• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

07 - Antalya

Kaş

İlçe merkezi deniz kıyısında güzel bir koyda kurulmuştur. Halk arasındaki adı “Andifli” olan bu yer, şirin bir Akdeniz kasabası görünümündedir.


Kaş’ın ismi, 3-4 mil uzaklıkta tam karşısında bulunan göz şeklindeki Yunanistan’ın Meis Adası’na “kaş”a benzer bir biçimde baktığını için koyulmuştur. Yüzölçümü 2199 kilometrekare olan Kaş ilçesinin nüfusu 47.500’dür.

Coğrafya
Topraklarını Batı Toroslar’ın Akdeniz kıyılarına ulaştığı kesimdeki Alaca, Mancarlı, Kohu, Susuz Dağları’nı kaplar. Dağlık alanlar ardıç ağacı rastlanan ormanlarla kaplıdır.

Ekonomi
Kaş zeytincilik yönünden Antalya’nın en ileri gitmiş ilçesidir. Zeytinden başka narenciye de bolca yetişir. Son yıllarda turfanda sebzecilik de başlamıştır.

Tarih
Kaşın antik devirdeki ismi Antiphellostur. 1776’da Osmanlılar tarafından nahiye haline getirilmiş ve Elmalı’ya bağlanmıştır. 1871 yılında tekrar ilçe olunca, 1903 yılında bugünkü ilçe merkezine taşınmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında; yerli Rumların da yardımıyla Meis Adası’ndan gelen Rumlar tarafından ele geçirilmiştir. Bir süre İtalyan işgali altında kalan Kaş, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye verilmiş ve 30 Ocak 1923’de Türk-Rum mübadelesi yaşanmıştır.

Önemli Yerler
Mavi Mağara, Güvercinlik Deniz Mağarası, Güvercin İni Deniz Mağarası, Hıdırellez Mağarası, Bayındır, Komba, Kandyba, Araksa, Neisa, Arsada, Kalkan, İnbaş Mağarası, Pirha, Göldağ Mevkii.
 
Kemer

Kemer, Antalya’nın 42 km. batısında küçük bir beldedir. Batı Toros Dağları’nın eteklerinde 1910 yılında kurulan Kemer, Batı Toroslar’ın eteklerinde bulunmaktadır.


1970’li yıllarda nüfusu 500 kişiyi geçmeyen ve portakal bahçeleri arasında saklanmış gibi duran Kemer Köyü, turizm sayesinde bugün 55 bin nüfuslu bir kent olmuştur.

Coğrafya
Kemer yöresinin kuzeyinin dağlarla kapalı oluşu, ılık ve güney rüzgarlarına açık bulunması sonucu, yazları kurak ve sıcak, kışları ılık ve yağışlı geçer. İlçenin kıyı şeridine kar yağmaz, kış aylarında en soğuk gecede dahi ısı, sıfırın altına düşmez. Deniz suyunun kış aylarında bile 18 derecenin altına düşmeyişi, Kemer kıyılarında kış aylarında da denizden yararlanmayı olanaklı kılar.

Ekonomi
Kemer ilçe merkezi ile Tekirova, çayova, Aslanbucak, Kuzdere, Beycik, çamyuva, Göynük, Beldibi, çıralı gibi yerleşim yerleri Antalya turizminde çok aktif rol oynarlar. İrili ufaklı 52 km. uzunluğundaki girintili çıkıntılı koylarında bulunan tatil köyleri ile Kemer önemli bir turizm merkezidir.

Tarih
1910’lu yıllarda “Eski Köy” adı ile bilinen Kemer, dağlarından gelen seller sonucu göl ve bataklıklardan oluşan bir köydü. 1916-1917 yıllarında Kemerliler köylerini sel baskınından korumak için dağların hemen eteklerine taştan, aşağı yukarı 23 km. uzunluğunda duvar örmüşlerdir. Bölge bu duvar nedeniyle “Kemer” olarak anılmaya başlanmıştır. Bu yöre, 1960’lı yıllara kadar karayolu olmadığı için gelişememiştir. 1980 yılı sonrasında ise “Güney Antalya Turizm Projesi” kapsamında yapılan yol ve altyapı çalışmaları ve özellikle sahillerinde kurulan tatil köyleri sonucu büyük bir gelişme yaşamış ve bugün küçük bir kent görünümüne kavuşmuştur. 1991 Eylül ayında ilçe olmuştur.

