At Hakkında Genel Bilgiler - At Türleri

Suskun

V.I.P
V.I.P
At Hakkında Genel Bilgiler - At Türleri

Atlar genetik özellikleri bakımından farklı cinslerden oluşurlar.

Taylar dış görünüş olarak anne ve babalarına benzerler. İnsanlar o cinsin sürekliliğini sağlamak ve en iyi özelliklerini belirginleştirmek için; Cinsin seçilmiş damızlıklarını kendi Tayları ile çiftleştirmişlerdir. Buna seçici üretim denir. Bu sayede türün özellikleri standardize edilir, türün sürekliliği devam ettirilir.

ATLAR.webp

Atlar, kullanım amaçlarına uygun fiziksel özelliklere sahip olmalıdırlar. Ağır işler için gücünden faydalanılan atlara Soğuk Kan’lı , hız ve çevikliğinden faydalanılan sportif amaçlı atlara da Ilık Kan’lı adı verilir.

Binek atlarının tamamı ılık kanlıdır. Dünyada 150’nin üzerinde Temel At cinsi mevcuttur
 
Midilli

midilli.webpBodurluk, midillileri öbür atlardan ayıran temel özelliktir. Cidago ya da cidağı denen boyun ile sırtın birleştiği nokta, midilli adı verilen atlarda en çok yerden 145 cm yüksekliğe ulaşabilir. Cidago yüksekliği temel ölçüt olduğundan, bazı safkan at soylarının gösteri amacıyla kullanılan bodur örnekleri de midilli sayılır. Gerçek midilli soyları bodurluklarının yanı sıra dayanıklılık, zekilik, uysallık ve az besinle yetinme gibi bazı ortak özellikleri paylaşırlar.

Midilliler çetin çevre koşullarına uyum gösterdikleri anayurtlarında yük ve binek hayvanı olarak kullanılsalar bile, günümüzde daha çok çocukları biniciliğe alıştırmak ya da gösteri amacıyla yetiştirilmektedir. Eskiden yaşadıkları yörelerden alınarak özellikle İngiltere'nin kömür madenlerinde çalıştırılan bu sevimli hayvanlar kuşaklar boyunca madencilerin zorlu yaşamını paylaşmak zorunda bırakılmıştır.

Midilli Soyları
Avrupa'nın en tanınmış midilli soylarının kökeni Britanya Adaları'na dayanır. Ayrıca Asya'nın çeşitli yörelerinde yetiştirilen midilli soyları genellikle bozkır ya da dağ yaşamına iyi uyarlanmıştır.

New Forest Midillisi, Bu soyun ataları bilinmemekle birlikte kökeni 10. yüzyıla kadar uzanır. Cidago yüksekliği 140 santimetreye ulaşabilir. İngiltere'nin güneyindeki Hampshire ilinin New Forest yöresinde bulunmaktadır.

Gal midillisi, en güzel midilli soyları arasında sayılır. Shetland midillisinden sonra en küçük midilli soyudur. Cidago yüksekliği 122 santimetreyi aşmaz.

Shetland midillisi, en küçük midilli soyu olmasına karşın son derece güçlüdür. Bu iki özelliği yüzünden kömür madenlerinde çeki hayvanı olarak yaygın biçimde kullanılmıştır. Cidago yüksekliği ortalama 95 cm dolayındadır.
 
HANOVERIAN

TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ

HANOVERIAN.webpHanoverian, engel atlama, dresaj, konkur komple gibi binicilik dallarına yönelik olarak yetiştirilen ılık kanlı bir attır. Bu cins eski Hannover Krallığı'nın bulunduğu Kuzey Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletinde ortaya çıkmıştır. Eyalet harası 1735 yılında kurulmuş ve resmi kayıtlara 1888 yılında başlanmıştır. Şövalyelik ve çiftçilik için kullanılan atların kalitesinin arttırılması amacıyla Thoroughbredler yerel kısraklar ile çiftleştirilmiştir. Yıllar sonra daha atletik binek atına duyulan ihtiyaç nedeniyle uygun olan diğer cinsler tanıtılarak Hanoverian atı oluşturulmuştur.

