1-BİSMİL
2-ÇINAR
3-ÇERMİK
4-ÇÜNGÜŞ
5-DİCLE
6-EĞİL
7-ERGANİ
8-HANİ
9-HAZRO
10-KOCAKÖY
11-KULP
12-LİCE
13-SİLVAN
BİSMİL
İlçe Basmıl Kabilesi adı altında, Urfa ve şimdiki Arak Mezopotamya yöresinden gelenler tarafından kurulmuştur.Bismil’de çıkan eski mezar taşları 250-400 yıllıktır. Halkının önemli bir kısmı da Türkmendir. Bunların bir kısmının Konya ve bir kısmının da Musul tarafından geldikleri söylenir.Önceleri köy durumunda olan Bismil, bir ara nahiye olmuş, Mermer ve Akpınar da buraya bağlanmıştı.Sonra bu teşkilat dağıtılarak adı Şark olarak belirlenen bu nahiye merkezden idare olunmuştur. 1926 yılında yapılan idari bölünmede Şark nahiyesi’nin merkezi bu kez Seyithasan Köyü olmuş ve bu köy buraya bağlanmış, 1936 yılında da Bismil Diyarbakır’ın altıncı ilçesi olmuştur.
Bismil Diyarbakır’ın önemli tahıl merkezlerindendir. Hem kara hem demiryolu bağlantısı. Dicle nehri ,ilçe tarımının hayat kaynağıdır
Turizm:İlçe yeni kurulduğu için burada herhangi bir tarihi anıt bulunmamaktadır.Ancak Türkmen Hacı Köyü’nde Kabasakal, Sarısakal ve Yedi Kızlar Türbeleri Koği Tepe, Saladum ve Matar Köylerinde bulunan höyükler incelenmeye değer enteresan yerlerdir.
Ayrıca Bismil’de eskiden dört zyaret vardır: Develi,Kaypi,Karababa ve Ali Zyareti Sittioğlu Ziyareti Demirhan Köyündedir.
Kurtuluş,Fatih,Bozkurt,Akpınar,Altok,Dicle,Şentepe ,Esentepe mahallelrinden oluşan Bismil’in merkeze olan uzaklığı 52 km’dir. İlçeye beğlı 105 köy, 90 mezra vardır.Tepe beldesi olarak 1 belde Yukarısalat olarakta 1 nahiyesi vardır.
ÇINAR
Eski adı Hanak pınar, daha sonra Akpınar olan bu ilçemiz Diyarbakır’a yakındır. Diyarbakır-Mardin karayolu bu ilçenin içinden geçer. Yakın zamana dek küçücük bir köy olan bu ilçe merkezi giderek büyümüş ve önemli bir yerleşim merkezi kimliğine kavuşmak üzeredir. Çevresindeki geniş ovalarla ilin tahıl ambarı durumunda olan Çınar; göksu ırmağı yanındaki mesire yeri, şifalı Hızır Suyu, Pir İbrahim Mağarası, Kale-i Zerzevan ve Mir Hıdır Kaleleri’yle bu önemini dahada artırıyor.
Halk tarım ve hayvancılık yapar. Diyarbakır’a çok yakın olması ürünün değerlendirilmesini de kolaylaştırmaktadır.
COĞRAFİ KONUMU :
Coğrafi yapı bakımından Çınar; iki bülüme ayrılır. Doğusu düz ve geniş bir ovalık, batısı ise dağlık ve engebeli arazilerden oluşur. Diyarbakır’a 32 kilometre uzaklıkta olup, deniz seviyesindeki yüksekliği 660 metre, yüzölçümü ise 1952 kilometrekaredir. Çınar, kuzeybatıdan Diyarbakır il merkezi, batıdan Urfa’nın Siverek ilçesi, güney ve güneybatıdan Mardin ilnin Mazıdağıve Derik ilçeleriyle, doğudan Mardin’in Savur ilçesi ve il’e bağlı Bismil ilçesi ile komşudur. Kikan adıyla tanınan çok gen,iş ve verimli bir ovaya sahip olan ilçede kışın kabarıp yazın kuruyan derelerden ayrı olarak önemli sayılabilecek akarsulardan Göksu Çayı vardır. Durgun su kaynakları olarak Ortaören ve Bozçalı köyü yakınındaki Beşpınar göletlerinden başka doğal olanları yoktur.
TARİHÇESİ :
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin, özellikle Diyarbakır’ın tarihi incelendiğinde, buna koşut olarak ilçenin de bir çok eski uygarlıklara yerleşim merkezi olduğu görülecektir. Yer isimlerine göre tarih belirtme gerekirse, bunu kanıtlayacak köy ve yerleşim merkezi kalıntılarına rastlanır.
İlçeye bağlı Hur-hurik (Sırımkesen köyü) ile bu kötün batısına düşen ne Beneklitaş köyüne doğru geçit veren BESTAHURİYAN (Huriler Deresi) M.Ö. hüküm süren Hurri Devleti’nin bir yerleşim merkezi olduğu sanılıyor. Keza Asurlular zamanında TOŞHAN-TOŞHANA adıyla anılan bir şehir olduğuda biliniyor. Bu şehrin, ilçenin kuzeydoğusunda yer alan Altınakar köyü civarındaki Tavşantepe adı verilen bir höyük olduğu sanılıyor. Ayrıca ilçenin güneydoğusu ile doğusunu kaplayan KİKAN ovasının da adını asur krallarından KİKİA’nın adından aldığı tahmin edilmektedir. Bunlardan başka Karacadağ’ın güney tarafı MAHAL MİTANAN (yani Mitanaların yeri veya yurdu) adını taşır ki, halk arasında Mahal Metina diye söylenir. Buradan hareketle bu yörenin de Mitannilere ait bir yerleşim merkezi olduğu söylenebilir.
Tarihi süreç içinde Bölgemize Asurlular’dan sonra sırasıyla İskitler, Medler, Persler, Makedonyalı Büyük İskender, Selevkovlar, Romalılar ve Bizanslılar egemen olmuşlardır.
Hz. Ömer döneminde İlçe, İslam egemenliğine girmiş olup, Selçuklu Sultanı “Berkyaruk” zamanında Selçuklu hakimiyetine girmiştir.
Cumhuriyet döneminde Çınar, 1937 yılına kadar Diyarbakır-Mardin karayolu üzerinde bulunan şirin bir köy olma özelliğini koruyor. 23 Haziran 1937 yılında 3223 sayılı yasa ile ilçe haline dönüştürülüyor. Bu tarihe kadar Akpınar ve Hanakpınar olarak anılan yerleşim merkezi 1937 yılından sonra Çınar oluyor.
İlçemizin geçmişini simgeleyen belli başlı tarihi eserler; Piribrahim Mağarası, Kele-i Zerzevan ve Hıdır kalesi ile Güzelşeyh Kasrıdır.
