Ağız ve Diş Sağlığı

Suskun

V.I.P
V.I.P
Dişler Hakkında

Dişin ağız içinde görülebilen kısmı kron olarak adlandırılır. Kron dişin toplam uzunluğunun üçte birini oluşturur. Dişeti içine giren ve dişetinin çevrelediği kısım boyun bölgesidir.Dişin ağız içinde görülmeyen, çene kemiği içindeki kısım ise köktür. Kök dişin toplam uzunluğunun üçte ikisini oluşturur.

Dişler mine, dentin, sement ve pulpa (diş özü) dan oluşur.

MİNE


disler.webpDişin kronu (ağız içinde görülebilen kısmı) mine ile örtülüdür. Mine, vücuttaki en sert dokudur. Minenin görevlerini yerine getirebilmesi için, sert olması gerekir. Mine, dişin iç kısımlarında bulunan hassas dokuları korur. Bu nedenle diş minesinin ağızda bulunan enzimlere, asitlere ve koroziv maddelere karşı dirençli olması gerekir. Aynı zamanda yüksek ısı farklılıklarında da sertliğini korur. Bu sayede dondurma da yeseniz, sıcak kahve de içseniz mine kırılmaz.

DENTİN

Dentin minenin altındaki tabakadır. Mine kadar sert değildir. Isıya ve dokunmaya karşı duyarlıdır. Dentin, yetişkin bir insan dişinin %75 ini oluşturur. Dentin dişin kron kısmında mine ile örtülüyken, dişin kök kısmında sement ile örtülüdür. Ayrıca dentinin içerdiği tamir hücreleri sayesinde, yeniden dentin dokusu oluşturabilme özelliği vardır.

PULPA (DİŞ ÖZÜ)

Pulpa dişin en iç kısmındaki yumuşak dokuya verilen addır. Kan damarları ve sinirlerden oluşur. Kan damarları dentinin beslenmesini sağlarken, sinirler sıcak, soğuk, basınç gibi duyuların algılanmasını sağlar.

SEMENT

Dişin kökü sement tabakası ile örtülüdür. Sement ince ve kemiksi bir tabakadır, mine kadar sert değildir. Sementin görevi, diş kökünün çene kemiğine tutunmasını sağlamaktır.
 
DİŞLER NE İŞE YARAR?

Dişler sindirim sisteminin bir parçasıdır, besinlerin koparılmasını ve ezilip parçalanmasını sağlar.
-Dişler konuşmaya yardımcı olur, seslerin doğru bir şekilde çıkmasını sağlar.
-Dişlerin estetik fonksiyonları vardır, bir insanın görünümüne büyük katkıda bulunur.
-Dişler, etrafındaki destek dokuları korur ve gelişmelerini sağlar.
Dişler görevlerine göre farklılaşmıştır.

Kesici Dişler:
Alt ve üst çenedeki ön dişler kesici diş olarak adlandırılır. Adından da anlaşılacağı gibi, kesici dişler besinlerin kesilmesini sağlarlar. 4 tane alt çenede 4 tane de üst çenede olmak üzere, bir ağızda toplam 8 tane kesici diş vardır.

Köpek Dişleri:
Kesici dişlerin hemen yanında, ağzın köşe bölgelerinde yer alan dişlerdir. Dişhekimliğinde kanin dişi olarak adlandırılırlar. Köpek dişleri b esinlerin koparılmasını sağlarlar. 2 tane üst çenede, 2 tane alt çenede olmak üzere, bir ağızda toplam 4 tane köpek dişi vardır.

Azı Dişleri:
Köpek dişlerinin hemen arkasında yer alırlar. Küçük ve büyük azı olmak üzere 2 tip azı dişi vardır. Çiğneme fonksiyonu azı dişeri bölgesinde gerçekleşir. Her bir yarım çenede 2 küçük azı, 3 büyük azı dişi olmak üzere, bir ağızda toplam olarak 20 tane azı dişi bulunur. 20 yaş dişleri (akıl dişleri) de azı dişleri sınıfına girer.

DİŞLERİN KONUŞMAYA ETKİSİ

Konuşma ikili ilişkilerde son derece önemli bir fonksiyondur. Düzgün konuşmada dişlerin de rolü vardır. Örneğin;

* Z ve S seslerinde dilin ucu üst kesici dişlerin palatinal (damak tarafındaki) yüzeyine, dilin yan kenarları da damağın yan kenarlarına ve üst büyük azı dişlerinin palatinal yüzeyine temas eder.
* N sesinde, dilin ucu üst kesici dişlerin palatinal yüzeyine, dilin kenarları da damağın yan bölgelerine temas eder.
* V ve F seslerinde, üst kesici dişlerin kenarları alt dudağa temas eder.
* D ve T seslerinde, dilin ucu üst kesici dişlerin palatinal eğiminden destek alır.



DİŞLERİN OLUŞUMU NE ZAMAN BAŞLAR?

Dişlerin gelişimine ait ilk belirtiler hamileleğin 6. haftasında görülmektedir. 7. haftadan itibaren dişlerin taslakları yavaş yavaş belirmeye başlar.

HANGİ DİŞ NE ZAMAN ÇIKAR?

