• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

57 - Sinop

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Yüzölçümü: 5.862 km²
Nüfus: 265.153 (1990)
İl Trafik No: 57

Sinop Karadeniz Bölgesinin ortasında Anadolu'nun en kuzeyinde, Boztepe Yarımadasının en dar kesiminde kurulmuştur. Karadeniz'in en güzel tabii limanlarından biridir. Bölgenin en eski şehirlerinden olan il, 3 üncü yüzyıl filozoflarından Diyojen'in doğum yeridir. Ormanlarla iç içe girmiş plajları şehri ziyaret edenlere inanılmaz güzellikler sunar.

COĞRAFYA
Sinop, Karadeniz kıyı şeridinin kuzeye doğru sivrilerek uzanmış bulunan Boztepe Yarımadası üzerinde kurulmuştur. Batı ve Kuzey Karadeniz Bölgeleri arasında bir geçiş noktası konumundadır. Sinop, kuzeyde Karadeniz, batıda Kastamonu, doğuda Samsun güneyde Çorum illeri ile sınırlıdır. İl toprakları orta yükseklikteki dağlık alanlardan oluşmaktadır.

Yağışlı bir bölge olduğundan çay ve dereleri çoktur. Sulamada ve orman ürünlerinin taşınmasında yararlanılan çay ve derelerin hepsi Karadeniz'e dökülür. Mesire ve dinlenme alanlarının bulunduğu önemli yaylaları vardır.

Sinop'ta iklim, yazlar serin, kışlar ılık geçer, Güney ve iç kesimlere inildikçe Karadeniz ikliminin etkisi azalır, yağışlar azalır, sıcaklık düşer. İl, Karadeniz ikliminin özelliği olarak, sık yağış aldığından zengin orman ve bitki örtüsüne sahiptir. Ormanlar hem zengin hem de çeşitlidir.

TARİHÇE
Sinop yöresi, Hitit, Frig, Lidya, Pers, Büyük İskender, Selevkes, Roma, Bizans, Selçuklu, Candaroğlu ve Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır.

_____*****_____
İLÇELER:
Sinop ilinin ilçeleri; Ayancık, Boyabat, Dikmen, Durağan, Erfelek, Gezde, Saraydüzü ve Türkeli'dir.

Ayancık : İl merkezine 62 km. uzaklıkta, ilin batısında yer alır. Gezip görülecek yerler arasında, İstefan Kaya Mezarları, Ayancık Kilisesi, İstefan Sulu Kilise, Demir Yolu, Çamurca Plajı, Akgöl, Ayancık Çamlığı, Ayancık Çarşı Camii, Yalı Hamamı bulunmaktadır.

Boyabat : İl merkezine 94 km. uzaklıktadır. Gezip görülecek yerler arasında Boyabat Kalesi, Salar Köyü Kaya Mezarı, Göynühören Köyündeki Ambarkaya Mezarı, Dodurga Köyündeki Resimli Kaya, Arımkaya Tüneli ve Kaya Mezarı bulunmaktadır. Kalebağı, Topalçam, Bürnük piknik yerleridir.

Durağan : İl merkezine 121 km. uzaklıktadır. Tarihi itibariyle çok eskilere dayanır. Gezip görülecek yerler arasında, Durakhan (Kervansaray), İsmail Bey Cami, Yağbasan Türbesi, Ambarkaya Mezarı, Terelek Kaya Mezarı, Buzluk Mağarası bulunmaktadır.

Saraydüzü : İl merkezine 115 km. uzaklıktadır. Önceki adı Kızıloğlan ilçenin adı daha sonra Saraydüzü olarak değiştirilmiştir.
 
Sinop İli, Merkez, Kaleyazısı Mahallesi, Cumhuriyet Sokağıında hazineye ait 1 pafta, 59 ada, 54 parsel no. lu ve 10247.74 m2. Yüzölçümlü tarihi Bölge Kapalı Cezaevi ve Çocuk Islahevi, Sinop kalesinin güney batı ucunda kalan iç kale içinde yer almaktadır. Cezaevi 06 Aralık 1997 tarihinde boşaltılmış ve 02 Ağustos 1999 tarihinde Kültür Bakanlığı'na tahsis edilmiştir.

Sinop Kaleleri ilk defa M.Ö. 2000'de yaşayan yerli kavim Gaşkalılar zamanında kurulmuş, Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklular ve Osmanlılar devrinde büyütülerek onarılmıştır. Iç Kale adi verilen hapishanenin bulunduğu alan ise 03 Ekim 1214 yılında Sinop'u zapteden Selçuklu Sultani Izzeddin Keykavus tarafindan, ana kalenin kuzeyden güneye inen dik bir surla kesilmesi ile meydana getirilmiştir. Enine ikinci bir duvar ile iki bölüme ayrılan iç kalenin güneyde kalan kısmı 9500 m2.'lik alanı kapsamaktadır. Sinop Hapishanesi bu alanda kurulmuştur. Surlar ve kalenin yapım şekli buranın hapishane zindan olarak kullanıldığına ilişkin kanıtlar veriyor.

Hapishaneyi çevreleyen iç kale 11 adet burç ile desteklenmiştir. Burçların yükseldiği denize hakim güney beden 22 metre ve surların yüksekliği 18 metredir. 3 metre kalınlığında olan surların üzerinde iç kaleyi bir uçtan bir uca kadar gezebilme imkanı veren yollar muhafizların gezi yolu olarak kullanılmıştır.

Üzerlerinde değerli tarihi bilgiler bulunan kitabeleri ile bu gün sapa sağlam ayakta duran ve eski zindan özelliğini yitirmeyen ve bazıları kullanılabilir durumda olan Burçlar bu hali ile görülmesi gerekli kültür varlıklarımızdandır. İç kaleyi oluşturan beden ve burçların yapımında Antik devir mimarisine ışık tutacak bol miktarda mimari parçalar kullanılmıştır.

Duvar Selçuk Kitabelerinin yanında, bünyesinde taşıdığı mimari parçalar ile de bir açık hava müzesi görünümündedir.

Arkaik devrin, mabetlerinde görülen metop parçaları klasik devirden arşitrav parçaları, iyonik sütun başlıkları, sütun kaideleri duvarlara adeta teşhir edilmek üzere konulmuş parçalar gibidir.

Selçuklular zamanında tersane olarak kullanılan iç kale Osmanlılar zamanında da kullanılmış, zamanın en mükemmel harp gemileri yapılmıştır.
 
AYANCIK'IN TARİHİ VE COĞRAFİ YAPISI:

İLÇENİN TARİHÇESİ:

Ayancık İlçesinin tarihi ilk çağlara kadar uzanır. Ayancık ve çevresinde yaşayan ilk kavimler Paflogonyalılar, Amazonlar, Akalar ve Dorlardır. İlk çağda Paflogonya Batı Karadeniz bölümünde Biritanya, Pontusya ve Galatya arasında kalan yerdir. Pafogonyalılar bu bölgede bilinen ilk yerli halktır . M.Ö. 1200 yıllarına kadar Etiler’e bağlı, onların korumaları altında yaşamışlardır.


Ayancık ve çevresi 11. yüzyılın sonlarında ilk kez Danışmentoğullarının egemenliğine girmiştir. Bölge 1204 te Anadolu Selçuklularının, 1259 da Pervaneoğullarının, 1292 de Candaroğullarının eline geçmiştir. 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet Trabzon seferine giderken Sinop ve çevresini Osmanlı Devletine bağlamıştır. Tanzimat Devrine kadar Ayancık ve Çevresi Kastamonu’ ya bağlı dört kadılıktan birinin yönetimi alanı içinde kalmıştır. Tanzimat ile başlayan, daha sonra devam eden yenileşme hareketleri sırasında Ayancık ve çevresinde (Sancak-Kaza) İlçe yönetimi kurulması düşünülmüş, İlçe merkezi olarak da Ayandon (Türkeli İlçesine bağlı Ayazköyü) kabul edilmiştir.


Ayancık ve Ayancık Çayının doğusundaki köylere egemen olan Şükrüoğulları 1860 yıllarda Çaylıoğulları ile anlaşarak İlçe merkezinin Ayancık’ a taşınmasını kendi çıkarları ile uygun görmüşler ve 1860’ lı yıllarda bir değirmen ve birkaç önemsiz yapıdan oluşmuş küçük bir yerleşim yeri olan Ayancık, zaman içinde Kaymakamlık ve Askerlik Şubesi gibi resmi kurumların ve bir çok konut ve ticaret yapılarının kurulması ile hızla gelişmiştir. Alman ve Belçika sermayeli kereste fabrikasının 1929 yılında işletilmeye başlanması, bölge ekonomisi ve sosyal hayatında dönüm noktası olmuştur.


Ayancık bu tarihten sonra sürekli gelişme göstermiştir. 1860 ‘lı yıllarda yapılan eski Hükümet Konağı binası 1952’ de yanmış, yerine bugünkü mevcut bina yapılmıştır.

Ayancık, Cumhuriyetin ilanına kadar Kastamonu İline bağlı iken, Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan idari düzenlemede Sinop İline bağlı İlçe olmuştur.


COĞRAFİ YAPISI :


Batı Karadeniz coğrafi bölgesinde yer alan Ayancık İlçesi; Kuzeyde Karadeniz, Güneyde Sinop İli Boyabat İlçesi ve Kastamonu İli Taşköprü İlçeleri, Batıda Sinop İli Türkeli İlçesi ve Doğuda ise Sinop İli Erfelek İlçesi ile çevrilidir. İlçenin İl ile olan bağlantısı 55 Km.’ lik sahil karayolu ile sağlanır.


İlçenin toplam arazisi 86.600 (Ha) olup, Yüzölçümü 866 km2 ve Rakım 10 m.’ dir. İlçe merkezi 202 metre yükseklikteki “Maltepe” ve “Ayantepe” ile deniz arasında Ayancık Çayı Vadisinde kurulmuştur. İlçe adını Ayan tepesinden almıştır.

İlçemiz sınırlı ve toplam 94.500 (Da) büyüklükte tarım arazisine sahiptir. Ancak, % 71.86 gibi büyük bir kısmı tarım dışı arazidir. Tarım arazisi olarak tanımladığımız arazinin sadece % 28.14 lük kısmından ibaret olan arazilerin de, büyük bir kısmını eğimli araziler teşkil etmektedir. Çok az bir kısım arazi ise vadi yataklarındaki küçük düzlüklerden ibarettir.


Buna karşılık, toprak yapısı itibari ile killi ve kalkerli bir karaktere sahip bulunduğundan orman ürünlerinin yetişmesine son derece elverişlidir. Bölgede 53.524,5 (Ha) ağaçlı, 3.388,1 (Ha) ağaçsız olmak üzere toplam 569.912,5 (Ha) ormanlık saha bulunmaktadır. Çok zengin çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, dişbudak, karaağaç, kavak türleri ile özellikle Çangal Ormanları “ağaç denizi” olarak nitelendirilir.

Yeşilin her tonunu bu ormanlarda görmek mümkündür. Kıyı şeridindeki çeşitli ağaç türlerinden oluşan bitki örtüsü içine yer yer Akdeniz bitkilerine de rastlanır. Güneye doğru inildikçe iklim kuraklaşmaya başlar ve bozkır bitkileri görülür.


Akgöl yapay bir orman gölüdür. Bunun dışında doğal yada yapay gölü bulunmamaktadır.

Uzunluğu 90 Km. civarında olan ve çok sayıda küçük derenin birleşmesinden oluşan Ayancık Çayı, geniş bir alanın sularını toplayıp tek kol halinde İlçe merkezinden denize dökülür.

Bölgenin en yüksek dağlarına sahip bulunan Ayancık’ın, Kuzey Anadolu sıra dağları üzerindeki Zindan 1750 ve Çangal 1605 metre yükseklikteki dağlarıdır.

Ayancık İlçesi deprem bölgesi sınıflandırılmasında 4. bölgede bulunulmaktadır.

Ayancık 55 km.’ lik sahil yolu ile Sinop İli’ ne bağlanmıştır. İç kesimlerle olan bağlantısı Çangal yolu üzerinden Kastamonu yolu ile sağlanmaktadır. Bazı İl Merkezleri ile İlçelere olan uzaklıkları Şöyledir: Samsun: 218 km., Kastamonu: 140 km., Ankara: 435 km., İstanbul: 630 km., Türkeli: 35 km., Boyabat: 72 km., Gerze: 94 km., Erfelek 46 km.’ dir. İlçeler arası ulaşım minibüslerle sağlanmaktadır.

İklim : Ayancık yöresinde tipik Karadeniz iklimi egemendir. Kışları serin ve yağışlı, yazları kurak ve nemlidir.

Sıcaklık : Yıllık ortalama sıcaklık 14.0 C’ derece’ dir. En yüksek ortalama Temmuz ayında olup, 22.2 C’, en düşük ortalama sıcaklık ise Ocak-Şubat aylarında oluşan 6.6 C’ dir. . Deniz suyu sıcaklığı Haziran ve Temmuz ayları itibariyle ortalama 23-24 derecedir.

Nem Oranı : Yıllık ortalama nisbi nem oranı % 72’ dir. Nem oranı en yüksek değerine % 76 ile Mart, en düşük değerine ise %70 ile Haziran, Temmuz ve Aralık aylarında ulaşmaktadır.

Yağış : Yıllık ortalama yağış 1003,1 mm’ dir. En çok yağış 139,2 mm ile Aralık, en az yağış 34,9 mm ile Temmuz ayında görülmektedir. Yüksek kesimleri kış sezonu süresince genelde karla kaplı geçer.

Rüzgar : Yılda fırtınalı gün sayısı ortalama 9,2’ dir. En çok esen rüzgar güney, en kuvvetli rüzgarlar ise kuzey ve kuzeybatı rüzgarlarıdır.

Bitki Örtüsü : Yörenin doğal bitki örtüsünü ormanlar oluşturmaktadır. Bitki örtüsü çok zengin ve yoğun olup, yükselti kuşaklarına göre farklılaşmaktadır. Kıyı kesiminde yayvan yapraklı orman dokusu, makilik ve fundalıklar ile kültür bitkileri yaygındır. Kıyıdan itibaren yükseldikçe iğne yapraklı ağaç ve bitki türleri yoğunluk kazanmaktadır. Ormanlarda çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, dişbudak, karaağaç, ıhlamur, çınar, kestane, kavak çeşitli maki ve çalı türleri yer almaktadır.

N Ü F U S D U R U M U:

İlçemizin nüfus kayıtlarına göre açık kayıtlı nüfusu 110.057 dir.

1990 yılında İlçenin merkez nüfusu 10.418, köylerinin nüfusu 25.625 ve toplam nüfusu 36.043 iken;

22 Ekim 2000 tarihinde yapılan genel nüfus sayımı sonuçlarına göre; İlçenin merkez nüfusu 10.919, köylerin in nüfusu 15.128 , toplam nüfus ise 26.047’ ye düşmüştür.

Kilometrekareye 33 kişi düşmekte olup, nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının altındadır.

Nüfus düşüşünün en önemli nedeni ÖRÜS Kereste - Sunta fabrikasının özelleştirilmesi ve Hava Radar Üssünün Ayancık’ tan taşınması sonucu iş sahalarının yetersiz kalmasıyla istihdamda meydana gelen azalmadır. Genç nüfus sürekli olarak İlçe dışına yada yurt dışına işçi olarak göç etmektedir. Bununla birlikte yaz sezonu tatilini geçirmek amacıyla gelenlerle yaz döneminde İlçe nüfusu 50.000 civarına çıkmaktadır.

İlimiz ilçeleri arası genel nüfus durumuna göre İlçemiz Boyabat ve Durağan İlçelerinden sonra 3 üncü, İlçe merkezi nüfus durumuna göre ise 2 inci sırada bulunmaktadır.

İ D A R İ D U R U M

İlçe merkezinde 4 mahallesi vardır. 71 bağlı köyü olup, bu köylere bağlı 312 mahalle bulunmaktadır. Bu durum, dağınık yerleşmenin niteliği hakkında yeterli bir fikir verebilir. Kırsal alandaki bu dağınık yerleşme altyapı hizmetlerinin verilmesine sınırlama getirmektedir.

İlçe Merkezi dışında belediye teşkilatı bulunmamaktadır.

Ayancık İlçesi; Kuzeyde Karadeniz, Doğuda Erfelek İlçesi , Güneyde Boyabat İlçesi ve Kastamonu İli Taşköprü İlçesi, Batıda Türkeli İlçesi ile çevrilmiştir.

Yüzölçümü 876 Km2 Kuruluş Yılı 1923
Köy Sayısı 71 Toplam Nüfusu 27.761



Ayancık ilçesinin ekonomik sektörünü tarım-ormancılık-balıkçılık ile küçük sanayi ve (orman ürünlerinin taşınması suretiyle) nakliyecilik oluşturmaktadır.