Cumhuriyet, Fatih, Gazi, Yeşil, Eski vee Yeni mahalle olmak üzere 6 mahalleden ibarettir. Ayrıca ilçeye bağlı 75 köy, 82 mezra, 1 belde ve 9 adet kom vardır.
ÇERMİK
Diyarbakır’ın kuzeybatısında bulunan Çermik, kaplıcaları ile tanınmış ünü tüm yurda yayılmış, güzel ve yemyeşil bir ilçemizdir. Dünyanın her tarafından insanlar şifa bulmak için bu kaplıcalara gelirler. İlçe de adını buradan almaktadır.(Çermik:Kaplıca)
İlçe su bakımından çok zengindir.Göz ve sinek suları kasabanın topraklarını sular. İlçenin eski kalesi, AdaeddinCamii,Abdullah Paşa Medresesi, Haburman Köprüsü,efsanevi Gelin Dağı, Seyfullah Bey Hamamı ve Ali Dede çeşmesi ilk anda görülmesi gereken tarihi yerlerden birkaçıdır.Ayrıca bağ ve bahçelerinin seyrinede doyum olmaz.
İlçe merkezi ve çevresi çok engebelidir.Deniz’den yüksekliği 710 metreyi bulur.Halkı hayvancılık ve tarımla geçinir. Burada pamuk ve pirinç de yetişmektedir.Badem, yaş-kuru üzüm ;kıl,yağ önemli geçim kaynaklarındandır. İlçede 200 dolayında dokuma tezgahı bulunmaktadır.
Çermik önce Akkoyunlu Devleti’nin elinde bulunmuş, bu devlete uzun zaman bağlı kaldıktan sonra, Safeviler tarafından işgal edilmiştir. 1436 yılı Aralık ayının sonuna kadar, Safeviler’in kükmü altında bulunan kasaba, bu tarihten itibaren Osman Oğulları tarafından zaptedilmiş ve idaresi ABDULAKDİR OĞULLARI / MİRDASİ BEYLERİ hanedanlığına irsi beylik şeklinde verilmiştir.
İlçenin Safevilerin elinden alınmasında, çarpışan Osman Oğulları’nın kumandanı ve Kamah’ın ilk Osmanlı hakimi, Karaç’ın oğlu “AHMET BEY’İN” emeğinin çok olduğu, hatta kendisi tarafından zaptedildiği “KIRZI OĞLU” tarafından teyit edilmiştir. Osmanlılar’ın, Çermik kasabasını işgalinden sonra kasabanın idaresi daima Osmanlılar’a bağlı olarak devam etmiştir. Yine tarihi vesikalardan öğrenildiğine göre; kasabanın son beylerinin “PİR ALİ BEY ile ŞAH ALİ BEY” kardeşler olduğu tespit edilmiştir.
Tepe çukur, Saray, Kale Mahallesi olamak üzere 4 mahalleden ibarettir. Ayrıca 70 köy, 37 mezra, 1 kasaba bulunmaktadır. Merkez ilçeye olan uzaklığı 92 kilometredir.
ÇÜNGÜŞ
İlimizin en yeni ilçelerinden olan Çüngüş, dağlar arasına sıkışmış, bu tanımıyla “ekmeğini taştan çıkaran” bir ilçemizdir. Şehrin tarihi çok eskidir. Çüngüş önceleri elazığ’a bağlı iken 1934’de Diyarbakır’a bağlanmış ve 1953’de de ilçe olmuştur. Halkı son derece çalışkan, konuksever ve yaratıcı olmakla tanınmıştır. O denli çalışkanlar ve çalışmayı öyle severlerki, artık Atasözü durumuna gelen şöyle bir tanımlama oluşmuştur:
“Çüngüş’ün topalı Bağdat’a gider.”
Gerçekten ülkenin her yanında bu çalışkan insanları bir şeyler yaparken, birşeyler yaratırken görmek mümkündür.
Son zamanlarda yapılan Karakaya Barajı, Fırat’la birlikte bu ilçemize daha bir canlılık kazandırmıştır.
KOMŞULARI :
Doğusunda Diyarbakır ilinin Çermik, kuzeyinde Elazığ ilinin Madsen ve Sivrice, batısında Malatya ilinin Pötürge ilçesi ve Fırat nehri, güneyinde ise Fırat nehri ve Adıyaman ilinin Gerger ilçesi ile çevrelenmiştir. 489 kilometrekarelik bir alan üzerindeki ilçenin denizden yüksekliği 1149 metredir.
COĞRAFİ DURUMU :
Çüngüş ilçesi Diyarbakır ilinin kuzeybatısında 38 derece, 13 dakika duğu boylamı ve 39 derece, 17 dakika kuzey pareleli arasıonda yer alır. Güney-Doğu Toros Dağları’nın güney eteğinde, Fırat nehrine karışan Çüngüş Çayı üzerinde yer alan Hendek Vadisi’nde kurulmuştur.
Etrafı dağlarla çevrili olan Çüngüş’te, Karaoğlan dağ sıraları dikkat çeker.Zarga ve Püsküllü Dağları ise önemli yükseltileri oluşturur. En yüksek yere Karaoğlan Dağları’na ulaşır ve bu yükseklik 2200 metreyi bulur. Bu durum Fırat kenarında 550 metreye kadar düşer. İlçe toprakları 2. ve 3. derece deprem kuşakları içinde kalmaktadır.
İlçenin en önemli akarsuyu olan Çüngüş Çayı,Çüngüş Dağları’ndan doğar ve Fırat’a akar. Yer yer meşe ve ardıç ormanları ve çalılıklar doğal bir bitki yapısını oluşturur.
Tarihçesi:
Dağlık olması,verimli topraklarının olmaması ve ulaşım zoluğu gibi nedenler Çüngüş’te yerleşim tarihinin eskilere gitmediğini vurgulamaktadır. Yörede ilk belirtilere göre 1040 yılında yöreye Türkmen boyları tarafından yapılan akınlar sırasında görülmeye başlamıştır.Özellikle 1071 den sonra bu akımlar daha da yoğunlaşmıtır. 1085 Tarihinde Büyük Selçukluların hakimiyeti altına giren Çüngüş 1183 yılında Artukluların eline geçmiş ve Hindistan’a giden İpek Yolu güvenlik altına alınmıştır.
Yöre Yavuz Sultan Selim zamanında Mısır Seferi sırasında Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına girmiştir. 1596 yılında ilçeye atanan Mehmet Ali Paşa zamanında ilçe büyük gelişmeler kaydetmiştir. Dağınıklığı ortadan kaldırarak toplu bir şehir görüntüsü vermiştir.
Tarih öncesine ait eserlerden çok yeni ve yakın çağa ait eserlerin bulunduğu Çüngüş ilçe merkezindeki eserler şunlardır:
Tek Kale:Merkezdeki Cam-i Kebir Mahallesindedir. İlçe içinden geçen çayın kenarından yükselen 150 metre yüksekliğindeki bir kaya üzerine kurulmuştur. Çevre ile bağlantısı eskiden asma köprü tarafından sağlanan bu kalenin günümüzde sadece su sarnıçları kalmıştır.