İlk dişler bebek yaklaşık 6 aylıkken çıkar. Üst çenede ya da alt çenede, kesici dişlerden biri ilk olarak ağız ortamına sürer. Dişlerin sürme zamanı kişiden kişiye değişir. Bunun tıbbi bir önemi yoktur. Ağız ortamına en son süren dişler ise 20 yaş dişleridir. Hangi dişin kaç yaşında çıktığını özetlemek için aşağıda bir tablo hazırlanmıştır. Ancak, biraz önce de belirtildiği gibi sürme zamanı kişiden kişiye değişebildiği için tablodaki değerler ortalama değerlerdir.


DİŞ GELİŞİMİ

4 - 24 AY
Yaklaşık 4 aylıkken ilk diş belirir. Fırçalamayı ebeveynlar gerçekleştirir. Ebeveynlere yönelik tasarım
2 - 4 YAŞ Bu dönemin sonuna kadar 20 süt dişinin tamamı çıkmış olur. Çocuklar kendi kendilerine fırçalamaya çalışrlar ama ebeveynlerin yardım etmesi gerekir. Çocukların ilgisini çeken neşeli çizgi karakterler bu aşama için uygundur.
5 - 7 YAŞ İlk kalıcı azı dişleri ortaya çıkar ve süt dişleri düşer. Çocuklar kendi kendilerine fırçalarken, ebeveynler onlara nezaret eder. Çocukların ilgisini çeken neşeli çizgi karakterler bu aşama için uygundur.
 
DİŞLER NE İŞE YARAR?

Dişler sindirim sisteminin bir parçasıdır, besinlerin koparılmasını ve ezilip parçalanmasını sağlar.
-Dişler konuşmaya yardımcı olur, seslerin doğru bir şekilde çıkmasını sağlar.
-Dişlerin estetik fonksiyonları vardır, bir insanın görünümüne büyük katkıda bulunur.
-Dişler, etrafındaki destek dokuları korur ve gelişmelerini sağlar.
Dişler görevlerine göre farklılaşmıştır.

Kesici Dişler:
Alt ve üst çenedeki ön dişler kesici diş olarak adlandırılır. Adından da anlaşılacağı gibi, kesici dişler besinlerin kesilmesini sağlarlar. 4 tane alt çenede 4 tane de üst çenede olmak üzere, bir ağızda toplam 8 tane kesici diş vardır.

Köpek Dişleri:
Kesici dişlerin hemen yanında, ağzın köşe bölgelerinde yer alan dişlerdir. Dişhekimliğinde kanin dişi olarak adlandırılırlar. Köpek dişleri b esinlerin koparılmasını sağlarlar. 2 tane üst çenede, 2 tane alt çenede olmak üzere, bir ağızda toplam 4 tane köpek dişi vardır.

Azı Dişleri:
Köpek dişlerinin hemen arkasında yer alırlar. Küçük ve büyük azı olmak üzere 2 tip azı dişi vardır. Çiğneme fonksiyonu azı dişeri bölgesinde gerçekleşir. Her bir yarım çenede 2 küçük azı, 3 büyük azı dişi olmak üzere, bir ağızda toplam olarak 20 tane azı dişi bulunur. 20 yaş dişleri (akıl dişleri) de azı dişleri sınıfına girer.

DİŞLERİN KONUŞMAYA ETKİSİ

Konuşma ikili ilişkilerde son derece önemli bir fonksiyondur. Düzgün konuşmada dişlerin de rolü vardır. Örneğin;

* Z ve S seslerinde dilin ucu üst kesici dişlerin palatinal (damak tarafındaki) yüzeyine, dilin yan kenarları da damağın yan kenarlarına ve üst büyük azı dişlerinin palatinal yüzeyine temas eder.
* N sesinde, dilin ucu üst kesici dişlerin palatinal yüzeyine, dilin kenarları da damağın yan bölgelerine temas eder.
* V ve F seslerinde, üst kesici dişlerin kenarları alt dudağa temas eder.
* D ve T seslerinde, dilin ucu üst kesici dişlerin palatinal eğiminden destek alır.



DİŞLERİN OLUŞUMU NE ZAMAN BAŞLAR?
Dişlerin gelişimine ait ilk belirtiler hamileleğin 6. haftasında görülmektedir. 7. haftadan itibaren dişlerin taslakları yavaş yavaş belirmeye başlar.

HANGİ DİŞ NE ZAMAN ÇIKAR?

İlk dişler bebek yaklaşık 6 aylıkken çıkar. Üst çenede ya da alt çenede, kesici dişlerden biri ilk olarak ağız ortamına sürer. Dişlerin sürme zamanı kişiden kişiye değişir. Bunun tıbbi bir önemi yoktur. Ağız ortamına en son süren dişler ise 20 yaş dişleridir. Hangi dişin kaç yaşında çıktığını özetlemek için aşağıda bir tablo hazırlanmıştır. Ancak, biraz önce de belirtildiği gibi sürme zamanı kişiden kişiye değişebildiği için tablodaki değerler ortalama değerlerdir.


