Tiroid Bozuklukları

Tiroit bezi boynun ön tarafında deriyle nefes borusu arasında yer alır. Sağda ve solda yaklaşık 5’er cm boyundaki iki loptan oluşur ve bu loplar ortada birleşir. Bezin bütünü yaklaşık 20 gram ağırlığındadır. Küçük olmasına karşın metabolizmayı denetim altında tutan ve vücuttaki her hücrenin normal çalışmasından sorumlu olan son derece önemli bir organdır. Bu işlevini tiroksin (T4) ve triiyodotironin (T3) hormonlarını salgılayıp kan dolaşımına salarak gerçekleştirir. Bu hormonların önemli bileşenlerinden biri iyottur. Tiroksin molekülünde dört iyot atomu olduğu için T4 kısaltması, triiyodotironin molekülünde de 3 iyot atomu olduğu için de T3 kısaltması kullanılıyor. Doktorlar T4’ün, esas olarak karaciğerde bir iyot atomunu kaybederek T3’e dönüştükten sonra etkinleşebildiği inancındadır. Beslenmede iyot eksikliğinin çok fazla olduğu Himalaya dağları gibi bölgelerde tiroit bezi T3 ve T4 yapmak için yeterli iyot bulamaz. Bunu aşmaya çalışınca giderek büyür ve guatr adı verilen gözle görülen bir kütle oluşturur. Kapasitesini artırması da yeterli olmazsa, hastalarda hipotiroidi adı verilen tiroidin az çalışması durumu gelişir (bk. s. 21). İngiltere’de iyot eksikliği görülmezken, Türkiye’nin bazı bölgelerinde (özellikle Karadeniz Bölgesi’nde) iyot eksikliği vardır. Bazen alınan besinlerde aşırı iyot bulunması tiroit bezinin fazla tiroit hormonu üretmesine neden olur. Buna ilaçlar da yol açabilir.


tiroit-bozukluklari-02-01.webp
Tiroit bezi boyunda deriyle nefes borusu araında yer alır.




Sağlıklı kişilerde, tirotropin ya da tiroit stimüle edici (uyarıcı ) hormon (TSH) adı verilen bir hormonla kandaki T3 ve T4 düzeyleri normal sınırlar içinde tutulur. TSH, beynin altından gözlerin arkasına doğru sarkan bezelye büyüklüğünde bir bez olan ve kafatası tabanındaki kemikten bir çukur içinde korunan hipofiz bezinin ön lobu tarafından salgılanır. Tiroit hastalığı kandaki tiroit hormonu düzeyinin düşmesine neden olursa, hipofizde TSH salgılanması artar; tiroit hormonu düzeyi yükselince TSH salgılanması durur. Bu ilişki tıpta ve mühendislikte kullanılan bir terim olan “negatif geri bildirim” terimiyle ifade edilir.

Doktor tiroidinizin az çalıştığından (hipotiroidi) kuşkulanıyorsa, sizden alınan bir kan örneğinin incelenmesini isteyerek tanıyı doğrulayabilir. Kanınızda T3 ve T4 düzeylerinin düşük, TSH düzeyinin ise yüksek olması doktorun haklı olduğu anlamına gelir. Aynı şekilde, tiroidin fazla çalışması (hipertiroidi), T3 ve T4 düzeylerinin yüksek, TSH düzeyinin ise düşük olmasıyla doğrulanır. Sonuçlar birkaç gün içinde alınabilir. Komplikasyonlara (ilave sorunlara) yol açmamış hipotiroidisi olan hastalarda, genellikle doktor daha kapsamlı değerlendirmelere gerek görmeksizin ilaç yazacak ve tedaviyi izleyecektir. Öte yandan hipertiroidi ya da tiroit bezinde anormal bir büyüme bulunan hastaların çoğu daha ileri incelemeler ve tedaviye ilişkin öneriler için bir endokrinologa (hormonal hastalıklar uzmanına) sevk edilecektir.



tiroit-bozukluklari-03-01.webp







Tiroit hastalığı oldukça sık görülür ve Türkiye’de nüfusun %5-56’ sında hipertiroidi, hipotiroidi ya da tiroit bezinde anormal büyüme (guatr ya da nodül) saptanır. Tiroit hastalıklarının çoğu başarıyla tedavi edilebilir; hatta seyrek görülen bir hastalık olan tiroit kanseri bile erken fark edilir ve gerektiği gibi tedavi edilirse yaşam beklentisinde bir kısalmaya neden olmaz.

Tiroit hastalığı bazı ailelerde daha sık görülmekle birlikte bu konuda önceden tahmin yürütmek mümkün değildir. Ayrıca tiroit hastalıklarının bazı türlerinde şeker hastalığı ya da pernisiyöz anemi gibi bazı hastalıkların görülme riski artıyor. Bütün tiroit hastalığı türleri kadınlarda daha sıktır.


HASTA ÖYKÜSÜ

Ahmed, Kuzey Pakistan’daki yüksek dağlarda yer alan bir köyde doğmuş ve çocukluğunun büyük bir bölümünü orada geçirmişti. Yirmi yaşında mühendislik eğitimi görmek için İngiltere’ye geldi ve rutin tıbbi muayenede guatrı olduğu görüldü.

Kendini iyi hissediyordu ve tiroit testleri normaldi.


Ahmed, doktora, köylerinde yaşayan insanların çoğunda guatr olduğunu söyleyince, guatrın iyot eksikliğine bağlı olduğu sonucuna varıldı. Anlaşıldığı kadarıyla aldığı besinlerdeki iyot hipotiroidi gelişmesini önlemeye yeterliydi, ama yaşamının kalan bölümünü dünyanın iyot eksikliği olmayan bir bölgesinde geçirmeye karar vermesine karşın büyük bir olasılıkla guatrı aynen kalacaktı.


ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Tiroit hastalıkları çok yaygındır.
  • Kadınlarda erkeklerden daha sık görülür.
  • Tiroit sorunları basit bir kan testiyle saptanabilir.
  • Tedavi genellikle başarılıdır ve erken fark edilmesi durumunda tiroit kanserinde bile tam iyileşme sağlanabilir.
 
Tiroidin Fazla Çalışması


Tiroit bezinin fazla çalışması (hipertiroidi ya da tirotoksikoz) durumunda T3 ve T4 hormonları aşırı miktarda üretilir. Hastaların dörtte üçünde...



Tiroit bezinin fazla çalışması (hipertiroidi ya da tirotoksikoz) durumunda T3 ve T4 hormonları aşırı miktarda üretilir. Hastaların dörtte üçünde bunun nedeni kanda tiroidi uyarıcı bir antikor bulunmasıdır. Bu antikor tiroit bezini uyararak aşırı hormon üretimine neden olmakla kalmaz, bazı kişilerde bezi büyüterek guatr oluşmasına da yol açar. Bu türden hipertiroidi, bu sorunu 200 yılı aşkın bir süre önce oldukça ayrıntılı bir biçimde tanımlayan biri Alman, diğeri İrlandalı iki doktorun adıyla, Basedow-Graves hastalığı olarak anılıyor.

Antikor üretiminin nedeni bilinmiyor, ama Basedow-Graves hastalığı bazı ailelerde daha sık görüldüğü için bu sorunda genlerin de rolü olduğu sanılıyor. Genetik olarak duyarlı kişilerde hastalığı tetikleyen çevresel bir etken olduğu düşünülüyor, ama sorumlu etmenin ne olduğu henüz bilinmiyor. Boşanma ya da bir yakının ölümü gibi büyük yaşam olaylarının yarattığı stresin bir rolü olabilir.


Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin bazılarında gözler öne doğru fırlar (proptoz ya da egzoftalmi), ayrıca bir kısmında baldırın ön yüzündeki ya da ayakların üstündeki deride kabartı tarzında, kızartılı ve kaşıntılı lekeler görülebilir (pretibiyal miksödem (incik kemiği önünde miksödem)). Tiroidi uyarıcı antikorların üretimi gibi, bu belirtilere de hastanın bağışıklık sistemindeki bir anormallik neden oluyor, ancak doktorlar bunun ne olduğunu henüz tam olarak bilmiyor. Hipertiroidili diğer hastaların çoğunda, bir ya da iki nodül ya da “yumru” içeren bir guatr saptanır. Bu nodüller kendi başlarına aşırı tiroit hormonu üretirler ve normal tiroit bezinden farklı olarak TSH’nin denetiminde değillerdir.


Basedow-Graves hastalığı her yaşta gelişebilir, ama en çok 40-50 yaşlarındaki kadınları etkiler. Hastaların üçte biriyle yarısı kadarı birkaç ay süren tek bir hipertiroidi atağı geçirir. Geriye kalanlarda yıllarca art arda hipertiroidi atakları gelişir. Ne var ki, ilk kez oluştuğunda hipertiroidinin nasıl bir seyir izleyeceğini tahmin etmek mümkün değildir. Nodüllü guatrın neden olduğu hipertiroidi 40 yaşından önce çok seyrek görülür ve Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerden farklı olarak bir kez gelişince hep kalır.


TİROİT BEZİNİN FAZLA ÇALIŞMASI

Geriye doğru bakıldığında, hasta doktora başvurmadan önce, en az altı ay boyunca belirtilerin var olduğu, ancak bazı hastalarda, özellikle de ergenlerde çok daha hızlı başladığı ve belirtilerin sadece bir iki hafta içinde geliştiği görülür. Hipertiroidili hastaların hepsinde aşağıdaki belirtilerin hepsi görülmez. Yaşlılarda kilo kaybı yanında başlıca belirtiler iştah kaybı, kas zayıflığı ve duygusal donukluktur. Öte yandan bazı genç kadınlar enerji doludur ve birkaç dakikadan uzun bir süre yerlerinde duramazlar.



Belirtiler
• Kilo kaybı: Kandaki tiroit hormonu düzeyi yüksek olduğundan hastaların hemen hepsinde aşırı kalori “yakmaya” bağlı kilo kaybı görülür. Karnınız sürekli acıkabilir ve geceleri bile kalkıp bir şeyler yeme gereksinimi duyabilirsiniz. Ağırlık kaybı 2-3 kilo ile 35 kilo arasında değişebilir, ancak bazı kişiler aşırı iştah artışı nedeniyle biraz kilo alabilir. Bu sorun başladığında çok şişmansanız kilo verdiğiniz için olasılıkla mutlu olacak ve bunu uyguladığınız rejime bağlayacaksınız; ne var ki, tedavi edilmeye başlar başlamaz verdiğiniz kiloları yeniden almaya başlayacaksınız.

• Sıcağa tahammülsüzlük ve terleme: Metabolizmanız hızlandıkça vücudunuz aşırı ısı üretir ve terlemeyle bu ısıdan kurtulmaya çalışır. Sıcak havalardan ve merkezi ısıtmalı ortamlardan hoşlanmayabilir ve dondurucu bir kış günü üstünüzde pek az giysiyle rahat edebilirsiniz. Hatta bazen sıcağa tahammülsüzlüğünüz nedeniyle sürekli termostatın derecesini indirdiğiniz, pencereleri açtığınız ve yorgan veya battaniyeyi tekmeleyip attığınız için eşinizle, arkadaşlarınızla ve iş arkadaşlarınızla tartışabilirsiniz.

• Sinirlilik: Bu özellikle küçük çocukları olan kadınların yaşadığı önemli bir sorundur. Çocuklara bakmanın getirdiği sıkıntı ve güçlüklerin üstesinden gelmekte gittikçe daha çok zorlandığınızı hissedersiniz; sık sık sinirlenir, eleştiriler karşısında aşırı hassas olduğunuzu fark eder ve durup dururken gözyaşlarına boğulursunuz. Bir konu üzerinde yoğunlaşma güçlüğü çekebilirsiniz ve bu durum okulda ya da işte başarınızı olumsuz etkileyebilir.

• Çarpıntı: Hastaların çoğunda çarpıntı olur ya da kalbinizin normalden hızlı çarptığını hissedersiniz. Tedavi edilmeksizin uzun süre şiddetli hipertiroidi yaşayan kişilerde, özellikle de yaşlılarda kalpte atriyal fibrilasyon adı verilen bir ritim düzensizliği, hatta kalp yetersizliği gelişebilir.

• Nefes darlığı: Bunu en çok yorulunca, örneğin bir iki kat merdiven çıkınca fark edersiniz. Astımlı kişiler de belirtilerinin arttığını görebilir.

• Titreme: Hastaların çoğu ellerinin titrediğinden yakınır; dostları ve yakınları bunu alkolizme bağlı titremeyle karıştırabilir. Bardağınızı hareketsiz tutmakta ya da anahtarınızı kilide sokmakta zorlanabilirsiniz ve el yazınız bozulabilir.

• Kas zayıflığı: Özellikle baldır kasları zayıflar ve kollarınızdan destek almadan merdivene tırmanmakta ya da çömelmişken veya alçak bir yerde otururken kalkmakta güçlük çekersiniz.

• Barsak hareketleri: Sık sık, örneğin günde iki üç kez dışarı çıkma eğilimi gelişebilir ve dışkı normalden daha sulu olabilir. Zaman zaman ishal sorunu da yaşanabilir.

• Âdet kanaması: Çoğu zaman âdetler düzensizleşir, azalır, hatta kesilebilir. Hipertiroidi gerektiği gibi tedavi edilmediği sürece gebe kalmak mümkün olmayabilir.

• Deri, saçlar ve tırnaklar: Bütün vücudunuzun kaşındığını hissedebilirsiniz ve daha önce de belirtildiği gibi, Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerde baldırlarda ve ayaklarda kabartı tarzında kaşıntılı lekeler (pretibiyal miksödem) gelişebilir. Saçınız her zamankinden daha ince ve daha yumuşak olabilir ve kolay şekil almaz. Tırnaklarınız kolay kırılır ve görünümü bozulur.


• Gözler: Göz sorunları yalnızca Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerde gelişir. Bu sorunlar arasında gözlerde rüzgâr ve parlak ışıkla artan sulanma, ağrı ve kum varmışçasına batma, çift görme ve bulanık görme yer alır. Bazı kişilerde egzoftalmi (“patlak göz”) gelişmesi ve gözlerin altında “torbalar” oluşması da can sıkıcıdır.

