Seni ümitsizce sevdiğim için ne olur kızma, ne olur gücenme bana… Bunu çok istedim. Benim yerimde sen de olabilirdin…
Kıskanırdım seni en fazla, ama kızmazdım, anlardım, hak verirdim, gücenmezdim…
Sürekli mağdur üretiyor bu hayat, sürekli yoksul, sürekli köle…
Herşeye sinmiş bu derin haksızlık, bu uçurum yasası. Biri efendi öbürü köle olmazsa aşk bile olmuyor bu hayatta…
Sonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu. Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu. Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir çıldırış...
"Ben seni bu hayatın yetim bırakılmış bir sırrı gibi sevdim sevgili... Ben seni, hikmetinden umut kesilmiş, bütün mucizeler gibi sevdim... Ben seni bize öğretilen her şeye veda eder gibi sevdim, sevgili!"
Sana dair herşeyi bilmek isterdim...
Ama şu an mutlu olduğunu bilmek yeterdi bana...
Şuramda bir sıkıntı var biliyorum iyi değilsin... hissediyorum...
Keşke dua etmekten başka elimden bir şey gelse...
uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum