• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Şeyh Edebali

  • Konuyu açan Konuyu açan jeriko
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

jeriko

Özel Üye
Özel üye
Şeyh Edebali (1206 - 1326)

Aslen Karamanlıdır. İlk tahsilini memleketinde yapan Edebali, tahsilini Şamda tamamladı. Tefsir, hadis, tasavvuf ve özellikle İslam Hukukuda ihtisas sahibidir. Hz. Mevlana gibi, zamanının büyüklerinin sohbetinde bulundu. Osmanlı Devletinin kurucusu Sultan Osman Gazi'nin kayınpederidir. Zamanının büyük alim ve velilerindendir. Doğum tarihi kesin olmamakla beraber, Hicri 603 Miladi 1206 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir.

İlimde derya, amelde yüksek, takva ve verada örnek, mal-mülk sahibi bir zat olan Edebali, Eskişehir yakınlarında İtburnu denilen köyde yaşar, yaptırmış olduğu zaviyede öğrenci yetiştirir ve halkı irşad ederdi. Anadolu fütüvvet ehli Ahilerle yakın münasebeti olan Edebaliyi Osman Bey sık sık ziyaret eder ve sohbetinde bulunurdu.

Yine Osman Beyin zaviyede bulunduğu bir gece, gördüğü rüya üzerine Edebali, kızı Mal Hatunu Osman Beye nikahlar ve görmüş olduğu rüyayı da söyle tabir eder: Sen babadan sonra Bey olacak, kızım Mal Hatunla evleneceksin. Bende çıkıp sana gelen nur budur. Sizin asil ve temiz soyunuzdan nice padişahlar gelecek. Onlar nice deletleri birçatı altında toplayacaklar. Allahü Teala, nice insanların huzur ve saadete kavuşmasına, din-i İslamla şereflenmesine senin soyunu vesile edecektir.

Gerçekten de öyle olur, altı asırdan fazla devam edecek olan bir Cihan İmparatorluğunun temelleri atılır ve bunun ilk müjdecisi de Edebali Hazretleri olur. Uzun bir ömür süren Edebali 726 H./1325-26 yıllarında yüz yirmi yaşları civarında olduğu halde vefat eder. Cenazesi Bilecikde zaviyesinin yanına defnedilir. Ahmet Rasim Bey, Edebalinin Adana halkından olduğunu söylerse de, onun Karamanlı olduğuna şüphe yoktur.

Bir de Osman Beyin oğlu Orhan Beyin annesinin Ömer bey adında bir zatın kızı, Mal Hatun; Edebalinin kızı Bala Hatunun Osman Beyin diğer oğlu Alaaddin Beyin annesi olduğunu kabul eden tarihçiler de vardır. Mehmet Hemdemi Çelebi de Solakzade Tarihli isimli eserinde, Şeyh Edebalinin Osman Beye verdiği kızının adının Rabia olduğundan bahseder.
 
OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN MANEVİ KURUCUSU ŞEYH EDEBALI

Şeyh Edebalı 1206 yılında Merv'de doğdu.Selçukluların Şeyh'ül İslam'ı Şeyh Sadrettin Konevi ve Mevlâna Celâleddini Rumi'nin çağdaşıdır. Künyesi İmadüddin Mustafa b.İbrahim b.İnac el-Kırşehri'dir. Edebalı ilk tahsilini Karaman'da yaptı.Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi'nin öğrencisi oldu.Daha sonra Dımaşk'a(Şam)giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden dini ilim tahsil etti.Şam'dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi. Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü'nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı.Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebalı'nın gelip geçen fukaranın hertürlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını,hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler. Söğüt ve Domaniç yaylaları,Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi sık sık Edebalı'nın zaviyesinde misafir olarak kalırdı.

Orta Asya'dan getirdikleri bir takım özelliklerden dolayı alim ve sûfilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi,mübarek günlerde Edebalı'nın zaviyesine giderek dini ve idari konularda ,onun görüşlerini alırdı. Misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi. Şey Edebalı'nın koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi. Göğsünden bir ağaç bitti.Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri,kökleri tüm dünyaya sardı.Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu.İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar.Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti. Osman Bey rüyasını Şeyh Edebalı'ya anlatır. Edebalı rüyayı şöyle yorumlar: "Oğul Osman,Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun,kızım Malhun Hatun senin helâlin olsun."der.Edebalı'nın bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun(Rabia Bala Hatun)ile evlenir. Şeyh Edebalı ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şehliğinin Edebalı'dan sonra kime geçtiği bilinmemektedir; ancak daha sonra I:Murat'a intikal etmiştir.Bilecik'in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebalı,aynı şekilde dini hizmetlerine devam etmiştir.Osman Gazi'nin vefatından sonra kızı ve torunu Alâaddin Bey ile Bilecik'te Edebalı'ya Kozağaç (Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hasılatı verilmiş,kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir.Şeyh Edebalı uzun bir hayat sürdükten sonra 726(1326)yılında Bilecik'te vefat etti.Zaviyesinin mescid olarak kullanılan odasına defnedildi. Edebalı,mutasavvıf olmasının yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür.Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış,çok sayıda talebe yetiştirmiştir.Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih,Edebalıdan sonra Osmanlı Devleti'nin ikinci müftüsü ve kadısı olmuştur.Mevlidi Şerif'in yazarı Süleyman Çelebi,Mahmut Paşa yönüyle ikinci kuşaktan Şeyh Edebalı'nın torunudur. Bilecik Edebalı zaviyesine kendisiyle birlikte hanımı,kızı,zamanın büyüklerinden Molla Hattab-ı Karahisar,Şeyh Muhlis Baba ve isimleri bilinmeyen bazı yakınları defnedilmiştir. Ahi reisi Şeyh Edebalı kendisini dinleyenlere; "Toprağa bağlanın.Suyu israf etmeyin.Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz.Veriniz,cömert olunuz elleriniz yumuk kalmasın.İlim sahiplarini koruyunuz.Ağaç dikiniz.

Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz.Kuran-ı Kerimi güçlü olmak için okuyunuz.Bağınızı bahçenizi viran bırakmayınız.Hadis ezberleyiniz.Bildiklerini öğretenler unutmazlar.Asıl ölüm ilimden payını almayanlaradır.Faydalı ile faydasızı bilenler bilgi sahipleridir...."der ve tavsiyelerde bulunurdu. Şeyh Edebalı geleceği görebilen bir kişiliğe sahipti.Neyin ne kimin kim olduğunu bilen bir insandı.O gelecekteki Türk birliğini,Kayı Boyunun dolayısıyla Osman Bey'in kuracağını sezmişti.Tüm Kayı Erenleri edebalıdan feyiz almıştı. -
 
Şeyh Edebali'nin Osman bey'e Nasihatı Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana..

Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Ey Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!..

Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir... Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!.. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!.. Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...”
 
Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı-din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocası, Osmanlı Devleti'nin fikir babası. 1206 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. 1326'da 120 yaşlarında Bilecik'te vefat etmiş, dergâhının zikir odasına gömülmüştür.
 
Geri
Top