• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Ağız ve Diş Sağlığı

Protez

Protezler, ağızda çeşitli nedenlerden dolayı kaybedilen dişlerin çiğneme, konuşma gibi fonksiyonlarının ve estetik görüntünün yeniden hastaya kazandırılması amacıyla hazırlanan tüm yapay materyallerdir. Genel olarak diş eti hastalıklarının tedavi edilmemesi sonucunda diş ve kemik kaybı meydana gelir.

Protezde, kaybedilen ağız sağlığı düzeltilir. Bu amaçla yitirilen dudak, yanak desteği, konuşma fonksiyonu, çiğneme fonksiyonu ve estetik görüntü geri kazanılır. Eksik yada harap olmuş dişlerle yaşamak zorunda kalan, gülmeyi unutmuş bireylerin psikolojik açıdan desteklenmesi sağlanır. Protezlerle insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçlanır.

PROTEZ ÇEŞİTLERİ

Sabit Protezler

Hastanın kendisinin çıkarmadığı kron-köprü gibi yapıştırma protezler.

Hareketli Protezler

Hastanın kendisinin istediği zaman takıp çıkartabildiği protezlerdir.

* Total Protezler: Tüm dişlerin eksik olduğu ağızlara uygulanır.
* Parsiyel Protezler: Kısmen dişsiz ağızlara uygulanır. Dişler üzerine gelen tırnaklar ve kancalarla tutuculuk sağlanır.
* Hassas Tutuculu Protezler: Kısmen dişsiz ağızlara uygulanır. Kanca gibi dışardan görünen herhangi bir aparatı olmayan estetik protezlerdir.

İmplant Üstü Protezler

* Sabit: İmplanttan destek alınarak yapılan köprü veya kronlardır.
* Hareketli: Kemik desteği yeterli olmayan ağızlarda tercih edilen implantlardan destek alınarak yapılan total benzeri protezlerdir.

HAREKETLİ PROTEZLERİN TEMİZLİĞİ

Plak, yiyecek artığı ve tartar oluşumunun önüne geçebilmek için protezlerinizin günlük temizlik ve bakımı önemlidir. Protez altındaki dokunun sağlığının korunması, enfeksiyonların önüne geçilmesi için düzenli bakım şarttır.

* Yemeklerden sonra protezinizi suda yıkayarak yiyecek artıklarını uzaklaştırın.
* Yatmadan önce su, çeşitli diş macunları yada protez bakım ürünleri kullanarak protezinizi fırçalamalısınız. Fırçalama işleminde protez yüzeyine zarar vereceği için aşındırıcı tozlar kullanılmamalıdır. Fırçalama işleminde özel protez fırçaları yada normal diş fırçaları kullanılabilir.
* Günlük fırçalamayla birlikte özel efervesan protez temizleme tabletleri kullanılarak kimyasal haftalık ptotez bakımı da yapılmalıdır.
 
KÖPRÜ NEDİR?

Köprü, bir yada dafa fazla dişin kaybedilmesi durumunda, oluşan bu diş boşluğunun, ağızda bulunan komşu dişlerden destek alınarak doldurulması yöntemidir.

NEDEN KÖPRÜYE İHTİYAÇ VARDIR?

Kaybedilen tek bir dişin bile ağız sağlığı ve bütünlüğü ve estetik görüntü için ne kadar önemli olduğu tartışılmaz. Dişlerimizi konuşurken, çiğnerken, gülerken sürekli kullanırız. Köprü aynı zamanda dudak ve yanağı destekleyerek yüzün doğal şeklinin korunmasını sağlar. Eksik olan dişler yüzünüzü olduğundan daha yaşlı ve yıpranmış gösterir. Her bir diş, çene içerisinde bir diğerini tamamlayacak şekilde yerini almıştır. Erken diş kaybı sonrasında, zaman içerisinde komşu dişler kayıp dişin neden olduğu boşluğa doğru hareket eder. Komşu dişlerin bu hareketi sonucunda kapanış bozuklukları ve dişeti problemleri ortaya çıkar. Ayrıca, ağızda eksik dişin bulunduğu tarafla yeterince çiğneme yapılmaması, zamanla çene eklemlerinde patalojik durumlar oluşmasına neden olur.

KÖPRÜ NASIL HAZIRLANIR?

Köprü yapılırken, çekilmiş diş boşluklarının önündeki ve arkasındaki dişlerde aşındırma ve preparasyon yapılır. Bu aşındırma daha çok bu dişlerdeki çürük ve dolgu alanlarını kapsar.
Hazırlanan dişlerin üzeri kaplanır ve bu dişlerden destek alınarak eksik diş boşluğu yerine, seçilen materyale göre porselen yada akrilik dişler yerleştirilir ve çekim boşlukları doldurulur. Bu şekilde köprü tamamlanmış olur.
Ağızda köprü ayağı olarak kullanılabilecek yeterli sayıda diş bulunmuyorsa veya mevcut dişler gerekli desteği sağlamıyorsa, implant yerleştirilerek gerekli destek sağlanır.

KÖPRÜ MALZEMELERİ

Köprülerin yapımında kullanılan metal destekli ve metal desteksiz olarak iki çeşit mlzeme kullanılabilir. Metal destekli köprülerde porselenin altında metalin kullanılma amacı porselenin dayanıklılığını arttırmaktır. Köprülerin alt yapısında, altın alaşımlarından titanyuma kadar çeşitli metaller kullanılabilir. Günümüzde altında metal alt yapı olmaksızın özel tekniklerle üretilen zirkonyum adını verdiğimiz porselen tek başına kullanılabilmektedir. Zirkonyumun avantajı, altında metal destek olmadığı için ışık geçirgenliğinin doğal dişle aynı olmasıdır. Dolayısıyla daha estetik bir görüntü elde edilir.

KÖPRÜLERİN TEMİZLENMESİ

Nasıl ağızdaki sağlıklı dişlerin fırçalanıp, temizlenmesi gerekiyorsa, köprünün de fırçalanıp temizlenmesi gerekir. Köprünün temizliği için diş fırçalamanın yanısıra, köprü altı ipi de kullanmanız gerekir. Özellikle altı ayda bir mutlaka köprüleriniz kontrol edilmelidir. Bir köprü restorasyonu ne kadar fonksiyonel ve estetik yapılırsa yapılsın, gerekli bakım ve özen gösterilmediği taktirde, destek dişlerde oluşacak plak birikimi sonucunda diş eti çekilmesi meydana gelebilir. Bu durum köprünün yenilenmesini gerektirecektir.
 
