• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

tesadüfler..

corelia

Katılımcı
Bir kaç gündür garip olaylara tanık oluyorum. 4 gün önce shakespeare den bir drama buldum kütüphanemde ve okumaya başladım.. Bitmesine az kala su içmek için mutfağa gitmem gerekti ve kitabı masama koydum, geri dönüğümde kaldığım yeri kaybetmiştim bulmaya çalışırken bir kağıt ilişti gözüme, küçük bir not " bu dahil bütün genellemeler yanlıştır.nietzsche" Ben mi yazıp koymuştum çok öncelerden yada başka biri mi ev halkından bilemiyorum, o sırada pek de ilgilenmedim okumaya devam ettim.
Ertesi gün ingiliz edebiyatı dersinde bir tartışma ortamı oldu, ve kimin olduğunu farkedemediğim bir ses bu sözü söyledi hocaya, dondum kaldım tesadüf olabilirmiydi? belki..
Dün hava çok yağmurluydu okula taksiyle gitmek zorunda kaldım, yolda çok eski bir çim saha ilgimi çekti. Oldukça yıpranmış çamurlar içindeydi, öyle görünüyordu ki uzun zamandır kullanılmıyordu.İki kale direği vardı bir tanesi yıkılmak üzereydi ama daha da ilginci üstünde 4 tane karga vardı. Bu 4 karga yan yana yıkılmak üzere görünen direkğin üst kısmında birbirleri aralarındaki mesafeleri inanılmaz derecede eşit olacak şekilde hareketsizce duruyorlardı. Gün içinde çok bariz bir şekilde karga ve kuzgunların edebiyat ve mitolojideki sembollerinden bahsedildi.
Bugün bir ara gözümde bir kaza canlandı, iki aracın birbirine çarğışını hayal ettim birden çok alakasız bir zamanda, ve eve giderken gözlerimin önünde bir kaza oldu, iki araç birbirine çarptı.
Annem bazen insanların hislerinin belirgin derecede hassaslaştığını ve negatiflikleri veya küçük sembolleri önceden hissedebileceklerini söyledi, ama ben hala anlam veremiyorum.
Siz bu duruma bir anlam verebildiniz mi?
 
Tesadüf dünyası ama ilginç tabi. Herşeyi açıklamaya çalışmamak lazım bir yerde anlam yüklemeye çalışma bence sadece tesadüftür diye düşünüyorum. Ama tabi hepsinin üstüste gelmesi ilginç bir tesadüf olmuş.

Bu arada Nietzche'nin sözü gibi "Bu dahil bütün genellemeler yanlıştır" ;)
 
Bence yaşanan hiç bişe tesadüf deiLdir her yaşadığımızın mutlaka bi anlamı bi açıklması vardır!


Kâinatta meydana gelen olaylar, tamamen Allah'ın kudreti ve tasarrufu iledir Mesela, biz yağmurun yağdığını görürüz Gerçekte ise, yağmur yağdırılır Rüzgarlar rastgele değil, Allah'ın emrine göre eserler Hiçbir olayda tesadüf yoktur "Tesadüf, ancak cehlimizi örten bir perdedir" (Sözler, s 632) Bizim tesadüf olarak gördüklerimiz, hakîkatta Allah'ın tasarrufudur (Yazır, IV, 2802) Mesela, siz evinizde otururken, birden içinize dışarıya çıkıp dolaşma hissi doğsa ve çıktığınızda sokakta, yıllardır görmediğiniz bir dostunuzla karşılaşsanız, bu bir tesadüf, bir rastlantı değil; tevafuktur, ilâhî bir tasarruftur
 
Bencede hiçbirşey tesadüf değildir.. Herşey Allah (cc) in kudretidir. hisleri kuvvetli olabiliyor bazen insanların, rüya yada günlük yaşantıda görülebiliyor, hissedilebiliyor bazı yaşananlar.. bunlar anlaşılması güç ama Rabbim'in sonsuzluğu karşısında bir şey denilemiyor..
 