Ayancık altyapı yatırımlarının ve ulaşım ağının yetersizliği nedeniyle geri kalmış ekonomik bir yapıya sahiptir. Bu nedenle ilçeden sürekli yurt içi ve yurt dışına göç yaşanmaktadır. İlçe halkının en önemli gelir kaynağını yurt dışında çalışan işçilerin gönderdikleri döviz oluşturmaktadır.

Nüfusun yaklaşık üçte ikisi kırsal kesimde yaşamakta ve geçimini tarım ve ormancılıktan kazanmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları gibi hizmet sektörü ilçenin diğer önemli ekonomik sektörüdür.

Sinop ilinin 1994 yılında Kalkınmada Birinci Derecede Öncelikli İller kapsamına alınmasından sonra ilçede ufak çapta da olsa özellikle tekstil alanında özel sektör tarafından küçük ve orta ölçekli işletmeler açılmıştır. İlçenin en önemli sanayi kuruluşları; İlçenin en önemli sanayi kuruluşları; Kereste ve Yonga Levha Fabrikası Ayancık Orman Ürünleri Sanayi ve Tic. A.Ş. (AYORSAN ), Taciroğlu Orman ürünleri Ticaret ve A.Ş. , Ayancık Mobilya ve Ders Araçları Üretim ve Pazarlama A.Ş. ve Yenikonak Köyündeki keten stok durumuna göre faaliyet gösteren Keten İşleme Fabrikası'dır.

İlçe merkezinde Akbank , Halk Bankası , Ziraat Bankası ve İş Bankası olmak üzere 4 adet banka mevcuttur.

Nakliyeciler Kooperatifine bağlı 170 kamyon bulunmaktadır. Eskiden 650 olan bu sayı ORÜS Kereste Fabrikasının özelleştirilmesi ve kapasitesinin düşmesi nedenleri ile meydana gelen göçler sonucu azalmıştır.

Yörenin sahip olduğu deniz kıyıları mevsimin kısalığına rağmen turizm hareketlerinin odak noktasını oluşturmaktadır. Tüm sahil kesimi konaklama tesisleri, kampingler ve günübirlik tesisler gibi yatırımların gerçekleştirilmesine müsaittir.

Balıkçılık anılan faaliyetleri destekleyen doğal bir geçim kaynağı olma özelliğini korumuştur. Ayrıca küçük çapta ve sınırlı tarım arazisinde çiftçilik ve hayvancılık yapıla gelmiştir.

Küçük el sanatlarını teşkil eden keten üretimi ve dokuması ile "Ayancık Bürümcüğü" adı verilen giysi imali, halı-kilim dokuma, iskemle, ambalaj sandığı yapımı, sepet ve küfe örücülüğü, kapı-pencere ve doğrama işleri ile bunların satışı da ticari faaliyetler arasında sayılabilir.

İlçe merkezinde haftanın her Pazartesi ve Cuma günleri kurulan pazarında, her yıl Temmuz ayının son haftasında gerçekleştirilen Ayancık Kültür Sanat ve Keten Festivali süresince ve her yıl 18-22 eylül arasında kurulan panayırda, köylerden ve civar İl ve ilçelerden gelenlerle, ticari faaliyetlerde bir hareketlilik yaşanmaktadır.

Yöre halkı İlçe merkezinde Pazartesi ve Cuma günleri kurulan hafta pazarında köyde ürettiği ihtiyaç fazlası süt, yumurta, bal, yaş sebze ve meyve ile, fındık kestane, ceviz vb. ürünleri satarak değerlendirmekte ve aile ekonomisine katkı sağlamaktadır.

İlçemizin toplam arazisi 86.600 hektar olup bu arazinin 24.350 hektarı tarıma elverişli arazi olarak değerlendirilebilir.
Tarım arazisi olarak tanımladığımız ve İlçemiz arazisinin sadece % 28.14 lük kısmından ibaret olan arazilerin de, büyük bir kısmını eğimli araziler teşkil etmektedir. Çok az bir kısım arazi ise vadi yataklarındaki küçük düzlüklerden ibarettir. Çiftçilerin büyük kısmının arazi toplamı 250 dekarın altından kalmaktadır. Bu araziler de engebeli ve çok küçük parçalardan oluşmaktadır. Yaklaşık 5.500 civarında küçük çiftçi ailesi bulunmaktadır. Tarım arazilerinin, eğimli ve yıllık yağış miktarının fazla olması sebebi ile erozyondan fazla etkilenmektedir.

İlçemizde 30 civarında aile balıkçılıkla uğraşmakta ve geçimini bu yolla temin etmektedir. Yöre hem balık çeşidi bakımından hem de balık miktarı bakımından oldukça zengindir. Mevsimine göre Kalkan, Lüfer, Palamut, Mezgit, İstavrit, Barbunya, Kefal ve Hamsi gibi balıklar ekonomik önemi olan balıklardır.

İlçede Hayvancılık ve Arıcılık alanında da son yıllarda bir canlılık gözlenmektedir. İlçemize bağlı köylerde 19 Tarımsal Kalkınma, 1 Su Ürünleri, 1 Tarım Kredi kooperatifi olmak üzere 21 tarımsal amaçlı kooperatif mevcuttur.

Sonuç olarak: Sanayi, Ticaret, Tarım ve Hayvancılık sektörlerinin mevcut durumu; İlçe ekonomisinin içe dönük, durgun ve gelişmemiş olduğunu açıkça göstermektedir.


Önemli Turizm Alanları

Ayancık ilçesi çevresinin dağlık ve ormanlık alanlardan oluşması ve Küre Dağlarının yüksek tepelerinin ilçe sınırlarında olması nedeni ile orman içi pek çok dinlenme alanı ve yaylalara sahiptir. Bu yaylaların en önemlileri Çangal , Akgöl ve Karlık Yaylalarıdır.

ÇANGAL : Ayancık-Kastamonu yolunun 25. km sinde yoldan 3 km içeride bulunan Çangal ; orman içindeki açıklık alana kurulmuş bir yerleşim yeridir. Burada Orman İşletmesine ait idare binaları , misafirhane ve lojmanlar bulunmaktadır. Binalar tek katlı olup arazi üzerinde dağınık vaziyettedir.

Küçük bir tatil köyü havası yaratılmıştır. Tesisler Ayancık kereste Fabrikasını kuran Belçikalı ve Almanlar tarafından 1930 lu yıllarda inşa edilmişlerdir. Etrafındaki geniş Göknar ormanları ve yakın köylerle birlikte kış turizmi , av ve dağ turizmi için uygun olup tesis yapmaya oldukça müsaitttir.

AKGÖL : Ayancık ilçesinin güneyinde Ayancık-Kastamonu yolunun 31.km sinde, yoldan da 5 km içeride bulunan Akgöl ; 1200 metre yüksekliktedir. Etraftaki sık göknar ormanları içinden akan iki çayın birleştirerek oluşturduğu göl ortalama 3 dönüm alan kaplamaktadır. Gölün yanında orman işletmesine ait bir tesis bulunmaktadır. Günübirlik piknik için uygun olan göl civarındaki orman içlerinde piknik masaları ve ızgara yerleri bulunmaktadır. Çevre ormanlarda yaban domuzu, ayı, kurt, çakal ve tavşan gibi av hayvanları mevcuttur.

Akgöl'e ulaşmak için inilen 5km lik yol stabilize olup buradan da İnaltı bölgesine doğru yol devam etmektedir. Bu yol üzerinde bulunan İnaltı Mağarası ve Kanyonları safari turlar ve yürüyüşler için de müsaittir. Kış mevsiminin uzun geçtiği bölgede küçük kayak pistlerinin de yapılabileceği uygun orman içi boşluklar mevcuttur.

KARLIK YAYLASI VE DÜDENİ : Akgöl ve İnaltı Mağarası ile hemen hemen aynı bölge üzerinde bulunan Karlık yaylası 1600 metre yüksekliğe sahip geniş bir yayladır. Zengin bir orman yapısından sonra ulaşılan yaylada orman idaresine ait bir telsiz istasyonu ve gözetleme kulesi bulunmaktadır. Bölgenin en yüksek tepelerinden biri olan yayladan açık ve bulutsuz havalarda Sinop İnce burun açıkları ve şehir ışıkları rahatça görülmektedir.

Geniş otlaklardan oluşan yaylanın en büyük özelliği Karlık Düdenidir. Bölgenin jeomorfolojik yapısından kaynaklanarak oluşan bu düden iki yamacın arasında çökmüş bir alan görünümü vermektedir. Buradaki kayalık kesime ulaşıldığında Buradan aşağıya doğru uzanan bir mağara daha olduğu görülmektedir. Bu mağaranın yapısı ve bölgenin yüksek olması nedeni ile burada biriken karlar yaz aylarında Ağustos sonuna kadar erimemekte olup , oluşan bu kar kütükleri eski yıllarda yaz aylarında çevre köylüler tarafından kullanılmakta imiş. Bölgeye de adını veren bu düden mağarası ve çevresi yayla turizmi ve meyilli otlakları nedeniyle çim kayağı için oldukça uygun ortamlara sahiptir.

İNALTI KANYONLARI : Ayancık - Kastamonu yolunun 17. km sinden ayrılan stabilize yol ile ulaşılan kanyonlar ve mağara ilçenin en güzel rekreasyon alanlarındandır. Yol güzergahında inaltı yerleşmesi ve Alabalık Tesisleri de bulunmaktadır. Tesislerden sonra ulaşılan kanyon yolunun bir tarafı sarp kayalık öbür tarafı çay yatağından oluşmaktadır. Birkaç yerde çayın içinden geçen yol çay suları yüksek olmadıkça taksiler tarafından da kolaylıkla aşılabilmektedir. Ancak kar sularının eridiği ilkbahar ayları ile sonbahar aylarında yalnızca arazi taşıtları ile geçilebilmektedir. Zaman zaman da ağaç köprülerden geçilerek ilerleyen yol safari turları için oldukça müsait doğal bir parkurdur.

Kanyonun en can alıcı bölümü ; sarp kayalıklardan akan suların oluşturduğu küçük şelaleler ve çamur ve yosunların oluşturduğu sarkıt ve traventenlerin bulunduğu 1 km lik mesafedir. Bu alanı gruplar ve ziyaretçiler özellikle yürüyerek geçmeyi tercih etmektedirler. Kanyonun bitiminde orman içinde devam eden yol Alabalık Üretme tesislerini de (kapalı) geride bıraktıktan sonra İnaltı Köyüne ulaşmaktadır. Ormanlardan tomruk nakletmek için kullanılan Eski buharlı trenin dekovil hattının da geçtiği kanyonu iki vadisinde bulunan orman idaresine ait terkedilmiş barakalar kanyon ve bölge turizmi canlandığında tesis olarak kullanılmaya oldukça müsaittir.

İNALTI MAĞARASI : İnaltı Köyü köyün hemen arka yamacında bulunan mağara ile ünlenmiştir. Deniz seviyesinden 1070 m. yüksekte olan mağaranın oldukça büyük olan ağzı köyden görülebilmektedir. Köyde biraz soluklandıktan sonra yaklaşık 500 metrelik bir tırmanıştan sonra mağaraya ulaşılmaktayken, 2002-03 yıllarında yapılan yol ile mağaranın 50 m. altına kadar araçla gidilebilmektedir. Buradan 50 metrelik merdivenle mağaranın ağzına ulaşılabilir. Mağara ağzında geniş bir sahanlık bulunmaktadır.

İnaltı mağarası gerek mağara içi damlataşları ve arkeolojik özelliği, gerekse de doğal çevrenin güzelliği nedeniyle, turizm amaçlı kullanıma son derece uygun şartlara sahiptir.

Ortalama uzunluğu 7500 metre olan mağaranın son noktası girişten 24 metre aşağıdadır. Doğu-batı yönünde büyük bir (S) çizerek uzanan mağaranın giriş ağzı ve gerisindeki salonun tavan yüksekliği 20 metreden fazla, genişliği ise 18 metredir. Giriş salonu boyu 125 m, tavan yüksekliği 6-22 m, genişliği 7-13 metreler arasında değişen düzgün bir galeriye açılır. Bu galeri mağaranın en geniş ve en kuru bölümüdür. Buradan sonra daralarak ilerleyen mağarada sarkıt, dikit, sütun, örtü ve duvar damlataşları, damlataş havuzları görülmeye başlar. Yatay gelişmiş kaynak konumlu fosil bir mağara inaltı mağarasında damlataşların çoğu genişlemiş olan orta bölümde yer almaktadır. Buna karşılık mağara tabanına yakın alt kesimlerde ve su düzeyinin hemen üzerinde Karnabahar ve Patlamış Mısır şekilli damlataşlar da bulunmaktadır. Mağaranın içinde yer yer su birikintilerine rastlanmakta olup bazıları ilerlemeyi zorlaştıracak şekilde derindir. Mağara girişinde görülen duvar kalıntıları, tarihi dönemlerde iskan alanı olarak kullanıldığı sanılan mağaraya arkeolojik değer de katmaktadır.

İnaltı mağarasının elektrifikasyonu, trafo, kapı, merdiveni, çeşme ve tuvaleti yapılmış; mağara içindeki gezi güzergahı ve kır kahvesi yapım çalışmaları devam etmektedir.

Mağara Civarında Kanyon, Akgöl ve Karlık Yaylası ve Düdeni gibi doğal güzelliklerin de bulunması mağaranın önemini daha da arttırmaktadır. Hazırlanan projelerle günübirlik ziyaretçilerin ihtiyaçlarına yönelik tesislerin yapılması yanında çoğunluğu boş olan köy evlerinin de pansiyon olarak kullanılma açılması planlanmaktadır.
 
DURAĞAN

COĞRAFYASI

Durağan :Anadolu yarım adasının kuzeyinde Karadeniz Bölgesinin Batı bölümünde yer alan Sinop İlinin bir İlçesidir. Matematiksel konumu olarak 35-36 doğu meridyenleri (Boylam) ile 41-42 Kuzey paralelleri (Enlem) arasında yer alır.İlçe Merkezi alüvyonlu toprak ile kaplı olup Gökırmak Vadisi üzerindedir. Jeolojik yönden toprak 3. zamana aittir.İlçe merkezinin Sinop' a uzaklığı 120 Km' dir.Boyabat-Vezirköprü-Havza karayolunun 26 Km' sinde, bu yolun iki tarafında Saraydüzü-Karğı yolu ile keşiştiği kavşak üzerinde kurulmuştur.Kızılırmak'ın en büyük kolu olan Gökırmak, şehrin içerisinden akmaktadır.İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği (Rakımı) 220 m'dir.

Durağan, kuzey'de Dikmen-Alaçam, doğuda Alaçam-Vezirköprü, güneyde Vezirköprü, batı'da Saraydüzü ve Boyabat İlçeleri ile çevrilidir. İlçeye bağlı toplam 65 Köy ve merkez mahallelerle birlikte 69 muhtarlık bulunmaktadır.

Dağlar

İlçenin yüz ölçümü 910 Km2' dir. Arazinin % 80'i dağınıktır. Bölgede Kuzey Anadolu sıra dağları içerisinde yer alan, isfendiyar ve doğu ılgaz dağlarının uzantıları olan ve bölğesel isimle anılan dağların bazıları şöyledir. İlçe merkezinin Güneyinde Adadağı, Kuzeyinde Buzluk, Doğusunda Soyuk - Karatepe ve Gümlek Dağları bulumaktadır. Dağların yüksekliği 500 -1451 m arasında değişmektedir. En yüksek yer 1451 m ile Çorakyüzü köyü mevkisinde bulunan (DEDEMİN) tepesidir. Diğer tepeler ve yükseklikleri ise şöyledir.


Yaylalar ve Ovalar

Yaylalar : Yeşilyurt köyü çevresinde Kuzuluk Çalı, Yaylı Çal, ev Çalı; Kaplangı ve Aşağıalınca köyleri çevresinde Takir; Dereli Köyünde, Kalfet; Hacımahmutlu Köyü çevresinde Karapınar, Karakütük ve Hatipoğlu Yayaları, Yassıalan Köyü'nün üst kısmında mezarlık mevkiinde Bozarmut Yaylası bulunmaktadır.

Ovalar : Dağlar arasında küçük düzlükler halinde ve Kızılırmak ile Gökırmak Vadileri üzerinde bulunmaktadır.Irmakların iki tarafından dar bir şerit şeklinde ve köylerin adları ile anılan Ovalar en verimli olanlarıdır.İlçe merkezinde Karayazı, Başgezek ve Çayırovası : Köylerde Dağdelen, Akçabük, Yandak, Yalnızkavak , Yeşilkent, Hacıoğlan,Alpaşalı ve Karadiğin ovaları sulanabilen verimli ovalarıdır. Kızılırmak Vadisinde buluna Gökdoğan, Köklen, Çöve, Boyabükü, Yoğunpelit ve Beybükü ovaları Altınkaya Baraj Gölü sahası içerisinde kalmıştır.