Önemli Yerler
Idyros Antik Kenti, Söğüt Cuması, Altınyaka Dere Köyü, Beldibi Mağarası, Molla Deliği Mağarası, Ayışığı Koyu, Göynük, Olympos Milli Parkı.
 
Korkuteli

Yüzölçümü 2.461 kilometrekare olan Korkuteli ilçesinin merkez beldesinden başka Bozova ve Kızılcadağ adlı beldeleri ile bunlara bağlı 50 köyü vardır.


İlçe merkezi Kestel Gölü’ne dökülen bir dere üzerinde kurulmuştur. Antalya’yı İzmir’e bağlayan en kısa yol kentten geçer. Bu yolla il merkezi Antalya’ya uzaklığı 60 km’dir.

Coğrafya
Teke Yarımadası’nın doğusunda yükselen Beydağları’nın kuzey uçları Korkuteli ilçesine kadar sokulur. İlçenin kuzeydoğu kesiminde Bozova, batısında Söğüt Gölü çukur alanı vardır. İlçede ılık bir iklim hüküm sürer. Antalya ilinin orman yönünden en önemli ilçelerinden birisidir. İklim ve toprak, buğday ve diğer tarım ekimine elverişlidir.

Ekonomi
İlçedeki başlıca ekonomik etkinlik tarımdır. Yaygın olarak meyvecilik, hayvancılık, hububat, sebzecilik ve son dönemlerde kültür mantarı yetiştiriliciliği yapılmaktadır. Antalya’nın en çok buğday, arpa, fasulye ve ayçiçeği yetiştiren ilçesi olan Korkuteli, elma, şeker pancar ve nohut üretiminde Elmalı’dan sonra ikinci sırada yer alır. Ekime elverişli olmayan yüksek kesimlerinde kıl keçisi ve koyun, köylerde ise sığır beslenir.

Tarih
Antik çağ’da Pisidya coğrafi bölgesi içinde yer alan yöre Makedonya, Roma ve Bizans yönetimlerinden sonra 12. yüzyılda Anadolu Selçukluları’nın eline geçti. 16. yüzyılda Osmanlı topraklarına katıldı ve İstanos adıyla anılmaya başladı. Teke Sancağı’na bağlı olan İstanos, II. Bayezid’in oğlu Korkud’un burada sancak beyliği yapmasından dolayı zamanla Korkudili ya da Korkudeli olarak adlandırıldı. 1879’da nahiye merkezi olan yerleşme, 1915’te bugünkü adıyla ilçe merkezi yapıldı.

Önemli Yerler
Korkuteli İsindası, Alaeddin Camii, Emir Sinaeddin Medresesi, Verbe, Lagbe harabeleri.
 
Kumluca

Antalya’ya 93 kilometre uzaklıkta yer alan Kumluca’nın yüzölçümü 1.253 kilometrekare, nüfusu 61 bindir.


Akdeniz’e dar bir kıyısı olan Kumluca’nın büyük bölümünü, kuzeyde en yüksek noktaları Kızlarsivrisi (3.069 m.) ve Erentepe (2.774 m.) olan Beydağları oluşturur.

Coğrafya
İlçenin doğusunda yer alan Tahtalı Dağı 2.366 metredir. Getirdiği alüvyonlarla Finike ve Kumluca Ovası’nı oluşturan Alakır çayı ilçenin en önemli akarsuyudur. Yer yer çakıl, kum ve toprak katmanlarından oluşmuş olan Kumluca Ovası’nın oluşumu yenidir. Dağ köylerinde ise eğimli ve hafif taşlı, fakat genellikle verimli bir toprak yapısı mevcuttur.

Ekonomi
Kumluca ilçesinde temel geçim kaynağı tarımdır. Seracılık, sebzecilik ve meyvecilik gelişmiştir. Yetiştirilen başlıca ürünler; portakal, buğday, elma, arpa ve limondur. Az miktarda yerfıstığı, çiğit ve pamuk yetiştirilen ilçenin yüksek kesimlerinde de küçükbaş hayvancılık yapılır. Olympos-Beydağları Milli Parkı’nın bir bölümü ilçe sınırları içindedir. Kıyılarındaki doğal plajlar son yıllarda turizme açılmaktadır.