• Guatr: Guatrınız varsa bunu fark edersiniz, ancak boğazınızda, orada olmaması gereken bir şey bulunduğu duygusu dışında herhangi bir belirtiye yol açma olasılığı düşüktür.

Tanının doğrulanması
Başlangıçta bir kan testi yaptırmış olabilirsiniz, ama uzman tarafından değerlendirildiğiniz zaman doğrulama amacıyla başka birçok incelemenin yapılması gerekebilir. Uygulanacak tedavi hipertiroidi türüne göre değişeceği için, nedeni daha iyi anlamak isteyen doktor tiroit sintigrafisi de talep edebilir.

Tiroit sintigrafisinde size ağızdan ya da damar yoluyla az miktarda radyoaktif iyot ya da teknetyum verilmesi gerekir. Bu öylesine düşük bir dozdur ki, iyot alerjisi olan kişilere bile uygulanabilir. Bununla birlikte gebeyseniz ya da emziriyorsanız uzmanların çoğu radyoaktif görüntülemeden kaçınacaktır.


İlk tanı konulduktan sonra başka incelemeler için biraz zaman geçmesi gerekebilir. Bu arada tiroit hormonları üzerinde belli ölçüde etkili propranolol gibi bir beta-bloker ilaçla belirtileriniz biraz hafifleyebilir. Bu, olasılıkla günde üç ya da dört kez alınan 40’ar miligram dozunda ya da günde bir kez alınan 160 miligram dozunda propranolol olabilir. Ancak bu gibi beta-bloker ilaçları astımlı kişiler kullanmamalıdır.


Basedow-Graves hastalığının tedavisi
Basedow-Graves hastalığının neden olduğu hipertiroidide üç tür tedavi uygulanabilir. Bunlar ilaç tedavisi, ameliyat ve radyoaktif iyot tedavisidir.

• İlaç tedavisi: Antitiroit ilaçlar genellikle ilk hipertiroidi atağıyla doktora başvuran genç hastalara uygulanır. En yaygın kullanılanı, tiroit bezinin salgıladığı hormon miktarını azaltan bir ön ilaç olan karbimazol ile onun etkin şekli olan metimazoldür. Bu iki ilacın etki profili ve dozu aynıdır. Türkiye’de bunlardan yalnızca 5 miligramlık metimazol tabletleri piyasaya sunulmuştur. İlaç başlanığıçta yüksek dozda (günde 15-45 mg) verilir ve belirtilerin 10-14 günde azalması beklenir. Normalde hastaların yarısı 6-18 aylık tedaviden sonra düzelir ve bu düzelme durumu devam eder. Başlangıçta uzman doktor sizi 4 ile 6 haftada bir görerek tedavinizi değerlendirecek ve kandaki T3, T4 ve TSH değerlerine göre metimazol dozunu kademeli olarak azaltarak günde bir kez 5 ile 15 miligram dozuna indirecektir. Bazı uzmanlar tedavi süresi boyunca yüksek doz, genellikle günde 40 miligram metimazol uygulamayı tercih ediyor. Bu yüksek dozun birkaç haftadan uzun sürdürülmesi durumunda tiroit beziniz az çalışmaya başlar, dolayısıyla tiroit hormon düzeyleri normale döndükten sonra tedaviye tiroksin (levotroksin) eklenir. Bu yaklaşımın üstünlüğü çok sık değerlendirme gereksinimi olmamasıdır. Bu tedavi şiddetli göz hastalığı olan kişilerde de yararlıdır, ama hipertiroidi belirtilerini kontrol altında tutmada tek başına metimazol tedavisine üstün değildir.


Bilmeniz gerekenler: Metimazol tedavisi uygulanan kişilerin çok azında yan etki olur, ama yan etki gelişenlerde genellikle bunlar tedavinin ilk üç-dört haftasında ortaya çıkar. Hastaların %2’sinde deri döküntüsü gelişir, ancak en ciddi reaksiyon, ağızda yaralara ve yüksek ateşle seyreden enfeksiyona yol açan alyuvarların sayısında azalmadır (agranülositoz). Bu duruma 300 ile 500 hastada bir rastlanır. Tedaviye başlarken doktorunuzun sizi bu gibi olası etkiler konusunda uyarması gerekir. Bu yan etki gelişirse derhal ilacı kesip doktorunuzla bağlantı kurmalısınız. Doktor size tiroit üzerindeki etkileri metimazole benzeyen propiltiourasil adındaki bir başka ilacı verebilir. İlaç tedavisi sırasında karşılaşılabilen diğer yan etkiler karaciğer enzimlerinin yükselmesi (kolestaz) eklem ağrısı, saç dökülmesi ve baş ağrısıdır.

Ameliyat: On sekiz ay boyunca metimazol ya da propiltiourasil, bazen de bununla birlikte tiroksin kullanmalarına karşın, hastaların yarısında ilacı kestikten sonraki iki yıl içinde hipertiroidi yeniden başlar. İkinci atak sırasında yaşınız 45’in altındaysa, tiroit bezinizin totale yakın çıkarıldığı bir ameliyatla tedavi edilmeniz gerekebilir.


Ancak bu ameliyatın yapılabilmesi için metimazol ile kanınızdaki tiroit hormonu düzeyinin normalleştirilmesi gereklidir. Ameliyattan önce 10-14 gün boyunca iyotlu bir ilaç kullanmanız istenebilir; bu tedaviyle tiroit beziniz küçülecek ve tiroide kan akışı azalacak, böylece cerrah için ameliyat teknik olarak daha kolaylaşacaktır. Genellikle hastaneye ameliyattan önceki gün yatmanız istenir ve bir veya iki gün sonra taburcu edilirsiniz.


Bilmeniz gerekenler: Bu ameliyatın sakıncası geriye bir yara izi kalmasıdır, ama genellikle bu iz giderek solar ve boyundaki diğer kırışıklıklar arasında kaybolur. Ayrıca bu izi kolye ya da boyun atkısıyla da saklayabilirsiniz. Çok seyrek olarak (%1’den az) tiroidin çok yakınında yer alan ve kandaki kalsiyum düzeyini denetim altında tutan bir bez olan paratiroit bezleri ameliyat sırasında hasar görür; bu durumda D vitamini tabletleriyle uzun süreli tedaviye başlamanız gerekir. Yine çok seyrek olarak ses tellerine giden sinirlerden birinin zarar görmesi sonucunda sesin kalitesinde önemli bir değişiklik olabilir. Bu, insanların çoğu için çok önemli olmasa da, şarkıcılar, öğretmenler ya da opera sanatçıları gibi yaşamlarını sesleriyle kazananlarda ameliyatı uygun bir seçenek olmaktan çıkarabilir.


Deneyimli ellerde ameliyatın ilk sonuçları iyidir. Hastaların çoğunluğunda derhal tam iyileşme sağlanır. Bununla birlikte de gereğinden çok tiroit dokusu çıkarıldığı için hipotiroidi gelişir, yüzde beşinde ise tiroit yeterince küçültülmediği için hipertiroidi sürer. Bu başarısızlıkların nedeni cerrahın yetersizliği değil, daha çok altta yatan tiroit hastalığının yapısıdır. Kaldı ki, hipertiroidi açısından başlangıçta tam iyileşme sağlanmış hastaların giderek artan bir bölümünde zaman içinde, az çalışan tiroit bezi gelişebilir. Ayrıca, görünüşte başarılı bir ameliyattan 20 ile 40 yıl sonra bile hipertiroidinin yinelemesi mümkündür. Hipertiroidinin yinelemesi durumunda genellikle ikinci bir ameliyat düşünülmez, çünkü bu durumda çevre dokulara zarar verme olasılığı daha yüksektir.


Radyoaktif iyot (iyot-131): Bu tedavi biçimi eskiden beri yalnızca doğurganlık dönemi geçmiş 40-45 yaşın üzerindeki kişilere ya da kısırlaştırma ameliyatıyla doğurganlığına son verilmiş gençlere uygulanıyor.


Bu tutucu yaklaşımın benimsenmesinin nedeni radyoaktif iyodun tedavi sırasında doğan çocuklarda anormalliklere neden olmasından korkulmasıydı. Aslında bunu düşündüren hiçbir kanıt yoktur ve son zamanlarda bazı hastanelerde ucuz ve kolay uygulanabilen bir tedavi olduğu için genç hastalara da radyoaktif iyot verilmesi doğrultusunda bir eğilim gelişiyor.

Radyoaktif iyot kapsül ya da su tadında bir içecek şeklinde alınır ve genellikle hastanede uygulanır. Bu tedavinin uygulanmasından önce sizden yazılı bir onay belgesi imzalamanız istenebilir ve tedaviden sonraki birkaç gün boyunca eğlence yerlerine gitmekten kaçınmanız ve iş arkadaşlarınızdan ve çocuklardan uzak durmanız konusunda talimat verilir. Radyoaktif iyot fetüsteki tiroit bezini olumsuz etkileyeceği için gebe kadınlara hiçbir zaman radyoaktif iyot verilmez ve bu tedavinin uygulandığı kadınların birkaç ay boyunca gebe kalmamaları tavsiye edilir.


Radyoaktif iyot tiroit hücrelerinin bazılarını tahrip ederek, bazılarının ise bölünme yoluyla yenilenmelerini önleyerek etkide bulunur. Tedavi altı ile sekiz haftada etki gösterir ve hipertiroidinin ağırlık derecesine göre bu süre içinde belirtilerin giderilmesi için propranolol ya da metimazol verilebilir. İki ya da üç ay sonra kontrol için hastaneye gelmeniz söylenir. Hipertiroidisi süren az sayıda kişiden biriyseniz, bu durumda ikinci bir radyoaktif iyot dozu almanız gerekebilir.


Bilmeniz gerekenler: Bu tedavinin başlıca sakıncası hipotiroidi gelişebilmesidir. Bu durum daha çok tedaviyi izleyen birinci yıl içinde ortaya çıkar ve bazı merkezlerde hastaların yaklaşık yüzde ellisinde görülür. Bunun ardından her yıl geriye kalan hastaların yaklaşık yüzde iki ile yüzde dördünde ortaya çıkar. Sonuç olarak tedavi edilen kişilerin büyük bir bölümünde hipotiroidi gelişir. Bu nedenle düzenli kan testleriyle izlenmeniz gerekir. Hipotiroidi gelişirse, günde 100 ile 150 mikrogram dozlarında tiroksinle tedavi sürdürülür. Uygun dozda ve düzenli kullanılması durumunda tiroksinin herhangi bir yan etkisi yoktur.


SİZE HANGİ TEDAVİ UYGUNDUR?

• Hiçbir tedavi mükemmel değildir ve seçenekleri bir uzmanla tartışmalısınız. Hastaların bazıları tiroide karşı bir ilaç kürünün denenmesine ve başarısız olmasına karşın ameliyat olmak istemez.
• Hastalığın “kendiliğinden geçeceği” umuduyla ikinci, hatta üçüncü bir tedavi kürü uygulanmaması için herhangi bir neden yoktur. Nitekim, Basedow-Graves hastalığına bağlı hipertiroidi için herhangi bir tedavi geliştirilmeden önce hastaların bir kısmı birkaç ay ya da birkaç yıl sonra kendiliğinden iyileşiyordu ve daha sonra bu kişilerde hipotiroidi gelişiyordu.
• Bazı hastalar radyoaktif iyot tedavisi fikrinden hoşlanmaz ve uzmanların bir kısmı şiddetli hipertiroidisi ve büyük bir guatrı olan genç hastalarda en iyi tedavi yaklaşımının ameliyat olduğunu düşünür.
• Size hangi hipertiroidi tedavisi uygulanırsa uygulansın, genellikle yılda bir kez yapılan kan testleriyle doktor tarafından düzenli olarak izlenmeniz gerekecektir.


HASTA ÖYKÜSÜ
John Parry 70 yaşında olmasına karşın kendisini genel olarak çok sağlıklı sayıyordu, ancak son zamanlarda ayak bileklerinin şiştiğini fark etmişti. Başlangıçta şişme yalnızca geceleri oluyordu, ama daha sonra sürekli hale gelmiş ve giderek bacakları çok ağırlaşmıştı. Bir gece saat 1 sıralarında nefessiz kaldığını hissederek ve öksürükle beyaz köpüklü balgam çıkararak uyandı. Karısı ambulans çağırdı ve John 20 dakika içinde yerel hastaneye yatırıldı. Nöbetçi doktor olan Dr. Mackenzie doğru bir tanı koyarak bacaklarında ve akciğerlerinde sıvı birikmesinin kalp yetersizliğine bağlı olduğu sonucuna vardı. Doktor hastanın nabzının da çok hızlı ve düzensiz attığını fark etti ve elektrokardiyografide bunun atriyal fibrilasyona bağlı olduğu anlaşıldı. John Parry’ye yüz maskesiyle oksijen tedavisi başlatıldı, aşırı sıvıyı gidermek için furosemid iğnesi yapıldı ve kalp hızını yavaşlatmak için digoksin tabletleri verildi. Atriyal fibrilasyondaki hastalarda kalpten vücuda kan pıhtıları atılması ve bu pıhtıların beyne giderek inmeye ya da bacaklarda atardamar tıkanmasına yol açma riski olduğundan, varfarin adında kanı sulandıran tabletler verildi.

Dr. Mackenzie bir zamanlar ünlü bir endokrinolog ile çalışmıştı ve özellikle yaşlı hastalarda atriyal fibrilasyonun bazen tiroit bezinin aşırı çalışması sonucunda ortaya çıkabileceğini biliyordu.


John Parry’de gerçekten Basedow-Graves hastalığına bağlı hipertiroidi vardı. Hastaya radyoaktif iyot tedavisi uygulandı ve radyoaktif iyodun etkili olmasına kadar altı hafta boyunca tiroide karşı karbimazol verildi.


