Yazılı kompozisyon Türleri
1)Olay Yazıları*Hilaye
*Roman
*Tiyatro
*Senaryo
*Masal
*Fabl
*Hatıra
*Günlük
*Gezi yazısı
*Haber
*Röportaj
2)DÜŞÜNCE YAZILARI
*Makale
*Fıkra
*Sohbet
*Deneme
*Eleştiri
3)ARAŞTIRMA VE İNCELEME YAZILARI
*İnceleme
*Hayat Hİkayesi
*Monografi
*Portre
*Rapor
*Bildiri
*Tutanak
*Fezleke
4)MEKTUP TÜRÜ YAZILAR
*Mektup
-özel mektup
-iş mektubu
-resmi mektup
-edebi mektup
-açık mektup
*Dilekçe
*Davetiye
*Özgeçmiş
*İlan ve Reklam
5)MANZUM YAZILAR
*Şiir
OLAY YAZILARI :
Hikaye (Öykü)
Yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayların okuyucuya haz verecek şekilde anlatıldığı kısa edebî yazılara hikâye (öykü) denir.
Hikâyelerde esas itibariyle bir asıl olay bulunur. Bazen bu asıl olayı tamamlayan yardımcı olaylara da rastlanır. Hikâyelerde belli bir zaman diliminde ve sınırlı bir mekânda yaşanan olay (veya olaylar) anlatıldığı için çevrenin ve kahramanların tanıtımına pek yer verilmez.
Manzum tarzda yazılan hikâyeler de vardır. Mehmet Âkif ve Tevfik Fikret bu tarzın başarılı edipleri arasındadırlar.
Roman
İnsanların başlarından geçen veya geçmesi mümkün olan olayların yer ve zaman belirtilerek etraflıca anlatıldığı, uzun edebî yazılara roman denir.
Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar bulunur. Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir. Kahramanların ve çevrenin tanıtımına hikâyelerde pek yer verilmezken romanlarda kahramanların ve çevrenin tanıtımı yeri geldikçe değişik bölümlerde birbirini tamamlayacak şekilde yer alır. Romanı okuyup bitiren bir kişi yazarın anlattığı kahramanları, olayı ve çevreyi göz önünde canlandırabilir.
Romanlar işledikleri konulara ve üslûplarına göre tarihî roman, macera romanı, polisiye roman, töre romanı, psikolojik roman, nehir roman gibi çeşit*lere ayrılabilir.
Hikâye ve romanlarda gerçeğe uygunluk aranır.
Tiyatro
Hikâye veya romana konu olabilecek olayların seyirciye sahnede temsilî olarak da gösterilebilmesi için sahne tekniğine uygun olarak yazılan edebî yazılara tiyatro denir. Tiyatro terimi; sahne eserinin oynandığı yer ve sahne eserini oynama sanatının adı olarak da kullanılır.
Tiyatronun oluşmasında eser (senaryo), oyuncular, sahne ve seyirci unsurları her zaman dikkate alınır. Tiyatro hem göz hem kulağa hitap ettiği için diğer türlere göre daha etkilidir.
Tiyatro eserleri genellikle, sahnede oynanmak üzere yazılırlar, ancak oynanmak için değil de okunmak için yazılan tiyatro eserleri de vardır.
Klâsik tiyatroda üç (zamanda, mekânda, olayda) birlik kuralına uymak esastı. Ancak günümüzün teknik imkânları sayesinde tiyatro sahnesinde canlandırılamayacak bir olay hemen hemen yok gibidir.
Tiyatro (oyun) terimi daha çok genel anlamda kullanılır. Tiyatro için, konusuna ve sahnede sunuluş biçimine göre trajedi, komedi, dram, monolog ve müzikli tiyatrolar (opera, operet, opera komik, vodvil, bale) gibi özel adlandırmalar da kullanılır.
SENARYO
Senaryo, bir filme konu olacak olayın, hikâyenin, romanın sinema tekniğine göre sahnelere bölünerek açıklamalar ve diyaloglar tarzında hikâye edildiği yazılardır. Senaryo, sesli filmler çekilmeye başlandıktan sonra ortaya çıkan ve teknik imkânların sinemada her geçen gün daha fazla kullanılmasıyla gittikçe önem kazanan bir türdür. Senaryolar filmlerin çekilmesine temel oluştururlar. “İyi bir senaryodan kötü bir film yapılabilir ama kötü bir senaryodan iyi bir film asla yapılamaz.” (Rene Clair)
Senaryo; süje, eşel ve tretman denen aşamalardan geçtikten sonra senaryo hâline gelir. Filme çekilecek konu sinemaya göre önce özet şekilde kabataslak yazılır (Süje). Sonra konu içindeki olayların birbirleriyle bağlantısı bir plân dahilinde kurulur. Buna şema da denir (Eşel). Daha sonra ayrıntılar dahil edilerek konu genişletilir, karakterler çizilir ve konuşmalar yazılır (Tretman). Bu aşamada sinematoğrafik hikâye kurgusu ve işlenişi bakımından filmlik bir şekil alır. Son olarak senaryo yazarı kendisini eleştirel bir gözle filmin tenkidini yapan seyirci yerine kor ve sinema tekniğinin inceliklerini de hesaba katarak senaryosuna son şeklini verir.
Masal
Olağanüstü kişilerin (veya kahramanların) başlarından geçen olağanüstü olayların yer ve
zaman belirtilmeden anlatıldığı yazılara masal denir. Masallar, halk masalları ve sanat masalları olarak ikiye ayrılabilir: Halk masalları toplumun değer yargılarını, anlayışını, kültürünü, dünya görüşünü yansıtan anonim ürünlerdir. Sanat masalları ise (toplumda görülen aksaklıkları yermek, bir düşünceyi ortaya koymak gibi) belli bir amaca yönelik olarak yazılan masallardır.
Fabl
Sonunda bir ahlâk dersi vermek amacıyla kaleme alınan, konusu bitkiler, hayvanlar veya cansız varlıklar arasında geçtiği düşünülen ve genellikle manzum olan edebî yazılara fabl denir. Kişilerin veya topumun aksayan yönleri fabl aracılığıyla düzeltilmeye çalışılır. Hayalî varlıklar ve olaylar gerçeğe ne kadar yakın olursa fabl o derecede etkili ve başarılı olur. Teşhis ve intak sanatlarından yararlanılarak anlatıma canlılık ve güzellik katılır.
Fablin sonunda kıssadan hisse alınabilecek bir dersin verilmesi onu masaldan ayıran özelliklerin başında gelir.
Hint filozofu Beydeba’nın Kelile ve Dimne’si ile La Fontaine’in Fabller’i bu türün başarılı örneklerindendir. Orhan Veli’nin La Fontaine’in Masalları adıyla manzum olarak Türkçeye kazandırdığı çalışma da anılmaya değerdir.