DİŞ GELİŞİMİ

4 - 24 AY
Yaklaşık 4 aylıkken ilk diş belirir. Fırçalamayı ebeveynlar gerçekleştirir. Ebeveynlere yönelik tasarım
2 - 4 YAŞ Bu dönemin sonuna kadar 20 süt dişinin tamamı çıkmış olur. Çocuklar kendi kendilerine fırçalamaya çalışrlar ama ebeveynlerin yardım etmesi gerekir. Çocukların ilgisini çeken neşeli çizgi karakterler bu aşama için uygundur.
5 - 7 YAŞ İlk kalıcı azı dişleri ortaya çıkar ve süt dişleri düşer. Çocuklar kendi kendilerine fırçalarken, ebeveynler onlara nezaret eder. Çocukların ilgisini çeken neşeli çizgi karakterler bu aşama için uygundur.
 
DİŞ AĞRISI
1.Yemek Esnasında veya Sonrasında Oluşan Ağrı:

Kişi yemek yerken veya yemeği takiben yarım saat içinde, dişinde keskin bir ağrıdan şikayet eder. Yemek yerken dişin üzerindeki çürük boşluğuna yiyecekler girer. Bakteriler bu yiyeceklerle beslenerek asit üretir. Oluşan asit, dişin sinirini etkileyerek ağrıya sebep olur. Bu durumda yapılacak şey, bir diş fırçası yardımıyla dişi temizlemektir. Yiyecek artıkları dişin üzerinden uzaklaştırıldıktan sonra, kısa bir süre içinde ağrı geçer. Ancak, ağrının tekrar oluşmasını beklemeden diş hekimine müracaat edilmeli ve gereken diş tedavisi uygulanmalıdır.

2.Dinmeyen Diş Ağrıları:

Bu tip diş ağrıları genellikle gece ortaya çıkar ve uzun sürer. Diş dokunmaya karşı hassastır ve dişin etrafında veya yüzde şişlik ve ağrı vardır. Böyle bir durum, çürüğün ilerleyip dişin sinirini öldürmesi ve dişin enfekte olması sonucu ortaya çıkar. Bu tip diş ağrısını dindirmek kolay değildir. Yapılabilecek en uygun şey, öncelikle dişin üzerindeki yiyecek artıklarının temizlenmesidir. Diş hekimine danışarak uygun bir ağrı kesici içmek ağrıyı geçirecektir. Ancak, en kısa zamanda bir diş hekimine başvurmak gerekir. Ulaşma imkanınız yoksa, doktor tavsiyesi ile uygun bir antibiyotik kullanmaya başlamanız, dişinizdeki enfeksiyonun en kısa zamanda kontrol altına alınabilmesi için faydalı olacaktır. Akut enfeksiyonların çoğunda olduğu gibi, ağrı birkaç gün içinde ortadan kalkar.

YARALANMALAR

Fiziksel travma sonucu yüz, çene ve dişlerde yaralanmalar oluşabilir. Bu tür bir durumda, hasta mümkün olduğu kadar kısa süre içinde diş hekimine ulaştırılmalıdır. Diş yaralanmaları en çok çocuklarda, sporcularda ve trafik kazası geçirenlerde görülür. Sporcularda çeşitli korunma apareyleri kullanılarak, olası bir durumda meydana gelebilecek diş yaralanmaları minimuma indirilebilir.
Travma sonucunda en çok çene kemiğinde ve dişlerde kırık ve çatlaklar görülür veya diş yerinden çıkar. Dişte kırılma meydana geldiğinde, mümkünse kırılan diş parçası bulunarak, koruma altına alınmalı ve en kısa sürede dişhekimine başvurulmalıdır. Travma sonucu görülebilecek en önemli durum, dişin içinde bulunduğu kemik yuvasından tamamen çıkmasıdır. Bu durum dışında hekim olaya müdahale eder, ancak diş yuvasından çıkmışsa, hekimin müdahalesi kadar, acil tedavi öncesinde dişin hekime ulaştırılma şekli ve süresi de önemlidir. Diş kron kısmından tutulmalıdır, kök kısmından tutularak, bu bölgedeki dokuların hasar görmesine neden olunmamalıdır. Bu dokular fazla zarar görürse, dişin yuvasına tekrar tutunması mümkün olmaz. Diş kron kısmından tutularak, akan su altında yıkanır, böylece üzerindeki yabancı maddeler uzaklaştırılır. Temizleme sırasında kesinlikle ovalama yapılmamalı ve fırça kullanılmamalıdır. Diş serum fizyolojik veya süt içinde veya bunlar bulunamıyorsa, hastanın yanağının içinde korunmalı ve en kısa sürede dişhekimine ulaşılmalıdır. Eğer 30 dakika içinde hekime ulaşılırsa, dişin tekrar kendi yuvasına yerleştirilerek kurtarılması şansı çok yüksektir.
 
Diş Apsesi

Dişin sinirinin travma, bakteriler ve kimyasal veya mekanik tahrişlerle ölümünü takiben, enfeksiyon kök ucundan çevre dokulara yayılır. Zamanla dişin kök ucu çevresindeki kemikte lokalize bir cerahat toplanması meydana gelir. Bu durum diş Absesi olarak adlandırılır. Zamanla bu cerahat kemiği eriterek kendine bir yol bulur ve dişeti üzerinde içi irinle dolu bir şişliğe dönüşür. Bu aşamadan sonra diş kaybedilebilir.