Tarih
İlçenin çevresinde görülen antik kentler ve eserler, buranın Fenikeliler, Likyalılar, Grekler ve Romalılar tarafından sürekli iskan edildiğini göstermektedir. Bu yörenin daha sonra Anadolu Selçuklular’ı tarafından alındığı bilinmektedir. Kumluca, 15. yüzyılda Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlı topraklarına katıldı. Bütün bu devirlerde Kumluca da yerleşik hayatın olmadığı anlaşılmaktadır. Bugünkü ilçe merkezinin içinde bulunduğu ova, tamamen fundalık ve bataklıklarla dolu olduğundan, ilk yerleşim; ilçe merkezinin 5 km. kadar doğusunda tepelerin eteklerinde Sarıkavak adıyla 1830 yıllarında yapılmıştır.
Bölge 1858’de lğdırmagardıç adıyla bir kasaba haline gelmiştir. 1924’te Gödene nahiye olarak ayrılınca, Kumluca adını almış, 1958’de Finike’den ayrılarak ilçe olmuştur.

Önemli Yerler
Adrasan, Korydalla, Rhodiapolis, Idebessos, Akalissos, Gagae.
 
Manavgat

Antalya’nın 80 km. kadar doğusunda bulunan ve 1329’da kurulan Manavgat ilçesi, Manavgat çayı’nın doğu ve batı yakasında yer almaktadır.


Yüzölçümü 2.296 kilometrekare, nüfusu 199 bindir. Antalya’yı Mersin’e bağlayan ve yaz aylarında turizm açısından büyük önem taşıyan karayolunun geçtiği Manavgat kenti, Antalya ve Alanya’dan sonra ilin üçüncü büyük ilçe merkezidir. Kentin adının Manavgat çayı ile bugünkü ilçe merkezi arasında, Pamfilya-Kilikya sınırında kurulan “Manaua” antik kentinden geldiği sanılmaktadır.

Coğrafya
Manavgat ilçesinin toprakları Antalya Ovası’nın yanı sıra alçak tepeler, yer yer Toroslar’dan inen akarsularla parçalanmış alanları, kuzeyinde yükselen Batı Toroslar’ın güney kesimlerini kapsar. İklim, tipik Akdeniz iklimidir. Doğal bitki örtüsü maki topluluklarıdır. Dağlık kesimlerde orman alanları vardır. İlçede yetişen başlıca ürünler pamuk, çeltik, susam ve buğdaydır. Karpuzu ise çevrede çok ünlüdür.

Tarih
15. yüzyılda Osmanlı topraklarına katılan ve daha önce Melas (Karasu) adıyla anılan Manavgat ilçesi, 19. yy. sonlarında Konya Vilayeti, Teke Sancağı’nın Alaiye (Alanya) kazasına bağlı nahiye merkezi olan bir yerleşim yeri idi.

Önemli Yerler
Su Kemerleri, Surlar, Anakapı, Güney Kapısı, Sütunlu Caddeler, Antik Ev Kalıntıları, Agora Gymnasium, Tiyatro, Kemerli Kapı, Athena Tapınağı, Apollon Tapınağı, Men Tapınağı, Nekropol, Side Müzesi.
 
Serik

Eski adı Kökes olan bu ilçe Antalya’nın 36 km. doğusunda ve denizden yüksekliği 26 metredir.


Yüzölçümü 1.314 kilometrekare, nüfusu ise 110 bindir. Merkez bucağından başka Gebiz adında bir bucağı ve 61 köyü vardır.

Coğrafya
Serik ilçesinin topraklarını deniz kıyısından başlayarak Serik Ovası ile bunu kuzeyden kuşatan hafif dalgalı tepelik alanlar kaplar. İlçenin kuzey sınırı üzerinde de Batı Toroslar’ın dik yamaçları yükselmeye başlar. Serik’te yazlar kurak ve sıcak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.

Ekonomi
Önemli bir bölümü kırsal kesimde yaşayan ilçe halkı geçimini tarımdan sağlar. Yetiştirilen başlıca bitkisel ürünler çiğit, buğday, pamuk, yulaf, arpa, portakal ve limondur. İlçenin kuzey kesimindeki yüksek alanlarda kıl keçisi ve koyun yetiştirilir.

Tarih
Serik, oldukça yakın bir tarihte yerleşim yeri olmuş bir ilçedir. Buraya 1883 yılında Yunanistan’ın Teselya Eyaleti’nden getirilen göçmenler yerleştirilmiş ve daha sonra gelişen kasaba 1914’te nahiye ve 1926’da ise ilçe olmuştur. Tarih kitaplarında Serik’ten, Teke Sancağı’na bağlı 36 köyden ibaret bir nahiye merkezi olarak söz edilmektedir.

