Yüzyılların Geleneği : Çeyiz

Suskun

V.I.P
V.I.P
Yüzyılların Geleneği : Çeyiz

Hayal gücünün, umudun, tatlı bir heyecanın, en önemlisi de emeğin ortaya çıkardığı bir sanat eseridir çeyiz...

Bin bir çiçeğin, desenin, rengin buluştuğu bir cennet bahçesi gibidir eski çeyizler. Orada çiçekler, meyveler, kuşlar, arılar, kelebekler ve tüm renkler ölümsüzleşir. Doğaya ve onun yaratıcı gücüne, gizemine tutkundur Anadolu kadını. El sanatlarında sanki doğa ile yarışır. O nedenle en güzel el işlemeleri, oyaları ‘çeyiz sergisi’nde görülürdü.

KIZ BEŞİKTE ÇEYİZ SANDIKTA
Eski geleneksel yaşamda sandık çeyizi, kız bebesinin doğmasıyla başlar ve genç kızın evlenmesine dek sürerdi. Bunun için de “Kız beşikte, çeyiz sandıkta” denirdi.
Sandığa önce bir don konurdu; kız ‘donansın’ diye. Bu inancın nedeni, çeyizi az olan kıza “Sen bize donsuz geldin” denmesidir. Bu sözleri hiçbir kadın duymak istemez. O nedenle kız bebesi doğar doğmaz sandığa don konmasının nedeni budur.

Ayak bileklerine kadar inen donun paçaları nakışla bezenir. Donun lastik yerine geçen uçkurun da iki ucu aynı şekilde bezenik olur. Don giyildiğinde uçkurun işli iki ucu karın üzerine düşer. İşte bu uçkurlar üzerine sembolize edilerek nakışla resmedilen desenler, doğurganlığı, bereketi, aşkı, gücü, sağlıklı olma isteğini dile getirir. Anadolu’nun bereket tanrıçası Kybele gibi... Resimlerin bir kısmında görüldüğü gibi; renkler, bitkiler, çiçekler, dallar, budaklar, yapraklar, hayat ağacını temsil eden örnekler, bazı meyveler, arılar, kuşlar, yılanlar, akan sular, Osmanlıca yazılı dualar yaşamla ilgili birçok konuyu dile getirir.





EL İŞİ GÖZ NURU

İşte böyle çeşitli inanışlarla geleneksel çeyizler, ev içi üretimiyle ve kadın el sanatlarının yaratıcı gücüyle oluşturulurdu... Böyle bir çeyiz hazırlanırken, dokuma tezgâhları, çıkrıklar, mekikler, gergefler, tığlar, şişler çalışır; iplikler, teller, pullar iğne ucundan geçer, göz nuru dökülürdü.





Geleneksel olan bu işleme türlerinden ‘hesap işi’, ‘tel kırma’, ‘sarma’ gümüş, altın simle veya ipekle yapılır; ‘ciğerdelen’, ‘ajur’, ‘sıyırtma’, ‘zincirişi’, ‘dolgu’, hepsi gergefte işlenir. ‘Hesap işi’nde bez, gergefe veya kasnağa gerilir. Renk renk ipekten çekilmiş iplikler iğneye geçirilir. Bezin telleri sayılarak belirlenen örnek ilmek ilmek işlenir.

‘Tel kırma’ işi ise ince, renkli bez gergefe gerilir. Metal, gümüş rengi tel kumaşa üstten ve alttan kırılarak geçer, yüzü tersi eşit olarak şekil alır. İşlenen tel kumaşa yerleşmesi için taşla vurulur. Tel kırma, pırıltılı ve gösterişli olduğu için daha çok gelin duvaklarında kullanılır.

‘Ciğerdelen’, kasnağa gerilen beze bir noktadan geçen iğne çevresinde renkli bir daire oluşturur. İğne ve iplik aynı noktadan geçtiği için ortada gözle görülen bir delik oluşur. Kadının hayal gücü, güzeli arayıp bulma isteği, gizemli iç dünyası, inanılmaz fanteziler yaratırdı... Sanki kadının gönül bahçesinin mutluluk çiçekleri renk renk çeyiz eşyası üzerinde açardı.

Donuna, uçkuruna, iç ve dış giyimine, yazmasına, gelin duvağına, peşkirlere, yağlıklara, desen desen nakşederdi... İşte böyle yıllar içinde hazırlanan ‘el emeği göz nuru’ çeyiz sonunda görkemli bir sergiyle topluma sunulurdu.





40 GÜNLÜK SERGİ

Bugün de önem verilen bu toplumsal ve sosyal gelenek; kadına el sanatlarının tüm dallarını 5-6 yaşındayken öğretmeye başlardı. Eğitmenleri anneleri ve çevreleriydi. Böylece el becerileri geliştikçe, yaşları büyüdükçe kızlar arasında örnek, desen, renk, çeşitli oya türleri üretme yarışı başlardı. Böylece gençler çeyiz sergilerinde yeni buluşlarını topluma sunarlardı. Bu buluşlar işlemelerde sonsuz bir desen zenginliğine neden olurdu. Ve bu çeyiz 40 gün gezmeye açık tutulurdu. Böylece kadınlar, kızlar arası kültür alışverişi sağlanırdı. Aynen bugünün sanat galerileri gibi topluma hizmet verilirdi. Bazı çeyizler toplum üzerinde öyle iz bırakırdı ki, yıllarca unutulmaz ve oradan kopya edilen işlemeler sürer giderdi
 


Mesajınızı yazın...
Geri
Top