Akarsular ve Göller

Akarsular : İlçenin önemli akarsuları Kızılırmak ve bu ırmağın kolu olan Gökırmak'tır.Gökırmak Kastamonu İli sınırları içinde doğup Durağan İlçe merkezinin 6 Km doğusunda Gökdoğan Köyü yukarı Mahallesinin tam karşısında Kızılırmak' la birleşmektedir. Ancak bugün burası Altınkaya Baraj Gölü sahası içinde kalmıştır.Göl suları yazın çekildiğinde birleşme yine burada olmaktadır.İlçenin can damarı Gökırmak'tır.İlçe' de bunlardan başka Ardım Çayı, Felek Çayı, Kanlı Çay, Sırnık Çayı, Akbel Çayı, Çayağzı Çayı ve Ümerik Çayı gibi yaz aylarında kuruyan, kışın ve İlkbahar mevsimlerinde Gökırmak'ı besleyen çaylar bulunmaktadır.


Göller : İlçenin tabi gölleri yoktur.Baraj Gölleri ve Göletleri vardır.Bafra İlçesi sınırları içinde kurulan Altınkaya Barajı, Kızılırmak Vadisi boyunca ilçemizin Yoğunpelit, Salarkolu, Boyabükü, Çöve, Köklen, Kemerbahçe, Yağbasan, Gökdoğan ve Beybükü köylerine ait arazilerini kaplayarak ilçe merkzi sınırına kadar sun'i bir göl oluşturmuştur.

İlçenin Kuzey doğusunda Karayazı Ovasını sel taşkınlarına karşı koruma ve sulama amaçlı DSİ tarafından yapılan Durağan göleti bulunmaktadır.Yukarıkaracaören' de de arazi sulama amaçlı gölet vardır.

İlçemiz Güngören (Kepez) Köy sınırları içinde Kızılırmak üzerinde Altınkaya göl sahasını korumak ve elektrik üretim amaçlı kepez barajı inşaatı ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.Baraj gövde inşaatının bulunduğu yer Durağan İlçesine bağlı yer Durağan İlçesine bağlı Güngören (Kepez) köy sınırları içerisindedir.

İlçemiz Sınırları İçinde Bulunan Büyük Barajlar

İlçemiz sınırları bulunan Kızılırmak ve onun büyük bir kolu olan Gökırmak nehirleri su potansiyeli olarak bölgemize büyük imkanlar sağlamaktadır. Kızılırmak üzerinde yapımı tamamlanmış olan Altınkaya Barajının Gölü ilçemize ekonomik bir canlılık sağlamıştır. Balıkçılık kooperatifleri geliştirilerek balıkçılık teşvik edilmiş ve bir çok ailenin geçim kaynağı durumuna gelmiştir.Baraj gölünde amatör olarak avlanabilen balık türleri Yayın balığı, Sazan, Kefal çok nadir olarak da Levrek balıklarıdır.Altınkaya baraj gölü bölgemiz iklimini müspet olarak etkilemiş ve yağışlar ile bitki örtüsüne canlılık kazandırmıştır.Aynı şekilde yer altı sularının da zenginleşmesini sağlayarak tarımdaki verime katkı sağlamıştır.

Mavi ve Yeşilin iç içe yaşadığı bu doğa harikasından insanlarımızın istifade edebilmesi için mesire ve dinlenme tesislerinin yakın bir gelecekte kurulması ayrıca bölge halkını mutlu edecektir.


İklimi :

İlçe Karadeniz kıyılarında hüküm süren Karadeniz iklimi ile iç kısımlarda hüküm süren karasal iklim arasında bir geçiş iklim hakimiyeti altındadır.Yazları fazla yağış olmaz nispeten kurak geçer, kışlar ise çok soğuk değildir. İlçe merkezinde rakım 220 m'dir. Çevre köylerde rakım yüksektir. 1400 m yükseklikte köyler mevcuttur.Buralarda kış mevsimlerinde kar yağışı yoğundur. İlçe merkezinde ise yağış kardan ziyade yağmur şeklinde görülür. Kış aylarında sıcaklık 0 C' nin altına pek az düşer.Gün olarak 5-10 günü geçmez. İlçe merkezinin etrafı (Güney-Kuzey) dağlarla çevrili olduğundan Kuzey' den ve Güney' den gelen hava akımlarından fazla etkilenmez. İlçede her ne kadar Karadeniz iklimi bölgesinde ise de; bu iklimin gerçek özelliklerini göremeyiz. Karadeniz- İç Anadolu karma yağış tipi görülür. En çok yağış ilkbaharda alınır. İlkbahar erken gelir, her taraf birden yeşerir.

Sonbahar mevsimi ilçenin ikinci derece yağış mevsimidir. Yıllık yağış ortalaması 800 mm' dir.Türkiye'nin orta derecede yağışlı yöreleri içerisinde yer almaktadır.Konfeksiyon ( Yükselim) ve depresyon (cephe) yağışlar görünmektedir. İlçede esen rüzgarlar daha çok batı rüzgarlarıdır. Nem oranı Altınkaya barajı Gölü etkisi ile son yıllarda önemli ölçüde artmıştır.

Sıcaklık, yükseklik, yer şekilleri ve karasallık gibi nedenlerle değişiklik gösterir.Yıllık sıcaklık ortalaması 8 C' dir.Bu sıcaklık Ocak ayında 0 - 5 arasındadır, Temmuz ayında 15-20 C arasında değişmektedir.

Görüldüğü gibi iklim yaşama şartlarına ve bitki örtüsünün oluşumuna engel olarak uygundur.Bugüne kadar bilinen en etkili kuraklık 1994 yılında görülmüştür.

Bitki Örtüsü :

İlçe merkezi ve yakın çevresi genel olarak yeşillikleri kaplıdır.Bu nedenlerle ilçeye " Yeşil Durağan" ismi de verilmiştir.İlçenin güney ve güney batısında bulunan Adadağı'nda ağaçlandırma çalışmaları tamamlanmış olup, genç bir orman görümündedir.Vasıfsız orman niteliğini taşıyan yerlerde ağaçlandırma çalışmaları sürdürülmektedir. 1993 yılına kadar toplam 25.130.000 M2'lik alan ağaçlandırılmıştır.

Buzluk,Soyuk Karatepe ve Gümlek Dağlarından kereste temin edilmektedir. İlçe halkının yakacak ihtiyacı da odun olarak bu ormanlardan karşılanmaktadır.

Ormanlık bölgelerde, çam ağaçları birinci sırayı alır.Ağaç türlerinden yapraklı olarak meşe, kayın ve gürgen, İbreli olarak da sarı çam , karaçam, köknar ve ardıç türleri bulunmaktadır. Ormansız yerlerde çıplak araziye pek rastlanmaz.Karadeniz bölgesine has bodur ağaçlar ve çalılıklar vardır.Genel olarak her taraf yeşil bir bitki örtüsü ile kaplıdır. Bu durum İlçeye tabi bir güzellik vermektedir.

TARİHİ

Durağan Adı Nerden Geliyor?

Durağan'ın uzun bir geçmişi olup, tarihi yönünden epeyce eskidir.Eski İstanbul, Amasya, Diyarbakır, Trabzon ve Çorum yolları buradan geçerdi.Eski çağlarda bugünkü modern limanlar olmadığından, tabi limanlar gemilere sığınak olurdu.Bu yüzden Sinop'un tabii limanına giden yollar, Durağan-Boyabat üzerinden geçerdi.

Sinop'u Anadolu'nun iç kısımlarına bağlayan yolların ilçeden geçmesi, Durağan'ın önemini artırmış ve tarihi bir kasaba durumuna getirmiştir.

İlçe adının kasabada bulunan bir handan almaktadır.Kasabanın ilk kurulduğu yer , ilçenin 5 Km kuzeyinde "Sakızören" denen yerdir. Burada bulunan kaynak suyun yanında bir süre kalınmış, kaynak suyun kuruması ile halk Gökırmak'ın kıyısına inerek bugünkü yerine yerleşmiştir.Bu yer değişikliğin önemli diğer sebepleri de, halkın yol kenarına ve Han' ın yanına yerleşme istekleridir.(1) Han, 1265 yılında Pervane oğulları zamanında, pervane Muiüddin Süleyman tarafından yaptırılmıştır.(2)

Han, uğrak ve durak (dinlenme) yeri olarak kullanılmıştır. Bu durum yıllarca sürmüş, yolcu ve halk dilinde buna hana DURAKHAN denilmiştir.Böylece yeni kasabanın adı, bu hana izafeten DURAKHAN , zaman içinde halk dilinde DURAĞAN şeklini alarak resmi kayıtlara geçmiştir.

Han (Kervansaray) , Durağan kasabası içinde eski camii (İsmail Bey Cami-i) yanındadır.Kitabesi caminin ön cephesinde duvara raptedilmiş iken, 1989 yılında başlanan ve 1992 yılında tamamlanan Durakhan' ın restore çalışmaları sırasında bu kitabe İsmail Bey Camiinden alınarak hanın giriş kapısı üzerine yerleştirilmiştir.

Selçuklu ordularının buraya karargah kurmaları ve çevre savaşları ile ilgili hazırlık yapmaları buranın önemini artırmıştır.

Danişmentliler Döneminde Durağan (1105-1172)

1071 yılında Türk'ler tarafından Bizanslılara karşı kazanılan Malazgirt Zaferi'nden sonra , Anadolu kapıları Türk Milletine açılmış oluyordu.Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması böyle başlar.

Büyük Selçuklu Sultanı Melik - Şah, Anadolu'nun fethini tamamlaması için Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ı görevlendirdi.Süleyman Şah kısa zamanda Anadolu' nun tamamen alınmasını sağladı. Selçuklular, geleneklerine göre alınan toprakları komutanlarına, başarıları karşılığı verirlerdi.Danişment Gazi kendisine verilen topraklarda 1085 Danişment Beyliğini kurdu.Danişmentliler daha sonra Amasya, Çorum, Osmancık, Çankırı, Durağan ve Kastamonu havalesini' de alarak topraklarına kattılar, Tarih kitaplarının bir çoğunda Gökırmak vadisi tamamen Kastamonu ile birlikte, Danişmentliler Beyliği içerisinde gösterilmektedir. Türk orduları, Kızılırmak Nehrini Vezirköprü-Osmancık arasından geçeceklerine göre Boyabat ve Durağan kısa süre içerisinde (Kastamonu' dan önce veya az sonra ) Danişmentlilerin eline geçmiştir.(1105)

Danişment orduları Kastamonu' ya önemli bir geçiş yolu olan Amasya Gümüşhacıköy - Vezirköprü - Durağan ve Boyabat üzerinden geçmişlerdir.Çevrenin durumu incelendiğinden Kastamonu ile birlikte İsfendiyar sıra dağlarının güneyine düşen yamaçları ile Gökırmak Vadisi (Durağan ve Boyabat İlçe toprakları) Danişmentliler' in eline bu sırada geçmiş olabileceği çok iyi anlaşılmaktadır.Kastamonu ve Vezirköprü ' yü ele geçiren Danişmentliler'in bu iki şehir arasında bulunan Gökırmak Vadisinin ve bu verimli topraklarıda ele geçirmeleri düşünülemez.

Bugün Durağan'ın köylerinden olan Yağbasan, Köseli ve Salarkolu (Salarlu) köy adları Danişmentliler'in boy ve oymak adlarından gelmektedir.(1)

Danişmentliler'i 1175 yılından ortadan kaldıran Selçuklular, Durağan ve çevresini yönetimleri altına almışlardır.Böylece buralara yeniden Türk boylarının akınları başlamıştır. Durağan ve çevresi 1105-1174 yılları arasında Danişmentliler'in elinde kaldı.(2)
(1) Sinop İli Tarihi - Bekir BAŞOĞLU
(2) Selçuklu Tarihi - İbrahim KAFESOĞLU

Selçuklular Döneminde Durağan

Durağan, Selçuklular zamanında İç Anadolu'yu Karadeniz'e bağlayan ticaret yolu üzerinde, yolcuların uğrak ve durak yeri olarak önem kazanmıştır.

Trabzon Rum İmparatorluğu'nun kurulması ile Sinop, savaşsız olarak bu imparatorluğa bağlanmış, Durağan -Boyabat ilçeleri ise Selçuklularda kalmıştır.Selçuklu Sultanı 1.İzzettin Keykavus babasının Anadoluda'ki iktisadi siyasetine devam etti. Kuzey Anadolu ticaretini emniyete almak için Sivas'a yürüyerek oradan Sinop yolu üzerinde, Trabzon Rum İmparatoru Aleksios' u esir etti. Yoluna devam ederek Sinop Kalesi'nin alınmasını sağladı.(3) Selçuklu ordusu ve illerden gelen kuvvetler Gümüşhacıköy-Vezirköprü üzerinden Kızılırmak'ı geçerek Durağan'a gelmiştir.Selçuklu Sultanı Durağan'da ordugahını kurdu. Son hazırlıklarını burada tamamladı ve Sinop üzerine yürüdü. Sinop 1214 yılında Selçukluların eline geçti. 47 yıl Selçuklu yönetiminde kaldı.1261 yılında, Trabzon Rum imparatorluğu tarafından alındı.Bunun üzerine Selçuklu Hükümdarı 4. Kılıçaslan, Pervane M. Süleyman'ı bir ordu ile Sinop' a gönderdi. Pervane M. Süleyman , ordusu ile Tokat-Amasya ve Vezirköprü üzerinden Kızılırmak' ı geçerek Durağan'a geldi.Son hazırlıklarını tamamlayarak Sinop üzerine yürüdü ve Trabzon Rum İmparatorluğu'ndan Sinop'u geri aldı.

Anadolu Beylikleri Döneminde Durağan

Durağan, Anadolu beylikleri döneminde, Candaroğulları Beyliği'nin egemenliği altına girdi.Çobanlar'ın , Kastamonu'da Pervanoğulları'nın da Sinop Beyi bulundukları sırada Kastamonu Valisi olan Şemsettin Yaman Candar'ın babası Mehmet Oğuzların Alayuntlu boyundandır. Candaroğullarını Osmanlı tarihçileri İsfendiyaroğulları diye yazmışlardır.Oysa, İsfendiyar Bey, Candaroğulları'nın III. Hükümdarıdır.

1235 yıllarında, Yaman Candar'ın oğlu Şücaettin Süleyman Paşa , kedisine Kastamonu'yu merkez yapmış ve bağımsızlığını ilan etmiştir. Böylece büyük Kastamonu'da Candaroğulları Beyliği kuruldu. Candaroğlu Beyliği kısa sürede güçlendi Pervaneoğulları'na son vererek Sinop'u ele geçirdi.Daha sonraları, Candaroğulları Beyliği, Kastamonu ve Sinop Beylikleri olarak ikiye ayrıldı. Sinop Beyliği üstünlük sağlayarak, Kastamonu Candaroğulları Beyliği aldı.

Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt, Kastamonu' yu almak için hazırlıkları tamamlayarak Kastamonu üzerine yürüdü.Kastamonu ve civarı 1392 yıllarında Osmanlıların eline geçti. Böylece Candaroğulları Betliğinin Kastamonu kolu ortadan kaldırıldı. Daha sonraları, Kastamonu civarı ile Küre , Osmancık ve Gökırmak vadisinde, Boyabat ve Durağan'da kuvvetli bir ihtimalle aynı yıllarda, 1392 yılında Osmanlıların eline geçti.

Timur,Yıldırım Beyazıt'ı 1402 yılında Ankara savaşında yendi. Yıldırım Beyazıt'ın bu savaştan sonra ölümü üzerine Osmanlılarda taht ve iç kavgaları başladı. Bunu fırsat bilen Candaroğlu İsfandiyar Bey, Çankırı ve Tosya dahil olmak üzere, Kastamonu ve çevresi ile birlikte Bolu'ya kadar eski toprakları geri almayı başarmıştır.

Osmanlı Padişahı 2.Murat, Anadolu Türk Beyliğini yeniden kurmak istiyordu.Bu amaçla Bursa'dan harekete geçerek Candaroğlu-İsfendiyar Bey'in elinden, Sinop hariç diğer toprakları alarak tekrar Osmanlılar'a kattı.

