Minik Ayıcık ve Kayıp Yıldız
Ormanın derinliklerinde, Minik Ayıcık adında sevimli bir yavru ayı yaşarmış. Minik Ayıcık, her gece uyumadan önce annesine sarılır, kocaman bir öpücük almadan gözlerini kapatamazmış. Bir gece, Minik Ayıcık yatağına girmiş, ama bir türlü uyuyamamış. Gözlerini açmış, pencereden dışarı bakmış. Gökyüzünde, her zamanki gibi parlak yıldızlar varmış, ama bir tanesi... bir tanesi yokmuş! Minik Ayıcık'ın en sevdiği, kuyruklu yıldızı kaybolmuştu.
"Anneciğim, anneciğim!" diye seslenmiş. "Kuyruklu yıldızım kaybolmuş! Onu bulmam gerek!"
Anne Ayı, yatak başından kalkmış, Minik Ayıcık'ı kollarıyla sarmış. "Canım yavrum, yıldızlar bazen saklambaç oynar, biliyor musun? Belki de sadece birazcık dinlenmeye gitmiştir."
Ama Minik Ayıcık, bu cevapla yetinmemiş. "Hayır anneciğim, onu bulmalıyım. Onu görmeden uyuyamam!"
Anne Ayı, Minik Ayıcık'ın bu ısrarına dayanamamış. "Pekala, o zaman hadi onu beraber arayalım. Ama önce sıkı sıkı sarılıp, bir öpücük al bakalım."
Minik Ayıcık annesine sıkı sıkı sarılmış ve kocaman bir öpücük almış. Sonra da dışarı çıkmışlar. Ormanın patikalarında yürürken, Minik Ayıcık her yere bakmış. Ağaçların arasına, çiçeklerin arkasına, hatta mantarların altına... Ama kuyruklu yıldız yokmuş.
Yolda, arkadaşları olan Zıpzıp Tavşan'a rastlamışlar. "Zıpzıp, kuyruklu yıldızı gördün mü?" diye sormuş.
Zıpzıp Tavşan, uzun kulaklarını dikmiş. "Hayır, ama dün gece çok parlak bir ışık gördüm, belki de o yıldızdı. Ormanın diğer tarafına doğru gitti."
Minik Ayıcık ve Anne Ayı, Zıpzıp Tavşan'ın tarif ettiği yöne doğru gitmişler. Yolda, Bilge Baykuş'la karşılaşmışlar. Bilge Baykuş, gözlerini açmış ve "Hoo, hoo! Kuyruklu yıldız mı arıyorsunuz? O, genellikle yüksek yerleri sever." demiş.
Minik Ayıcık ve Anne Ayı, ormanın en yüksek tepesine doğru tırmanmaya başlamışlar. Tepeye vardıklarında, nefes nefese kalmışlar ama manzaraya bayılmışlar. Gökyüzü hala yıldızlarla doluymuş ama kuyruklu yıldız hala yokmuş.
Minik Ayıcık üzgün bir şekilde yere oturmuş. "Anneciğim, galiba onu bulamayacağım," demiş.
Anne Ayı, Minik Ayıcık'ın yanına oturmuş ve onu kucaklamış. "Belki de yıldızlar sadece gözümüzün önünde parlamak zorunda değildir, canım yavrum. Belki de kalbimizde de parlayabilirler. Bak şimdi, gözlerini kapat ve kalbinde kuyruklu yıldızı hayal et. Onu orada göreceksin."
Minik Ayıcık gözlerini kapatmış ve kuyruklu yıldızı hayal etmiş. Parlak, canlı, tıpkı gökyüzündeki gibi. Sonra gözlerini açmış, kalbinde bir sıcaklık hissetmiş.
"Anneciğim," demiş. "Haklısın, o kalbimde!"
Anne Ayı gülümsemiş. "Şimdi yatağa dönelim. Gözlerini kapattığında, o yıldız kalbinde parlamaya devam edecek. Ama önce bir öpücük daha."
Minik Ayıcık annesine sımsıkı sarılmış, kocaman bir öpücük almış. Sonra yatağına gitmiş, gözlerini kapatmış. Kalbindeki kuyruklu yıldızla birlikte, mışıl mışıl uyumuş. Ve o günden sonra, Minik Ayıcık her gece uyumadan önce annesinden bir öpücük alır, kalbindeki yıldızla birlikte tatlı rüyalara dalarmış.