BELİRTİLERİ

* Abse oluştuğu zaman dişte bir rahatsızlık meydana gelir, üzerine basıldığında dişin kemiğin içine doğru hafifçe hareket ettiği hissedilir.
* Diş Absesi ilerledikçe, kök etrafındaki yumuşak dokularda şişlik meydana geldiği için ağrı artar.
* Zamanla yüzde şişlik meydana gelir. Şişlik dişin ve kemiğin durumuna göre, başlangıç yerinden uzakta olabilir. Bu aşamada diş daha ağrılı, uzamış ve sallanır bir haldedir.
* Abse ilerlediği zaman mevcut cerahat dokuların en zayıf yerinden kendine bir yol bularak, ağız içine veya ağız dışına akar. Bu nedenle ağızda kötü tat ve koku meydana gelir. Cerahat akmaya başladığında ağrı azalır.
* Abse oluşumunda hafif ateş ve lenf bezlerinde şişlik olabilir. Genel kırıklık söz konusudur.

TEDAVİSİ

Dişhekiminize gitmeden önce, ağrıyı geçirmek için ağrı kesici alabilirsiniz. Ancak, kesinlikle doğrudan dişinizin veya dişetinin üzerine aspirin, kolonya ve alkol gidi maddeler uygulamayın.

Geçmişte Abseli dişler için tek tedavi seçeneği o dişin çekilmesiydi. Bazı durumlarda dişin çekilmesi uygun bir seçenek olsa da, günümüzde Abseli dişler çeşitli tedavi yöntemleriyle kurtarılabilmektedir.

Absenin tedavisindeki ilk adım enfeksiyonu gidermek ve yayılmasını önlemek amacıyla uygun bir antibiyotiğin kullanılmasıdır. Ayrıca ağrıyı gidermek için uygun bir ağrı kesici de alınabilir.

Antibiyotik tedavisi ile enfeksiyon kontrol altına alındıktan sonra, dişin kanalları açılarak temizlenir ve iltihabın boşalması sağlanır. Şişlik azaldıktan sonra, kanalların içi temizlenir, dezenfekte edilir ve uygun bir geçici kanal dolgu maddesi ile doldurulur. İyileşme gerçekleşene kadar, belirli aralıklarla geçici kanal dolgu maddesi değiştirilerek pansuman yapılır. Bazı durumlarda bu pansumanlarla tam iyileşme sağlanırken, bazen enfeksiyon tam olarak tedavi edilemez. Bu durumda cerrahi bir operasyonla, kök etrafındaki enfekte doku ve bazen kök ucunu içeren küçük bir kısım ortadan kaldırılır.
 
DİŞ ÇÜRÜĞÜ NEDİR?

Diş çürükleri, dişlerin çiğneme yüzeylerinde kahverengi, siyah gibi koyu renklerde görülen, dişlerin birbiriyle yan yana temas ettikleri ara yüzlerinde ise, ya tebeşirimsi beyaz olarak izlenebilen ya da sadece röntgenle tespit edilebilen, bakterilerin neden olduğu hastalıklardır. Diş çürüklerinin ilerlemesi halinde, dişler üzerinde yiyecek artıklarının buralara birikebileceği oyuklar meydana gelir. Dişe müdahale edilmemesi durumunda önce soğuk ve sıcak yiyecek ve içeceklerde hassasiyet, devamında da dişte sürekli ağrı meydana gelir.


DİŞ ÇÜRÜĞÜ NASIL OLUŞUR?

Ağızdaki sert dokular ve dişler üzerinde, bakteriler, bakterilerin dişe tutunmak için salgıladıkları dekstran ismindeki yapışkan madde ve yiyecek artıklarından oluşan bakteri plağı olarak adlandırdığımız bir tabaka bulunur. Plağın içindeki bakteriler küçük yiyecek artıklarını sindirerek organik asitleri açığa çıkarırlar. Bu asitler, dekstran nedeniyle uzun süre dişle temas ettiği için, dişin minesinin mineral dokusunu çözerek bozulmasına, sonucunda da dişin çürümesine sebep olmaktadır.

DİŞ ÇÜRÜĞÜ ÖNLENEBİLİR Mİ?

Dişler üzerine yapışan yiyecek artıklarını uzaklaştırmak için, sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce, en az 3 dakika süreyle dişleri fırçalamak gerekir. Özellikle diş dizilimi sıkışık olan bireylerde, dişlerin birbirleriyle temas ettikleri yan yüzeylerde biriken yiyecek artıkları düzenli diş fırçalamayla bile yeterince temizlenememektedir. Bu bölgelerde diş çürüğü oluşmaması için günde en az bir kez, diş fırçalamadan sonra diş ipi kullanılması gerekir.
Florürün çürük önleyici veya çürük oluşumunu azaltıcı etkisi kanıtlandığı için florürlü bir diş macunu kullanılmalıdır. Diş fırçası, üzerinde bakteri birikmeyecek şekilde muhafaza e dilmeli ve belli aralıklarla değiştirilmelidir.