Candaroğulları Beyliği, 1291 'den 1461 tarihine kadar 170 yıl sürmüştür. İlk önceleri başkentleri Kastamonu idi. Daha sonra Sinop kan dökülmeden kolayca Fatih Sultan Mehmet tarafın' dan alınarak Osmanlı egemenliğine geçti.(1461)

Fatih Sultan Mehmet, o zaman çok kuvvetli olduğu bilinen Sinop donanmasını'da Osmanlı donanmasına kattı. Kendi görüşüne göre istediği kimseleri uygun bulduğu işlerin başına geçirdi.Kastamonu askerlerinin başına Kızıl Ahmet'i getirdi. Sinop Orduköy'den (Ortaköy) Boyabat'a dönen Fatih, Durağan-Vezirköprü üzerinden Trabzon yolunu tuttu.(1)

Durağan, Osmanlılar zamanında Kastamonu-Samsun İlleri ve İç Anadolu Sinop Limanı arasında çalışan karayolu üzerinde çok önemli dinlenme ve durak yeri olarak görev yaptı.(2)

Durağan'da Candaroğulları zamanında yapılan, tarihi eser olarak Yağbasan Türbesi vardır. Durağan İlçesinin Yağbasan Köyü Alan Mahallesi'ndedir. 1395 yıllarında yapılmıştır. Hitabesinde Süleyman, Polat, Kutluşah ve Emir-ül Kebir Hasan Bey isimleri yazılıdır.(3)

Türbe dört köye bir temel üzerine kurulmuştur.Duvarlar yükselirken, dört köşeden bölünerek kubbe ile çevrilmiştir.Türbe, taş, kireç ve harçla yapılmıştır. Doğuya açılan dar bir kapısı vardır. Bugün kubbenin üst kısmı yıkılmış, duvarlarının sıvaları dökülmüş perişan bir haldedir.

Osmanlılar Döneminde Durağan

Yıldırım Beyazıt döneminde Durağan-Boyabat ilçe toprakları 10 (On) yıl 1392-1402 Osmanlılar yönetimine geçmiştir. Osmanlıların Ankara yenilgisinden sonra Durağan ve Kastamonu çevresi Candaroğulları Beyliği'nin eline tekrar geçti.Osmanlılar, Padişah 2. Murat zamanında bu toprakları ikinci defa egemenlikleri altına aldılar.

Kastamonu'nun Osmanlı ülkesine katılması ile Sinop İli toprakları içinde bulunan Durağan, Boyabat ve Gerze, Kastamonu sancağına bağlandı.

Tanzimat teşkilatıyla birlikte Kastamonu İl (Eyalet) Sinop Kadılığı da bu eyalete bağlı bir Sancak oldu. Daha önce büyük Kastamonu Sancağı'na bağlı kaldıklarından Durağan, Boyabat, Ayancık ve Gerze, yönetimine göre yeni oluşan Sinop Sancağına bağlandı.Bu ara Durağan, Boyabat, Ayancık ve Gerze bir süre kadılık olarak yönetimde kaldı.1899 yılından sonra Sinop Sancağı'na bağlı merkez ilçe dahil 2 ilçe ve 3 bucak ile 486 köy bulunuyordu.Durağan bu ilçelerden Boyabat' a bağlı bir bucak ve 39 köyden meydana geliyordu.

Sinop 1920 yılına kadar Kastamonu eyaletine bağlı sancak iken ,bu tarihten sonra bağımsız , Cumhuriyetten sonra sancakların kaldırılması ile de il olmuştur. Cumhuriyetten sonra Sinop çevresine daha çok hizmet götürmek için yeni ilçeler kurulmuştur.Bu sırada Durağan' da 1954 yılında ilçe olmuştur.

Durağan'da Osmanlı'lar zamanında yapılan tarihi eser olarak Durağan Cami-i (İsmail Bey Cami-i ) vardır.Kitabesine göre ; 1867, hicri 1283 yılında yapılmıştır.

Cumhuriyet Döneminde Durağan

Durağan 1923 yılında 30.05.1954 tarihine kadar Boyabat İlçesine bağlı nahiye olup, 01.06.1954 tarihinde kaza haline getirilmiştir.10.03.1955 tarihinde Belediye kurulmuştur.

Durağan'ın kaza olduğuna dair Sinop Şeriye Sicilinden alınmış Bekir BAŞOĞLU'nun "Boyabat ve Çevresi Tarihi " adlı kitabından iki madde alıyoruz:
1- Sinop sancağı dahilinde Durağan kazası' na ait Durağan Divan'ı dahilinde vaki Yassıalan…
2- Durağan kazası'na tabi Dütmen Divanında Emirtolu Kariyesi ahalisi köy Cami-inin Cuma namazı kılınmasına açılması istekleri…
Yukarıdaki iki maddeye göre Durağan Tanzimat Teşkilatı döneminde nahiye olmuştur.1954 yılında ise İlçe olarak Boyabat' tan idari yönden ayrılmıştır.

Durağan İlçesi önemini: Samsun-Havza-Vezirköprü-Durağan-Boyabat-Kastamonu-Bolu Karayolu , Sinop-Boyabat-Durağan-Havza çizgisi ile Sinop-Boyabat-Durağan- Kargı çizgisi üzerinde İç Anadolu'ya bağlanan yollardan alıyor ve Durağan'da bulunan Kervansaray da değer kazanıyordu. Durağan' ın bu yol ve diğer tabi imkanları sayesinde kolaylıkla gelişmesi akla gelirken Cumhuriyet döneminde başlangıçta yeterince gelişme sağlayamamıştır.Kasaba olarak gelişme yakın tarihlerde başlamıştır. Buda yeterli bir gelişme özelliğinde değildir.

Durağan'dan Geçen Tarihî Yollar

Selçuklular döneminde çok önemli ticari ve liman şehri olan Sinop' giden yollar Boyabat'ın Çukurhan mevkisinde birleşirler.İç Anadolu ve İç Orta Karadeniz bölgelerinden Sinop'a giden yollarda Durağan üzerinden geçmektedir.Bu yol hala önemini korumaktadır.

Yaykıl Taşhanı noktasından Başsökü - Doğaçam - Durağan doğrultusunda bir yol vardır.Bu yol Durağan Kervansaray'ına ugrar. Vezirköprü-Yağbasan-Sarıyar ve (Gerze'nin Karakoyun Gürsüfet Çece Köyü) Gerze doğrultusu çok zayıf bir ihtimalle düşünebilir.

Kastamonu, Taşköprü-Boyabat-Durağan-Vezirköprü doğrultusunda Gökırmak ve Kızılırmak kıyısı boyunca çok eskilerden beri giden bir yol bulunmaktadır.

İç Anadolu'dan Sinop' a gelen yolların hepsi Vezirköprü-Durağan-Boyabat çizğisinden geçmektedir.Sinop' dan Anadolu' ya da yollar bu çizgi üzerinden geçmektedir.Bu yollar Selçuklular ve Osmanlı'lar döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde önemini koruyan tarihi yollar durumundadır.

Durağan-Çerçiler-Alaçam arasında bakımsız, dar, ham yol bulunmaktadır.Bu yolun genişletilerek asfalt yapılması durumunda Durağan İlçesi' nin Orta Karadeniz ve oradan da Doğu Karadeniz kıyılarına ulaşımı kısadan sağlanmış olacaktır. Bu yol hem İlçe Merkezi hem de Çerçiler ve civarı köylerin halkı için çok önemlidir.

EKONOMİ

İlçenin ekonomik durumunu geçim kaynaklarını şu başlıklar altında toplayabiliriz: Tarımsal Gelirler, Hayvansal Gelirler, Orman Ürünleri, Ticaret Gelirleri, Su Ürünleri ve Diğer Gelirler.
1. Tarımsal Gelirler
Tarımsal gelirleri ilçenin coğrafi durumuna göre iki kısımda inceleyebiliriz.

1- Sulu tarım ürünleri : Sulu tarım ilçenin Gökırmak ve arım çayı vadisinde yapılmakta olup arazinin tamamına yakın kısmında çeltik ekimi yapılmaktadır.Bunun yanında buğday, mısır, arpa gibi tahıllarda bu vadide yer alan köylerin kıraç arazisinde yetiştirilmektedir.

Bölgede sebzecilik halkın ihtiyacı kadar yapılmakta olup, bunun yanında meyvelerden elma,erik, dut,üzüm,ayva,incir yetiştirilir.Son zamanlarda şeftali yetiştirilmesi özendirilmektedir.

2- Kıraç arazi ürünleri : Kıraç araziyi oluşturan ormanlık köylerimizde ekilebilen arazi yetersiz olmakla beraber kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar buğday,arpa,yulaf,mısır gibi tahılların yanında fasulye,nohut,mercimek gibi baklagil çeşitleri yetiştirilmektedir.

Tarım ürünleri bu bölgemizde ilkel yöntemlerle yapıldığından halkın ihtiyacını zor karşılamaktadır. İlçemiz en önemli tarım girdisi olan çeltik üretimi son yıllarda makinalaşmış olup, zirai ilaçlama ve fenli gübreleme ile yapılmaktadır.ancak üretim masrafları işçilik çok pahalıya mal olmaktadır. Çeltiğin riba (Kısabacak) Baldo, Karakılçık, rokka gibi yüksek verimli çeşitleri üretmektedir. Yıllık çeltik rekortesi 400 ton civarında gerçekleşmektedir. Bunun % 90'ına yakını ilçe dışı pazarlarda satılarak önemli bir gelir elde edilmektedir.

Çeltik ürününün destekleme alımı yapan geçici bir toprak mahsulleri ofisi vardır.Çeltik fiyatları oldukça dalgalı bir seyir izlediğinden üreticinin % 70'inden fazlası ürününü gerektirdiği gibi değerlendiremez.
2. Hayvansal Gelirler
İlçede hayvancılık tarımdan sonra ikinci sırada yer alır. Büyük baş hayvanlardan inek,manda,at,eşek ve katır beslenir.Küçük baş hayvanlardan koyun ve keçi bol miktarda beslenirken son yıllarda Orman idaresince keçilerin Orman' da otlatılması yasaklandığından keçi beslemesinde önemli düşüşler olmuştur.

Kümes hayvanlarından tavuk, hindi genellikle kırsal kesimdeki ailelerde ve ilkel yöntemleri ile yetiştirilmektedir. Büyük baş hayvanlardan en fazla inek, manda, at ve eşek yetiştirilmekte olup bunlardan son yıllarda devlet desteğinde yerli inek ırkının ıslahına çalışarak daha fazla verim alınmaya ve ahır hayvancılığı yapılmaya başlanılmıştır.

Ülkemizde gelişen süt endüstrisine paralel olarak ilçemize yerli ırkların ıslahı ve ithal ineklerin temininde son yıllarda küçümsenmeyecek ölçüde devlet desteği temin edilmiştir. Modern besicilik bugün istenilen seviyede olmakla beraber 20 yıl öncesi ile mukayese edilmeyecek kadar mesafe kat edilmiştir.

İlçenin dağlık köylerinde tarım,öküz ve mandaların gücünden yararlanılarak yapılmaktadır. At, eşek ve katır binek hayvanı olarak kullanıldığı gibi yük taşımacılığında da hala önemini korumaktadır.

Hayvansal ürünlerin başında yün, yoğurt, süt, peynir, yumurta ve keçi yapağı (kılı) gelmektedir. Bu ürünlerden yalnız yün, yapağı, yumurta ve hayvan derileri ilçe dışına satılmaktadır. Diğer aileler tarafından tüketilmektedir. İlçemize en önemli girdiği canlı hayvan satımı sağlanmaktadır. Son sayımlara göre ilçemizin hayvan mevcutları ise şöyledir. Merkez ve köyler dahil sığır ve manda toplamı 20.580, koyun ve keçi 43.000, tek tırnaklı 5.480, kanatlı 15.850 baştır. İlçemizde hayvancılık ıslah çalışması sun'i tohumlama yöntemi ile devam etmektedir.
3. Orman Ürünleri ve Ormancılık Faaliyetleri
Orman ürünleri ilçede halkın geçim kaynaklarından üçüncü sırayı almaktadır. İlçenin Gökırmak vadisi dışında kalan orman köylerinin halkının % 80'i geçimini orman işçiliği yaparak sağlamaktadır. Genellikle Ormanlarımızdan çam,köknar ve kayın ağaçlarından kereste ve odun elde etmede halkımızın bunların nakliyesinde ve kereste haline getiren atölyelelerde işçilik yaparak geçimlerini sağlamaktadır.

Orman işletme Müdürlüğünce pazarlanan kerestecilik ve ağaç odun gibi ürünlerden de önemli bir girdi elde edilmektedir.Bunun yanında ormancılık alanlarında yetişen kuzu göbeği (höbelen), kanlıca mantarları ve salep vatandaşlar tarafından toplanıp pazarlanmaktadır.

İlçede Orman İşletme Müdürlüğü 23.09.1993 tarih ve 91/2225 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulmuştur. Bünyesinde Durağan, Adadağı, Aydoğan ve Altınkaya olmak üzere dört Orman İşletme Şefliği mevcuttur.
Koru Ormanı Baltalık Ormanı Ormanlık Saha Açık Alan Toplam Alan
44.151 19.578 63.729 31.876 95605
Durağan ormanlarında yetişen ağaç türleri :
a)Yapraklı Türler: Meşe (Quecus Patrea - Quercus Cerris), Kayın (Fagus Orien tallis), Gürgen (Carpinus betulus),
b)İbreli Türleri : Sarıçam (Pinus Silvestris), Karaçam(Pinus Nikra), Kızılçam((Pinus Brutia), Göknar (Abies Nortmanniana), Ardıç(Juniperus)

Orman ürünlerini daha iyi değerlendirmek maksadı ile Bayat, Dodurga, Dereli, Yassıalan, Uzunöz, Gölalan, Kızılcapelit, Boyalıca ve Yukarıkaracaören Orman Kalkındırma Kooperatifleri kurulmuştur.
4. Ticari Gelirler
İlçede ticaret giderleri geniş bir boyutta değildir. Genellikle tüketim mallarının ticareti yapılmaktadır. İlçeden dışarıya tarım ürünlerinden çeltik (pirinç olarak), kuru fasulye satılır. Orman ürünlerinden kereste ve odun satılır. Hayvan ürünlerinden ise canlı hayvan ile yün, deri ve yumurta satılır.

Dışardan ise her türlü makine ve fabrikada da işlenmiş yiyecek ve giyecek maddeleri alınır, en çok ticaret komşu il Samsun ile yapılmaktadır. Bunun yanında İstanbul ve diğer illerle de ticari bağları bulunmaktadır.
5. Su Ürünleri
Son yıllarda baraj gölünden elde edilen balık üretimi de ilçenin önemli ticari girdisi haline gelmiştir. Balık üretimi ile ilgili su ürünleri kooperatifi kurulmuş olup, elde edilen balıklar yine komşu illere pazarlanarak baraj gölü çevresinde kalan halkın önemli geçim kaynağı oluşturulmuştur.
6. Diğer Gelirler
İlçenin ekonomisine katkıda bulunan diğer gelirlerin başında ilçede kurulan dört adet çeltik işletme fabrikası vardır.Bu fabrikalarda ilçe de üretilen yan ürünleri kepek ve kırık hayvan yemi olarak hayvancılık yapanlara veya yem fabrikalarına verilmektedir. Çeltik kabuğu ise demir-çelik fabrikalarına hammadde olarak pazarlanmaktadır.Bunlardan başka bir adet tuğla ve kremit fabrikası olup ürettiği tuğla ve kremitin büyük bölümünü komşu illere pazarlamaktadır.

İlçede bir adet modern un fabrikası ile beş adet un değirmeni vardır.Bunlar buğdayı un ,arpa, çavdar ve yulafı hayvan yemi olarak işletmektedir.Köylerde elektrikle çalışan değirmenler mevcuttur.

Ormandan elde edilen kerestecilik tomrukları işleyen kereste atölyeleri mevcuttur.

İlçenin en önemli el sanatlarından çevrede baş örtüsü olarak kullanılan "çember" denilen dokuma ile yine adına kenam denilen şile bezine benzer keten dokuma yapılarak giysi olarak değerlendirilmekte ve çeşitli işlemlerde kullanılmaktadır.Bunun yanında son yıllarda Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünün girişimleri ile halıcılık yaygınlaşmıştır.

İlçe halkının büyük bir kısmı geçimini gurbetçilikle sağlamaktadır. Bir kısmı Almanya, Hollanda, Fransa, Libya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde işçi olarak geçimini sağlarken, bir kısmı büyük şehirlerde mevsimlik vasıfsız işçi olarak çalışmaktadır. Bunlarda kazandıkları döviz ve paralarla ilçemize girdi sağlamaya çalışmaktadırlar.

Kısacası ilçenin gelir düzeyi çevre ilçelerden daha düşük olduğundan her gün büyük kentlere göç vermekte, buda ilçenin ekonomik durumunu gün geçtikçe olumsuz yönde etkilemektedir.


İlçenin yerleşim alanı tarih olarak çok eski tarihlere dayalı olduğundan ilçe adını aldığı DURAKHAN Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapı ve mimari estetiği bozulmadan restore edilmiş ve ilçe halkının hizmetine sunulmuştur.

Ayrıca bu hanın yanında tarihi en az han kadar eski olan ve iç mimarisi ağaç el oyma sanatı ile süslenen İsmail Bey Camii, Anıtlar Yüksek Kurulunca tescil ettirilen Anbar Kaya ve Terelek Kaya Mezarlarında turizm açısından görülmeğe değer tarihi sanat eserlerindendir.

