Van Antik Kentleri (Doğu Anadolu Bölgesi)
Van Antik Kentleri (Doğu Anadolu Bölgesi)
Biane (Van)
Van'ın eskiçağlara kadar inen çok eski bir tarihi bulunmaktadır. Özellikle Tilkitepe'de yapılan kazılarda ele geçen buluntular Kalkolitik Çağ'dan (MÖ.5500-3500) itibaren yörede sürekli bir yerleşim olduğunu göstermiştir. Ancak, bu buluntular Van bölgesi ile Mezopotamya kültürleri arasında yakın bir ilişki olduğunu da ortaya koymuştur.
MÖ.3000'de Hurriler Van'da yaşamıştır. Doğu Anadolu'da yaşayan Hurriler burayı merkez konumuna getirmişlerdir. Hurrilerin Hititler tarafından yıkılmasından sonra Urartular yöreye hakim olmuş ve Van 300 yıl Urartuların başkenti olmuştur. Bu arada İ.Sardur Van Kalesini kurmuş ve buraya Urartu dilinde Biane adı verilmiş, bu isim zamanla Van'a dönüşmüştür. Urartuların ileri bir kültür düzeyine eriştikleri; Van'da Tuşba, Çavuştepe ve Topraktepe'de günümüze ulaşan sulama, bağcılık ve mimari alandaki eserleri ile anlaşılmaktadır. MÖ.VI.yüzyılın başlarında Medler Urartu Devletini yıkmışlar, bunun ardından da Persler yöreye hakim olmuştur. Büyük İskender'in Persleri yenmesinden sonra Makedonyalılar, ardından Seleukoslar burada hüküm sürmüştür.
MÖ.III.yüzyılda Van yöresi kısa bir süre Ptolemaiosların eline geçmiş bunu MÖ.129'da Partlar, MÖ.I.yüzyılda Ermeni krallarından Dikran'ın egemenliği izlemiştir. Van Partlar ile Romalılar arasında zaman zaman el değiştirmiş, MS.III.yüzyılda Romalılar Sasanilerle yöre için savaşmışlardır. Roma'nın ikiye ayrılmasından sonra Bizans yönetiminde kalan Van VII.yüzyılın ortalarında Arapların eline geçmiştir. IX.yüzyılda Saciler, X.yüzyılda Arap ve Ermeni çekişmelerine sahne olmuştur. Bu çekişmelerin ardından 1021'de Bizanslılar yeniden yöreye hakim olmuş ve Bizans'ın Vaspurakan Theması'nın sınırları içerisinde kalmıştır.
Van ve yöresinde tarih öncesi devirlere ait kaya ve mağara resimleri de bulunmuştur. Tilkitepe ve Dil Kaya höyüklerinde bu dönemlere ait zengin buluntularla karşılaşılmıştır
Yeşilsalkım Köyü Mağara Resimleri
Van'ın 76 km. güneydoğusunda, Gürpınar ilçesi Yeşilsalkım (Put Köyü) Köyünün batısında 8-9 km. uzunluğundaki kanyon içerisindeki çok sayıda mağaraların içerisinde kaya resimleri ile karşılaşılmıştır. Buradaki kaya resimlerinde dans eden tanrıça figürleri bulunmaktadır. Bu resimlerden ötürü de buradaki mağaraya Kızların Mağarası ismi verilmiştir. Büyük olasılıkla kült yeri olarak tanınan bu mağaradaki resimlerin M.Ö 4000-3000 yıllarına ait olduğu sanılmaktadır. Resimler kan ve sönmemiş kirecin karıştırılması ile meydana getirilen, kiremit renginde bir eriyik ile yapılmıştır.
Bu mağaranın güneybatısındaki ikinci bir mağarada da resimlerle karşılaşılmıştır. Mağaranın ağzından 1.60 m. içeride, yerden 60 cm yüksekliğindeki bu resimlerde dağ keçisi ile bir insan figürü tasvir edilmiştir.
Pagan Kayaüstü Resimleri
Van Özalp ilçesi Pagan Köyünde M.Ö 5000 yıllarına tarihlenen mağara resimleri ile karşılaşılmıştır. Bu mağara M. Uyanık tarafından 1974 yılında keşfedilmiştir.
