Türklerin tarih boyunca pek çok devlet kurmaları, onların ne kadar teşkilâtçı bir yapıya sahip olduklarını göstermesi bakımından dikkat çekici ise, kurulan devletlerin yıkılış sebepleri de o kadar ibret vericidir. Türk tarihinin geneli göz önüne alındığında çoğu devletin iç çekişmeler nedeniyle ortadan kalktığı, veya yine bir başka Türk boyu tarafından yıkıldığı görülmektedir.
Türklerin "ilsiz" ve "kağansız" kalmalarının en büyük sebebi, aslında kendilerini illi ve kağanlı yapan "Türk töresi"nden kopmaları olmuştur. İslâmiyet'ten önce Orta Asya'da kurulan büyük Türk devletlerinin yıkılış dönemleri incelendiğinde bu gerçek açık olarak görülebilir. Hun ve Göktürk çağı buna iyi bir örnektir.
İslâmî dönemde de mahiyeti biraz değişmekle birlikte töre ve adaletten ayrılan Türk devletlerinin zayıflamaya başladıkları izlenebilir. Hun devrine ait Çin kaynaklarındaki bilgiler, Göktürk Kitabeleri ve İslâmî döneme geçiş devrinde yazılan Kutadgu Bilig ile Nizamülmülk'ün kaleme aldığı Siyasetname gibi kaynaklar, çözülmenin sebeplerini anlatan pek çok örneklerle doludur.
Türk Töresinden Uzaklaşma, Kültürel Yabancılaşma
Orta Asya Türk tarihinde Türk devletinin kendini güçlü kılan Türk töresinden uzaklaşmasının ne gibi kötü sonuçlar doğuracağı, ezelî düşmanları Çin ile örnekleştirilerek anlatılır.Bunda amaç, tehlikeye dikkat çekilerek, devletin kendisine çeki düzen vermesidir. Göktürk Kitabelerinde buna dair çok sayıda örnek olmakla birlikte, henüz Hun çağında bile Çin âdetlerini
benimsemenin mahsurları, hem de bir Çinlinin ağzından, açık bir şekilde izah edilir.
Mete'nin oğlu Kiyuk'un veziri olan Cung-Hang Yüeh, refah ve zenginliğe erişince gevşeyen ve Çin giyimi ve yemeklerine ilgi duymaya başlayan kağana bunun sakıncalarını şöyle anlatır:
"Hunların bütün halkını toplasanız, Çindeki bir ilin nüfusu kadar bile tutmaz(nüfus bakımından). Çin daha güçlü sayılır. Ayrıca onların yiyecekleri ile elbiseleri de ayrıdır. Bu sebeple,Çin'de (yetişen ve yapılan) bu gibi mallara bağlanmak doğru değildir. Şimdi siz, Hun hakanı,geleneklerinizi değiştirip, Çin'de bulunan mallara sahip olmak isterseniz, Çin mallarının hiç olmazsa beşte birini satın almak zorunda kalacaksınız. Böylece Hun halkının hepsi, (ihtiyaçları için) hep Çin'e bakacak ve Çin'in tesiri altına girecektir. Çin ipeklilerini alsanız ve elde etseniz bile, siz Hunlar çalılar ve dikenler arasında, hep at üzerinde dolaşmaktasınız. Giyecekleriniz ve pantolonlarınız az zamanda, çalılar arasında yırtılmış olacaklar. Elbette ki, ipekli elbiseler, şimdiye kadar giydiğiniz yün ve keçe elbiseleriniz kadar mükemmel ve elverişli olamazlar.
Yiyecek meselesine gelince: Çin yiyeceklerini elde etseniz bile, onlar da az zamanda tükenip gidecekler veyahut yemeyip atacaksınız. Bu da gösteriyor ki, Çin yemekleri, sizin kımız ve yoğurtlarınız kadar lezzetli ve size uygun yiyecekler değildir." Bugün dahi benzer meselelerle karşı karşıya olduğumuz göz önüne alınacak olursa bu öğütlerin doğruluğu ve güzelliği insanı şaşırtmaktadır. Göktürk çağında da devletin çöküşünü hızlandıran sebepler arasında Türk yaşayış ve töresinin terk edilerek Çin'e öykünmenin ilk sırada yer
aldığı görülür. Çinliler bu durumun farkında olduğundan Türkleri kendi yakınlarına çekmeye çalışmış,taht mücadelelerini gizliden gizliye kendi çıkarları için körüklemiştir. Batı Göktürklerinin başında bulunan İstemi Yabgu'nun oğlu Tardu, ihtirası ile, Doğu'daki İşbara Han'ın yüksek hâkimiyetini tanımayarak isyan ettiğinde, Çin devreye girerek, Göktürkler arasına iyice nifak sokmuş idi.
