Türkiye’de Halkla İlişkiler
Ülkemizde halkla ilişkileri ilk uygulayan, kamu kurumları olmuştur. Kamu kurumlarındaki halkla ilişkilere yönelik yapılanmanın ardından, özel sektörde de halkla ilişkiler danışmanlıkları ihtiyacı oluşmuş ve özel sektör günümüzde halkla ilişkileri daha yoğun ve etkili kullanır hale gelmiştir.
Kamu Kurumlarında Halkla İlişkilerin Gelişimi
Ülkemizde halkla ilişkiler bir yönetim fonksiyonu olarak bilinçli, örgütlü çabalar biçiminde 1960’lı yıllarda ve önce kamu yönetiminde görülmeye başlamıştır. Kamu kuruluşlarının halka ilişkiler çalışmaları “basın büroları” kurulmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu bürolar basına yaptıkları açıklamalarda kuruluş hakkında kamuoyuna bilgi veren ve basında çıkan haberleri toplayarak kuruluş yöneticilerine kamuoyunun gazetelerce yansıtılan düşüncelerini ileten örgütler olarak çalışmışlardır (Asna, 1969). Basın bürosu, basın müşavirliği, yayın temsil şubesi, propaganda, basın yayın ve halkla ilişkiler, tanıtma şubesi, enformasyon şubesi, basın ve halkla münasebetler dairesi, neşriyat müdürlüğü, basın temsilciliği, kamu ve halkla münasebetler müdürlüğü gibi isimler altında yapılanmıştır (Tortop, 1971).
Cumhuriyet döneminde, devlet-vatandaş ilişkileri çok partili hayata geçilmesinden sonra, hükümet programlarında, idari reform çalışma raporlarında, kalkınma planları ve yıllık programlarda önemli bir yer tutmuştur. Cumhuriyetin kuruluşundan, çok partili hayata geçilen 1946 yılına kadar görev yapan hükümetlerden yalnızca 1 Kasım 1946’da göreve başlayan Celal Bayar Hükümetinin programında polisin halkla ilişkilerine dair bir hüküm yer alırken, iktidarın demokratik seçimlerde halkoyu ile değişmesi gerçeği karşısında, devlet-vatandaş ilişkileri daha fazla sorgulanır hale gelmiştir. 1946’dan sonra görev yapan pek çok hükümetin programında devlet-vatandaş ilişkilerine dair görüş ve hedeflere yer verilmiştir.
Buna göre, 1947 yılı hükümet programında halkla ilişkilerle ilgili bakış açısı şu şekilde ifade edilmektedir: “Cumhuriyet rejiminin başlıca gayesi idare teşkilatının halkın menfaatlerinin hizmetinde olmasıdır. Bu bakımdan bütün idare ve emniyet teşkilatımızın kanunları tatbik ederken, vazifelerini yaparken, bu zihniyetle hareket ederek halkla iyi muamelede bulunmaları lüzumunda ısrarla duracağız. 1951 yılı hükümet programındaysa, “İçişleri prensibimiz, bütün idare cihazını halkın hizmetine vermektir. Bununla kastettiğimiz mana, idare cihazımızın demokratlaşmasıdır” denerek, devlet-vatandaş ilişkilerine yönelik bakış açısı dile getirilmiştir. (Bayramiç, 2005)
Türkiye’de halkla ilişkiler mesleğinin gerçek anlamda uygulandığı ilk birim, 1960 yılında kurulan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bünyesindeki “Yayın ve Temsil Şubesi”dir. Planlı kalkınmanın kamuoyu ve basın desteği olmadan gerçekleşemeyeceği, acı reçeteler içerecek kalkınma planlarının halktan ve politikacılardan fedakârlık istenmesini gerektireceği uzmanlar tarafından bilinen bir konuydu. Planlı kalkınma düşüncesini kamuoyuna benimsetmek için ülkeye, topluma getireceği yararları anlatmak gerekliydi. DPT’ de bu görev Yayın ve Temsil Şubesi tarafından yürütülecekti. (Asna, 1997). 1960’lı yıllarda halkla ilişkiler sorumlusu, kuruluşu temsil etmek ve bunun için yayın yapmakla görevlendirilen kişiydi.