İMPLANT

Yirmibirinci yüzyılda diş hekimliğinde en çok çalışılacak olan protez tedavi metodu diş imlantlarıdır. Diş implantlarının doğal dişlere en uygun alternatif olması, hareketli protezlere göre daha iyi konuşma ve çiğneme fonksiyonu sağlaması en önemli özellikleridir.

DİŞ İMPLANTI NEDİR?

Diş implantları ağızda eksik olan dişlerin yerine konması amacıyla, özel materyallerden hazırlanan, yapay diş kökleridir. İmplantlar çene kemiğine basit bir operasyonla yerleştirilmektedir.


İMPLANTLARIN ÖMRÜ NE KADARDIR?


Günümüzde otuz yılı aşkın klinik takipleri yapılan implantlar bulunmaktadır. Teknoloji ilerledikçe, her geçen gün yeni implant materyalleri kullanıma sunulmaktadır. Çene yapınıza uygun implantın seçimi hakkında doktorunuz sizi bilgilendirecektir.

DİŞ İMPLANTI UYGULAMASININ SINIRLAMALARI NELERDİR?

İmplant genel sağlık durumu iyi olan her hastaya uygulanabilir. İmplant uygulaması kemik gelişimi tamlanmamış genç bireylerde tercih edilmemektedir. Diş implantlarının uzun ömürlü olabilmesi için, etrafında belirli kalınlık ve boyutta sağlam çene kemiği bulunması gerekir. İmplat uygulaması için üst yaş limiti yoktur.


OSSEOİNTEGRASYON

Diş implantlarının çiğnemeyle oluşan basınçlar karşısında sağlıklı olarak kalabilmesi için, çene kemiği ile tam bir uyum içinde bulunması gerekir. Yerleştirilen implantın çevresinin tam olarak kemikle sarılması osseointegrasyon olarak adlandırılır. Osseointegrasyon için, operesyon türü, bölgesi, hastanın yaşı ve sağlık durumuna göre operasyondan sonra en az 3, en fazla 6 ay gibi bir süre beklemek gerekir. Bu süre tamamlanınca, uygun implant üstü protez yapılır.

DİŞ İMPLANTININ YERLEŞTİRİLMESİ

Diş implantı yerleştirme operasyonu, uygun bir anestezi kullanılarak yapılır, hasta herhangi bir ağrı duymaz. İmplantın yerleştirildiği gün hissedilen sızı da, alınacak basit ağrı kesicilerle önlenebilir ki bu sızının diş çekiminden sonra duyulan sızıdan farklı olmadığı gözlemlenmiştir.

İMPLANTLARIN BAKIMI

Diş implantlarının uygulanmasından sonra hasta tarafından temizliği tedavinin bir parçası olarak görülmelidir. Vücuda göre yabancı cisimler olduğu düşünülürse, diş implantlarının bakım, temizlik ve kontrollerinin doğal dişlere göre daha fazla önem arz ettiği aşikardır. Kullandığınız implant üstü proteze göre, uygulayacağınız temizlik ve bakım, doktorunuz tarafından size anlatılacaktır.

DİŞ İMPLANTLARI ÜZERİNE UYGULANACAK PROTEZLER

İmplant üzerine yapılacak protez dişler, tıbbi zorunlulukları yerine getirecek koşullar mevcut ise, sizin ihtiyacınız ve isteğiniz doğrultusunda, hem hareketli hem de sabit olarak uygulanabilmektedir. Kaybedilen her diş için bir tane diş implantı yerleştirilmesi gerekmez. Çoğu zaman bir diş implantı köprü ayağı olarak kullanılarak, eksik olan iki yada üç dişin vazifesini görebilmektedir. Size uygun protez ve implant planlaması, yapılan tetkikler ve röntgen incelemesinden sonra doktorunuz tarafından anlatılacaktır.

İMPLANT TEDAVİSİNDE OLUŞABİLECEK RİSKLER

İmplant operasyonlarında, ağız içinde uygulanan cerrahi işlemler de rastlanabilecek risklerin dışında bir risk söz konusu değildir. Bunlar, erken zamanlarda enfeksiyon ve allerji kreaksiyonlar, sonraki dönemlerde ise, ağız hijyeninin yerine getirilmemesine bağlı olarak ortaya çıkacak problemlerdir. Erken dönemde ortaya çıkan sorunlar operasyondan sonra uyulması gereken kuralların yerine getirilmesi ile, geç dönemde ortaya çıkan sorunlar ise ağız bakımına dikkat edilmesi ile en düşük seviyeye indirgenir.
Vücudun implantı reddetmesi durumunda (araştırmalara göre %3.89), diş implantı diş çekimine benzer bir işlemle çıkarılmakta dır. Çene kemiğinin iyileşmesini takiben ya tekrar implant uygulanır, ya da klasik tip protezlerle bölge restore edilir.


DİŞ İMPLANTLARININ AVANTAJLARI

* Daha estetik bir görüntü elde edilir.
* Hareketli protez kullanımı zorunluluğu ortadan kalkar.
* Dişsiz ağızlarda bile sabit protez kullanma şansı ortaya çıkar.
* Yeterli kemik desteği olmadığı için oynayan hareketli protezlerde, gerekli tutuculuk sağlanabilir.
* Üst total protezlerin damağı kapatan tasarımından dolayı oluşan tad alma duyusunun azalması ve mide bulantısı gibi sorunlar ortadan kaldırılmış olur.
* Daha iyi bir çiğneme fonksiyonu ve buna bağlı olarak daha sağlıklı ve dengeli beslenme sağlanır.
* Kişi özgüvenini geri kazanır.

