• 📢 Merhaba Ziyaretçi.
    "Bahar geldi hoşgeldi 🌼🍃"
    konulu fotoğraflar için anket açıldı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz fotoğrafı oynamaya davet ediyoruz...

Yemin Etmek

cırcırböcee

V.I.P
V.I.P
Allah’ı veya mukaddes bir varlığı şahit tutarak verilen söz, ant,kasem. Bir iddiayı kuvvetlendirmek için Allah adını anma, Allah’ı şahit tutma. Yemin konusu Müslüman için sadece fıkhın konusu değildir. Bilmeliyiz ki her fıkıh meselesinin bir iman boyutu ve son olarak da ihsan makamında ki konumu vardır.

Yemin güç, kuvvet ve sağ duyunun diğer bir adıdır. Kendisiyle güç alınan sözdür. Mali müşavirin dahi yeminlisi diğerine göre daha kuvvetlidir. Nere de insan varsa orada, kaçınılmaz olarak azda olsa yemine ihtiyaç duyulur.

Meşru yeminin muhafaza edilmesi imanımızın gereğidir. Mü’min ne batıla, ne de batıl üzere yemin edemez, söylenen sözün de belki yeminle hiçbir ilgi ve alakası yoktur.

İnsanlar yemin ettikleri ilke ve nesnelere göre imanlarını açıklamış olurlar. Şöyle ki kiminin imanı Allah’a dır, kiminin ise kendi nefsine veya hevayı arzusunadır. Kişinin kendi namus ve şeref anlayışının tabii bir ölçüsü olmadığına göre, kendi nefsini “ilahlaştırmanın” diğer bir adıdır. Peki namus ve şeref nedir derseniz, sözlüklere bakalım, namus;

1 . Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık.
2 . Dürüstlük, doğruluk
Şeref ise;
1 . Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur,
2 . Erdem, gözü peklik ve yetenekle kazanılmış iyi şöhret.

Kimine göre namus ve şerefli olan hal, diğerine göre değildir. Mesela; af buyurun genelev evde çalışan kadın ve oraya müşteri olarak giden erkek için namus ve şerefin anlamı diğer insanlarla aynımıdır. Yoksa, “vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” ilkesinden bu insanların “namus ve şeref” yeminlerinin bir değeri olur mu.

Her günahı yapanı namus ve şeref yoksunu kabul etmeli miyiz. O zaman yemin edecek kimse kalmaz bu fani alemde. Anlamak istediğim şu ki, namus ve şeref ortak bir değer midir. Sanırım asla değildir.

Yemin, namus ve şeref sözcükleri Arapça dilinin kelimeleridir. İster yemin deyin, ister ant diye isimlendirin, önemli olan neyin üzerine yemin edildiğidir. Kime yemin edildiği doğru tespit edilmezse, yeminin hiçbir anlamı kalmaz.
Yemin insan fıtratına öyle yer etmiştir ki, dine inanan ve inanmayan herkes tarafından kabul görmüştür. Problem ise, yemin edilen öznededir. Kim kime, ne neye yemin ediyorsa O’na iman ediyordur. Hem yaratıcıya iman ediyor da, hem de O’na yemin etmeyip başka şeylere yemin ediyorsa “müşrik” konusunun kapsamına girmektedir.

Yalan yemin konusu şeytanın Adem’i kandırmasından günümüze kadar gelmektedir. Mü’minlerin yeminleri ise iman sınırı içindedir. Bunun içindir ki, yemin konusu tezler üstü bir tez olarak ele alınmalı ve anlamaya çalışılmalıdır.

Yeminin kefaretin den evvel, yeminin mahiyeti kavranmalıdır. Bize evveliyetle gereken yeminin çeşitleri ve kefaretleri değil “anlamıdır”. Yeminle kandırmalar, şeytanın rolünü üstlenmekten başka bir şey değildir.

Dinini oyun ve eğlenceye alanlarla, namus ve şerefi nefsine göre anlamlandıranların yemini ve ona inanmanın cinnet olduğunu düşünürüm. Bu tip kişilere ancak, sefihler inanırlar. Rabbinin huzurunda durmanın önemini bilmeyenler, yemin ederken ayağa kalksa ne olur, otursa ne olur.

Bundan dolayıdır ki, yemin imandır. Kime ne kadar iman ediyorsak, okadar yemin ediyoruz demektir. Yeminler çeşitlidir. Kimi tevhidi yemin, kimi ise tağuti yemindir. Yeminin bir toplumda artması güvensizliğin bir neticesidir.

Yemin törenleri topluma söz verme yerine, göz dağı vermenin yerini almıştır. Yemin hizmet için değil, kuvvetin gösterisi için törenleştirilmiştir. Bu güne kadar kimin yeminden dolayı yüzü kızarmıştır.

Yemin çeşitleri okadar çok ki; siyasi, ticari, askeri, memuri, ailevi, mahkemi ve daha kim bilir ne kadar çok çeşitlidir..

Tarihteki tespitlere göre nice, vallah, billah diye yapılan yeminlerden dönülmüştür. Kısacası yemin eden zevat kandırmış ve diğerleri kandırılmıştır. Zaten devletin dini İslam maddesi değiştirildiği günde yemin metninden vallah ve billah kelimeleri de değiştirilmiştir.

Dinle yemin aynı gün maddeden çıkarılmıştır. Şimdi yemin din’dir dersek yalan ve yanlış mı söylemiş oluruz.

Kim neye inanıyorsa ona yemin etmektedir. Kimi Allah’a, kimi kendine kimi de ne olursa olsun yemin isteyenin istediğine “ant” içmektedir. Namus ve şeref asla iman edilmesi gereken değer değildir. Tefecinin, şehvet perestin, arsızın, hırsızın, katilin ve nelerin nelerin yeminindeki “söze” inanır mısınız.

Kimi kitaba, kimi bayrağa, kimi silah üzerine yemin ederek “söz” almaya çalışırlar. Nice yeminli doktorlar, hakimler, askerler ve memurlarla sanık ve tanıklar biliriz ki asla yemininde sadık değildirler.

Yemin edilen metne inanmadığı halde, namus ve şerefini üç beş kuruşa satanlar mı demeli yoksa ikrah ile yapılan yeminler mi demeli bilmiyorum. Bildiğim sadece ortada gerçeğin hilafına yemin adı altında söylenen ve verilen yalan beyanların varlığıdır.

Yeminde nifak yaygınlaşmaktadır.Sonuç olarak, yemin konusu çok su kaldırır. Günümüz dünyasında halledilmesi zor meseledir. Eğitimi, siyaseti, askerliği ve mahkemesi ayrı ayrı anlamlar üzerine kurulmuşsa, yemin ile sadece kendimizi kandırmış oluruz.

Yeminlerimiz imandır. İmanlarımızı yeminlerimize şahit göstermek istersek ortak değer namus ve şeref olmamalıdır. Dine inanmayanları ...suz ve ....siz kabul etmek mümkün müdür. Asla değildir. Her inanan da ...lu ve ....li olmalıdır fakat olmadığını görmekteyiz.

Doğru söylemek en güzel ahlak dır. Unutmayın ki ülkeleri ve mahkemeleri harap edenler sözüm ona yemin edip de aksini yapanlardır. İnançların parçalandığı, dünyeviliğin yarıştığı günümüzde yeminden ve yemin edenlerden sakının vesselam
 
Geri
Top