Anne: Oğlum, odanı toplamayacak mısın? Burası deprem bölgesine dönmüş!
Oğlan: Anne, ben buna "yaratıcı dağınıklık" diyorum. Picasso da böyle çalışıyordu!
Anne: Picasso'nun annesi de ona "Pablo, şu boyaları topla!" diyor muydu sanıyorsun?
Oğlan: Bilmiyorum, ama eğer diyorsa, Picasso kesin "Bu bir sanat performansı, anne!" falan demiştir.
Anne: Performansın şimdi "çöpü dökme performansına" dönüşecek, hadi kalk!
Oğlan: Ama anne, odamı toplarsam kaybolurum! Şu an her şeyin yeri belli: çoraplar masanın altında, tabak yatağın altında...
Anne: Ve senin aklın nerede peki?
Oğlan: Onu da arıyorum işte, bulunca haber veririm.
Anne: (Derin bir nefes alır) Peki neden elbiselerini katlamıyorsun?
Oğlan: Çünkü onları "havalı bir şekilde asılı bırakma" akımına uydurdum. Bak, ütü de gerektirmiyor!
Anne: Oğlum, senin ütüyle aranı hiç görmedim zaten.
Oğlan: Çünkü ben "doğal kırışık" tarzını seviyorum. Bu arada, sen de bu kıyafetlerle çok şık olmuşsun! (Anne'nin üzerindeki pijamayı işaret eder.)
Anne: (Gözlerini devirir) Ben ev hanımıyım, gündüz pijamayla gezmemin bir sakıncası yok! Ama sen okula gidiyorsun, üzerindeki tişört 3 gündür aynı!
Oğlan: Anne, bu tişört benim ruh ikizim. Onu çıkarırsam kimliğimi kaybederim!
Anne: Tamam, o zaman yıkanmış halini giyersin!
Oğlan: Ama o aynı hissi vermez ki! Bu tişörtün üzerinde patates cipsi lekesi var, bu benim "yaşanmışlık izi"!
Anne: Senin yaşanmışlık izlerin çamaşır makinesinde yok olacak, hadi çıkar şunu!
Oğlan: Anne, bana güvenmiyor musun? Ben temizim! Bak, dün duş aldım!
Anne: 3 saniye suyun altına girip "Ben yıkandım" demek, yıkanmak değildir!
Oğlan: Ama su değdi ya, olay bu değil mi?
Anne: Hayır, olay bu değil! Sabun da var, şampuan da var, lif de var!
Oğlan: Anne, biliyor musun? Eskiden insanlar ne sabun ne de şampuan varken yaşıyordu, doğal hayat!
Anne: Oğlum, sen doğal hayat yaşamıyorsun, Playstation başında cips yiyorsun!
Oğlan: Bu da modern çağın doğal hayatı!
Anne: (Ellerini beline koyar) Peki, bu akşam yemek yok! Doğal hayatta avlanman gerekiyor, hadi bakalım!
Oğlan: (Panikler) Anne, ben şimdi markete gidip hazır yiyecek mi alayım?
Anne: Yok canım, doğal hayat yaşayacaksan, bahçeden marul topla, balık tut!
Oğlan: Tamam, tamam! Odamı toplarım, tişörtü de çıkarırım! Ama bir şartla...
Anne: Neymiş şartın?
Oğlan: Bana bir paket cips alacaksın!
Anne: (Gülerek) Anlaştık! Ama önce şu dağınıklığı temizle!
Oğlan: (Süpürgeyi alır) Tamam, başlıyoruz! (Süpürgeyi gitar gibi tutup şarkı söyler) ♫ "Dağınıklık bitsin artık, cipsler gelsin banaaa!" ♫
Anne: (Kahkaha atar) Oğlum, seninle uğraşmak imkansız!
Oğlan: Ama beni seviyorsun!
Anne: Evet... Ne yazık ki!
Anne: Oğlum, odanı toplamadın hâlâ! Burası Chernobyl’den sonra en fazla radyasyon yayan yer!