nedir yani yapılan alıntıya göre bizler önümüze çizilmiş yollarda ilerliyoruz, o zaman zekamızın önemi ne? Yada yaptığımız seçimler önceden belliyse, bütün karşılaşmalar bütün icatlar kimin ne yapacağı önceden belliyse bizler birer oyuncu muyuz yani? o zaman bir insan dışarı çıkıyor, sokakta bir adamla karşılaşıyor (ki bu önceden belliydi) aralarında önceden olacağı bilinen bir tartışma çıkıyor ve o rastlanılan adam silahını çıkarıp diğerini öldürüyor,bu da belliydi değil mi? O zaman katil neden ceza görüyor?.. Bunu yapmayı o seçmedi kaderinde bunu yapmak vardı dediklerinize göre.. oysa ben buna inanmıyorum, sadece seçimler vardır hayatta.. Benim taksiyle okula gitmeyi seçmem bir seçimdi, okula gitmemeyi de seçebilirdim ama hayır öyle olmadı..İşte burada bence bir enerji ortaya çıkıyor, bu seçimler veya dikkati çekmeyen küçük ipuçları.. Lütfen etrafınıza daha dikkatli bakın, bu kadar mükemmel evren, düzen, böyle basit bir açıklamayla (sadece Allahın herşeyi bilmesi bizlerin o bilgiyi yaşamaları gibi) sınırlamamak gerektiğine inanıyorum ben. Hayat düşünülenden çok daha karmaşık, ve tabuları yıkıp sorgulamak anlamaya çalışmak gerek, aksi taktirde hepimizden süper oyuncular çıkar herkesin belirlenmiş repliklerini yaşamlarında seslendirdiği..
(Kendi fikirlerim kimseyi kırmak istemiyorum :))
 
çok popüler bi tartışma konusuna dönüşmüş aslında itirafın corelia :)
evet mantık bazında düşündüğümüz zaman kukla gibiyiz sana yazılan yazgıyı oynuyosun. ama bu sadece bizim kullanabildiğimiz aklımızla bu kadarmış gibi görünüyor. insan beyninin ne kadarını kullanabiliyor ki? tamaını kullanıyor işleyişi değişiktirdiyenler var.. sadece yüzde onu diyenler var yüzde kırk.. nerden kaldıysa aklımda yüzde ikisi diye bile duymuştum.. o yüzden bu tür soruların herkesin aklından geçmesi çok normal. bir bilim teknik dergisinde okumuştum kaza kader üzerine yapılan bilimsel bir araştırmadan bahsediyordu. tam aklımda değil ama kaldığı kadarını paylaşmak isterim.

örneğin masada duran iki dilim pasta var. çilekli ve çikolatalı. elbetteki hangisini yemek isteyeceği tamamen kendi seçimi. ama yapılan araştırma diyor ki atomların hareketi ve konumu 0.2 sn(emin değilim ama kısa bir zaman dilimiydi) öncesinden tespit edilebiliyor. Yani hangi dilimin hareket edeceği önceden belli:). Seçim elbetteki senin ama.. ama işte :) Bu da kaza ve kader kavramlarını bir adım daha bilimsel kılıyor sanki.
 
Konu hakikaten ilginçmiş. Yakın zamanda benzer bir konuya (rüyalarda geleceği görme) eğilen bir bilim adamının araştırmalarını ve sonuçlarını okumuştum. Doğrusu bu konu benim de çok ilgimi çekiyor ve bazen yaşadıklarımı daha önceden gördüğümü ya da yaşadığımı hissediyorum. Çoğunu da kimseye anlatmadan geçiyorum. İnanın o kadar bariz yaşıyorum ki bazen bir örnek vericem. Yakışıksız bir örnek ama olayı daha net belirtmem için vermek durumundayım.