Önemli Yerler
Pednelissos ve Sillyon antik kentleri.
 
ANTALYA İli Gelenek ve Görenekleri


DÜĞÜN GELENEKLERİ


Kız İstemede Mendil Düğümleme : Gelinlik çağına gelen genç kızlara çevrede dünürcü gelinir.Bu dünürcüler bir tane olabileceği gibi aynı anda birden fazla da olabilir.Kıza gelen dünürcülere kız babası düşüneceğini söyler.Kız babası kıza doğrudan doğruya kiminle evlenmek istediğini soramadığı için bir kadın tarafından kıza kaç tane taliplisi varsa o kadar ayrı renkte mendil getirilir.Bu mendillerin kime ait olduğu da söylenir.Kızın kime gönlü varsa o kişiye ait mendili düğümler ve böylece kiminle evlenmek istediğini belirtir.

Düğün : Babası oğlunu çağırır,oğlan diz çökerek oturur.Baba oğlum falan adamın kızını sana isteyeceğim,git kızı uzaktan gözet der.Oğlan kızı beğenirse arkadaşlarıyla babasına haber gönderir.Oğlan babası iyi konuşan ,ağzı laf yapan bir komşusu ile dünüre gider.Oturup uzun uzun sohbet ederler.Olan tarafı çekingen davrandığı için bir türlü konuya giremez.Ziyaretin sonuna yakın komşusu Allahın emri üzeri Peygamberin Kavli üzeri oğlumuz falancaya sizden hısımlık diliyorum der.Kız babası başını eğerek sonra cevap veririz biraz düşünelim der.Daha sonra ikinci bir ziyaret gerçekleştirilir.Geçen günkü sözümüz ne oldu diyerek söze başlanır.Kız babası yine başını eğerek cevap vermek istemez,düşünelim der.Oğlan babası yine cevap alamadan geri döner.Çünkü kız evi naz evidir.Kız evine üçüncü ziyarette maddi duruma göre hediye (Baklava,çikolata) alınarak götürülür.Oğlan babası bu kez biz geldik gitmeyiz,kuzu kurban kabul etmeyiz,bu kızı Allah yazdıysa gelin almak isteriz der.Eve getirilen hediye kız evi tarafından kabul edilirse oğlan evini görmeceye (kız ile oğlanın biribirini görmesi) çağırır.Kız ile oğlan görüştükten sonra kız babası yakın bir akrabası vasıtasıyla kızının fikrini sorar.Kız babam bilir derse gönlü var demektir.Bundan sonra söz kesilir.Arkasından oğlan tarafı nişan ister.Nişandan sonra bir gün alırlar ve kızın evine kesene (Kıza altınını,elbisesini ve çeyizini götürmek)giderler.Kesene kızın çeyizini evine serer.Kesene Perşembe günü gider düğün cumartesi akşamı kına ile başlar.Kına gecesi gelinin tüm tanıdıkları ve arkadaşları gelerek gelini giydirip süslerler.Gelin odaya gelince alkışlanır ve oturmadan oynatılır.Bundan sonra meydan genç kızlara kalır.Ve uzun bir süre söyleşirler.Birbirlerini överler,türkü söylerler.Oyun faslı bittikten sonra sıra geline kına yakmaya gelmiştir.Kına yakılmadan önce kız anasından şöyle izin istenir.

Kız mısırdan kınan geldi mi?
Kız annesi duydu mu?
Çağırın gelsin öz anasına
İzin versin kınasına
Geline kına yakmadan önce abdest aldırılır.Genç kızlar tarafından büyük bir leğende kına yoğrulur.Yoğrulan kınanın üzerine mum yakılır.Kına ilk olarak ,annesi tarafından gelinin eline sürülür.Daha sonra genç kızlar kına türküsünün eşliğinde birbirlerine kına yakarlar.

Gelin söyler:
Ak elime mor kınalar yakarlar
Baba evinden el evine atarlar.
Ana söyler:
Var git kızım güle güle
Göz yaşını sile sile
Gelin söyler :
Sabah erken kalkarım
Elim kına yıkarım
Anne,baba ve kardeşlerim artık sizi çok özlerim.
Kız anası söyler:
Var git kızım güle güle
Göz yaşını sile sile
Oğlan tarafı Pazar günü gelin alıcı gelerek gelini alırlar.



