e-PaCk
Forum Gururu
Niye bazı insanlar kendiyle barışık, olgun ve iyi huylu iken bazıları geçimsiz?
Niçin bazı şirketler çok iyi sonuçlar oluşturuyorken bazıları oluşturamıyor?
Eğer kafamızda bir soru varsa onun cevabı da vardır. Yeter ki aramasını bilelim. Meraklı öğrenen araştırmacı ve takipçi özelliğimizi kaybetmeyelim.
Kalp ameliyatı için uzman operatör doktor yerine mahallemizin kasabına sormayalım? Göz ağrısı için göz doktoruna, altın için sarrafa gidelim. Doğru soru sorma becerimizi kullanarak. Asla yılmadan. Asla vazgeçmeden, usanmadan, bıkmadan, ertelemeden ve de üşenmeden. Cevabı aramak, araştırmak, sabırla, suhuletle ve sükûnetle.
Allah herkese bir akıl vermiş. Hepimizde 1250 – 1350 gr ortalama beyin var. Ve bu beyinde de yaklaşık 100 milyar beyin hücresi bulunmakta.
İş bu kaynağı iyi kullanmakta. Varsayım ve peşin hüküm (önyargı) kolonlarını dikerek. Arasına genel geçer, gazete kültürü ve popülist düşüncelerden oluşan duvarları örersek, işte hapı yuttuk demektir.
Kendimizi cenderede buluruz. Bu köşeli düşünce, kalıpçı bakış açısı ve sınırların dışına çıkamamak yarı açık cezaevi mahkûmu gibi zihinde volta attırır durur.
Zihni bu paradigmalar aslında başarısızlığın, çaresizliğin ve tükenmişliğin de tek adresidir. Yani ya çare sizsiniz; yada çaresiz!!! Ya bu prangaların esiri veya tersi.
Yani ya tozu dumanı yutarsınız! Veya tozu dumana katarsınız!
Peki diyeceksiniz ki buraya kadar iyi de. Hadi kendi iş veya özel hayatımızda problemimiz var veya bir sorumuz.
Bir kere kültürümüzde de yer aldı beşikten mezara öğrenen insan olacağız. Yani hayat boyu öğrenciyiz. Eğitim şart.
İkincisi, her türlü şartlanmadan (bu da dahil) uzak duracağız.
Üçüncüsü, aklı olan aklını kullanır daha akıllısı başkalarının aklından da yararlanır.
Bilgiye, tecrübeye, düşünceye ve fikre, değer verirsek bizde değerli oluruz.
Değer oluşturmaya giden yolda ham veriden (enformasyon) bilgiye, bilgiden fikre, fikirden girişimciliğe ve girişimcilikten zenginliğe giden yol; meraktan, öğrenmeden, takipçilikten, rehberden, (danışman, teknik adam, uzman) ve takımdan geçer.
Bütün bu süreçte samimi olmamız, sabırlı olmamız lazım. Bu yolda zaman ve kaynak ayırmak ve gönülden anlaşma ile işe tam inanmak da gerekir.
Özetle birileri bir şeyleri başarmışsa, benim cevabını aradığım sorularım varsa veya daha sağlıklı, başarılı, kazançlı ve mutlu olmayı istiyorsak bunun bir yolu var.
Önce düşünce yapımızı, hayata bakış açımızı belirlemeliyiz. Varsa bir eksiklik bunu düzeltmeliyiz.
Sonra öğrenen, araştıran, meraklı, takipçi karakter özelliğimizi ortaya çıkarmalıyız. Daha sonra bunun tekniğini, metodolojisini uygulamasına geçmeliyiz.
Bu kadar bilgiden sonra bunu nasıl mı yapacağız?
Arkadaş, hukuk, mali, finans, iç denetim, teknik, sağlık, beslenme, üretim, kalite danışmanları yanında birde yönetim danışmanı denilen bir adam var.
Yönetim koçluğu (rehberliği) yöneticinin sağlıklı, kaliteli ve doğru kararlar almasına yardımcı olan insan.
Yani bize (yöneticiye) rağmen doğruları söyleyen kişi. Yani değer oluşturulmasına samimi katkısı olan insan.
Ama biz elimizle tutmadığımız, gözümüzle görmediğimiz bu hizmeti nasıl satın alırız.
Hadi masa, kasa, bina, makine, arsa neyse de dediğinizi duyar gibiyim.
Fasonculuktan, marka sahipliğine, hamallıktan değer üretme farkına varanlara bakarsanız bu hizmeti almanın kolay ve ucuz olduğunu da göreceksiniz.
Şu her zaman kendini göstermiştir ki; bu hizmetten yararlanmamanın bedeli, bu hizmetten yararlanmanın maliyetinden daima çok yüksekte olmuştur.
