İnsan ve toplum hayatını etkileyen unsurlar arasında inançlar önemli bir yer tutar.Kişiliğin oluşmasında, aile bireyleri arasındaki bağların sağlam bir yapıya oturmasında, toplum üyeleri ile olan ilişkilerin düzenlenmesinde, gelişmesinde ve yürütülmesinde inançların rolü büyüktür.
"Kurban, çeşitli sözlüklerde şöyle tarif edilmiştir. Türk Dili'nin en eski ve değerli sözlüklerinden Divânü Lûgati't-Türk'te (Besim Atalay Ter. C.III, s.10) kurban karşılığı olarak "yağış" kelimesi geçmektedir.
"Yağış, İslam'dan evvel Türkler'in adak için, yahut Tanrılara yakınlık elde etmek için putlara kestikleri kurban"olarak anlamlandırılmıştır. Yine aynı eserde (Besim Atalay Ter. C.I. s.65) ıdhuk/ıduk kelimesi geçmektedir. "Idhuk: Kutlu ve mübarek olan her nesne. Bırakılan her hayvana bu ad verilir. Bu hayvana yük vurulmaz, sütü sağılmaz, yünü kırkılmaz; sahibinin yaptığı bir adak için saklanır."şeklinde tanımlanmıştır.
Ahmet Bican Ercilasun'un başkanlığında bir komisyon tarafından hazırlanan; (Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, s.516-517)de kurban sözcüğü ufak ses değişiklikleriyle; gurban, korban, kurban(dık), kurmandık, kurbanlik şeklinde geçmektedir.
Kamus-ı Türki'de şöyle bir tarif yeralmaktadır:"Fî-sebili'llah kesilen ve Cenab-ı Hakk'a vesile-i takarrüb addolunan koyun vesair eti yenir hayvan"....
Yukarıdaki tanımlardan anlaşılacağı üzere kurban, insanın Allah'a yakınlık elde etmek için adadığı candır...
Gagauzlar'ın kurban ibadeti içinde en dikkate değeri "Allahlık" adını verdikleri kurbandır. Iduk kelimesi ile aynı anlama gelen Allahlık; mal mülk sahibi bir çiftçinin en güzel boğa yavrusunu kurbanlık olarak seçmesi ve kırlara salıvermesidir...
V. Eberhard, Türkler'de insan kurbanının bulunmadığını, bu türlü kurbanın Türkler tarafından yasaklandığını kaydeder...
Ancak Göktürler'de at ile beraber insan kurban edildiğine dair Bizans elçisi Valentin'in, İstemi Kağan'ın cenaze merasimini (yog) anlatırken yaptığı tasvir çok dikkat çekicidir:"Matem günlerinden birinde, dört tane bağlı hun getirdiler (Kağanın) babasının atları ile birlikte bunları ortaya koydular... (Öbür dünyaya) gidip, (kağanın) maiyetine girmelerini emrettiler". Emel
Esin, bu kayıt hakkında, " Köktürkler'de, insan kurban edildiği hakkında tek rivayet" demekte ve "Başka nadir rivayetler şüpheli mahiyettedir ve esasen de ölüm ile bitmemektedir" diye ilave etmektedir.
"İnsan kurbanı ayinlerinin sıkı sıkıya tarım kültürüyle bağlı olduğu" tespitinden hareketle, eski Türk toplumunda insan kurbanı olmamasını, Türklerin göçebe hayat tarzını sürdürmelerine bağlayabiliriz...
... Kurban olayında dikkat çeken bir husus da, kurban edilecek hayvanların renkleridir. Bu renler kurban sunulacak Tanrı'nın hüviyetine göre değişmektedir. Genellikle Gökyüzü Tanrıları'na beyaz ve kırmızı renkli hayvanların kurban edilmesi bir gelenektir. Çünkü, beyaz renk dinlerde ve halk arasında saflığın, temizliğin hassasiyetin işaretidir...