Başlangıçta John Parry hastaneden taburcu edilirken kullanması söylenen hap sayısının çokluğundan tedirgin olmuştu, ama altı ay sonra tiroit bezi denetim altına alınınca bütün bu haplar kesildi. Artık kalbi bile düzenli çalışıyor ve John Parry kendisini her zamankinden sağlıklı hissediyor. Doktoru da düzenli aralıklarla kan testi yaparak radyoaktif iyot tedavisiyle tiroit bezinin normalden az çalışmaya başlayıp başlamadığını kontrol ediyor.

HASTA ÖYKÜSÜ
Anna Robinson yirmili yaşların ortalarında Basedow-Graves hastalığına bağlı bir hipertiroidi atağı geçirmiş ve 18 ay boyunca karbimazol tedavisi görmüştü. Kırk beş yaşındayken sıcaktan rahatsız olduğunu fark etmiş ancak bu belirtiyi “yaş dönümüne” bağlamıştı.

Ne var ki, kilo kaybetmeye ve elleri titremeye başladığında tiroit bezinin yine fazla çalıştığını anladı. Yerel hastanede uzman doktor kendisine radyoaktif iyot tedavisi uygulanabileceğini söyledi. Bu tedavi yaklaşımının güvenli olduğunun ve daha sonra tiroidin normalden az çalışması sorunu dışında herhangi bir risk olmadığının söylenmesine karşın, öneri Anna Robinson’un huzurunu kaçırdı. Gazetelerdeki haberlerden nükleer santrallerin yakınlarında oturan kişilerde gelişen lösemi ile radyasyon arasında bir bağlantı olabileceğini okumuştu ve tedaviden sonra birkaç gün için bile olsa bir süre torunundan uzak kalma fikrinden hoşlanmıyordu.

Öte yandan yerel kilisenin korosunda şarkı söylüyordu ve tiroit ameliyatı ses kalitesini değiştirebileceği için bu yaklaşımın da ona uygun olmadığı düşünülüyordu.

Anna Robinson kendisine karbimazol tedavisi uygulanmaması için hiçbir neden olmadığını, bu tedavinin gelecekte de tekrar edilebileceğini öğrendiği zaman çok rahatladı.


Basedow-Graves hastalığı ve gözler


• Gözlere ne oluyor? Doktor iyi bir inceleme yaparsa, Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin çoğunun gözlerinde oftalmopati ya da orbitopati adı verilen bazı değişiklikler olduğunu fark edecektir. Genellikle iki göz birden, ancak çoğu zaman bir göz ötekinden daha fazla etkilenir. Oftalmopatiyi tiroit hastalığının bir komplikasyonu olarak ele almaktansa, bunu Basedow-Graves hastalığıyla eşzamanlı olarak gelişen ayrı bir otoimmün sorun olarak düşünmek daha iyidir. Böyle bakıldığında, göz hastalığının neden bazen tiroit bezinin fazla çalışmasından önce geliştiğini, hatta neden bazen başarılı bir tedaviden sonra ortaya çıktığını anlamak kolaylaşır. Oftalmopatinin üç evresi vardır: ortaya çıkışı ve giderek ağırlaşması, görece sabit kaldığı bir dönem ve belli ölçüde düzelme görülen dönem. Göz hastalığının bütünüyle yok olması çok seyrek görülür ve gözlerinizin normale döndüğünü düşünseniz bile, belki arkadaşlarınızın ya da yakınlarınızın fark edemeyeceği, ama bir uzmanın kolayca görebileceği küçük bazı anormallikler sürer.

Erken belirtilerden biri üst gözkapağının kısalarak adeta yukarı çekilmesi ve göz akının daha büyük bir bölümünün ortaya çıkmasıdır. Kişiye sürekli gözlerini açarak çevreyi inceliyor görünümü veren bu durum, tedaviyle tiroit hormonu düzeylerinin normale düşürülmesiyle düzelebilir. Bazı hastalar göz kuruluğundan, toz kaçmışçasına batma hissinden ve sürekli göz kırpmaktan yakınırken, bazıları da aşırı göz sulanması olduğunu söyler.


Tiroitle bağlantılı göz hastalığının diğer özellikleri, göz çukuru olarak bilinen kemik oyuk içinde yer alan göz kürelerinin arkasında basınç oluşmasıyla ilişkilidir. Göz küresiyle kemik arasındaki alanda, gözü hareket ettiren kaslar, sarı noktadan (retina) beyne mesaj götüren görme siniri ve yağ dokusu vardır. Tiroit göz hastalığı bulunan kişilerde, diğer değişiklikler yanında göz kürelerinin arkasında aşırı sıvı birikir ve kaslar ile yağ dokusu şişer ve torbalanır. Kas kütlesi iki üç katına çıkar ve gerektiği gibi çalışamaz hale gelir. Bunun sonucunda normal göz hareketleri kısıtlanır, gözleri hareket ettirmek rahatsızlık verir, çift görme (diplopi), hatta şaşılık gelişebilir.


Göz kürelerinin arkasındaki basınç artışı gözleri öne doğru iter ve egzoftalmi ya da proptoz adı verilen “patlak göz” görünümüne yol açar. Göz kürelerinin böylesine öne itilmesi onların toz, kum, rüzgâr ve güneşin tahrişine daha fazla maruz kalmasına neden olur ve gözün saydam tabakası (kornea) bundan zarar görebilir. Bunun yanında, gözün arkasındaki yağın bir bölümü gözkapaklarına geçmeye zorlanarak, bu kişilerin gözlerinin şişmiş görünmesine ve “göz altında torbalar” olduğu yanılsamasına yol açar. Çok seyrek olarak göz hastalığının çok şiddetli olduğu bazı hastalarda basınç artışı görme sinirine zarar vererek, kısmi ya da tam görme kaybına yol açabilir.


• Tedavi: Göz hastalığının tedavisinde, fazla çalışan tiroit bezinde olduğu kadar başarılı sonuç alınamıyor. Hipertiroidinin yeterince denetim altında tutulmamasının ve sigara içmenin bu durumu ağırlaştırdığı düşünülüyor. Dolayısıyla, sigarayı bütünüyle bırakmak ve antitiroit ilaçların dozları konusunda doktorun talimatlarını dikkatle izlemek çok önemlidir. Oftalmopatinin, tiroit bezinin aşırı çalışmasında uygulanan üç tedavi arasında en çok radyoaktif iyot uygulamasından sonra kötüleştiği sanılıyor. Gözleriniz hastalıktan fazlasıyla etkilenmişse, uzmanların bir kısmı size bu tedaviyi uygulamak istemeyecek ya da radyoaktif iyot tedavisinden hemen sonra altı ile sekiz hafta boyunca prednizolon gibi bir steroid kürü uygulamanızı önerecektir.

Gözleriniz kuruyorsa yapay gözyaşının yararlı olduğunu göreceksiniz. Bu önlem şaşırtıcı bir biçimde aşırı göz sulanmasında da yararlı sonuç veriyor. Ayrıca güneşli ortamlarda renkli gözlük kullanmakta da yarar vardır. Çift görme, özel camlarla giderilebilir.

Hastalığın görmeyi tehdit edecek kadar ileri aşamada olduğu kişilerde prednizolon tedavisine gerek duyulabilir. Bu tedaviyle birlikte radyoterapi uygulandığında, göz kürelerinin arkasına sıvı birikmesine yol açan ve mekanizması henüz iyi bilinmeyen süreç genellikle yavaşlatılabiliyor.


Bir seçenek de ameliyatla göz çukurunun bir bölümünün alınarak göz küresine arkadan gelen basıncı azaltmaktır. Ancak böylesine büyük bir girişim nadiren gerekir ve yalnızca tiroit uzmanlarıyla göz hastalıkları uzmanlarının yakın işbirliği içinde yapacakları bir değerlendirmeden sonra uygulanmalıdır.


Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin çoğu göz sorunlarının iki-üç yıl içinde önemli ölçüde yatıştığını fark ediyor. Bu aşamada küçük bir ameliyatla çift görme düzeltilebiliyor ve gözlerin görünümü ve altlarındaki torbalar giderilebiliyor.




tiroit-bozukluklari-18-01.webp

Genellikle tirotle ilişkili göz hastalığında süreleri değişken olabilen üç evre vardır. Başlangıçtaki kötüleşmeden sonra durum iki üç yıl boyunca sabit kalır. Bundan sonra, çift görme ve gözlerde kozmetik görünüm sorunu görece küçük bir cerrahi girişimle düzeltilmelidir.



DAHA SEYREK GÖRÜLEN HİPERTİROİDİ TÜRLERİ


• Tiroidi tutan bir virüs enfeksiyonundan sonra birkaç hafta boyunca hafif bir hipertiroidi gelişebilir; viral tiroidit ya da Quervain tiroiditi adı verilen bu sorunda en belirgin özellikler gripal hastalık belirtileri yanında tiroit bezinde şiddetli ağrı ve hassasiyettir. Genellikle hipertiroidi için propranolol gibi beta-bloker ilaçlar dışında bir tedaviye gerek yoktur. Daha sonra yine kısa bir hipotiroidi durumu yaşanır ve ardından tam iyileşme sağlanır.

• Belli kalp ritim bozukluklarının tedavisinde bazı kalp uzmanları tarafından giderek yaygın bir biçimde kullanılan ve iyot içeren amiodaron adlı ilaç şiddetli hipertiroidiye neden olabilir. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce ve tedavi sırasında altı ayda bir kan testleriyle tiroit hormon düzeyleri denetlenmelidir.



Nodüler guatr
Bu sorun ameliyatla ya da radyoaktif iyotla tedavi edilir. Basedow-Graves hastalığından farklı olarak daha sonra hipotiroidi gelişme olasılığı pek yoktur.

Son 20 yıldır ameliyattan sonra tiroksin verilerek guatrın yeniden büyümesini önleme yaklaşımı çok tutulmakla birlikte, hipotiroidi gelişmemişse gerçekte bunun herhangi bir yararı yoktur.


ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Hipertiroidi vakalarının yaklaşık dörtte üçüne Basedow-Graves hastalığı yol açar.
  • Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin çoğunda bu hastalığa yatkınlık aileden geçmiştir, ancak sorunun tetiklenmesinde diğer faktörlerin de rolü vardır.
  • Basedow-Graves hastalığının en yaygın görüldüğü kişiler 40 ile 50 yaş arasındaki kadınlardır.
  • Basedow-Graves hastalığında ilaç tedavisi, ameliyat ve radyoaktif iyot gibi farklı yaklaşımlar uygulanabilir, ancak herkes için geçerli üstün bir tedavi yoktur.
  • Size en uygun yaklaşımın ne olduğuna karar vermeden önce doktorunuz sizinle farklı tedavi seçeneklerini tartışmalıdır.
  • Tedaviden sonra durumunuzun iyi olduğundan emin olmak için düzenli aralıklarla kontrol edilmeniz gerekir.
  • Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin çoğunda belli ölçüde göz sorunu da gelişir ama bunlar basit tahriş sorunlarından ibaret olabilir. Daha ciddi sorunlar da tedavi edilebilir ve genellikle zamanla düzelir.
 
Tiroidin Az Çalışması


Hipotiroidi adı verilen tiroidin az çalışması durumunda tiroit bezinde T3 ve T4 hormonlarının üretimi azalır. Nüfusun yüzde birini etkileyen ve esas...


Hipotiroidi adı verilen tiroidin az çalışması durumunda tiroit bezinde T3 ve T4 hormonlarının üretimi azalır. Nüfusun yüzde birini etkileyen ve esas olarak orta yaşlı ve yaşlı kadınlarda görülen en yaygın türünde, bir bağışıklık sistemi kusuru hücrelerinin tümünü tahrip ettiğinden tiroit bezi büzülür. Daha seyrek olarak bu kusur hipotiroidiyle birlikte tiroit bezi büyümesine, yani guatr oluşumuna da neden olur. Bu hastalığa Hashimoto tiroiditi adı verilir. Basedow-Graves hastalığında olduğu gibi, bu hipotiroidi türü de bir sonraki sayfadaki kutuda gösterilen “otoimmün hastalıklar” (bağışıklık sisteminin kişinin kendi vücudundaki bir öğeyi hedef aldığı hastalıklar) adı verilen diğer hastalıklarla bağlantılıdır.


Hipotiroidi gelişmesi sizde bu sorunlardan birinin ya da birkaçının gelişme olasılığını artırır, ama risk yine de küçüktür. İnsanlarda hipotiroidi gelişmesinin bir başka nedeni ise Basedow-Graves hastalığının ameliyatla ya da radyoaktif iyotla tedavi edilmesidir.
Hipotiroidi akşamdan sabaha değil, aylar içinde yavaş yavaş gelişir ve başlangıçta aileniz belirtileri fark etmeyebilir ya da bunları yaşlanmanıza verebilir.

Uygun laboratuvar testlerine erişim olanakları yaygınlaştığı için, hipotiroidi günümüzde belirtilerin hafif olduğu görece erken bir evrede saptanabiliyor. İleri evredeki hipotiroidiye bazen “miksödem” adı verilir.

Şu ya da bu nedenle tanının birkaç ay, hatta birkaç yıl geciktiği durumlar dışında, yukarıda sözü edilen belirtilerin hepsinin bulunması beklenmez. Doktora genellikle halsizlik ve kilo alma gibi birçok nedene bağlı olabilecek belirsiz yakınmalarla başvurursunuz.


Size bir kan testi yapılır; T4 düzeyinizin düşük, TSH düzeyinizin yüksek olduğu görülürse, hipotiroidiniz olduğu doğrulanır. Anjina gibi bir komplikasyon gelişmediyse tedavinizi aile doktorunuz sürdürebilir.


Belirtiler

• Kilo alma: İştah artışı olmamasına, hatta iştahın azalmasına karşın hastaların çoğu beş on kilo alır.

• Soğuğa duyarlılık: Çok üşürsünüz ve sürekli kalın giyinmek ve ateşe ya da sobaya yakın oturmak istersiniz. Özellikle soğuk havalarda ani hareketlerde kaslarınız tutulabilir ya da kramplar gelişebilir.

