Sevdan yaktı yüreğimi,
Sevdan yıktı dileğimi,
Sevdan büktü bileğimi,
Sevdan böylemi olacaktı.”
Böyle diyordu sanatçı bir şarkısında sevdan, sevdam, sevdamız…
Aşık olmak, sevmek, sevilmek insanın yaşayabileceği en güzel duygulardan biridir. Öyle bir duygu ki her insan bu tarif edilemez hissi tatmak isteyecektir. Fakat bu duyguyu tatmadan aşkı, sevmeyi bilmeden yetişmiş olan kişilere de bunu anlatmak çok zor olacaktır.
Aşk olmadık yerde olmadık zamanda karşısına çıkar insanın. Aşk seni kendine esir etmek için fırsat arar. Giyinir, süslenir, kokular sürersin, döner aynaya bakarsın gideceğin yere gidersin lakin hayal kırıklığına uğrayıp saçın başın dağılmış dönersin. Annenin “şu çöpü at gel”sözüne itiraz edersin. “Neden hep ben atıyorum” dersin. En doğal halinle çıkarsın sokağa, sana doğru yönelmiş bir çift gözü fark edersin, belki de hayatının tarih sayfalarında çok uzun yer kaplayacak aşkı tanırsın.
Seversin, sevilirsin sende artık aşıklar grubuna katılırsın beraber güzel günler geçirirsin. Bazen kavga eder, bazen kırılabilir, bazen de mutluluktan ayakların yere basmaz havalarda uçarsın.
Hayatını sevdiğinle birleştirme planları yaparsın. Ev hayali, çocuk hayali, mutlu, mesut bir evlilik hayatı hayali kurarsın. Tam da böyle mutluyken dizilerde, sinemalarda olduğu gibi (zaten diziler, sinemaların çoğunluğu gerçek hayattan alınmış veya esinlenilmiş) aşkınıza, mutluğunuza karşı çıkan birileri rolünü oynamak için sahneye çıkar. O zaman senin için ilkbahar mevsimi sonbahara, güneşli güzel günler kara bulutların dolaştığı günlere dönüşür. Hayat senin için adeta durur. Yaşamak, nefes almak istemezsin. Yaşadığında hayattan zevk almaz, işkence duymaya başlarsın. Sorarsın, sorgularsın “Niçin ben dersin, neden mutlu olamıyorum?”
Kerem ile Aslı’nın, Leyla ile Mecnunun kaderinin aynısını sen de yaşıyorsun demektir. Bu kader seni o kadar yıpratır ve bitir ki artık güçlüklere karşı koyamazsın veya koyamaz hale gelirsin. Çaresizce durumu kabullenirsin. Seviyorsun, seviliyorsun fakat kavuşamıyorsun. Kalp bu severken, aşık olurken birilerine sorması mı gerekiyor ben şuna, buna veya ona aşık olabilir miyim? diye. Niçin insanların mutluluğuna engel olmaya çalışılır ki? Ekonomik kaygı, aile yapısı, iş durumu vb. birçok sebeplerden dolayı insanların mutlulukları engellenir. Aşkı bilmeyen bir insana aşkı tarif etmek suya yazı yazmak kadar zordur. Sevgiyi bilmeyen bir insan senin neler yaşadığını bilemeyeceği için çok kolay bir şekilde hayır diyebilir.
Birbirini seven iki insan, birbirlerine delice aşık iki insan, ama birbirine kavuşması imkansız hale gelen iki insan. Her zaman içinde bir sancının, bir yaranın kalacağı bu insanlar hayatları boyunca acaba sorusunu sürekli kendine soracaklardır. Bütün sevenlerin kavuşması dileğiyle…
Sevdan yıktı dileğimi,
Sevdan büktü bileğimi,
Sevdan böylemi olacaktı.”
Böyle diyordu sanatçı bir şarkısında sevdan, sevdam, sevdamız…
Aşık olmak, sevmek, sevilmek insanın yaşayabileceği en güzel duygulardan biridir. Öyle bir duygu ki her insan bu tarif edilemez hissi tatmak isteyecektir. Fakat bu duyguyu tatmadan aşkı, sevmeyi bilmeden yetişmiş olan kişilere de bunu anlatmak çok zor olacaktır.
Aşk olmadık yerde olmadık zamanda karşısına çıkar insanın. Aşk seni kendine esir etmek için fırsat arar. Giyinir, süslenir, kokular sürersin, döner aynaya bakarsın gideceğin yere gidersin lakin hayal kırıklığına uğrayıp saçın başın dağılmış dönersin. Annenin “şu çöpü at gel”sözüne itiraz edersin. “Neden hep ben atıyorum” dersin. En doğal halinle çıkarsın sokağa, sana doğru yönelmiş bir çift gözü fark edersin, belki de hayatının tarih sayfalarında çok uzun yer kaplayacak aşkı tanırsın.
Seversin, sevilirsin sende artık aşıklar grubuna katılırsın beraber güzel günler geçirirsin. Bazen kavga eder, bazen kırılabilir, bazen de mutluluktan ayakların yere basmaz havalarda uçarsın.
Hayatını sevdiğinle birleştirme planları yaparsın. Ev hayali, çocuk hayali, mutlu, mesut bir evlilik hayatı hayali kurarsın. Tam da böyle mutluyken dizilerde, sinemalarda olduğu gibi (zaten diziler, sinemaların çoğunluğu gerçek hayattan alınmış veya esinlenilmiş) aşkınıza, mutluğunuza karşı çıkan birileri rolünü oynamak için sahneye çıkar. O zaman senin için ilkbahar mevsimi sonbahara, güneşli güzel günler kara bulutların dolaştığı günlere dönüşür. Hayat senin için adeta durur. Yaşamak, nefes almak istemezsin. Yaşadığında hayattan zevk almaz, işkence duymaya başlarsın. Sorarsın, sorgularsın “Niçin ben dersin, neden mutlu olamıyorum?”
Kerem ile Aslı’nın, Leyla ile Mecnunun kaderinin aynısını sen de yaşıyorsun demektir. Bu kader seni o kadar yıpratır ve bitir ki artık güçlüklere karşı koyamazsın veya koyamaz hale gelirsin. Çaresizce durumu kabullenirsin. Seviyorsun, seviliyorsun fakat kavuşamıyorsun. Kalp bu severken, aşık olurken birilerine sorması mı gerekiyor ben şuna, buna veya ona aşık olabilir miyim? diye. Niçin insanların mutluluğuna engel olmaya çalışılır ki? Ekonomik kaygı, aile yapısı, iş durumu vb. birçok sebeplerden dolayı insanların mutlulukları engellenir. Aşkı bilmeyen bir insana aşkı tarif etmek suya yazı yazmak kadar zordur. Sevgiyi bilmeyen bir insan senin neler yaşadığını bilemeyeceği için çok kolay bir şekilde hayır diyebilir.
Birbirini seven iki insan, birbirlerine delice aşık iki insan, ama birbirine kavuşması imkansız hale gelen iki insan. Her zaman içinde bir sancının, bir yaranın kalacağı bu insanlar hayatları boyunca acaba sorusunu sürekli kendine soracaklardır. Bütün sevenlerin kavuşması dileğiyle…