Kilise ve Manastır: İlçe girişinin sağında yer alan manastır, 500 metrekarelik bir alana kurulmuştur. 15.yüzyıldan günümüze yıkıntı halinde bir ana bina ile eklentiler kalmıştır. Birbiri ile bağlantısı iki kompleks görünümündedir.Tepe mahallesinde ve 12 metre yükseklikteki bir yapı olan kilise ise aynı şekilde iki ayrı yapıdan meydana gelmiştir.
Köprü: Hindistan’a uzanan İpek Yolu üzerinde olması nedeniyle ulaşım konusunda çeşitli yapıların bulunduğu Çüngüş’te kalan tek köprüdür. 1603 yılında Kapı Kıran Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır.Artuklular zamanından kalan köprü, Arnavutlardan kalan tek gözlü körüler tarzındadır.
Ali Bey Camii: Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra 1757 tarihinde aynı soydan gelenlerce mimarisi ilave edilmiştir.
Yukarı Camii:Zeynep Hatun tarafınadan 1880 yılında yaptırılmıştır. Cami-i Kebir Camii’nin ise kiliseden camiye dönüştürüldüğü görülmektedir.
Çüngüş Hamamı:Daha önce Kral Kızı’nın odası olduğu iddia edilen yere Mehmet Ali Paşa ahvadından olanlarca 17.yüzyılda yaptırılmıştır. Haç biçimi, dört eyvanlı ve köşe hücreli hamamlar planındandır.Ne varki eyvanlardan biri ile köşe hücrelerinden ikisi kaldırılarak sıcaklık havlet kısmı küçülmüştür.
Merkezin ilçeye uzaklığı 117 kilometredir. Camiisuk,Camiikebir ve Karşıyaka mahallelerinden oluşan ilçeye, ayrıca 37 köy ,32 mezra bağlıdır.
DİCLE
Büyük tarihi zenginliğe sahip olan Dicle ilçemizde kaleler, köprüler, eski mezralar ve mağaralar önemli tarih göstergeleridir.Yakın zamana dek Piran olarak tanınan ve halen de bu adı çok sık kullanılan ilçemiz bir ara resmi olarak Eğil adını almış, halkın benimsemediği bu isim daha sonra yeniden eski sahibine verilmiş ve ilçemiz kendi adını almıştır.
İlçede Dıbni Köyü’ndeki han,köprü, ve Şemsi’lere ait kilise, Ekrek yakınındaki Oyukkaya mezarları, Bırdınç Köprüsü, Kral Kızı Taşı ve aynı kaya üzerindeki Efsane mezar ilk akla gelen yerleridir.
Coğrafi Konumu:Merkeze 92 km uzaklıktadır. 975 kilometrekarelik bir alana yayılmış olan ilçe toğraklarının büyük bir bölümü dağlık ve ormanlıktır. Ovalar ise dağlar arasına yerleşmiş küçük parçalar halindedir. İlçe’nin deniz seviyesinden yüksekliği 970 metredir. Arazinin %30 u meşe ağaçları ile kaplı ve ormanlık yüzünden Diyarbakır’ın diğer ilçelerine göre daha fazla yağmur almaktadır.
Tarihçesi:
Dicle ilçesinin tarihi üzerinde henüz bir araştırma yapılmamakla birlikte buranın asırlardan bu yana meskun olduğuna işaret eden tarihi eserlere gerek merkezde gerekse köylerde sık sık rastlanmaktadır. İlçe merkezinde 1960 yılında yapılan bir kazıda, üzerine üzüm motifleri işlenmiş büyük taşlardan yapılmış sütun başlıkları, eski mezarlar bulunmuştur. Bunlardan başka ilçe merkezinin dayandığı tepelerin üzerinde, yamaçlarında ve bazı köylerinde halen muntazam oda şeklini koruyan mağaraların bulunması tarihi yerleşimi ispatlayıcı örneklerdir.
Ekonomik Durum:
Dicle’de sadece tarıma dayalı bir un fabrikasının dahi bulunmaması yüzünden ekonomik faaliyet gelişmemiştir.Merkezdeki ticarethaneler halkın alış-verişini karşılayacak ve ihtiyacını giderecek malları pazarlamaktan yoksundur.Ziraat makinelerinin tamir edildiği atelyeler, küçük birer aile ,işletmeleridir.Halk kendi ihtiyaçlarının dışındaki üretimin az bir kısmını ilçe merkezinde, büyük miktarını ise komşu ilçe olan Ergani’de pazarlamaktadır.İşyerlerinin olamaması nedeniyle çalışma hayatı gelişmemiştir.Bu yüzden çalışabilir durumdaki yetişkinler Diyarbakır ve Adana başta olmak üzere büyük illere gitmektedir.
Bağlarbaşı,Çelebi,Yeşiltepe,27Mayıs Mahallesi olmak üzere 4 mahalleden ibarettir.Kaygusuz Beldesine bağlı Umut Mahallesi de vardır.Ayrıca ilçeye bağlı 1 belde ve 35 köyde bulunmaktadır.
EĞİL
Köklü ve zengin bir geçmişe sahip olan Eğil ilçesi tarih içinde de önemli bir yer işkal etmiştir. Asur Kalesi’nin adından çıkarılabileceği gibi Asurllular’ın da ötesine uzanan bir geçmişi vardır. O kale ki kalıntıları bile turistleri büyülemeye yetebiliyor. Bunun yanında Asur Hükümdarlarına ait mezarla, Harun-i Esfa, Hazreti Hellak, Hazreti İlyas, Zülkifil Peygamber ve Hazreti Harun mezarları ilçe toprakları içindedir.
Tarihçesi:
Eğil M.Ö. 2000 yıllarından beri önce Asurlulara ve daha sonra pek çok kavime yurtluk etmiştir. Yanları ve etekleri yontulup aşılmaz bir kayalık olan Eğil Kalesi’ne çivi yazılı Asur yazıtları ile kabartmalardan anlaşıldığına göre burası M.Ö.715-606 yılları arasında Romalılar tarafından ‘İngilene’ olarak anılıyor. Eğil 1515 yılında I.Selim ‘in bu bölgeyi ele geçirmesi ile Osmanlıların toprağı olmuştur.
Coğrafi Konumu:
İl merkezinin kuzeyinde, dağlık bir arazide kurulmuştur.Kuzeyinden Dicle Nehiri geçmekte ve Dicle ilçesi bulunmaktadır. Ayrıca Ergani,Hani, ve Hazro ile de komşudur. Yüzölçümü 450 kilometrekaredir. Merkeze uzaklığı 52km’dir.
