“Bencil bir kapitalist burjuva” demiştim, yanlış olmasın
@RUZG4R Hem ben sana “Kapitalist misin?” diye sordum, sen de “Evet” dedin, hiç de “Hayır ben Keremistim” falan demedin, kıvırmasana şimdi
Tamam ama bu sefer kapatmıyorum konuyu, uzun uzun yazacağım
Öncelikle muhabbetin buraya nerden geldiğinden başlamak istiyorum, daha açıklayıcı olur. İdeolojierden bahsediyorduk. Türkiye’de şu an gerçekten ideolojisinin arkasında duran, sağlam harhangi bir parti olmadığı konusunda hemfikirdik diye hatırlıyorum.
Bence şu an Türkiye’nin bir ideolojisi yok. Yönü, pusulası, hedefi yok. Parti liderlerinin entelektüel unsurları yok. Ama ideolojisiz yaşanmayacağı da kesin bir gerçek. Böyle durumlarda yönetimler ‘Anti-ideoloji’ de uzlaşırlar. Bu ‘Uzlaşma Yönetimi’, fikirleri çoğunluğa uydurabilecek şeklide törpüleyerek, ılımlı bir siyaset izler. Eleştiriye ve muhalefete izin vermez. Fikirleri, tek bir merkez etrafında toplar. Ödün vermeyen düşünceleri ‘aşırı uçlar’ olarak mahkum eder ve onları fanatizmle suçlar. Olayın kilit noktası da burada işte: ‘Ödün’, Uzlaşma Yönetimlerinin olmazsa olmazıdır.
Siyasi bir istikrar varmış gibi görünür ama ekonomide tam bir özgürlük ve denetim karmaşası ortaya çıkar. ‘Karma ekonomi’ böyle doğar. Karma ekonomileri bir takım güçlü baskı grupları yönetir. Bu gruplar ellerindeki güç sayesinde hükümeti kısa bir süre için ele geçirmeyi amaçlar. Nasıl olur yani; mesela kendi çıkarları için bir takım yasalar çıkartmaya zorlar. Hükümet, kendi elleriyle yarattığı bu baskı gruplarının denetimini kaybetmemek ve yasal görünümlü yağmanın, yasadışı bir yağmaya dönüşmesini önlemek zorundadır. Bu da ancak ‘ödün’ vererek olur. Çünkü bu gruplar elden çıkarsa, zaten düzgün gitmeyen bu sistem iyice denetimden çıkar ve grupların sistemi büsbütün çökertecek taleplere bulunmasının önü alınamaz.
Testiyi kıran ve testiyi dolduran demişsin. Ben olaya bu şekilde bakmıyorum. Mesela kısa bir süre önce haberlerde, çocuğunu vasıta bulamadığı için hastaneye yetiştiremeyip kaybeden bir baba izledik. Bu olayın üstünden daha bir hafta geçmeden de, çocuğuna bilmem kaç milyon dolarlık tekne alan bir baba izledik. Herkesin bildiği ve çok konuşulan bir olay olduğu için bunu örnek veriyorum.
Bu olayda hastaneye gitmeye çalışan baba, geçimini sağlamak için gün içinde iş adamından daha mı az emek harcıyor?
Ya da iş adamı o özgür yatırımlarını kimin alın teriyle yapıyor?
Bunlar önemli sorular..
Kapitalizm benim gözümde; emekçinin kanıyla beslenen ve onun iliğini kurutana kadar tüketip, bir takım grupları güçlendiren bir canavardan başka bir şey değil. Çok sert gibi görünüyor bu cümle ama inan değil.
Tarihte sosyalizmin çöküşünün her devlete göre öznel bir sebebi vardı. Dediğin gibi o devletin tarihi, geçmişi, kültürü vs. önemli. Hepsini aynı kefeye koyup suçu sosyalizme atmak bana biraz işin kolayına kaçmak gibi geliyor. Bununla birlikte şu an için Türkiye’de bu sistemin işlemeyeceği konusunda katılıyorum. Eğer öyle olsaydı ayakkabı kutularında saklanan paralarla yatırım yapılmak zorunda kalınırdı ve girilen dünya kadar borcu ödemek için özelleştirme adı altında ülkede ne var ne yoksa yabancılara satılamazdı. Ayrıca bir takım gruplar gerçekten fakirleşirdi ve bu durum ciddi bir karmaşa ve ayaklanmaya sebep olurdu.
Ama ne olursa olsun verdiğim örnekteki gibi ekonomik açıdan aralarında uçurum olan uçlar biraz olsun törpülenirdi ve topluma bir denge gelirdi diye düşünüyorum. İşler veya işlemez, sosyalizm kapitalizmden daha onurludur ve benim hayalimdeki düzen budur.