Bunlar beyaz boyadan çiçek ve bitki resimleridir. Bunların üzerinde de kuşa benzer bir figür bulunmaktadır. Mağaranın kuzeybatı duvarında bir hayvanın sırtına yüklenmiş yük ile dört insan figürü görülmektedir. Bu resmin de ortasında bir kuş figürü bulunmaktadır.
Trişin Yaylası Resimleri
Van-Hakkâri sınırında Trişin Yaylasında, Çelo Dağı'nda mağaralarda kaya resimleri bulunmaktadır. Bu resimler 1974 yılında C 12 testleri M.Ö 8.00011.000 yılları arasında yapıldığını ortaya koymuştur. Bu resimler Kâhn-ı Melikân ve Taht-ı Melik kesimlerinde bulunmaktadır. Bölge mağara resimleri yönünden oldukça zengindir. Burada soyları tükenmiş hayvanların, bizonlar, insan figürleri, cin figürleri görülmektedir. Ayrıca ot yiyen hayvanlar geyikler, at üzerinde insanlar kayalar üzerine resmedilmiştir.
Narlı Huşş Tepe Resimleri
Van, Çatak ilçesi Narlı'da Huşş Tepe'de Trişin Vadisine bakan kanyon içerisinde bulunan kaya resimleri 1977 yılında bulunmuştur. Bu resimlerde kaya üzerinde insan figürü görülmektedir. Bu resimde M.Ö 50008000 arasına tarihlendirilmiştir.
Menua (Semiramis-Şamram) Su Kanalı
Menua (Semiramis-Şamram) Su Kanalı Anadolu'daki Urartulardan günümüze gelebilen en görkemli kanal olup, 51 km. uzunluğundadır. Van'ın Gürpınar Ovası'ndan Urartu Krallığı'nın başkentinin bulunduğu Van Ovası'na (Tuşba) tatlı su getiren Menua Kanalı aynı zamanda tarım alanlarını da sulamaktadır. Van Bölgesi'nin en yüksek engebesini meydana getiren Baş et Dağı'nın batı yönündeki kalker kayalıklarından kaynaklanan su aynı zamanda da yörenin en büyük su kaynağıdır. Bu kaynağın güneybatısındaki kalker kayalığın şekillendirilmesi ile oluşturulan kitabeler yurdumuzdan kaçırılmıştır. Kral Menua'nın bu kitabesi günümüzde Almanya'da Pergamun Müzesi'nde sergilenmektedir.
Bu kanalın çevresinde Kral Menua tarafından kızı Tariria için yaptırılmış teraslar halinde asma bahçeleri bulunuyordu. Menua Kanalı doğudan batıya doğru akarak Hoşap Çayı üzerinden geçirilmiştir. Ancak Hoşap Çayı üzerindeki Urartuların su aşırtma kemerleri yıkılmıştır. Bu aşırtma kemerlerinin yalnızca iri taşlardan yapılmış temel kalıntıları görülmektedir. Kanal suyunun belirli bir seviyede akıtılabilmesi için arazinin bazı yerlerinde çukurlar ve derin vadilere yüksek duvarlar örülmüş ve arazi aynı düzeye getirilmiştir. Bunlardan Gülo Boğazı ile Kadem Bastı mevkileri destek duvarlarının en yüksek olduğu yerlerdir.
Kaynağın çıktığı yerin deniz seviyesinden yüksekliği 1760 m. Menua Kanalı'nın Van Ovası'nda son bulduğu yerin deniz seviyesinden yüksekliği ise 1700 m. dir. Bu kanal 10/10.0003/10.000 arasındaki bir eğimle Van Ovası'na su taşımıştır. Taşıdığı suyun kapasitesinin 75.000.000 m3'ten fazla olduğu sanılmaktadır. Kanalın yapımındaki destek duvarları Edremit ve Harabedar mevkilerindeki kalker taş ocaklarından elde edilmiştir. Duvarlar bindirme tekniğinde yapılmış, yalnızca taşların dış yüzeyleri kabaca düzeltilmiştir.
