• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Süslenmiş çam ağaçları

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE

Parıltılı Ormanın Gizemi


Bir zamanlar, uzaklarda, yemyeşil ağaçlarla dolu, sihirli bir orman vardı. Bu orman, diğer ormanlardan farklıydı; burada ağaçlar sadece yeşil değil, her biri kendine özgü parıltılar saçıyordu. Özellikle kış mevsimi geldiğinde, bu parıltılar daha da artar, ormanı adeta bir yıldız şölenine çevirirdi. Bu ormanın en dikkat çekici özelliği ise, tüm ağaçların çam ağacı olmasıydı. Ama sıradan çam ağaçları değillerdi bunlar; her biri kendi başına özel ve süslüydü.

Ormanın kalbinde, minik bir köy vardı. Bu köyde yaşayan çocuklar, her kış mevsimi geldiğinde, heyecanla süslenmiş çam ağaçlarını görmeyi beklerlerdi. Bu çam ağaçları, kendi kendilerine süslenirler, her biri birbirinden farklı süslemelerle parıldardı. Kimisi parıl parıl parlayan kırmızı kurdelelerle, kimisi altın rengi toplarla, kimisi de gümüş rengi çanlarla süslenirdi. Bu süsler, ağaçların yapraklarına değdikçe sanki canlıymış gibi dans ederdi.

Köyün en meraklı çocuğu, Elif, bu süslerin nereden geldiğini çok merak ediyordu. Her gece, yatağında gözlerini kapadığında, zihninde süslü çam ağaçları belirir, onlara dair sorularla dolardı. Bir gün, dayanamadı ve bu gizemi çözmeye karar verdi.

Kışın en soğuk günlerinden birinde, Elif, kalın paltosunu, eldivenlerini ve atkısını giydi ve ormanın yolunu tuttu. Ayaklarının altında çıtırdayan kar taneleri, ormanın sessizliğine eşlik ediyordu. Ormanın girişinde, parıldayan çam ağaçları onu karşıladı. Elif, ağaçların arasında yürümeye başladı. Gözleri, dallardaki süslerde, o minik parıltılarda dolaştı. Sanki bu süsler, kendi aralarında fısıldaşıyordu.

Elif, yürürken, yere düşmüş, minik bir altın top gördü. Topu eline aldı ve yakından inceledi. Top, öyle parlıyordu ki, Elif adeta büyülendi. O anda, topun içinden küçük bir peri sesi duydu:

"Merhaba, minik kalpli kız. Ben Parıltı Perisi'yim. Bizler, bu ormanın gizli sakinleriyiz. Çam ağaçlarını, sevgi ve neşeyle süsleriz."

Elif, şaşkınlıkla etrafına baktı. Sonra, yere çömelerek Parıltı Perisi'ne sordu:

"Ama neden süslüyorsunuz ağaçları? Kimse görmüyor ki?"

Parıltı Perisi, küçük ellerini açarak cevap verdi:

"Bizler, ağaçları sadece insanlar görsün diye değil, ormanın içinde yaşayan tüm canlılar mutlu olsun diye süsleriz. Kışın soğuğunda, bu parıltılar, umut ve sıcaklık verir. Ayrıca, kalbi güzel olan herkes bu güzelliği görebilir."

Elif, o an anladı. Bu süsler, sadece gözle görülür bir şey değil, kalpte hissedilen bir güzellikti. O günden sonra, Elif, her kış mevsimi geldiğinde, süslü çam ağaçlarını görmeye gider, o parıltıların kalbine yansımasına izin verirdi. Başkalarına da bu güzelliği anlatır, onları da bu sihirli ormanın ziyaretçileri yapardı.

Ve böylece, Parıltılı Orman, hem güzel çam ağaçları hem de minik kalpli Elif sayesinde, daha da parıldamaya devam etti. Ormanın gizemi, sevgi ve neşeyle yayıldı, kalplerdeki karanlığı aydınlattı. Her kış, çocuklar bu masalı hatırlayarak, kalplerinde o parıltıları hissetmeye devam etti. Çünkü herkes biliyordu ki, gerçek güzellik, kalpte saklıydı. Ve süslü çam ağaçları, bu güzelliği her kış hatırlatıyordu.
 
Parıltılı Ormanın Sırlı Sürprizleri ve Kayıp Çoraplar

Elif, Parıltılı Orman'ın sırrını çözdükten sonra, her kış mevsimi ormanı ziyaret etmeyi gelenek haline getirmişti. Ama bu kış, her şey biraz farklıydı. Süslü çam ağaçları her zamanki gibi parıl parıl parlıyordu ama bu kez etraflarında garip bir telaş vardı. Sanki süsler fısıldaşıyor, kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Elif, merakına yenik düşüp, ormana girdi.