Planlamaya yönelik olarak yapılan halkla ilişkiler çalışmalarında, basınla ilişkilerin güçlendirilmesi, Beş Yıllık Kalkınma Planı’na ilişkin yıllık programlar ve tanıtıcı malzemelerin bastırılması, plan kavramı üzerine seminerler ve bilgilendirme toplantılarının düzenlenmesi yer almaktadır. Kalkınma planları ve yıllık programlarda devlet vatandaş ilişkileri, kamu yönetimi-halk ilişkileri önemle ele alınmıştır. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, “halkın hizmetlere gönüllü katılma isteğinin teşvik edileceği ve değerlendirileceği, kamu kurumları ile halkın temas ve işbirliğinin gelişmesi ve daha verimli duruma getirilmesinin sağlanacağı” ifade edilmiştir. 1962 Yılında hazırlanan Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP) Raporu’nda, “devlet kuruluşlarının her kademesindeki çalışmalarda ve kararların alınmasında, halkla yakın temas sağlanmasının” zorunluluğu dile getirilip, Türk kamu yönetiminde çeşitli kademelerdeki her kurumun, kendi yapısına uygun biçimde halkla ilişkiler ve dinleme teknikleri kurması önerilmiştir.
1964 yılında kurulan Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü de halkla ilişkiler çalışmalarına öncülük eden bir başka kuruluştur. Tanıtma ve Halk Eğitimi Dairesi adı altında oluşturulan birim, hem doğum kontrolü ve aile planlaması konularını halka benimsetecek, hem de T. B. M. M. ‘den Nüfus Planlaması Yasa Tasarısı’nın geçmesinde rol alacaktı. Nüfus planlaması, tartışmalı bir konuydu. Yasayı kabul edecek olan milletvekili ve senatörler kendi aralarında fikir ayrılığı yaşıyorlardı. Bir kısmı, bu durumun Türkiye’nin nüfusunu azaltıp onu yabancı ülkelerin eline geçireceğini düşünürken, diğer bir kısmı ise, Türkiye’nin doğum kontrol ilaçları ve araçları için yeni bir pazar olarak görüldüğünü ileri sürüyorlardı. Nüfus artış hızını yavaşlatmanın ülke ekonomisine ve insan sağlığına yararı kimse tarafından düşünülmüyordu.
Aile planlaması çalışmaları, basın yardımıyla bütün kamuoyuna yayılırken, ülkenin her köşesinde toplantılar düzenlenerek, halka nüfus planlaması anlatılıyordu. Bir başka koldan ise, özellikle kadın-doğum uzmanları ile eğitim toplantıları düzenleniyordu. Türkiye haritası üzerinde hastaneler ve sağlık ocakları belirlenerek, burada çalışan hekimler ve sağlık personeli için kurslar gerçekleştirildi. Doğu Anadolu’dan başlayarak, ekipler halinde il ve ilçelere gidilerek toplantılar yapıldı ve konunun insan sağlığı ve aile bütçesi bakımından önemi anlatıldı. Çalışmanın başladığı ilk iki yıl içinde 250. 000 aile doğum kontrol yöntemi kullanmaya başladı. Bu başarı rastlantısal değildi. Konuya olan ilginin arkasında, halkın eğilimi ve konu ile ilgili halkla ilişkiler çalışmalarının başarısı yer almaktaydı (Asna, 1997).
