• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Uzun Bir Aşk Komedisi

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bizim Hikayemiz, Asım ve Ayşe adında iki canlının, "Aşkın Sarhoşluğundan Bilmeden İçtim, Sevda Yolundan Bilmeden Geçtim" sendromuyla tanışmasıyla başlar. Asım, mahallenin en beceriksiz tesisatçısı, Ayşe ise internette örgü kursları satan, hayallerindeki prensi bir türlü bulamayan genç bir kadındır.


Asım, Ayşe'nin apartmanında bir su borusunu tamir etmeye çalışırken, tamirattan çok, apartmanı sele boğmayı başarır. Ayşe, "Aşkın Sarhoşluğundan Bilmeden İçtim" modunda, musluklardan fışkıran suları izlerken, bir yandan da Asım'ın acemiliğine gülmekten kendini alamaz. Asım ise, "Sevda Yolundan Bilmeden Geçtim" ruh haliyle, o su baskını arasında Ayşe'nin gözlerinin derinliğine doğru bir dalış yapar.

Asım, Ayşe'yi etkilemek için romantik akşam yemekleri organize etmeye karar verir. İlk denemede, yemeği pişirirken mutfağı havaya uçurur (bunu da romantizm sayar). İkinci seferde, mumları yakarken yanlışlıkla perdeleri tutuşturur. Ayşe, her seferinde itfaiyeyi aramak zorunda kalır. Ama "Aşkın Sarhoşluğundan Bilmeden İçtim" modunda olduğu için, bu felaketleri bir çeşit "macera" olarak görmeye başlar.

Asım, sonunda cesaretini toplar ve Ayşe'ye aşkını ilan etmeye karar verir. Yanında getirdiği kocaman peluş ayıyı, kucağına bırakmak isterken, yere düşürüp kafasını koparır. O kadar romantik bir anda, ayının pamukları etrafa saçılırken, Ayşe gülmekten yerlere yatar. Asım, "Sevda Yolundan Bilmeden Geçtim" diyerek, yere düşen ayının kafasını tekrar dikmeye çalışır.

Asım ve Ayşe, tüm bu olayların ardından, bir ilişkiye başlarlar. Ama bu ilişki, uzun bir aşk masalı olmaktan ziyade, komedi filmine dönüşür. Asım'ın sürekli sakarlıkları, Ayşe'nin bitmek bilmeyen örgü projeleri ve ikisinin de birbirlerine karşı garip takıntıları (Asım'ın Ayşe'nin kedisinin tüylerini yeme hastalığı, Ayşe'nin Asım'ı yün yumağı gibi görmesi) izleyicileri kahkahaya boğar.

Yıllar geçer, Asım hala tesisat tamir ederken yangınlar çıkarır, Ayşe hala örgü örmeyi bırakmaz. Ama birbirlerine olan "sevgi"leri asla değişmez. Onlar için "uzun aşk masalı", hiç bitmeyen bir kahkaha şölenine dönüşür.

"Aşkın Sarhoşluğundan Bilmeden İçtim, Sevda Yolundan Bilmeden Geçtim" diyerek yola çıkan Asım ve Ayşe, belki de aşkı hiç ummadıkları bir yerde, en komik ve beklenmedik halleriyle bulurlar. Belki de aşk, böyle bir şeydir; kusurlarla, sakarlıklarla, bitmeyen kahkahalarla dolu bir macera...
 
Birbirine Düşen Hayatlar
Bülent:
30'lu yaşların başında, hayata biraz fazla rasyonel yaklaşan, mükemmeliyetçi bir yazılımcı. Rutinlerine aşık, sürprizlerden nefret eder.
Defne: 30'lu yaşların başında, hayalperest, özgür ruhlu bir seramik sanatçısı. Her gününü bir macera gibi yaşar, plan yapmaktan hoşlanmaz.
Mümtaz: Bülent'in en yakın arkadaşı, her olayı abartan, dramatik bir tiyatro oyuncusu. Aşk konusunda tam bir "gurme".
Güliz: Defne'nin en yakın arkadaşı, pratik zekalı, eğlenceli bir avukat. Aşk konusunda oldukça temkinli.

