YoRuMSuZ
Biz işimize bakalım...
- Bölüm 1 -
Sözcüğün türü, görevi, işlevi, çeşidi sorulursa sözcüğün isim mi, zarf mı, sıfat mı,zamir mi, edat mı… olduğuna bakılacağını;
Sıfatların isimleri, zarfların genellikle fiilleri nitelediğini;
(güzel kız: sıfat; güzel konuş: zarf)
Sıfatların mutlaka ilgili olduğu isimden önce gelmesi gerektiğini;
(kötü insan: sıfat)
Niteleme sıfatlarının önündeki isim düşerse sıfatın adlaşmış sıfat olduğunu;
(kötülerle arkadaşlık yapmayın: adlaşmış sıfat)
Yüklemi ekeylem almış fiilimsiden oluşan cümlelerin isim cümlesi olduğunu;
(tek amacım, sizleri gelecekte iyi yerlerde görmektir.)
İsmin -e , -de , -den hal ekleriyle biten öğelerin genellikle dolaylı tümleç olduğunu,
İsmin -i haliyle biten öğenin her zaman belirtili nesne olduğunu,
3. Tekil iyelik ekiyle (-(s) i) biten öğenin özne olduğunu;
(yolda gördüm: d.t. )
(bahçeyi gezdim: b.n.)
(babası geldi: öz.)
-den ekiyle biten öğe cümleye bir sebep anlamı katarsa o öğenin zarf tümleci olduğunu;
(hastalandığından gelemedi: z.t.)
-de ve -den çekim eklerinin sıfat tamlaması kurduklarında yapım eki özelliğini kazandığını;
(sıradan insanlar, candan arkadaşım, gözde öğrenci: önündeki isme “nasıl” sorusunu yöneltebiliyoruz öyleyse altı çizili ekler sıfat yapmıştır ve bu yüzden artık yapım ekidir.)
İyelik eklerinin bir ismin sonuna gelerek onun kime ait olduğunu bildirdiğini, iyelik eklerini daha kolay bulabilmek için ismin başına “benim, senin, onun, bizim, sizin, onların” getirebileceğimizi;
(kitabım, yavrusu…)
İyelik eki almış bir isimin başında iyelik zamiri (benim, senin, onun…) kullanılmamışsa bunların tamamının “tamlayanı düşmüş isim tamlaması” olduğunu;
(pantolonum, annesi…)
Her -im ekinin aynı ek olmadığını
- telefonum nerede? :1.tekil iyelik eki “benim telefonum”,
- çok iyiyim: ekfiilin geniş zamanı; çünkü isme gelmiş ve onu yüklem yapmıştır,
- bizim çocuklarımız: tamlayan eki,
- ölümden korkma: fiilden isim yapım eki
- yanına geleceğim: şahıs ekidir, bütün şahıs ekleri mutlaka kip ekinden sonra gelir);
(yüreğinin - sesi)
tamlayan - tamlanan
İsim tamlamalarında tamlayanla tamlananların yer değiştirebileceğini;
(içini gıdıklıyordu bütün erkeklerin)
tamlanan - tamlayan
Belirtili isim tamlamalarında her iki unsurun da ek aldığını ve tamlanana “neyin, kimin” sorularını yöneltebildiğimizi;
(bahçenin kapısı : neyin kapısı?)
Belirtisiz isim tamlamalarında sadece tamlananın 3. tekil kişi iyelik eki aldığını tamlayanın hiçbir ek almadığını ve hem daha kolay bulabilmek hem de sıfat tamlamalarıyla karıştırmamak için tamlanana “ne” sorusunu sorduğumuzu;
(bahçe kapısı: ne kapısı?)
Belirtili ad tamlamalarında araya sıfatların girebileceğini ya da tamlayanın sıfatlarla nitelenebileceğini;
(sütçü imam’ın kahraman torunları)
-in tamlayan ekinin yerine bazen -den ekinin de kullanılabileceğini;
(aşağıdakilerden hangisi…)
Takısız isim tamlamalarında iki unsurun da ek almadığını, tamlananın neye benzediğini ya da neyden yapıldığını, ayrıca sıfat tamlamalarıyla karıştırmamak için araya “den” ya da “gibi” getirmemiz gerektiğini;
(altın (dan) yüzük, ipek (gibi) saç)
Takısız isim tamlamalarıyla niteleme sıfatlarını birbiriyle karıştırmayın, niteleme sıfatlarının arasına “gibi” “den” getiremezsiniz.