1971 yılında hazırlanarak zamanın hükümetine sunulan İdari Reform Danışma Kurulu Raporu’nda, halkla ilişkiler ve enformasyon hizmetlerini yerine getiren kuruluş ve birimlerin genellikle yeterli ve etkin olmaktan uzak olduğu, bakanlıklarda ve gerekli görülen öteki kuruluşlarda tepe yöneticiye bağlı olarak halkla ilişkiler ve enformasyon birimleri kurulması gerektiği belirtilmektedir. Basın-Yayın Genel Müdürlüğü’nün Devlet Enformasyon Teşkilatı adı altında Başbakanlığa bağlı olarak yeniden örgütlenmesi ve kuruluşlarca yerine getirilen halkla ilişkiler ve enformasyon hizmetleri arasında koordinasyon sağlanması öngörüldü. 1984 yılında Bakanlar Kurulu’nca çıkarılan kararnamelerde, bakanlıklarda halkla ilişkiler danışmanlıklarının yer alması ve bunların görevleri belirtildi.
1985 ve 1989 yılları arasını kapsayan Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve 1987 uygulama programında kamu personelinin halkla ilişkiler konusunda eğitimi ve tanıtmaya gereken önemin verilmesi öngörüldü. Kamu kuruluşlarındaki halkla ilişkiler örgütlerinden biri de 1982 yılında kurulan Devlet Tanıtma Teşkilatı ve Başbakanlık Müsteşarlığı’dır. 1985 yılında Tanıtma Fonu oluşturularak, belirgin etkinlikler için kullanılması öngörülmüştür. 1984 yılında kurulan Başbakanlık Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı’nın görevleri aşağıdaki gibi belirtilmektedir:
– Hükümet çalışmalarının kamuoyundaki etkilerini değerlendirmek,
– Vatandaşlar tarafından Başbakanlığa gönderilen her türlü yazılı ihbar, şikâyet ve dilekleri değerlendirmek ve cevaplandırmak için gerekli işlemleri yapmak,
– Kamu görevleri ile ilgili olarak vatandaşlara idari danışma hizmeti yapmak, bu konularda Başbakanlığa bağlı kuruluşlar ve Bakanlıklardaki koordinasyonu sağlamak.
– Vatandaşın Dilekçe Hakkı Kanununa uygun olarak Başbakanlığa gönderdikleri her türlü yazılı ihbar, şikâyet, teklif ve dilekler, incelenerek değerlendirilmek; gereği yapılmak üzere ilgili bakanlık, valilik, kamu kurum ve kuruluşlarına iletilmek, dilekçenin hangi tarihte, hangi yetkili makama gönderildiğini de bir yazıyla dilekçe sahibine bildirilmek,
– Bakanlık, valilik ve kamu kurum ve kuruluşlarından gelen sonuçları da ayrıca dilekçe sahibine duyurmak,
– Sayın Başbakana ve Başbakanlığa bilgisayar ortamında ulaşan mesajları işleme almak,
– Başbakanlığa, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca yapılan başvuruları yanıtlamaktır.
Bununla birlikte, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da halkla ilişkiler ve enformasyon hizmetlerinin yürütülmesinden sorumlu Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün görevleri genişletilerek Devlet Enformasyon Merkezi’ne dönüştürülmesi ifade edilmektedir. Merkezin; “devletin halkla ilişkiler ve enformasyon politikası ve hükümet stratejilerinin saptanması ve uygulamaların sonuçlarının izlenmesi, merkezi düzeyde alınan karar ve uygulamalar konusunda kamuoyunun aydınlatılması, bunlara tepkilerin saptanması ve değerlendirilmesi, kamu örgütlerince yürütülen halkla ilişkiler ve enformasyon hizmetleri arasında koordinasyon sağlanması, teknik ve standartların geliştirilmesi, yurttaşlık bilincini geliştirecek ve önemli konularda uzlaşma zemini oluşturacak şekilde karşılıklı etkileşimi arttırıcı danışmanlık hizmetlerinin sağlanması ve geliştirilmesi, devletin çeşitli konulardaki politikalarının yurt içinde ve yurt dışında benimsetilebilmesi için propaganda, istihbarat ve izleme çalışmalarının yapılması” konularında görev yapacağı ifade edilmektedir.