Ormanın derinliklerinde, Minik Ayıcık adında sevimli bir yavru ayı yaşarmış. Minik Ayıcık, her gece uyumadan önce annesine sarılır, kocaman bir öpücük almadan gözlerini kapatamazmış. Bir gece, Minik Ayıcık yatağına girmiş, ama bir türlü uyuyamamış. Gözlerini açmış, pencereden dışarı bakmış. Gökyüzünde, her zamanki gibi parlak yıldızlar varmış, ama bir tanesi... bir tanesi yokmuş! Minik Ayıcık'ın en sevdiği, kuyruklu yıldızı kaybolmuştu.
"Anneciğim, anneciğim!" diye seslenmiş. "Kuyruklu yıldızım kaybolmuş! Onu bulmam gerek!"
Anne Ayı, yatak başından kalkmış, Minik Ayıcık'ı kollarıyla sarmış. "Canım yavrum, yıldızlar bazen saklambaç oynar, biliyor musun? Belki de sadece birazcık dinlenmeye gitmiştir."
Ama Minik Ayıcık, bu cevapla yetinmemiş. "Hayır anneciğim, onu bulmalıyım. Onu görmeden uyuyamam!"
Anne Ayı, Minik Ayıcık'ın bu ısrarına dayanamamış. "Pekala, o zaman hadi onu beraber arayalım. Ama önce sıkı sıkı sarılıp, bir öpücük al bakalım."
Minik Ayıcık annesine sıkı sıkı sarılmış ve kocaman bir öpücük almış. Sonra da dışarı çıkmışlar. Ormanın patikalarında yürürken, Minik Ayıcık her yere bakmış. Ağaçların arasına, çiçeklerin arkasına, hatta mantarların altına... Ama kuyruklu yıldız yokmuş.
Yolda, arkadaşları olan Zıpzıp Tavşan'a rastlamışlar. "Zıpzıp, kuyruklu yıldızı gördün mü?" diye sormuş.
Zıpzıp Tavşan, uzun kulaklarını dikmiş. "Hayır, ama dün gece çok parlak bir ışık gördüm, belki de o yıldızdı. Ormanın diğer tarafına doğru gitti."
Minik Ayıcık ve Anne Ayı, Zıpzıp Tavşan'ın tarif ettiği yöne doğru gitmişler. Yolda, Bilge Baykuş'la karşılaşmışlar. Bilge Baykuş, gözlerini açmış ve "Hoo, hoo! Kuyruklu yıldız mı arıyorsunuz? O, genellikle yüksek yerleri sever." demiş.
Minik Ayıcık ve Anne Ayı, ormanın en yüksek tepesine doğru tırmanmaya başlamışlar. Tepeye vardıklarında, nefes nefese kalmışlar ama manzaraya bayılmışlar. Gökyüzü hala yıldızlarla doluymuş ama kuyruklu yıldız hala yokmuş.
Minik Ayıcık üzgün bir şekilde yere oturmuş. "Anneciğim, galiba onu bulamayacağım," demiş.
Anne Ayı, Minik Ayıcık'ın yanına oturmuş ve onu kucaklamış. "Belki de yıldızlar sadece gözümüzün önünde parlamak zorunda değildir, canım yavrum. Belki de kalbimizde de parlayabilirler. Bak şimdi, gözlerini kapat ve kalbinde kuyruklu yıldızı hayal et. Onu orada göreceksin."
Minik Ayıcık gözlerini kapatmış ve kuyruklu yıldızı hayal etmiş. Parlak, canlı, tıpkı gökyüzündeki gibi. Sonra gözlerini açmış, kalbinde bir sıcaklık hissetmiş.
"Anneciğim," demiş. "Haklısın, o kalbimde!"
Anne Ayı gülümsemiş. "Şimdi yatağa dönelim. Gözlerini kapattığında, o yıldız kalbinde parlamaya devam edecek. Ama önce bir öpücük daha."
Minik Ayıcık annesine sımsıkı sarılmış, kocaman bir öpücük almış. Sonra yatağına gitmiş, gözlerini kapatmış. Kalbindeki kuyruklu yıldızla birlikte, mışıl mışıl uyumuş. Ve o günden sonra, Minik Ayıcık her gece uyumadan önce annesinden bir öpücük alır, kalbindeki yıldızla birlikte tatlı rüyalara dalarmış.