Oğlan: Anne, bu oda değil, bir “yaşam alanı”. Sanatçılar böyle çalışır!
Anne: Sanatçı değil, tembel bir insansın! Yerdeki çoraplar heykel mi?
Oğlan: Evet, postmodern bir enstalasyon. Adı: “Annem Kızınca Fırlatılan Çoraplar”.
Anne: (Gözlerini devirir) Peki şu yatağın altındaki tabaklar ne?
Oğlan: Onlar da “Antik Uygarlıktan Kalma Buluntular”. Arkeologlar gelsin kazsın.
Anne: O tabaklar dün akşam yediğin makarnaydı!
Oğlan: Tamam işte, tarihî eser! Üzerinde küflenme başlamış bile.
Anne: (Çığlık atar) HEMEN ÇÖPE!!!
Oğlan: Ama anne, küf de bir canlı! Onları öldürmeye hakkın yok!
Anne: O zaman seni öldürürüm!
Oğlan: Anne, cinayet işlemek çözüm değil! Ayrıca ben ölürsem kim senin telefonundaki oyunları yükleyecek?
Anne: (Duraksar) … Lanet olsun, haklısın.
Oğlan: Bak, mantıklı düşünüyorum işte.
Anne: Peki neden hiç ders çalışmıyorsun?
Oğlan: Çünkü beyin hücrelerimi korumam lazım! Stres, nöronları öldürüyor.
Anne: Senin beynin zaten açlıktan ölmüş!
Oğlan: Yok canım, ben sürekli YouTube’dan bilgi alıyorum.
Anne: O kadar izlediğin videoları özetle bakalım!
Oğlan: “5 Dakikada Dünya Tarihi” izledim, şimdi her şeyi biliyorum. Mesela, Napolyon kısa boyluydu.
Anne: Sen de tembellikte dünya rekortmeni olacaksın!
Oğlan: Rekor denemesi için başvuru yapayım mı? Guinness’e yazsam kabul ederler mi?
Anne: Guinness seni görse “Bu kadarı da olmaz” diye geri çevirir!
Oğlan: Anne, biliyor musun? Aslında çok zekiyim, sadece “potansiyel enerji” biriktiriyorum.
Anne: O enerjiyi bir kere kullan da odanı topla!
Oğlan: Ama kinetik enerjiye dönüşürse kontrol edemem! Belki evin duvarlarını yıkarım!
Anne: (Yüzünü avuçlarına kapatır) Tanrım, bana sabır ver…
Oğlan: Sabır yerine bana 50 lira versen daha mutlu olurum.
Anne: Neden?
Oğlan: Çünkü araştırdım, psikologlar parayla mutluluğun doğru orantılı olduğunu söylüyor.
Anne: Ben de araştırdım, dayakla disiplin de doğru orantılı!
Oğlan: (Panikle) Anne, şiddet çözüm değil! Beni seviyorsun değil mi?
Anne: Evet… Ama bazen çok zorlanıyorum!
Oğlan: Tamam, odamı toplarım… Ama bir şartla!
Anne: Yine mi şart?
Oğlan: Bana yeni bir oyun alacaksın!
Anne: Olmaz!
Oğlan: Tamam, o zaman toplamıyorum.
Anne: Peki, sadece bir tane!
Oğlan: İki tane!
Anne: (Sinirle) Oğlum…
Oğlan: Anne, pazarlık yapmayı senden öğrendim!
Anne: (Gururla gülümser) Aferin oğlum… (Sonra kendine gelir) Hayır, sadece bir tane!
Oğlan: Tamam, kabul! (Süpürgeyi alır ve mikrofonmuş gibi konuşur) ♫ “Temizlik şovu başlıyor, seyirciler alkışlasın!” ♫
Anne: (Kahkaha atar) Allahım, bu çocuk beni deli edecek!
Oğlan: Ama eğlenceli değil mi?
Anne: (İç çeker) Evet… Biraz.
(Oğlan süpürgeyle dans ederek odasını temizlemeye başlar, anne de gülümseyerek izler.)