Tarım ve Hayvancılık: İlçede her çeşit tahıl sebze, kavun,incir ve üzüm yetiştirilmektedir.Özellikle bağcılık oldukça gelişmiş olup, yaş üzüm bölgenin önemli bir ihtiyacını karşılamaktadır. Bağcılığın yanı sıra badem ve antepfıstığı yörenin önemli geçim kaynaklarındandır. Ayrıca Dicle Nehri’nde balıkçılık yapılmaktadır.
Eğil’de her tür kümes ,küçük ve büyükbaş hayvan yetiştirilmektedir. Ayrıca ilçede odunculuk ta uğraşılan bir başka meslek dalıdır.Hazro ve diğer yerlerden alınan ağaçlar burada kesilir ve Diyarbakır’a gönderilir.
Kale,Yenişehir,Gündoğuran,Dere ve Çarıkören ilçenin mahalleleridir.
ERGANİ
Ergani çok eski bir şehir olup kuruluş tarihi belli değildir. Yunus Peygamber’in kurduğu rivayet edilirse de bu söz esaslı bir kaynağa dayanmamaktadır. İlçeye 6km uzaklıkta bulunan Hilar şehri harabeleride yapılan bir kazıda M.Ö.7000 yılına varan kalıntılar çıkmıştır. Buna dayanarak Ergani’nin 9000 yıllık bir tarihi bulunduğunu söyleyebilriz. Tarihte bölgenin ilk yerleşim yeri olan Ergani ilk zamanlardan bu yana Akranya ,Erkenin,Erkanikana,Yanari,Zülkarneyn ,Arsania,Urhana,Aşat isimleri ile anılmıştır.
Yukarı mezopotamya’nın sayılı yerleşim birimlerinden biri de Ergani’dir. M.Ö.1220 tarihinde Büyük Eti İmparatorluğu dağılınca büyüklü küçüklü beyliklere ayrıldı. Asur Krallığı devrinde Ergani Asur devletine bağlı kendi başına egemen bir şehir olarak kalmıştır.
İslamiyet döneminde Halife Osman zamanında Ergani, Elcezire’nin merkezi haline getirilen Harran’a bağlandı. Kerbela olayından sonra bütün Elcezire gibi Ergani de Emevilere bağlandı. Osmanlılar döneminde uzun zaman sancak beyliği olan Ergani, 1846 yılında sancak beyliğinin Meden’e nakledilmesi üzerine nakliye merkezine dönüşmüştür.
Şimdi Diyarbakır-Elazığ karayolu üzerinde bulunan ilçe, Dicle nehrinin sağ kıyısına 10 km uzaklıkta ve 1526 m yüksekliğinde bulunan yarı sönmüş volkanik Zülküfil Dağının, derin bir sel yatağına bakan güney doğu tarafı eteklerinde 955 m yükseklikte kurulmuştur.
Şehrin en üst kısmında Yüce Meryem adını taşıyan Kargir ve Kubbeli bir kilise vardır. Mucize yaratan eski bir mabed olduğu rivayet edilir.Bunun dışında Kızılca köyünde Enüş Peygamber Mezarı,Zülküfil Peygamber Makamı hala önemini koruyan tarihi yerlerdendir.
Halkının tarım,hayvancılık ve meyvecilik ile geçindiği Ergani’nin Kemaliye,Saray,Namık Kemal,Kemertaş,Şirinevler,Fevziçakmak,İsmetpaşa,Az iziye malleleri olmak üzere 8 mahallesi vardır.
HANİ
Tarihçesi:
Kuruluş tarihi çok eski olan Hani ilçesinin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmektedir. Hani ile ilgili ilk bilgiler M.Ö. 8. Yüzyılda başlar. Urartu devleti ve Asurlular arasında önemli çatışmalara sahne olduğu bilinmektedir. Daha sonra Nirbi'lerin yerleşme merkezi olan Hani'nin tarihçesi Diyarbakır merkezinin tarihçesiyle koşut gitmiştir.1875'te Palo2ya bağlı bir bucak olan Hani, daha sonra Lice'ye bağlanmıştır.Hani'de Belediye 1878'de kurulmuştur.
GENEL DURUM :
M.Ö. 1280 yılında Asur Hükümdarı I. Salmanasar ile yaptıkları savaşta yenilerek dağılan Nirbi'lerin yerleşme merkezi olan Hani, Cumhuriyet döneminde Lice'ye bağlı bir ilçede idi. Daha sonra gelişerek ilçe oldu.
Denizden 1200 metre yüksekte, dağlık bir bölgede olan Hani, Artuklulardan kalma hatuniye Medresesi Aynı-Kebir Su Kaynağı, Yasin Minaresi ve Cafer-i Tayyar Yatırı ile tarihi bir zenginliğe sahiptir.
Hani dağlık bir bölgede kurulmuş olup, ilin küçük bir ilçesidir. Ancak Silvan'dan sonra nüfus yoğunluğu en çok olan bir ilçedir. Kilometrekareye 63 kişi düşer. Ayrıca 100 km'ye ortalama 4 köy düşer. Köyler ilçenin kuzeyindeki küçük ova çevresinde toplanmıştır.
Dışarıya sattığı en önemli ürünler tahıl, pamuk, yaş ve kuru meyveler ile birlikte ayrıca ilçeden her yıl kereste satışı yapılmaktadır.
Dicle Nehri Hani'ye 18 km. uzaklıktadır. Ayrıca nehirde bolca alabalık yetiştirilmektedir.
TURİSTİK YERLERİ:
Hatuniye Medresesi ancar Şahin Validesi
Zeynep Hanım tarafından 13.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Ulu Camii:Kesin olarak tarihi bilinmemekle beraber bir Selçuklu eseri olup,15.yy. da yapıldığı sanılmaktadır.
Aynkeris Şifalı Suyu:İlçe merkezinden 2km. mesafededir,sarılık hastalığına iyi geldiği sanılmaktadır.Pekçok kişi ziyarete gelip yıkanmaktadır. Yıllık ziyaretçi sayısı 10.000 kişi dolayındadır.
Koki Çayı Mesiresi:İlçe merkezinden 8km. mesafededir.Burada kaynayan suda bol miktarda alabalık bulunur.Saniyede 6m3 su akmaktadır.
Aynkebir Havuzu:Aynkebir su havuzu Ulucami ile Hatuniye medresesi arasında bulunan büyük bir havuzdur.Bu su Hani Dağının eteklerinde kaynar ve 9 kemerli bentlerden çıkarak bir havuz oluşturur.havuza 7 gözden su akmaktadır.Akan su ile ilçenin tüm arazileri sulandırılmaktadır.Ayrıca su ile 8 adet su değirmeni çalıştırılmaktadır.M.Ö. 2000 yılında Hüriler tarafından yapılmıştır. Hani ilçesinin bağlı olduğu Diyarbakır merkez ilçeye olan uzaklığı 97 km dir.Merkez ,Çarşı,Derelli,Zirve mahallesi olmak üzere ilçe merkezi 4 mahalleden ibarettir.