M. Emin Öztürk
Niçin bazı şirketler çok iyi sonuçlar oluşturuyorken bazıları oluşturamıyor?
Eğer kafamızda bir soru varsa onun cevabı da vardır. Yeter ki aramasını bilelim. Meraklı öğrenen araştırmacı ve takipçi özelliğimizi kaybetmeyelim.
Kalp ameliyatı için uzman operatör doktor yerine mahallemizin kasabına sormayalım? Göz ağrısı için göz doktoruna, altın için sarrafa gidelim. Doğru soru sorma becerimizi kullanarak. Asla yılmadan. Asla vazgeçmeden, usanmadan, bıkmadan, ertelemeden ve de üşenmeden. Cevabı aramak, araştırmak, sabırla, suhuletle ve sükûnetle.
Allah herkese bir akıl vermiş. Hepimizde 1250 – 1350 gr ortalama beyin var. Ve bu beyinde de yaklaşık 100 milyar beyin hücresi bulunmakta.
İş bu kaynağı iyi kullanmakta. Varsayım ve peşin hüküm (önyargı) kolonlarını dikerek. Arasına genel geçer, gazete kültürü ve popülist düşüncelerden oluşan duvarları örersek, işte hapı yuttuk demektir.
Kendimizi cenderede buluruz. Bu köşeli düşünce, kalıpçı bakış açısı ve sınırların dışına çıkamamak yarı açık cezaevi mahkûmu gibi zihinde volta attırır durur.
Zihni bu paradigmalar aslında başarısızlığın, çaresizliğin ve tükenmişliğin de tek adresidir. Yani ya çare sizsiniz; yada çaresiz!!! Ya bu prangaların esiri veya tersi.
Yani ya tozu dumanı yutarsınız! Veya tozu dumana katarsınız!
Peki diyeceksiniz ki buraya kadar iyi de. Hadi kendi iş veya özel hayatımızda problemimiz var veya bir sorumuz.
Bir kere kültürümüzde de yer aldı beşikten mezara öğrenen insan olacağız. Yani hayat boyu öğrenciyiz. Eğitim şart.
İkincisi, her türlü şartlanmadan (bu da dahil) uzak duracağız.
Üçüncüsü, aklı olan aklını kullanır daha akıllısı başkalarının aklından da yararlanır.
Bilgiye, tecrübeye, düşünceye ve fikre, değer verirsek bizde değerli oluruz.
Değer oluşturmaya giden yolda ham veriden (enformasyon) bilgiye, bilgiden fikre, fikirden girişimciliğe ve girişimcilikten zenginliğe giden yol; meraktan, öğrenmeden, takipçilikten, rehberden, (danışman, teknik adam, uzman) ve takımdan geçer.
Bütün bu süreçte samimi olmamız, sabırlı olmamız lazım. Bu yolda zaman ve kaynak ayırmak ve gönülden anlaşma ile işe tam inanmak da gerekir.
Özetle birileri bir şeyleri başarmışsa, benim cevabını aradığım sorularım varsa veya daha sağlıklı, başarılı, kazançlı ve mutlu olmayı istiyorsak bunun bir yolu var.
Önce düşünce yapımızı, hayata bakış açımızı belirlemeliyiz. Varsa bir eksiklik bunu düzeltmeliyiz.
Sonra öğrenen, araştıran, meraklı, takipçi karakter özelliğimizi ortaya çıkarmalıyız. Daha sonra bunun tekniğini, metodolojisini uygulamasına geçmeliyiz.
Bu kadar bilgiden sonra bunu nasıl mı yapacağız?
Arkadaş, hukuk, mali, finans, iç denetim, teknik, sağlık, beslenme, üretim, kalite danışmanları yanında birde yönetim danışmanı denilen bir adam var.
Yönetim koçluğu (rehberliği) yöneticinin sağlıklı, kaliteli ve doğru kararlar almasına yardımcı olan insan.
Yani bize (yöneticiye) rağmen doğruları söyleyen kişi. Yani değer oluşturulmasına samimi katkısı olan insan.
Ama biz elimizle tutmadığımız, gözümüzle görmediğimiz bu hizmeti nasıl satın alırız.
Hadi masa, kasa, bina, makine, arsa neyse de dediğinizi duyar gibiyim.
Fasonculuktan, marka sahipliğine, hamallıktan değer üretme farkına varanlara bakarsanız bu hizmeti almanın kolay ve ucuz olduğunu da göreceksiniz.
Şu her zaman kendini göstermiştir ki; bu hizmetten yararlanmamanın bedeli, bu hizmetten yararlanmanın maliyetinden daima çok yüksekte olmuştur.
M. Emin Öztürk