• Ruhsal sorunlar: Halsizlik, uyku hali ve zihnin daha yavaş çalışması gibi sorunlar olur. Tepkileriniz de yavaşlar, ama mizah duygunuzdan bir şey kaybetmezsiniz! Yaşlı hastalarda bu durum bunamayla karıştırılabilir. Bazı hastalarda da depresyon ve paranoya gelişir. Geçmişte “miksödem deliliği” denen durum budur.

• Konuşma: Sesiniz kısılır ve boğuklaşır; genellikle geveleyerek konuşursunuz.

• Kalp: Tiroit bezinin fazla çalışmasından farklı olarak, nabzınız dakikada yaklaşık 60 vuru olacak kadar yavaşlar. Tansiyonunuz yükselebilir ve uzun süre hipotiroidisi olan yaşlı hastalarda kalp yetersizliği riski vardır. Hipotiroidinin ilk belirtisi anjina olabilir.

• Barsak hareketleri: Büyük bir olasılıkla kabızlık gelişir.

• Âdet kanamaları: Henüz menopoza girmediyseniz, âdet kanamalarınızın miktarı artabilir (menoraji).

• Deri ve saçlar: Deriniz sert ve kurudur ve hemen pul pul olur. Renginiz solgundur. Gözkapaklarınız, elleriniz ve ayaklarınız şişer. Bazı kişiler derilerinin limon yeşili bir renk aldığını fark edebilir ve kan damarlarının belirginleşmesiyle yanaklarda kızarıklık olabilir.

Ateşe ya da sobaya çok yakın oturunca bacak deriniz benek benek olabilir. Bazı kişilerde deride beyaz lekelerin oluştuğu vitiligo adı verilen durum gelişir. Saçlarınız kurur ve çabuk kırılır ve kaşlarınızın kenarları dökülebilir.


• Sinir sistemi: Biraz duyma kaybı nız ve denge sorununuz olabilir. Özellikle geceleri parmaklarınız karıncalanırsa ellerinizi hızla sallamak rahatlatıcı olabilir.




OTOİMMÜN HASTALIKLAR

• Pernisiyöz anemi; bu durumda kan sayısının normal olması için düzenli aralıklarla B12 vitamin iğnesi yapılması gerekir.

• Şeker hastalığı (diabetes mellitus); genellikle insülin tedavisi gerektirir.

• Addison hastalığı: her iki böbreğin üzerine yerleşmiş olan böbreküstü bezleri yeterince kortizol ve aldosteron salgılamaz, ama bu hormonlar haplarla alınabilir.

• Erken yumurtalık yetersizliği; bu da âdetlerin kesilmesine, kısırlığa ve erken menopoza neden olur.

• Tiroide komşu paratiroid bezlerinin az çalışması; bu durum kandaki kalsiyum düzeyinin düşmesine ve kaslarda kasılma nöbetlerine (tetani) neden olur, ama D vitaminiyle etkili biçimde tedavi edilebilir.

• Vitiligo; derinin bazı bölgelerinde pigment kaybı sonucunda beyazlaşmalar görülen ve kişiye “alacalı” bir görünüm veren hastalık.




Tedavi

Hipotiroidi tiroksinle tedavi edilir. Türkiye’de 100 mikrogram (0.1 miligram) levotroksin sodyum içeren tabletler kullanıma sunulmuştur. Normalde tiroksin tedavisine yavaş başlanır ve üç dört hafta boyunca günde 50 mikrogram kullanmanız önerilir. Sonra yine üç dört hafta boyunca günde 100 mikrograma, daha sonra da günde 150 mikrograma çıkılır. Tedavinin başlangıcından yaklaşık üç ay sonra yeniden kan testi yapılarak dozda küçük bir ayarlama gerekip gerekmediğine bakılır. Amaç kandaki normal T4 ve TSH düzeylerine ulaşmaktır.

İki üç hafta içinde kendinizi daha iyi hissetmeye başlarsınız; kısa sürede kilo vereceksiniz ve gözlerinizin çevresindeki şişkinliğin geçtiğini göreceksiniz, ama derinizin ve saçlarınızın eski haline gelmesi için aylar geçmesi gerekebilir. Normalde tiroksin tedavisini ömür boyunca sürdürmeniz gerekecektir.


HASTA ÖYKÜSÜ
Jean Spencer 17 yaşında bir lise son sınıf öğrencisiydi ve üniversiteye devam ederek hukuk okumak istiyordu. On bir yaşından beri şeker hastalığı vardı ve günde iki kez kendisine insülin iğnesi yapıyordu.

Şeker hastalığı her zaman yeterince denetim altında tutulabilmişti ve gerekli insülin dozları oldukça sabitti. Bununla birlikte, son üç aydır geçmişteki kadar insüline gereksinim duymadığını fark etmek onu şaşırtmıştı. Dört kez kan şekeri çok düştüğü için sınıfta neredeyse bayılmış, öğretmeninin verdiği şekerli içeceklerle kendine gelmişti.


Bir kez şekerli içecek yeterli olmamış, acele hastaneye götürülerek damardan glikoz verilmesi ve bir gece hastanede kalması gerekmişti. Jean’in anne babası ve öğretmenleri sınıfta derslere yeterince yoğunlaşamaması nedeniyle de kaygılanıyorlardı; son sınavlarda beklediği başarı düzeyine ulaşamamıştı. Soğuktan ve sıcaktan da yakınmaya başlamıştı ve sesi boğuklaştığı için okuldaki Noel Konserinde şarkı söyleyememişti. Jean’in dış görünümündeki değişiklikleri Kanada’dan gelen ve kendisini bir yıldır görmeyen teyzesi fark etti. On yıl önce o da hipotiroidi geçirmişti ve Jean’e kan testi yaptırmasını önerdi. Jean artık teyzesi gibi tiroksin tabletleri alıyor ve insülin dozu önceki düzeye döndü. Lise bitirme ve üniversiteye girişte büyük başarı gösterdi ve şu anda hukuk fakültesi birinci sınıfta okuyor.
 
ÖZEL DURUMLAR

Anjina
Hipotiroidide kandaki çeşitli yağ ya da lipit düzeyleri yükselir ve hastalığın uzun süre fark edilmediği kişilerde kalbi besleyen koroner damarlar yağ birikmesi nedeniyle daralabilir. Bu durumda, özellikle egzersiz sırasında kalbe gerektiği kadar kan gelmez ve kişi göğsünün ortasında bir ağrı (anjina) hisseder.

Tiroksin tedavisi anjinayı kötüleştirebilir; böyle bir sorun varsa tedavinin düşük dozla başlatılması ve dozun normalden daha yavaş artırılması gerekir. Ayrıca tiroksin tedavisine başlamadan önce ya da sonra ameliyatla koroner arterlerdeki kan akışını düzeltmek gerekli olabilir.


Geçici hipotiroidi
Tiroksin tedavisi genellikle ömür boyu uygulanır. Bununla birlikte Basedow-Graves hastalığı nedeniyle yapılan ameliyat ya da radyoaktif iyot uygulamasını izleyen ilk üç-dört ay içinde hipotiroidi gelişirse, kısa (yalnızca birkaç hafta) süren bu gibi durumlarda herhangi bir tedavi uygulanması gerekmeyebilir. Doğum sonrası tiroidit ya da de Quervain tiroiditinin komplikasyonu olarak gelişen hipotiroidide de durum aynıdır (bk. s. 18).

Hafif hipotiroidi
Doktorların çoğu tiroit sorunlarından kuşkulandıkları anda bir kan testi istedikleri için, halsizlik gibi genel yakınmalarla doktora başvuran ya da aile öyküsünde otoimmün hastalık olan kişilerde genellikle oldukça küçük anormallikler ortaya çıkarılabiliyor.

Doktorların subklinik (belirti vermeyen) hipotiroidi olarak adlandırdıkları en yaygın bulgu T4’ün “normal” olmasına karşın TSH düzeyinin yükselmesidir. Sonraki yıllarda, bu kişilerin her yıl yaklaşık %5 ile %20’sinde belirgin hipotiroidi gelişeceği biliniyor.


Bu nedenle, günümüzde birden çok testte anormallik saptanması durumunda önlem olarak tiroksin tedavisi vermek yaygın bir uygulamadır. Bu tedavinin kişi üzerinde çarpıcı bir etkisi olmaz, ama önleyici tedavi hastalık geliştikten sonra tam iyileşme sağlamak amacıyla uygulanan tedaviden daha iyidir.


İlaçlara bağlı hipotiroidi
Manik depresif hastalıkta yaygın olarak kullanılan bir ilaç olan lityum karbonat, guatr ve hipotiroidiye neden olabilir. Normal olarak bu kişilerin lityum karbonat almaya devam etmesi, dolayısıyla da sürekli tiroksin tedavisi uygulanması gereklidir.

Kalpteki bazı düzensizliklerin tedavisinde kullanılan bir ilaç olan amiodaron yalnızca hipertiroidiye değil, hipotiroidiye de yol açabilir ve bu ilacı kullanan kişilerin zaman zaman tiroit kan testleri yaptırmaları gerekir.


Her zamanki tiroksin dozunun değiştirilmesi
Gebelik sırasında (s. 29-36), barsaklarda çöliyak hastalığı gibi bir emilim bozukluğu varsa ya da tiroksinin emilimini azaltan ya da tiroksinin vücutta parçalanmasını hızlandıran bir ilaç kullanmaya başlarsanız, tiroksin dozunun artırılması gerekebilir. Daha fazla tiroksine ihtiyacınız olursa, önceleri normal olan TSH düzeyi önemli ölçüde yükselecektir.

tro.webp



Gelecekte uygulanabilecek olası tedaviler


Kandaki T4 ve TSH düzeylerine göre aldıkları tiroksin dozu yeterli olduğu sürece, hipotiroidili hastaların çoğu kendilerini gayet iyi hisseder. Bununla birlikte bazı kişiler, gereğinden biraz daha fazla tiroksin almalarına, dolayısıyla TSH düzeylerinin normalin altına inmesine karşın kendilerini bekledikleri kadar iyi hissetmeyebilir.

Henüz doğrulanmamış olsa da, bu küçük hasta grubunda yer alanlara tiroksinle birlikte diğer tiroit hormonu olan T3 (triiyodotironin) verilmesinin yararlı olabileceğini düşündüren bazı kanıtlar vardır.


Bu ikili tedaviye geçince, tiroksin dozu 25-50 mikrogram azaltılmalı ve tedavinize yarım tablet (10 mikrogram) T3 (liotironin olarak da adlandırılır) eklenmelidir. Bazı ülkelerde hayvanlardan elde edilen ve hem T3, hem de T4 içeren tiroit özleri (ekstreleri) de satılıyor, ama bunlarda bulunan hormon miktarı değişken olduğu için bu ilaçlar önerilmiyor. Tiroit bezi çalışmayınca eksik olan hormon miktarını yerine koymak gerektiği açıktır ve ideal yerine koyma tedavisinde 100 mikrogram T4 ve 10 mikrogram T3 (yavaş salınan formu) içeren bir tablet kullanılması gerekir. Böylece ilaç alınınca kandaki T3 düzeyinin doruğa çıkması ve rahatsız edici çarpıntılara neden olması önlenir. Ne yazık ki ilaç endüstrisi tarafından henüz böyle ideal bir ilaç geliştirilmedi.



ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Hipotiroidi genellikle yavaş gelişir ve başlangıçta belirtiler belli belirsizdir.
  • Doktor basit bir kan testiyle tanıyı doğrulayabilir.
  • Tedavide tabletler kullanılır ve büyük bir olasılıkla bu tedavi yaşam boyunca sürdürülür.
  • Tiroit bezi uzun zamandan beri az çalışan kişilerde anjinaya bağlı göğüs ağrıları vardır. Tiroksin bu kişilerde sorunu daha da ağırlaştıracağı için, dozun dikkatle izlenmesi gerekir. Tiroit sorununuz ortaya çıkarıldığında anjina sorununuz varsa tedavinizde buna göre ayarlamalar yapılacaktır.
  • Tiroit kan testleriniz yalnızca biraz anormalse, size önleyici tiroksin tedavisi uygulanabilir.
 
Tiroit Hastalığı ve Gebelik


Gebelikte ortaya çıkan hipertiroidi hemen her zaman Basedow-Graves hastalığına bağlıdır. Ancak, genellikle gebelik sırasında...


BASEDOW-GRAVES HASTALIĞI

Gebelikte ortaya çıkan hipertiroidi hemen her zaman Basedow-Graves hastalığına bağlıdır. Ancak, genellikle gebelik sırasında Basedow-Graves hastalığı gibi otoimmün hastalıklarda kendiliğinden bir düzelme eğilimi olduğundan, hipertiroidi gelişmesi yaygın değildir. Ayrıca tiroit bezi fazla çalışan kadınlarda yumurtalıklardan yumurta salınmayan âdet dönemlerinin sayısı arttığı için, kısırlık görece fazladır.

Basedow-Graves hastalığında hipertiroidiye yol açan tiroidi uyarıcı antikor hem plasentadan, hem de annenin kanından gelişmekte olan bebeğin kanına geçtiği için bebekte de tiroit bezi annesindeki gibi fazla çalışacaktır. Bununla birlikte antitiroit ilaçlar da plasentadan geçer ve annede hipertiroidi iyi denetim altında tutulursa fetüse herhangi bir zarar gelmez. Gebe olan kadında hipertiroidinin fark edilmemesi ya da gerektiği gibi tedavi edilmemesi düşüğe yol açabilir; antitiroit ilaçların gereğinden çok kullanılması ise fetüste guatr gelişmesine neden olabilir. Dolayısıyla, hastaya kandaki tiroit hormon düzeyini normalleştiren en düşük metimazol dozunun uygulanması gerekir ve tiroit tedavisini sürdüren doktorun, doğum uzmanıyla yakın işbirliği içinde dört ile altı haftada bir yapılan kan testleriyle hormon düzeylerini kontrol etmesi gerekir. Fetüste gelişme sürecinin en önemli aşamasında hipotiroidi olasılığını önlemek için, metimazol genellikle doğumdan dört hafta önce kesilir. Bebek doğduktan sonra annede hipertiroidi yinelerse ve anne bebeğini emziriyorsa, metimazol yerine propiltiourasil tedavisi uygulanır. Bunun nedeni propiltiourasilin anne sütüne daha az geçmesi ve bebeği daha az etkilemesidir.




tiroit-bozukluklari-30-01.webp
Gebe kadınlarda tiroit sorunlarının fark edilmesi önemlidir.



