Lütfen biraz daha otur yanıbaşımda. Az daha kal ne olur! Gidersen sesini değil o uğultulu rüzgarı dinleyeceğim, Gidersen gecenin ayazı yakacak vücudumu, Hiç bir mum dayanamayacak geceye. Ve gidişin kalbimi öksüz bırakacak...
Yada git!
Giderken adımlarını sayacağım. Bir, iki, üç deyip tıp oynayacağım. Hani yummaya korktuğum o gözlerim var ya
Gidişini izlememek için onlarıda kapatacağım.
Duvarlar üzerime gelen 'sen' misiniz? Yoksa bozuk lamba misali
Bir yanıp bir sönen durumların
Arta kalan biçimleri misiniz?
İrade nedir bilir misin?
Durup bakmak sana bir köşeden,
Çocuk gibi gülümsemek içimde solanı görme diye.
Ve dokunmadan hissetmek nasıl koktuğunu.
İçmek dudağına değen kokulu çayın bardakta kalanını, her yarım bıraktığını. Gittiğin zaman kapıyı kapatıp, geride kalanlara kahkaha atmak gizlenircesine… Nasıl bir yakalanma korkusudur, Sorma!
Bilemezsin nasıldır sana iradeli davranmak. Küçük bir kızı oynayıp kocaman bir kadını saklamak,
Ve istendiğini hissedememek. “Dur! Sus! Yapma!”yı bilmek. Bilip beyninden kalbine, hiçbir hücrene söz geçirememek
Bir şiirin içine sığındım, ayrılıklar dinince haber verin ..
Sarı sayfalarda adresi yok hüznümün
Çobanların kavalından süzüldüm ve geçtim
Tenime değmeden utandı yanık ezgiler
Âhh dilim ! Ben sana “ seviyorum ” deme demiştim.