2-ÇINAR
3-ÇERMİK
4-ÇÜNGÜŞ
5-DİCLE
6-EĞİL
7-ERGANİ
8-HANİ
9-HAZRO
10-KOCAKÖY
11-KULP
12-LİCE
13-SİLVAN
BİSMİL
İlçe Basmıl Kabilesi adı altında, Urfa ve şimdiki Arak Mezopotamya yöresinden gelenler tarafından kurulmuştur.Bismil’de çıkan eski mezar taşları 250-400 yıllıktır. Halkının önemli bir kısmı da Türkmendir. Bunların bir kısmının Konya ve bir kısmının da Musul tarafından geldikleri söylenir.Önceleri köy durumunda olan Bismil, bir ara nahiye olmuş, Mermer ve Akpınar da buraya bağlanmıştı.Sonra bu teşkilat dağıtılarak adı Şark olarak belirlenen bu nahiye merkezden idare olunmuştur. 1926 yılında yapılan idari bölünmede Şark nahiyesi’nin merkezi bu kez Seyithasan Köyü olmuş ve bu köy buraya bağlanmış, 1936 yılında da Bismil Diyarbakır’ın altıncı ilçesi olmuştur.
Bismil Diyarbakır’ın önemli tahıl merkezlerindendir. Hem kara hem demiryolu bağlantısı. Dicle nehri ,ilçe tarımının hayat kaynağıdır
Turizm:İlçe yeni kurulduğu için burada herhangi bir tarihi anıt bulunmamaktadır.Ancak Türkmen Hacı Köyü’nde Kabasakal, Sarısakal ve Yedi Kızlar Türbeleri Koği Tepe, Saladum ve Matar Köylerinde bulunan höyükler incelenmeye değer enteresan yerlerdir.
Ayrıca Bismil’de eskiden dört zyaret vardır: Develi,Kaypi,Karababa ve Ali Zyareti Sittioğlu Ziyareti Demirhan Köyündedir.
Kurtuluş,Fatih,Bozkurt,Akpınar,Altok,Dicle,Şentepe ,Esentepe mahallelrinden oluşan Bismil’in merkeze olan uzaklığı 52 km’dir. İlçeye beğlı 105 köy, 90 mezra vardır.Tepe beldesi olarak 1 belde Yukarısalat olarakta 1 nahiyesi vardır.
ÇINAR
Eski adı Hanak pınar, daha sonra Akpınar olan bu ilçemiz Diyarbakır’a yakındır. Diyarbakır-Mardin karayolu bu ilçenin içinden geçer. Yakın zamana dek küçücük bir köy olan bu ilçe merkezi giderek büyümüş ve önemli bir yerleşim merkezi kimliğine kavuşmak üzeredir. Çevresindeki geniş ovalarla ilin tahıl ambarı durumunda olan Çınar; göksu ırmağı yanındaki mesire yeri, şifalı Hızır Suyu, Pir İbrahim Mağarası, Kale-i Zerzevan ve Mir Hıdır Kaleleri’yle bu önemini dahada artırıyor.
Halk tarım ve hayvancılık yapar. Diyarbakır’a çok yakın olması ürünün değerlendirilmesini de kolaylaştırmaktadır.
COĞRAFİ KONUMU :
Coğrafi yapı bakımından Çınar; iki bülüme ayrılır. Doğusu düz ve geniş bir ovalık, batısı ise dağlık ve engebeli arazilerden oluşur. Diyarbakır’a 32 kilometre uzaklıkta olup, deniz seviyesindeki yüksekliği 660 metre, yüzölçümü ise 1952 kilometrekaredir. Çınar, kuzeybatıdan Diyarbakır il merkezi, batıdan Urfa’nın Siverek ilçesi, güney ve güneybatıdan Mardin ilnin Mazıdağıve Derik ilçeleriyle, doğudan Mardin’in Savur ilçesi ve il’e bağlı Bismil ilçesi ile komşudur. Kikan adıyla tanınan çok gen,iş ve verimli bir ovaya sahip olan ilçede kışın kabarıp yazın kuruyan derelerden ayrı olarak önemli sayılabilecek akarsulardan Göksu Çayı vardır. Durgun su kaynakları olarak Ortaören ve Bozçalı köyü yakınındaki Beşpınar göletlerinden başka doğal olanları yoktur.
TARİHÇESİ :
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin, özellikle Diyarbakır’ın tarihi incelendiğinde, buna koşut olarak ilçenin de bir çok eski uygarlıklara yerleşim merkezi olduğu görülecektir. Yer isimlerine göre tarih belirtme gerekirse, bunu kanıtlayacak köy ve yerleşim merkezi kalıntılarına rastlanır.
İlçeye bağlı Hur-hurik (Sırımkesen köyü) ile bu kötün batısına düşen ne Beneklitaş köyüne doğru geçit veren BESTAHURİYAN (Huriler Deresi) M.Ö. hüküm süren Hurri Devleti’nin bir yerleşim merkezi olduğu sanılıyor. Keza Asurlular zamanında TOŞHAN-TOŞHANA adıyla anılan bir şehir olduğuda biliniyor. Bu şehrin, ilçenin kuzeydoğusunda yer alan Altınakar köyü civarındaki Tavşantepe adı verilen bir höyük olduğu sanılıyor. Ayrıca ilçenin güneydoğusu ile doğusunu kaplayan KİKAN ovasının da adını asur krallarından KİKİA’nın adından aldığı tahmin edilmektedir. Bunlardan başka Karacadağ’ın güney tarafı MAHAL MİTANAN (yani Mitanaların yeri veya yurdu) adını taşır ki, halk arasında Mahal Metina diye söylenir. Buradan hareketle bu yörenin de Mitannilere ait bir yerleşim merkezi olduğu söylenebilir.
Tarihi süreç içinde Bölgemize Asurlular’dan sonra sırasıyla İskitler, Medler, Persler, Makedonyalı Büyük İskender, Selevkovlar, Romalılar ve Bizanslılar egemen olmuşlardır.
Hz. Ömer döneminde İlçe, İslam egemenliğine girmiş olup, Selçuklu Sultanı “Berkyaruk” zamanında Selçuklu hakimiyetine girmiştir.
Cumhuriyet döneminde Çınar, 1937 yılına kadar Diyarbakır-Mardin karayolu üzerinde bulunan şirin bir köy olma özelliğini koruyor. 23 Haziran 1937 yılında 3223 sayılı yasa ile ilçe haline dönüştürülüyor. Bu tarihe kadar Akpınar ve Hanakpınar olarak anılan yerleşim merkezi 1937 yılından sonra Çınar oluyor.
İlçemizin geçmişini simgeleyen belli başlı tarihi eserler; Piribrahim Mağarası, Kele-i Zerzevan ve Hıdır kalesi ile Güzelşeyh Kasrıdır.