Kuzey Amerika’da karbimazolün (metimazolün ön ilacı) yenidoğan bebekte seyrek görülen bir hastalık olan aplazi kutise yol açtığını bildiren bazı yazılar yayımlandı. Aplazi kutiste başın ufak bir bölümünü kapatan deride bir kusur vardır. Ancak diğer bazı ülkelerdeki tıp yetkilileri bu riskin kesin olmadığını, varsa bile abartıldığını düşünüyor. Bu durumda uzmanların bir bölümü gebelikte karbimazol uygulamaya devam ediyor. Ancak diğer bazıları propiltiourasili tercih ediyor ve mümkünse bu ilaca hasta gebe kalmadan önce geçiyor. Propiltiourasilin dozu karbimazol ya da metimazol dozunun on katıdır ve piyasada yalnızca 50 miligramlık tabletler bulunmaktadır.

Gebelikte radyoaktif iyot tedavisi asla uygulanmaz. Ancak, ilaçların yan etkiye yol açtığı ya da düzensiz ilaç kullandıkları için fetüsü riske sokan kişilerde, gebeliğin 20. haftasına yakın dönemlerde ameliyat önerilebilir.


YENİDOĞANDA HİPERTİROİDİ (NEONATAL TİROTOKSİKOZ)


Basedow-Graves hastalığı bulunan kadınların çoğunda gebelik sırasında tiroidi uyarıcı antikor yok olur ya da kandaki düzeyi düşer. Bununla birlikte, bazılarında antikor düzeyi yüksek olmaya devam eder ve doğum anına kadar bebekle annenin kan alışverişi sürdüğünden yenidoğanın kanında da yüksek düzeyde antikor bulunur; bu hipertiroidiye neden olabilir. Gebeliğin sonlarına doğru kanlarında antikor düzeyi yüksek olan anneleri saptayarak, hipertiroidi gelişme olasılığı en yüksek olan bebekleri belirleme olanağı vardır. Ayrıca bütün bebeklere doğumdan kısa bir süre sonra kan testi yapılarak tiroit hormonu düzeylerinin ölçülmesi gerekir. Yenidoğan bebekteki hipertiroidi bu aşamada saptanırsa kolayca tedavi edilir ve sadece iki üç hafta, anneden geçmiş antikorların parçalanmasına ya da etkinliğini yitirmesine kadar sürer. Çok seyrek olarak geçmişte Basedow-Graves hastalığı geçiren ve başarıyla tedavi edilen bazı kadınlarda tiroidi uyarıcı antikor üretimi sürer; bu kadınların çocuklarında yenidoğan hipertiroidisi riski yüksektir.

HASTA ÖYKÜSÜ


Rebecca ve kocası iki yıldır ikinci çocuklarını yapmak istiyor, ancak başarılı olamıyorlardı. Rebecca iki kez gebe kalmıştı, ama ikisinde de yaklaşık onuncu haftada düşük yapmıştı. Kendini iyi hissediyor ve iyi görünüyordu ve birkaç kilo kaybetmesine karşın, bunu yaşamının çok dolu olmasına, bir yandan eviyle ilgilenip beş yaşındaki hareketli oğluna bakarken, bir yandan da yarım gün sekreter olarak çalışmasına bağlıyordu. Saat gibi dakik olan âdetlerinin hafiflemesi ve bazen de atlaması onu biraz kaygılandırıyordu.

Annesiyle yaptığı haftalık telefon görüşmesinde Avustralya’daki kuzenine hipertiroidi tanısı konulduğunu öğrendi. Doktora başvurdu ve belirgin bulgular olmamasına, guatr ya da gözlerinde dışa fırlama görülmemesine karşın testlerde hafif hipertiroidi saptandı. Yerel hastanede bunun Basedow-Graves hastalığına bağlı olduğu doğrulandı. Başlangıçta günde 30 miligram olmak üzere karbimazol tedavisi başlatıldı ve beş aylık tedaviden sonra gebe kaldı.


Rebecca dört haftada bir endokrinolog tarafından muayene edildi ve gebeliğinin ortalarına doğru günde yalnızca 5 miligram karbimazol alması gerekti. İlaç beklenen doğum tarihinden dört hafta önce kesildi ve sağlıklı bir kız çocuğu doğurdu. Doğumun beşinci gününde bebeğe topuktan yapılan kan testi normal sonuç verdi ve herhangi bir tiroit anormalliği saptanmadı. Rebecca bebeğini anne sütüyle besledi, ama dört ay sonra yeniden hipertiroidi gelişti. Kanında tiroidi uyarıcı antikor olması, nedenin yine Basedow-Graves hastalığı olduğunu gösteriyordu. Bebeğini artık biberonla beslemeye karar verdi, bu nedenle de hipertiroidi tedavisinde eskiden olduğu gibi karbimazol kullanılmaya başlandı. Emzirmeye devam etme kararı vermiş olsa, kendisine propiltiourasil tedavisi uygulanacaktı.


HİPOTİROİDİ


Hipotiroidili kadınların çoğu tiroksin kullanırken gebe kalır. Hafif bir hipotiroidinin doğurganlığı etkileme olasılığı düşük olsa da, uzun süre ağır tiroit yetersizliği yaşayan kadınların gebe kalma olasılığı, gebe kalınca da gebeliğin sürme olasılığı düşüktür.

Gebelikte tiroksin dozunun günde 50 mikrogram kadar yükseltilmesi gerekebilir. Üç ayda bir kan testi yapılarak dozun artırılması gerekip gerekmediği kontrol edilecektir. Doğumdan üç dört hafta sonra gebelik öncesindeki doza geri dönülebilir.


Fetüste tiroit bezinin anneden bağımsız gelişmesine ve anne karnındaki bebeğin kendi tiroit hormonlarını üretmesine karşın, ABD’de yapılan yeni bir çalışmanın sonuçları, annede fark edilmeyen ya da gerektiği gibi tedavi edilmeyen hipotiroidinin, çocuğun zekâsının biraz düşmesine yol açabileceğini gösterdi. İlacınızı arada bir unutursanız bebeğiniz risk altına girmez, ama bunu alışkanlık haline getirirseniz hem düşük riskiniz artar, hem de bebeğinizin zekâ gelişimi bundan zarar görebilir. Tiroksin kullanan ya da aile öykülerinde tiroit hastalığı bulunan kadınların henüz gebe kalmadan, daha planlama aşamasında tiroit testlerinin normal olup olmadığını kontrol ettirmeleri akıllıca olur.




tiroit-bozukluklari-33-01.webp
Yeni doğan bir bebeğe topuk testi uygulanması





Yenidoğanda hipotiroidi (doğumsal hipotiroidi)


Yenidoğan her 3500 bebekten birinde tiroit bezi yeterince gelişmez ve bebek hipotiroidiyle doğar. Geçmişte bu durum çocuk birkaç haftalık olana kadar fark edilmiyor, o zamana kadar da kretinizm adı verilen zihinsel ve fiziksel sakatlık gelişiyordu. Oysa günümüzde İngiltere’de yenidoğan bebeklerin hepsine, doğumu izleyen beşinci ya da altıncı günlerde yapılan bir kan testiyle hipotiroidi taraması uygulanıyor. Türkiye’de de çoğu hastanede bu tarama yapılıyor. Tiroidin yetersiz olması durumunda derhal gerekli tedavi başlatılarak bebeğin normal gelişimi güvence altına alınıyor. Tedavi genellikle yaşam boyu sürdürülüyor, ama az sayıda bebekte hipotiroidinin annenin tiroit bezinin az çalışmasına bağlı geçici bir durum olduğu anlaşılıyor; bu kadınlarda, plasentayı geçen ve Basedow-Graves hastalığı ile neonatal tirotoksikozdaki uyarıcı antikorların (bk. s. 31) tam tersi bir etkisi olan engelleyici antikorlar vardır.


DOĞUM SONRASI TİROİT HASTALIĞI



Basedow-Graves hastalığındaki hipertiroidi gebelik sırasında kendiliğinden düzelme eğilimi gösterse de, genellikle doğumdan birkaç ay sonra daha şiddetli bir biçimde yineler. Bununla birlikte, doğumu izleyen bir yıl içinde gelişebilen ve hemen her zaman Hashimoto tiroiditi gibi altta yatan ve çoğunlukla o zamana kadar fark edilmemiş otoimmün bir tiroit hastalığı bulunanlarda görülen bir başka hipertiroidi türü vardır. Hipertiroidi hafiftir ve birkaç haftadan uzun sürmez; tedavi uygulanması gerekiyorsa, yalnızca beta bloker alınır. Bu evreyi yine geçici nitelikte olan ve tedavi gerektirmeyen hafif bir hipotiroidi dönemi, sonra da genellikle tam iyileşme izler. Sonraki gebeliklerde de benzeri bir süreç yaşanabilir ve sonunda bu hastaların çoğunda kalıcı olarak az çalışan bir tiroit gelişir.

Tedavi gerektirmeyen doğum sonrası (postpartum) tiroidit ile tedavi gerektiren Basedow-Graves hastalığı arasında ayrım yapabilmek için, iki ölçüm yapılması gerekli olabilir. Bunlardan birincisi, genellikle Basedow-Graves hastalığında kanda saptanan tiroidi uyarıcı antikor düzeyinin ölçülmesi, diğeri ise tiroit bezinde radyoaktif iyot ya da teknetyum tutulumudur; bu test doğum sonrası tiroiditte negatif sonuç verir. Kadınların %5’inde doğum sonrası tiroidit gelişir, ama bu kadınların çoğu herhangi bir belirtiden yakınmaz. Eldeki bulgular tiroit kan testi anormallikleriyle doğum sonrası depresyonu arasında herhangi bir bağlantı olmadığını düşündürüyor.


HASTA ÖYKÜSÜ


Flora Stewart 25 yaşındaydı ve avukat olan kocası William ile mutlu bir evlilik yapmış ve beş ay önce ilk çocuğu olan Jane’i doğurmuştu. Ancak ilişkileri giderek bozulmaya başlamıştı; Flora sürekli ağlıyor, çabuk sinirleniyor, hatta hiçbir neden yokken William’ı kırıyordu. Uykuları da bozuktu ve kocası zaman zaman Flora’nın ellerinin titrediğini fark etmişti.

İkisi de bütün bunları gebeliği ve bebeklerinin doğumunu izleyen hormonal değişikliklere yordular ve kısa sürede her şeyin normale döneceğini varsaydılar. Ama Flora çarpıntıdan yakınınca William karısını doktora gitmeye ikna etti.


Doktor, Flora’nın tiroit bezinin fazla çalışıyor olabileceğini düşündü, nitekim kan testi kuşkularını doğruladı.

Bu haberi alınca Flora endişelendi; annesi otuz yaşlarında Basedow-Graves hastalığı geçirmişti ve hipertiroidinin bütünüyle tedavi edilmesine karşın gözlerindeki fırlama 20 yıldır devam ediyordu. Doktor Flora’nın belirtilerinden bir bölümünü gidermek için günde bir kez alınmak üzere 80 miligram uzun etkili propranolol yazdı ve yerel hastanedeki uzmana görünmesini önerdi. Dört hafta sonra randevu tarihi geldiğinde Flora kendisini çok daha iyi hissediyordu ve tekrarlanan kan testinde tiroit bezinin artık normalden biraz daha az çalıştığı belirlendi.


Tanı Basedow-Graves hastalığı değil, doğum sonrası tiroiditti ve gözlerinde annesindeki gibi bir dışarı fırlama olmayacağını öğrendiği için Flora çok memnundu. Propranolol kesildi ve iki ay sonra yapılan bir kan testinde sonuçlar bütünüyle normal çıktı.


Flora bundan sonraki gebeliklerinde de doğum sonrası tiroidit geçirebileceğini ve gelecekte bir aşamada kalıcı hipotiroidi gelişme olasılığı olduğunu artık biliyor.


Ne var ki, doktoru, yılda bir kez tiroit kan testi yaptırarak hipotiroidinin aşırı belirtiler gelişmeden önce saptanabilmesine çalışacak.


ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Çocuk yapmayı düşünüyorsanız, her zamankinden farklı bir ilaç kullanmanız gerekebileceği için bu konuyu doktorunuzla değerlendirin.
  • Gebelik sırasında doktorunuz sizi yakından izleyecektir, ama tedavi gelişmekte olan bebeğinizi etkilemez.
  • Bazı kadınlarda çocuk doğurduktan sonra hafif bir tiroit hastalığı gelişir, ama bu kolayca tedavi edilir. Flora’yla ilgili olarak 34. sayfada anlatılanlara benzer belirtileriniz gelişirse, nedeninin bu olup olmadığını doktorunuza sormanızda yarar vardır.
  • Çocuğunuz hipotiroidi ya da hipertiroidi ile doğabilir, ama yenidoğan bütün bebekler gibi sizin bebeğinize de doğumdan kısa bir süre sonra yapılması gereken rutin kan testinde bu durum belirlenecek ve çocuğunuz tedavi edilecektir.
 
Tiroidin Büyümesi


Tiroid bezinin büyümesi guatr olarak bilinir. Bunun birçok nedeni olabilir; dünyanın uzak bazı dağlık bölgelerinde olduğu gibi yemeklerle yeterince...


Tiroid bezinin büyümesi guatr olarak bilinir. Bunun birçok nedeni olabilir; dünyanın uzak bazı dağlık bölgelerinde olduğu gibi yemeklerle yeterince iyot alınmaması, manik depresif hastaların tedavisinde kullanılan lityum karbonat gibi ilaçların kullanılması ya da Hashimoto tiroiditi (bk. s. 21) ve Basedow-Graves hastalığı (bk. s. 5-20) gibi otoimmün hastalıklar bu nedenler arasında yer alır.

