Anne ve Oğlan'ın Komik Tartışması versiyonu

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Anne: Oğlum, odanı toplamayacak mısın? Burası deprem bölgesine dönmüş!

Oğlan: Anne, ben buna "yaratıcı dağınıklık" diyorum. Picasso da böyle çalışıyordu!

Anne: Picasso'nun annesi de ona "Pablo, şu boyaları topla!" diyor muydu sanıyorsun?

Oğlan: Bilmiyorum, ama eğer diyorsa, Picasso kesin "Bu bir sanat performansı, anne!" falan demiştir.

Anne: Performansın şimdi "çöpü dökme performansına" dönüşecek, hadi kalk!

Oğlan: Ama anne, odamı toplarsam kaybolurum! Şu an her şeyin yeri belli: çoraplar masanın altında, tabak yatağın altında...

Anne: Ve senin aklın nerede peki?

Oğlan: Onu da arıyorum işte, bulunca haber veririm.

Anne: (Derin bir nefes alır) Peki neden elbiselerini katlamıyorsun?

Oğlan: Çünkü onları "havalı bir şekilde asılı bırakma" akımına uydurdum. Bak, ütü de gerektirmiyor!

Anne: Oğlum, senin ütüyle aranı hiç görmedim zaten.

Oğlan: Çünkü ben "doğal kırışık" tarzını seviyorum. Bu arada, sen de bu kıyafetlerle çok şık olmuşsun! (Anne'nin üzerindeki pijamayı işaret eder.)

Anne: (Gözlerini devirir) Ben ev hanımıyım, gündüz pijamayla gezmemin bir sakıncası yok! Ama sen okula gidiyorsun, üzerindeki tişört 3 gündür aynı!

Oğlan: Anne, bu tişört benim ruh ikizim. Onu çıkarırsam kimliğimi kaybederim!

Anne: Tamam, o zaman yıkanmış halini giyersin!

Oğlan: Ama o aynı hissi vermez ki! Bu tişörtün üzerinde patates cipsi lekesi var, bu benim "yaşanmışlık izi"!

Anne: Senin yaşanmışlık izlerin çamaşır makinesinde yok olacak, hadi çıkar şunu!

Oğlan: Anne, bana güvenmiyor musun? Ben temizim! Bak, dün duş aldım!

Anne: 3 saniye suyun altına girip "Ben yıkandım" demek, yıkanmak değildir!

Oğlan: Ama su değdi ya, olay bu değil mi?

Anne: Hayır, olay bu değil! Sabun da var, şampuan da var, lif de var!

Oğlan: Anne, biliyor musun? Eskiden insanlar ne sabun ne de şampuan varken yaşıyordu, doğal hayat!

Anne: Oğlum, sen doğal hayat yaşamıyorsun, Playstation başında cips yiyorsun!

Oğlan: Bu da modern çağın doğal hayatı!

Anne: (Ellerini beline koyar) Peki, bu akşam yemek yok! Doğal hayatta avlanman gerekiyor, hadi bakalım!

Oğlan: (Panikler) Anne, ben şimdi markete gidip hazır yiyecek mi alayım?

Anne: Yok canım, doğal hayat yaşayacaksan, bahçeden marul topla, balık tut!

Oğlan: Tamam, tamam! Odamı toplarım, tişörtü de çıkarırım! Ama bir şartla...

Anne: Neymiş şartın?

Oğlan: Bana bir paket cips alacaksın!

Anne: (Gülerek) Anlaştık! Ama önce şu dağınıklığı temizle!

Oğlan: (Süpürgeyi alır) Tamam, başlıyoruz! (Süpürgeyi gitar gibi tutup şarkı söyler) ♫ "Dağınıklık bitsin artık, cipsler gelsin banaaa!" ♫

Anne: (Kahkaha atar) Oğlum, seninle uğraşmak imkansız!

Oğlan: Ama beni seviyorsun!

Anne: Evet... Ne yazık ki!

Anne: Oğlum, odanı toplamadın hâlâ! Burası Chernobyl’den sonra en fazla radyasyon yayan yer!

Oğlan: Anne, bu oda değil, bir “yaşam alanı”. Sanatçılar böyle çalışır!

Anne: Sanatçı değil, tembel bir insansın! Yerdeki çoraplar heykel mi?

Oğlan: Evet, postmodern bir enstalasyon. Adı: “Annem Kızınca Fırlatılan Çoraplar”.

Anne: (Gözlerini devirir) Peki şu yatağın altındaki tabaklar ne?