İşbara'ya karşı isyanların gittikçe artması üzerine, Han, Çin'in himayesine girmeyi kabul etmiş, fakat Çin hükümdarı, bunun karşılığında Hunların Çin âdetlerini benimsemesini talep etmişti. Çünkü Çin hükümdarı "Türklerin ok atamadıkları zaman tehlikeli olamayacaklarını" biliyordu.Hun ve I. Göktürk devletlerinin başına gelenleri iyi bilen Bilge ve Kültegin kardeşler, II.Göktürk Devleti'nin aynı hatalara düşmemesi için, Çin'in asıl amacını kitabelere nakşederekölümsüzleştirmişlerdir. Tarih şuuruyla nakşedilen öğütler, Türk töresini terk etmenin ağır bedelini halka hatırlatmaktaydı:
Tabgaç budun (Çin), altın, gümüş, işlemeli kemha ve ipekli kumaşlardan bolca verirmiş. Çin milletinin sözü tatlı, hediyesi de çekici imiş. Tatlı söz ve yumuşak ipeği (hediyeleri) ile Çinliler,ararlar ve uzak milletleri (bulup) kendilerine bu yolla yakınlaştırırlarmış.(yakınlarına gelip) konan (kavimlerin ise), içlerine fesat bilgisini yayarlarmış. İyi bilgiye sahip bilgi kişiyi, iyi cesur ve alp kişiyi yürütmez imiş. (Onların içinde) bir kişi yanılsa, beşiktekilere kadar (artık acımaz ve) kıymaz imiş. (Çin'in) tatlı sözüne, yumuşak hediyesine kanıp, pek çok Türk öldü..."
Bu muhteşem nutukta daha sonra I. Göktürk kağanlığının dağılarak çok sayıda Türkün katledildiği ve kalanların da Çin'e yerleştirilmeleri anlatılır. Kutlu yurt olan Ötügen'in terk edilmesi devletin yıkılış sebeplerinden biri olarak gösterilir ve Türk milleti bir kez daha uyarılır:
"Türk milleti!, eğer o yerlere (Çin'e) varırsan öleceksin. Ötügen yerinde oturup, (Çin'e yalnızca) kervan ve heyetler gönderirsen, hiçbir kaygın olmayacaktır. Ötügen ormanında oturursan ebedî il tutacaksın. Türk milleti, artık tok olacaksın. Açlık, tokluk nedir bilmezsin. Bir doysan, açlık nedir bilmezsin. Bunun için, seni eğitmiş olan kağanının sözünü almadın. Yer sayarak (yerden yere)
vardın. Oralarda hep tükendin ve zayıfladın. Orada kalmış olanlar ise, (yine) yerden yere gittiler.Hepsi, ölü (gibi) yürüyor idiler. Tanrı buyurduğu için; özümün kutu, talihi olduğu için kağan oldum..."
Bu ifadelerde Türk milletinin "yanılma"sı ve "ilsiz" kalması anlatılır. Eğer millet vatanını ve kağanını terk ederse Tanrı tarafından cezalandırılır. Tonyukuk Kitabesi'nde "Tanrı şöyle demiş: Han verdim hanını bırakıp teslim oldun, Teslim olduğun için Tanrı öldürmüştür.Türk milleti öldü, mahvoldu, yok oldu."denir. Şüphesiz Türk devletlerini güçlü kılan millet-devletkaynaşmasıdır. Devlet, milletine hizmet ettiği sürece "kutsal" kabul edilir. Orhun Yazıtlarında Türk
milleti bütün işini ve gücünü kağana verirken, kağanın da milletin başını dik tuttuğu, aç ve çıplak kimse bırakmadığı destanî bir dille anlatılır. Eğer kağanlar, babalarına benzemez, töreyi unuturlarsa,devlet ve millet felâketle karşı karşıya gelir. Kültigin ve Bilge Kağan yazıtlarında, devletin zayıflayıp ,parçalanması sebepleri bu açıdan şöyle anlatılır:
Bilgisiz kağanlar, kötü kağanlar tahta oturmuş olduğundan; bakanları (buyrukları) da bilgisizmiş, kötü imiş. Beğleri ve halkı düzensiz (tüzsüz), Çin milleti aldatıcı ve sahtekâr olduğu,küçük kardeşi büyük kardeşe düşürdüğü, beğ ve halkın arasını açtığı için Türk milletinin ülkesi elinden çıkmış. Kağanlık tahtına çıkardığı kağanını kaybetmiş. Çin milletine beğ olacak erkekçocuğu kul, hanım kızı cariye oldu. Türk beğleri Türk adını bıraktı. Çin beğlerinin Çince adlarını alarak Çin imparatoru için çalıştılar."
