Şiddetin İdealleşmesi
Canlı bomba psikolojisi
Canlı bomba psikolojisi
Genellikle 17-23 yaş arası gençlik döneminde kişisel kimlik sorunları yaşayan gençler teröristler için potansiyel adaylardır. Teröristlerin ruh hali incelendiğinde ebeveynleri tarafından dövüldükleri veya cinsel tacize uğradıkları ve kişisel sınırlarının ihlal edildiği dikkati çeker.
İspanya’nın Bask ayrılıkçı terör örgütü ETA üzerinde yapılan bir çalışmada teröristlerin çoğunun Bask-İspanyol karışımı melezler olduğu, Baskların nüfusu % 8 olduğu halde onların oranı % 40 olduğu ifade edildi. Bu melezlere toplum tarafından dışlanma uygulandığı, küfür edildiği, aidiyet duygularının zarar gördüğü bu araştırmada çıkan bir sonuçtu. Böylece toplum dışı edilmiş, ayrımcılığa maruz kalmış kişiler ait oldukları etnik gruba gerçekten ait olduklarını göstermek için giriyorlardı.
Canlı bomba psikolojisi
Terörist kişiler incelendiğinde hepsinin terör kurbanı olduğu görülmüştür. Kişisel güvenliklerine olan inancı bozulmuş gelecekle ilgili ümit duygusu zayıflamış, hayatını koruma ile ilgili ilkel inancı ihlal edilmiş kişilerin kolayca terörist oldukları görülmektedir. Terörist kurbanlarda gelecekteki kayıp konusunda bir kaygı vardır. Pasif kalmalarının kurban olma durumunu sürdüreceklerine dair inanç pekişir. Kendisine gelecek tehdidini azaltacak her harekete katılmaya hazırdır. Terörist kişiler nadiren ruhsal olarak hastadırlar. Çoğu stratejik planlama yeteneğine sahip, zeki insanlardır. Yaralanmış kişisel kimlikleri, grup kimlikleri ve milli kimlikleri, dini kimliklerini onarmak isterler. Bu başarısızlık ve yaralanmışlık duygusu şiddeti idealize etmeye yönlendirir. Eğer birincil kimlikleri, grup kimliği ise bu kişiler kolaylıkla canlı bomba olurlar. Böylece vicdanlarından iç izin çıkmış olur. Kaybolmuş ve yaralanmış grup kimliğini ikame etmek için terörist gruba sıkıca bağlanırlar.
]Kimler canlı bomba olmaya aday?
17-23 yaşları arasındaki genç bekar erkekler, ergenlik geçişinin kimlik krizini yaşarlarken potansiyel adaylardır. Kimlik krizi içindeki genç ailelere karşı çıkma eğilimleri olduğu dönemde eğer etnik çatışmadan dayak yemişse, ailelerinden, sevdiklerinden, birisini kaybetmişse potansiyel adaydır.
Politik güçler, şiddet ve ayrımcılık uygulandıkça korku duygusu artar, ümit duygusu azalır, intikam ateşi alevlenir. Mezopotamya insanında var olan acı çekme, şehit olma, öç alma, şiddeti sorun çözmede yöntem olarak kullanma kültürüne intihar kültürü eklenerek dünyanın geleceği tehlikeye atılır. Politik güçlerde çok önemli bölgesel değer olan dinin ılımlı yorumuna sahip çıkmalı. 11 Eylül sonrası Öfke ve Gurur adlı eseri ile Batı’yı İslâm dünyasına karşı kışkırtan Oriana Fallaci’ye sahip çıkan dünya basını yanlış yapıyordu. Korku ve Küstahlık diye bu görüşe reddiye yazan Prof. Franco Cordini’yi dikkate almalıyız.