Bir şans oyunu ve ben tüm gece kaybetmiştim. (Olay 6 yıl öncesine ait. O gün bugündür şans oyunlarını tamamen bıraktım) Son seans ve son el kağıtlar dağıtıldı. Poker bileniniz var mı bilemiyorum ama flosh için 52 kağıt içinde tek bir kağıt istedim ve o kağıdın geleceğini biliyordum. Çünkü daha önce görmüştüm ben bunu. Ortada inanılmaz bir meblağ birikmişti ve tüm gecenin kaybının 4 mislini bir elde almıştım.

Buna benzer aşadığım epeyce örnek var benim günlük hayatta. Çok kısa ama olayın oluş anında belki bir saniye belki daha kısa sürede ne olacağını sanki yaşadım ve biliyorum.

Dini açıdan bakarsak olaya çok fazla bilgim olmadığı için genellikle yorumdan kaçınıyorum ancak olaya bakışım şöyle. Çizilen kaderi yaşadığımızı düşünümüyorum. Allah insanı yaratırken aklı, mantığı ve bunların yanında nefsi de vermiş ki imtihan dünyası olmanın bir anlamı olmalı değil mi? Allah elbette geleceği görür ve bunu "külli irade" dediğimiz herşeyi bilme olayına dayandırıyorum. Yani insanın yaş¤¤¤¤¤ göre aklını, iyiyi kötüden ayırt etme yeteneğini nasıl kullanacağını ve nefsine hakimiyeti bilebilmesi olayı. Sırrı çözülemeyen yaratılış mucizesini yaratanın da bunu bilmesinden daha doğal bişey olamaz heralde.

Coreli yaşadıkların cidden çok ilginç. Günlük hayatta herkesin benzer şeyler yaşadığını ancak dikkatsizlik ya da bilinçsizlik nedeniyle bunun farkına varamadıklarını düşünüyorum. Bu kadar tesadüfün üst üste gelmesi şaşırtıcı.
 
Üç kader sorusu...


"Madem önceden biliyor ne yapacağımızı, o zaman ne yaparsak yapalım O'nun bildiğini yapıyoruz. Boş yere uğraşıp duruyoruz. Kaderin mahkûmuyuz."
Hemen kalk yerinden bir takvim yaprağına bak. Orada senin de önceden bildiğin şeyler yazılı. Güneşin, meselâ üç ay sonra, oturduğun şehirde hangi dakikada doğacağını ve batacağını yazmış olmalılar. Artık sen de önceden biliyorsun. Acaba güneş, sen öyle bildiğin için mi o dakikada doğuyor? Yoksa güneş o dakikada doğacağı için mi sen öyle biliyorsun? Gördüğün gibi, bilmek olmayı belirlemez, olmak bilmeyi belirler. Bir iş olmuşsa/olacaksa, öyle bilinir. Bir iş nasıl bilinirse, öyle olmaz. Öyle bilindi diye öyle olmaz. Öyle bilinecek diye öyle de olmaz. Allah'ın da önceden bilmesi, ne edeceğimizi belirliyor değil. Bizi böyle ettiğimiz için, O önceden öyle biliyor. Yoksa, O'nun da sonradan bilmesini mi arzu ederdin? Zamanı yoktan var eden, sence zamana mahkûm mu olsun? O da mı "az sonra"ları beklesin?

***

"Hayır ve şerri Allah'tan biliyoruz. Üstelik, böyle iman etmemiz isteniyor. Şer Allah'tan ise ben var olan bir şerri tercih ettim diye, bir kötülüğü seçtim diye bana niye günah yazılıyor, niye hesap soruluyor?"