Ana öğünler arasında mümkün olduğunca şekerli yiyeceklerden kaçınılmalı, şekerli yiyecek yendiği zaman ise dişler fırçalanmalıdır. Fırçalama imkanı yoksa, diş dostu amblemi taşıyan sakızlardan çiğnemek uygun olacaktır.
Çocuklar ilk dişlenme döneminden itibaren düzenli diş hekimi kontrolüne getirilerek, gerekiyorsa dişlerin üzerine koruyucu sealant veya flor uygulaması yapılabilir.
En az altı ayda bir düzenli olarak diş hekimi kontrolüne giderek, çürük risk tayini yaptırılabilir. Böylece başlangıç halindeki çürükler büyümeden tespit edilerek, sorun yaratmadan tedavileri yapılabilir.
Dişlerin üzerinde tebeşirimsi beyazlıklar veya kahverengi yada siyah lekeler görüldüğü takdirde, vakit geçirmeden diş hekimine başvurmak gerekir. Yukarıdaki noktalara dikkat edildiği taktirde, diş çürüğü kesinlikle önlenebilir.
 
Ağızda diş dizisinin en sonunda süren ve en geç çıkan dişlerdir. Genelde 17 - 22 yaşlar arasında ağızda görülmeye başlarlar.

Yirmi yaş dişlerinin pozisyonu, bulunduğu dokulara ve konşu dişlerine zarar verip vermemesi durumuna göre çekimine yada ağızda kalmasına karar verilmelidir. Çenelerde yeterli yer bulunması, çene ve diş boyutları arasında uygun bir oran bulunması, bu dişlerin sürme pozisyonları göz önünde bulundurulmalıdır. Diş eti altında (bir kısmı yada tamamı) gömük kalmış olanlar ile tamamen kemik içinde gömük kalmış olan dişlerin çekilmesinde yarar vardır.

Gençlik çağlarında gerekli tedaviler yapılmayıp erken dönemde çekilmiş 1.büyük azı dişi ve 2.büyük azı dişi nedeni ile ağızda diş eksikliği varsa, yirmi yaş dişlerinin korunması için gerekli tedavilerinin yapılması gereklidir. Daha sonraki dönemlerde bir köprü protezi yapılması gerekli olduğu durumlarda, yirmi yaş dişleri ile gerekli tedaviler yapılabilecektir. Aksi taktirde köprü protez uygulama şansı olamayacağı için bir hareketli protez uygulaması gerekliliği ortaya çıkabilir.

Yirmi yaş dişlerinin gömük kalma derecelerine göre sınıflaması;

* Tamamen kemik içinde gömük kalmış yirmi yaş dişleri,
* Kemik içinde olmayıp dişeti içinde gömük kalmış yirmi yaş dişleri,
* Bir kısmı ağıza açılmış, bir kısmı dişeti altında kalmış yirmi yaş dişleri,
* Normal şekilde tamamen sürmüş yirmi yaş dişleri.

Bu sıralama, yirmi yaş dişlerinin çekiminin en zor ve komplikasyonlu olduğu durumdan daha kolay olay diş çekimi vakalarına göre yapılmıştır.

Yirmi yaş dişlerinin çene kemiği içinde sürüş şekline göre sınıflaması;

* Önde bulunan diğer dişler ile aynı pozisyonda, çiğneme yüzeyleri birbiri ile aynı hizada olan dişler,
* Çiğneme yüzeyinin önünde olan dişlerle farklı derecelerde eğik durduğu dişler,
* Çiğneme yüzeyinin kamşu dişlerin yan yüzeyine tamamen deydiği (90 derece ile) dişler. Burada ise çekimi en kolay olandan daha zor olana doğru bir sıralama vardır.

Yirmi yaş dişlerinin sebep olabileceği sorunlar şunlardır;


* Dişin etrafında yada kökünde kist-tümör oluşumu,
* İltihap nedeni ile çene ağrısı, açıp kapatmakta zorluk, dişeti iltihabı,
* Öndeki dişlere baskı nedeni ile çapraşıklık,
* Çok ihmal edilmesi durumunda abse,
* Ağız içinde yada yüzde şişlikler,
* Çürük ve bakteri birikimi nedeni ile ağız kokusu.


Yirmi yaş dişlerinin pozisyonunun kötü olması, bu dişe fırça ve diş ipi ile ulaşmayı zorlaştırır. Bu nedenle bu dişler çok kısa sürede çürüyebilirler.
Kişinin ağız bakımı yeterli olsa bile bu dişlere ulaşabilmeleri ve yeterli temizliği yapabilmeleri mümkün olamayabilir. Böyle bir durumda çok daha erken yaşlarda sürmüş dişlerde hiç bir çürük bulunmaz iken, yirmi yaş dişlerde çürükler görülebilir.
Bu durum tamamen dişin pozisyonu ile ilgilidir.
Ayrıca; yirmi yaş dişlerinin çürümesi temasta olduğu 2.büyük azı dişinin de sürekli olarak çürük etkeni bakteriler ile temasta olmasını ve onun da kısa sürede çürümesine yol açabilir.


Ne zaman yirmi yaş dişleri çekilmelidir?