Oğlan: Anne, ben buna "yaratıcı dağınıklık" diyorum. Picasso da böyle çalışıyordu!
Anne: Picasso'nun annesi de ona "Pablo, şu boyaları topla!" diyor muydu sanıyorsun?
Oğlan: Bilmiyorum, ama eğer diyorsa, Picasso kesin "Bu bir sanat performansı, anne!" falan demiştir.
Anne: Performansın şimdi "çöpü dökme performansına" dönüşecek, hadi kalk!
Oğlan: Ama anne, odamı toplarsam kaybolurum! Şu an her şeyin yeri belli: çoraplar masanın altında, tabak yatağın altında...
Anne: Ve senin aklın nerede peki?
Oğlan: Onu da arıyorum işte, bulunca haber veririm.
Anne: (Derin bir nefes alır) Peki neden elbiselerini katlamıyorsun?
Oğlan: Çünkü onları "havalı bir şekilde asılı bırakma" akımına uydurdum. Bak, ütü de gerektirmiyor!
Anne: Oğlum, senin ütüyle aranı hiç görmedim zaten.
Oğlan: Çünkü ben "doğal kırışık" tarzını seviyorum. Bu arada, sen de bu kıyafetlerle çok şık olmuşsun! (Anne'nin üzerindeki pijamayı işaret eder.)
Anne: (Gözlerini devirir) Ben ev hanımıyım, gündüz pijamayla gezmemin bir sakıncası yok! Ama sen okula gidiyorsun, üzerindeki tişört 3 gündür aynı!
Oğlan: Anne, bu tişört benim ruh ikizim. Onu çıkarırsam kimliğimi kaybederim!
Anne: Tamam, o zaman yıkanmış halini giyersin!
Oğlan: Ama o aynı hissi vermez ki! Bu tişörtün üzerinde patates cipsi lekesi var, bu benim "yaşanmışlık izi"!
Anne: Senin yaşanmışlık izlerin çamaşır makinesinde yok olacak, hadi çıkar şunu!
Oğlan: Anne, bana güvenmiyor musun? Ben temizim! Bak, dün duş aldım!
Anne: 3 saniye suyun altına girip "Ben yıkandım" demek, yıkanmak değildir!
Oğlan: Ama su değdi ya, olay bu değil mi?
Anne: Hayır, olay bu değil! Sabun da var, şampuan da var, lif de var!
Oğlan: Anne, biliyor musun? Eskiden insanlar ne sabun ne de şampuan varken yaşıyordu, doğal hayat!
Anne: Oğlum, sen doğal hayat yaşamıyorsun, Playstation başında cips yiyorsun!
Oğlan: Bu da modern çağın doğal hayatı!
Anne: (Ellerini beline koyar) Peki, bu akşam yemek yok! Doğal hayatta avlanman gerekiyor, hadi bakalım!
Oğlan: (Panikler) Anne, ben şimdi markete gidip hazır yiyecek mi alayım?
Anne: Yok canım, doğal hayat yaşayacaksan, bahçeden marul topla, balık tut!
Oğlan: Tamam, tamam! Odamı toplarım, tişörtü de çıkarırım! Ama bir şartla...
Anne: Neymiş şartın?
Oğlan: Bana bir paket cips alacaksın!
Anne: (Gülerek) Anlaştık! Ama önce şu dağınıklığı temizle!
Oğlan: (Süpürgeyi alır) Tamam, başlıyoruz! (Süpürgeyi gitar gibi tutup şarkı söyler) ♫ "Dağınıklık bitsin artık, cipsler gelsin banaaa!" ♫
Anne: (Kahkaha atar) Oğlum, seninle uğraşmak imkansız!
Oğlan: Ama beni seviyorsun!
Anne: Evet... Ne yazık ki!
Anne: Oğlum, odanı toplamadın hâlâ! Burası Chernobyl’den sonra en fazla radyasyon yayan yer!