DOĞUM GELENEĞİ

Doğum ve Sonraki Törenler: Doğum öncesi akraba ve komşulardan tecrübeli ve yaşlı kadınlar evde toplanır.Anne adayının yanında ayrılmazlar.Doğumu en tecrübeli kadın yaptırır.Ve ömür boyu çocuğun ebesi olarak kalır.

Doğum gerçekleşince bebeğin göbeği kesilerek bağlanır.Zaman geçirmeden yıkanarak bir beze sıkı sıkı sarılır.(Kundaklanır)

Doğumdan sonra göbedelik töreni yapılır.Bu tören yapılırken maddi durumu iyi olanlar ziyafet verir ,iyi olmayanlar ise lokum ve büskivi dağıtırlar.
Ad verme:Ailenin en yaşlı erkeği çocuğu kucağına alarak kulağına ezan okuyarak ismini verir.

Tuzlama: Bebek doğduktan 3 gün sonra yakın komşularının ve akrabalarının toplandığı ev ortamında bebek bal karıştırılmış tuzla tuzlanır.(Büyüdüğünde teni kokmasın diye)

Diş Diricesi(Gölleme): Bebeğin ilk çıkardığı dişi gören ilk kişi çocuğa hediye alır.Ve diş diricesi (nohut ,mısır,fasulye ve buğdayın harşlanmasıyla yapılan yiyecek) pişirilerek gelenlere ikram edilir.Gelmeyenlere gönderilir.

Günümüzde ise gelişen teknoloji sayesinde bebeğin cinsiyeti, sağlıklı mı yoksa özürlü mü olduğu önceden belirlenebilmekte, hastanelerde hijyenik ortamda doğum yaptırılmaktadır.



YAYLA GELENEĞİ

İklimi nemli ve sıcak olan ilçemizde tarımsal üretimin gelişmediği ve turizmin olmadığı dönemlerde hayvancılıkla geçinen yöre halkı hayvanların ilkbaharda otlak ihtiyacı için yaz yurduna Temmuz ve Ağustos aylarında başyaylaya Eylül ve Ekim aylarında da güzlüğe gitmektedir.Günümüzde ise daha çok iklim ve nostaljik sebeplerle Mayıs – Eylül ayları arasında yaylalara gitmektedirler.Geçmişte barınak olarak inler,kümeler,taştan yapılmış çivliklerde ikamet edilirken ve at ,deve ve eşeklerle yayla göçü gerçekleştirilirken günümüzde motorlu araçlarla ulaşıma elverişli yayla yolları günübirlik yayla gidiş-gelişine olanak sağlamış,yayla evleri kalıcı konut halini almıştır.Çoğu yaylada elektrik ve su imkanı yaylalarda yöre halkının kentsel imkanlara kavuşmasını sağlamıştır.



İMECE GELENEĞİ

Özellikle kırsal kesimdeki köylüler,köyün ortak işlerini imece usulüyle çözdükleri gibi ,birbirleriyle de kendi aralarında özellikle ekim ve hasatlarda yardımlaşma geleneği günümüzde de halen devam etmektedir.
 
Antalya halk oyunları
Antalyanın halk oyunları hakkında bilgi

Kadın Giysileri

1. Başa Giyilenler: Bordo fes, para çelgi, pullu şifon, renkli yazma, oyalı yazma,

2. Sırta Giyilenler: İşlik (gömlek) delme (iç yelek), kebe (cepken), kuşak, üçetek (Sitare), golan (kolon), şalvar, öncek, boyunluk,

3. Ayağa Giyilenler: Yün çorap (desenli-renkli), çarık, yemeni,

4. Takılar: Sıra inci, altın para, gerdanlık, gümüş bağırlık, Zülüf bastı,

5. Süsler

6. Saç Şekilleri: Boncuklu belik,

7. Aksesuvar: Gümüş tokalı kemer.


Erkek Giysileri


1. Başa Giyilenler: Bordo fes, poşu (ipek),

2. Sırta Giyilenler: İşlik, kapalı mintan, göynek (alacak), cepken (kebe), şalvar (çağşır), acem kuşağı, golan, poşu, Trablus kuşağı, dizlik, kısa potur,

3. Ayağa Giyilenler: Çorap, çarık, çizme, tozluk,

4. Aksesuvar: Piştol tabanca, yağlık (işlemeli), tütünlük.

Antalya yöresi giysilerinin derlenebileceği alan, Yörük yaşamının daha taze yaşandığı Korkuteli, Elmalı ve çevresi idi. Bununla beraber Serik-Manavgat ve çevresinden derleme çalışması içerisine alınmıştır. Bu doğrultuda yapılan çalışmalar sonucunda derlenen malzemeler değerlendirilerek aşağıdaki bilgilere ulaşılmıştır.