Çene gelişimi tamamlandığı halde, doğru pozisyona ulaşamamış dişler fark edilir edilmez çekilmelidir. Bunların ağrı yapması yada sorun çıkarması beklenmemelidir. Çürümeye başlamış, diş parçaları eksilmiş - kırılmış halde bulunan bir yirmi yaş dişinin çekilmesi daha zorlu olacaktır.
Enfeksiyon yada abse oluşmuş bir durumda ağıza müdahale etmek, çekim yapmak mümkün olmayacak ve çekim öncesi antibiyotik kullanımı zorunlu olacaktır. Enfeksiyon baskılandıktan sonra ancak çekimi yapılabilecektir.
Genç yaşlarda iyileşme daha kolay olacaktır, fakat yaş ilerledikçe iyileşme zorlukları ile daha fazla karşılaşılabilecektir. Ayrıca kalp hastalığı, şeker hastalığı ve diğer sistemik hastalıklarda çekim yapmak zor olabilecek, iyileşme zorlukları artabilecek, bazı ciddi hastalıklarda çekim yapmak hiç mümkün olamayabilecektir.

Yirmi yaş dişlerinde çekimin yapılmasının zorunlu olduğu durumlar;

* Yeri ve duruşu nedeni ile yeterli temizlik ve bakımın yapılamadığı durumlarda çürük gelişmesi ve diğer komşu dişleri de etkilemesi nedeni ile çekilmesi gereklidir.
* Yirmi yaş dişlerinin yaptığı baskı nedeni ile ağızdaki diğer dişlerin sıralamasının bozulması, çapraşıklığa neden olması ve bunun düzeltilmesi için ortodontik tedavi gerekli görülmesi durumunda yirmi yaş dişleri çekilmelidir.
* Tamamen gömük kalmış yirmi yaş dişleri, damak protez yapımı için ağızda bulunan diğer dişler çekildiğinde sürmeye başlarlar. Gerekli radyolojik değerlendirmeler yapılmamış ise bu dişlerin ağızda bulunduğu anlaşılmaz. Protez yapıldıktan bir süre sonra yirmi yaş dişleri sürerek ağız içine çıkarlar ve üzerine gelen protez baskısı nedeni ile ağrılar oluşmaya başlar. Protezin uyumluluğu bozulur. Yirmi yaş dişi çekildiğinde bile protez tam olarak uyumlanamayabilir.
* Yirmi yaş dişlerinin çevresinde kist oluşumu sıklıkla görülebilir. İhmal edilmesi durumunda çok fazla büyüyebilir, büyük kemik kayıplarına yol açabilir. Nadiren de olsa çeke kemiği kırılmaları görülebilir. Ayrıca diş etrafında tümör oluşumları görülebilir.
* Diş eti içinde kalmış yirmi yaş dişlerinin bulunduğu bölgede çok fazla yemek artıkları birikebilir. Buralarda bakteri birikimi fazla olacaktır. Bu nedenle kısa sürede diş eti iltihabı, ağız kokusu, kendiliğinden yada fırçalarken diş etlerinde kanama görülebilir.

Yirmi yaş diş çekim prosedürü;

* Öncelikle klinik ortamında fakat daha steril şartlarda çekim yapılır.
* Ağrısız bir çekim için anestezi yapılıp, dişin bulunduğu bölge uyuşturulur.
* Dişin çekimi yapılır.
* Sonrasında gerekli ise dikişler atılıp bölgenin daha kolay iyileşmesi sağlanır.
* Gerekli görülüyor ise antibiyotik kullanımı sağlanır. Bununla birlikte ağrı kesici kullandırılır.
* Dikiş atıldı ise 1 hafta sonra dikişler alınır.

Yirmi yaş diş çekimi sonrası bakım ve dikkat edilecekler:

* Çekim sonrası dişin çıktığı bölgeye konan tampon 30 dakika orada tutulmalıdır. Bu kanama kontrolü ve pıhtı oluşmasını sağlayacaktır.
* Tampon çıkartıldıktan sonra kanama devam ediyor ise yerine tekrar bir tane temiz tampon koyun ve eğer kanama çok fazla ise doktorunun ile iletişime geçin.
* Anestezi etkisi geçmeden (ortalama 2 saat) bir şeyler yemeyin ve içmeyin.
* İlk gün çiğneme fonksiyonu için ağızın diğer tarafını kullanmaya özen gösterin.
* Çekim bölgesini kurcalamayın, dikişleri görmek yada göstermek için yanağınızı dudağınızı çekiştirmeyin, ağzınızı çok büyük açmaya çalışmayın. Bu gibi hareketler ağrı, kanama, dikişlerde kopma yada diş etlerinde yırtılmalara yol açabilir.
* Gün boyunca sigara ve alkol kullanmayın.
* Ağzınızı çok fazla çalkalamayın, gargara yapmayın. Çekim bölgesinde oluşan pıhtının uzaklaşmasına neden olur.
* Çekimin zorluğuna göre yüzünüzde şişlik olacaktır. Operasyon sonrasında ilk 24 saatte, çekim bölgesine dışarıdan kısa aralıklar ile soğuk uygulama yapın.
* Reçete ile verilmiş olan ilaçları, tarif edilmiş şekli ile ve düzenli olarak kullanın. İlaçlara bağlı olarak gelişen rahatsızlıklar için doktorunuza danışın.
 
DİŞ SIKMA - DİŞ GICIRDATMA NEDİR?


