Osmanlı öncesi dönemi gayriislami devir olan başlıca Asya Hunları, Avrupa Hunları, Tabgaçlar, Asya Avarları, Göktürkler, Uygurlar ve Karahanlılar ile İslami Selçuklu devri Devletleri başlıca Gazneliler, Büyük Selçuklular, Irak Selçukluları, Türkiye Selçukluları, Harizmşahlar ile genellikle Osmanlılar ile çağdaş Anadolu Beyliklerini ihtiva eder.
Türk Hükümdarı
Eski Türk toplumunun sosyopolitik yapısı üzerinde çalışanlar; aile,soy,sop şeklindeki örgütlenmelerin ailevi; boy, uz, il şeklindeki örgütlenmelerin siyasi olduğunu ileri sürmüşlerdir.Eski Türklerde siyasi nitelikteki oymak,siyasi-idari otoriteyi elinde tutan bir beyin otoritesi altında örgütlenmiş ve oymakların birleşmeleriyle de boy(ulus) oluşmuştur.Her boyun bir boy beyi bulunmaktadır.Boyların birleşmeleri ile il (devlet) örgütlenmiştir. Böylece en geniş örgütlenme olan il federatif bir yapıda belirmektedir.Eski Türk Devletlerinde görülen kuvvetli ademi merkeziyetçilik,aslında devletin ülkesinin iktidarı elinde tutan hanedanın mülkü sayılması ve ülkenin aile bireyleri arasında “ülüş” sisteminin gereği olark dağıtılmasından kaynaklanmaktadır.Türk Kağanları egemenlik hakkını doğrudan doğruya tanrıdan almışlardır.Ama Göktanrı hükmetme hakkını bir aileye vermiştir.Hakan ailesinin bütün erkekleri hükümdar olma hakkına sahiptirler.Bu anlayıştan dolayı eski Türk Devletlerinde hakanlar ülkelerini kardeşleri ve oğulları arasında bölüştürmüşlerdir.Bu sistem Türkler müslüman olduktan sonrada kullanılmıştır.Göktanrının hükümdar ailesine tanıdığı hükmetme hakkı sülalenin kanuni meşruiyetini sağlar.Batı Dünyasında “kharizma” sözü ile ifade edilen ferdi kabiliyet ve üstünlük inancı sağlar.
Bu yapıya boylar konfederasyonu da diyebiliriz.boy beyleri hakana tabidir.Hakanın kardeşi veya oğlu “Yabgu” sıfatı ile bir bölge veya boy beyleri üzerinde en yüksek memur olarak bulunur.Boy beyleri ve yabgular aslında hakanlığa bağlıdırlar ancak geniş yetkilere sahiptirler.
Eski Türklerde hükümdar ünvanlarının tarihçesi
Bu ünvanların Moğol veya Tunguz menşeli olduğu hakkında iddialar söz konusudur.Ancak “han” deyiminin il ile birlikte 3. Asırdan itbaren Türklerce bilindiği, hatta muhtemelen il han tabirinin M.Ö. Asya Hunlarında bulunduğu,Avrupa Hun Hükümdarı Atilla’nın hanımının adındanda “han” sözünün mevcut olduğu bildirilmiştir.Kağan tabirinin Batı Hunlarında,Akhunlarda,Tabgaçlarda,M.Ö.1.yyda Asya Huh Devletinde kullanıldığı ve M.Ö.1.yy da Asya Hun Devletinde kullanıldığı ve M.Ö.293 yılına ait Paikuli’deki Sasani kitabesinde bir Hun reisinin “hakan” ünvanı taşıdığı ileri sürülmüştür.
Aslında Türk göçebe devletinin başında Kağan bulunurdu ve akrabalarını han rütbesiyle kendisine bağlı oymakların başına yönetici olarak tayin ederdi.Fakat zamanla han ünvanını almış “imparator, şah, sultan” karşılığında hükümdarlar için kullanılmaya başlanmıştır.Örneğin önceleri bir kabile reisi olan Timuçin Moğol imparatorluğunu kurup başına geçtiği zaman han ünvanını almış ve o tarihten sonra Cengiz Han adıyla anılır olmuş.
