Yılbaşı gecesi, her yer parıldıyordu. Buz kristalleri gibi parlayan kar taneleri, Şirin Kasabası’nın çatılarını örterken, evlerin bacalarından dumanlar, gökyüzüne yükselen, tarçın kokulu bir nefes gibiydi. Ama Şirin Kasabası’nda, sadece kar ve ışıklar değildi ortalığı ısıtan. Bayan Pembe Pantolonlu Pertev’in fırınından yayılan, baş döndürücü tarçınlı kurabiye kokusu, tüm kasabayı büyülü bir örtü gibi sarmıştı. Bu kurabiyeler efsaneviydi; her ısırıkta Noel'in tüm güzelliği ve mutluluğu gizliydi.
Pertev Hanım, yılbaşı gecesi için özenle hazırladığı, her biri birbirinden güzel, binlerce tarçınlı kurabiyeyi, dev bir kristal kaba doldurmuştu. Bu kristal kap, babasından yadigar, büyülü bir kapmış; içindeki kurabiyelerin lezzetini katmerlemiş, bir bakışta insanı mest etmişti. O kadar güzel ve lezzetliydiler ki, Şirin Kasabası'ndaki her kedi, köpek, hatta sincaplar bile onları hayal ediyordu.
Tam bu sırada, Şirin Kasabası’nın en sakar, en beceriksiz, fakat aynı zamanda en iyi niyetli hırsızı, Kıvırcık Burunlu Kerem sahneye çıktı. Kerem, aslında çok iyi kalpli biriydi ama planları hep ters gider, istemediği sonuçlara yol açardı. Bu yılbaşı gecesi, Kerem'in amacı; Pertev Hanım'ın efsanevi tarçınlı kurabiyelerinden bir avuç çalmak ve sokakta yaşayan, üşümüş kedi ve köpeklere ikram etmekti.
Kerem, planını koyu renk bir pelerinle gizleyip, bir çöp tenekesi kapağını kalkan gibi kullanarak Pertev Hanım'ın evinin önüne geldi. Ama plan beklenmedik bir şekilde ters gitti. Korkudan titreyen elleriyle çöp tenekesi kapağını kaldırdığı anda, ayağı bir buz parçasına takıldı, ve saniyeler içinde devrilen bir Noel ağacı altında kaldı. Noel ağacının süsleri, üstüne yağmur gibi yağarken, Kerem sessizce küfretti.
İşte tam o sırada, çatıdan bir grup uçan ren geyiği geçti. Bu geyikler sıradan geyikler değildi; kırmızı burunları değil, renkli şapkalar takıyorlardı, ve her biri farklı bir enstrüman çalıyordu. Kerem'in şaşkınlığı artarken, lider geyik bir trompetle “Ho Ho Ho!” diye bağırarak, önüne birkaç tarçınlı kurabiye bıraktı.
Geyikler, Pertev Hanım’ın kurabiyelerini çalmak için gelmemiş, aksine, yeniden yapımına ihtiyaç duyulan şarkılarına eşlik eden lezzetli bir atıştırmalık için gelmişlerdi. Kerem, durumu anlamıştı. Geyikler ile birlikte bir gece boyunca müzik yaptılar, şarkı söylediler, ve Kerem’in çaldığı kurabiyeleri, tüm sokak hayvanları ile paylaştılar.
Sabah olduğunda, Kerem Pertev Hanım’ın önünde, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, elinde bir sepet dolusu taze pişmiş kurabiye ile duruyordu. Pertev Hanım, Kerem'in iyi niyetini anlamış ve ona yılbaşı için en büyük kurabiye yapımında yardımcı olmasını teklif etmişti. Şirin Kasabası'nda o yılbaşı gecesi, tarçın kokulu kurabiyelerden çok daha güzel bir şey paylaşılmıştı: dostluk, yardımseverlik ve neşe. Ve uçan ren geyikleri, her yıl Şirin Kasabasına şarkıları ve tarçınlı kurabiyeleriyle geri dönmek üzere vaat ederek gökyüzüne yükseldiler.
Pertev Hanım, yılbaşı gecesi için özenle hazırladığı, her biri birbirinden güzel, binlerce tarçınlı kurabiyeyi, dev bir kristal kaba doldurmuştu. Bu kristal kap, babasından yadigar, büyülü bir kapmış; içindeki kurabiyelerin lezzetini katmerlemiş, bir bakışta insanı mest etmişti. O kadar güzel ve lezzetliydiler ki, Şirin Kasabası'ndaki her kedi, köpek, hatta sincaplar bile onları hayal ediyordu.
Tam bu sırada, Şirin Kasabası’nın en sakar, en beceriksiz, fakat aynı zamanda en iyi niyetli hırsızı, Kıvırcık Burunlu Kerem sahneye çıktı. Kerem, aslında çok iyi kalpli biriydi ama planları hep ters gider, istemediği sonuçlara yol açardı. Bu yılbaşı gecesi, Kerem'in amacı; Pertev Hanım'ın efsanevi tarçınlı kurabiyelerinden bir avuç çalmak ve sokakta yaşayan, üşümüş kedi ve köpeklere ikram etmekti.
Kerem, planını koyu renk bir pelerinle gizleyip, bir çöp tenekesi kapağını kalkan gibi kullanarak Pertev Hanım'ın evinin önüne geldi. Ama plan beklenmedik bir şekilde ters gitti. Korkudan titreyen elleriyle çöp tenekesi kapağını kaldırdığı anda, ayağı bir buz parçasına takıldı, ve saniyeler içinde devrilen bir Noel ağacı altında kaldı. Noel ağacının süsleri, üstüne yağmur gibi yağarken, Kerem sessizce küfretti.
İşte tam o sırada, çatıdan bir grup uçan ren geyiği geçti. Bu geyikler sıradan geyikler değildi; kırmızı burunları değil, renkli şapkalar takıyorlardı, ve her biri farklı bir enstrüman çalıyordu. Kerem'in şaşkınlığı artarken, lider geyik bir trompetle “Ho Ho Ho!” diye bağırarak, önüne birkaç tarçınlı kurabiye bıraktı.
Geyikler, Pertev Hanım’ın kurabiyelerini çalmak için gelmemiş, aksine, yeniden yapımına ihtiyaç duyulan şarkılarına eşlik eden lezzetli bir atıştırmalık için gelmişlerdi. Kerem, durumu anlamıştı. Geyikler ile birlikte bir gece boyunca müzik yaptılar, şarkı söylediler, ve Kerem’in çaldığı kurabiyeleri, tüm sokak hayvanları ile paylaştılar.
Sabah olduğunda, Kerem Pertev Hanım’ın önünde, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, elinde bir sepet dolusu taze pişmiş kurabiye ile duruyordu. Pertev Hanım, Kerem'in iyi niyetini anlamış ve ona yılbaşı için en büyük kurabiye yapımında yardımcı olmasını teklif etmişti. Şirin Kasabası'nda o yılbaşı gecesi, tarçın kokulu kurabiyelerden çok daha güzel bir şey paylaşılmıştı: dostluk, yardımseverlik ve neşe. Ve uçan ren geyikleri, her yıl Şirin Kasabasına şarkıları ve tarçınlı kurabiyeleriyle geri dönmek üzere vaat ederek gökyüzüne yükseldiler.