Tuşpa (Van Kalesi) Antik Kenti
Van il merkezine 5 km. uzaklıkta bulunan Van Kalesi Urartu Kralı I. Sarduri tarafından MÖ. 840825 yılları arasında yaptırılmıştır. Kalede Urartular döneminden kalan Madır (Sardur) Burcu, Analı-Kız Açık Hava Mabedi, I.Argişti, Menua ve II.Sarduri'nin kaya mezarları, Bin Merdivenler, Ana Kaya'ya oyulmuş sur duvarlarının temelleri ve bunların üzerinde yükselen sur duvarları günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
Urartu döneminden sonra Osmanlı dönemine kadar uzanan zaman süreci içerisinde Pers yazıtları dışında herhangi bir döneme tarihlendirilen bir kalıntı ile karşılaşılmamıştır. Osmanlı dönemine ait sur duvarları, kale giriş kapısı, Yukarı Kale, Süleyman Han Camisi ile minaresi ve çeşitli yapılar da günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
Urartuların merkezi olan Van'da kaya kütlesi üzerine kurulmuş olan bu kale günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir. Düz bir alanda yükselen kaya kütlesi üzerindeki bu kale uzun süre kendi haline bırakılmış, 1915 yılında siyasi nedenlerle tahrip edilmiştir. XX. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden Prof.Dr.Taner Tarhan ve Prof.Dr.Veli Sevin bu kalede kazı çalışmalarına başlamış, Urartu-Osmanlı dönemi kalıntılarını ortaya çıkarmışlardır.
Kale kesme ve moloz taştan yapılmış olup, düzgün bir planı bulunmamaktadır. Kalenin genişliği bazı yerlerde 20120 m. arasında değişmektedir. Uzunluğu 1800 m.yi bulmaktadır. Ovadan yüksekliği de yaklaşık 100 m.dir.
Kale iç içe dört ayrı surdan meydana gelmiştir. Bunlardan I.Sarduri'nin kesme taştan yaptırdığı burç 51 m. uzunluğunda, 26 m. genişliğindedir. Burcun güney yüzünde yapımı ile ilgili bir kitabe bulunmaktadır. Ayrıca I.Argistis'in mezarı olduğu sanılan bölümde de uzun bir yazıt bulunmaktadır. Kaynaklarda Horhor Kroniği olarak tanımlanan bu anıtsal kaya kitabesinde I.Argistis'in döneminde yapılan işler anlatılmıştır.
Kalenin güneybatısında ise değişik yüksekliklerde iki platform bulunmaktadır. Buradaki dikdörtgen bir girişten sonra yine dikdörtgen planlı 4.10x7.00 m. ölçüsünde ikinci bir odaya geçilmektedir. Üzeri düz bir tavanla örtülmüş olan bu bölümün üç duvarı içerisine derin nişler içerisinde 78 oyuk açılmıştır. Bu görünümü ile bu mezar anıtı kuzeybatı İran'daki karnıyarık mezar anıtının bir benzeridir. Bu bölümün içerisindeki oyuklarda ölü külleri bulunmaktadır.
Kalenin güneyinde eski Van şehrine ait kalıntılar vardır.
Rusahinili (Toprakkale) Antik Kenti
Van'ın kuzeydoğusunda Van Ovası'nda bulunan bu yerleşime günümüzde Toprakkale denilmektedir. Rusahinili Urartu dilinde "Rusa'nın kurduğu kent" anlamında bir sözcüktür. Urartuların ikinci başkentidir. Zimzim kayalıkları üzerine kurulmuştur. Urartu Kralı II. Rusa tarafından kurulduğu için Rusahinili adı verilmiştir.
Urartu Krallığı'nın ikinci başkenti olan Toprakkale, Van Ovası'nın kuzeydoğusundaki Zımzım Dağı kayalıklarındadır. Urartu Kralı II. Rusa tarafından kurulduğundan kaleye Rusahinili (Rusa'nın kurduğu kent) adı verilmiştir.