DİŞ İMPLANTLARININ DEZAVANTAJLARI

* İmplant materyallerinin yüksek teknoloji ile üretilmesi ve kullanılan malzemelerin ithal olması nedeniyle, maliyeti klasik protezlere göre daha yüksektir.
* Protez uygulanabilmesi için implantın osseointegrasyonu beklenir.
* İmplant yerleştirildikten sonra ağız bakımı ve temizliğine özen gösterilmesi gerekir.
* Hastanın genel sağlık durumunu etkileyen ciddi bir rahatsızlığının olmaması gerekir. (Kontrol edilemeyen şeker hastalığının bulunması gibi)
 
Kanal Tedavisi

Hiçbir yapay diş doğal dişin yerini tutamaz. Bu nedenle dişhekimliğinde uygulanan tüm tedavilerde amaç dişlerin sağlıklı bir şekilde ağızda kalmasını sağlamaktır.
Uygulanan diş tedavileri sırasında mümkün olduğunca diş canlı olarak korunmaya çalışılır. Ancak diş pulpasının canlı olarak tedavi edilip korunması mümkün değilse, dişe kanal tedavisi uygulanır. Kanal tedavisinde dişin sinir dokusu çıkartılarak, bu boşluk şekillendirilir, mekanik ve kimyasal olarak temizlenir ve diş kök ucuna kadar kanal dolgu maddeleri ile doldurulur.

HANGİ DURUMLARDA DİŞ PULPASININ CANLI OLARAK TEDAVİ EDİLİP KORUNMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR?

* Dişteki çürük tedavi edilmediği takdirde zamanla ilerleyerek dişin sinirine kadar ulaşır ve pulpanın iltihaplanmasına neden olur.
* Pulpa iltihabı, zaman geçtikçe yavaş yavaş pulpanın nekrozuna-ölmesine neden olur. Nekroz, travma sonucunda da gelişebilir. Ani travmalara bağlı olarak dişin kök ucundan giren damarlarda meydana gelen kopma, çatlama veya sıkışma sonucunda pulpa beslenemez ve bir süre sonra diş nekroze olur. Belirli bir süre sonra mikroorganizmalar nekroze pulpanın içinde üremeye başlarlar. Zamanla mikroorganizmalar dişin kökünün etrafındaki dokuları da etkileyerek kök ucunda iltihap oluşmasına neden olur.
* Periodontal hastalıklarda oluşan dişeti ceplerine bağlı olarak dişin içindeki yan kanallar vasıtasıyla pulpa etkilenebilir.


Yukarıda saydığımız durumlarda diş pulpasının canlı olarak korunması mümkün değildir. Bu nedenle dişe kanal tedavisi uygulanır.

KANAL TEDAVİSİ NASIL UYGULANIR?

* Ağrı ve acı hissetmenizi engellemek için, uygun anestezi ile dişte uyuşukluk sağlanır.
* Dişteki çürük temizlenerek dişin sinirine ulaşılır. Sinir ve doku artıkları temizlenir.
* Kanal boyunu tespit etmek için dişinizin içine kanal aleti yerleştirilerek röntgen alınır. Kanal boyu rehberliğinde, dişin kök ucuna kadar kanal şekillendirilir. Mekanik olarak ve uygun kimyasallar kullanılarak bütün artıklar ortamdan uzaklaştırılır.
* Dişte tam iyileşme gerçekleşene kadar seanslar arasında kanalın içi ve diş geçici dolgu maddeleri ile kapatılır.
* Tamamen iyileşme sağlandıktan sonra, kanal uygun dolgu maddeleri kullanılarak, dişin kök ucuna kadar doldurulur.

Kanal tedavisi tek seansta tamamlanabileceği gibi dişin durumuna göre birkaç seans da sürebilir.

KANAL TEDAVİSİ YAPILMAZSA NE OLUR?

Çürük, travma veya periodontal hastalık nedeniyle diş pulpasının hasar gördüğü durumlarda diş canlılığını kaybeder ve zamanla enfeksiyon bütün dişe yayılır. Diş bu durumda tedavi edilmezse, enfeksiyon kök çevresindeki dokuları etkileyerek, kemiğin o bölgede erimesine neden olur. Kemikte oluşan bu boşlukta apse meydana gelir. Apse, şişlik ve ağrı ile birlikte seyreder ve diş kısa zamanda kaybedilebilir.

KANAL TEDAVİSİ YAPILAN BİR DİŞİN ÖMRÜ NE KADARDIR?

Kanal tedavisi uygulanmış bir diş canlılığını kaybettiği için her ne kadar daha zayıf olarak görülse de, iyi bir şekilde restore edilirse ve kişi yeterli ağız hijyenini sağlarsa ömür boyu ağızda kalabilir.
 
AĞIZ KOKUSU
Kötü ağız kokusu dişhekimliğinde halitosis olarak adlandırılır. Ağız kokusu ne kadar bakımlı olursanız olun, insanların sizden uzaklaşmasına yol açacak kadar ciddi bir problemdir. Ağız kokusu hem özel yaşamı hem de sosyal yaşamı olumsuz olarak etkiler.

AĞIZ KOKUSUNUN NEDENLERİ İKİ GRUP ALTINDA TOPLANIR:

Ağız kokusu %90 oranında ağız içi nedenlerden kaynaklanır.

agiz.webp* Düzenli ağız bakımı yapılmazsa, yiyecek artıkları dişler arasında, dilin ve dişetlerinin üzerinde birikerek ağızda kalır ve bir süre sonra ağız kokusuna neden olur.
* Sarımsak, soğan gibi kötü kokulu yiyecekler yendiğinde, vücut bu gıdayı elimine edene kadar kötü koku ortadan kalkmaz.
* Dişeti hastalığı sonucu meydana gelen derin dişeti ceplerine tam olarak ulaşılıp temizlik sağlanamaz. Bu cepler ağız kokusuna neden olur.
* Ağızda bulunan çürük dişler, taşkın ve komşu dişlerle kontağı olmayan dolgular, anormal diş temasları ve diş morfolojisinin kaybı, yiyeceklerin bu bölgelerde birikmesine neden olarak ağız kokusu oluşturur.
* Uyumsuz ve kötü kullanılan protezler ağız kokusuna neden olur.
* Ağız içindeki tümörler ağız kokusuna neden olabilir.

Ağız kokusu sosyal yaşamda oldukça rahatsız edici bir durum olduğu için ihmal edilmemelidir. Zira ufak müdahalelerle bu sorundan tamamen kurtulabilirsiniz.