Bununla birlikte, birçok ülkede guatr vakalarının çoğunun nedeni bilinmiyor. Bu tür guatrların gelişmesinde mutlaka karmaşık nedenlerin rolü olsa gerek, ama tıpta bunlara basit guatr adı veriliyor. Bu guatr türünde tiroit bezi büyür ancak normal miktarda hormon üretmeye devam eder. Hipertiroidi ya da hipotiroidi bulunan hastalardan farklı olarak bu kişilerin durumu “ötiroit” olarak adlandırılır (eu- ya da ö- öneki “iyi” anlamına gelir). Başlangıçta, ergenlerde ve genç erişkinlerde guatr düzenli ya da yaygın bir biçimde büyür (basit yaygın (difüz) guatr). İzleyen 15-25 yıl içinde, tiroidin başlangıçta anormal büyümesine yol açan etmenin varlığını sürdürmesi nedeniyle guatr büyümeye devam eder, ancak yumrularla ya da nodüllerle dolar. Kişi orta yaşa geldiğinde guatrı tıpta “multinodüler guatr” (çok yumrulu guatr) olarak bilinen çok yumrulu bir görünüm kazanacaktır.


BASİT YAYGIN GUATR
Basit yaygın guatrı olan kişilerin çoğu 15-25 yaş arasındaki genç kadınlardır. Bu kişilerden biriyseniz, boynunuzun ön tarafında simetrik ve düzgün bir şişlik olduğunu fark etmişsinizdir (ya da bu durumu yakınlarınızdan biri fark etmiştir). Bu şişliğin birkaç yıldır orada olmasına karşın, bunun “yağ yastığı” olduğunu düşünmüş olabilirsiniz. Guatr yutkundukça aşağı yukarı inip çıkar. Bununla birlikte basınca acımaz ve genellikle yutma güçlüğüne neden olmaz, ama boynunuzun biraz sıkıldığını hissedebilirsiniz. Guatr çok farklı büyüklüklerde olabilir ve âdetleriniz sırasında ya da gebelikte daha belirginleşebilir. Bazı kişilerin endişelerinin aksine, normalde kişiye daha olgun bir görünüm verir. Nitekim, 17. ve 18. yüzyılın büyük ressamları kadını daha güzel kılmak için resme bir guatr ekliyorlardı!

Tanının doğrulanması
Genellikle doktor seyrek görülen guatr nedenlerini dışlamak için sizi bir uzmanın görmesini isteyecektir. Bunun için boynunuzun muayene edilmesi ve bazı kan testleri yapılması gerekir.

Tedavi
Herhangi bir tedavi gerekmez. Geçmişte iyot (genellikle sütle birlikte) ya da tiroksin hapları veriliyordu, ama bunların ikisi de etkili değildir. Birçok kişide guatr iki-üç yılda daha az belirgin hale gelir, hatta yok olur.

BASİT MULTİNODÜLER GUATR

Kırk ya da elli yaşlarınızdaysanız, yıkanırken ya da ayna önünde makyaj yaparken boynunuzda bir şişlik fark edeceksiniz. Yıllardır var olmasına karşın, guatr artık kritik bir büyüklüğe ulaşmıştır ya da boynunuz incelmiştir. Guatr genellikle boynun bir tarafında, diğer tarafa göre daha belirgindir. Büyüklüğü, başkalarının güçlükle fark edebileceği kadar küçük bir şişlikten, atkılarla ya da boyunlu kazaklarla saklamak zorunda hissedeceğiniz kadar büyük bir kütleye kadar değişebilir. Seyrek olmakla birlikte, bazı kişiler tiroit bezindeki büyümeyi ilk kez bir iç kanama sonucu şişkinlik artınca ve birkaç gün boyunca boyunda berelenme tarzında bir rahatsızlık hissedince fark eder. Guatr büyükse kuru ve katı yiyecekleri yutma güçlüğü hissedebilir, nefes borusunun azıcık sıkıştırılması durumunda nefes almakla zorlanabilirsiniz. Özellikle şarkıcılar seslerinde bir değişiklik olduğunu fark edeceklerdir.

Tanının doğrulanması
Doktorunuz bir kan testiyle tiroit hormonlarınızın normal düzeyde olup olmadığını araştırabilir, ama çoğunlukla sizi bir uzmana sevk ederek sonraki incelemeler ve tedavi konusunda görüş almak isteyecektir. Uzman aşağıdaki testlerden birini ya da birkaçını yapmak isteyebilir.

• Röntgen ve soluk testleri: Bunlar guatrın nefes borusuna bası yapıp yapmadığını, sıkıştırıp sıkıştırmadığını gösterir.

• Ultrason görüntülemesi: El feneri büyüklüğünde bir sonda boynun ön tarafında deri üzerinde gezdirilerek televizyon ekranında guatrın görüntüsünün oluşması sağlanır. Bu inceleme kütlenin büyüklüğünü ve nereye kadar yayıldığını gösterme yanında, uzmanın boyun muayenesi sırasında fark etmemiş olabileceği kist ya da nodüller varsa, bunları da ortaya çıkarır.

• Radyoizotop görüntülemesi: Bu teknikle elde edilen farklı bir görüntüde, guatrdaki nodüllerin tiroit hormonu üretip üretmediği anlaşılır. Nodül tiroit hormonu üretiyorsa sonraki yıllarda hipertiroidi, yani tiroit bezinin fazla çalışması söz konusu olabilir. Bu görüntüleme sırasında damara çok küçük miktarda teknetyum-99m adı verilen bir radyoaktif madde (radyoizotop) gönderilir. İğneden yaklaşık yarım saat sonra gelişmiş bir görüntüleme aletinin altında birkaç dakika yatmanız istenir.


• İnce iğne aspirasyonu: Bu yöntemde bir şırınganın ucuna kan almada kullanılan türden bir iğne takılır ve siz yatarken bu iğne lokal bir anestezik maddeyle uyuşturulan boyun derisinden geçirilir ve büyümüş tiroit bezine girilir. Hissettiğiniz rahatsızlık kan alma sırasında duyduğunuz acıdan fazla olmaz. Doktor pistonu çekerek ve iğneyi çok az aşağı yukarı hareket ettirerek analiz için tiroit hücreleri alabilir. Bunlar cam bir lama yayılır ve patoloji laboratuvarında bazı işlemlerden geçirildikten sonra mikroskopta incelenir. Hücrelerin görünümü tiroidin büyümesinin habis bir tümöre bağlı olup olmadığını gösterecektir. Multinodüler guatr bulunan kişilerde tiroit bezi boynun bir tarafında diğerine göre çok daha büyük olmadıkça ya da guatr çok hızlı büyümedikçe ince iğne aspirasyonu yapılmaz.

Tedavi
Görece küçük bir guatrınız varsa, herhangi bir tedavi görmeniz gerekmeyebilir. Doktorunuz bir iki yılda bir kan testiyle tiroit hormonlarınızın düzeyini ölçerek hipertiroidi olup olmadığını izleyecektir. Yaklaşık 20 yıl boyunca bezin herhangi bir anda aşırı çalışarak hipertiroidiye neden olma olasılığı vardır. Dünyanın bazı bölgelerinde tiroksin tabletleri verilerek guatrın küçültülmeye çalışılmasına karşın, bunların çok az yararı vardır ya da hiç yoktur ve hipertiroidiye de neden olabilir.

Guatr çok büyüyerek gerçekten çirkin bir görünüm kazanır ya da nefes borusuna bası yaparsa, en etkili tedavi ameliyatla tiroit bezinin büyük bir bölümünün alınmasıdır. Ameliyattan önce herhangi bir tedavi uygulanması gerekmez ve yaklaşık bir gün hastanede yatarsınız. Ameliyatla ilgili sorunlar Basedow-Graves hastalığındaki gibidir (s. 10). Geriye kalan doku yeterince hormon üretemezse, ameliyattan sonra tiroksin tedavisine başlamanız gerekli olabilir.


Ameliyat için uygun olmayan ya da ameliyat olmak istemeyen kişilerde radyoaktif iyot vererek tiroidin boyutlarını yaklaşık yüzde 50 küçültmek mümkün olabilir. Bu durumda yüksek bir doz uygulanması gerekir ve hastanede 24-48 saat yatmanız istenebilir. Diğer hastalara ve ziyaretçilere radyoaktivite bulaştırmamanız için, hastanede size tek kişilik bir oda verilecektir. Guatrın küçülmesi birkaç ay alabilir. Radyoaktif iyot esas olarak nodüller içinde yoğunlaşır ve nodüller küçüldükçe, uyku halinde olan ve radyasyon dalgalarından etkilenmemiş olan çevredeki tiroit dokusu uyanır ve tiroit hormonu üretmeye başlar, dolayısıyla hipotiroidi olasılığı düşüktür.


HASTA ÖYKÜSÜ
Başarılı bir tiyatro sanatçısı olan Jenny Morris yetmiş yaşlarında yalnız yaşayan bir kadındı. Gece gündüz, yaz kış boynuna daima bir ipek eşarp takardı. Arkadaşları ve komşuları bunu biraz sıradışı kişiliğine veriyorlardı, ama safrakesesi taşına bağlı karın ağrısı nedeniyle acil olarak hastaneye yatırıldığında eşarbı çıkarılınca büyük bir guatr ve önceki tiroit ameliyatından kalma bir iz ortaya çıktı.

Jenny Morris guatr ameliyatının oldukça genç yaşta yapıldığını söyledi. Kırk yaşlarında guatr yeniden ortaya çıkmış, ama ikinci ameliyat teknik olarak daha güç olduğundan ve ses tellerinin bulunduğu bölgeyi (larinks) besleyen yakın sinirlere zarar verilmesi durumunda sahne yaşamı sona ereceğinden yeni bir ameliyat düşünülmemişti. Zaman geçtikçe guatr büyüdükçe büyümüş ve saklamak için eşarplar kullanmaya başlamıştı.


Hastanede yapılan kan testleri tiroit bezinin biraz fazla çalıştığını gösterdi ve radyoaktif iyot tedavisinden üç ay sonra kan testleri normalleşti. Üstelik, bir yıl sonra guatr yarı yarıya küçülmüştü ve artık eşarplarından kurtulan Jenny mutluydu!


TİROİT NODÜLLERİ
Tiroitte tek bir nodül ya da yumru sık görülür ve her yaşta gelişebilir. Kadınlarda erkeklerden daha sıktır.

Tek bir tiroit nodülü
Nodül bir bezelye tanesi kadar da olabilir, iri bir yumurta kadar ya da daha büyük de olabilir. Guatr gibi nodül de genellikle yıkanırken ya da aynaya bakarken raslantıyla fark edilir. Nodül içinde kanama olması ağrıya yol açarak sizi nodülün varlığı konusunda uyarır.

Bir başka olasılık da gerek sizin, gerekse ailenizin fark etmediği nodülün, oldukça ilgisiz bir nedenle doktora muayene olurken bulunmasıdır. Kadınların çoğu göğüslerinde bir yumru olmasının önemli olduğunu bilir, bu yüzden doğal olarak tiroitteki bir nodülün de kanser olabileceğinden kuşkulanabilir. Doktorunuz da bu nedenle sizi bir uzmanın görmesini isteyecektir. Bununla birlikte, tek nodüllerin büyük bir bölümü tiroit kanseri değildir.


Tanının doğrulanması
Tek bir tiroit nodülünüz varsa kan testlerinizde T3 , T4 ve TSH düzeyleri normal çıkacak ve tıbbi olarak durumunuz “ötiroit” olarak sınıflandırılacaktır. Bunun bir istisnası “toksik adenom” diye adlandırılan nodüllerdir; bu durumda tiroit kan testlerinde bezin fazla çalıştığı görülecektir. Tek nodülü olduğu düşünülen kişilerin yaklaşık yarısında, aslında bütün tiroit bezini kapsayan nodüllü bir tiroit büyümesi saptandığı için, multinodüler guatr olarak adlandırılan bu durumun söz konusu olup olmadığını anlamak isteyen doktor boynunuzu dikkatle muayene edecektir. Multinodüler guatr söz konusuyla rahatlayabilirsiniz; bu ciddi bir sorun değildir.

İleri araştırma yapılması gereken kişilerde röntgen, ultrason ya da radyoizotopla tiroit görüntülemesi istenebilir, ama en önemli test, yumrudan ince iğne aspirasyonu yapılmasıdır.


Bu basit ve hızlı bir tekniktir ve ağrı ya da aşırı rahatsızlığa neden olmadığı için, gerekiyorsa iki üç kez tekrarlanabilir. Aslında ince iğne aspirasyonu tiroit hastalığı bulunan kişilerin bakımında kaydedilen en önemli ilerlemelerden biridir. Geçmişte tek bir tiroit nodülü bulunan kişilerin çoğunun ameliyat edilmesi gerekiyordu, oysa günümüzde hastaneye yatmayı bile gerektirmeyen bir aspirasyonla alınan az miktarda tiroit hücresi örneğinin incelenmesiyle, gereksiz birçok ameliyattan kaçınmak mümkün oluyor. Sonuç bir sonraki sayfada anlatılanlardan biri olacaktır.


Selim (kanserli olmayan) nodüller uzun yıllar boyunca büyümeye devam edebilir ve sonunda öylesine büyük bir hal alır ki, kişinin dış görünümünü korumak için ameliyatla alınmaları gerekir.


Yumruda bir kanser olabileceği konusunda endişeniz varsa doktorunuz nodülü ameliyatla çıkararak mikroskopta incelemeyi ve böylece sorunu kökten çözmeyi önerebilir.





tiroit-bozukluklari-ince-igne-aspirasyonu-40-02.webp
İnce iğne aspirasyonu




İNCE İĞNE ASPİRASYONUNUN SONUÇLARI

• İğneyle sıvı alınır ve nodül kaybolur: bu durumda nodül aslında bir kisttir ve başka bir tedavi uygulanması gerekmez. Kist yeniden oluşursa bir kez daha aspire edilebilir, ama yinelemeler sürerse ameliyatla tiroidin kist bulunan yarısının alınması gerekir.