Toprakkale, Assur Kralı III. Tiglatpilaser'in M.Ö. 735 yılında Tuşpa'ya yaptığı seferden sonra, savunmaya daha elverişli olması nedeniyle kurulmuştur. Kurulan yeni başkentin su gereksinimini sağlamak amacıyla Van Ovası'nın doğusunu yarım ay şeklinde çevreleyen Erek Dağı'nın doğusunda yen bir baraj yaptırılmıştır. Urartu sulama tesislerinin en gelişmiş örneğini oluşturan ve Rusa Barajı olarak anılan barajın iki ayrı gövde duvarı vardır ve deniz seviyesinden 2544 m. yüksekliğindedir. Rusa Barajı'nın yanına diktirilen ve 1899 yılında Berlin Pergamon Müzesi'ne kaçırılan çivi yazılı andezit stel üzerinde Kral II. Rusa'nın barajı ve Rusahinili şehrini nasıl yaptırdığı ve ekilmiş toprakları nasıl işlediği anlatılmaktadır.
Toprakkale'den yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan eserlerin birçoğu bugün Berlin'de Vorderasiatische Museum ile Londra'da British Museum'da sergilenmektedir. Bu kentten günümüze, Urartu Baştanrısı Haldi'ye ait bir tapınak, sur kalıntıları, saray ve su sarnıcı gelebilmiştir.
Sardurihinili (Çavuştepe) Antik Kenti
Van'ın 24 km. güneydoğusunda Gürpınar Ovası'ndaki Bol Dağları'nın uzantısındaki bir tepe üzerinde kurulmuştur. Sarduruhinili Urartu Dilinde Sardur'un kurduğu kent anlamındadır.
Çavuştepe Kalesi Van'a 25, Gürpınar'a da 10 km. uzaklıkta, Van-Hakkari karayolu üzerindedir. Urartu Kralı II.Sarduri'nin MÖ. 764-735 yılları arasında yaptırmış olduğu bu kalede 1961-1986 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden Prof.Dr.Afif Erzen kazılar yapmıştır. Bu kazılar sırasında Aşağı ve Yukarı kale, ana giriş kapısı ve diğer yapılar ortaya çıkarılmıştır.
Kale Aşağı ve Yukarı olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. Kurucusundan ötürü Sarduhinili olarak isimlendirilen bu kale iri blok taş ve moloz taştan meydana gelmiştir. Yukarı Kale, Aşağı Kale'den 30 m. yükseklikte olup, içerisinde Haldi Mabedi ile Urartu Tanrısı İrmuşini'ye ait Açık Hava Mabedi bulunmaktadır. Aşağı Kale'de ise yapı kalıntılarına ait temeller, depolar ve mahzenler bulunmaktadır. Ayrıca kalenin sarayı da yine Aşağı Kale'dedir.
Kaleyi çeviren sur duvarları 800 m. uzunluğundaki bir alanı kaplamaktadır. Sur duvarları kalker blokları halinde doğrudan doğruya ana kayaya oturtulmuştur.
Kale Urartu Krallığı'nın en parlak döneminde yapıldığından, Urartu mimarlığının görkemi görülmektedir. Günümüze kadar sağlam olarak kalan 5-6 m. yüksekliğindeki kale duvarları ana kayaya yapılan su sarnıçları, su biriktirme yapısı,kült merkezi, kaya poterni, iki ayrı tanrı için yapılan tapınak ve saray yapılarında görülen özenli işçilik krallığın gücünü yansıtmaktadır. Bir diğer özelliği de bölgenin en önemli kült merkezi olmasıdır. İki ayrı tanrıya yapılan kült merkezleri, diğer Urartu kalelerinde görülmemektedir.
Gürpınar Ovası Bol Dağı kayalıklarında yer alan Çavuştepe Kalesi askeri ve ekonomik amaçla kurulmuştur. 300 km. uzunluğundaki, Başkent Tuşpa'dan güneydoğu yönüne devam ederek Çavuştepe Kalesi'nin kuzey eteğinden geçen ünlü Ordu Yolu, Urartu Krallığı için çok önemlidir. Yol, günümüzde Irak toprakları içinde kalan Kelişin Geçidi ve Muşaşir/Ardini Tapınağı'na kadar uzanmaktaydı.