Harizmşahlar’ın ordu teşkilatında emir muadili bir rütbe oluşturan hanın Dede Korkut Hikayelerinde bey karşılığında kullanıldığı görülmektedir.Yine Anadolu’nun doğu ve güneydoğusundaki özel statülü birimlerin hakimleri ile Safeviler döneminde İrandaki taşra yöneticilerine “bey, paşa” anlamında han denmekte idi.Göktürkler’de de zaman zaman kağan yerine kullanılmıştır.Aynı zamanda Delhi Sultanlığından beri hindistan müslümanları arasında soylulk ünvanıdır.Osmanlı padişahları içinde de ilk defa 1. Murat tarafından olmak üzere kullanılmıştır.Hatta bazı devletler Hanlık adı ile anılmıştır.
Kağan unvanı mutlak ve evrensel bir niteliğe sahiptir.Bu ünvanın Proto-moğollar’da kullanılışı kaan şeklindedir.İlk defa Arap müelliflerinin Türk,Moğol,Çin Hükümdarları için kullandıkları hakan ünvanı kağanın Arapçalaşmış şeklidir ve İslamiyetinkabulünden sonra Türkler arasında da yaygınlaşmıştır.
Hükümdarlık Belgeleri
Otağ (Hakan çadırı):Otağı yıkmak hükümdarlığa nihayet vermek manasına geldiği gibi,hakanın belki de hiç uğramadığı uzak köşelerde bu tahtlı sarayların mevcudiyeti bölgenin himaye altında olduğunu belgeler ve emniyeti garanti eder.
Örgin(taht) altındandı.Hükümdara mahsus olup,kanat eliglerine, küçük kağanlara,şadlarave diğer yüksek idare adamlarına devleti temsilen resmen hakan tarafından verilen tuğlar ;Göktürk,Uygur,Türgiş ve ihtimal Karluk devletlerinde tepesine altın bir kuşbaşı takılmak sureti ile belirlenirdi.Köbürge (davul) hakimiyet belgesi idi.Kotuz(Sorguç),hükümranlık sembolü olarak börke takılan küçük bir tutam yabani sığır ya da at kılı idi.
Tuğ,Bayrak,küs,tabel:Türklere göre “Bayraksız otağ,otağsız da bayrak olmaz”.Bayrak kökünü dinden ve sihirden alan bir bağımsızlık sembolüdür.Bu terimler özellikle Divan-ı Lugat’ül –Türk’e baktığımızda aynı anlamda kullanılıyordu.Türk hakanının yedi ve dokuz tuğu vardı.İnanışa gre yer ve gök yedi kattı ve diğer bir inanışa göre dokuz kattı.
Davul da tuğu tamamlayan bir alamettir.Savaştan ve büyük törenlerden önce Hanlık otağı kurulur,tuğ dikilir.Davul vurulmaya başlanır.
Hükümdarın maiyyeti
Kağanların maiyyetinde bulunan ileri gelen memurlara,müşavirlere,ve komutanlara (şadlara)buyruk deniliyordu.
Sarayda bulunan başlıca görevliler şunlardıamgacılar (kağanın altın damgasından sorumlu),danışmanlar,hazinedarlar,elçiler,davetçiler,kılavuzlar,saray tabipleri,falcı ve müneccimler,kapıcılar,işçiler,sanatkarlar...
Hükümdarın yaşantısı ve Saray gelenekleri
Bu dönemde hakan sarayı ve otağı herkesin serbestçe girip çıkabileceği yer değildi.Saraya gelebilecekler,kanun ve törelerle tesbit edilmiştşir.Türkler görülmesi ve girilmesi yasak bölgelere korıg derlerdi.Türklerde hakanların büyük bir zamanı seferde geçtiği için harem dairesinin de beraber götürülmesi adetti.Savaşlar çok defa akın için değil ülkelere yerleşmek ve oturmak gayesi ile yapılırdı.Bu sebeple çoğu zaman askerlerin aileleri de orduyu takip ederdi.Baş-Hatun resmi törenlerde hakanın yanında bulunurdu.Ayrıca muhtelif sınıflara ayrılmış pek çokta cariye vardı.Hatta Bayan-Çur Kağan gibi,Uygur Hakanlarının Çin İmparatorunun öz kızı olan hatunları vardı ancak,başhatunun Türk soylularından birisinin kızı olması şarttı.