• Nodülden alınan hücreler bunun selim bir kütle olduğunu, yani sizde kanser olmadığını gösterir. Yumru şekil bozukluğuna neden olacak kadar büyükse ameliyat gerekebilir, ama dış görünüm sorunu yoksa size hiçbir tedavi uygulanması gerekmez.
• Alınan hücreler habistir, yani nodülde tiroit kanseri vardır. Bu durumda hemen ameliyat gerekir.
• Bazen alınan hücre sayısı yetersiz olduğu için, nodülün selim mi yoksa habis mi (kanser mi) olduğunu belirlemek mümkün olmaz. Bu durumda ameliyatla nodülün bütününün çıkarılması ve mikroskopta dikkatlice incelenmesi gerekir.


ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Birçok ülkede guatra neyin yol açtığı hiç bilinmiyor.
  • Basit yaygın guatrı olan genç hastalara herhangi bir tedavi uygulanması gerekmez.
  • Multinodüler guatrınız varsa bir uzmana sevk edilerek çeşitli incelemelerden geçirilirsiniz.
  • Guatr küçükse öylece bırakılabilir, ama daha sonra hipertiroidi gelişebileceği için doktorun düzenli aralıklarla kan testleri yaptırması gerekir.
  • Guatr soruna yol açıyorsa ameliyat ya da radyoaktif iyot uygulaması gerekli olabilir.
  • Tiroksin tabletleri guatrın küçülmesini sağlamaz, yine de bazı ülkelerde bu uygulama devam ediyor.
  • Tiroit nodülü olan kişiler sıklıkla yumrunun kanser olabileceğinden kuşkulanır, ama bunların çok azı kanserdir.
  • İnce iğne aspirasyonu olarak bilinen basit ve ağrısız yöntem sayesinde günümüzde ameliyat olan kişilerin sayısı çok azalmıştır.
 
Tiroit Kanseri


Tiroit bezinin habis tümörleri seyrek görülür. Örneğin bir uzman gördüğü her 50-100 Basedow-Graves hastalığına karşılık yalnızca bir...



Tiroit bezinin habis tümörleri seyrek görülür. Örneğin bir uzman gördüğü her 50-100 Basedow-Graves hastalığına karşılık yalnızca bir tiroit kanseri görecektir. Doktorların en sık gördükleri tipler şunlardır:

• Genellikle çocuklarda ve genç kadınlarda görülen papiller kanser.

• Otuz yaşından önce çok seyrek görülen foliküler kanser.

Bu terimler tümörlerin mikroskop altındaki görünümünü tanımlar. Papiller kanserde tümörün içinde papillalar (kabartılar) ya da eğreltiotuna benzer oluşumlar vardır, oysa foliküler kanserin belirgin biçimde anormal bir görünümü olmasına karşın içinde normal tiroit foliküllerine (bezeciklerine) benzer oluşumlar vardır. Her iki kanser de her yaşta görülebilir. Erken tanı konulması ve tedavinin derhal uygulanması durumunda kişi normal ömrünü tamamlar, bir başka deyişle bu kişi büyük bir olasılıkla yaşlanınca kalp krizi ya da inme nedeniyle ölür.

TANININ DOĞRULANMASI

Hastaların çoğu doktora boyunlarında bir yumru oluşması ya da yıllardır var olan guatrın hızlı büyümesi nedeniyle başvurur. Tiroit kanseri tanısı hastanede ince iğne aspirasyonuyla ya da ameliyattan sonra konulur.


Zaman zaman hasta doktora boynundaki büyümüş lenf düğümleri nedeniyle başvurur ve başlangıçta bunlara Hodgkin hastalığının neden olduğu sanılabilir. Ancak biyopside bunun aslında papiller kanser olduğu, lenf yollarıyla komşu lenf düğümlerine de yayıldığı görülür.




tiroit-bozukluklari-47-01.webp

Tiroit bezinin mikroskobik görünümü. Buradaki kesitte görülen foliküller şekilleri biraz bozulmuş toplara benzetilebilir. Yüzeyindeki küçük çukurlar tiroit hormonu yapan ve bunları yakınlarındaki kılcal damarlara salan folikül hücreleridir. Ortadaki yuvarlak boşluklar yedek tiroit hormonunun saklandığı jelatin kıvamında bir sıvı olan koloit ile doludur. Tiroit bezinin içinde on binlerce folikül vardır. Üstteki iğne ucunun mikroskopta büyütülmüş görünümünden anlaşılacağı gibi, ince iğne aspirasyonunda yalnızca iki ya da üç folikülden çok az miktarda hücre alınır ve bu örnek bezin bütününde olup bitenleri yansıtmayabilir.




TEDAVİ

Ameliyat
Gerek papiller, gerekse foliküler kanserlerde genellikle mümkün olduğunca tüm tiroit dokusu çıkartılır (total tiroidektomi). Bu evrede ayrıca çevrede büyümüş lenf düğümleri varsa, onlar da alınır. Ameliyattan önce herhangi bir özel tedavi uygulanması gerekmez ve genellikle hasta bir veya iki gün sonra taburcu edilir. Bunun kapsamlı bir ameliyat olması nedeniyle, paratiroit bezlerinde hasar olasılığı diğer tiroit ameliyatlarından daha fazladır.



Bu durumda kandaki kalsiyum düzeyi düşer, ama bu eksiklik günde bir kez bir ya da iki mikrogram dozunda bir D vitamini türevi olan alfakalsidol kullanılarak kolayca giderilir.

Radyoaktif iyot
Ameliyatla tiroit bezinin tam olarak her parçasını çıkarmak mümkün olmayabilir. Bu nedenle, papiller ya da foliküler kanser bulunan hastaların çoğuna geride kalan kanser hücresi varsa bunları öldürmek amacıyla yüksek dozda radyoaktif iyot (iyot-131) verilir.

Radyoaktif iyot hastanede sıvı ya da kapsül olarak verilir. Bunun için 48-72 saat süresince diğer hastalardan ayrı bir odada tek başınıza hastanede kalmanız gerekir.

Size radyoaktif iyot genellikle ameliyattan 6 hafta sonra, tiroksin tabletleri başlatılmadan önce verilecektir; çünkü hastada hipotiroidi varken ve kandaki TSH düzeyi yüksekken bu tedavi daha etkilidir. Herhangi bir nedenle iyot tedaviniz gecikirse ve tiroit bezi alındıktan sonra hipotiroidi gelişmemesi için tiroksin tabletleri kullanmaya başlarsanız, radyoaktif iyot verilmeden önce tiroksin tedavisinin dört hafta kadar kesilmesi gerekecektir.

Tiroksin kullanmadığınız dönemin sonlarına doğru kendinizi yorgun hissedeceksiniz, ama bunun hiçbir sakıncası yoktur. İyot tedavisinden 48 saat sonra tam doz tiroksin tedavisine başlanabilir;10-14 gün sonra kendinizi eskisi gibi normal hissedeceksiniz.


Tiroksin
Doktorlar TSH hormonunun papiller ve foliküler tiroit kanserinin büyümesini hızlandırdığı inancındadır. Dolayısıyla, tedavinin önemli bir parçası da, kanınızdaki TSH düzeyinin saptanamayacak kadar düşmesini sağlamaya yetecek miktarda tiroksin aldığınızdan emin olmaktır.

Tiroit kanseri bulunan hastalara hipotiroidi bulunan hastalardan biraz daha fazla tiroksin dozu uygulanması gerekir. Hipofiz bezinde TSH üretimini durdurmak için günde 150-200 mikrogram tiroksin kullanmak genellikle yeterlidir.


İZLEME
Papiller ve foliküler kanserlerde, tıpkı normal tiroit dokusunda olduğu gibi tiroglobülin adı verilen bir madde üretilir.

Normalde tiroit dokusunun bu maddeyi salgılaması için ortamda TSH bulunması gerekir, oysa tiroit kanserinde bu geçerli değildir. Tiroksin tedavisiyle baskılandığı için kanda TSH yoksa ve yine de tiroglobülinin saptanıyorsa bunun kaynağı kanser hücreleridir. Bu bulgu boyundaki kanserin yinelediğini ya da kanserin vücudun bir başka bölümüne yayıldığını (ikincil kanser ya da metastaz) gösterir.


Tiroglobülin bu özelliği nedeniyle “tümör göstergesi” sayılıyor. Yeterli miktarda tiroksin kullanan bir hastada tiroglobülin düzeyi yükselirse, uzman doktor yineleyen tümör ya da metastaz olup olmadığını araştırmak için radyoaktif iyot kullanarak tüm vücudun taranmasını isteyebilir.


Genellikle bu sintigrafi, hastanın tiroksin tedavisini bırakmasından dört hafta sonra ya da TSH iğnelerinin yapılmasının ardından ağız yoluyla bir doz iyot-131 verildikten 24-48 saat sonra gerçekleştirilir. Herhangi bir tümör saptanırsa, hastanede yüksek dozda radyoaktif iyot verilerek tümör tedavi edilebilir.



REKOMBİNAN TSH (TİROGEN)

Hipofiz bezinde ve kandaki TSH ile aynı özellikleri taşıyan, ancak laboratuvarda üretilen bir protein olan rekombinan (yeniden oluşturulmuş) insan TSH’si henüz Türkiye’de bulunmuyor. İyot-131 ile tüm vücut sintigrafisi alınmazdan önce, art arda birkaç gün kas içine verilen iki rekombinan TSH iğnesiyle, tiroksini kesmeksizin vücuttaki TSH düzeyini yükseltmek ve aynı kalitede görüntüler elde etmek mümkün olabiliyor. Rekombinan TSH’nin böyle kullanılmasıyla hipotiroidi belirtileri önleniyor. Ayrıca, kandaki tiroglobülin düzeyini rekombinan TSH verilmesinden önce ve sonra ölçerek, kanser yinelemesi olup olmadığı konusunda ek bilgiler elde etmek de mümkün.

Rekombinan THS’nin tiroit kanserinin iyot-131 ile tedavi edilmesinden önce kullanılması henüz İngiltere’de de onaylanmadı.


BEKLENTİLER
Bu, tümörün büyüklüğüne ve tanı konulduğu sırada yayılma olup olmadığına bağlıdır. Gerektiği gibi tedavi edilirse, boyundaki lenf düğümlerine sıçramış olsa bile küçük bir papiller kanser saptanan genç bir kadının ömrü, normal yaşam süresi kadar olacaktır. Kemiklere ya da akciğere yayılmış foliküler kanseri olan hastalar bile yıllarca kaliteli bir yaşam sürdürebilir.

HASTA ÖYKÜSÜ
Susan Jones 18 yaşında paten yaparken düşmüş ve boynunun yan tarafını buz sahasının kenarındaki korkuluklara çarpmıştı. Ağrı ve morartı geçerken boynunda bezelye büyüklüğünde bir yumru fark etti. Yutkununca hareket ettiği için bunun deri ya da kasla değil, tiroit beziyle ilişkili olduğu izlenimi verse de, başlangıçta doktor bu kütlenin kazayla ilgili olması gerektiğini düşündü.

Kütle altı haftada kaybolmayınca, doktor Susan’ı yerel eğitim hastanesindeki tiroit uzmanına sevk etti. Doktor Susan’ın boynunu dikkatle inceledi ve küçük tek bir tiroit nodülüne ek olarak, boynunun sağ tarafında üç lenf düğümünün büyüdüğünü belirledi. Şırınga ve iğnelerle hücre çekerek, tiroit nodülünden ve lenf düğümlerinden küçük örnekler aldı. Bu test yalnızca birkaç dakika sürdü ve Susan’ın canını yakmadı, hatta o bölgenin uyuşturulması bile gerekmedi.


Ertesi gün Susan’a ve annesine, örneklerin Susan’ın boynundaki yumrunun papiller karsinom adı verilen bir tiroit kanseri tipi olduğunu ve komşu lenf düğümlerine de sıçradığını gösterdiği anlatıldı. Tek tedavi ameliyattı. İki hafta sonra Susan hastaneye yattı ve tiroit bezinin hemen hemen bütünü ve büyümüş lenf düğümleri alındı.


Alınan tiroit bezi patolojide incelendiğinde, ilk başta fark edilen şişkinlik dışında hiçbir tiroit kanseri bulgusu olmadığı görüldü.


Susan tam olarak iyileşti. Yalnızca yaşamının kalan bölümünde tiroksin kullanması ve yılda bir kez bir kan testi yaptırması gerekiyor. Doktor kanserin boyundaki lenf düğümlerine atlamış olmasının önemli olmadığını söylüyor. Ailesi ve kendisi tiroit kanserini çok erken bir evrede açığa çıkardığı için paten kazasına şükrediyor.



SEYREK GÖRÜLEN KANSERLER


Seyrek görülen kanserler şunlardır:

• Medüller tiroit kanseri. Bu kanser tipi kendi başına görülebileceği gibi, bazen diğer salgı bezi ya da iskelet sistemi anormallikleriyle birlikte gelişen ailesel bir hastalık da olabilir.
• Tiroit lenfoması genellikle yaşlılarda görülür ve buna vücudun diğer bölümlerindeki hastalıklar eşlik eder.
• Anaplastik kanser de yaşlılarda görülür.

Bu türden kanserlerin görüldüğü kişilerde hastalığın seyri, papiller ve foliküler kanser kadar iyi değildir. Tedavi daha zordur ve kemoterapi ve radyoterapi uygulanması gerekebilir.


 
Tiroit Kan Testleri


İnsanlar kanlarındaki tiroit hormonu ve TSH düzeyini giderek daha fazla merak ediyor. Sık olarak ölçülen hormonların normal değerleri...


İnsanlar kanlarındaki tiroit hormonu ve TSH düzeyini giderek daha fazla merak ediyor. Sık olarak ölçülen hormonların normal değerleri ya da referans olarak kullanılan yayılım aralıkları 54. sayfadaki kutuda görülebilir.