Aşağı ve Yukarı Kale diye ayrılan Çavuştepe'yi ortadaki ana giriş kapısı birleştirmektedir. Ana giriş kapısından doğuya giden yol, Yukarı Kale'ye çıkmaktadır. Kare planlı olan Yukarı Kale, Aşağı Kale'ye göre oldukça küçüktür. Yukarı Kale'de etrafı sütunlu galerilerle çevrili bir tapınak kalıntısı, ortada ise Tanrı Haldi için yapılmış kare planlı bir başka tapınak daha vardır. Aşağı Kale'mdeki tapınak gibi bu tapınağın kapısı da doğuya bakmaktadır. Tapınak çok tahrip olmuştur. Bunda Ortaçağ yerleşimlerinin burayı ev olarak kullanmalarının etkisi büyüktür.
Yukarı Kale'de tapınak ve avlusundan başka bir şey bulunamaması burasının tamamen Tanrı Haldi'ye adandığını göstermektedir.
Aşağı Kale, batı yönün doğru uzanmakta olup, ana giriş kapısının batısından Uç Kale'ye kadar olan alan içinde çok sayıda çeşitli meslek dallarına ait atölye binaları vardır. Bunlar Kale'nin inşasından çok sonra M.Ö. 7. yüzyılda yapılmışlardır. Uç kale dikdörtgen planlıdır ve kalker taşları, hiçbir Urartu merkezinde rastlanmayan güzellikte cam gibi pürüzsüz işlenmiştir. Taş duvar üzerine iki kat yapıların yıkıntıları arasında 5 adet T biçimli siyah andezit kör pencere bulunmuştur. Urartu bronz levhaları ile Adilcevaz taş kabartmalarında çok katlı binalar üzerinde bu tür kör pencerelerin nasıl durdukları açık bir şekilde görülmektedir. Uç Kale zemin odalarında da ele geçen silahlar arasındaki bazı miğferler üzerinde silah deposunun II. Sarduri'ye ait olduğunu gösteren çivi yazısı bulunmaktadır.
Çavuştepe Kalesi'nde bunlardan başka depo binaları, Tanrı İrmuşini'ye ait tapınak (Girişin solundaki andezit bloklar üzerinde Kral II. Sarduri'nin iki taş üzerindeki adak yazıtı vardır. Üçüncüsü ne yazık ki kayıptır), tapınağın batısında yan yana uzanan çok sayıda atölye, atölye odalarının birer kapı ile açıldığı koridor, bu koridorla geçilen batıdaki saray, su sarnıçları, tuvalet (bu alaturka tuvalet şu anda dünyanın en eski tuvalet örneğidir) fosseptik çukuru, kanalizasyon sistemine ait kalıntılar bulunmaktadır. Sarayın kuzey sur duvarından başlayan ve ana kayaya özenle oyulmuş derin bir kaya yarığı (poterni) bulunmaktadır.
Vostan (Gevaş) Antik Kenti
Tilkitepe'de yapılan kazılarda kalkolitik Çağa (MÖ.5500-3500) ait buluntular ele geçirilmiştir. Ayrıca Gevaş'ın kuzeyinde Van Gölü kıyısındaki Hişet kalesinin kalıntıları Urartular dönemine tarihlendirilmiştir. Bu bakımından yörede ilk yerleşimin Urartular zamanında olduğu anlaşılmaktadır.
Urartular bu yerleşime Vostan ismini vermişlerdir. Sonraki yıllarda Selçukluların Vestan dediği bu sözcük zamanla Gevaş'a dönüşmüştür.
MÖ.VI.yüzyılın başlarında Medler Urartu Devletini yıkmışlar, bunun ardından da Persler yöreye hakim olmuştur. Büyük İskender'in Persleri yenmesinden sonra Makedonyalılar, ardından Seleukoslar burada hüküm sürmüştür. MÖ.III.yüzyılda Van ve yöresi kısa bir süre Ptolemaiosların eline geçmiş bunu MÖ.129'da Partlar, MÖ.I.yüzyılda Ermeni krallarından Dikran'ın egemenliği izlemiştir. Partlar ile Romalılar arasında Van yöresi zaman zaman el değiştirmiş, MS.III.yüzyılda Romalılar Sasanilerle yöre için savaşmışlardır.