Türk Hükümdarı
Eski Türk toplumunun sosyopolitik yapısı üzerinde çalışanlar; aile,soy,sop şeklindeki örgütlenmelerin ailevi; boy, uz, il şeklindeki örgütlenmelerin siyasi olduğunu ileri sürmüşlerdir.Eski Türklerde siyasi nitelikteki oymak,siyasi-idari otoriteyi elinde tutan bir beyin otoritesi altında örgütlenmiş ve oymakların birleşmeleriyle de boy(ulus) oluşmuştur.Her boyun bir boy beyi bulunmaktadır.Boyların birleşmeleri ile il (devlet) örgütlenmiştir. Böylece en geniş örgütlenme olan il federatif bir yapıda belirmektedir.Eski Türk Devletlerinde görülen kuvvetli ademi merkeziyetçilik,aslında devletin ülkesinin iktidarı elinde tutan hanedanın mülkü sayılması ve ülkenin aile bireyleri arasında “ülüş” sisteminin gereği olark dağıtılmasından kaynaklanmaktadır.Türk Kağanları egemenlik hakkını doğrudan doğruya tanrıdan almışlardır.Ama Göktanrı hükmetme hakkını bir aileye vermiştir.Hakan ailesinin bütün erkekleri hükümdar olma hakkına sahiptirler.Bu anlayıştan dolayı eski Türk Devletlerinde hakanlar ülkelerini kardeşleri ve oğulları arasında bölüştürmüşlerdir.Bu sistem Türkler müslüman olduktan sonrada kullanılmıştır.Göktanrının hükümdar ailesine tanıdığı hükmetme hakkı sülalenin kanuni meşruiyetini sağlar.Batı Dünyasında “kharizma” sözü ile ifade edilen ferdi kabiliyet ve üstünlük inancı sağlar.
Bu yapıya boylar konfederasyonu da diyebiliriz.boy beyleri hakana tabidir.Hakanın kardeşi veya oğlu “Yabgu” sıfatı ile bir bölge veya boy beyleri üzerinde en yüksek memur olarak bulunur.Boy beyleri ve yabgular aslında hakanlığa bağlıdırlar ancak geniş yetkilere sahiptirler.
Eski Türklerde hükümdar ünvanlarının tarihçesi
Bu ünvanların Moğol veya Tunguz menşeli olduğu hakkında iddialar söz konusudur.Ancak “han” deyiminin il ile birlikte 3. Asırdan itbaren Türklerce bilindiği, hatta muhtemelen il han tabirinin M.Ö. Asya Hunlarında bulunduğu,Avrupa Hun Hükümdarı Atilla’nın hanımının adındanda “han” sözünün mevcut olduğu bildirilmiştir.Kağan tabirinin Batı Hunlarında,Akhunlarda,Tabgaçlarda,M.Ö.1.yyda Asya Huh Devletinde kullanıldığı ve M.Ö.1.yy da Asya Hun Devletinde kullanıldığı ve M.Ö.293 yılına ait Paikuli’deki Sasani kitabesinde bir Hun reisinin “hakan” ünvanı taşıdığı ileri sürülmüştür.
Aslında Türk göçebe devletinin başında Kağan bulunurdu ve akrabalarını han rütbesiyle kendisine bağlı oymakların başına yönetici olarak tayin ederdi.Fakat zamanla han ünvanını almış “imparator, şah, sultan” karşılığında hükümdarlar için kullanılmaya başlanmıştır.Örneğin önceleri bir kabile reisi olan Timuçin Moğol imparatorluğunu kurup başına geçtiği zaman han ünvanını almış ve o tarihten sonra Cengiz Han adıyla anılır olmuş.