Hikayemiz, Bülent'in her gün aynı saatte, aynı kafede oturup aynı kahveyi içmesiyle başlar. Bir gün, her zamanki düzeni bozulur. Defne, elinde çamurla, o telaşla içeri girer ve yanlışlıkla Bülent'in kahvesine çamur bulaştırır. Bülent'in "düzeni" alt üst olurken, Defne hiç umursamadan özür diler ve yeni bir kahve ısmarlar. Bülent, bu olaydan sonra Defne'yi takıntı haline getirir. Hayatında ilk kez, rutinleri dışında bir şeylerin olmasını ister.

Bülent, Defne ile yeniden karşılaşmak için türlü bahaneler uydurur. Kendi halinde, "teknoloji özürlü" bir adam olduğundan, sosyal medyayı yanlış kullanır, komik yorumlar yapar. Defne, bu durumu önce garipser, sonra bu çabayı tatlı bulmaya başlar. İlk buluşmalarında, Bülent'in mükemmeliyetçiliğiyle, Defne'nin spontanlığı çarpışır. Rezervasyon yaptığı restoranda, canlı müzik başlayınca Bülent panikler, Defne ise dans etmeye başlar. Mümtaz, Bülent'e aşk taktikleri verirken, Güliz Defne'ye "Kaç kurtar kendini!" telkininde bulunur.

Bülent, Defne'yi etkilemek için onun hobilerine ilgi duymaya başlar. Bir seramik atölyesine gider ama çamurla uğraşırken her yeri batırır. Defne, Bülent'in bu hallerine gülerken, Bülent ise kendini daha da komik duruma düşürür. Defne de Bülent'in dünyasına girmeye çalışır. Yazılım dünyası ile tanışmaya çalışır, ama bir kodu çözmeye çalışırken bilgisayarı kilitleyip, ortalığı karıştırır. Birbirlerinin dünyalarına adapte olmak isterlerken, kendilerini daha da komik durumlara düşürürler.

Bülent ve Defne, ilişkilerinde inişler ve çıkışlar yaşarlar. Mümtaz'ın sürekli dramatik nasihatleri, Güliz'in pragmatik yorumları, onların ilişkisini daha da karmaşık hale getirir. Bir gün Bülent, Defne'ye romantik bir sürpriz yapmaya karar verir. Ama sürpriz, tam bir faciayla sonuçlanır (örneğin, havai fişekler yerine yanlışlıkla yangın söndürücüleri ateşler). Bu olay, çifti ya ayıracaktır ya da daha da yakınlaştıracaktır.

Bülent ve Defne, tüm bu zorlukların sonunda, birbirlerini oldukları gibi sevmeyi öğrenirler. Mükemmeliyetçi Bülent, biraz rahatlamayı öğrenir, hayalperest Defne ise biraz daha planlı yaşamayı. Aşkları, kusurlarıyla, sakarlıklarıyla, kahkahalarıyla dolu, uzun bir komediye dönüşür. Evlenirler, ve hatta Mümtaz en yakın arkadaşları olduğu için baş nedim olur. Güliz ise bu duruma en pratik çözümleri bulmaya çalışırken, kendisi de aşka yakalanır.

"Uzun Bir Aşk Komedisi", tam da hayatta olduğu gibi, kahkaha, gözyaşı, yanlış anlamalar ve beklenmedik maceralarla doludur. Bülent ve Defne'nin hikayesi, aşkın kusurlu, komik ve aynı zamanda da çok güzel olabileceğini hatırlatır. Onların "mutlu son"ları, diğer komedi karakterlerinin hayatlarına ve ilişkilerine dokunuşlarıyla devam eder, çünkü hayat, en büyük komedidir.
 
Geri
Top