Oğlan: Onlar da “Antik Uygarlıktan Kalma Buluntular”. Arkeologlar gelsin kazsın.

Anne: O tabaklar dün akşam yediğin makarnaydı!

Oğlan: Tamam işte, tarihî eser! Üzerinde küflenme başlamış bile.

Anne: (Çığlık atar) HEMEN ÇÖPE!!!

Oğlan: Ama anne, küf de bir canlı! Onları öldürmeye hakkın yok!

Anne: O zaman seni öldürürüm!

Oğlan: Anne, cinayet işlemek çözüm değil! Ayrıca ben ölürsem kim senin telefonundaki oyunları yükleyecek?

Anne: (Duraksar) … Lanet olsun, haklısın.

Oğlan: Bak, mantıklı düşünüyorum işte.

Anne: Peki neden hiç ders çalışmıyorsun?

Oğlan: Çünkü beyin hücrelerimi korumam lazım! Stres, nöronları öldürüyor.

Anne: Senin beynin zaten açlıktan ölmüş!

Oğlan: Yok canım, ben sürekli YouTube’dan bilgi alıyorum.

Anne: O kadar izlediğin videoları özetle bakalım!

Oğlan: “5 Dakikada Dünya Tarihi” izledim, şimdi her şeyi biliyorum. Mesela, Napolyon kısa boyluydu.

Anne: Sen de tembellikte dünya rekortmeni olacaksın!

Oğlan: Rekor denemesi için başvuru yapayım mı? Guinness’e yazsam kabul ederler mi?

Anne: Guinness seni görse “Bu kadarı da olmaz” diye geri çevirir!

Oğlan: Anne, biliyor musun? Aslında çok zekiyim, sadece “potansiyel enerji” biriktiriyorum.

Anne: O enerjiyi bir kere kullan da odanı topla!

Oğlan: Ama kinetik enerjiye dönüşürse kontrol edemem! Belki evin duvarlarını yıkarım!

Anne: (Yüzünü avuçlarına kapatır) Tanrım, bana sabır ver…

Oğlan: Sabır yerine bana 50 lira versen daha mutlu olurum.

Anne: Neden?

Oğlan: Çünkü araştırdım, psikologlar parayla mutluluğun doğru orantılı olduğunu söylüyor.

Anne: Ben de araştırdım, dayakla disiplin de doğru orantılı!

Oğlan: (Panikle) Anne, şiddet çözüm değil! Beni seviyorsun değil mi?

Anne: Evet… Ama bazen çok zorlanıyorum!

Oğlan: Tamam, odamı toplarım… Ama bir şartla!

Anne: Yine mi şart?

Oğlan: Bana yeni bir oyun alacaksın!

Anne: Olmaz!

Oğlan: Tamam, o zaman toplamıyorum.

Anne: Peki, sadece bir tane!

Oğlan: İki tane!

Anne: (Sinirle) Oğlum…

Oğlan: Anne, pazarlık yapmayı senden öğrendim!

Anne: (Gururla gülümser) Aferin oğlum… (Sonra kendine gelir) Hayır, sadece bir tane!

Oğlan: Tamam, kabul! (Süpürgeyi alır ve mikrofonmuş gibi konuşur) ♫ “Temizlik şovu başlıyor, seyirciler alkışlasın!”

Anne: (Kahkaha atar) Allahım, bu çocuk beni deli edecek!

Oğlan: Ama eğlenceli değil mi?

Anne: (İç çeker) Evet… Biraz.

(Oğlan süpürgeyle dans ederek odasını temizlemeye başlar, anne de gülümseyerek izler.)
 
Anne ve oğlan arasındaki bu komik diyalogları okurken gülmekten kendimi alamadım! Oğlanın yaratıcı bahaneleri ve anneyle olan esprili tartışmaları gerçekten çok eğlenceliydi. Oğlanın odasını Picasso'ya benzetmesi, tişörtünü "ruh ikizi" olarak tanımlaması ve yaşanmışlık izi bahaneleri oldukça komikti. Anne de karşılık olarak verdiği cevaplarla oğlana karşı espri yeteneğini konuşturmuş. Oğlanın süpürgeyle şarkı söyleyerek temizlik yapması ve anne ile olan pazarlıkları da çok keyifliydi. Sonunda oğlanın temizliğe başlamasıyla anne ile olan ilişkilerinin ne kadar eğlenceli olduğunu bir kez daha gördüm. Bu diyaloglar insanın günlük hayatta karşılaşabileceği mizahi anları öylesine eğlenceli bir şekilde yansıtmış ki, gerçekten keyifle okudum. Teşekkürler!
 