AĞIZ KOKUSUNDAN KURTULMAK İÇİN;

* Ağızdaki dişeti hastalıkları ve diş çürükleri tedavi edilmelidir.
* Ağız ve diş sağlığına dikkat edilmeli, günde en az iki kez florürlü bir diş macunu ile dişler fırçalanmalı ve günde bir kez dişipi kullanılmalıdır. Diş fırçalama sırasında dilin de fırçalanması gerekir.
* Kullanılan protezlerin bakımına özen gösterilmelidir.

Eğer ağız ve dişlerinize yapılan müdahalelerden sonra hala ağız kokusundan şikayetçi iseniz, diğer sebepleri de araştırmak gerekir.

AĞIZ KOKUSUNUN AĞIZ ORTAMI DIŞINDAKİ SEBEPLERİ İSE ŞUNLARDIR:

* Sinüs, bronş ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar ağız kokusuna neden olur.
* Şeker hastalığında ağızda asetona benzer bir koku oluşur.
* Karaciğer ve böbrek yetmezliği ağız kokusuna neden olur.
* Metabolik bozuklukların da ağız kokusuna neden olabileceği belirtilmiştir.
* Özellikle çocuklarda bağırsak parazitlerine bağlı olarak sabahları ağız kokusu görülebilir.
* Diet yapanlarda ve oruç tutanlarda düzensiz yemek yemeye bağlı olarak ağız kokusu oluşabilir.
 
Ağız Kuruluğu

Ağız kuruluğu dişhekimliğinde kserostomia olarak adlandırılır. Ağız kuruluğu, tükrük bezlerinin tükrük salgılama fonksiyonlarının azalması sonucunda ortaya çıkar.

Ağız Kuruluğunun Nedenleri Şunlardır:


* Ağız kuruluğu bazı ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkabilir. Ortalama 500' ün üstünde ilaç türü ağız kuruluğuna neden olmaktadır.
* Tükrük bezlerinde meydana gelen hastalıklar ve tükrük bezlerinin cerrrahi olarak çıkartılması ağız kuruluğuna neden olur.
* Yaşla birlikte tükrük salgısının azalması ağız kuruluğuna neden olur.
* Bazı sistemik hastalıklarda (diabet, hormonal hastalıklar, siyogren sendromu, nörolojik bozukluklar) ağız kuruluğu görülmektedir.
* Radyoterapi, özellikle baş ve boyun radyoterapisi, tükrük bezlerinde hasara neden olarak, ağız kuruluğuna yol açar.
* Alkol ve kafein kullanımı ağız kuruluğuna neden olur.

Ağız Kuruluğu Meydana Geldiğinde,

* Özellikle kuru yiyecekler için yeme zorluğu,
* Dilde yanma, norma dışı his, sızlama,
* Ağzı nemli tutacak şeyleri sık uygulama ihtiyacı,
* Konuşma ve yutkunma zorluğu,
* Sık susama,
* Dudak kenarlarında kuruma ve çatlama,
* Tad duyusunda azalma, anormal tad hissi,
* Protez kullanımında zorluk,
* Kötü ağız kokusu ortaya çıkar.

Tükrük, ağız için önemli bir savunma mekanizmasıdır. Bu nedenle\ tükrük salgısının azalması sonucunda ağız kuruluğunun ortaya çıkması, ağız içinde çeşitli sorunlara yol açar.

* Ağız kuruluğunda tükrük salgısının azalmasıyla tükrüğün yıkama fonksiyonu da azalacağı için, bakteri plağı ve yiyecek artıklarının birikimi kolaylaşır. Bu nedenle dişeti hastalıkları ve diş çürükleri oluşumu artar.
* Tükrük oksijen içerir. Tükrük salgısındaki azalma sonucu, ağız içerisindeki oksijen miktarı da azalır. Oksijenin azalması, oksijensiz ortamda yaşayan anaerop bakterilerin kolayca üremesine neden olur. Anaerop bakteriler dişeti hastalıklarına, diş çürüklerine ve ağız kokusuna neden olur.
* Tükrüğün azalması sonucu, tükrük yapısında bulunan, çürük oluşumunu engelleyen mineraller de azalacağı için, çürük oluşumu artar.

Ağız Kuruluğunun Tedavisi

* Eğer ağız kuruluğu kullanılan bir ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkıyorsa, ilaç değiştirilebilir.
* Bunun yanı sıra, sık sık ağzı ıslatmak için yudum yudum su içmek ve sulu gıdaların alımını arttırmak,
* Şekersiz sakız çiğnemek,
* Alkol, kafein, sigara ve şekerli yiyeceklerden uzak durmak,
* C vitamini almak,
* İçeriğinde alkol ve sodyum lauryl sülfat bulunan ağız bakım ürünlerini kullanmamak,
* Gerekirse yapay tükrük kullanmak,
* Yaşanan ortamın nemini arttırmak faydalı olabilir.

Tükrük, ağız için önemli bir savunma mekanizmasdır. Ağız kuruluğunda tükrük saldısı azaldığı için, ağız kuruluğunu ihmal etmemek gerekir.[/B]
 
Periodontoloji

Periodontoloji, dişleri çevreleyen yumuşak (periodontal ligament, dişeti) ve sert dokuların (kemik, sement) yapısını, bu dokularda meydana gelen hastalıkları ve bu hastalıkların tedavisini inceleyen dişhekimliği dalıdır.
Dişler, içinde bulundukları alveoler çıkıntı olarak adlandırılan kemiğe direkt olarak bağlanmazlar. Dişlerle kemik arasında, liflerden oluşan, periodontal ligament olarak adlandırdığımız doku bulunur. Periodontal ligament, dişler üzerine gelen kuvvetin çene kemiğine yumuşatılarak iletilmesini sağlar. Bu yapıların üzeri dişeti ile kaplıdır. İşte dişin etrafındaki bu dokular periodontal dokular olarak adlandırılır ve periodontolojinin kapsamını oluşturur.