Göktürkler'de bir Ata-Mağarası kültünün olduğunu biliyoruz. Göktürk kağanı/kağanları senenin belli zamanlarında devletin ileri gelenleri ve kabilelerin soylularını yanına alarak bu ecdat mağarasına gidiyor ve oraya kurbanlar vererek saygı duruşunda bulunuyorlardı.
Burada bahsedilen ecdat mağarasının Ötüken Yış'ta (Ötüken ormanı) bulunduğunu Ethem Ruhi Fığlalı, Emel Esin'den nakletmektedir.
Yine eski Türk boylarından Sagaylar'da da her üç yılda, bir dağ tepesinde ayin yapıldığını ve kurbanlar kesildiğini Abdülkadir İnan nakletmektedir. Beltir boyunda ise kurban ayinleri, kadın ayağı değmemiş mukaddes bir dağ tepesinde yapılırmış.Ayin yapılan bu yer daha sonra kayın ağaçları ile ağaçlandırılırmış. Bu ayin yapılan yere "Tigir Tayıcan /Tanrı'ya kurbankesilen dağ" denmektedir.
Karluklular'ın mukaddes bildikleri, dibinde anlaşmazlıklarını hallettikleri ve kurban kestikleri yeşil bir taş vardır.
Eski Türk dininin izlerini, buna paralel olarak sunak yerlerini bugün Anadolu'nun bazı yerlerinde takip edebiliyoruz. İlk dönemlerde ecdat mağaraları, kutsal yeşil taşlar ve kadın ayağı değmemiş dağlarda bulunan sunak yerleri günümüzde adak kurbanlarına bağlı olarak bazı evliya tekkeleri çevresinde yaşama alanı bulmuşlardır. Örnek olarak, Çankırı ili, Ilgaz ilçesi Şeyh Yunus köyünde bulunan türbeyi gösterebiliriz. Çocuğu olmayan/durmayan kişiler bu türbeye gelir ve adak adamak suretiyle çocuklarının olacağına/duracağına inanırlar. Her yıl mayıs ayında türbeye kurban kesilir. Yağmur duası da burada yapılır. Yedi yılda bir yedi öküz kurbanı (Büyük dua/Çorbalık) da yine bu köyde yapılmaktadır. Buradan kutsal kişilerin ruhlarına-Eski Türklerdeki Ata ruhlarına- kurban kesildiğini ve sunak yeri olarak da buranın kullanıldığını öğreniyoruz.
Kanlı kurban pratiğinin gerçekleştirilmesinde çeşitli yöntemler uygulanmıştır. Bu yöntemlerin başında hayvanın boğazlanarak kanının akıtılması başta gelir. Aç-susuz bırıkmak, sürüyerek, yakarak öldürmek ve suda boğmak da geçerli yöntemlerdendir...
Eski Türkler'de kurban:
Kanlı kurbanlar
Kanlı kurbanların başında at gelmektedir. Yukarıda da izaha çalıştığımız gibi insanların kurban olarak sundukları, sahip oldukları varlıklarla doğru orantılıdır. Bütün göçebe topluluklarda olduğu gibi Türkler için de at en değerli hayvanlardan birisiydi. Savaşta ve barışta devamlı at üzerinde olan Türkler ayrıca atın etinden ve sütünden de istifade ediyorlardı. Halböyle olunca Tanrı'ya sunulacak en değerli kurban da at olmaktadır.
Manas destanında bir çok yerde at kurbanı geçmektedir: "Manas'ın oğlu Semetey Talas'ta Zülfikâr dağında oturan Bayoğlu Bakay'ı ziyaret eder. Bakay sevinir. Tanrı yoluna atlar kurban eder."