Diş sıkma ve diş gıcırdatma genellikle uyku sırasında, çoğunlukla da hastanın farkında olmadan yapılan aşırı çene hareketleridir. Son yıllarda, şehir hayatının getirdiği zorluklar ve stresli yaşam sonucunda diş sıkma ve diş gıcırdatma toplumumuzda çok sık görülmeye başlanmıştır. Diş sıkma ve diş gıcırdatma alışkanlığına sahip bireyler genellikle bu durumdan haberdar değildir.


DİŞ SIKMA - DİŞ GICIRDATMA NEDEN OLUŞUR?

Duygusal Stresler:


Stresli hayat tarzı, diş sıkma ve diş gıcırdatmanın en önemli nedenidir. Vücudumuzda, stresin oluşturduğu etkileri görebileceğimiz ilk yer ağız ve diş bölgesidir. Aşırı titiz, hassas, sinirli bir yapıya sahip olmak da diş sıkma ve diş gıcırdatmada etkili bir faktördür. Zorlu bir durumla karşılaşıldığında moral vermesi için söylenen sık biraz dişini deyimi günlük konuşmada yerini almıştır.

Malokluzyon:


Dişlerin dizilimindeki bozukluklar yani malokluzyon, diş sıkma ve diş gıcırdatmanın diğer bir nedenidir. Dizilimdeki bozukluklar gelişim sırasında oluşabildiği gibi, çok sayıda üst yüzeyi aşınmış eski protez ve dolgunun varlığında da gelişebilir.

DİŞ SIKMA - DİŞ GICIRDATMANIN BELİRTİLERİ VE YARATTIĞI SORUNLAR NELERDİR?

1. Diş sıkma ve diş gıcırdatma esnasında dişlerin birbirine sürekli teması ve sürtünmesi sonucunda, dişlerin çiğneyici yüzeylerinde mine kayıpları görülür. Dişlerin çiğneyici yüzeylerinde oluşan bu aşınmalar, özellikle ön dişlerde daha belirgin olur.
2. Diş sıkma ve diş gıcırdatmaya bağlı olarak diş yüzeylerinde meydana gelen aşınmaların ilerlemesi ya da hızlı gelişmesi sonucunda, dişlerde hassasiyet, yani soğuk ve sıcağa karşı aşırı duyarlılık gözlenebilir.
3. Diş gıcırdatma sonucu ön dişlerin kesici kenarlarında ve arka dişlerin çıkıntılı kısımlarında mikroçatlaklar oluşur. Bu çatlaklar, zamanla büyüyerek dişlerde kırılmalara neden olabilir.
4. Diş sıkma ve diş gıcırdatmanın dişeti hastalıkları ve yanlış diş fırçalamayla birlikte görülmesi halinde, dişetlerinde çekilme ve diş sert dokuları üzerinde çentikler oluşmaktadır. Dişler üzerinde oluşan bu çentikler, hassasiyet ve aşırı duyarlılığa yol açtıkları gibi, dişin kırılmasına de neden olabilir.
5. Diş gıcırdatma alışkanlığının uzun yıllar devam etmesi sonucunda, dişlerde sallanmalar başlayabilir. Özellikle bir yada birkaç dişe fazla kuvvet gelmesi durumunda, ilgili dişlerde ağrı görülebilir ve zamanla bu dişler kaybedilebilir.
6. Diş sıkma ve diş gıcırdatma genellikle uyku sırasında farkına varılmadan meydana gelir. Gece boyu süren çene aktivitesine bağlı olarak, sabahları yorgun kalkma, başağrısı, şakak ve yanak bölgesinde kas ağrısı görülebilir.
7. Diş sıkma ve diş gıcırdatmaya bağlı olarak çene eklemine aşırı yük gelmesi sonucunda, eklemde kilitlenme, çıtırtı sesleri ve ağrı olabilir.
8. Diş sıkma ve diş gıcırdatma sonucunda, sürekli ısırmaya bağlı olarak, yanak içinde dişlerin birbirleriyle temas ettiği hizada, irritasyonlar ve beyaz çizgi şeklinde bir hat gözlenebilir.
9. Bu belirtilerin hepsi yada birkaçı diş sıkma ve diş gıcırdatmanın başlamasından hemen sonra gözlenmez. Belirtilerin ortaya çıkması, rahatsızlığın şiddetine göre uzun yıllar sürebilir. Bazı durumlarda ise çok az belirti görülür.

DİŞ SIKMA - DİŞ GICIRDATMANIN TEDAVİSİ

Diş sıkma ve diş gıcırdatma alışkanlığının tedavisinin birinci amacı, çene ekleminde geri dönüşümsüz zararlar bırakan, normal dışı çene hareketlerini engelleyerek, çene eklemini korumak, varsa ağrıyı ortadan kaldırmak ve dişlerin aşınmasını engellemektir. Bu amaçla, hastanın gece uyurken takacağı, dişlerine uygun olarak hazırlanan silikon plaklar kullanılmaktadır. Plak, uyku esnasında dişlerin birbiriyle direkt temasını keserek aşınmayı engellemekte, böylece çene eklemini rahatlatmakta ve ağrıyı ortadan kaldırmaktadır. Ancak şiddetli vakalarda gece plağının yanısıra, stresi azaltmaya yönelik tedaviler, kas gevşetici ve uyku düzenleyici ilaçlar kullanılması gerekebilir. Bu tip diş sıkma ve gıcırdatmanın ileri aşamalarında, dengeli bir diş teması ve çene hareketlerinin sağlanması için, eski yada hatalı yapılmış dolgu ve protezlerin yenilenmesi ve mutlaka eksik olan dişlerin uygun görülen protez uygulamalarıyla tedavi edilmesi gerekir.
 