O da ne? Kırmızı kurdeleli çam ağacı, bir yandan homurdanıyor, bir yandan da dallarındaki kurdeleleri düzeltmeye çalışıyordu. "Yine mi kayboldu bu çoraplar!" diye söyleniyordu kendi kendine. Elif, şaşkınlıkla sordu:

"Çoraplar mı? Ağaçlarda çorap mı olur?"

Kırmızı kurdeleli ağaç, Elif'e bakıp gözlerini devirdi (Ağaçlar gözlerini devirebilirmiş, öğrendik!). "Tabii ki olur! Biz süslü ağaçlar, sadece süslerle yetinmeyiz. Aynı zamanda kayıp çorapların da yuvasıyızdır. Buraya düşen her çorap, bizim için özel bir süs olur."

Elif kahkahayı basmıştı. Bu kadar süslü ağaçların bir de kayıp çorap meraklısı olması gerçekten çok komikti. Ama ormanın gizemi burada bitmiyordu. Altın toplu çam ağacı, birdenbire öksürmeye başladı. Öksürükleri o kadar şiddetliydi ki, altın topları etrafa saçılmaya başladı.

"Aaaah, hapşırdım galiba... Yoksa üzerime altın tozları mı yapıştı?" diye mızmızlandı.

Elif, ağacın bu hali karşısında gülmekten kendini alamadı. "Belki de altın tozu alerjiniz vardır?" diye takıldı.

Altın toplu ağaç, düşünceli bir ifadeyle kaşlarını çattı (Ağaçların kaşları da olabilirmiş, hayret!). "Belki de... Ama altın tozlarını o kadar çok seviyorum ki, onlardan vazgeçemem."

O sırada, gümüş çanlı çam ağacı, birden bağırmaya başladı: "Aman Allah'ım! Çanlarım nerde? Benim çanlarım çalınmış!"

Elif, telaşla etrafına bakındı. Gerçekten de, gümüş çanlar yoktu. Ama biraz daha dikkatli baktığında, minik bir sincabın çanları taşıyarak dallar arasında zıpladığını fark etti. Sincap, çanları bir oraya, bir buraya götürüyor, kendi kendine minik melodiler çalıyordu.

Elif, gülerek sincabı izledi. "Sincapcık, sanırım o çanlar başkasının, geri vermen gerek," dedi. Sincap, sanki anlıyormuş gibi, çanları gümüş çanlı ağacın dibine bıraktı ve zıplayarak ortadan kayboldu.

Gümüş çanlı ağaç, çanlarına kavuşunca sevinçten havalara uçtu (Ağaçlar uçabilirmiş, inanılır gibi değil!). "Teşekkürler küçük kız! Sen olmasaydın, çanlarımı bir daha bulamazdım," dedi.

Elif, bu garip ve komik olayların içinde, o kadar çok eğleniyordu ki! O günden sonra, her kış mevsiminde ormana gitmek için can atıyordu. Çünkü biliyordu ki, süslü çam ağaçları sadece parıltılarıyla değil, komik halleriyle de insanları eğlendirmeye bayılıyordu.

Bir sonraki kış geldiğinde, Elif, ormana elinde kocaman bir sepetle gitti. Sepetinde, kayıp çoraplar için renkli ipler, altın topları için yumuşak bezler ve gümüş çanlı ağaç için de parlak çanlar vardı. Ama bu sefer de farklı bir sürprizle karşılaştı. Çam ağaçları, bu sefer de kendi aralarında bir moda yarışı yapıyordu!

Kırmızı kurdeleli ağaç, kendi çorap koleksiyonunu sergiliyor, altın toplu ağaç, altın tozlarını üzerine serperek parıldıyordu, gümüş çanlı ağaç da yeni parlak çanlarıyla kendinden geçmişti. Elif, bu kadar komik ağaçları gördüğüne o kadar çok sevindi ki, sepetindekileri onlara hediye etti. Ve o kış, orman kahkahalarla çınladı.

O günden sonra, Parıltılı Orman, sadece süslü çam ağaçlarıyla değil, aynı zamanda komik maceraları ve neşesiyle de ünlendi. Çocuklar, her kış bu ormanın sırlarını merak etmeye, kayıp çorapları bulmaya, altın tozlarına gülmeye ve moda yarışmalarına şahitlik etmeye can atar oldular. Ve böylece, Parıltılı Orman'ın büyüsü, nesilden nesile yayıldı. Çünkü, herkes biliyordu ki, en güzel anılar kahkahalarla birlikte saklanırdı.
 
Geri
Top