(yorgun adam: sıfat tamlaması )
Bir sıfatın birden çok adı niteleyebileceğini;
(yeni ev ve araba)
Bir ismin birden çok sıfatının olabileceğini;
(zeki, çalışkan, dürüst, bir öğrenciydi)
Kurallı birleşik sıfatların , -lı, -li eki almış sıfat tamlamalarının ismi nitelemesiyle ve sıfat tamlamasında isimle sıfatın yer değiştirmesi ve isme getirilen 3. tekil kişi iyelik ekini almış söz grubunun ismi nitelemesiyle oluştuğunu;
(uzun saç: sıfat tamlaması – uzun saçlı erkek: birleşik sıfat; bozuk yol: sıfat tamlaması – yolu bozuk köy: birleşik sıfat)
Belirtisiz isim tamlamalarının da sıfat olarak kullanılabileceğini;
(altın sarısı saç)
Zamirlerle de isim tamlaması kurulabileceğini;
(benim üniversitelerim, senin dünyan, kendi insanlarımız, kimin nesi)
Geçişli fiillerin yani neyi, kimi sorularını yöneltebildiğimiz fiillerin kılış fiili, (atmak, delmek, açmak);
Bir hareket bildiren, geçişsiz olan ve hareketin kişinin kendi isteğiyle gerçekleştiğini ifade eden fiillere durum fiili (yürümek, güldü, oturmuş);
Bir hareket bildirmeyen, eylemin kişinin kendi isteği dışında gerçekleştiğini ifade eden ve geçişsiz olan fiillere oluş fiili (kararmak, sararmak, solmak, büyümek) dendiğini;
Fiil kiplerinin haber kipleri (-di, -miş, -yor, -ecek , -ar, -mez) ve dilek kipleri (-ayım, -alım, -a ,-malı, emir ekleri) olmak üzere ikiye ayrıldığını;
Basit zamanlı fiillerin tek; birleşik zamanlı fiillerin iki kip eki aldığını;
(gelmiş: basit zamanlı – gelmişti: birleşik zamanlı)
Bir fiil birleşik zamanlı ise orada mutlaka bir ekfiilin olduğunu;
(çalışmalıymışım – çalışmalı imişim)
Bir cümlede eğer isim soylu bir sözcük yüklem olmuşsa orada mutlaka bir ekfiilin olduğunu;
(sınıf temizmiş, her şeyim sensin, bu yaptıklarım senin içindi, o da iyidir.)
Fiil çatısı denince, fiillerin özne ve nesneye göre aldığı durumun sorulduğunu;
Öznesine göre fiil çatısının etken, edilgen, dönüşlü, işteş olarak dört grupta incelendiğini;
Bir fiilin edilgen olabilmesi için mutlaka -l ,-n çatı eklerini alması gerektiğini ve öznesinin (eylemi yapanın) belli olmaması gerektiğini;
(sokaklar temizle-n-di) (kim tarafından temizlendi? Cevap yok)
Bir fiil edilgen çatılı ise öznesi mutlaka sözde öznedir.
(çaylar içi-l-di ) (çaylar: sözde öznedir)
Bir fiilin dönüşlü olabilmesi için -l, -n çatı eklerinden birini alması, öznenin belli olması ve kendi kendine olma anlamı vermesi gerektiğini;
(kadın aynanın karşısında süsle-n-di ) (kadın: gerçek özne)
Bir fiilin işteş çatılı olabilmesi için “-iş” çatı ekini mutlaka alması, öznenin en az iki kişi olması ve eylemin birlikte ya da karşılıklı yapılma anlamı vermesi gerektiğini;
(çocuklar döv-üş-tü: karşılıklı – kadınlar gül-üş-tü: birlikte)
Etken fiillerin öznesinin belli olduğunu yani öznesinin gerçek olduğunu ve -l, -n ,-ş çatı eklerinden birini almaması gerektiğini;
(çocukları dövdü)
Fiillerin nesnesine göre “geçişli, geçişsiz, oldurgan, ettirgen” olduğunu,
Bir fiillin başına “onu” zamirini getirebiliyorsak o fiilin geçişli, getiremiyorsak geçişsiz olduğunu;
(“sevdi” geçişli bir fiildir; çünkü “onu sevdi” diyebiliriz.) (“oturdu” geçişsiz bir fiildir çünkü “onu oturdu” diyemiyoruz. Yani geçişliler nesne alabilirken geçişsizler alamıyor)
