Eskiden öğrenilenleri hatırlayamama. Unutmada, hatırlama gibi, bir bellek işlevidir. Fransız ruhbilimcisi Theodule Ribot'ya göre unutma, belleğin yararlı bir işlevidir. Çünkü bellek bütün anıları her an bilince yansıtsaydı yeni öğrenmeler olanaksızlaşırdı. Hatırlamak için unutmak gerekir, unutulmayan bir şeyde hatırlama söz konusu olmaz.
Bundan başka belleğimiz bilgilerimizi düzenler, unutulması gerekenleri kendiliğinden çıkarıp atar. Unutma olmasaydı düşünme de olanaksız olurdu, unutulduğu için düşünülür. Ayrıntıların unutulmasıysa düşünmenin işleyişini hızlandırır. Hatırlama yeteneğinin bir bölümünün ya da tümünün yitirilmesi bellek yitimi adı verilen bir bellek hastalığıdır. Özel başlığında incelediğimiz gibi bunun çeşitli biçimleri vardır.
Dr. Sigmund Freud de psikanaliz öğretisiyle unutma konusunda birçok sav ileriye sürmüştür. Freuda göre yaşanmış olanlar hiçbir zaman tümüyle unutulmaz, ancak bilinçdışına itilir ve bastırılır. Bastırma işlemi farkına varılmadan gerçekleştiği gibi bastırılanlar belli durum ve zamanlarda gene farkına varılmadan bilinç yüzeyine çıkabilirler. Unutulanlar gelişigüzel çağrışımlarla ortaya çıkabildikleri gibi düş (rüya), yapay uyutma (hipnoz) ve çeşitli Haçların etkisiyle de bilinç alanına çıkabilirler. Freudun psikanaliz tekniği de bilindiği gibi bu unutulanların serbest çağrışımla bilince çıkarılmaları yöntemine dayanmaktadır.
Ruhbilimci C. A. Miller de 1956 yılında Psychological Review'de yayımladığı bir incelemesinde sızan kova varsayımı adını verdiği bir bellek çözülmesi ileri sürmüştür. Millere göre unutma bellekteki bilgi ya da anı izlerinin silinmesiyle kendiliğinden gerçekleşmektedir. Ne var ki kullanılmama nedeniyle silinme varsayımı yeterli değildir, bunamış kimi yaşlıların çocukluklarındaki kimi anıları üstlerinden uzun yıllar geçmiş olmasına karşın birdenbire hatırlayıvermeleri bu varsayımı çürütmektedir. Kaldı ki bilgiyi beyinsel izlere bağlayan bu varsayım beyinde böylesine izlerin bulunduğunu da tanıtlamış değildir.
Ruhbilimci B. J. Undenvood da aynı dergide 1957 yılında yayımladığı Interference and Forgetting başlıklı incelemesinde bir bozucu etki kuramı ileri sürmüştür. Bu kurama göre öğrenilmiş iki bilgi arasındaki uyuşmazlık bir bozucu etkidir, unutma bu bozucu etki yüzünden gerçekleşir. Geriye doğru ve ileriye doğru ketvurma biçimlerinde kendini gösteren bozucu etkiden doğan unutmaları da ilgili başlığında incelemiştik. J.G. Jenkinsle K. M. Dallenbach 1924 yılında American Journal of Psychology'de yayımladıkları Oblivescence during sleep and waking başlıklı incelemelerinde bozucu etkiyi azaltmak için uykuyu önermişlerdir.
Gerçekten de öğrendikten sonra uyumanın hatırlamada (eşdeyişle unutmamada) önemli ölçüde etken olduğu saptanmıştır. Öğrendikten sonra günlük işleriyle uğraşan deneklerde hatırlama hemen hemen sıfıra kadar düşerken (eşdeyişle, öğrenilenler tümüyle unutulurken) uyuyan deneklerde %50 oranında başarı sağlanmıştır (eşdeyişle, öğrenilenlerin yarısı hatırlanmıştır). Unutma konusunda özellikle Alman ruhbilimcisi Berlin Üniversitesi profesörü Herraann Ebbinghaus (1850-1909)'un deneyleri ünlüdür. Ebbinghaus'un unutma eğrileri hatır tona eğrisi adıyla da anılır. Öğrenmeden sonra yapılan başkaca etkinliklerin unutmada başlıca etken oldukları kesindir, birçok deneylerde öğrendikten sonra hiçbir şey yapmadan kalmanın da, uyumak gibi, unutmayı büyük çapta azalttığı saptanmıştır. Unutmamak için bilgileri yineleme ve ezber gereklidir.