Yine Manas destanında Manas'ın ölümü üzerine yapılan cenaze töreninde at kurbanı öne çıkmaktadır:" Manas öldükten sonra, dokuz gün bekletilir. Doksan kısrak kesilir. Dokuz-kat kumaş halka dağıtılır. Daha sonra aynı cenaze töreninde altmış sayısı rol oynamaya başlar.Altmış gün bekletilir. Altmış kısrak kesilir ve ölü mezara konur. Bu suretle marasim biter". Kurban edilen atlar çeşitli renklerdedir. Bunların başında ak, boz, sarı renkler gelmektedir. Beyaz renkteki kurbanların iyi ruhlara/Tanrılara sunulduğunu daha önce belirtmiştik. Beyaz at kurbanı hakkında Ögel şunları söyler: "Hıtaylar'da beyaz ata binerek, beyaz tilki avlama merasimleri, beyaz atla beyaz öküzün Gök Tanrısı'na kurban edilmesi, bir şehir zaptedildikten sonra, yine beyaz atla koyunların kurbanı, çok eski Türk-Moğol adetlerinin bize gelen akisleridir."
Sarı at kurbanı ile ilgili olarak Ögel şunları nakleder: "Sarı at veya sarı inekle sarı devenin kesilmesi de Türk mitolojisinin motiflerinden biridir. Sarı renkte hayvanların etlerinin daha iyi vasıfta olduğundan mı; yoksa altın gibi sarı renklerin kutsal oluşundan veya soylu tabakayı gösterdiğinden dolayı mı, büyük saygı ziyafetlerinde sarı hayvanların kesildiğini biliyoruz."
Şaman ayinlerindeki at kurbanıyla ilgili olarak da Bilge Seyidoğlu şu bilgileri verir:"Şaman ayinlerinde açık bir renk at kurban edilir. Eti bir merasimle ayine katılanlara dağıtılır. En iyi parça da şamana kalır. Kurban edilmiş atın ruhunun şamanla birlikte gökyüzünde dolaştığına ve üçüncü cennete ulaştığına inanılır."
At kurbanının dışında; sığır, keçi, koç, kuzu ve öküz de Eski Türkler'e göre makbul kurbanlıklardır. Sığır kurbanı yayğın olarak Kazak-Kırgızlar ve Kırğızlar arasında yaygındır.Sığır kurbanının (özellikle öküz) günümüze yansımasını Çankırı ili Ilgaz ilçesi Şeyh Yunus köyünde yapılan ve yedi yılda bir tekrar edilen yedi öküz kurban etme merasimindeizleyebiliyoruz.
Yakutlar'da şaman(oyun)lığa giriş törenlerinde yapılan dualarda; kafasının yarısı kara olan beyaz inek ile kızıl ineğin kurban olarak sunulacağı şaman adayının dilinden anlatılmaktadır.
Eski Türklerdeki kurbanların renkleri hususunda gösterilen hassasiyet, günümüzde kurbanlıkların süslenmesi, kınalanması şeklinde kendini göstermektedir.
Bazı kültlere bağlı olarak kesilen/sunulan kurbanlar:
Şaman-Kam dualarında kurban büyük bir yer tutar. Şamanlığı giriş merasiminde aday şöyle dua eder: "İnsanlara öldürücü hastalıklar gönderen Bourma Lahaytoyon'a, karısı Bouray Malay Hatın'a hizmet edeceğim. Çocukları yaşamıyanların çocuklarına ömür vermelerini dileyerek kafasının yarısı kara olan beyaz ineği kurban sunacağım... Yakut ulusuna kudretli demirciler bahşeden Kıtay Bahşı Toyon'a saygı göstereceğim. Demirci hastalanırsa kızıl inek kesip kurban sunacağım; kurbanın cigerlerini ve böbreklerini demircinin ocağına gömeceğim... İnsanlara akıl hastalığı gönderen Tamık Hatın'a hürmet edeceğim. Onun rızası için dokuz kakum, dokuz sarı sıçan, dokuz kokarca, dokuz güvercin azad edeceğim, kızıl inek kurban edeceğim."
Göktürkler'de dağ ve mara kültü önemli bir yere sahiptir. Mukaddes dağlar ve onların ruhları adına çok muhteşem ayin ve törenler yapılırdı. Dağ âyini Koç ve Beltirler boylarında "Tigir tayan" yani "Gök kurbanı", Sagaylar'da "Tağ tayanı" yani "Dağ kurbanı" şeklinde isimlendirilmiştir.