Ülkemizde halkla ilişkileri ilk uygulayan, kamu kurumları olmuştur. Kamu kurumlarındaki halkla ilişkilere yönelik yapılanmanın ardından, özel sektörde de halkla ilişkiler danışmanlıkları ihtiyacı oluşmuş ve özel sektör günümüzde halkla ilişkileri daha yoğun ve etkili kullanır hale gelmiştir.
Kamu Kurumlarında Halkla İlişkilerin Gelişimi
Ülkemizde halkla ilişkiler bir yönetim fonksiyonu olarak bilinçli, örgütlü çabalar biçiminde 1960’lı yıllarda ve önce kamu yönetiminde görülmeye başlamıştır. Kamu kuruluşlarının halka ilişkiler çalışmaları “basın büroları” kurulmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu bürolar basına yaptıkları açıklamalarda kuruluş hakkında kamuoyuna bilgi veren ve basında çıkan haberleri toplayarak kuruluş yöneticilerine kamuoyunun gazetelerce yansıtılan düşüncelerini ileten örgütler olarak çalışmışlardır (Asna, 1969). Basın bürosu, basın müşavirliği, yayın temsil şubesi, propaganda, basın yayın ve halkla ilişkiler, tanıtma şubesi, enformasyon şubesi, basın ve halkla münasebetler dairesi, neşriyat müdürlüğü, basın temsilciliği, kamu ve halkla münasebetler müdürlüğü gibi isimler altında yapılanmıştır (Tortop, 1971).
Cumhuriyet döneminde, devlet-vatandaş ilişkileri çok partili hayata geçilmesinden sonra, hükümet programlarında, idari reform çalışma raporlarında, kalkınma planları ve yıllık programlarda önemli bir yer tutmuştur. Cumhuriyetin kuruluşundan, çok partili hayata geçilen 1946 yılına kadar görev yapan hükümetlerden yalnızca 1 Kasım 1946’da göreve başlayan Celal Bayar Hükümetinin programında polisin halkla ilişkilerine dair bir hüküm yer alırken, iktidarın demokratik seçimlerde halkoyu ile değişmesi gerçeği karşısında, devlet-vatandaş ilişkileri daha fazla sorgulanır hale gelmiştir. 1946’dan sonra görev yapan pek çok hükümetin programında devlet-vatandaş ilişkilerine dair görüş ve hedeflere yer verilmiştir.
Buna göre, 1947 yılı hükümet programında halkla ilişkilerle ilgili bakış açısı şu şekilde ifade edilmektedir: “Cumhuriyet rejiminin başlıca gayesi idare teşkilatının halkın menfaatlerinin hizmetinde olmasıdır. Bu bakımdan bütün idare ve emniyet teşkilatımızın kanunları tatbik ederken, vazifelerini yaparken, bu zihniyetle hareket ederek halkla iyi muamelede bulunmaları lüzumunda ısrarla duracağız. 1951 yılı hükümet programındaysa, “İçişleri prensibimiz, bütün idare cihazını halkın hizmetine vermektir. Bununla kastettiğimiz mana, idare cihazımızın demokratlaşmasıdır” denerek, devlet-vatandaş ilişkilerine yönelik bakış açısı dile getirilmiştir. (Bayramiç, 2005)
Türkiye’de halkla ilişkiler mesleğinin gerçek anlamda uygulandığı ilk birim, 1960 yılında kurulan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bünyesindeki “Yayın ve Temsil Şubesi”dir. Planlı kalkınmanın kamuoyu ve basın desteği olmadan gerçekleşemeyeceği, acı reçeteler içerecek kalkınma planlarının halktan ve politikacılardan fedakârlık istenmesini gerektireceği uzmanlar tarafından bilinen bir konuydu. Planlı kalkınma düşüncesini kamuoyuna benimsetmek için ülkeye, topluma getireceği yararları anlatmak gerekliydi. DPT’ de bu görev Yayın ve Temsil Şubesi tarafından yürütülecekti. (Asna, 1997). 1960’lı yıllarda halkla ilişkiler sorumlusu, kuruluşu temsil etmek ve bunun için yayın yapmakla görevlendirilen kişiydi.