Mezopotamya kültürünün izleri
Yazıyla başlayan tarihin ilk örneklerini Sümerlerde görüyoruz. Sümer tabletlerinde “tablet evi” olarak isimlendirilen okullarda dayaktan sorumlu adam olduğu yazılıdır. Ödevini yapmayan, yaramazlık yapan öğrencileri dövme görevi verildiği, tabletteki ifadelerdir. Sümer sonrası dönemde Babil ve Asurlularda savaş tanrısına kurban edilen kölelerin ve ilahlara kurban edilen çocukların olduğu bilinmektedir.
Uygarlığın olumlu yönleri kadar olumsuz yönlerinin ilk kaynağının da Mezopotamya olduğunu görüyoruz. “Kölelik, sınıfsal farklılık, sömürü düzeni, baskıcı yönetim, imparatorluk savaşları ile ilgili toplumsal yasalar ilk olarak bu yörede kendini gösterir.” Şiddeti öneren Mezopotamya kültürü ile tarihte şiddet olaylarının en çok bu bölgede yaşanmış olmasının bir bağlantısı var mı? Bu soru İslâm dininin ve Hz. Muhammed’in yaşantısı hiç şiddet önermezken Emevilerle birlikte şiddetin yöntem olarak benimsenmesini açıkladığını söyleyebiliriz. Harici Vahhabi geleneği şiddeti önerir. Bu nedenle Ortadoğu’da bu geleneği yaşatan yönetimler şiddeti besleyen yönetimler olacaktır. Harici geleneği,Emevilerin baskıcı yönetimleri ile kontrol edilebilmiştir. Bugün Ortadoğu’da hak arama ve sorun çözme için sivil direniş yöntemi olarak şiddetin ön plana çıkmasında şiddet geleneğinin büyük rolü vardır. Ortadoğu’dan “Gandhi” çıkamamasının altında yatan nedeni şiddet geleneğidir.
Düşünmeden hareket etme eğilimi insanın doğasında vardır. Ailede yetiştirilme biçimi çocuğu toplumsallaştırır. Ailede yetiştirme şartları çocuğun sosyalleşmesine yarayacak birikimden yoksunsa çocuk doğal akışında şiddeti öğrenecektir.
Şiddetin hak arama ve sorun çözme yöntemi olarak kabul ve onay görmesi aileden başlamaktadır. Otoriter aile tipinde eleştiriye kapalılık, kendi fikrini zorla kabul ettirme, başkalarının fikrine saygı duymama varsa şiddet kaçınılmazdır. Anne babadan birisi ile çatışmalı ilişki kuran gençler topluma karşı da şiddete eğilimli oluyorlar.
Öfke duygusu, korku duygusu ile birleşirse saldırganlık ortaya çıkıyor. Öfke duygusu sevgi duygusu ile birleşince iletişim kurma çabası ortaya çıkıyor. Toplumda insan ilişkilerinde sevgiyi artıracak yaklaşım ise birebir yapılan iyilik ve yardımlardır. Sevgi dolu bir bakış, tebessüm, güzel birkaç söz gibi iyiliklerin öfke ve kızgınlığı azalttığı biliniyor. Hak arama ve sorun çözmede yöntem iletişim olmalı ama şiddet olmamalı
Kimyasal hipnoz mümkün mü?
Son yıllarda canlı bomba kullananların bazı kimyasallar aldığı yönünde düşünceler güç kazanmaktadır. Geçmişi çok dengeli, yardımsever kişiler, iki, üç hafta ortadan kayboluyorlar, yeni doğan çocuklarını bile düşünmeden intihar bombacısı olabiliyorlar. Bu, bilimsel olarak mümkün gözükmektedir. Geçmişte Alamut Kalesinde Haşhaşi Tarikatı intihar timlerini böyle oluşturmuştu. Günümüzde çok daha modern kimyasallarla intihar bombacıları eğitip, belli bir hedefe kimyasal hipnozla gönderilebilir. Terörü bilimsel olarak inceleyenler bu durumu değerlendirmeliler. İlaçla direnci kırılıp, telkinle “şu gün, şu saatte, şuraya bomba koy”, diyerek insanların yönlendirilebileceği göz ardı edilmemeli.
Modern intihar hapları var mı?