Tölösler'de büyük dini merasimlerde gökle birlikte kutsal ruhlara bir çok at kurban edilmiştir. ...Göktürkler'de senenin belirli günlerinde ecdat (ata) mağaralarına kurbanlar sunulmaktadır..
"Kurban, çeşitli sözlüklerde şöyle tarif edilmiştir. Türk Dili'nin en eski ve değerli sözlüklerinden Divânü Lûgati't-Türk'te (Besim Atalay Ter. C.III, s.10) kurban karşılığı olarak "yağış" kelimesi geçmektedir.
"Yağış, İslam'dan evvel Türkler'in adak için, yahut Tanrılara yakınlık elde etmek için putlara kestikleri kurban"olarak anlamlandırılmıştır. Yine aynı eserde (Besim Atalay Ter. C.I. s.65) ıdhuk/ıduk kelimesi geçmektedir. "Idhuk: Kutlu ve mübarek olan her nesne. Bırakılan her hayvana bu ad verilir. Bu hayvana yük vurulmaz, sütü sağılmaz, yünü kırkılmaz; sahibinin yaptığı bir adak için saklanır."şeklinde tanımlanmıştır.
Ahmet Bican Ercilasun'un başkanlığında bir komisyon tarafından hazırlanan; (Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, s.516-517)de kurban sözcüğü ufak ses değişiklikleriyle; gurban, korban, kurban(dık), kurmandık, kurbanlik şeklinde geçmektedir.
Kamus-ı Türki'de şöyle bir tarif yeralmaktadır:"Fî-sebili'llah kesilen ve Cenab-ı Hakk'a vesile-i takarrüb addolunan koyun vesair eti yenir hayvan"....
Yukarıdaki tanımlardan anlaşılacağı üzere kurban, insanın Allah'a yakınlık elde etmek için adadığı candır...
Gagauzlar'ın kurban ibadeti içinde en dikkate değeri "Allahlık" adını verdikleri kurbandır. Iduk kelimesi ile aynı anlama gelen Allahlık; mal mülk sahibi bir çiftçinin en güzel boğa yavrusunu kurbanlık olarak seçmesi ve kırlara salıvermesidir...
V. Eberhard, Türkler'de insan kurbanının bulunmadığını, bu türlü kurbanın Türkler tarafından yasaklandığını kaydeder...
Ancak Göktürler'de at ile beraber insan kurban edildiğine dair Bizans elçisi Valentin'in, İstemi Kağan'ın cenaze merasimini (yog) anlatırken yaptığı tasvir çok dikkat çekicidir:"Matem günlerinden birinde, dört tane bağlı hun getirdiler (Kağanın) babasının atları ile birlikte bunları ortaya koydular... (Öbür dünyaya) gidip, (kağanın) maiyetine girmelerini emrettiler". Emel
Esin, bu kayıt hakkında, " Köktürkler'de, insan kurban edildiği hakkında tek rivayet" demekte ve "Başka nadir rivayetler şüpheli mahiyettedir ve esasen de ölüm ile bitmemektedir" diye ilave etmektedir.
"İnsan kurbanı ayinlerinin sıkı sıkıya tarım kültürüyle bağlı olduğu" tespitinden hareketle, eski Türk toplumunda insan kurbanı olmamasını, Türklerin göçebe hayat tarzını sürdürmelerine bağlayabiliriz...
... Kurban olayında dikkat çeken bir husus da, kurban edilecek hayvanların renkleridir. Bu renler kurban sunulacak Tanrı'nın hüviyetine göre değişmektedir. Genellikle Gökyüzü Tanrıları'na beyaz ve kırmızı renkli hayvanların kurban edilmesi bir gelenektir. Çünkü, beyaz renk dinlerde ve halk arasında saflığın, temizliğin hassasiyetin işaretidir...
Göktürkler'de bir Ata-Mağarası kültünün olduğunu biliyoruz. Göktürk kağanı/kağanları senenin belli zamanlarında devletin ileri gelenleri ve kabilelerin soylularını yanına alarak bu ecdat mağarasına gidiyor ve oraya kurbanlar vererek saygı duruşunda bulunuyorlardı.