Eski Dolgular

Kron-köprü veya amalgam dolguların (siyah renkli) literatürdeki ortalama ömrü 5 ila 20 yıl iken, kompozit dolguların (beyaz renkli) ömrü 3 ila 10 yıldır. Yiyecekleri çiğneme ve öğütme işlemi sonucunda, diş yüzeylerinde ve restorasyonlarda aşınma meydana gelir. Dişin doğal yüzeylerinde meydana gelen aşınmalar tükrüğün içinde bulunan kalsiyum ve flor iyonlarıyla tamir edilir. Restorasyonların böyle bir şansı yoktur. Bu nedenle herhangi bir ağrı bulunmasa da, düzenli kontrollerde eski restorasyon ve dolgularınızın durumunu doktorunuza danışmanız gerekir.
 
Dişlerinin görünüşünden ve gülüşünden memnum olmayanlar CAD-CAM sistemleri ile gerçekleştirilen zirkonyum porselenler ile istedikleri doğal dişlere ve gülüşe sahip olabilirler Tıbbın diğer dallarında başarı ile kullanılan zirkonyum maddesi 2000 li yıllardan itibaren dişhekimliğinin hizmetine sunulmuştur.

Estetik Dişhekimliğinde çığır açan zirkonyumun avantajları:

* Dişhekimliğinde kullanılan en estetik materyallerdendir.
* Işık geçirgenliği özelliği sayesinde doğal dişlerin dokusu tam olarak yakalanır.Sağlıklı bir dişin minesi tamamen ışığı geçirmesine rağmen porselen dişlerin altında kullanılan metaller porselen dişlerde opak bir görüntü yaratabilmektedir.Özellikle güneşli ortamlarda ve fotoğraf flaşında belli olabilen cansız görüntü problemi zirkonyum dişlerde çözülmüştür.
* Diş eti uyumu klasik metal alt yapılı porselenlere gore çok daha iyidir.Diş eti hastalıklarında ya da dişeti çekilmelerinde sıkça görülen diş eti morlukları zirkonyumda görünmez.
* Allerjik değildir,doku dostu bir materyaldir.
* Isı yalıtıcı özellikleri çok iyi olduğundan soğuk sıcak hassasiyetini önlerler.
* Zirkonyum porselenler 900 megapaskal dirence sahiptirler.Bu özellikleri sayesinde arka bölgelerdeki dişlerde de çok rahatlıkla kullanılırlar. Bu kadar güçlü olmasıyla birlikte ışığı geçirecek kadar zarif ve estetiktir. Hem ön hem de arka dişlerde güvenle kullanılabilen ileri teknoloji ürünü bir malzemedir.


Zirkonyum Dişler nasıl hazırlanır:

Zirkonyum dişlerin ağızda hazırlanma işlemi klasik porselen diş hazırlanması ve ölçü alınmasıyla aynıdır. Farklılık laboratuar işlemlerinde başlar. Zirkonyumlar Cad Cam teknolojisine sahip bilgisayar destekli cihazlarla yapılabilir. Bu yöntemde hasta ağzından alınan ölçüler bilgisayar ortamında optik okuyucularda taranır. Zirkonyum levhalardan el değmeden freze sistemleri sayesinde bilgisayar tarafından kesilip şekillendirilir. Kamera yardımı ile elde edilen veriler bilgisayara yüklenir. Daha sonra tasarımları(CAD) yapılarak üretime (CAM) geçilir.
Bu sistemde kullanılan porselenin alt yapısında kristal veya zirkonyum bulunmakta böylece müemmel estetik kalite ve doğallık yakalanmakta ve apım süresi de kısalmaktadır.

Lamine Dişler - Yaprak Porselenler:

Lamine dişler dişlerin tam olarak kaplanmasını gerektirmeyen sadece dişlerin ön yüzlerine yaprak şeklinde porselenlerin yapıştırılması yoluyla yapılan estetik restorasyonlardır. Lamine dişler,yaprak porselenler hangi durumlarda dişlere uygulanabilir: Dişler arasında renk farklılıkları şekil bozuklukları var ise Dişleri çapraşık olup ortodontik tel tedavisi görmek istemeyenlerde Ön dişlerinde büyük dolgu ya da kırık olanlarda Ön dişleri aralıklı olan ve ön dişlerininin görüntüsünden memnun olmayanlarda Güldüğünde ön dişleri altından damakların çok fazla gözüktüğü durumlarda dişeti operasyonu ile birlikte daha estetik bir gülümseme isteyen hastalarımızda uygulanabilir. Estetik diş hekimliği uygulamaları günümüzde kişiye özel uygulamalar haline gelmiştir. Size uygun uygulamaların hangileri olduğunu en sağlıklı şekilde size doktorunuz tavsiye edecektir.
 
Geri
Top