Planlamaya yönelik olarak yapılan halkla ilişkiler çalışmalarında, basınla ilişkilerin güçlendirilmesi, Beş Yıllık Kalkınma Planı’na ilişkin yıllık programlar ve tanıtıcı malzemelerin bastırılması, plan kavramı üzerine seminerler ve bilgilendirme toplantılarının düzenlenmesi yer almaktadır. Kalkınma planları ve yıllık programlarda devlet vatandaş ilişkileri, kamu yönetimi-halk ilişkileri önemle ele alınmıştır. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, “halkın hizmetlere gönüllü katılma isteğinin teşvik edileceği ve değerlendirileceği, kamu kurumları ile halkın temas ve işbirliğinin gelişmesi ve daha verimli duruma getirilmesinin sağlanacağı” ifade edilmiştir. 1962 Yılında hazırlanan Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP) Raporu’nda, “devlet kuruluşlarının her kademesindeki çalışmalarda ve kararların alınmasında, halkla yakın temas sağlanmasının” zorunluluğu dile getirilip, Türk kamu yönetiminde çeşitli kademelerdeki her kurumun, kendi yapısına uygun biçimde halkla ilişkiler ve dinleme teknikleri kurması önerilmiştir.
1964 yılında kurulan Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü de halkla ilişkiler çalışmalarına öncülük eden bir başka kuruluştur. Tanıtma ve Halk Eğitimi Dairesi adı altında oluşturulan birim, hem doğum kontrolü ve aile planlaması konularını halka benimsetecek, hem de T. B. M. M. ‘den Nüfus Planlaması Yasa Tasarısı’nın geçmesinde rol alacaktı. Nüfus planlaması, tartışmalı bir konuydu. Yasayı kabul edecek olan milletvekili ve senatörler kendi aralarında fikir ayrılığı yaşıyorlardı. Bir kısmı, bu durumun Türkiye’nin nüfusunu azaltıp onu yabancı ülkelerin eline geçireceğini düşünürken, diğer bir kısmı ise, Türkiye’nin doğum kontrol ilaçları ve araçları için yeni bir pazar olarak görüldüğünü ileri sürüyorlardı. Nüfus artış hızını yavaşlatmanın ülke ekonomisine ve insan sağlığına yararı kimse tarafından düşünülmüyordu.
Aile planlaması çalışmaları, basın yardımıyla bütün kamuoyuna yayılırken, ülkenin her köşesinde toplantılar düzenlenerek, halka nüfus planlaması anlatılıyordu. Bir başka koldan ise, özellikle kadın-doğum uzmanları ile eğitim toplantıları düzenleniyordu. Türkiye haritası üzerinde hastaneler ve sağlık ocakları belirlenerek, burada çalışan hekimler ve sağlık personeli için kurslar gerçekleştirildi. Doğu Anadolu’dan başlayarak, ekipler halinde il ve ilçelere gidilerek toplantılar yapıldı ve konunun insan sağlığı ve aile bütçesi bakımından önemi anlatıldı. Çalışmanın başladığı ilk iki yıl içinde 250. 000 aile doğum kontrol yöntemi kullanmaya başladı. Bu başarı rastlantısal değildi. Konuya olan ilginin arkasında, halkın eğilimi ve konu ile ilgili halkla ilişkiler çalışmalarının başarısı yer almaktaydı (Asna, 1997).