SAĞLIKLI DİŞETİ VE PERİODONTAL DOKULAR

Sağlıklı dişetleri soluk pembe renktedir, mattır ve sıkı kıvamlıdır. Dişeti, boyun bölgesinde dişi bir yaka gibi sarar, diş ile birleştiği yerde bıçak sırtı şeklinde sonlanır. Diş ile dişeti arasında yaklaşık 1-1.5 mm lik bir aralık bulunur. Bu aralık dişeti oluğu olarak adlandırılır. Periodontal hastalıklar işte bu dişeti oluğundan kaynağını alır. Sağlıklı dişetleri fırçalama sırasında kanamaz.

DİŞETİ HASTALIKLARI

Dişeti hastalıkları, dişlerinizi saran periodontal dokularda meydana gelen, kronik, bakteriyel enfeksiyonlardır. Çok ileri aşamalara gelmediği sürece ağrıya neden olmazlar. Dişeti hastalıkları ciddi enfeksiyonlar olup, çok uzun yıllar boyunca ağızda kaydadeğer bir belirti vermeksizin ilerleyebilir ve tedavi edilmedikleri takdirde, çürük olmayan sağlıklı dişlerin bile destek doku kaybı sebebiyle, sallanarak düşmesine neden olabilir. Dişeti hastalıkları bir veya birden fazla dişi birlikte veya ayrı ayrı etkileyebilir.
Dişeti hastalıkları, bakteri plağının dişetinizde enflamasyon oluşturması ile başlar. Dişetindeki hastalığın biraz ilerlemesi ile gingivitis olarak adlandırılan aşamaya gelinir. Gingivitis aşamasında dişetlerinde iltihap mevcuttur, ancak iltihap henüz dişi destekleyen kemiğe geçmemiştir.

Gingivitiste,

* Dişetlerinde fırçalarken kanama mevcuttur.
* Dişetleri kırmızı ve şiştir.
* Dişetlerinin konturları bozulmuştur ve yüzeyi parlaktır.
* Ağrı yoktur.

Eğer dişeti hastalığı bu aşamada tedavi edilmezse, bir sonraki aşama olan periodontitise dönüşür. Periodontitiste, iltihap dişetinden sonra periodontal ligament ve diş destek kemiğine geçmiştir. Diş ile dişeti arasındaki dişeti oluğu, iltihap nedeniyle derinleşerek periodontal cebe dönüşür. Periodontal cep varlığı dişeti hastalığının ilerlemesini kolaylaştırır.

Periodontitiste,

* Dişetlerinde fırçalarken veya kendiliğinden kanama mevcuttur.
* Dişetleri kırmızı ve şiştir.
* Dişetlerinin konturları bozulmuştur ve yüzeyi parlaktır.
* Ağızda kötü koku ve tat mevcuttur.
* Dişetindeki hastalık ilerledikçe dişeti çekilmeleri meydana gelir. Dişeti çekilmesi sonucu, dişlerin hassas olan kök yüzeyi açığa çıktığı için, sıcak ve soğuğa karşı hassasiyet meydana gelebilir.

Dişeti hastalığı tedavi edilmedikçe gelişimini devam ettirir. Dişler sallanmaya ve giderek birbirinden uzaklaşmaya başlar, dişler arasındaki aralıklar giderek artar. EĞER BU AŞAMADA DİŞETİ HASTALIĞI TEDAVİ EDİLMEZSE DİŞLERİNİZİ KAYBEDEBİLİRSİNİZ!!!

DİŞETİ HASTALIKLARININ TEDAVİSİ


Dişeti hastalıklarının erken döneminde - gingivitis safhasında, tedavi, dişler üzerindeki diştaşı ve bakteri plağının temizlenmesini ve kök yüzeyinin düzleştirilmesini kapsar. Diştaşları ve plak ortadan kaldırıldığında, dişeti hastalığına sebep olan bakteriler de ortamdan uzaklaştırılmış olur. Bu dişeti tedavisi, genellikle iltihabın ortadan kalkması ve dişetinin dişe tekrar yapışması için yeterli olmaktadır. Ayrıca, hastanın iltihaba neden olan bakteri plağının kontrolü yani ağız hijyeninin sağlanması konusunda hekim tarafından bilgilendirilmesi gerekir.
Dişeti hastalığı periodontitis safhasına ulaşmışsa, tedavideki amaç, periodontal ceplerdeki diştaşlarını temizlemek, periodontal cebin ortadan kalkmasını sağlamak, dişetinin dişe yapışmasını sağlamak için düzgün bir kök yüzeyi oluşturmak ve daha kolay temizlenebilir bir dişeti formu elde etmektir.
Dişeti tedavisi sonrasında hastaların düzenli olarak kontrol edilmesi, oluşan diştaşları ve plağın ortadan kaldırılması gerekir. Ancak periodontal tedavide esas görev hastaya düşmektedir. Dişeti tedavisi sonucunda elde edilen sağlığın idamesi için, kişinin ağız bakım işlemlerini etkin bir şekilde sürdürmesi gerekmektedir.

DİŞETİ HASTALIKLARININ SEBEPLERİ

Dişeti hastalıklarının oluşumunda ana etken bakteri plağıdır. Sağlıklı bir ağız için, bakteri plağının ağız bakım işlemleri ile ortamdan uzaklaştırılması gerekir. Eğer plak dişlerden uzaklaştırılmazsa, tükrükteki kalsiyum tuzları plak vasıtasıyla dişlere yapışarak diştaşı oluşumuna yol açar. Dişler üzerinde bakteri plağı yoksa, kalsiyum tuzları dişe yapışamaz yani diştaşı oluşamaz.
Plağın içindeki bakterilerin yan ürünleri dişi kemiğe bağlayan periodontal ligamenti etkileyerek, bağların harabiyetine neden olur. Dişeti dişten uzaklaşır ve periodontal cep oluşur. Periodontal cep nedeniyle, bakteriler daha derin dokulara kolayca ilerler ve zamanla dişi çevreleyen kemikte de harabiyet başlar.

Bakteri plağının oluşumunda,

* Yetersiz ve yanlış diş fırçalama
* Dişipi veya ağız gargarası gibi yardımcı hijyen materyallerinin kullanılmaması
* Düzenli olarak diştaşı kontrolünün yapılmaması büyük rol oynar.