Cumhuriyet, Fatih, Gazi, Yeşil, Eski vee Yeni mahalle olmak üzere 6 mahalleden ibarettir. Ayrıca ilçeye bağlı 75 köy, 82 mezra, 1 belde ve 9 adet kom vardır.
ÇERMİK
Diyarbakır’ın kuzeybatısında bulunan Çermik, kaplıcaları ile tanınmış ünü tüm yurda yayılmış, güzel ve yemyeşil bir ilçemizdir. Dünyanın her tarafından insanlar şifa bulmak için bu kaplıcalara gelirler. İlçe de adını buradan almaktadır.(Çermik:Kaplıca)
İlçe su bakımından çok zengindir.Göz ve sinek suları kasabanın topraklarını sular. İlçenin eski kalesi, AdaeddinCamii,Abdullah Paşa Medresesi, Haburman Köprüsü,efsanevi Gelin Dağı, Seyfullah Bey Hamamı ve Ali Dede çeşmesi ilk anda görülmesi gereken tarihi yerlerden birkaçıdır.Ayrıca bağ ve bahçelerinin seyrinede doyum olmaz.
İlçe merkezi ve çevresi çok engebelidir.Deniz’den yüksekliği 710 metreyi bulur.Halkı hayvancılık ve tarımla geçinir. Burada pamuk ve pirinç de yetişmektedir.Badem, yaş-kuru üzüm ;kıl,yağ önemli geçim kaynaklarındandır. İlçede 200 dolayında dokuma tezgahı bulunmaktadır.
Çermik önce Akkoyunlu Devleti’nin elinde bulunmuş, bu devlete uzun zaman bağlı kaldıktan sonra, Safeviler tarafından işgal edilmiştir. 1436 yılı Aralık ayının sonuna kadar, Safeviler’in kükmü altında bulunan kasaba, bu tarihten itibaren Osman Oğulları tarafından zaptedilmiş ve idaresi ABDULAKDİR OĞULLARI / MİRDASİ BEYLERİ hanedanlığına irsi beylik şeklinde verilmiştir.
İlçenin Safevilerin elinden alınmasında, çarpışan Osman Oğulları’nın kumandanı ve Kamah’ın ilk Osmanlı hakimi, Karaç’ın oğlu “AHMET BEY’İN” emeğinin çok olduğu, hatta kendisi tarafından zaptedildiği “KIRZI OĞLU” tarafından teyit edilmiştir. Osmanlılar’ın, Çermik kasabasını işgalinden sonra kasabanın idaresi daima Osmanlılar’a bağlı olarak devam etmiştir. Yine tarihi vesikalardan öğrenildiğine göre; kasabanın son beylerinin “PİR ALİ BEY ile ŞAH ALİ BEY” kardeşler olduğu tespit edilmiştir.
Tepe çukur, Saray, Kale Mahallesi olamak üzere 4 mahalleden ibarettir. Ayrıca 70 köy, 37 mezra, 1 kasaba bulunmaktadır. Merkez ilçeye olan uzaklığı 92 kilometredir.
ÇÜNGÜŞ
İlimizin en yeni ilçelerinden olan Çüngüş, dağlar arasına sıkışmış, bu tanımıyla “ekmeğini taştan çıkaran” bir ilçemizdir. Şehrin tarihi çok eskidir. Çüngüş önceleri elazığ’a bağlı iken 1934’de Diyarbakır’a bağlanmış ve 1953’de de ilçe olmuştur. Halkı son derece çalışkan, konuksever ve yaratıcı olmakla tanınmıştır. O denli çalışkanlar ve çalışmayı öyle severlerki, artık Atasözü durumuna gelen şöyle bir tanımlama oluşmuştur:
“Çüngüş’ün topalı Bağdat’a gider.”
Gerçekten ülkenin her yanında bu çalışkan insanları bir şeyler yaparken, birşeyler yaratırken görmek mümkündür.
Son zamanlarda yapılan Karakaya Barajı, Fırat’la birlikte bu ilçemize daha bir canlılık kazandırmıştır.
KOMŞULARI :
Doğusunda Diyarbakır ilinin Çermik, kuzeyinde Elazığ ilinin Madsen ve Sivrice, batısında Malatya ilinin Pötürge ilçesi ve Fırat nehri, güneyinde ise Fırat nehri ve Adıyaman ilinin Gerger ilçesi ile çevrelenmiştir. 489 kilometrekarelik bir alan üzerindeki ilçenin denizden yüksekliği 1149 metredir.
COĞRAFİ DURUMU :
Çüngüş ilçesi Diyarbakır ilinin kuzeybatısında 38 derece, 13 dakika duğu boylamı ve 39 derece, 17 dakika kuzey pareleli arasıonda yer alır. Güney-Doğu Toros Dağları’nın güney eteğinde, Fırat nehrine karışan Çüngüş Çayı üzerinde yer alan Hendek Vadisi’nde kurulmuştur.
Etrafı dağlarla çevrili olan Çüngüş’te, Karaoğlan dağ sıraları dikkat çeker.Zarga ve Püsküllü Dağları ise önemli yükseltileri oluşturur. En yüksek yere Karaoğlan Dağları’na ulaşır ve bu yükseklik 2200 metreyi bulur. Bu durum Fırat kenarında 550 metreye kadar düşer. İlçe toprakları 2. ve 3. derece deprem kuşakları içinde kalmaktadır.
İlçenin en önemli akarsuyu olan Çüngüş Çayı,Çüngüş Dağları’ndan doğar ve Fırat’a akar. Yer yer meşe ve ardıç ormanları ve çalılıklar doğal bir bitki yapısını oluşturur.
Tarihçesi:
Dağlık olması,verimli topraklarının olmaması ve ulaşım zoluğu gibi nedenler Çüngüş’te yerleşim tarihinin eskilere gitmediğini vurgulamaktadır. Yörede ilk belirtilere göre 1040 yılında yöreye Türkmen boyları tarafından yapılan akınlar sırasında görülmeye başlamıştır.Özellikle 1071 den sonra bu akımlar daha da yoğunlaşmıtır. 1085 Tarihinde Büyük Selçukluların hakimiyeti altına giren Çüngüş 1183 yılında Artukluların eline geçmiş ve Hindistan’a giden İpek Yolu güvenlik altına alınmıştır.
Yöre Yavuz Sultan Selim zamanında Mısır Seferi sırasında Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına girmiştir. 1596 yılında ilçeye atanan Mehmet Ali Paşa zamanında ilçe büyük gelişmeler kaydetmiştir. Dağınıklığı ortadan kaldırarak toplu bir şehir görüntüsü vermiştir.
Tarih öncesine ait eserlerden çok yeni ve yakın çağa ait eserlerin bulunduğu Çüngüş ilçe merkezindeki eserler şunlardır:
Tek Kale:Merkezdeki Cam-i Kebir Mahallesindedir. İlçe içinden geçen çayın kenarından yükselen 150 metre yüksekliğindeki bir kaya üzerine kurulmuştur. Çevre ile bağlantısı eskiden asma köprü tarafından sağlanan bu kalenin günümüzde sadece su sarnıçları kalmıştır.