Harizmşahlar’ın ordu teşkilatında emir muadili bir rütbe oluşturan hanın Dede Korkut Hikayelerinde bey karşılığında kullanıldığı görülmektedir.Yine Anadolu’nun doğu ve güneydoğusundaki özel statülü birimlerin hakimleri ile Safeviler döneminde İrandaki taşra yöneticilerine “bey, paşa” anlamında han denmekte idi.Göktürkler’de de zaman zaman kağan yerine kullanılmıştır.Aynı zamanda Delhi Sultanlığından beri hindistan müslümanları arasında soylulk ünvanıdır.Osmanlı padişahları içinde de ilk defa 1. Murat tarafından olmak üzere kullanılmıştır.Hatta bazı devletler Hanlık adı ile anılmıştır.
Kağan unvanı mutlak ve evrensel bir niteliğe sahiptir.Bu ünvanın Proto-moğollar’da kullanılışı kaan şeklindedir.İlk defa Arap müelliflerinin Türk,Moğol,Çin Hükümdarları için kullandıkları hakan ünvanı kağanın Arapçalaşmış şeklidir ve İslamiyetinkabulünden sonra Türkler arasında da yaygınlaşmıştır.
Hükümdarlık Belgeleri
Otağ (Hakan çadırı):Otağı yıkmak hükümdarlığa nihayet vermek manasına geldiği gibi,hakanın belki de hiç uğramadığı uzak köşelerde bu tahtlı sarayların mevcudiyeti bölgenin himaye altında olduğunu belgeler ve emniyeti garanti eder.
Örgin(taht) altındandı.Hükümdara mahsus olup,kanat eliglerine, küçük kağanlara,şadlarave diğer yüksek idare adamlarına devleti temsilen resmen hakan tarafından verilen tuğlar ;Göktürk,Uygur,Türgiş ve ihtimal Karluk devletlerinde tepesine altın bir kuşbaşı takılmak sureti ile belirlenirdi.Köbürge (davul) hakimiyet belgesi idi.Kotuz(Sorguç),hükümranlık sembolü olarak börke takılan küçük bir tutam yabani sığır ya da at kılı idi.
Tuğ,Bayrak,küs,tabel:Türklere göre “Bayraksız otağ,otağsız da bayrak olmaz”.Bayrak kökünü dinden ve sihirden alan bir bağımsızlık sembolüdür.Bu terimler özellikle Divan-ı Lugat’ül –Türk’e baktığımızda aynı anlamda kullanılıyordu.Türk hakanının yedi ve dokuz tuğu vardı.İnanışa gre yer ve gök yedi kattı ve diğer bir inanışa göre dokuz kattı.
Davul da tuğu tamamlayan bir alamettir.Savaştan ve büyük törenlerden önce Hanlık otağı kurulur,tuğ dikilir.Davul vurulmaya başlanır.
Hükümdarın maiyyeti
Kağanların maiyyetinde bulunan ileri gelen memurlara,müşavirlere,ve komutanlara (şadlara)buyruk deniliyordu.
Sarayda bulunan başlıca görevliler şunlardıamgacılar (kağanın altın damgasından sorumlu),danışmanlar,hazinedarlar,elçiler,davetçiler,kılavuzlar,saray tabipleri,falcı ve müneccimler,kapıcılar,işçiler,sanatkarlar...
Hükümdarın yaşantısı ve Saray gelenekleri
Bu dönemde hakan sarayı ve otağı herkesin serbestçe girip çıkabileceği yer değildi.Saraya gelebilecekler,kanun ve törelerle tesbit edilmiştşir.Türkler görülmesi ve girilmesi yasak bölgelere korıg derlerdi.Türklerde hakanların büyük bir zamanı seferde geçtiği için harem dairesinin de beraber götürülmesi adetti.Savaşlar çok defa akın için değil ülkelere yerleşmek ve oturmak gayesi ile yapılırdı.Bu sebeple çoğu zaman askerlerin aileleri de orduyu takip ederdi.Baş-Hatun resmi törenlerde hakanın yanında bulunurdu.Ayrıca muhtelif sınıflara ayrılmış pek çokta cariye vardı.Hatta Bayan-Çur Kağan gibi,Uygur Hakanlarının Çin İmparatorunun öz kızı olan hatunları vardı ancak,başhatunun Türk soylularından birisinin kızı olması şarttı.