler nedir" sorusuna da yanıt veren Prof. Atakan şöyle devam etti: "Kronik hastalığı olanlar, özellikle hastalığı herkes tarafından fark edilebilecek ve de o hastalığı taşıdığı için ne yazık ki toplum tarafından biraz itilecek kişiler oluyor, belki bu yüzden seçiliyor olabilir. Sedef bu kronik hastalıklardan bir tanesi. Bütün deri lezyonları göz önünde olduğu için hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Bu çok önemli bir noktası, ama bunun yanı sıra hastalığı oluşturan mekanizmalar diğer yandan kalp-damar sistemini etkileyebiliyor, eklemleri, yağ dokusunu etkileyebiliyor, çeşitli organları etkileyebildiği için de saymış olduğum kalp damar hastalıklarına sebep oluyor. Şiddetli sedefi olan hastalarda çok genç yaşta kalp krizi sonucu yaşamlarını kaybettiğini biliyoruz. Genel olarak baktığınızda da bu hastalıklara veya kullandıkları ilaçların yan etkileri nedeniyle yaşamlarında diğerlerine göre bir miktar azalma var. Belki ölümcül bir hastalık değil ama bu nedenlerle yaşamsal önemi olan bir hastalık" diye konuştu.

Uzunca bir süre sadece deriyi tutan bir hastalık olarak algılandığı için, hastalık şiddetli bile olsa tedavi dışarıdan topikal ajan dediğimiz kremlerle vs. tedavinin yapılma yoluna gidildiğini belirten Prof. Atakan şunları söyledi: "Hekimler önceleri yan etkileri az olduğu için daha çok bu yola başvurdular. Ama diğer yandan sistemik tutulum ilerledi, eklem tutulumları arttığı zaman geri dönülmeyen bir takım fonksiyon bozuklukları oldu. Hastalar araya giren diğer hastalıklar nedeniyle yaşamlarını kaybettiler. Şimdi artık o aşamada değiliz. Bütün bu hastalıkların bir arada olabileceği bilindiği için ve de oluşum mekanizmalarına yönelik pek çok araştırma yapılıp, çok gelişmeler kaydedildiği için artık sebep olabilecek moleküller tanımlanabiliyor. O moleküllere karşı geliştirilmiş sadece o molekülü devre dışı bırakarak hastalığın gelişimini engelleyen ajanlar var. Evet, kesin çözüm değil elbette. Çünkü genetik zeminde de gelişen bir hastalık aynı zamanda. Ama ortaya çıkabilecek zararları o noktada tutabilen hatta geri döndürebilen ajanlar var, tedavide bunlar giderek yaygınlaşarak kullanılmakta" diye belirtti.

 
Geri
Top