Kilise ve Manastır: İlçe girişinin sağında yer alan manastır, 500 metrekarelik bir alana kurulmuştur. 15.yüzyıldan günümüze yıkıntı halinde bir ana bina ile eklentiler kalmıştır. Birbiri ile bağlantısı iki kompleks görünümündedir.Tepe mahallesinde ve 12 metre yükseklikteki bir yapı olan kilise ise aynı şekilde iki ayrı yapıdan meydana gelmiştir.
Köprü: Hindistan’a uzanan İpek Yolu üzerinde olması nedeniyle ulaşım konusunda çeşitli yapıların bulunduğu Çüngüş’te kalan tek köprüdür. 1603 yılında Kapı Kıran Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır.Artuklular zamanından kalan köprü, Arnavutlardan kalan tek gözlü körüler tarzındadır.
Ali Bey Camii: Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra 1757 tarihinde aynı soydan gelenlerce mimarisi ilave edilmiştir.
Yukarı Camii:Zeynep Hatun tarafınadan 1880 yılında yaptırılmıştır. Cami-i Kebir Camii’nin ise kiliseden camiye dönüştürüldüğü görülmektedir.
Çüngüş Hamamı:Daha önce Kral Kızı’nın odası olduğu iddia edilen yere Mehmet Ali Paşa ahvadından olanlarca 17.yüzyılda yaptırılmıştır. Haç biçimi, dört eyvanlı ve köşe hücreli hamamlar planındandır.Ne varki eyvanlardan biri ile köşe hücrelerinden ikisi kaldırılarak sıcaklık havlet kısmı küçülmüştür.
Merkezin ilçeye uzaklığı 117 kilometredir. Camiisuk,Camiikebir ve Karşıyaka mahallelerinden oluşan ilçeye, ayrıca 37 köy ,32 mezra bağlıdır.
DİCLE
Büyük tarihi zenginliğe sahip olan Dicle ilçemizde kaleler, köprüler, eski mezralar ve mağaralar önemli tarih göstergeleridir.Yakın zamana dek Piran olarak tanınan ve halen de bu adı çok sık kullanılan ilçemiz bir ara resmi olarak Eğil adını almış, halkın benimsemediği bu isim daha sonra yeniden eski sahibine verilmiş ve ilçemiz kendi adını almıştır.
İlçede Dıbni Köyü’ndeki han,köprü, ve Şemsi’lere ait kilise, Ekrek yakınındaki Oyukkaya mezarları, Bırdınç Köprüsü, Kral Kızı Taşı ve aynı kaya üzerindeki Efsane mezar ilk akla gelen yerleridir.
Coğrafi Konumu:Merkeze 92 km uzaklıktadır. 975 kilometrekarelik bir alana yayılmış olan ilçe toğraklarının büyük bir bölümü dağlık ve ormanlıktır. Ovalar ise dağlar arasına yerleşmiş küçük parçalar halindedir. İlçe’nin deniz seviyesinden yüksekliği 970 metredir. Arazinin %30 u meşe ağaçları ile kaplı ve ormanlık yüzünden Diyarbakır’ın diğer ilçelerine göre daha fazla yağmur almaktadır.
Tarihçesi:
Dicle ilçesinin tarihi üzerinde henüz bir araştırma yapılmamakla birlikte buranın asırlardan bu yana meskun olduğuna işaret eden tarihi eserlere gerek merkezde gerekse köylerde sık sık rastlanmaktadır. İlçe merkezinde 1960 yılında yapılan bir kazıda, üzerine üzüm motifleri işlenmiş büyük taşlardan yapılmış sütun başlıkları, eski mezarlar bulunmuştur. Bunlardan başka ilçe merkezinin dayandığı tepelerin üzerinde, yamaçlarında ve bazı köylerinde halen muntazam oda şeklini koruyan mağaraların bulunması tarihi yerleşimi ispatlayıcı örneklerdir.
Ekonomik Durum:
Dicle’de sadece tarıma dayalı bir un fabrikasının dahi bulunmaması yüzünden ekonomik faaliyet gelişmemiştir.Merkezdeki ticarethaneler halkın alış-verişini karşılayacak ve ihtiyacını giderecek malları pazarlamaktan yoksundur.Ziraat makinelerinin tamir edildiği atelyeler, küçük birer aile ,işletmeleridir.Halk kendi ihtiyaçlarının dışındaki üretimin az bir kısmını ilçe merkezinde, büyük miktarını ise komşu ilçe olan Ergani’de pazarlamaktadır.İşyerlerinin olamaması nedeniyle çalışma hayatı gelişmemiştir.Bu yüzden çalışabilir durumdaki yetişkinler Diyarbakır ve Adana başta olmak üzere büyük illere gitmektedir.
Bağlarbaşı,Çelebi,Yeşiltepe,27Mayıs Mahallesi olmak üzere 4 mahalleden ibarettir.Kaygusuz Beldesine bağlı Umut Mahallesi de vardır.Ayrıca ilçeye bağlı 1 belde ve 35 köyde bulunmaktadır.
EĞİL
Köklü ve zengin bir geçmişe sahip olan Eğil ilçesi tarih içinde de önemli bir yer işkal etmiştir. Asur Kalesi’nin adından çıkarılabileceği gibi Asurllular’ın da ötesine uzanan bir geçmişi vardır. O kale ki kalıntıları bile turistleri büyülemeye yetebiliyor. Bunun yanında Asur Hükümdarlarına ait mezarla, Harun-i Esfa, Hazreti Hellak, Hazreti İlyas, Zülkifil Peygamber ve Hazreti Harun mezarları ilçe toprakları içindedir.
Tarihçesi:
Eğil M.Ö. 2000 yıllarından beri önce Asurlulara ve daha sonra pek çok kavime yurtluk etmiştir. Yanları ve etekleri yontulup aşılmaz bir kayalık olan Eğil Kalesi’ne çivi yazılı Asur yazıtları ile kabartmalardan anlaşıldığına göre burası M.Ö.715-606 yılları arasında Romalılar tarafından ‘İngilene’ olarak anılıyor. Eğil 1515 yılında I.Selim ‘in bu bölgeyi ele geçirmesi ile Osmanlıların toprağı olmuştur.
Coğrafi Konumu:
İl merkezinin kuzeyinde, dağlık bir arazide kurulmuştur.Kuzeyinden Dicle Nehiri geçmekte ve Dicle ilçesi bulunmaktadır. Ayrıca Ergani,Hani, ve Hazro ile de komşudur. Yüzölçümü 450 kilometrekaredir. Merkeze uzaklığı 52km’dir.