Mesire yeri olarak İlçe Belediyesince yaptırılan Akkır ve Akbel çayı mevkiinde mesire yerleri, yeşilyurt mahallesi adadağı eteğinde yaptırılan mesire yeri, Orman İşletme Müdürlüğünce Buzluk Ormanı Akkaya Mevkiinde yaptırılan mesire yeri, Kaymakamlık Makamınca yaptırılan Boyalıca Köyü Doğasuyu mevkii mesire yeri, ilçe halkının hayırsever bir vatandaşımız tarafından yine Buzluk Ormanı Geyikardıç mevkiinde yaptırılan mesire yerinde ilçe halkı ve ilçemize dışardan gelen misafirlerce piknik yapılmakta , bu mesire yerlerinin yolları düzgün olduğundan ulaşım problemi yaşanmamaktadır.
 
DURAĞAN
TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ

Durağan tarihi itibari ile çok eskilere dayanmaktadır. Danişmentliler'in Kızılırmak'ı aşıp Kastamonu'yu almalarından sonra Durağan Kastamonu yolu büyük bir önem kazanmıştır. Pervaneoğulları ve Candaroğulları zamanında ise bu yol çevresinde bir iskan faaliyeti başlatılmıştır. İlk yerleşim merkezi bugünkü Durağan İlçemizin 5 Km. Kuzeyinde Sakızören denilen mevkide kurulmuştur.Ancak zamanla yerleşim merkezinde çıkan su halkın ihtiyacını karşılayamamıştır. Halk burasını terk ederek Gökırmak vadisine yerleşmiş, bu faaliyetler Pervaneoğulları zamanında hızlanmıştır. İşte bu zamanlarda günümüzden 728 yıl önce Muinüd-din Süleyman Pervane tarafından Miladi 1265 (Hicri 644) yılında Durağan' da bir Kervansaray yaptırılmıştır. Pervane Süleyman'ın yaptırmış olduğu bu Kervansaray bütün ilgisizliklere rağmen harabe görünümünde iken 1989 yılında başlatılan ve 1992 yılında tamamlanan aslına uygun restorasyon çalışmaları ile bugünkü durumuna getirilmiştir. Bu restorasyonun yapılmasında İlçemizin yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı Sayın İsmail GÖKMEN' in önemli gayretleri olmuştur.

Durağan Kervansarayı yapısı itibarı ile incelediğimizde şunları söyleyebilir. Kervansaray'ın duvarları o zamanki inşaata uygun olarak moloz, taş, kireç ve harçla yapılmıştır. Ortasından 22.5x14 metre ölçüsünde bir avlu vardır. Bu avlunun etrafında 13 oda sıralanmıştır.

Kervansaray'ın ön cephesinde durup giriş kapısına baktığımızda bu yapının gerçek bir Türk Mimarisine uygun bir sanat örneği olduğunu görürüz. Hiçbir tutucu malzeme (Kireç,Haraç vb.) kullanılmadan kapının üst kemerinin günümüze kadar gelmesi, Türk Mimarının kurmuş olduğu geometrik dengeyi simgeler.Kapıdan iç avluya geçtiğimizde sağ ve sol tarafta olmak üzere diğer odalardan farklı iki oda görülür.Bu iki odanın kullanış amaçları diğerlerinden farklı olduğu anlaşılır.

Bu bölümdeki odalar incelendiğinde inşaatta kullanılan tuğlaların bir kuşak vazifesi gördüğü ve duvarların kalınlığı dikkat çekmektedir. Odalarda gerekli aydınlatma ve havalandırma sağlamak için birer mazgal deliği açılmıştır. Odaların tavanlarının beşik örtüsü şeklinde oluşu ise ses dağılımı üzerinde etkilidir. Bu haliyle Kervansarayın birinci bölümündeki odalar konaklamak için uğrayan yolcuların dinlenme yeri olarak kullanılmıştır. Kervansaray' ın bu bölümünün yatakhane olarak değerlendirildiği de düşünülebilir.

Bundan sonra II. bölüm dediğimiz ve girişe göre Kervansaray'ın sağında yer alan kısmına geçilir. Bekir BAŞOĞLU "Boyabat Tarihi" isimli eserinde bu kısım ibadethane olarak değerlendirilmektedir. Bu bizce de gerçeğe en yakın olan değerlendirilmektedir. Bu bizce de gerçeğe en yakın olan değerlendirmedir. Durağan halkından yaşlı kimselerin vermiş oldukları bilgilerde bunu doğrulamaktadır. Durağan Kervansaray'ı zamanın en modern tesislerinden biri olarak yapılmıştır. Dinlenme salonu, yatakhane bölümü, aşevi, mescit ve hamamı ile bir bütün olarak yapılan bu Kervansaray'ın yukarıda sözünü ettiğimiz ibadet hane bölümünden sonra hamam bulunmaktadır.Bu ise Türk Milletinin temizliğe verdiği önemi göstermektedir. Gerçekte günümüzde bile Türk Milletinin tarih hamamları avrupalı turistlerin çok ilgisini çekmektedir.

Kervansaray' ın hamamından geriye İsmail Bey Camii'nin Doğusunda Camiiye 5 metre mesafede sadece bir duvar kalmıştır. Hamamda mescide açılan bir kapının da bulunduğu bilinmektedir.

Kervansaray'ın girişinde bir kitabe vardır.Ancak bu kitabe zamanla düşmüştür. Kaybolmaması için İsmail Bey Camii'nin giriş kapısı üzerinde yerleştirilmiştir.Böylece korumaya alınmıştır. 1989 yılında başlanan restorasyon çalışmaları sırasında hitabe buradan alınarak asıl yeri olan Kervansaray'ın kapısına aslına uygun olarak yerleştirilmiştir.

Bekir BAŞOĞLU "Boyabat" isimli kitabında bu kitabenin "Hasan Ağa" adında bir Nahiye Müdürü tarafından okuduğunu belirterek kitabede yazılan bilgileri şu şekilde belirtmektedir:
1- Emre bi imareti hazin - i Han İl menrure fi eyyami Devlet -iz Sultan.
2- El a'zam Şehinşah ile muazzam itibar üd-dünya ve'ddin Ebül Fatih Teyhüsrev.
3- El isfehar i-muazzam Melik-i Mülük İl-Ümera vel-vüzera emin üd Devleti ve'ddin avn ül-islam.
4- Perdvenetü A'zam Süleyman ibnü Ali a'lellahü şenehü nazara ehell ül abdi aakarühüm güher başübnü Abdillahfi zilhicce sene erbaun , sittine ve sittemiye

Arapça olarak mermer taşına yazılan bu kitabenin tercümesi şu şekildedir;
İslamın ve Müslümanların dinin ve devletin yardımcısı vezir, emir ve meliklerin meliki dünyanın ve dinin itibarı Fatih'ler babası Ulu Sultan Keyhüsrev'in emriyle bu Kervansarayı (644 H.) yılında büyük Pervane Süleyman bin Ali yaptırmıştır. İnşaatı kulların fakiri Kühürbaş Bin Abdullah nezaret etmiştir.

Terelek Kaya Mezarı

Durağan Köklen Köyü Kemerbahçe Mahallesi sınırları içinde (Gökdoğan-Kemerbahçe arasında) bulunmaktadır. Terelek Kaya mezarının ilk defa 1944 yılında Ahmet GÖKOĞLU adında bir araştırmacı görüp incelemiştir. Terelek Kaya mezarı çok yüksek bir yerde olup, bulunduğu Gökırmak vadisine hakim durumdadır.Mezarın ön cephesi üç sütundan oluşmaktadır. Her sütun yükseldikçe incelenmektedir. Mezarın ön cephesindeki sütunların üzerinde kabartma kompozisyonları vardır. Bir insanla aslan'ın mücadelesini konu alan resmin sol yanında boynuzlar arasında bir insan başı görülmektedir.


Terelek Kaya mezarının girişi kare şeklindeki kapıdan oluşmaktadır. Duvar ve tabanları dardır. Solda ve arkada iki ölü sediri yapılmıştır. Sedirler birleşik olup yükseklikleri 30 cm.dir.Bazı kaynaklarda bu yapının hititlere, bazı kaynaklarda ise Paflogonyalılara ait olduğu belirtilmektedir. Terelek Kaya mezarının M.Ö 7. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Ambarkaya Mezarı

Durağan-Vezirköprü karayolu üzerinde Karadeğin Köyü yakınında olup ilçe merkezine 5 Km mesafededir. Mezar odasının kapısı dikdörtgen şeklindedir. Mezara girildikten sonra sağ tarafta bir ölü sediri görülür.Mezarın duvarları dik olup, tabanı kubbe şeklindedir.İşleme ve yontma usulü bakımından çevredeki diger kaya mezarlarına çok benzemektedir. M.Ö 6. Yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Mezar hakkında yeterli bilimsel bir ipucunun bulunmaması bu konudaki bilgilerimizi sınırlı tutmaktadır.

İsmail Bey Camii

Kasabanın en büyük ve en eski camiidir. Osman oğulları zamanında yapılmıştır.Durağan, Kervansaray'ının hemen yanındadır.Camii'nin kitabesinden edinilen bilgilere göre 1283 hicri, 1867 miladi yılında yapılmıştır. 1943 yılında depremden zarar görmüş ve adı İsmail olan bir usta tarafından onarılmıştır.Bu tarihten sonra camii, İsmail Bey Camii diye anılmaya başlanılmıştır.

Kervansaray'ın kitabesinde bu onarım esnasında cami-inin giriş kapısı üzerine yerleştirilmiş ancak, 1989 yılında Kervansaray'ın restore çalışmaları sonucu kitabe buradan alınarak Kervansaray'ın kapısına yani orijinal yerine konulmuştur. Caminin kapısı, minberi ve kürsüsü ağaç kabartma ve oyma tekniği ile yapılmıştır. Çok süslüdür. Camiye daha sonra son cemaat yeri ilave edilmiş ve çatı ile önceden ahşap olan minare yıkılıp, beton arma olarak yeniden yapılmıştır.

Kalfet Camii

Buzluk mevkiinde bulunan Kalfet Camisinin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Çevresindeki köylerin toplanıp Cuma namazı kılmaları için inşa edilmiştir.Çevrenin en eski yumru ağaçtan yapılmış camisidir.İbadete kapalı olup harabe halindedir.

Yağbasan Türbesi

Candaroğulları zamanında 1395 tarihinde yapılmıştır. Yağbasan Köyü alan mahallesindedir. Dört köşe bir temel üzerinde kurulan türbesinin tavanı kubbe biçimindedir. İnşaatında taş, kireç ve kum kullanılmıştır.Türbenin doğuya açılan dar bir kapısı vardır. Eski görünüşe sahip olmayan türbenin, kubbe bölümünün bir kısmı yıkılmış olup, içinde bir mezar bulunmaktadır.Türbede iki tane kitabe vardır.Bu kitabelerde dört kişinin adı geçmektedir. Bunlardan birincisi Süleyman Bey, İkincisi Emir'ül Kebir adını alan Hasan Bey ve diğer ikisi de Hasan Bey'in kardeşleri Polat ve Kutluşah Beylerdir. Türbenin bir kilometre batısında sarı Saltuk Bey, 3 Km Batısında Polat Bey' in mezarları bulunmaktadır.Bu mezarlarda kitabeye rastlanmamıştır. Ayrıca Yeşil kent, Yeşilyurt, Hacı Mahmutlu,(Erenler) ve Sofular Kışla Mahallesinde (Sinan dede) türbeleri mevcuttur.

Buzluk Mağarası

İlçenin 10 km Kuzeyinde ve dağlık bölgededir. Burada Orman İşletme Müdürlüğü'nün binaları bulunmaktadır.Buzluk Mağarası Dağı'nda kayalık bir mevkide tabi olarak "karstik erimeler" sonucunda oluşmuştur.


Mağara yer altında olduğu için çok karanlıktır.Mağarada müthiş bir hava akımı bulunmaktadır. Bu nedenle mağaraya ancak el feneri ile inmek mümkündür.Mağaranın derinliğine bir müttet indikten sonra odaya benzer yerler mevcuttur.Buralarda tabi halde olmuş buzlar bulunur.Yaz aylarında da hava akımı daha fazla olduğu için buz oranı da buna bağlı olarak artar.Buz dolapları bölgede kullanılmaz iken buradan buz çıkarılarak yaz aylarında içme sularını soğutmada kullanılırdı. 1960 ' lı yıllara kadar çıkarılan buzlar ilçe merkezine getirilir ve pazarlarda satılırdı.


Bugün, burası ve çevresi ile birlikte düzenlendiğinde turistik bir yer olabilecek özelliğe sahiptir. Yazın sürekli gidilen bir mesire yeri durumundadır.Soğuk, sertlik derecesi normal, çok iyi içilebilen bir suyu ve çok temiz havası vardır.

Mesire Yerleri

Altınkaya baraj gölü çevresi mavi ile yeşili iç içe yaşadığı güzel bir mesire yeridir. Buzluk Ormanı, Gömlek Ormanı, Yassıalan 'da doğa suyu Geyikardıcı, Durağan Göleti ve Yukarıkaracaören Göleti diğer önemli mesire yerleridir. Buralarda mesire ve dinlenme tesislerinin yakın gelecekte kurulması bölge halkını mutlu edecektir.

Yerel Bir Hikâye

Dede Korkut hikayelerine benzer bir hikaye anlatılır. Durağan'da adı da "Yılan öyküsü"dür. Efsane şöyle başlar:
Bir kıza günlerden bir gün yılan dadanmış.
Kız söylemiş.
Anama söyleyin.
Salsın eline alsın yılanı.
Anası da demiş.
Salaman elimi, alaman yılanı
Elsiz kalamam, kızsız kalırım.
Kız söylenmiş.
Babama söyleyin
Salsın elini alsın yılanı,
Babası söylenmiş,
Salamam elimi, alamam yılanı
Elsiz kalamam kızsız kalırım.
Nihayetinde kız sevdiği oğlana seslenmiş:
Söyleyin sevdiğime
Salsın elini , alsın yılanı.
Sevdiği söylenmiş:
Salarım elimi, alırım yılanı.
Elsiz kalırım yarsız kalamam, demiş ve yılanı almış.
 
BOYABAT

Boyabat, Karadeniz Bölgesinin Batı Karadeniz bölümünde Sinop iline bağlı bir ilçedir. Doğuda aynı ilin Durağan, Batıda Kastamonu ilinin Hanönü, Taşköprü, Kuzeyde Ayancık, Sinop, Gerze ve Erfelek, Güneyde ise Saraydüzü, Çorum ilinin Kargı ilçeleriyle çevrilidir. İlçe 1450 km2'lik bir alana sahiptir.

2000 Genel Nüfus Sayımına Göre;

Boyabat'ın Merkez Nüfusu :25290

Köylerinin Nüfusu :20607

Toplam Nüfusu :45897 dir.

Nüfus yoğunluğu, verimli topraklar, su bulunan ve ilçede bulunan fabrikalara yakın bölgelerde toplanmıştır.
Yüzölçümü 1723 Km2 Kuruluş Yılı 1869
Köy Sayısı 106 Toplam Nüfusu 43.323



COĞRAFYASI

Yer yapısı, kısmen II.Jeolojik zamanda meydana gelmiştir. Tarihi Boyabat Kalesinin bulunduğu kayaların temeli billuri şistlerden üzeri tebeşir devri kalkeridir.Boyabat arazisi engebelidir. İsfendiyar dağları ve doğu Ilgaz sıradağlarının kapladığı alan Boyabat'a aittir. Bu sıradağlar arasında akarsu yatakları , bazı düzlükler ve yaylalar bulunmaktadır.

İlçe sınırından geçmekte olan Gökırmak bir vadi meydana getirmiştir.Bu vadi tabanında tarımsal değeri yüksek kültür arazileri oluşmuştur. Bu toprakların % 60'ı sulanabilmektedir. Yüksek dağlar ve tepeler kısmen ormanlık, kısmen fundalık, büyük bir kısmı da çıplaktır.

Belli başlı dağları Karageriş,Elekdağı, ve Dıranazdır.

Deniz etkisinden uzak olan Boyabat'ta genellikle karasal iklim görülür. Yazlar sıcak, kışlar soğuktur. Yağmur en çok ilkbaharda yağar.Ortalama yağış miktarı 400-500 mm civarındadır.

TARİHİ

Boyabat ve çevresi eski bir yerleşim yeri olmakla birlikte İlçe M.Ö. 600 yıllarında kurulmuş olup, şehrin eski adı Germanipolis'tir.