Bir kişinin yiyecek ve içeceğine Ecstasy ve LSD türünden maddeler koyup, sonra onun sergileyeceği tavır, davranış ve söyleyeceği sözlere dayanarak sonuçlar üretmek, bilimsel açıdan tasvip edilemez. Fakat bazı insanlara bir kampta her gün LSD verip beyinlerini yıkamak ve sonra telkinlerde bulunup, kendilerini bir takım hedefe yöneltmek, hattâ onları intihar komandosu yapmak, mümkündür.
Yüksek teknolojiyi kullanan kimya laboratuarlarına sahip herhangi bir servis, örgüt veya devlet, bir grup insanı, önce LSD ile düşüncelerini boşaltıp, belirli hedefe yönelik propaganda ile yeniden doldurduktan sonra, Ecstasy ve benzeri kimyasallarla da bu insanları uyuşturmadan, 8-10 saat sürecek bir eyleme yönlendirebilir. Acı olan, dünya barışının bilimin eliyle bozulmaya çalışılması, hattâ bilim eliyle bozulmasıdır.
Narsist bir lider, Hitler
Hitlerin kişilik analizini yapan araştırmacılar onu motive eden itici güçlerine ve kişilik gelişiminde sorumlu olan şartları araştırmışlardır. Hitler beklenilenin tersine çok güzel bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Babası evlilik dışı bir çocuk olarak doğmuş, hayatı mücadelelerle geçmiş, varlıklı, tutumlu, otoriter bir kişiydi, ama zorba değildi. Baba siyasetle ilgili laik, liberal biriydi. Hitlerin öğrenim hayatı başarılı değildi, müziğe meraklıydı, sanat akademisine başvurdu. 2. sınavda elendi. “Reddedildiğimi öğrenince yıldırım çarpmış gibi oldum.” kendi ifadesidir. Kişiliğindeki temel örüntü “önder olma, hayranlık uyandırma doyumu” şeklindeydi. Ayrıca Hitler acıma duygusunda tümüyle yoksun bir kişilik sergilemiştir. Hitlere göre “Kuvvet istilanın haklı sebebidir. Yaşama hürriyetimizi garanti etmek için geniş toprak gerekir. Almanya’ya büyük devlet olacak, ya da silinecektir.” Hitler doğal ayıklanmayı ırk düzeyinde uygulamak çabası ile savaş kararı vermiştir. Darwinizmin “Varlıkların mücadelesi, doğal ayıklanma, kuvvetlinin devam etmesi,” hipotezini Marksistler sınıf mücadelesinde, Kapitalistler büyük şirketlerin küçükleri ortadan kaldırmayı gerekçe olarak kullandılar.
Machiavelli’den şiddet tavsiyesi
Makyavelli 16. yüzyılda İtalya’da yaşayan bir diplomattı. İtalya’nın iç karışıklık ve huzursuzluklardan kurtulmasını istiyordu. Bunun için Hükümdar isimli bir kitap yazdı. Bu kitaba göre tanımladığı lider tipi İtalya’yı kurtaracaktı. Makyavelli’nin meşhur öngörüleri:
“Faydalı işler azar azar yapılmalı ki, halk bunların daha çok farkına varsın. Cömertlik kadar insanın kendi kendini yıkan başka bir özellik yoktur. Kendi kesenizden cömertlik yapmayınız yoksul olursunuz, yoksulluktan kurtulmak için de tamahkar davranırsınız, herkes sizden nefret eder. Zalimlik ve zorbalık bir hükümdarın tebaasını birlik halinde ve itaatkar tutabilmek için kullanacağı silahlardan biridir. Bir iki ibretli kan dökme ile düzeni yeniden sağlayan hükümdar, neticede işleri kendi haline bırakacak ve sonunda büyük kan dökülmesine yol açacak kadar yumuşaklık gösteren birinden daha merhametli olacaktır. Çünkü hükümdarın şiddeti sadece fertlere zarar verdiği halde onların gereksiz yumuşaklığı bütün devlete zarar verir.”