Tarım ve Hayvancılık: İlçede her çeşit tahıl sebze, kavun,incir ve üzüm yetiştirilmektedir.Özellikle bağcılık oldukça gelişmiş olup, yaş üzüm bölgenin önemli bir ihtiyacını karşılamaktadır. Bağcılığın yanı sıra badem ve antepfıstığı yörenin önemli geçim kaynaklarındandır. Ayrıca Dicle Nehri’nde balıkçılık yapılmaktadır.
Eğil’de her tür kümes ,küçük ve büyükbaş hayvan yetiştirilmektedir. Ayrıca ilçede odunculuk ta uğraşılan bir başka meslek dalıdır.Hazro ve diğer yerlerden alınan ağaçlar burada kesilir ve Diyarbakır’a gönderilir.
Kale,Yenişehir,Gündoğuran,Dere ve Çarıkören ilçenin mahalleleridir.
ERGANİ
Ergani çok eski bir şehir olup kuruluş tarihi belli değildir. Yunus Peygamber’in kurduğu rivayet edilirse de bu söz esaslı bir kaynağa dayanmamaktadır. İlçeye 6km uzaklıkta bulunan Hilar şehri harabeleride yapılan bir kazıda M.Ö.7000 yılına varan kalıntılar çıkmıştır. Buna dayanarak Ergani’nin 9000 yıllık bir tarihi bulunduğunu söyleyebilriz. Tarihte bölgenin ilk yerleşim yeri olan Ergani ilk zamanlardan bu yana Akranya ,Erkenin,Erkanikana,Yanari,Zülkarneyn ,Arsania,Urhana,Aşat isimleri ile anılmıştır.
Yukarı mezopotamya’nın sayılı yerleşim birimlerinden biri de Ergani’dir. M.Ö.1220 tarihinde Büyük Eti İmparatorluğu dağılınca büyüklü küçüklü beyliklere ayrıldı. Asur Krallığı devrinde Ergani Asur devletine bağlı kendi başına egemen bir şehir olarak kalmıştır.
İslamiyet döneminde Halife Osman zamanında Ergani, Elcezire’nin merkezi haline getirilen Harran’a bağlandı. Kerbela olayından sonra bütün Elcezire gibi Ergani de Emevilere bağlandı. Osmanlılar döneminde uzun zaman sancak beyliği olan Ergani, 1846 yılında sancak beyliğinin Meden’e nakledilmesi üzerine nakliye merkezine dönüşmüştür.
Şimdi Diyarbakır-Elazığ karayolu üzerinde bulunan ilçe, Dicle nehrinin sağ kıyısına 10 km uzaklıkta ve 1526 m yüksekliğinde bulunan yarı sönmüş volkanik Zülküfil Dağının, derin bir sel yatağına bakan güney doğu tarafı eteklerinde 955 m yükseklikte kurulmuştur.
Şehrin en üst kısmında Yüce Meryem adını taşıyan Kargir ve Kubbeli bir kilise vardır. Mucize yaratan eski bir mabed olduğu rivayet edilir.Bunun dışında Kızılca köyünde Enüş Peygamber Mezarı,Zülküfil Peygamber Makamı hala önemini koruyan tarihi yerlerdendir.
Halkının tarım,hayvancılık ve meyvecilik ile geçindiği Ergani’nin Kemaliye,Saray,Namık Kemal,Kemertaş,Şirinevler,Fevziçakmak,İsmetpaşa,Az iziye malleleri olmak üzere 8 mahallesi vardır.
HANİ
Tarihçesi:
Kuruluş tarihi çok eski olan Hani ilçesinin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmektedir. Hani ile ilgili ilk bilgiler M.Ö. 8. Yüzyılda başlar. Urartu devleti ve Asurlular arasında önemli çatışmalara sahne olduğu bilinmektedir. Daha sonra Nirbi'lerin yerleşme merkezi olan Hani'nin tarihçesi Diyarbakır merkezinin tarihçesiyle koşut gitmiştir.1875'te Palo2ya bağlı bir bucak olan Hani, daha sonra Lice'ye bağlanmıştır.Hani'de Belediye 1878'de kurulmuştur.
GENEL DURUM :
M.Ö. 1280 yılında Asur Hükümdarı I. Salmanasar ile yaptıkları savaşta yenilerek dağılan Nirbi'lerin yerleşme merkezi olan Hani, Cumhuriyet döneminde Lice'ye bağlı bir ilçede idi. Daha sonra gelişerek ilçe oldu.
Denizden 1200 metre yüksekte, dağlık bir bölgede olan Hani, Artuklulardan kalma hatuniye Medresesi Aynı-Kebir Su Kaynağı, Yasin Minaresi ve Cafer-i Tayyar Yatırı ile tarihi bir zenginliğe sahiptir.
Hani dağlık bir bölgede kurulmuş olup, ilin küçük bir ilçesidir. Ancak Silvan'dan sonra nüfus yoğunluğu en çok olan bir ilçedir. Kilometrekareye 63 kişi düşer. Ayrıca 100 km'ye ortalama 4 köy düşer. Köyler ilçenin kuzeyindeki küçük ova çevresinde toplanmıştır.
Dışarıya sattığı en önemli ürünler tahıl, pamuk, yaş ve kuru meyveler ile birlikte ayrıca ilçeden her yıl kereste satışı yapılmaktadır.
Dicle Nehri Hani'ye 18 km. uzaklıktadır. Ayrıca nehirde bolca alabalık yetiştirilmektedir.
TURİSTİK YERLERİ:
Hatuniye Medresesi ancar Şahin Validesi
Zeynep Hanım tarafından 13.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Ulu Camii:Kesin olarak tarihi bilinmemekle beraber bir Selçuklu eseri olup,15.yy. da yapıldığı sanılmaktadır.
Aynkeris Şifalı Suyu:İlçe merkezinden 2km. mesafededir,sarılık hastalığına iyi geldiği sanılmaktadır.Pekçok kişi ziyarete gelip yıkanmaktadır. Yıllık ziyaretçi sayısı 10.000 kişi dolayındadır.
Koki Çayı Mesiresi:İlçe merkezinden 8km. mesafededir.Burada kaynayan suda bol miktarda alabalık bulunur.Saniyede 6m3 su akmaktadır.
Aynkebir Havuzu:Aynkebir su havuzu Ulucami ile Hatuniye medresesi arasında bulunan büyük bir havuzdur.Bu su Hani Dağının eteklerinde kaynar ve 9 kemerli bentlerden çıkarak bir havuz oluşturur.havuza 7 gözden su akmaktadır.Akan su ile ilçenin tüm arazileri sulandırılmaktadır.Ayrıca su ile 8 adet su değirmeni çalıştırılmaktadır.M.Ö. 2000 yılında Hüriler tarafından yapılmıştır. Hani ilçesinin bağlı olduğu Diyarbakır merkez ilçeye olan uzaklığı 97 km dir.Merkez ,Çarşı,Derelli,Zirve mahallesi olmak üzere ilçe merkezi 4 mahalleden ibarettir.