Boyabat, Boy ve abat kelimelerinden meydana gelmiştir. Boy, uzunluk; Abat ova anlamına gelmektedir.Kurulduğundan bu yana Boyabat sırasıyla şu devletlerin himayesi altında bulunmuştur:

Gaşkalar :M.Ö.1400-1300 yılları

Hititler :M.Ö.1330-1100 yılları

Paflagonya :M.Ö.1100-700 yılları

Lidyalılar :546 yılı

İranlılar :377 yılı

Pontuslar :183 yılı

Romalılar :M.Ö.64-M.S.355

Bizanslılar:M.S.395-1126

Boyabat yöresi Danişment hükümdarı Gümüş TEKİN tarafından Bizanslılardan alınmış olup; 1175 yılında Selçukluların eline geçmiştir.Selçuklulardan da 1309 yılında Candaroğlu Süleyman Paşa almıştır.Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı İmparatorluğu'na katılan Boyabat , Ankara savaşından sonra tekrar Candaroğulları'nın eline geçmiştir.1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından tekrar Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesine girmiştir.

Boyabat, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kastamonu Sancağına bağlı bir kadılıktı.Bağdat seferi dönüşünde IV. Murat Kurusaray köyünün Kışla Mahallesinde kışı geçirmiştir.Yollar açılınca İstanbul'a dönmüştür.

Tanzimat devrinde Boyabat, kadılıktan nahiyeye dönüştürülmüş, 1868 yılında da Kaza yapılmıştır.1923 'te Cumhuriyetin ilanı ile her yönden yeni bir döneme girmiştir.

İKLİM VE BTKİ ÖRTÜSÜ

İklimi :

İlçe Karadeniz Bölgesinde olmakla birlikte deniz iklimi özellikleri taşımaktadır. Orta Anadolu'nun kara iklimi daha çok hakimdir.Yazları sıcak,kışları çok soğuktur.

Yılda ortalama yağış alan gün sayısı 80 olup,300-400 mm.yıllık yağış almaktadır.

Yılın en sıcak ayları TEMMUZ-AĞUSTOS ve EYLÜL; En soğuk ayları ise OCAK ve ŞUBAT'tır. İlçede hakim rüzgarlar POYRAZ ve YILDIZ olup,yağmur batı rüzgarları ile gelir,doğu yönde seyreder.

Bitki Örtüsü :

Boyabat İlçesi Orman Durumu :
Verimli koru ormanı : 37 957 0 Hk
Yolu bozuk koru ormanı : 11 161 5 Hk
TOPLAM koru ormanı : 49 118 5 Hk

Verimli baltalık : 10 25 5 Hk
Çok bozuk baltalık : 27 642 0 Hk
TOPLAM baltalık : 27 937 5 Hk

Mevcut Ağaç Türleri :Kızılçam,Sarıçam, Karaçam,Kayın,Göknar,Ardıç,Meşe ve Gürgendir.


EKONOMİ

Sanayi

İlçede mevcut 32 tuğla ve kiremit fabrikası , 9 adet çeltik, 2 adet ahşap parke, 3 adet un fabrikası, 2 adet çivi ve tel fabrikası, 1 adet tekstil fabrikası, 2 adet cam karo fabrikası mevcuttur.Bu fabrikalar tam kapasiteli çalıştıkları zaman 3200 kişiye çalışma imkanı sağlamaktadır.Ancak ülkemizde yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla tuğla kiremit fabrikalarının büyük çoğunluğunun fabrikaları kapattıkları bu nedenle üretiminin düştüğü ve ilçede büyük bir işsizliğin ortaya çıktığı gözlenmektedir. Bu fabrikaların ülkemizde ekonomik krizin ortadan kalkması ve fabrikaların eski kapasiteleri ile çalışmış olmaları halinde eskiden olduğu gibi ilçede sanayileşmenin temposu düşmeden ve hatta gelişerek sürecektir.
Boyabat'ta Devlet ve özel sektöre ait 4 banka şubesi ( T.C. Ziraat, Halk,İş ve Akbank) vardır.

Tarım

Tarım ilçede gelişmiştir. Kaliteli çeltiği (prinç) ile tanınır. Pirinç yörede ırmak ve çay kenarlarında ekilir. Üretilen çeltik, çeltik fabrikalarında işlenir. Boyabat'ta ayrıca buğday, çavdar, şekerpancarı, karpuz, kavun, kış sebzelerinden lahana ve pırasa ile ıspanak bol miktarda yetişir. Yörede meyve üretimi de önemlidir. Elma, armut, dut, şeftali, kayısı, kiraz, ceviz ve badem yetiştirilir. Yörede yetiştirilen şekerpancarı Kastamonu Şeker Fabrikasına gönderilir.

Son yıllarda tarım modern yöntemlerle yapılmaktadır.Gübre ve ilaç,kaliteli tohum ve makine kullanımı artmıştır.

Hayvancılık

Hayvancılıkta tarım gibi Boyabat'ta bayağı ilerlemiştir. Büyükbaş, küçükbaş ve kümes hayvancılığı yapılmaktadır. Aynı zamanda Boyabat, bir av hayvanları bölgesidir. Keklik, tavşan, domuz, kurt, tilki, ördek, çulluk avı yapılır. Ayı, geyik, karaca, sansar, gibi hayvanlara da az miktarda rastlanır.


İlçemizde 11591 adet kolleksiyonuyla 1 sinema solonu ,1 sergi salonu ve okuyucu salonlarıyla 52529 okuyucuya hizmet veren üç katlı bir Halk Kütüphanemiz mevcuttur.

Turizm potansiyeli açısından ilçemizde görülmeye değer "Boyabat Kalesi" ve Salar köyü mevkiinde bulunan" Kaya Mezarları"bulunmaktadır. Kalenin yapılış tarihi tam olarak bilinmemekte fakat milattan önce 600 yıllarında Paflagonyalılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Roma ve Bizans döneminde ilaveler yapılmıştır. Kalenin bugün görülen burçları çok yeni olup, bir Türk eseridir. Yeni ve eski kaleye ait kitabeye rastlanılmamıştır. Kalenin iki tüneli vardır.

KÜLTÜR VE TURİZM

Kalenin karşısında bulunan Kırkkızlar kayasıyla ilgili bir de yerel hikayemiz bulunmaktadır;

Kale ile Kırkkızlar kayası önceleri bitişik büyücek bir kaya imiş.Bu büyük kaya üzerine Boyabat kalesi yapılmış. Bu kaleyi başka başka uluslar ele geçirmiş ve orada barınmışlar. Günlerden bir gün düşmanları kaleye saldırmışlar. Kalenin yöneticisi, kadın kız herkesi kaleyi korumaya çağırmış. Kaledekiler topluca kale çevresinde düşmana karşı çıkmışlar. Kırkkızlar Kayasının yönü kaleye girmeye ve saldırmaya daha müsait imiş. Kale beyi düşmanların çokluğunu görünce kalenin bu durumda korunamayacağını anlamış, saldırıyı önlemek için hemen kılıcını çekmiş ve Allah'a sığınarak bu kaya kütlesine tüm gücüyle vurmuş, kaya bir anda ikiye bölünüvermiş.Yarılan kaya arasından başlamış bir çay akmaya. Karşı kaya üzerinde 40 kız kalakalmış ve başlamışlar ağlamaya...Önlerinde düşmanlar arkalarında dik ve yüksek bir uçurum. Kurtuluş umudu kalmayınca hep birden başlamışlar Allah'a yalvarmaya "Ulu Allah'ım bizi kurtar. Ya taş yap ya da kuş yap" diye.
Allah dileklerini kabul etmiş kızlar bir anda orada taş oluvermişler. Bu nedenle bu kayaya "Kırkkızlar kayası"denilmiş.

Kaleden başka ilçede takriben 10 km. batıdaki Salar köyü mevkiinde bulunan Kaya Mezarı, Göynükören köyündeki Ambarkaya Mezarı, Dodurga'da Resimli Kaya, Arım Kaya Tüneli görülmeye değer eserlerden olup ulaşımı da oldukça kolaydır.

Merkeze 3 km. uzaklıkta Kalebağı, 2 km. mesafede Topalçam ve 35 km.kuzeyde Bürnük olmak üzere çeşitli Mesire yerleri bulunmakla birlikte ulaşım problemi bulunmamaktadır.
 
DİKMEN

İl merkezine 75 km, Samsun-Sinop karayoluna 9 km. uzaklıkta olan ilçemizin yüzölçümü 450 kilometrekaredir. İlçe, kuzeybatıda Gerze, güneyde Durağan, batıda Boyabat, doğuda Yakakent(Samsun) ilçeleriyle çevrilidir.

İlçe merkezinden ve köylerinden büyük kentlere göç hareketi vardır. Genelde, ilçede yaşayan kesimi yaşlılar oluşturmakta ve nüfusun %85'ı köylerde yaşamaktadır.

2000 yılında yapılan son nüfus sayımına göre İlçemiz gerçek nüfusu Merkez'de 1398; Köylerde 8072 olmak üzere toplam 9470'dir.

Yüzölçümü 419 Km2 Kuruluş Yılı 1991
Köy Sayısı 30 Toplam Nüfusu 10.339

COĞRAFYASI

İlçe dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahip ve birinci derecede heyelana maruz bir bölgedir. Kuzeyinde küre dağlarının uzantısı olan göktepe ve kiraz dağları vardır. İlçe merkezi, güzelceçay(kanlıçay) vadisinde kurulmuştur.

İlçede ılıman bir iklim sürer. Yıllık sıcaklık ortalaması 14 derecedir.denize uzaklığı 12 km. Olup, kerim köyü denize bağlantısı olan tek yerdir.nemlilik oranı %70 civarındadır.

TARİHİ

Dikmen ile ilgili tarihi kaynak bulunmamakla birlikte Gerze ve Sinop'un tarihi ile birlikte mütaala edilmesi gerekmektedir. Yörede yaşayanlardan edinilen bilgiler bize, Dikmen'in tarihi ile ilgili ışık tutmaktadır.

Bu bilgilere göre, dikmen'in yerleşim yeri olarak seçilmesinin ana nedeni 1789 yılında hizmete giren camiden dolayı olduğudur. O tarihlerde yöre halkı, cuma günleri ihtiyacını karşılamak üzere "yeni cuma" diye tabir edilen merkeze gelmeye başlamışlar ve çevredeki 30 köy için burası bir merkez durumuna gelmiştir.

Osmanlı döneminde saray köyü'nün nahiye olduğu, 1935 yılında ise dikmen'in nahiye olarak teşkilatlandırıldığı, 1957 yılında, içinde tüm birimlerin olduğu teşkilatlı nahiye durumuna getirildiği bilinmektedir.

Dikmen'in bu tarihten 33 yıl sonra 20.05.1990 gün ve 20523 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 3644 no'lu kanun hükmü gereğince, kırçal, çorak ve dumanlı köylerinin birleşmesi ile ilçe hüviyetine kavuşmuş, ilçeye ilk kaymakam 23.07.1991 tarihinde atanmış ve ilçe 30 ağustos 1991 günü fiilen faaliyete geçmiştir.


EKONOMİ

Göktepe ormanları, özellikle yöredeki köylerin geçim kaynağını teşkil etmektedir. Tarım ve hayvancılık başlıca geçim kaynağıdır. Halıcılığın yaygınlaşması ekonomik gelişmeye olumlu katkıda bulunacaktır.

Güzelceçay mevkiinde mevsimlik olarak faaliyet gösteren balık ürünleri fabrikaları vardır. Yine bu mevkiide 1 adet tavuk üretim çiftliği bulunmaktadır.

İlçede orman köylerini kalkındırma kooperatifleri vardır. Orman köylüsüne dikmen Göktepe orman işletme şefliklerinin yapmış olduğu 2002 ödeme miktarı 420.000.000.000.TL'dir.

Tarım

Tarım alanındaki üretim aile içi tüketim için olup ticarete dönük önemli bir üretim yoktur. İlçemizde 108 adet traktör, 7 adet harman makinesi bulunmaktadır.

Ekilen arazi ve cinsi: Buğday : 52.000 dekar, Arpa : 11.000 dekar, Mısır : 4.500 dekar, Yulaf : 1.500 dekar, Tütün : 250 dekar, Yem bitkileri(ot) : 5.750 dekar, Sera(yüksek tünel) : 4.158 dekar.

Meyve ağacı cinsi: Elma : 11.408 adet, Armut : 4.400 adet, Erik : 9.354 adet, Ayva : 2.100 adet, Kiraz : 1.337 adet, Fındık (ocak) : 12.290 adet, Ceviz : 11.500 adet.

Hayvan varlığı : Sığır : 8.022 adet, Manda : 452 adet, Koyun :20.500 adet, Keçi : 975 adet, At : 618 adet, Katır : 671 adet, Eşek : 954 adet, Tavuk :16.500 adet, Hindi : 1.825 adet, Ördek : 960 adet, Kaz : 160 adet, Fenni arı kovanı : 2.710 adet, Kara kovan : 60 adet.

İlçe Tarım Müdürlüğünce Yürütülen Proje Çalışmaları

A- Çiftçi kayıt sistemi ve doğrudan gelir desteği: toplan çiftçi sayısı 1538 ve yapılan ödeme 669.000.000.000tl. Üreticilerin %95 ten fazlası kayıt altına alınmıştır.ilçenin tapu ve orman kadastrosu olmadığından yapılan tespit çalışmalarında 13.500 parsel zilyet tespiti ve kaydı yapılmıştır.

B- Yem bitkileri destekleme projesi: toplam yararlanan çiftçi sayısı 414 olup bir önceki yıl 128 üretici ve 2400 dekar olan çalışma 2002 yılında 3 kat artarak 6142 dekara çıkmıştır. 2002 yılında yapılan toplam ödeme 96.000.000.000tl.dir.

C- Yüksek tünelde sebze yetiştiriciliği projesi: projenin uygulamasıyla toplan 42 adet 4200 m2 alana sahip yüksek tünel dağıtımı yapılmıştır.

D- Meyvecilik projesi: 2002 yılı içinde 210 adedi ceviz olmak üzere 2400 adet çeşitli türlerde meyve fidanı dağıtılmıştır.
 
ERFELEK

İlçemiz, Ülkemizin Batı Karadeniz Bölgesinde yer almakta olup, doğuda Sinop İl Merkezi, Güneyde Boyabat İlçesi, Batıda Ayancık İlçesi, Kuzeyde Karadeniz ile çevrilmiştir. Etrafı ormanlarla kaplı, denize de kıyısı bulunan, eşsiz tabiat güzellikleriyle eşine ender rastlanan bir İlçedir.

Yüzölçümü 410 Km2 Kuruluş Yılı 1960
Köy Sayısı 46 Toplam Nüfusu 13.812

COĞRAFYASI

İlçenin yeryüzü şekilleri Karadeniz Bölgesinin yüzey şekillerine uygun bir özellik gösterir. Ancak denize kıyısı olan bölgelerinde yalıyar tipi kıyı özelliği görülmez. Dağlar denize paraleldir. Kıyıdan uzaklaştıkça yumuşak bir yükseltiyle tepe özelliği gösteren yapıdan sonra kıyıya paralel dağlar yükselir. Domuz dağı, Büyük Dağ ve Hacıbey ormanları en yüksek noktalardır.

Arazi; güneyde dağlık, kuzey ve doğuda engebeli ve düz yapıdadır. Dağlık arazinin tamamı ormanlarla kaplıdır. İlçenin ortasından geçen Karasu Çayı düz ve verimli bir ova şeridi oluşturarak kuzey doğudan Karadeniz’e dökülür. Karasu Çayı 45 km. uzunluğunda olup, 1.175 m. kod farkı vardır.

İlçenin yüzölçümü 410 km2’dir. Bunun % 68.5’i orman, %29.4’ü tarım arazisi ve %2.1’i meradır.

İlçemizin sahil kısımlarında kışlar ılık, yazlar sıcak ve her mevsim yağışlı olup, yağış miktarı 600-1000 mm’dir. Güneydeki dağlık bölgelerde ise geçit iklimi hakimdir.Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlıdır. Yağış ortalaması 400-500 mm’dir.

İlçemizin denizden uzaklığı ortalama 17 km, denizden yüksekliği ise ortalama 200 metre civarındadır.



TARİHİ


Eskiden halk arasında Cumayanı olarak bilinen İlçe Merkezi'nin kuruluşu 1750’li yıllara dayanmaktadır. 1876’da fahri bucaklık verilmesiyle ismi Karasu olarak değişmiştir. Karasu Bucağı 1911 yılında resmi bucak merkezi olarak teşkilatlanmış, 01.04.1960 tarihinde ise ilçe statüsüne kavuşmuştur. Yeni teşkilatlanan İlçenin ismi ise etrafındaki Erfelek ormanlarından esinlenerek Erfelek olmuştur. Erfelek il merkezine 28 km. uzaklıkta küçük ve şirin bir ilçe merkezidir.