Sanıyorum, en son girdiğin test sınavını unuttun. Sınav kâğıdında, her sorunun altında bir doğru cevap, dört yanlış cevap yazılıydı. Yani, elinde tuttuğun kitapçıkta "yanlış"lar "doğru"ların dört katı fazlaydı. Hiç sınav kitapçığını/kâğıdını hazırlayanlara, "Niye bu kadar yanlış yazdınız?"diye itiraz etmek aklına geldi mi? Onların "yanlış"ları yazmaları sence "yanlış" mıydı? Elbette ki hayır! Onların yanlışları yazmaları senin doğruyu seçme yeteneğini görmeleri içindi. Onların yanlış yazmaları yanlış değil, senin yanlışı seçmen yanlıştır. Bunun gibi, dünyada doğrular da var, yanlışlar da... Yanlış olanın önünde seçenek olarak durması yanlış değil. Senin onu seçenek olarak seçmen yanlış! Bu kuralı büyüklerimiz, "halk-ı şer, şer değil, kesb-i şer şerdir!" diye yazmışlar. Anlayacağın: Allah'ın kötülüğü var etmiş olması kötülük değil, senin kötülüğü seçmen kötülüktür.

***

"Kader belirlenmiş, bize yapacak bir şey kalmamış.. Madem ki, Allah cennetlik mi cehennemlik mi olacağımızı baştan biliyor. Bizi niye yoruyor, en başından koysaydı ya cennetine ya da cehennemine?"
Dünyada ne edeceğimizi biliyor Allah: Doğru. Önceden biliyor: Bu da doğru. Peki ya O'nun önceden bildikleri sonradan olmazsa, O neyi bilmiş olacak! Sonradan olacaklar olacak ki, önceden bilmesi doğru olsun... Farz edelim ki, "biliyorum nasılsa" diye hiçbirimizi dünyaya göndermeden cennete/cehenneme koyuverseydi. Dünya hiç olmasaydı. Hayat hiç kimse tarafından yaşanmasaydı. O zaman O'nun da bildiği şimdiki yaşadıklarımız değil, "biliyorum nasılsa" diye başından cennete/cehenneme koyulduğumuz olacaktı. Sonradan bilmek için bir şeylerin önceden olması gerektiği gibi, önceden bilmek içinde bir şeylerin sonradan olması gerekir. Şimdi olan bitenin hepsi O'nun önceden bildikleri ama bizim olduktan sonra bildiklerimizdir. "Ben kaderin mahkûmuyum" derken, acaba, O çok önceden öyle biliyordu diye O'nun bildiğine göre mi davranıyorsun? Bunu yapabilmen için, O'nun önceden bildiğini önceden bilmek gibi bir yeteneğin olmalı. Bir eylemi yaparken, önceden yazılmış bir şey okuyarak yapmadığına göre, senin eylemlerini kaderin değil, sen kaderinde ne yazıldığını/yazılacağını belirliyorsun. Ne yapıyorsan, o yazılıyor kaderine. Şimdi yaptığını sonradan öğreniyorsun. İşte kaderin de o sonradan bildiğine göre yazılıyor. Sonradan bildiğine göre önceden davranabiliyor olsaydın, örneğin bir sınavı hemencecik kazanabilirdin, diplomanı fakülteye girer girmez de alırdın! Çok kolay: "Kaderimde diploma alacağım yazılmış, öyleyse yan gelip yatsam da, diplomamı alacağım" deyip de yan gelip yattığında, sadece yan gelip yatmış olursun. Böylece kaderinin de "yan gelip yattığı için diplomayı alamadı" şeklinde yazıldığını çok sonra fark edersin!

23 Kasım 2008, Pazar (zaman gazetesi)


Senai Demirci

Konuyla bağlantılı olabileceğini düşündüm.Elbet alacağımız bir şeyler vardır ;)istifade edebilmeniz dileğiyle..
 
Ayrıca tesadüfleriniz bana okuduğum bir kitabı hatırlattı..
"OLASILIKSIZ"......Adam Fawer..Tavsiye ederim zevkli bir eser..
 
bahsettiğiniz kitabı okudum, ancak benim itirafımın kader olgusuyla alakası yoktu . Yinede yorumlarınız için teşekkürler ;)
 
Geri
Top