Antalya bölgesinin “Teke Sancağı” içerisinde bulunması ve aynı özellikleri göstermesi kaçınılmaz bir gerçektir. Bugünde Teke bölgesi dediğimiz bu bölge büyük oranlarda Yörük yaşam ve iskanına ev sahipliği yapmış ve yapmaktadır. Bölgenin yüzyıllardan bu yana Sarıkeçili, Karakoyunlu, Yeniosmanlı, Eskiyörük, Honamlı vb. Yörük aşiretlerinin iskan ettiği bir bölge olması özelliği ile genel anlamda Yörük kültürünün kesin bir hakimiyeti söz konusudur.

Bu nedenle yörenin giysi ve oyun özelliklerini Yörüklerde aramak ve bulmak mümkündür.

Yapılan çalışmalar sonucunda; Antalya’da halk oyunları giysisi dönem dönem küçük değişiklikler olmasına karşın şu şekilde oluşmaktadır.

OYUNLARIN ÇALGILARI

Meydanlarda ve Kapalı Yerlerde: Meydan Sazı, Kaval.

Alyazma- Zeybek, Erkek, Tek- Toplu.
Dimi dimi -
Doneley - Kaşık, Erkek, Tek -Toplu,
Gökte de yıldız yüzaltmış -
Kaşık oyunu, Erkek, Tek - Toplu,
Kaşıklı zeybek- Türkülü.
Gölhisar Zeybeği - Erkek.
Hasanbey Zeybeği - Erkek, Tek- Toplu.
Haymanalı -
Kabardıç - Zeybek, Erkek, Tek-Toplu.
Kaşık oyunu- Erkek-Kadın, Tek-Toplu
Mengi-
Peşrev oyunu -
Sallama -Kaşık oyunu, Erkek, Tek-Toplu.
Sektirme-Kaşık oyunu, Erkek, Tek-Toplu.
Serik kıvrak Zeybeği -
Zeybek- Erkek, Tek-Toplu,
Yayla yolları-
Kaşık oyunu- Erkek, Tek-Toplu.
 
Bütün dünyada Noel Baba olarak tanınan Aziz Nicholaos, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında önemli bir Lykia kenti olan Patara'da doğmuştur.

M.S. 300'e doğru Patara refah içindeyken kentte yaşayan zengin buğday tüccarının bir oğlu olur ve ona Nicholaos adı verilir. Doğduğunda göğün bir hediyesi, ana-babasının dualarının ve sundukları adakların bir meyvesi, fakirlerin bir kurtarıcısı olarak dünyaya geldiğine işaret edilmiştir. Daha gençliğinde bile mucizeler yarattığına inanılır. Bu inanca göre inşa halindeki bir kilisenin yıkılmasıyla enkaz altında kalan Nicholaos, annesi ağlayıp inlerken, üzerine yığılan taşların altından sağlam olarak kurtulmuştur.

Bir süre sonra babası öldüğünde büyük bir servetin tek mirasçısı olmuş ve servetini yoksullara yardım için harcamaya karar vermiştir. Bu sırada Patara'da önceleri çok zengin olan bir şahıs fakirleşmiş ve kızlarının çeyizini yapamayacak duruma gelmiştir. Çaresizlikten kızlarını satmayı bile düşündüğü bir anda, Nicholaos durumu görerek onlara yardım etmeye karar verir. Kendini belli etmemek ve aynı zamanda gururlarını kırmamak için kızların evine gece gider. Onlar uykuda iken büyük kızın açık olan penceresinden çeyizine yetecek olan bir kese altını içeri atar. Sabah parayı bulan büyük kız çok sevinir ve kötü durumdan kurtulur.

Daha sonra ortanca ve küçük kızın çeyiz paralarını da karşılamak isteyen Nicholaos, pencereleri kapalı olduğu için bacadan atar. İşte Noel Baba'nın yılbaşında hediye bırakma öyküsü böylece doğar. İkonalarda ve resimlerde de Nicholaos'ın üç altın top ile gösterilmesi bu yüzdendir.
 
Geri
Top