Topkapı ve Dolmabahçe saraylarının saat koleksiyonu, vakti gösteren bu aletlerin tarihe şahitlik eden çok özel ve sanat yüklü örneklerini bir araya getiriyor. Sarayların envanterine dahil olan saatler arasında küçük bir tur atalım.
İnsanın bugün yaşadığının beş sene sonrasının hikâyesi olduğu düşünülürse, geçmişin en sert gerçeklerinin bugünün hayaline, en taşkın hülyasının el altındaki gerçeğe, acısının şekil değiştirmiş doğruya, mutluluğunun mahzunluğa dönüştüğü sezilir. Bu hâlden hâle geçişte bazen dehşetli, erişilmez mesafeli, görmenin akıldan geçemeyeceği mekânlar ve eşyalar da müze eşyasına dönüşüverir. Saraylar bu durumun günümüzde yaşayan tanıklarıdır.
19. yüzyıl mekanik olgunluğa ve seri üretime geçilen bir dönem olduğu için fevkalade saatler kadar, alelade ve çok sayıda üretilmiş saatlerin de görüldüğü bir dönem. Ustalık, icat ve mükemmel işçilik arttığı kadar, vasati üretimin de artması belli ustaların adını öne çıkarmayı, saati, yapan ustanın adı ile anmayı gerekli kılmış ve bu, kalitenin ölçüsü olmuş. 17. yüzyılında dâhil olduğu dönemde saatin kendisi ustasının adı olmadan da güçlü ve önemli bir eser gözü ile bakılmaya kâfi. Zaten devir öyle ve o güçte olmayanların bir şeylere girişemeyecekleri bir devir. Her artış ve çokluk dönemi, niteliğin sonsuz değerlendirmelerine, kılı kırk yaran irdelemelerine rağmen değerlendirenlerde de bir çokluk olduğu için, sapı çöpe fena karıştırarak, elde avuçta on eser olan ve hepsinin eser olduğu dönemlere yakıcı bir özlem duyurur.
İnsanın bugün yaşadığının beş sene sonrasının hikâyesi olduğu düşünülürse, geçmişin en sert gerçeklerinin bugünün hayaline, en taşkın hülyasının el altındaki gerçeğe, acısının şekil değiştirmiş doğruya, mutluluğunun mahzunluğa dönüştüğü sezilir. Bu hâlden hâle geçişte bazen dehşetli, erişilmez mesafeli, görmenin akıldan geçemeyeceği mekânlar ve eşyalar da müze eşyasına dönüşüverir. Saraylar bu durumun günümüzde yaşayan tanıklarıdır.
SARAY VE ZAMAN
Geniş ufku ve eşsiz açılı manzarası yüzünden inşa edilen saray, rutubeti yüzünden şikâyet edilen bir müze oluverir, çokluğu ve zenginliği ile övünülen eşya, envanteri yapılmakta güçlük çekilen bir yığın hâlini alır. Şimdinin anlatıcısı, o zamanı anlatmaya çalıştığında kendinden bahsettiği zamanlardaki kadar hoşgörülü, başkasını kınarkenki kadar zalim, elti hanım kadar alıngan, kaplan kadar kıskanç, tiryaki kadar hiddetli olur. Hangi sözüne inanılır? Elbette inanılmak istenilene! Dünya nasılsa gerçeğin dökülüp saçıldığı değil, olabildiğince kılık değiştirerek gizlendiği bir yer. Bu yüzden yaşamayı kolaylaştıran, daha zarif, çekilir kılan, şimdiye örnek teşkil ettirilip, rabıta kurulabilecek her hikâyeye de belki gerçek kadar saygı duyabilmek gerekir.SARAY SAATLERİ
Bugün saraylarımızın envanterine kayıtlı saatlerimize dışarıdan bakan gözler, hep bir hikâye arar, sorup soruşturur. Sadeliğe ve sadece öyle oluvermiş olmaya katlanamayan insan, hediye edeni, etme amacını, dökülen parayı, yarattığı etkiyi eserin önüne geçirerek önemser. Hiç bir şeyi öğrenememenin de yolunu açar böylelikle ya da batılı tabirince ‘aralık kapıyı omuzlar.’ Biz ise sadece saatlerin yüzüne, işleyişine bakmayı kâfi, hem de her şeye kâfi buluyoruz. Hemen her rıza gösterilen şey gibi, o zaman önümüzde geniş bir ufuk uzanıyor, sonrasında iş bu genişliğe tahammüle ve içinde kaybolmaya kalıyor. Milli Saraylar’a bağlı saray, köşk ve kasırlarımızda (Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Küçüksu Kasrı, Aynalıkavak Kasrı, Ihlamur Kasrı.) dönem itibarı ile 19. yüzyıl başı ya da ortasına tarihlenen Fransız saatlerinin çoğunluğunu oluşturduğu bir koleksiyon var.19. yüzyıl mekanik olgunluğa ve seri üretime geçilen bir dönem olduğu için fevkalade saatler kadar, alelade ve çok sayıda üretilmiş saatlerin de görüldüğü bir dönem. Ustalık, icat ve mükemmel işçilik arttığı kadar, vasati üretimin de artması belli ustaların adını öne çıkarmayı, saati, yapan ustanın adı ile anmayı gerekli kılmış ve bu, kalitenin ölçüsü olmuş. 17. yüzyılında dâhil olduğu dönemde saatin kendisi ustasının adı olmadan da güçlü ve önemli bir eser gözü ile bakılmaya kâfi. Zaten devir öyle ve o güçte olmayanların bir şeylere girişemeyecekleri bir devir. Her artış ve çokluk dönemi, niteliğin sonsuz değerlendirmelerine, kılı kırk yaran irdelemelerine rağmen değerlendirenlerde de bir çokluk olduğu için, sapı çöpe fena karıştırarak, elde avuçta on eser olan ve hepsinin eser olduğu dönemlere yakıcı bir özlem duyurur.