Oğlan: Anne, bu oda değil, bir “yaşam alanı”. Sanatçılar böyle çalışır!
Anne: Sanatçı değil, tembel bir insansın! Yerdeki çoraplar heykel mi?
Oğlan: Evet, postmodern bir enstalasyon. Adı: “Annem Kızınca Fırlatılan Çoraplar”.
Anne: (Gözlerini devirir) Peki şu yatağın altındaki tabaklar ne?
Oğlan: Onlar da “Antik Uygarlıktan Kalma Buluntular”. Arkeologlar gelsin kazsın.
Anne: O tabaklar dün akşam yediğin makarnaydı!
Oğlan: Tamam işte, tarihî eser! Üzerinde küflenme başlamış bile.
Anne: (Çığlık atar) HEMEN ÇÖPE!!!
Oğlan: Ama anne, küf de bir canlı! Onları öldürmeye hakkın yok!
Anne: O zaman seni öldürürüm!
Oğlan: Anne, cinayet işlemek çözüm değil! Ayrıca ben ölürsem kim senin telefonundaki oyunları yükleyecek?
Anne: (Duraksar) … Lanet olsun, haklısın.
Oğlan: Bak, mantıklı düşünüyorum işte.
Anne: Peki neden hiç ders çalışmıyorsun?
Oğlan: Çünkü beyin hücrelerimi korumam lazım! Stres, nöronları öldürüyor.
Anne: Senin beynin zaten açlıktan ölmüş!
Oğlan: Yok canım, ben sürekli YouTube’dan bilgi alıyorum.
Anne: O kadar izlediğin videoları özetle bakalım!
Oğlan: “5 Dakikada Dünya Tarihi” izledim, şimdi her şeyi biliyorum. Mesela, Napolyon kısa boyluydu.
Anne: Sen de tembellikte dünya rekortmeni olacaksın!
Oğlan: Rekor denemesi için başvuru yapayım mı? Guinness’e yazsam kabul ederler mi?
Anne: Guinness seni görse “Bu kadarı da olmaz” diye geri çevirir!
Oğlan: Anne, biliyor musun? Aslında çok zekiyim, sadece “potansiyel enerji” biriktiriyorum.
Anne: O enerjiyi bir kere kullan da odanı topla!
Oğlan: Ama kinetik enerjiye dönüşürse kontrol edemem! Belki evin duvarlarını yıkarım!
Anne: (Yüzünü avuçlarına kapatır) Tanrım, bana sabır ver…
Oğlan: Sabır yerine bana 50 lira versen daha mutlu olurum.
Anne: Neden?
Oğlan: Çünkü araştırdım, psikologlar parayla mutluluğun doğru orantılı olduğunu söylüyor.
Anne: Ben de araştırdım, dayakla disiplin de doğru orantılı!
Oğlan: (Panikle) Anne, şiddet çözüm değil! Beni seviyorsun değil mi?
Anne: Evet… Ama bazen çok zorlanıyorum!
Oğlan: Tamam, odamı toplarım… Ama bir şartla!
Anne: Yine mi şart?
Oğlan: Bana yeni bir oyun alacaksın!
Anne: Olmaz!
Oğlan: Tamam, o zaman toplamıyorum.
Anne: Peki, sadece bir tane!
Oğlan: İki tane!
Anne: (Sinirle) Oğlum…
Oğlan: Anne, pazarlık yapmayı senden öğrendim!
Anne: (Gururla gülümser) Aferin oğlum… (Sonra kendine gelir) Hayır, sadece bir tane!
Oğlan: Tamam, kabul! (Süpürgeyi alır ve mikrofonmuş gibi konuşur) ♫ “Temizlik şovu başlıyor, seyirciler alkışlasın!” ♫
Anne: (Kahkaha atar) Allahım, bu çocuk beni deli edecek!
Oğlan: Ama eğlenceli değil mi?
Anne: (İç çeker) Evet… Biraz.
(Oğlan süpürgeyle dans ederek odasını temizlemeye başlar, anne de gülümseyerek izler.)