DOĞAN ÖZLEM
Gerek ürettiği özgün yapıtlarla gerekse yapnğı çevirilerle kıta felsefesinin, özellikle de yorumbilgisinin bu topraklarda dar bir çevre dışında da tanınmasına öncülük eden felsefecimiz.
Doğan Özlem'in genel felsefe anlayışı "felsefece yorumbilgisi" ya da anlamayı anlamak çabasını sonuna dek götürülmesi olarak adlandırılabilir. Nitekim felsefi duruşunu biçimlendiren üzerinde yürüdüğü yol da "bilim" ve "tarih" kavramlarının yorumbilgisi açısından derinlemesine soruşturulup kuşatılmasından geçmektedir. Özlem'in yapıtlarında kendisine konu edindiği ana izlek, manak- bilgi-bilim-tasih-kültür ilişkisi ile bunların birbirleriyle olan çok yönlü ilişkilerinin oluşturduğu "anlam yumağı"dır. Özlem, Anglosakson dünyasının çözümleyici felsefesinin ortaya koyduğu "doğa" ve "bilim" odakli olgucu yönelimli "doğa bilimleri felsefesi"nin karşısında, Kara Avrupası'nın kıta felsefesince arka çıktığı "insan" ve "yaşam" odaklı "kültür ya da tin bilimleri felsefesi"nden yana açıkça tavır almaktadır. Özlem'in yorumbilgisine yaklaşımda savunduğu Diltheyci çizgi bağlamında kendi içinde tutarlı bir tavır koymayı barındırır. Sözgelimi Heideggerci, Gadamerci, Derridacı yorumbilgisel yaklaşımlara karşı eleştirel ve mesafeli olunmasını salık verir.
Özlem 'e göre felsefi yorumbilgisinin temellerini atan ve ona en uygun çerçeveyi çizen düşünürler Schleiermacher ile Dilthey ' dır. Heidegger yorumbilgisel kalıtı keyfine göre yorumlayarak yorumbilgisini kendi felsefesine uyarlamıştır. Oysa ki yorumbilgisi herhangi bir felsefeye uyarlanamaz; o, bunun tersine felsefelerin neliği üzerine de gerçekleştirilen bir yorumlama etkinliğinin öğretisi, bu yönüyle de bir anlamda "felsefenin felsefesi"dir. Başka bir deyişle, yorumbilgisi üst felsefece bir konumu ya da duruşu da içinde barındırır.
Yine Heidegger 'in öğrencisi olan Gadamer de, her ne kadar XX. yüzyılda yorumbilgisinin almanca konuşulan ülkelerin dışında da tanınmasına öncülük ettiyse de, yorumbilgisini ana yolundan çıkararak onu bir tür doğruluk ya da hakikat öğretisine dönüştürme çabası içine girmiştir. Nitekim başyapıtının adı da (Doğruluk ve Yöntem) onun bu niyetini açıkça ele verir. Öte yanda, yapı sökümcülüğü ile yorumbilgisi arasındaki çetrefıl ilişki üzerine söylenecek çok şey olmakla birlikte, Derrida 'nın da yorumbilgisine bir amaç olarak değil de bir araç olarak yaklaştığı açıktır.
Doğan Özlem 'e göre, tarihsel olarak düşünüldüğünde her şeyden önce bir yorumlama yordamı ya da sanatı olarak upuzun bir geçmişe sahip olan yorumbilgisi, önce Schleiermacher (1768-1834), ardından Dilthey (1833-1911) tarafından işlenerek, yeniden ve derinlemesine ele alınarak bir felsefeye dönüştürülmüştür.
Özellikle Dilthey 'ın yorumbilgisini felsefeye katma, daha doğrusu felsefeyi yorumbilgisel kılma çabaları, olgucu/doğabilimci bilim anlayışının egemenliği karşısında insana, tarihe ve kültüre yönelen bilimlerin; tin bilimlerinin özerkliğini ya da bağımsızlığını tanıtlamaya yönelik olmuştur.
Özlem, savunduğu Diltheycı çizgide yorumbilgisinden üç şey anlaşılması gerektiğini bildirir:
(ı) binyılların yorum sanatı, yöntemi ve tekniği;
(u) bu sanat, yöntem ve tekniğe ışık tutan bir yorum öğretisi;
(ııı) bu yorum öğretisini temellendiren bir felsefe.
Özlem'e göre bu noktada tartışılması gereken asıl sorun yorumbilgisinin üçüncü görünümü, onun "felsefe" olmak bakımından neliği üzerinedir.
Ana işlevi olan "anlamayı anlamak" çabasını sürdürürken felsefeyi ve "felsefeler"i de anlamayı amaçlayan yorumbilgisi, bu yönüyle "felsefenin felsefesi" görünümüne sahiptir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki enson anlamda "felsefenin felsefesi" de yine bir "felsefe"dir. Özlem içinse yorumbilgisi son çözümlemede bir felsefe olmaktan çok bir felsefe yapma tarzıdır. buna göre yorumbilgisi de diğer felsefe yapma tarzları gibi bir "felsefe yapma tarzı" ve en önemlisi bir "felsefı eleştiri tarzı" olarak görülmelidir.
Özlem ayrıca tanrıbilimsel yorumbilgisi ile felsefece yorumbilgisi arasında sınırları koyuca çizilmiş kesin bir ayrıma giderek, tanrıbilimsel yorumbilgisinin dinsel dogmalar nezdinde gerçekleştirilen bir yorumlama etkinliği olduğunu, bundan öteye geçmesinin de olanaklı olmadığını kesin bir dille vurgular. Ancak bu sınırlar içerisinde dahi tanrıbilimsel yorumbilgisinin (Martin Luther örneğinde olduğu üzere) olumlu işlevler yüklenebilmesi mümkündür; çünkü her şey bir yana yoruma gereksinim duyulduğu yerde artık kimi şeylerden pek emin olunamadığını, hatta bunlardan kuşkulanıldığını, bir şeylere karşı çıkmanın gerekli hale geldiğini rahatlıkla düşünebiliriz.
Son çözümlemede, Özlem'in anladığı biçimiyle yorumbilgisel etkinlik, insan eli ve düşüncesinden çıkmış olan her şeyi anlamak ve yorumlamak gibi yüce bir görevi yerine getirmekle yükümlüdür,
Bu bağlamda yorumbilgisel bilinç de tarihin ve kültürün insan ürünü olduğunun, insanın kendi ütünü olan ve yine insan eliyle sürekli değişime uğratılan bu tarih ve kültürün belirleniminde yaşadığının, "insan" olmanın da bundan başka bir şey olmadığının bilincidir