Roma'nın ikiye ayrılmasından sonra Bizans yönetiminde kalan yöre VII.yüzyılın ortalarında Arapların eline geçmiştir. IX.yüzyılda Saciler, X.yüzyılda Arap ve Ermeni çekişmelerine sahne olmuştur. Bu çekişmelerin ardından 1021'de Bizanslılar yeniden yöreye hakim olmuş ve Bizans'ın Vaspurakan Theması'nın sınırları içerisinde kalmıştır.
Alniunu Antik Kenti
Bugünkü Edremit'in güneyinde Alniunu Antik Kenti bulunmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi'nin kayalık alanında kurulan bu bölgeden kanallar geçirilerek sulama yapıldığı gibi Urartuların da önemli bir yerleşim yeridir.
MÖ.3000'de Hurriler burada yaşamıştır. Hurrilerin Hititler tarafından yıkılmasından sonra Urartular yöreye hakim olmuştur. Bu dönemde Kadembastı'da Şamram Kanalının güneyindeki tepede, yerden yüksekliği 10-12 m. olan Kız Damı (Dev Damı) Mağarası içinde sütunlar, ocaklar, güneyden çıkış yolu oyulmuştur. Urartu Sulama (Menua-Şamram) kanalları, Urartulardan sonra Doğu Anadolu Bölgesinde, Urartuların yapmış olduğu kadar sulama kanalı, göller ve baraj yapılmamıştır. Bundan önemlisi 2800 yılından beri çalışan bu su tesislerinin benzerine, dünyanın hiçbir yerinde rastlanılmamaktadır. İlginç inşa tekniğinin tarihsel gelişimi büyük bir önem taşımaktadır. Urartulardan önce Edremit yöresinden çeşitli kavimler transit olarak geçmişlerdir. Aynı zamanda da bu bölge Asurluların sürekli baskısı altında kalmıştır. Bu nedenle de Urartular, Asur saldırılarına karşı önlem almaya çalışmışlardır. Sonunda MÖ.IX.yüzyılda Asurluları ülkelerinden çıkarmışlardır.
Şamram Su Kanalı 51 km. uzunluğunda olup, günümüzde yapılmış izlenimi vermektedir. Asur Kralı menua (MÖ.810-786) kızı Tariria için Kadembastı Mevkiinde teraslar halinde asma bahçeleri yaptırmıştır. Bu kanal aynı zamanda bir aşk olayını da simgelemektedir. Kanal yaklaşık 5000 hektarlık araziyi de sulamaktadır. Kanal, Başet Dağı'nın (3.686 m.) batı yönündeki kayalıklardan başlamaktadır. Bu kanal doğudan batıya doğru akan Engil (Dönemeç) Çayı'nın üzerinden geçmektedir. Ancak aşırtma kemerinin duvarlarının yıkılmasından ötürü planı tam kesinlik kazanamamıştır. Bugün basit bir kemer yardımı ile su çayın üzerinden geçirilmiştir. Kanal üzerinde bulunan çeşitli kitabeler günümüze ulaşamamıştır. Bulunan bir kitabede kanalı yaptıran Kral Menua'dan söz edilmektedir:
İşpuına'nin oğlu Menua, Tanrı Haldi'nin gücü sayesinde bu kanal�ı açtı. Adı Menu Kanalıdır. Tanrı Haldi'nin büyüklüğü sayesinde; Menua güçlü kral, büyük kral, Bianili ülkelerinin kralı, Tuşba Kentinin efendisidir. Menua derki, kim bu yazıyı silerse, kim onu tahrip ederse, kim bunu görürse, kim başkasına; "Bu kanalı ben açtım" derse O, Tanrı Haldi Tanrı Teişiba, Tanrı Şivini ve bütün tanrılar tarafından mahvedilsin güneş ışığından yoksun edilsin.