Tarihi seramik eserler, yer altı tünelleri, mağaralar ve savaş aletleri ilçenin toprakları üzerinde çeşitli uygarlıkların yaşadığını gösterir. Himmetoğlu Köyünün bulunduğu yerde Rumlar zamanından kalma harabeler mevcut olup burada bir kasaba kurulmuş olduğu sanılmaktadır. Sarıboğa Köyünde çok eskiye ait mağaralar mevcuttur. Kaldırayak Köyünün Gerdankıran Tepesinde tarihi bir mağara ve devamında tünel mevcuttur. Bu tünel yaklaşık 2 km. uzunluğunda olup Erfelek ilçesi Okçul Mahallesine açılmaktadır, İlçe merkezinde 1931-1932 yıllarında Ali KARASU adlı şahıs bahçesindeki toprağı kazarken bir tarihi eser kalıntısına rastlamıştır. Bu eserin etrafı temizlendiğinde bir hamam kubbesi meydana çıkmıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki ilçe merkezi ve köylerinde daha öncede çeşitli yerleşim birimlerinin kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Horzum Köyünde tesadüfen yapılan kazılarda çeşitli tarihi eserler çıkmış olup bu eserler Sinop Müzesinde sergilenmektedir. Hemen hemen tüm köylerimizde Rum mezarlıklarına rastlamak mümkündür.

İlçe sınırları dahilindeki kırsal kesimde tarih öncesi ( prehistarik ) yerleşimlere rastlanmıştır. Bu yerleşim yerleri (höyükler) Koruma Kurulu'nca tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Bu höyüklerden anlaşılacağı üzere Erfelek kırsal kesimi ilk Tunç Çağı'nda (M.Ö. 3000) yoğun iskan görmüştür. Bizans ve Roma yerleşimine rastlanmaktadır.
Bunları şöyle sıralayabiliriz;

YAMA TEPE HÖYÜK - ( Karacaköy hudutları içinde ) ilk Tunç Çağı
HARMAN TEPE HÖYÜK - ( Bıyıklı Mahallesi hudutları içinde ) Genç Kalkolitik Çağ
ÇİLTEPESİ - ( Başaran Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
KUM TEPESİ - ( Hamidiye Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
KAHKÜLTEPE - ( Hamidiye Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
HALİL USTA TEPESİ - ( Hasandere Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
ÜVEZ YANI - ( Kirenpara Mahallesi Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ
ÖREN TEPE - ( Mescit Düzü Köyü Hudutları içinde ) İlk Tunç Çağ-Roma
GAVUR TEPESİ - ( Kazmasökü Meydan Mahallesi) İlk Tunç Çağ- Genç Frig
SARI MUSTAFA TEPESİ - ( Kazmasökü Meydan Mahallesi) İlk Tunç Çağ
TEPECİK ÜSTÜ - ( Sorkun Köyü ) İlk Tunç Çağ- Genç Dönem
KIRAN TEPE - ( Çakırköy ) İlk Tunç Çağ

MS. 110 yıllarında zamanın Sinop Valisi PLYNİ tarafından Sinop'a 16 mil mesafeden muntazam su yolları yapılarak su getirildiği, bu su yolunun da ilçenin Hasandere Köyünden geçtiği kalıntılardan anlaşılmaktadır. İlçe merkezine 2 km. uzaklıkta Kaldırayak Kuz Mahallesinde Rumlara ait bir kilise kalıntısı bulunmaktadır.

İlçenin Abdurrahmanpaşa Köyünde UZUNTÜRBE, Tekke Köyünde SARITEKKE, Balıfakı Köyünde FAKI TÜRBESÎ, Sarıkum Köyünde HALİL TÜRBESÎ, Akçaçam Köyünde AŞIK HASAN TÜRBESÎ, Kızılcaelma Köyünde ÇİLE TÜRBESİ, Yeniköyde ise AKPINAR ve KANLI TÜRBE'ler mevcut olup bunlardan UZUN TÜRBE ve SARI TEKKE'de yılın belli günlerinde pazarlar kurulur, dualar okunur. Akçaçarn'da bulunan AŞIK HASAN TÜRBESÎ'nde yatanın ise SEYYÎD BİLAL Hazretlerinin kardeşi olduğu rivayet edilmektedir.



NÜFUS

İlçe nüfusu köken olarak, % 42,5 Türkmen, % 40 Gürcü, % 7 Çerkez, % 3 Abaza ve % 3 Laz’lardan oluşmaktadır. 1854 yılında doğudan gelen aşiretlerin ağırlıklı olarak İncirpınarı Köyü olmak üzere Tekke, Yeniçam ve Dağyeri Köylerine yerleştikleri, yine aynı tarihlerde Kafkaslardan gelen Abaza’ların; Tekke, Yeniköy ve İnesökü Köylerine yerleştikleri bilinmektedir. Ayrıca 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Batum ve Artvin civarından çok sayıda Gürcü ailesi gelerek, Hasandere, Abdurrahmanpaşa, Veysel, Değirmencili ve Hamidiye Köylerini kurmuşlardır. Diğer köylerde de yoğun bir şekilde Gürcü nüfusuna rastlanılmaktadır.

2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre toplam İlçemiz nüfusu 13.812 kişi olup, 3659 kişi İlçe merkezinde, geri kalan 10153 kişi ise köylerde ikamet etmektedir.

Köylerdeki ortalama nüfus 220 kişi olup, en az köy nüfusu 59 (Dağyeri Köyü) en fazla köy nüfusu ise 525 (Balıfakı Köyü)’dür. Köylerde yaşayanların yaş ortalaması 50’nin üzerindedir.


Nüfus Bilgileri
KÖY SAYISI 46
İLÇE MERKEZ NÜFUSU 3.659
KÖYLER NÜFUSU 10.153
1990 TOPLAM NÜFUSU 19.288
1997 TOPLAM NÜFUSU 13.816
2000 TOPLAM NÜFUSU 13.812
SON ON YILDA GÖÇ SAYISI 5.476


EKONOMİ

İlçemizin ekonomisi tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayanmaktadır Toplam arazi yüzölçümü 410 km2 olan İlçemiz topraklarının % 29.4’ü tarıma elverişli arazi olmasına rağmen bu arazinin Karasu Vadisi dışında kalan önemli bir kısmı engebeli arazidir. Bu nedenle ekilebilir arazinin büyük bir kısmı susuz ve erozyona açıktır. Toplam İlçemizin topraklarının % 68’ 5’ i ormanlık ve koruluk alanlarla kaplıdır.

İlçemizin ana geçim kaynağı çiftçiliktir. Sanayi işçisi yok denecek kadar azdır. İlçemiz ve köylerinde sanayi tesisi sayılabilecek işyeri çok azdır. Yetiştirilen endüstri bitkileri; keten, tütün, şeker pancarıdır. Eskiden beri üretilen keten, Ayancık ilçesinde kurulan keten fabrikasından sonra daha yaygın hale gelmiştir. Dışa yönelik olmamakla birlikte kendi ihtiyacı ve hayvan yemine yönelik mısır, buğday, arpa, yulaf vb. mahsuller ekilmektedir.

İlçe meyve yönünden zengin bir potansiyele sahip olup narenciye ürünleri dışında her türlü sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Bunları kestane, elma, armut, kiraz, erik, vişne, ceviz, fındık, incir, üzüm, dut, töngel, ahududu, çilek, kivi şeklinde sıralayabiliriz. Bunlardan kestane ülke çapında isim yapmıştır. Meyvesiyle isim yapan kestane bölgelerinde üretilen bal (kestane balı) birçok derde deva olduğu dünya çapında haklı olarak ünlenen anzer balından aşağı kalır yanı olmadığı bilim adamlarınca tescil edilmiştir. Kestane halının piyasada değer bulmasıyla ilçede arıcılığa ciddi bir yönelme başlamış, ilgili birimlerin açtığı kurslarla bilinçlenen, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından dağıtılan 500'den fazla kovanla teşvik edilen üreticiler bal üretiminde iyi bir noktaya gelmiş olup, gelişme devam etmektedir.

Özel sektöre ait parke ve kereste fabrikası (Merkezi İstanbul’ da olan YILPA Orman Ürünleri Sanayi Ticaret Limitet Şirketine ait), Süt alım ve İşleme Üniteleri (Balıfakı Süt ve Et Ürünleri İnşaat Turizm Orman Ürünleri. Limidet ve Yeni Ataklar Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketlerine ait), Meyve İşleme Ünitesi (Benk Gıda İşletmesine ait ) SİNOPE dışında sanayi işyeri yoktur.




Turizm

Erfelek ilçesi turizm potansiyeli bakımından son derece zengin olup adeta keşfedilmemiş bir cennettir. Son zamanlarda revaçta olan doğa ve dağ turizmi açısından ilçe tam bir cazibe merkezidir. Bir turistin aynı gün şelaleleri gezip görmesinin, trakking yapmasının, yaylaya çıkmasının ve denize girmesinin mümkün olduğu, yeşilin her tonunun görülebileceği ilçe, sıcak kanlı ve konuksever insanıyla bir turizm kenti olmaya adaydır. İlçe sınırları içinde bulunan gezilip görmeye değer yerleri şöyle sıralayabiliriz.

TATLICA TAKIM ŞELALELERİ
İlçe merkezinin güney-batı istikametinde 15 km. uzaklıkta inşaatı devam eden Erfelek Barajı bitiminde eşsiz doğal güzelliklere sahip, bakir, adeta bir merdiven biçiminde zirveye doğru yaklaşık 2 km. uzunluğunda birbirini takip ederek uzanan, akarında trakking, kanyoning, doğa yürüyüşü gibi sportif faaliyetlerin yapılabilmesi mümkün olan irili ufaklı 28 adet doğa harikası şelalelerdir. Bu doğa harikası şelalelerin her birinin aktığı yerde de yüzmeye elverişli göl bulunmaktadır.

HASANDERE ŞELALESİ
İlçenin doğusunda 4 km. uzaklıkta Hasandere Köyü'nün tam ortasından geçen dere üzerinde 20 m. uzunluğunda vahşi bir güzelliğe sahip ender rastlanabilir bir doğa harikasıdır. Döküldüğü yerde yüzmeye elverişli göl oluşturur.

DELİ KIZIN ŞELALESİ
İlçenin Soğucalı Köyü Kıran Mahallesi'nden doğarak toplu mahallesini takiben Karasu Çayı'na dökülen dere üzerinde, Erfelek-Sinop yolundan güneye doğru 1 km. uzaklıkta 15 m. civarında yüksekliği olan bir şelaledir.

KARAÇAYIR YAYLASI
İlçe merkezinin güneyinde yaklaşık 8 km. uzaklıkta Domuz Dağı ormanlarının zirvesinde 1.100 m. rakımda etrafı köknar, çam ve kayın ağaçlarıyla adeta bir duvar gibi örülmüş olup yaklaşık 15,000 m2 alana sahiptir.

HACIBEY YAYLASI
İlçe merkezinin güney doğusunda yaklaşık 20 km. mesafede 1250 m. rakımda Osmanlı Döneminde Kastamonu iline sancaklık yapmış o zamanki adı Konak, şimdiki adı Ormantepe olan Köyün sırtlarında Hacıbey ormanlarının zirvesinde Sinop ilini kuş bakışı görebilme rakımına sahip 50.000 m2 civarında bir alanı olan tamamen köknar ve çam ağaçlarıyla çevrili, müstesna bir yerdir.

GEBEGÜNEYİ YAYLASI
ilçenin güney batı istikametinde 10 km. uzaklıkta 1050m. rakımda Sorkun Köyü sınırları içinde Karaçayır Yaylasıyla adeta sırt sırta vermiş aynı özellikleri eksiksiz taşıyan 50.000 m2'lik bir alana sahip eşsiz bir yayladır. 1960'lı yıllara kadar ilçe halkı ve tüm civar köylülerin sivrisinekten korunmak ve hayvanlarını beslemek amacıyla her yaz turizm amaçlı olmasa da kullanılan bu yaylalar o yıllardan sonra sadece çevre köylüler tarafından mera olarak kullanılmaktadır. Bugüne kadar yöre halkı tarafından tanıtımı yapılamadığından turizme açılamamış olup, yayla turizmine her üç yaylada son derece elverişlidir.

KUZ TEPESİ
İlçe merkezinin güney yakasında kentin oturduğu alana dikey 500m. uzaklıkta 300m. rakımda içinde çocuk oyun alanları ve bir dağ evi bulunan çam, köknar, kayın ve kestane ağaçları ile kaplı elit bir mesire alanıdır.

ÇUKUR YAZI
İlçe merkezinin güneyinde 2 km. uzaklıkta, 40.000 m2 alana sahiptir, İlçe Kaymakamlığı tarafından alanın tamamı vişne, elma, armut, ceviz vb. meyve ağaçlarıyla donatılmış olup aydınlatması yapılmış güzide bir mesire yeridir.

İlçenin Şerefiye - Karacaköy - Yeniçam - incirpınarı Köyleri Karadeniz'e sınır olup Eşsiz güzellikte sahilleri, temiz ve bol kumuyla deniz turizmine son derece uygundur. Denizi, Şelaleleri, yaylaları, Ormanları, Gölleri ile doğa, kış, deniz turizmine son derece uygun olan ilçenin esasen en büyük potansiyeli av turizmidir.

Denizinde ve göletlerinde balık avı yılın her ayında yapılabilmekte olup, çulluk, kaz, ördek, bıldırcın, keklik gibi uçan av hayvanlarının yanında tavşan, domuz vb. yaban av hayvanları yörede bol miktarda bulunmaktadır. Yörede belki de hiçbir yerde rastlanılamayacak kadar Karaca (elik) yaşamasına karşın bu güzide hayvan yöre halkının da bu konuda duyarlı davranması ile kesinlikle avlanılmamaktadır.
 
GERZE

Doğusu Dikmen, batısı Sinop, kuzeyi Karadeniz, güneyi Boyabat ve Durağan ilçeleri ile çevrili olan ilçemizde,yaz mevsimi kısa, kışlar ılık ve yağışlıdır.

Yüzölçümü 1063 Km2 Kuruluş Yılı 1920
Köy Sayısı 42 Toplam Nüfusu 23.001

COĞRAFYASI

Karadeniz bölgesinin gezmeye, görmeye değer, tarihi ve tabiat güzellikleri ile dolu olan ilçemiz, antik çağlardan bu yana toplumlar tarafından yerleşme ve barınak yeri olarak seçilmiştir.

Sarımsak ve Kabalı Çayı kenarlarında az miktarda ova vardır. İlçemizin arazi yapısı engebeli olup, orman ve mera alanları bitki örtüsünü oluşturmaktadır.

İlçemizde ulaşım genelde kara yolu ile yapılmaktadır,bir sahil kenti olmasına rağmen deniz yolu kullanılmamakta,hava ve demir yolu bulunmamaktadır. Kara yolu olarak Sinop-Samsun yolundan Sinop ve Samsun'a,Sinop-Boyabat yolundan yurdun iç kesimleri ile İstanbul'a ulaşım sağlanmaktadır.Bu yollardan da Samsun yolunda Kanlıçay,Boyabat yolundada krandu geçişleri çok dik ve virajlıdır.Bu iki yolda da bölünmüş yol çalışmaları devam etmekte olup,bu yollar bittiğinde ilçemizin çevre iller ve iç kesimler ile bağlantısı daha kolay olacak ve ilçemizin gelişmesine katkı sağlayacaktır.

İlçemizde Karadeniz iklimi hüküm sürmektedir.Sahil kesiminde iklim biraz daha fazla ılıman yüksek kesimlere gittikçe biraz daha fazla soğumaktadır.


TARİHİ

M.Ö. 1400 yıllarında Gaşgalı'lar (Gasgaslar) tarafından küçük bir köy olarak kurulan şirin sahil ilçemiz, daha sonra Paflagonya Devletinin eline geçmiş, sırasıyla da; Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Büyük İskender, Roma ve Bizans İmparatorluklarının egemenliğine girmiştir.

1214 Yılında I. İzzettin Keykavus zamanında Selçuklu devletinin hakimiyetine giren Gerze, bir ara Trabzon Rum İmparatorluğunun eline geçmiş, nihayet 1459 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğuna bağlanmıştır.

1896 Yılında Sinop İlinin nahiyesi yapılan Gerze, 1920 yılında aynı ile bağlı ilçe haline getirilmiştir.

Kayıtlardan ilçemizin eski adının Zagora, Gürzühatun, Savetova, Argibete olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere Paflagonya' lılar Kızılırmak' ın batı yöresine mızraklılar ülkesi anlamına gelen Gezonolit adını vermişlerdir. Gerze adının buradan geldiği sanılmaktadır.

İlçemizin yerleşim yeri olarak seçilmesi M.Ö.1400 yıllarına kadar dayanır,ilçemiz çok eski bir yerleşim yeridir.

13. Şubat 1956 Yılında büyük bir yangın felaketi geçiren ilçemiz devlet tarafından yeniden imar edilerek modern bir ilçe haline gelmiştir.


EKONOMİ

Sanayi ve Ticaret

İlçemizde istihdam alanlarının ve tarıma elverişli arazilerin darlığı nedeniyle ekonomi statik bir görüntü vermekte ve işgücü göçü yaşanmaktadır.