Bu yayılım aralıkları, hesaplarda kullanılan normal nüfusun özelliklerine ve hormon ölçümünde kullanılan kimyasal analize bağlı olarak laboratuvardan laboratuvara değişir. Tiroit hormonları T3 ve T4 kan dolaşımında neredeyse bütünüyle bir proteine bağlı olarak dolaşır ve bu durumda aktif değildir. Bu hormonların yüzde birden daha az bir bölümü bağlanmamış ya da serbest hormondur ve vücut metabolizmasını denetim altında tutabilir. Toplam (total) T3 (TT3 ) ve T4 (TT3) ölçümlerinde, bağlı ve serbest kesimler birlikte ölçülürken, serbest T4 (FT4) ve T3 (FT3) ölçümünde büyük oranda bağlı olan kesim dışarıda tutulur. Birçok durumda, serbest ve toplam tiroit hormonu ölçümleri, tiroidin normal mi, fazla mı, yoksa az mı çalıştığı konusunda genellikle aynı bilgileri verir. Bazı hastane laboratuvarları toplam tiroit hormonlarını ölçerken, diğer bazıları serbest tiroit hormonlarını değerlendirir ve genellikle bu ikisi birlikte ölçülmez.

Tiroid


HİPERTİROİDİ VE HİPOTİROİDİDE TİPİK SONUÇLAR

Hipertiroidi

Genellikle tiroit bezinin fazla ya da az çalışmasına bağlı belirtiler ne denli şiddetliyse, tiroit kan testi sonuçları da o denli anormaldir. Hipertiroidi bulunan kişilerin çoğunda TT4 (total) değerleri yaklaşık 190 nmol/l TT3 (total), FT4 (serbest) 40 pmol/l, FT3 (serbest) ise 12 pmol/l olacaktır. Bununla birlikte, FT4 ölçümünde çok daha yüksek (100 pmol/l ya da 7.7 ng/dl değerinin üzerinde) değerler kaydedilebilir. Hipertiroidinin kalpte atriyal fibrilasyona bağlı ritim bozuklukları gibi ciddi sorunlara yol açabileceği yaşlı hastalarda, tiroit hormonu değerlerinde pek az bir yükselme olabilir. Ender bazı istisnalar dışında bütün hipertiroidili hastalarda kandaki TSH düzeyi ölçülemeyecek kadar düşüktür.

Hipotiroidi
Hipotiroidili hastalarda tipik belirtiler geliştiği zaman FT4 ve TT4 düzeyleri çok düşer ve genellikle FT4 5 pmol/l (0.38 ng/dl), TT4 ise 20 nmol/l (1.5 mikrog/dl) düzeyinin altına iner, kandaki TSH düzeyi de 30 mÜ/l düzeyinin üzerine çıkar. Çok seyrek olarak hipotiroidinin nedeni tiroit bezindeki bir hastalık değil, hipofiz bezindeki bir hastalıktır ve bu durumda FT4 ve TT4 değerleri düşükkken TSH değeri de normal ya da düşük çıkacaktır.

Görünüşte belirti vermeyen ya da hafif hipotiroidide (bk. s. 26) FT4 ve TT4 değerleri normal değerlerin alt sınırında yer alır (FT4 11 pmol/l ya da 0.85 ng/dl ve TT4 65 nmol/l ya da 5 mikrog/dl) ve genellikle kandaki TSH değeri 5-10 mÜ/l düzeyindedir.

Hipotiroididen kuşkulanılan kişilerde genellikle T3 değeri araştırılmaz.




TİROİT KAN TESTLERİ TEK BAŞINA YORUMLANMAMALIDIR. DOĞRU BİR TIBBİ BAKIM UYGULANABİLMESİ İÇİN BELİRTİLERİN VE KLİNİK MUAYENENİN DE DİKKATLE DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİR.



UYGUN TİROKSİN DOZUNUN BELİRLENMESİ

Genellikle doktorunuz ya da tiroit uzmanı size FT4 ve TT4 değerlerini normalin üst sınırına yükseltecek ve kandaki TSH düzeyini normalin alt sınırına indirecek bir tiroksin dozu uygulayacaktır. Genellikle FT4 değeri 24 pmol/l (1.86 ng/dl) ya da TT4 değeri 140 nmol/l (10.87 mikrog/dl), TSH değeri ise 0.2 mÜ/l olacaktır. Bazı hastalar FT4 değeri 30 pmol/l’ye (2.3 ng/dl) ya da TT4 değeri 170 nmol/l (13 mikrog/dl) düzeyine çıkmadan ve TSH değeri saptanabilir düzeyin altına inmeden kendilerini iyi hissedemez. Bu durumda hipertiroidiye neden olmamak için kandaki T3 değerinin tamamen normal olduğundan emin olmak gerekir.

Tiroksinin düzenli olarak alınmadığı, kan testi sonuçlarında açıkça görülebilir.


HASTALIKLARIN TİROİT KAN TESTLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Zatürree (pnömoni) ya da kalp krizi gibi ani hastalıklar ya da romatoid artrit ya da depresyon gibi uzun süreli hastalıklar tiroit kan testlerinin sonuçlarını etkileyerek hipertiroidi ya da hipotiroidi izlenimi verebilir. Uzmana sevk edidikten ve çeşitli incelemeler yapıldıktan sonra kişide aslında bir tiroit hastalığı olmadığının anlaşılması mümkündür.



ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Tiroit kan testlerinde normal yayılım aralıkları laboratuvardan laboratuvara değişir.
  • Genellikle belirtiler ne denli şiddetliyse tiroit kan testleri de o denli anormal çıkar.
  • Tiroit kan testleri tek başına yorumlanmamalıdır.
 
Hipotiroidi


Tiroksin (T4) hormonu düzeyi ve tiroit uyarıcı hormon (TSH) düzeyi normal olan bazı hastalar halsizlik, kilo alma ve depresif ruh hali gibi...


Kan testlerinin normal sonuç verdiği “hipotiroidi”

Tiroksin (T4) hormonu düzeyi ve tiroit uyarıcı hormon (TSH) düzeyi normal olan bazı hastalar halsizlik, kilo alma ve depresif ruh hali gibi belirtilerinin tiroit bezinin az çalışmasına bağlı olduğuna inanır. Bu gibi yanlış kanıların yerleşmesinde gazetelerde ve dergilerde çıkan çok sayıda makalenin ve internette verilen yanlış bilgilerin önemli bir rolü vardır. Ne yazık ki sayıları az da olsa bazı doktorlar kan testlerinin normal olmasına karşın, hatta bazen kan testi yapma gereği bile duymadan hipotiroidi tanısı koyup tedavi uygulayabiliyor. Genellikle bu gibi doktorların tiroit hastalıklarıyla ilgili hiçbir eğitimleri yoktur ve çoğunun amacı bu uygulamalardan maddi çıkar sağlamaktır. Aşağıda, tiroit hormonu tedavisinden yarar göreceğine inanan hastaların sıkça sorduğu soruları ve yanıtlarını incelerseniz, kandaki T4 ve TSH düzeyleri normalken tiroit bezinin az çalışmasının mümkün olmadığına ikna olacağınızı umuyoruz.

“Ama bende tiroit bezimin az çalıştığını gösteren belirtiler var...”
Tiroit bezinin az çalışması durumunda görülen belirtiler özgül belirtiler değildir. Bir başka deyişle, başka sorunları olan hastalarda da benzeri belirtiler görülebilir. Örneğin, orta yaşlı kadınların çoğunda kilo alma sorunu vardır ve bu çabuk yorulmaya neden olabilir. Menopoz da aynı sonucu doğurabilir. Ayrıca yorgunluğun nedeni evde ve işteki stres de olabilir. Çoğumuz zaman zaman depresif bir ruh haline girebiliriz. Ayrıca son zamanlarda geçirilmiş bir virüs hastalığı da uzun süre halsizliğe neden olabilir. Tiroit testleri normalse, tiroit bezinin az çalıştığı konusunda ısrar etmenin hiçbir anlamı yoktur. Bunu yerine, başka tanılar üzerinde durmak, yaşam biçiminde belli değişiklikler yapmak ya da evdeki veya işteki güçlükleri ele almak gerekir.

“Benim için hangi tiroksin düzeyinin normal olduğunu nereden biliyorsunuz?”
Laboratuvardan laboratuvara küçük bazı farklar olmakla birlikte, benim çalıştığım hastanede kandaki serbest tiroksin (FT4) için normal referans değerleri litrede 10-25 pikomol’dür (pmol/l, ya da 0.77-1.94 ng/dl). Sizin serbest T4 değeriniz 14 pmol/l (1.08 ng/dl) çıkarsa, bunun 20 pmol/l (1.55 ng/dl) olması gerekmiyor mu diye sorabilir ve bu durumda da belirtilerinizi gidermek için size T4 verilmesi gerekip gerekmediğini merak edebilirsiniz. Bu sorunun yanıtını hipofiz hormonunuz, yani TSH verecektir. Sağlıklı bir kişide kandaki T4 düzeyi sabittir ve günden güne, aydan aya, yıldan yıla değişmez. Bu düzeydeki herhangi bir düşüş hipofiz bezi tarafından hemen fark edilir ve tiroidin daha fazla T4 üreterek kandaki eski düzeyi sağlaması için hipofiz bezi TSH üretimini artırır. Normalde 20 pmol/l (1.55 ng/dl) olan serbest T4 düzeyi, normal sınırlar içinde kalmakla birlikte 14 pmol/l (1.08 ng/dl) düzeyine düştüyse, kandaki TSH düzeyi anormal ölçüde yükselecektir ve bu kişiye tiroksin tedavisi uygulamayı düşünmek gerektiğini gösterecektir. Kandaki serbest T4 düzeyinin 14 pmol/l (1.08 ng/dl) olmasına karşın TSH düzeyi normalse, bu, serbest T4 düzeyinin sizin için uygun ve gerçekte doğduğunuz günden beri bu değerde olduğunu gösterir.

Bununla birlikte doktorlar, örneğin 10 pmol/l (0.77 ng/dl) gibi normal düşük bir serbest T4 değerine 3.2 mÜ/l gibi normalin üst sınırına yakın (3.5 mÜ/l’ye kadar değerler normal kabul edilir) bir TSH değerinin eşlik etmesi durumunda, bu tablodan kuşkulanacaktır. Çünkü bu durum, özellikle kanınızda tiroide karşı antikorlar da varsa, sizde bir otoimmün tiroit hastalığı olabileceğini gösterir. Çoğu doktor, tedaviye dramatik bir yanıt alınmasını beklememekle birlikte, gelecekte daha ağır bir hipotiroidinin başlamasını önlemek için size tiroksin verecektir.


“Kan testleri normal çıkan bazı kişiler tiroit hormonu kullanırken neden kendilerini daha iyi hisseder?”


Araştırmalar gerçek ilaç aldıklarını sanan, oysa herhangi bir ilaç içermeyen ve plasebo denilen sahte ilaçların verildiği kişilerin yüzde 20’sinin hastalıkları ne olursa olsun kendilerini daha iyi hissettiklerini gösteriyor. Bu “plasebo etkisi” birkaç hafta, hatta birkaç ay sürdükten sonra azalarak yok olur. Tiroit testlerinizin normal çıkmasına karşın tiroidinizin az çalıştığına inanıyorsanız, tiroksin kullanırken kendinizi iyi hissederseniz, bunun nedeni size istediğiniz ilacı yazan “sempatik” bir doktorla kurduğunuz olumlu ilişki olabilir. Benzer durumdaki hastalara birkaç hafta boyunca, hangisini aldıklarını bilmeden plasebo ya da tiroksin verildiğinde, aradaki farkı söyleyemedikleri görüldü. Bir başka deyişle, kan testleri normal olmasına karşın halsizlik ve kilo alma gibi belirtiler nedeniyle tiroit bezlerinin az çalıştığına inanan kişilerin tiroksin tedavisinden sağladıkları yarar, ilaç içermeyen sahte tabletlerin sağladığı yarardan fazla değildir.

“Kendimi daha iyi hissedeceksem, tiroit hormonu almamın sakıncası ne?”
Günde 50 ile 75 mikrogram dozunda tiroksin almanın hastaların çoğu açısından herhangi bir sakıncası yoktur. Ancak “plasebo etkisi” zamanla yok oldukça, giderek dozu artırma gereği duyabilirsiniz; bu da tiroidin fazla çalışmasında görülene benzer belirtilerin ortaya çıkmasına yol açar. Özellikle hayvandan elde edilmiş tiroit özünde olduğu gibi, tiroksin ve triiyodotironini birlikte kullanıyorsanız bu olasılık daha da artar. Kısa dönemde belki biraz kilo kaybettiğiniz ve bol enerjiyle dolduğunuz için çok memnun olabilirsiniz, ama uzun dönemde kişinin zorla geliştirdiği hipertiroidi giderek kemik erimesine (osteoporoz) ve kırık olasılığının artmasına, kalpte ritim düzensizliklerine (atriyal fibrilasyon), kalp yetersizliğine, inmeye, hatta ölüme yol açabilir.

“Tanıdığım bazı hastalar benimkine benzer belirtiler nedeniyle tiroit hormonu ve steroid kullanıyor”
Böbreklerin üzerinde yer alan böbreküstü bezleri yeterince kortizol (hidrokortizon) üretmeyince Addison hastalığı görülür. Zaman zaman bu hastalık otoimmün hastalığın yol açtığı gerçek hipotiroidi bulunan kişilerde de gelişebilir. Bununla birlikte tiroit bezinin az çalıştığını düşündüren belirtileri olan, ancak tiroit kan testleri yapılmayan ya da normal sonuç veren kişilere bir doktorun tiroit hormonu, bunun yanında bir de steroid vermesini haklı gösterecek hiçbir gerekçe olamaz. Gerekli testleri yapmaksızın böbreküstü bezlerinin iyi çalışmadığı inancıyla steroid tedavisi uygulamak ağır bir hekim hatasıdır.


ÖNEMLİ NOKTALAR
  • T4 ve TSH güvenilir ölçümlerdir ve bunları birlikte değerlendiren doktor hipotiroidi olup olmadığına karar verebilir.
  • Kandaki T4 ve TSH düzeyleri açıkça normalse tiroit bezinin az çalışması söz konusu olamaz.
  • Kan testleriyle doğrulanmadıkça tiroit hormonu tedavisi asla başlatılmamalıdır.
 
Geri
Top