Babası uyanmış, annesiyle sohbet ediyordu...
- Babacığım iyi gördüm seni çok iyi... Yarın evimize gidiyoruz.
- Evet oğlum annen söyledi.
- Sen nasılsın yavrum?
- İyiyim babacığım, ben iyiyim. Seni de böyle iyi görünce daha iyi oldum.
- Sizde perişan oldunuz buralarda.
- Aşk olsun baba, biz bir aileyiz...
Annesi:
- Konuşuyor işte oğlum, baban boş boş, sen ona bakma...
Sohbet sürerken içeri Hülya hanım girer...
- Merhaba, ben yan odada ki hastanın refakatçisiyim, size de geçmiş olsun demek istedim. Adım Hülya
der...
- Bende Neriman, eşim Ekrem, oğlumuz Şahin... Teşekkür ederiz, size de geçmiş olsun...
- Hastanızın nesi var? der annesi.
- Yiğenim, kalbi doğuştan delik zaman zaman fenalaşıyor ve geliyoruz buralara... Beraber yaşıyoruz
der.
- Kaç yaşında? der annesi.
- on altı.
- Vah vah daha da küçükmüş yavrucak...
- Sizin kalp krizi sanırım. Oğlunuz bahsetmişti.
- Siz tanışıyormusunuz? diye sorar annnesi.
- Evet der, Şahin kafeteryada görmüştüm Hülya hanımı, daha doğrusu o beni gördü...
Babası hafif uykulu konuşulanları dinlemeye çalışıyordu. Şahin yüzünü pek çevirmiyordu, Hülya hanımdan yana. Gerekmedikçe konuşmuyordu. İçinde bilemediği tuhaf bir korku vardı. Kadın alttan alttan
süzüyordu Şahin' i...
- Neyse, tekrar geçmiş olsun. Bir ihtiyacınız olursa çekinmeyin lütfen der ve odadan çıkar Hülya
hanım.
Şahin rahatsız olmuştu Hülya hanımın gelişinden, ama pek belli etmedi.
Değerleri olan bir delikanlıydı Şahin. Öyle yakışıklılığını kullanıp kimsenin ahını alacak biri
değildi. Hem onun tutsağı olduğu bir Ahu' su vardı... Bir günü daha geçmişti onu görmeden...
Koltukta uyuya kalmış, derin rüyalar aleminde gezintiye çıkmıştı...
Arkası yarın...
- Babacığım iyi gördüm seni çok iyi... Yarın evimize gidiyoruz.
- Evet oğlum annen söyledi.
- Sen nasılsın yavrum?
- İyiyim babacığım, ben iyiyim. Seni de böyle iyi görünce daha iyi oldum.
- Sizde perişan oldunuz buralarda.
- Aşk olsun baba, biz bir aileyiz...
Annesi:
- Konuşuyor işte oğlum, baban boş boş, sen ona bakma...
Sohbet sürerken içeri Hülya hanım girer...
- Merhaba, ben yan odada ki hastanın refakatçisiyim, size de geçmiş olsun demek istedim. Adım Hülya
der...
- Bende Neriman, eşim Ekrem, oğlumuz Şahin... Teşekkür ederiz, size de geçmiş olsun...
- Hastanızın nesi var? der annesi.
- Yiğenim, kalbi doğuştan delik zaman zaman fenalaşıyor ve geliyoruz buralara... Beraber yaşıyoruz
der.
- Kaç yaşında? der annesi.
- on altı.
- Vah vah daha da küçükmüş yavrucak...
- Sizin kalp krizi sanırım. Oğlunuz bahsetmişti.
- Siz tanışıyormusunuz? diye sorar annnesi.
- Evet der, Şahin kafeteryada görmüştüm Hülya hanımı, daha doğrusu o beni gördü...
Babası hafif uykulu konuşulanları dinlemeye çalışıyordu. Şahin yüzünü pek çevirmiyordu, Hülya hanımdan yana. Gerekmedikçe konuşmuyordu. İçinde bilemediği tuhaf bir korku vardı. Kadın alttan alttan
süzüyordu Şahin' i...
- Neyse, tekrar geçmiş olsun. Bir ihtiyacınız olursa çekinmeyin lütfen der ve odadan çıkar Hülya
hanım.
Şahin rahatsız olmuştu Hülya hanımın gelişinden, ama pek belli etmedi.
Değerleri olan bir delikanlıydı Şahin. Öyle yakışıklılığını kullanıp kimsenin ahını alacak biri
değildi. Hem onun tutsağı olduğu bir Ahu' su vardı... Bir günü daha geçmişti onu görmeden...
Koltukta uyuya kalmış, derin rüyalar aleminde gezintiye çıkmıştı...
Arkası yarın...