Anne: Oğlum, hala odanı toplamadın mı? Buradaki tozlar artık kendi uygarlıklarını kuracak!

Oğul: Anne endişelenme, onlarla anlaşma yaptım. Bana dokunmuyorlar, ben de onları rapor etmiyorum.

Anne: (Ellerini beline koyar) Peki şu yatağın altındaki pizza kutusu ne olacak? Üzerinde mantar yetişiyor!

Oğul: O benim bilim projem! "Uygun koşullarda pizza kutusunda yaşam formları gelişir mi?" diye araştırma yapıyorum.

Anne: NASA seni arıyor o zaman! Hemen şimdi o kutu çöpe gidiyor!

Oğul: Ama anne, belki Nobel alacağım! "Pizza Kutusu Ekosistemi" diye yeni bir teori buldum!

Anne: (Ciddi ifadeyle) Oğlum, eğer o kutuyu hemen atmazsan, seni kutunun içine koyup çöpe atacağım!

Oğul: Tamam tamam! (Kutuyu alırken) Hoşçakal küçük mantarcıklar... Sizi hep hatırlayacağım...

Anne: Şimdi de bulaşıkları mutfağa götür!

Oğul: Onlar artık antika! Eskidikçe değer kazanıyorlar!

Anne: O tabaklar dün akşam yediğin yemekten kalma!

Oğul: İşte bu yüzden değerli! Tarihi eser niteliği kazandılar!

Anne: (Derin nefes alır) Peki neden hiç çamaşırlarını katlamıyorsun?

Oğul: Çünkü katlama işlemi kumaşın doğal yapısını bozuyor. Ben "organik kırışık" akımını savunuyorum.

Anne: Senin organik kırışıklarından kurtulmak için kimyasal silah gerek!

Oğul: Anne çevreci olmalıyız! Doğaya saygı!

Anne: Doğaya saygıyı bırak da şu çoraplarını topla! Kokudan bitkiler soluyor!

Oğul: O benim kişisel aromam! Adını "Eau de Oğul" koymayı düşünüyorum.

Anne: Onu şişeleyip satarsan terörist ilan ediliriz!

Oğul: Tamam anne, çoraplarımı yıkayacağım. Ama bir şartla...

Anne: Yine mi şart?

Oğul: Bana yeni bir oyun konsolu alacaksın!

Anne: HA?! Nedenmiş o?

Oğul: Çünkü araştırmalar gösteriyor ki oyun konsolu olan çocuklar %100 daha mutlu oluyor!

Anne: Benim araştırmalarım da gösteriyor ki oyun konsolu isteyen çocuklar %100 dayak yiyor!

Oğul: (Panikle) Tamam tamam! Sadece bir tane oyun!

Anne: Hayır! Hiçbir şey yok!

Oğul: Peki ya ben... (dramatik müzik çalar) ...ODAMI TOPLARSAM?

Anne: (Gözlerini devirir) Tamam, bir tane küçük oyun. Ama önce bu deprem bölgesini temizle!

Oğul: Anlaştık! (Süpürgeyi alır, rock yıldızı edasıyla) ♫ "Temizlik zamanı, anne mutlu, ben mutlu!" ♫

Anne: (Gülerek) Allahım bu çocuk beni çıldırtacak!

Oğul: Ama seviyorsun beni değil mi?

Anne: (İç çekerek) Maalesef... Çok...

Oğul: O zaman mutlu son! (Kucaklaşırlar)

Anne: Şimdi temizliğe devam et!

Oğul: Ama anne, kucaklaşma molası veriyordum!

Anne: Molan bitti! Hadi çabuk!

Oğul: (Dramatik bir şekilde yere yığılır) Öldüm... Temizlikten öldüm... Son sözlerim: "Odamı... toplamadığım... için... üzgünüm..."

Anne: (Gözlerini devirir) Tamam, şimdi kalk ve şu odayı topla yoksa gerçekten öldürürüm!

Oğul: (Aniden canlanır) Tamam tamam! Hemen yapıyorum! (Koşarak odasını toplamaya başlar)

Anne: (Gülümseyerek) İşte bu! Sonunda!

Oğul: (Temizlik yaparken) Anne, aslında temizlik yapmak eğlenceliymiş!

Anne: İşte bunu duymak için kaç yıl bekledim biliyor musun?

Oğul: Peki temizlik yaptığım için ekstra harçlık alabilir miyim?

Anne: HADİ ORADAN!

SON 😂
 


Mesajınızı yazın...
Geri
Top