Dişeti hastalıklarına neden olan diğer etken faktörler şunlardır:

* Genetik Etkenler: Dişeti hastalıklarının belli formlarında, genetik eğilimin etkili olduğu belirlenmiştir. Bu tip durumlarda hastalık çok hızlı ilerler ve erken yaşta diş kayıplarına neden olur. Bu nedenle, ailesinde erken yaşta diş kaybı hikayesi olan kişilerin ergenlik döneminden itibaren dişeti hastalıkları uzmanının kontrolünde olmasında fayda vardır.
* Sistemik Hastalıklar: Lösemi ve AIDS gibi vücudun bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklarda ve şeker hastalığında dişeti sağlığı olumsuz yönde etkilenir.
* İlaç kullanımı: Bazı ilaçların dişetleri üzerinde olumsuz etkileri olduğu tespit edilmiştir.
* Hamilelik: Bu dönemde meydana gelen hormonal değişikliklerden dişetleri etkilenmektedir.
* Stres
* Dengesiz Beslenme
* Sigara Kullanımı

DİŞETİ HASTALIKLARINDAN KORUNMAK MÜMKÜN MÜDÜR?

Dişeti hastalıklarının önlenmesinde en önemli görev, kişinin kendisine düşmektedir. Hastalığın ana etkeni bakteri plağı olduğuna göre, bakteri plağının oluşumunu engellemek esastır. Bakteri plağı oluşumunu engellemek için, dişlerin ve dişetlerinin düzenli olarak fırçalanması gerekir. Dişeti hastalıklarının önlenmesinde düzenli ağız bakımının yanısıra, düzenli dişhekimi kontrolü de önem taşır. Fırçalama ile plak oluşumunu tamamen önlemek mümkün olmayabilir. Bu durumda oluşan plak ve diştaşları, dişhekimi tarafından temizlenir. Dişhekimi kontrolleri sayesinde, oluşabilecek sorunlar erken safhada teşhis edilmiş olur.

PLAK

Plak, dişlere ve ağız boşluğundaki sert dokulara sıkıca yapışan, yumuşak birikintilerden oluşan, saydam bir tabakadır. Tırnağınız ile dişinizin üzerini kazıyarak plağı farkedebilirsiniz. Plağın 1 miligramında 500 milyon ile 2 milyar arasında bakteri bulunmaktadır. Dil, dudaklar ve tükrük, bakterileri yiyecek ve içeceklerle birlikte, dişlerin üzerinden alıp mideye gönderir. Bu nedenle, bakteriler dişe tutunabilmek için, dekstran adında yapışkan bir madde salgılar. Dekstran suya dirençlidir, bu nedenle ağız çalkalandığında plak uzaklaşmaz. Dekstran, ayrıca yenen gıdaların küçük parçacıklarını yakalayarak bakterilere yiyecek temin eder. Sonuç olarak plak, bakteriler, salgıladıkları yapışkan dekstran ve yiyecek artıklarından oluşan bir yapıdır. Plak içindeki bakteriler, küçük gıda artıklarını sindirerek organik asitleri açığa çıkarırlar. Bu asitler dekstran nedeniyle dişle uzun süre temasta kalır. Bu temas çürük oluşumuna davetiye çıkarır.
Plak genellikle dişeti seviyesinde oluşur ve dişetinin iltihaplanmasına neden olur. Plak oluşumu için gerekli olan 24 saat geçmeden, bakteriler diş ve dişetlerine zarar verecek asitleri üretemez. Bu nedenle düzenli olarak plağın temizlenmesi gerekir. Plak temizliği için, dişleri güzde en az iki kez florürlü bir diş macunu ile fırçalamak ve günde bir kez dişipi kullanmak gerekir. Aksi takdirde, plak zamanla diştaşına dönüşür. Diştaşı, plak tabakası gibi diş fırçası yardımıyla diş üzerinden uzaklaştırılamaz, ancak bir dişhekimi tarafından temizlenebilir.

DİŞTAŞI (TARTAR)

Diştaşı (tartar), tükrükteki kalsiyum tuzlarının, bakteri plağı vasıtasıyla dişe yapışması sonucu oluşur. Diştaşının hastalık oluşumundaki ana etkisi, dişetinin iritasyonuna neden olmasının yanısıra, sürekli bakterilerle çevrili olmasından kaynaklanır. Diştaşı, plağın periodontal dokularla yakın temasta kalmasına ve plak temizliğinin mümkün olmadığı alanların oluşmasına neden olur. Diştaşı, diş yüzeylerinin yanısıra protezler üzerinde de oluşabilir.

Diştaşı oluşum yerine göre sınıflandırılır:

Supragingival diştaşı: Dişeti sınırının üzerinde oluşan diştaşıdır ve gözle görülebilir. En fazla üst 1. büyük azı dişlerinin yanağa bakan yüzeylerinde ve alt kesici dişlerin dile bakan yüzeylerinde oluşur. Çünkü bu bölgelerde tükrük kanalları ağza açılmaktadır.
Subgingival diştaşı: Dişeti sınırının altında oluşan diştaşıdır ve gözle görülemez. Supragingival diştaşına göre daha koyu renktedir ve dişe daha sıkı yapışır.
Supragingival ve subgingival diştaşı genellikle birlikte oluşur, ancak biri olmadan sadece diğeri de oluşabilir.
 
Ağız kanserinin tespiti

* ağızda ve boyunda ağrısız, alışılmadık şişlik, yumru ve şişlik oluşumu
* ağız içinde yer yer kırmızı ve beyaz alanlar
* Ağız veya boğazdan gelen tekrar eden kanamalar
* çiğneme- yutkunma zorluğu

Düzenli olarak diş kontrollerini yaptırmanız erken tanıda önemlidir. Anormal bir doku değişikliği varsa biopsi alınarak teşhise yollanır. Eğer ağız içinde anormal bir doku değişikliği varsa hemen hekiminize başvurmalısınız.



Ağız kanserini nasıl tespit edersiniz?

