incikk
Üstat
Yalnız, yaşadıklarımız mıdır kalbimize hükmeden yoksa yalnız yaşadığımız mı?
“Yalnız, yaşadığımdır kalbimde kalan.”
Böyle diyor şair. Peki ya gerçekten yaşadığın mıdır kalbinde kalan? Yaşanılanlar unutulmaz mı hiç? Mutlu anları hiç birimiz unutmak istemeyiz elbette; ama her an mutlu olmak mı vardır yazgımızda?
Zamanın bir yerinde, kalbinde kıpırtılar başlar. Çok sevdiğin, bir anda tarafından çok sevildiğin oluverir. Aşkın kâşifi olursunuz. Çoraklanmış sandığın tarlalarda güller bitiverir. Dosttur, sevgilidir, yârdır. Yaşadıklarınızın her bir anı çivilenir yüreğine. Onsuz hayat düşüncesi felç eder sol yanında bir yerlerini. Sevda ateşinden yanmışsındır bir kere. Gelecekten bahsederken kurulan o hayal gibi cümleler uzak değil sanırsın. Her an yanı başında, her daim gülen gözlerle orada durur çünkü.
Zaman geçer, aşk ve nefret arasındaki ince çizginin neresinde olduğunun farkına varamasan da aslında; yalnız yaşadığımdır kalbimde kalan diye algılarsın bu şiiri. Burada, “sadece” anlamının üstünden tırlar geçmiştir, hissedersin. Yorgun bedenin ezilirken altında, yaşadıklarını yalnız yaşadığının farkına varırsın. Bir ‘tek başınalık’ hâkim oluverir yaşadıklarınıza. Çünkü iki kişilik yaşanmamıştır. “Aşk iki kişiliktir”; ama adı aşk olsa da tek kişi göğüslenmişsindir ipi. Oysa “Ondan tek bir damla istemiştin, okyanus sunmak için.”
“Sabır yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır” der, sineye çekersin her şeyi. Öyle ya sevmek, karşılık beklenmediğinde güzel. Sevmek; yüreğini onun ellerine bırakmaktır çünkü sende. O ellerini açmayı beceremedi diye sevmekten vazgeçemezsin ya. Şart mı sevilmek? O şart kollanırsa sevmenin anlamı nerde kalır? Sadece sevildiğini mi sever insanlar? “Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?”
Sevmek yüreğinin titremesidir. Adını duyduğunda her şeyi erteleyiş. İlla görmen gerekmez hem gerçekten seversen. Onun iyi olduğunu, çok uzaklarda da olsa nefes aldığını bilmek yeter içindeki sevgiye.
“Sen sessizce git artık
Yokluğun burada nasıl olsa durur”
Gerçekten sevmek, yanında olmadığında ya da olamadığında yüreğinin, yok olduğunu hissetmesidir ve belki de o yokla mutlu olmayı becerebilmesi.
Sevmeye çalışmak olmaz. Ya seversin ya sevmezsin. Sevmek, karşılık beklenmediğinde güzel.“Seveni sevmek kolay; marifet o sevmediği zaman da onu sevebilmekte”. Yani bütün iş yürekte. Yüreğinizin üstünden tırlar geçmemesi dileğimle…
Esra Tüter
“Yalnız, yaşadığımdır kalbimde kalan.”
Böyle diyor şair. Peki ya gerçekten yaşadığın mıdır kalbinde kalan? Yaşanılanlar unutulmaz mı hiç? Mutlu anları hiç birimiz unutmak istemeyiz elbette; ama her an mutlu olmak mı vardır yazgımızda?
Zamanın bir yerinde, kalbinde kıpırtılar başlar. Çok sevdiğin, bir anda tarafından çok sevildiğin oluverir. Aşkın kâşifi olursunuz. Çoraklanmış sandığın tarlalarda güller bitiverir. Dosttur, sevgilidir, yârdır. Yaşadıklarınızın her bir anı çivilenir yüreğine. Onsuz hayat düşüncesi felç eder sol yanında bir yerlerini. Sevda ateşinden yanmışsındır bir kere. Gelecekten bahsederken kurulan o hayal gibi cümleler uzak değil sanırsın. Her an yanı başında, her daim gülen gözlerle orada durur çünkü.
Zaman geçer, aşk ve nefret arasındaki ince çizginin neresinde olduğunun farkına varamasan da aslında; yalnız yaşadığımdır kalbimde kalan diye algılarsın bu şiiri. Burada, “sadece” anlamının üstünden tırlar geçmiştir, hissedersin. Yorgun bedenin ezilirken altında, yaşadıklarını yalnız yaşadığının farkına varırsın. Bir ‘tek başınalık’ hâkim oluverir yaşadıklarınıza. Çünkü iki kişilik yaşanmamıştır. “Aşk iki kişiliktir”; ama adı aşk olsa da tek kişi göğüslenmişsindir ipi. Oysa “Ondan tek bir damla istemiştin, okyanus sunmak için.”
“Sabır yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır” der, sineye çekersin her şeyi. Öyle ya sevmek, karşılık beklenmediğinde güzel. Sevmek; yüreğini onun ellerine bırakmaktır çünkü sende. O ellerini açmayı beceremedi diye sevmekten vazgeçemezsin ya. Şart mı sevilmek? O şart kollanırsa sevmenin anlamı nerde kalır? Sadece sevildiğini mi sever insanlar? “Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?”
Sevmek yüreğinin titremesidir. Adını duyduğunda her şeyi erteleyiş. İlla görmen gerekmez hem gerçekten seversen. Onun iyi olduğunu, çok uzaklarda da olsa nefes aldığını bilmek yeter içindeki sevgiye.
“Sen sessizce git artık
Yokluğun burada nasıl olsa durur”
Gerçekten sevmek, yanında olmadığında ya da olamadığında yüreğinin, yok olduğunu hissetmesidir ve belki de o yokla mutlu olmayı becerebilmesi.
Sevmeye çalışmak olmaz. Ya seversin ya sevmezsin. Sevmek, karşılık beklenmediğinde güzel.“Seveni sevmek kolay; marifet o sevmediği zaman da onu sevebilmekte”. Yani bütün iş yürekte. Yüreğinizin üstünden tırlar geçmemesi dileğimle…
Esra Tüter