Türklerin "ilsiz" ve "kağansız" kalmalarının en büyük sebebi, aslında kendilerini illi ve kağanlı yapan "Türk töresi"nden kopmaları olmuştur. İslâmiyet'ten önce Orta Asya'da kurulan büyük Türk devletlerinin yıkılış dönemleri incelendiğinde bu gerçek açık olarak görülebilir. Hun ve Göktürk çağı buna iyi bir örnektir.
İslâmî dönemde de mahiyeti biraz değişmekle birlikte töre ve adaletten ayrılan Türk devletlerinin zayıflamaya başladıkları izlenebilir. Hun devrine ait Çin kaynaklarındaki bilgiler, Göktürk Kitabeleri ve İslâmî döneme geçiş devrinde yazılan Kutadgu Bilig ile Nizamülmülk'ün kaleme aldığı Siyasetname gibi kaynaklar, çözülmenin sebeplerini anlatan pek çok örneklerle doludur.
Türk Töresinden Uzaklaşma, Kültürel Yabancılaşma
Orta Asya Türk tarihinde Türk devletinin kendini güçlü kılan Türk töresinden uzaklaşmasının ne gibi kötü sonuçlar doğuracağı, ezelî düşmanları Çin ile örnekleştirilerek anlatılır.Bunda amaç, tehlikeye dikkat çekilerek, devletin kendisine çeki düzen vermesidir. Göktürk Kitabelerinde buna dair çok sayıda örnek olmakla birlikte, henüz Hun çağında bile Çin âdetlerini
benimsemenin mahsurları, hem de bir Çinlinin ağzından, açık bir şekilde izah edilir.
Mete'nin oğlu Kiyuk'un veziri olan Cung-Hang Yüeh, refah ve zenginliğe erişince gevşeyen ve Çin giyimi ve yemeklerine ilgi duymaya başlayan kağana bunun sakıncalarını şöyle anlatır:
"Hunların bütün halkını toplasanız, Çindeki bir ilin nüfusu kadar bile tutmaz(nüfus bakımından). Çin daha güçlü sayılır. Ayrıca onların yiyecekleri ile elbiseleri de ayrıdır. Bu sebeple,Çin'de (yetişen ve yapılan) bu gibi mallara bağlanmak doğru değildir. Şimdi siz, Hun hakanı,geleneklerinizi değiştirip, Çin'de bulunan mallara sahip olmak isterseniz, Çin mallarının hiç olmazsa beşte birini satın almak zorunda kalacaksınız. Böylece Hun halkının hepsi, (ihtiyaçları için) hep Çin'e bakacak ve Çin'in tesiri altına girecektir. Çin ipeklilerini alsanız ve elde etseniz bile, siz Hunlar çalılar ve dikenler arasında, hep at üzerinde dolaşmaktasınız. Giyecekleriniz ve pantolonlarınız az zamanda, çalılar arasında yırtılmış olacaklar. Elbette ki, ipekli elbiseler, şimdiye kadar giydiğiniz yün ve keçe elbiseleriniz kadar mükemmel ve elverişli olamazlar.
Yiyecek meselesine gelince: Çin yiyeceklerini elde etseniz bile, onlar da az zamanda tükenip gidecekler veyahut yemeyip atacaksınız. Bu da gösteriyor ki, Çin yemekleri, sizin kımız ve yoğurtlarınız kadar lezzetli ve size uygun yiyecekler değildir." Bugün dahi benzer meselelerle karşı karşıya olduğumuz göz önüne alınacak olursa bu öğütlerin doğruluğu ve güzelliği insanı şaşırtmaktadır. Göktürk çağında da devletin çöküşünü hızlandıran sebepler arasında Türk yaşayış ve töresinin terk edilerek Çin'e öykünmenin ilk sırada yer
aldığı görülür. Çinliler bu durumun farkında olduğundan Türkleri kendi yakınlarına çekmeye çalışmış,taht mücadelelerini gizliden gizliye kendi çıkarları için körüklemiştir. Batı Göktürklerinin başında bulunan İstemi Yabgu'nun oğlu Tardu, ihtirası ile, Doğu'daki İşbara Han'ın yüksek hâkimiyetini tanımayarak isyan ettiğinde, Çin devreye girerek, Göktürkler arasına iyice nifak sokmuş idi.