Şu durumlarda yüksek risk altındasınız demektir:



* sigara ve tütün kullanımı
* aşırı alkol tüketimi
* sürekli güneş ışığına maruz kalma
* dudak ısırma, yanak çiğneme alışkanlığı
* kötü yapılmış protezler


Bazı erken işaretler:

* yüz, boyun ve ağızda 2 hafta içinde iyileşmeyen ağrılar, uyuşuk alanlar
* dudak, dişeti veya diğer ağız bölgelerinde oluşan şişlik, yumru veya kabarcıklar
* beyaz, kırmızı veya koyu renkli alanların oluşması
* ağız içinde tekrar eden kanamalar

7 KOLAY ADIMDA KANSER TESTİ:

1. BAŞ-BOYUN aynada başınıza ve boynunuza bakın. Yüzün solu ve sağı aynı şekle sahip olmalıdır. Yüzünüzün sadece bir tarafında oluşan kabarcık ya da yumru oluşup oluşmadığını kontrol edin.
2. YÜZ cildinizi kontrol edin. Renk, şekil değişikliği, yeni ben oluşumu ya da ağrılı alanlar var mı?
3. BOYUN yan ve ön kenarları parmakla kontrol edin. Hassas bir alan hissediyor musunuz?
4. DUDAK alt dudağınızı dışarı- aşağı çıkardığınızda herhangi bir renk değişikliği ya da ağrılı bir alan fark ediyor musunuz? Alt dudağınızı parmağınızla yoklayın, tekrar kontrol edin. aynı işlemi üst dudak için de tekrarlayın.
5. YANAK yanakların iç kısmında beyaz, kırmızı, koyu renkli lekeler var mı? İşaret ve baş parmağınızla yoklayarak şişlik veya ağrılı bir alan olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.
6. DAMAK damağınızı görmeye çalışın. Şişlik, hassasiyet, renk değişikliği var mı?
7. DİL dilinizi dışarı çıkarıp renk ve yüzey yapısını kontrol edin. Sağına, soluna, üstüne ve altına bakın.
 
Ağız Bakımı

Sağılıklı diş ve dişetlerine sahip olmak için, dişlerin sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce olmak üzere, günde en az iki kez fırçalanması gerekir. Ancak, diş fırçalamada esas önemli nokta, doğru diş fırçalamayı bilmektir.

DİŞ FIRÇASININ SEÇİMİ

agiz.webpDiş fırçaları, boyut, şekil, fırça kıllarının dizilimi ve sertliklerine göre değişiklik gösterir. İyi bir diş fırçası ağzın tüm bölgelerine ulaşabilmelidir. Kişi tarafından kullanım kolaylığı ve fonksiyonu, diş fırçasının seçiminde önemli olan iki faktördür.

Doğal ve yapay olmak üzere iki çeşit fırça kılı vardır. Her iki fırça kılı çeşidi de etkin olmasına karşın, dayanıklılığı, elastikiyeti ve boyutlarındaki standartlık nedeniyle naylon fırça kılları avantajlıdır. Doğal fırça kılları kolaylıkla deforme olur ve parçalanır, dolayısıyla kontaminasyon riski artar. Orta sertlikte kıl yapısına sahip, kılları yuvarlatılmış diş fırçaları tavsiye edilmektedir.
Diş fırçasının sapının özellikleri tamamen kişiye bağlıdır. Kişinin eline rahatça oturan, rahat kullanabileceği bir fırça sapı tercih edilmelidir.
Özetle, rutin kullanım için, düz saplı, düz yüzeyli, orta sertlikte, yuvarlak uçlu, naylon kıllı diş fırçası kullanılmalı ve diş fırçası 3 ayda bir değiştirilmelidir.

ELEKTRİKLİ DİŞ FIRÇALARI

Günümüzde pekçok insan daha etkili olduğu düşüncesiyle elektrikli diş fırçalarını tercih etmektedir. Ancak, kişi ellerini kullanabildiği sürece, elektrikli diş fırçalarının manuel diş fırçalarına herhangi bir üstünlüğü yoktur. Önemli olan diş fırçasını doğru kullanmaktır.

DİŞ MACUNU

Günümüzde değişik özellikler gösteren diş macunları piyasaya sürülmektedir. Diş macunlarının içine çeşitli maddelerin ilavesiyle, plak, çürük, diştaşı ve hassasiyet önleyici etkiler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Floridin çürük önleyici veya çürük oluşumunu azaltıcı etkisi kanıtlanmıştır. Bu nedenle floridli diş macunları tercih edilmelidir.
Diş macunu leblebi tanesi büyüklüğünde diş fırçasının kılları arasına yerleştirilmeli ve diş fırçalama süresince macunun dişle teması sağlanmalıdır. Diş macunu sadece diş fırçalamayı kolaylaştırıcı bir ajandır.

Diş macununun yapısındaki partiküllerin büyüklüğü ve miktarı, diş fırçalama sırasında diş yüzeyinde meydana gelen aşınma ile doğru orantılıdır. Mümkün olduğunca aşındırıcı özelliği yüksek olan, beyazlattığı iddia edilen diş macunları tercih edilmemelidir.
Özetle uzun korumalı, floridli diş macunları kullanılmalı ve aşındırıcı özelliklerin farklı olarak uygulanması amacıyla diş macunu arada bir değiştirilmelidir.

DİŞ FIRÇALAMA TEKNİKLERİ


Diş fırçalama belirli bir düzen içinde yapılmalıdır. Alt ve üst çenedeki dişler ayrı ayrı fırçalanmalıdır. Dişler sırasıyla önce ön, sonra iç ve sonra çiğneyici yüzeyleri olmak üzere fırçalanır. En arka dişlerin arka bölgeleri ve dil yüzeyi de fırçalamaya dahil edilmelidir. Dişler belirli bir düzen içinde fırçalanmazsa, her bölge tam olarak temizlenemez.
Dişler fırçalanırken, diş fırçanız kuru olmalıdır. Diş fırçası ıslatıldığında kılları yumuşadığı için, tam temizlik sağlanamaz.