Bundan başka belleğimiz bilgilerimizi düzenler, unutulması gerekenleri kendiliğinden çıkarıp atar. Unutma olmasaydı düşünme de olanaksız olurdu, unutulduğu için düşünülür. Ayrıntıların unutulmasıysa düşünmenin işleyişini hızlandırır. Hatırlama yeteneğinin bir bölümünün ya da tümünün yitirilmesi bellek yitimi adı verilen bir bellek hastalığıdır. Özel başlığında incelediğimiz gibi bunun çeşitli biçimleri vardır.
Dr. Sigmund Freud de psikanaliz öğretisiyle unutma konusunda birçok sav ileriye sürmüştür. Freuda göre yaşanmış olanlar hiçbir zaman tümüyle unutulmaz, ancak bilinçdışına itilir ve bastırılır. Bastırma işlemi farkına varılmadan gerçekleştiği gibi bastırılanlar belli durum ve zamanlarda gene farkına varılmadan bilinç yüzeyine çıkabilirler. Unutulanlar gelişigüzel çağrışımlarla ortaya çıkabildikleri gibi düş (rüya), yapay uyutma (hipnoz) ve çeşitli Haçların etkisiyle de bilinç alanına çıkabilirler. Freudun psikanaliz tekniği de bilindiği gibi bu unutulanların serbest çağrışımla bilince çıkarılmaları yöntemine dayanmaktadır.
Ruhbilimci C. A. Miller de 1956 yılında Psychological Review'de yayımladığı bir incelemesinde sızan kova varsayımı adını verdiği bir bellek çözülmesi ileri sürmüştür. Millere göre unutma bellekteki bilgi ya da anı izlerinin silinmesiyle kendiliğinden gerçekleşmektedir. Ne var ki kullanılmama nedeniyle silinme varsayımı yeterli değildir, bunamış kimi yaşlıların çocukluklarındaki kimi anıları üstlerinden uzun yıllar geçmiş olmasına karşın birdenbire hatırlayıvermeleri bu varsayımı çürütmektedir. Kaldı ki bilgiyi beyinsel izlere bağlayan bu varsayım beyinde böylesine izlerin bulunduğunu da tanıtlamış değildir.
Ruhbilimci B. J. Undenvood da aynı dergide 1957 yılında yayımladığı Interference and Forgetting başlıklı incelemesinde bir bozucu etki kuramı ileri sürmüştür. Bu kurama göre öğrenilmiş iki bilgi arasındaki uyuşmazlık bir bozucu etkidir, unutma bu bozucu etki yüzünden gerçekleşir. Geriye doğru ve ileriye doğru ketvurma biçimlerinde kendini gösteren bozucu etkiden doğan unutmaları da ilgili başlığında incelemiştik. J.G. Jenkinsle K. M. Dallenbach 1924 yılında American Journal of Psychology'de yayımladıkları Oblivescence during sleep and waking başlıklı incelemelerinde bozucu etkiyi azaltmak için uykuyu önermişlerdir.
Gerçekten de öğrendikten sonra uyumanın hatırlamada (eşdeyişle unutmamada) önemli ölçüde etken olduğu saptanmıştır. Öğrendikten sonra günlük işleriyle uğraşan deneklerde hatırlama hemen hemen sıfıra kadar düşerken (eşdeyişle, öğrenilenler tümüyle unutulurken) uyuyan deneklerde %50 oranında başarı sağlanmıştır (eşdeyişle, öğrenilenlerin yarısı hatırlanmıştır). Unutma konusunda özellikle Alman ruhbilimcisi Berlin Üniversitesi profesörü Herraann Ebbinghaus (1850-1909)'un deneyleri ünlüdür. Ebbinghaus'un unutma eğrileri hatır tona eğrisi adıyla da anılır. Öğrenmeden sonra yapılan başkaca etkinliklerin unutmada başlıca etken oldukları kesindir, birçok deneylerde öğrendikten sonra hiçbir şey yapmadan kalmanın da, uyumak gibi, unutmayı büyük çapta azalttığı saptanmıştır. Unutmamak için bilgileri yineleme ve ezber gereklidir.