1971 yılında hazırlanarak zamanın hükümetine sunulan İdari Reform Danışma Kurulu Raporu’nda, halkla ilişkiler ve enformasyon hizmetlerini yerine getiren kuruluş ve birimlerin genellikle yeterli ve etkin olmaktan uzak olduğu, bakanlıklarda ve gerekli görülen öteki kuruluşlarda tepe yöneticiye bağlı olarak halkla ilişkiler ve enformasyon birimleri kurulması gerektiği belirtilmektedir. Basın-Yayın Genel Müdürlüğü’nün Devlet Enformasyon Teşkilatı adı altında Başbakanlığa bağlı olarak yeniden örgütlenmesi ve kuruluşlarca yerine getirilen halkla ilişkiler ve enformasyon hizmetleri arasında koordinasyon sağlanması öngörüldü. 1984 yılında Bakanlar Kurulu’nca çıkarılan kararnamelerde, bakanlıklarda halkla ilişkiler danışmanlıklarının yer alması ve bunların görevleri belirtildi.
1985 ve 1989 yılları arasını kapsayan Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve 1987 uygulama programında kamu personelinin halkla ilişkiler konusunda eğitimi ve tanıtmaya gereken önemin verilmesi öngörüldü. Kamu kuruluşlarındaki halkla ilişkiler örgütlerinden biri de 1982 yılında kurulan Devlet Tanıtma Teşkilatı ve Başbakanlık Müsteşarlığı’dır. 1985 yılında Tanıtma Fonu oluşturularak, belirgin etkinlikler için kullanılması öngörülmüştür. 1984 yılında kurulan Başbakanlık Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı’nın görevleri aşağıdaki gibi belirtilmektedir:
– Hükümet çalışmalarının kamuoyundaki etkilerini değerlendirmek,
– Vatandaşlar tarafından Başbakanlığa gönderilen her türlü yazılı ihbar, şikâyet ve dilekleri değerlendirmek ve cevaplandırmak için gerekli işlemleri yapmak,
– Kamu görevleri ile ilgili olarak vatandaşlara idari danışma hizmeti yapmak, bu konularda Başbakanlığa bağlı kuruluşlar ve Bakanlıklardaki koordinasyonu sağlamak.
– Vatandaşın Dilekçe Hakkı Kanununa uygun olarak Başbakanlığa gönderdikleri her türlü yazılı ihbar, şikâyet, teklif ve dilekler, incelenerek değerlendirilmek; gereği yapılmak üzere ilgili bakanlık, valilik, kamu kurum ve kuruluşlarına iletilmek, dilekçenin hangi tarihte, hangi yetkili makama gönderildiğini de bir yazıyla dilekçe sahibine bildirilmek,
– Bakanlık, valilik ve kamu kurum ve kuruluşlarından gelen sonuçları da ayrıca dilekçe sahibine duyurmak,
– Sayın Başbakana ve Başbakanlığa bilgisayar ortamında ulaşan mesajları işleme almak,
– Başbakanlığa, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca yapılan başvuruları yanıtlamaktır.
Bununla birlikte, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da halkla ilişkiler ve enformasyon hizmetlerinin yürütülmesinden sorumlu Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün görevleri genişletilerek Devlet Enformasyon Merkezi’ne dönüştürülmesi ifade edilmektedir. Merkezin; “devletin halkla ilişkiler ve enformasyon politikası ve hükümet stratejilerinin saptanması ve uygulamaların sonuçlarının izlenmesi, merkezi düzeyde alınan karar ve uygulamalar konusunda kamuoyunun aydınlatılması, bunlara tepkilerin saptanması ve değerlendirilmesi, kamu örgütlerince yürütülen halkla ilişkiler ve enformasyon hizmetleri arasında koordinasyon sağlanması, teknik ve standartların geliştirilmesi, yurttaşlık bilincini geliştirecek ve önemli konularda uzlaşma zemini oluşturacak şekilde karşılıklı etkileşimi arttırıcı danışmanlık hizmetlerinin sağlanması ve geliştirilmesi, devletin çeşitli konulardaki politikalarının yurt içinde ve yurt dışında benimsetilebilmesi için propaganda, istihbarat ve izleme çalışmalarının yapılması” konularında görev yapacağı ifade edilmektedir.