Diş fırçası, kılların yarısı dişte yarısı dişetinde olmak üzere, 45 derecelik açı verilerek yerleştirilir. Diş fırçasına ileri-geri ve dairesel hareketlerin birleşimi olan titreşim hareketi uygulanarak, fırça kıllarının diş ile dişeti arasındaki dişeti oluğuna girmesi sağlanır. Bu hareket her fırça bölgesinde 15-20 kez tekrarlanır ve bir fırça boyu ilerlenir. İç yüzeylerde de aynı yöntem uygulanır. İç yüzeyler fırçalanırken ön bölgelerde fırça dik tutulabilir. Dişlerin çiğneyici yüzeyleri ileri-geri hareketlerle fırçalanır. Fırçalama işlemi bittikten sonra ağız 1-2 kez çalkalanır. Bu şekilde diş macunu ağızdan tamamen atılmaz, içeriğindeki florid daha fazla etki gösterir. Diş fırçalama süresi ortalama 3-4 dakikadır. Tüm diş yüzeylerinin fırçalanması gerekir. Fırçalama sırasında aşırı kuvvet uygulanmamalıdır. Aşırı kuvvet uygulanması ve sert fırça kıllarının tercih edilmesi dişlerde aşınmaya neden olur.


***************************************************

Diş tedavisinde yeni yöntemler ?

Yeni diş lazeri; anesteziye alerjisi olanlara, kronik hastalıkları nedeniyle anestezi uygulanması riskli bulunanlara, dişçi koltuğundan korkanlara umut oldu. Yeni lazer yöntemi, ağrısız, kansız, anestezisiz ve komplikasyon riski düşük tedavi olabilme imkanı sunuyor.


Oral Lazer Uygulamaları Derneği (OLUD) Kurucu Üyesi Diş Hekimi Gizem Berk, yeni diş lazeriyle, diş ve diş eti hastalıklarının tedavisinden diş estetiğine kadar her türlü işlemin yapılabildiğini söyledi.

Dr. Berk, lazer yöntemi ile çürüklerin temizlendiğini, diş dolgularının, kanal tedavilerinin, kök ucundaki iltihapların kurutulduğunu belirterek, “Ayrıca diş etindeki ve çene kemiğindeki her türlü cerrahi işlem ve estetik diş tedavileri yapılıp, diş eti şekillendirilebiliyor. Bunların yanı sıra diş rengi beyazlatılıyor, hassas dişlerin hassasiyeti gideriliyor, aft ve uçuk tedavileri yapılıyor” dedi. Bu yöntem ile yapılan diş çürüğü tedavilerinde dolguların diğer yöntemden daha dayanıklı olduğunu ve daha uzun süre kullanıldığını belirten Dr. Berk şunları söyledi:

“Dolgu, yapıştırma esasına göre yapılır. Lazer yönteminde, dolgunun dişe daha iyi tutunması için bölge girintili şekilde oyulur. Bu nedenle dişe iyi tutunan dolgu daha sağlam olur, uzun süre kullanılır ve sonrasında hassasiyet hissedilmez. Ayrıca lazer kullanılan bölgelerde yüzde yüz dezenfeksiyon ve sterilizasyon sağlandığı için, o bölgede tekrar enfeksiyon oluşması ve çürük başlaması riski söz konusu değildir.”Lazer ile yapılan cerrahi girişimlerde, hemen hemen hiç kanamanın olmadığını ifade eden Dr. Berk, cerrahi işlem sonrasında da ortaya çıkabilecek şişme ve komplikasyon ihtimalinin olmadığını, yaralı bölgenin daha kısa sürede iyileştiğini kaydetti. Dr. Berk, hastanın, tedavinin ardından günlük hayatını kolaylıkla sürdürebildiğini, konuşma ve yemek yemede zorlanma gibi olumsuzlukları yaşamadığını belirtti. Dr. Berk, lazer yöntemiyle yapılan tedavilerin yüzde 90´ında anestezi uygulanmadığını ancak kapsamlı cerrahi müdahalede anestezi yapıldığını söyledi. Anesteziye alerjisi olanların, böbrek ve kalp gibi kronik hastalıkları nedeniyle anestezi uygulanması riski bulunanların bu yöntem ile tedavi olabileceklerini belirten Dr. Berk, diş ve diş eti problemi yaşayıp da hamile olduğu için tedavi imkanı bulunmayanların da lazer ile sağlıklarına kavuşabileceklerini kaydetti.

YARIM SAATTE DİŞ BEYAZLATMA


Diş estetiğinin ve son yıllarda çok sık kullanılan ancak uzun süren diş beyazlatma işleminin de bu yöntem ile daha kısa sürede yapılabildiğini belirten Dr. Berk, "Dişler, lazer yöntemiyle, muayenehane ortamında tek seansta ve yaklaşık 30 dakikada 5-6 ton beyazlatılabiliyor" diye konuştu. Dr. Berk, klasik yöntemlerle hiçbir şekilde önlenemeyen ve tedavi edilemeyen aftlar ve uçukların da kolaylıkla iyileştirildiğini anlatarak, yöntemin diğer avantajlarını şöyle sıraladı:



“Diş etlerinde genetik olarak aşırı derecede mor renklenme bulunan hastalarda, 3 veya 4 seans boyunca lazer ile peeling yapılarak sorun halledilebiliyor. Estetik diş hekimliği uygulamalarından porselen lamineler ve kuronlar yapıştırılmadan önce diş yüzeyine lazerle anestezisiz olarak aşındırma yapılabiliyor. Böylelikle kronların düşme riski tamamen ortadan kalkıyor. Diş eti iltihapları ve kanal tedavilerinde de lazer enerjisinin ortamda yarattığı sterilizasyon sayesinde tedavinin başarı oranı artıyor.”

MUTLAKA UZMANLAR TARAFINDAN YAPILMALI


Lazer yöntemini, bu konuda özel eğitim almamış diş hekimlerinin kullanmaması gerektiğini vurgulayan Dr. Gizem Berk, hatalı ya da yanlış kullanım sonucunda istenmeyen dokuların zarar görebileceğini, kemikte yanma ya da iltihap olabileceğini söyledi. Dr. Berk, diş hekimlerinin yüzde 90´ında bulunan mavi ışıklı cihazın lazer olarak düşünülmemesi gerektiğini, lazerle tedavi adı altında hastaların yanlış bilgilendirildiğini de vurgulayarak, “Bu güçlendirilmiş gün ışığıdır ve beyaz dolgunun sertleştirilmesi için kullanılır. Lazer cihazı değildir. Hastalar, lazer cihazını ve hekimin sertifikasını görmeli” uyarısında bulundu.
 
Geri
Top