Burada bahsedilen ecdat mağarasının Ötüken Yış'ta (Ötüken ormanı) bulunduğunu Ethem Ruhi Fığlalı, Emel Esin'den nakletmektedir.
Yine eski Türk boylarından Sagaylar'da da her üç yılda, bir dağ tepesinde ayin yapıldığını ve kurbanlar kesildiğini Abdülkadir İnan nakletmektedir. Beltir boyunda ise kurban ayinleri, kadın ayağı değmemiş mukaddes bir dağ tepesinde yapılırmış.Ayin yapılan bu yer daha sonra kayın ağaçları ile ağaçlandırılırmış. Bu ayin yapılan yere "Tigir Tayıcan /Tanrı'ya kurbankesilen dağ" denmektedir.
Karluklular'ın mukaddes bildikleri, dibinde anlaşmazlıklarını hallettikleri ve kurban kestikleri yeşil bir taş vardır.
Eski Türk dininin izlerini, buna paralel olarak sunak yerlerini bugün Anadolu'nun bazı yerlerinde takip edebiliyoruz. İlk dönemlerde ecdat mağaraları, kutsal yeşil taşlar ve kadın ayağı değmemiş dağlarda bulunan sunak yerleri günümüzde adak kurbanlarına bağlı olarak bazı evliya tekkeleri çevresinde yaşama alanı bulmuşlardır. Örnek olarak, Çankırı ili, Ilgaz ilçesi Şeyh Yunus köyünde bulunan türbeyi gösterebiliriz. Çocuğu olmayan/durmayan kişiler bu türbeye gelir ve adak adamak suretiyle çocuklarının olacağına/duracağına inanırlar. Her yıl mayıs ayında türbeye kurban kesilir. Yağmur duası da burada yapılır. Yedi yılda bir yedi öküz kurbanı (Büyük dua/Çorbalık) da yine bu köyde yapılmaktadır. Buradan kutsal kişilerin ruhlarına-Eski Türklerdeki Ata ruhlarına- kurban kesildiğini ve sunak yeri olarak da buranın kullanıldığını öğreniyoruz.
Kanlı kurban pratiğinin gerçekleştirilmesinde çeşitli yöntemler uygulanmıştır. Bu yöntemlerin başında hayvanın boğazlanarak kanının akıtılması başta gelir. Aç-susuz bırıkmak, sürüyerek, yakarak öldürmek ve suda boğmak da geçerli yöntemlerdendir...
Eski Türkler'de kurban:
Kanlı kurbanlar
Kanlı kurbanların başında at gelmektedir. Yukarıda da izaha çalıştığımız gibi insanların kurban olarak sundukları, sahip oldukları varlıklarla doğru orantılıdır. Bütün göçebe topluluklarda olduğu gibi Türkler için de at en değerli hayvanlardan birisiydi. Savaşta ve barışta devamlı at üzerinde olan Türkler ayrıca atın etinden ve sütünden de istifade ediyorlardı. Halböyle olunca Tanrı'ya sunulacak en değerli kurban da at olmaktadır.
Manas destanında bir çok yerde at kurbanı geçmektedir: "Manas'ın oğlu Semetey Talas'ta Zülfikâr dağında oturan Bayoğlu Bakay'ı ziyaret eder. Bakay sevinir. Tanrı yoluna atlar kurban eder."
Yine Manas destanında Manas'ın ölümü üzerine yapılan cenaze töreninde at kurbanı öne çıkmaktadır:" Manas öldükten sonra, dokuz gün bekletilir. Doksan kısrak kesilir. Dokuz-kat kumaş halka dağıtılır. Daha sonra aynı cenaze töreninde altmış sayısı rol oynamaya başlar.Altmış gün bekletilir. Altmış kısrak kesilir ve ölü mezara konur. Bu suretle marasim biter". Kurban edilen atlar çeşitli renklerdedir. Bunların başında ak, boz, sarı renkler gelmektedir. Beyaz renkteki kurbanların iyi ruhlara/Tanrılara sunulduğunu daha önce belirtmiştik. Beyaz at kurbanı hakkında Ögel şunları söyler: "Hıtaylar'da beyaz ata binerek, beyaz tilki avlama merasimleri, beyaz atla beyaz öküzün Gök Tanrısı'na kurban edilmesi, bir şehir zaptedildikten sonra, yine beyaz atla koyunların kurbanı, çok eski Türk-Moğol adetlerinin bize gelen akisleridir."