İşbara'ya karşı isyanların gittikçe artması üzerine, Han, Çin'in himayesine girmeyi kabul etmiş, fakat Çin hükümdarı, bunun karşılığında Hunların Çin âdetlerini benimsemesini talep etmişti. Çünkü Çin hükümdarı "Türklerin ok atamadıkları zaman tehlikeli olamayacaklarını" biliyordu.Hun ve I. Göktürk devletlerinin başına gelenleri iyi bilen Bilge ve Kültegin kardeşler, II.Göktürk Devleti'nin aynı hatalara düşmemesi için, Çin'in asıl amacını kitabelere nakşederekölümsüzleştirmişlerdir. Tarih şuuruyla nakşedilen öğütler, Türk töresini terk etmenin ağır bedelini halka hatırlatmaktaydı:
Tabgaç budun (Çin), altın, gümüş, işlemeli kemha ve ipekli kumaşlardan bolca verirmiş. Çin milletinin sözü tatlı, hediyesi de çekici imiş. Tatlı söz ve yumuşak ipeği (hediyeleri) ile Çinliler,ararlar ve uzak milletleri (bulup) kendilerine bu yolla yakınlaştırırlarmış.(yakınlarına gelip) konan (kavimlerin ise), içlerine fesat bilgisini yayarlarmış. İyi bilgiye sahip bilgi kişiyi, iyi cesur ve alp kişiyi yürütmez imiş. (Onların içinde) bir kişi yanılsa, beşiktekilere kadar (artık acımaz ve) kıymaz imiş. (Çin'in) tatlı sözüne, yumuşak hediyesine kanıp, pek çok Türk öldü..."
Bu muhteşem nutukta daha sonra I. Göktürk kağanlığının dağılarak çok sayıda Türkün katledildiği ve kalanların da Çin'e yerleştirilmeleri anlatılır. Kutlu yurt olan Ötügen'in terk edilmesi devletin yıkılış sebeplerinden biri olarak gösterilir ve Türk milleti bir kez daha uyarılır:
"Türk milleti!, eğer o yerlere (Çin'e) varırsan öleceksin. Ötügen yerinde oturup, (Çin'e yalnızca) kervan ve heyetler gönderirsen, hiçbir kaygın olmayacaktır. Ötügen ormanında oturursan ebedî il tutacaksın. Türk milleti, artık tok olacaksın. Açlık, tokluk nedir bilmezsin. Bir doysan, açlık nedir bilmezsin. Bunun için, seni eğitmiş olan kağanının sözünü almadın. Yer sayarak (yerden yere)
vardın. Oralarda hep tükendin ve zayıfladın. Orada kalmış olanlar ise, (yine) yerden yere gittiler.Hepsi, ölü (gibi) yürüyor idiler. Tanrı buyurduğu için; özümün kutu, talihi olduğu için kağan oldum..."
Bu ifadelerde Türk milletinin "yanılma"sı ve "ilsiz" kalması anlatılır. Eğer millet vatanını ve kağanını terk ederse Tanrı tarafından cezalandırılır. Tonyukuk Kitabesi'nde "Tanrı şöyle demiş: Han verdim hanını bırakıp teslim oldun, Teslim olduğun için Tanrı öldürmüştür.Türk milleti öldü, mahvoldu, yok oldu."denir. Şüphesiz Türk devletlerini güçlü kılan millet-devletkaynaşmasıdır. Devlet, milletine hizmet ettiği sürece "kutsal" kabul edilir. Orhun Yazıtlarında Türk
milleti bütün işini ve gücünü kağana verirken, kağanın da milletin başını dik tuttuğu, aç ve çıplak kimse bırakmadığı destanî bir dille anlatılır. Eğer kağanlar, babalarına benzemez, töreyi unuturlarsa,devlet ve millet felâketle karşı karşıya gelir. Kültigin ve Bilge Kağan yazıtlarında, devletin zayıflayıp ,parçalanması sebepleri bu açıdan şöyle anlatılır:
Bilgisiz kağanlar, kötü kağanlar tahta oturmuş olduğundan; bakanları (buyrukları) da bilgisizmiş, kötü imiş. Beğleri ve halkı düzensiz (tüzsüz), Çin milleti aldatıcı ve sahtekâr olduğu,küçük kardeşi büyük kardeşe düşürdüğü, beğ ve halkın arasını açtığı için Türk milletinin ülkesi elinden çıkmış. Kağanlık tahtına çıkardığı kağanını kaybetmiş. Çin milletine beğ olacak erkekçocuğu kul, hanım kızı cariye oldu. Türk beğleri Türk adını bıraktı. Çin beğlerinin Çince adlarını alarak Çin imparatoru için çalıştılar."