MÖ.VI.yüzyılın başlarında Medler Urartu Devletini yıkmışlar, bunun ardından da Persler yöreye hakim olmuştur. Büyük İskender'in Persleri yenmesinden sonra Makedonyalılar, ardından Seleukoslar burada hüküm sürmüştür. MÖ.III.yüzyılda Van ve yöresi kısa bir süre Ptolemaiosların eline geçmiş bunu MÖ.129'da Partlar, MÖ.I.yüzyılda Ermeni krallarından Dikran'ın egemenliği izlemiştir. Partlar ile Romalılar arasında Van yöresi zaman zaman el değiştirmiş, MS.III.yüzyılda Romalılar Sasanilerle yöre için savaşmışlardır. Roma'nın ikiye ayrılmasından sonra Bizans yönetiminde kalan yöre VII.yüzyılın ortalarında Arapların eline geçmiştir. IX.yüzyılda Saciler, X.yüzyılda Arap ve Ermeni çekişmelerine sahne olmuştur. Bu çekişmelerin ardından 1021'de Bizanslılar
Karagündüz Höyüğü Antik Kenti
Van il merkezinin 34 km kuzeydoğusunda, Erçek Buçağı'nın 6 km kuzeyinde, Eski Karagündüz (Şarokonis) Köyü'nün olduğu yerdedir. Van- Özalp karayolu höyüğün 4.8 km güneydoğusundan geçmektedir. Yeni köy, su yükselmesinden dolayı höyüğün 2 km kuzeydoğusunda kurulmaktadır.
Höyük, Erçek Köyü'nün doğu-kuzeydoğu kıyısında, sularını göle döken Memedik Çayı'nın meydana getirdiği Erçek Düzü'nün batı ucunda yer almaktadır. Özalp'dan gelen ve Van kentine ulaşan ticaret yolunun bu düzlükten geçtiği ve höyüğün Van yöresinin en büyük höyüğü olduğu belirtilmektedir. Yaklaşık 75 x 50 m boyutlarında, 8-9 m yükseklikte oval bir tepe olan höyüğün 6-7 m kalınlığında İTÇ'na ait bir kültür toprağı barındırdığı iddia edilmektedir. Höyüğün üzerinde mermerden işlenmiş 145 cm boyunda, 107 cm genişliğinde ve 53 cm yüksekliğinde taş vardır.
Karagündüz nekropol alanı kuzeyden güneye doğru hafifçe meyilli alüviyal bir düzlükte yer almaktadır. Burada yapılan kazı çalışmalarında ele geçen mezarlardan bir kısmı oda mezardır. Dikdörtgen planlı olan mezar odalarının tavanları çökmüştür. Odalara mezarın boyutlarına göre 20'den 80'e kadar değişen sayıda insan gömülmüştür. Yeni ceset konulacağı zaman eskiler geriye doğru toplanarak odada yer açılmıştır. Bu özelliği diğer Urartu mezarlarından da tanımaktayız.
Mezarlarda ele geçen çok sayıdaki çanak çömlek biçim ve bezeme anlayışı bakımından iki büyük gruba ayrılırlar. Mezar hediyeleri arasında demirden süs eşyaları ve silahlar, çok sayıda boncuk bulunmaktadır. Ayrıca oğlak-kuzu türü hayvanlara ait omurga parçalarına rastlanmıştır.
Karagündüz Höyüğü'nde yapılan kazılarda ise Ortaçağ'dan Erken Transkafkasya dönemine kadar uzanan 7 yapı katının varlığı görülmüştür. En üst iki tabaka Ortaçağ'a aittir ve 1. yapı katı sırasında tepenin üzeri mezarlık olarak kullanılmıştır. 2. yapı katının altında uzunca bir boşluğu izleyerek sırasıyla Geç Demir çağı (ki bu 3. yapı katı Karagündüz'ün en ilginç dönemlerinden biridir) gelir. 4.yapı katı ise birkaç evrelidir. Bunların en ilginci Urartu Krallığı dönemine ait olan 4. yapı katıdır. Urartu tabakasının altında Erken Demir Çağı yani 5. yapı katı (bu tabaka nekropolle çağdaştır), arkasından 6. yapı katı (Orta-Son Tunç Çağı), 7. yapı katı ise erken Transkafksasya dönemine aittir ve höyüğün en kalın tabakasıdır.