Sarı at kurbanı ile ilgili olarak Ögel şunları nakleder: "Sarı at veya sarı inekle sarı devenin kesilmesi de Türk mitolojisinin motiflerinden biridir. Sarı renkte hayvanların etlerinin daha iyi vasıfta olduğundan mı; yoksa altın gibi sarı renklerin kutsal oluşundan veya soylu tabakayı gösterdiğinden dolayı mı, büyük saygı ziyafetlerinde sarı hayvanların kesildiğini biliyoruz."
Şaman ayinlerindeki at kurbanıyla ilgili olarak da Bilge Seyidoğlu şu bilgileri verir:"Şaman ayinlerinde açık bir renk at kurban edilir. Eti bir merasimle ayine katılanlara dağıtılır. En iyi parça da şamana kalır. Kurban edilmiş atın ruhunun şamanla birlikte gökyüzünde dolaştığına ve üçüncü cennete ulaştığına inanılır."
At kurbanının dışında; sığır, keçi, koç, kuzu ve öküz de Eski Türkler'e göre makbul kurbanlıklardır. Sığır kurbanı yayğın olarak Kazak-Kırgızlar ve Kırğızlar arasında yaygındır.Sığır kurbanının (özellikle öküz) günümüze yansımasını Çankırı ili Ilgaz ilçesi Şeyh Yunus köyünde yapılan ve yedi yılda bir tekrar edilen yedi öküz kurban etme merasimindeizleyebiliyoruz.
Yakutlar'da şaman(oyun)lığa giriş törenlerinde yapılan dualarda; kafasının yarısı kara olan beyaz inek ile kızıl ineğin kurban olarak sunulacağı şaman adayının dilinden anlatılmaktadır.
Eski Türklerdeki kurbanların renkleri hususunda gösterilen hassasiyet, günümüzde kurbanlıkların süslenmesi, kınalanması şeklinde kendini göstermektedir.
Bazı kültlere bağlı olarak kesilen/sunulan kurbanlar:
Şaman-Kam dualarında kurban büyük bir yer tutar. Şamanlığı giriş merasiminde aday şöyle dua eder: "İnsanlara öldürücü hastalıklar gönderen Bourma Lahaytoyon'a, karısı Bouray Malay Hatın'a hizmet edeceğim. Çocukları yaşamıyanların çocuklarına ömür vermelerini dileyerek kafasının yarısı kara olan beyaz ineği kurban sunacağım... Yakut ulusuna kudretli demirciler bahşeden Kıtay Bahşı Toyon'a saygı göstereceğim. Demirci hastalanırsa kızıl inek kesip kurban sunacağım; kurbanın cigerlerini ve böbreklerini demircinin ocağına gömeceğim... İnsanlara akıl hastalığı gönderen Tamık Hatın'a hürmet edeceğim. Onun rızası için dokuz kakum, dokuz sarı sıçan, dokuz kokarca, dokuz güvercin azad edeceğim, kızıl inek kurban edeceğim."
Göktürkler'de dağ ve mara kültü önemli bir yere sahiptir. Mukaddes dağlar ve onların ruhları adına çok muhteşem ayin ve törenler yapılırdı. Dağ âyini Koç ve Beltirler boylarında "Tigir tayan" yani "Gök kurbanı", Sagaylar'da "Tağ tayanı" yani "Dağ kurbanı" şeklinde isimlendirilmiştir.
Tölösler'de büyük dini merasimlerde gökle birlikte kutsal ruhlara bir çok at kurban edilmiştir. ...Göktürkler'de senenin belirli günlerinde ecdat (ata) mağaralarına kurbanlar sunulmaktadır..