Ziraat odasının 2050 kayıtlı üyesi bulunmaktadır. Esnaf ve Sanatkarlar Odasının üye sayısı 600' dür. Ayrıca 3 tarımsal kalkınma kooperatifi ( Çağlayan, Çakıldak, Yaykıl ), su ürünleri kooperatifi ve tarım kredi kooperatifi bulunmaktadır. İlçemizde 13 yapı kooperatifi kurulmuş olup faaliyetini sürdürmektedir. Bunların dışında Gerze Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifi ile Gerze Birlik Minibüsleri Taşıyıcılar Kooperatifi faal durumdadır.

İlçemizde 2002 yılında 1015 vergi mükellefine toplam 2.758.425.910.000 TL vergi tahakkuk ettirilmiş ve bunun 2.661.764.320.000 TL sı tahsil edilmiştir. Aynı yıl genel bütçe giderleri ise 5.898.434.070.000 TL olmuştur. 2001 yılı vergi tahsilat gerçekleşme oranı % 97 olarak gerçekletmiştir.

İlçemizde, içersinde 151 işyeri ve çarşı grubu bulunan küçük sanayi sitesi inşaatına 1994 yılında başlanmış olup şu anda inşaatı bitmiş ve dükkanlar sahiplerine teslim edilmiştir.

Site faaliyete geçtiğinde ilçenin sanayi ve ticari yapısını olumlu yönde etkileyecek, aynı zamanda ilçe içersinde olumsuz şartlarda bulunan işyerlerinin kapatılması ve tahliye edilmesiyle şehircilik yönünden bir rahatlama görülecektir.

İlçemiz sanayi kuruluşlarından olan tekel yaprak tütün işleme ve bakımevinde; merkez ve 48 köyde üretilen tütünlerin bakımı, ekspertiz, alım - satım ve işlemesi yapılmakta iken,işleme atölyesinin faaliyetine 2001 yılı içinde son verilmiştir.İşleme atölyesi ayda 60 ton kapasitelidir. Toplam depo alanı 7.840 m² dir.

Beta Tekstil Sanayii faaliyetlerini sürdürmekte olup yatırımlarını büyütmektedir. Beta Dış Ticaret Ve Sanayi İşletmeleri A. Ş. örgü kumaş, kumaş boyama ve konfeksiyon üretimi yapılmakta iken üretimi arıtma tesisi yapılıncaya kadar durdurmuş bulunmaktadır,şu anda arıtma tesisinin yapımı tamamlanmış olup faaliyete geçmek üzeredir. Faaliyete geçtiklerinde toplam istihdam 350 kişi olacaktır.Şu anda 8 kişi çalışmaktadır.

Betareks Metalize İplik Ve Sanayi A. Ş. sim ipliği ve fantezi iplik üretmekte olup 122 kişi çalışmaktadır.

Balıksan Balık İşleme Sanayi Ve Ticaret A. Ş. balık unu ve balık yağı üretimi yapmakta olup daimi 10, mevsimlik 20 kişi istihdam edilmektedir.

Yenikent Çivi A.Ş. çivi üretimi yapılmakta iken şu an için üretime ara vermiştir.

İlçemizde un ve un mamulleri üretimi yapan Çelik Un Fabrikası 10 kişiye istihdam oluşturmaktadır.

SİNDE A.Ş.' ye ait Toz Deterjan Fabrikası faaliyete geçmiş olup yaklaşık 45 kişiyi istihdam etmektedir. Yıllık 30.000 ton kapasiteye sahiptir. Köpüklü toz, matik toz, sıvı ve jel deterjan üretimi yapmaktadır.

Tarım ve Hayvancılık

İlçenin sosyal ve ekonomik hayatında tarım ve hayvancılığın önemli bir yeri vardır. Tarım ve hayvancılık ilçemizin ana sektörü olma özelliğini sürdürmektedir. İlçemiz iklim ve toprak yapısı ile birçok tarım ürünün yetiştirilmesine elverişlidir. Son yıllarda valilik ve kaymakamlığın destek ve öncülüğünde seracılıkta büyük atılım yapılmış ve sebze üretiminde önemli artışlar sağlanmıştır.

İlçemizde tarımsal hizmetler , 1 Veteriner, 1 ziraat mühendisi,1 tekniker, 8 teknisyen, 6 veteriner sağlık teknisyeni,1 memur, 2 işçi, , 2 şoför olmak üzere toplam 22 personelle ve 3 adet hizmet aracı ile yürütülmektedir.

Tarımsal Yatırımlar İl Özel İdaresinden ve Kaymakamlığımızca hazırlanan projeler karşılığında 6.400.000.000 TL finansman temin edilerek 160 adet koyun, 2.350.000.000.- TL. bedelle 20 adet sera, 540.000.000.- TL. bedelle 4500 Kg fiğ ve 2.584.000.000.- TL. bedelle 1950 Kg. yonca tohumu muhtaç çiftçi ailelerine dağıtılmıştır.

Tarımsal Yatırımlar ( S. Y. D. Teşvik Fonundan ) Kaymakamlığımızca 1998 yılından bu yana hazırlanan projeler doğrultusunda 3.398.072.000 TL finansman temin edilerek 105 adet koyun fakir ve muhtaç çiftçi ailelerine dağıtılmıştır. İlçemizde koyun ırkını ıslaha yönelik bu proje çerçevesinde 1999 yılında da 9.450.000.000.- TL. finansmanla 206 adet koyun TİGEM genel müdürlüğünden temin edilerek toplam 350 koyun ve 43 koç çiftçi ailelerine dağıtılmıştır. Proje 18 ayrı köyde 56 çiftçi ailesine uygulanmıştır.2002 yılında Karlı ve Çevresi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi üyelerinden Kültür ırkı büyükbaş hayvan alan 50 çiftçi ailesine 250'şer kilo olmak üzere toplam 12.500 Kg. Fiğ tohumu verilmiştir.Projeler geri dönüşümlü olup (5yıl) önümüzdeki yıllar da uygulamaya devam edilecektir.

Çiftçiye Doğrudan Gelir Desteği, Yem Bitkileri Projesi, Fidan,civciv ve damızlık düve dağıtımı projesi, Suni tohumlama, Hastalıklarla mücadele aşılama projesi ve Çiftçi Eğitim projeleri gibi projeler uygulanmaktadır.


TURİSTİK YERLER

Mesire Yerleri ve Ulaşımı

İlçemizde mesire yeri olarak İdemli Orman İçi Piknik alanı ile,Dereyeri,Bedre,Değirmenler mevki denize girip dinlenilecek yerler, Acısu köyünde ise doğal acısu bulunmaktadır.Bu yerde piknik , mesire ve gezi yeri olarak kullanılmaktadır.Bu yerlerin hepsinin yolu asfalt ve ulaşımı kolay olup,yaz aylarında belediyece araç seferleri bulunmaktadır.

Tarihî ve Turistik Yerleri

İlçemizde tarihi yer olarak Yenikent Beldesi Çece Mahallesinde Çece Sultan Türbesi, şehir merkezinde ise Tarihi Köşk Hamamı ve Yakupada Konağı bulunmaktadır.İlçemiz sahilleri ve çay bahçeleri de gezilmeğe ve görülmeğe değer yerlerdir.


2000 Nüfus sayımına göre ilçemizin toplam nüfusu 23.295 olup; 10013 kişi ilçe merkezinde, 13.282 kişi ise köylerde yaşamaktadır. Yenikent Beldesinin nüfusu 1.389' dur.

1990 nüfus sayımına oranla nüfusun önemli ölçüde azaldığı görülmektedir. Nüfus yoğunluğu 45 olan ilçemizde nüfus artış oranı %o 10,5' tur. Sürekli göç veren bir yöre olan ilçemizin % 52,2'si kadın, % 47,8'i erkektir.
 
SARAYDÜZÜ

Saraydüzü 260 Km2' lik bir alanı kaplamaktadır. Denizden yüksekliği ise 305 M.dir. İlçenin daha yüksek rakıma sahip köyleri de vardır.

Sınırları; Doğuda Durağan-Vezirköprü, Batıda ve Kuzeyde Boyabat, Güneyde ise Kargı Osmancık ilçeleri ile çevrilidir.

2002 yılı nüfus sayımına göre ilçemiz nüfus dağılımı şöyle;

İlçe Merkez Nüfusu :3407
Köyler :4810
Toplam :8217

Yüzölçümü 260 Km2 Kuruluş Yılı 1990
Köy Sayısı 31 Toplam Nüfusu 8.217

COĞRAFYASI

İlçe Karadeniz Bölgesinde ise de kıyı kesimleri kadar arızalı ve dikey topografik şekilde değildir. Arazi nispeten yüksek dağ silsilelerinden teşekkül etmiş olup, tepeler halinde yükselip alçalmaktadır. Çöküntü ve sel yarıkları dikkati çekmektedir. İlçe sınırlarından geçmekte olan Kızılırmak ve Asarcık Çayı bir vadi meydana getirmektedir. Tarım arazisinin %40' ı sulanabilmektedir. Yüksek tepeler ve dağlar kısmen ormanlık, kısmen fundalık ve büyük bir kısmı çıplaktır.



TARİHİ

İlçenin, köy iken Osmanlı İmparatorluğu zamanında Kızıloğlan adı altında Bucak haline getirildiği bilinmektedir. İlçemiz güney batısında bulunan Tepeköy' ü hudutları içerisinde çok eskiden yerleşim yeri olan ve enkazları bulunan, kimler tarafından yaptırıldığı bilinmeyen devirde "SARAYYÜZÜ" olarak adlandırılan bir yerin bulunduğu söylenmektedir.

Bu yüzden eski adı olan ve bir mana ifade etmeyen Kızıloğlan isminin, yerleşim merkezinin Sarayyüzü' nün eteklerinde düzlükte olması nedeni ile 1954 yılında köy muhtarı Mehmet COŞAR' ın köy isminin "SARAYDÜZÜ" olarak değiştirilmesi teklifi üzerine isim değişikliğine uğramıştır.

Bizanslılardan Türk Beyliklerine geçmiştir. Çeşitli Türk Beylik ve Devletlerinin, Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğinde çeşitli uygarlıklara ve kültüre sahne olmuştur.

İlçemiz köylerinde çeşitli dönemlere ait cami, çeşmeler ile Osmanlı dönemine ait, sanatsal açıdan zengin görünümlere sahip, işleme ve oymalarla süslenmiş pencere, kapı ve balkonları ile ilgi çeken tarihi evler bulunmaktadır. Cuma köyünde bulunan Cuma günleri bütün çevre köy halkına merkezi bir cami olma özelliği ile dikkat çekmekte olan ve yapım tarihi evler bulunmaktadır. Bunu yanında merkezde bulunan ve bugün de ibadete açık olan Merkez Camii de gerek olağanüstü yapım hikayesi, gerekse tarihi bir yapı olma özelliği bakımından kayda değer bulunmaktadır. Ayrıca İlçemiz sınırları içerisinde bulunan bazı mağaraların tarih öncesi çağlarda yerleşim amacıyla kullanıldığı rivayet edilmektedir.

Boyabat İlçesine bağlı Bucak iken 20 Mayıs 1990 gün ve 20523 sayılı Resmi Gazete' de yayınlanan 3644 sayılı Kanun' la ilçe olmuştur. 26.07.1990 tarihinde fiilen faaliyete geçmiştir.


EKONOMİ

Sanayi ve Ticaret

İlçemizde 30 kadar küçük esnaf ve zanaatkar ile bir adet akaryakıt istasyonu mevcuttur. İlçede başka herhangi bir ticaret sektörü bulunmayıp, çalışma hayatı tarım işçiliği ve hayvancılığa dayanmaktadır.

1 adet çeltik ve 1 adet un fabrikası vardır. Bunlar da özel sektöre aittir.

Tarım ve Hayvancılık

İlçemiz geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Arazinin büyük ölçüde engebeli olması, tüm arazi içinde yapılan tarımı %30 ile sınırlamaktadır. Kuru tarımda buğday başta gelmektedir. Bunu arpa, çavdar, mısır, yulaf, nohut, Y.Mercimek ve bakla izler. Kuru fasulye üretimi de yapılmaktadır. İlçemizde iklim ve toprak yapısı itibari ile meyvecilik ve sebzecilik tarımı açısından elverişli bir konum arz etmektedir. Meyvelerden sırasıyla şeftali, elma, zeytin ve kızılcık, aile işletmeciliği şeklinde de sebzecilik yapılmaktadır. Son yıllarda örtü altı yetiştiriciliğini yaygınlaştırmak ve geliştirmek amacı ile Devlet destekli yüksek tünel dağıtımı yapılmıştır. Örtü altı sebzeciliğine halkımızın rağbeti orta seviyededir.

İlçenin toplam alanı 300.800 Da.'dır. Bunun 90.500 dekarı tarım alanı, 210.300 dekarı tarım dışı alanıdır. 90.500 dekarlık tarım alanının 27.000 dekarında sulu tarım, 63.500 dekarında ise kuru tarım yapılmaktadır.

Sulu tarım arazisi içerisinde 07.000 Da. Çeltik ilk sırada yer alır. Bunu 2.700 Da. Şeker pancarı izler.

İlçemizde zirai temel gıda geçim kaynağı sayılabilir. Arazinin durumuna göre sanayi bitkilerinden tahıla, meyveden-sebzeye kapsar uygun ekim alanı vardır. Ancak özellikle çeltik ekimlerinde, ürünün pazarlanmasında ve özellikle nakite çevrilmesinde çıkan zorluklar, bu ürüne yeterli önemin verilmesini engellemekte ve ekonomik kayba neden olmaktadır. Şeker pancarı içinde aynı sorunlar söz konusudur.

Tahıl üretiminde yeterli ve uygun gübre kullanılmaması ile zamanında ilaçlama yapılmaması kayıplara neden olmaktadır.

Meyvecilik yaygın olmakla beraber her geçen gün ekonomik değeri anlaşılan bir üretim alanı olmaktadır. Yeterli ve kaliteli fidan temini, yeterli teknik yardım ve eğitim çalışmaları ile meyvecilik ilçemizde önemli bir ziraat dalı olacaktır.

Sebzecilik genellikle iç pazara yönelik aile sebzeciliği durumundadır. İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından dağıtımı yapılan yüksek tünellerde sebze yetiştiriciliği yapılmakta ve sebze yetiştiriciliğinde önemli gelişmeler sağlanmaktadır. Örtü altı sebzecilik ile bölgeye göre turfanda sebze yetiştiriciliği de yapılmaktadır.

İlçemiz sınırları dahilinde 11 köyümüzde Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 3 köyümüzde de Toprak Sulama Kooperatifi bulunmaktadır. Kooperatifler çalışmaları ile köylere ve ortaklarına yarar sağlamaktadır. İlçe Tarım Müdürlüğü ile koordineli olarak çalışmaktadırlar.


TURİZİM

İlçemiz çevresi engebeli ve ormanlıktır. Buralarda çeşitli av türleri mevcuttur. Bu nedenle sadece Av Turizmi yapılabilmektedir.

İlçemizde konaklama tesisi bulunmamaktadır.

Mesire Yerleri Ve Ulaşımı

Yukarıarım, Soğuksu : İlçemize 12 Km. uzaklıkta olup, ilçe merkezinden hareket edilerek, Bahşaşlı Köyü Zeyve Mahallesi ve Arım Köyü' nden geçilerek ulaşılabilmektedir.

Göktepe, Cumasuyu : İlçemizin güneyinde 15 Km. uzaklıkta olup, Çorman, Bahçeköy, Aşağıakpınar, Hanoğlu ve Göynükören Köylerinden geçilerek ulaşılmaktadır.

Aksu Yaylası : İlçemizin güneyinde 13 Km. uzaklıkta olup, Çorman, Bahçeköy, Aşağıakpınar, Hanoğlu ve Göynükören Köylerinden geçilerek ulaşılmaktadır.

Tarihi Ve Turistik Yerler İle Ulaşımı

İlçemiz ve çevresi henüz incelenmemiş, kazılar yapılmamış olduğundan tarihi zenginliği henüz ortaya çıkmamıştır. Sadece Kastamonu Etnografya Müzesi'nden gelen elemanlarca ilçemiz Enbiyeli mahallesinde bulunan Bayram Tepesinde yapılan basit kazıda aslan ve su sarnıçlarına rastlanmış, bunun yanında bazı tarihi küçük yapılar bulunmuştur. Arım Köyü' ndeki Kaya mezarlarına kayadan akan su ve su yolu, zindan gibi yerler henüz incelenmemiştir.

Yöresel Ağızlar

İbi : Hindi; Eyücük : Azıcık; Gölbez : Köpek yavrusu; Bıdımık : Az; Davar : Koyun, keçi, vb.. Naşırpa : Maşrapa; Sadır : Sidik; Eyin : Giysi; Banak : Lokma; Yunnak : Köylerdeki çamaşırhaneler; Yılık : Şaşı; Sahan : Tepsi
 
Geri
Top