Geçişsiz bir fiilin -r , -t , -tır ekleriyle geçişli yapılabileceğini ve geçişsizken geçişli yapılan bu fiillere oldurgan fiil dendiğini;
(adamı öl-dür-dü)
Geçişli fiillerin -t, -tır, -r ekleriyle yeniden geçişli yapılarak geçişlilik derecesinin artırılabileceğini ve bu tür fiillere “ettirgen” çatılı fiiller dendiğini;
(bir de kitap al-dır-dı)
Sıfat fiil, zarf fiil ve isim fiil eklerinin üçüne birden fiilimsi (eylemsi) dendiğini;
(sıfatfiil ekleri: -an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş)
(zarf fiil ekleri: -arak, -ıp ,-madan, -ınca, -dıkça ,-dığında…)
(isim fiil ekleri: -ma, -ış, -mak)
Her -acak, -mez, -ar, -miş eklerinin sıfat fiil olmadığını, sıfat fiil olabilmesi için genellikle sıfat tamlaması kurması gerektiğini, söz konusu ekler eğer temel cümlede fiili yüklem yapmışsa zaman ekleri olduğunu;
(geçmiş günleri yâd ettik: sıfat fiil eki)
(günler ne çabuk geçmiş: geçmiş zaman eki)
Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar yan cümle olduğunu;
(bir gülüşün ölmem için yetecek: iki fiilimsi eki olduğu için iki yan cümle vardır.)
Bir cümlede eğer fiilimsi varsa o cümlenin girişik birleşik bir cümle olduğunu ve cümle yapısına göre sorulursa önce şıklarda fiilimsi olup olmadığına bakacağımızı;
(gülerek yanıma geldi: girişik birleşik bir cümledir; çünkü –erek fiilimsi ekini almıştır.)
Birleşik fiillerin iki fiilin birleşmesinden (öpüver, bakakaldı, yapabildi…), bir isimle bir yardımcı fiilin birleşmesinden (mutlu olmak, fark etmek, emretmek, etkili kılmak…) ya da deyimin cümlede yüklem olmasıyla (baltayı taşa vurdu) oluştuğunu;
Fiil kipinde anlam kaymasının bir zaman ekinin ya da dilek kipinin bir başka zaman eki ya da dilek kipi yerine kullanılması olduğunu;
(sabahları yürüyorum (yürürüm), Nasrettin Hoca eşeğe ters biner (binmiş))
Yapım eki almamış sözcüklerin basit (geldi, çaylar, seviyorum…), yapım eki almış sözcüklerin türemiş (taşlık, ışık, sevgi…) olduğunu;
Yapım eklerinin sözcüğün anlamını ve türünü değiştirdiğini;
(uç-ak, göz-lük, çiz-gi)
Çekim eklerinin sözcüğün anlamını ve türünü değiştirmediğini, adlara gelen çekim eklerinin durum ekleri, iyelik ekleri, çoğul eki, tamlayan eki; fiile gelen çekim eklerinin ise kip ve şahıs ekleri olduğunu;
İkili kökün (ortak kök, kökteş) anlam değişikliği olmadan hem isim, hem fiil kökü olarak kullanılabilen kökler olduğunu (boya aldım: isim) (evi boyamış: fiil ), “ortak köklü” sözcüklerle “sesteş, eşsesli” sözcüklerin farklı olduğunu, sesteş sözcükler arasındaki ses benzerliğinin tesadüfî olduğunu ve aralarında hiçbir anlamsal bağ olmadığını oysa ortak köklü sözcüklerde anlamsal bağ olduğunu (gül: “gül.” dedi bülbüle: bu cümlede geçen ilk “gül” sözcüğü isimdir, ikincisi ise fiildir; dikkat ettiyseniz aralarında hiçbir anlamsal bağ yoktur, öyleyse bunlar sesteştir.);
İkilemelerin ve edat öbeklerinin de sıfat, zarf, isim olarak kullanılabileceğini;
(çocuk gibi ağlıyordu: edat öbeği zarftır. Deste deste para: ikileme sıfat görevindedir)
Cümle öğelerine ayrılırken önce yüklemin tam ve doğru olarak bulunması ve hemen ardından yükleme “kim, ne” sorularını yönelterek öznenin bulunması gerektiğini, özne bulunmadan nesnenin bulunmaması gerektiğini;
Cümlenin öğeleri bulunurken isim tamlamalarının, sıfat tamlamalarının, deyimlerin, ikilemelerin, birleşik sözcüklerin bölünemeyeceğini;