Bu at cinsleri arasında Arap atları ile Trakehner atları da bulunmaktadır. Yetiştirme stoku atletik yapılı, kabiliyetli, düzgün vücut yapısına sahip, eğitilebilir ve iyi mizaçlı atlardan seçilmiştir. Hanoverian cinsi atlar doğal bir emplüsyona sahiptir. Hafif ve elastik hareketleri ile yere sağlam basan adetası, ayaklarını karnına çekerek yaptığı süratlisi, yuvarlak ve ritmik dörtnalı vardır. Hanoverian atlarının yarışlarda yakaladığı başarılar yetiştirme programının iyi olduğunu kanıtlamıştır. (1992 Olimpiyatları'nda 13 madalya, peşpeşe 4 Dünya Yetiştiricilik Şampiyonası ödülü, dresajda ve engel atlamada 5 altın, 1 gümüş ve 2 bronz madalya)
 
HAFLINGER

HAFLINGER.webpHaflingerin tarihi ortaçağa dayanır. Belgeler şimdiki Avusturya ve Kuzey İtalya’da olan Güney Tyrolean Dağlarındaki bir tür Doğuya has yarış atından bahseder. Tyrol’deki köy ve çiftliklerin çoğuna sadece dar patikalardan ulaşılabildiğinden ulaşım ve yük taşıma için çevik ve yere sağlam basan atlara gereksinim duyuluyordu. Bölgede bulunan 1800lerin başlarından kalma resimler dik dağ patikalarından yük ve binicileriyle giden ufak , asil, kestane dorusu fındık kabuğu atların varlığını açıkça göstermektedir.

Günümüzün Haflinger’inin (Hafling bir Tyrol köyü adıdır.) ilk resmi belgesi 1874 yılında 249 Follie’nin bir damızlık aygırı olarak yarı-Arap aygırı olan 133 El Bedevi XXII ile yerel bir Tyrol kısrağından doğmasıdır. Tüm modern safkan Haflingerlerin orijini 7 farklı aygır çizgisi (A,B,M,N,S,ST ve W) ile doğrudan bu Follie isimli aygıra dayanır.

II. Dünya Savaşı boyunca ordunun yük atlarına olan ihtiyacı ve Haflingerin bu ihtiyacı karşılayabilecek olması nedeniyle türün üretiminde önemli değişiklikler yapılmıştır. Savaş sonrasında türün boyu ve saflığına geri dönüldü. Hem biniş hem de araba sürücülüğüne uygun olan, güçlü yapılı, sağlam kemik yapısıyla güçlü görünümlü ve karmaşık kişilikli ufak bir at türü oldu.

Haflingeri tek yapan ayırıcı özelliği onun altın sarısı rengi ile beyaz, uzun yele ve kuyruğudur. Ama en belirgin özelliği insanlara karşı sevecen, istekli ve affedici olmasıdır. Bu özelliği de yüzyıllar boyu sarp patikalarda ailenin her ferdine hizmet etmesiyle gelişmiştir. Haflingerler kolayca ailenin bir üyesi haline gelebilirler.

Avusturya’da Haflingerlerin sayısı hala çok önemlidir. Eyalet haralarının Avusturya’da türün kalitesini korumak için sahip olduğu aygırlar var. ABD’ye ilk Haflingerler 1958 yılında getirildi. Illinois bunları bir üretim programı başlatmak için Avusturya’dan Lipizzanlarla beraber ithal etti.

Modern Haflingerler günümüzde dünyanın her yerinde bulunurlar. Yük taşıma, hafif araba çekme gibi amaçların yanında western, dresaj, engel atlama, arazi binişleri, dayanıklılık ve atlı terapi amaçlarına da hizmet etmektedirler. Haflingerler boyutlarına göre şaşırtıcı derecede güçlü ve atletik olduklarından diğer cinslerle yarış halindedirler.

TÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Haflingerler altın sarısından çikolata rengine kadar değişik fındık kabuğu rengindedirler ve yele ve kuyrukları da daha açık renkte beyaz ile soluk sarı arası olur. Boyları 138-150cm.’dir. Atın büyük gözlü, anlamlı bir baş; biçimli bir gövde ve ne çok kısa ne de çok dik olan biçimli bir sağrıyla uyumlu ve zarif bir dış görünümü olmalıdır. At adaleli olmalı ve belirgin ve biçimli eklem yerleriyle düzgün ve doğru bacak yapısına sahip olmalıdır. Damızlık aygırların hatasız erkeksi özellikleri ve damızlı kısrakların da belirgin feminen özelliklere sahip olmaları gereklidir. Baş gövde ile orantılı, asil ve eğimli olmalıdır. Gözler geniş ve ileridedir. Burun delikleri açık ve geniştir. Boyun orta uzunluktadır ve başa doğru daralır.

Bacaklar net ve eğimli eklemlere sahiptir ve 4 ayak da eşit basar. Önden veya arkadan bakıldığında bacaklar düz olmalıdır. Diz geniş, düz ve hocklar da güçlü ve geniş olmalıdır. İncikler uzun ve iyi gelişmiş, tırnaklar da yuvarlak ve sert olmalıdır.

Haflingerin canlı, istekli, yere emin basan ve ritmik yürüyüşleri vardır. Adeta rahat, enerji dolu, gururlu ve ritimlidir. Süratli ve dörtnalda ise elastik, canlı, atletik ve kendini taşıyan ritmik bir yürüyüşü vardır. Süspansiyon hareketlerinin ayırt edilebildiği dengeli bir aksiyonu vardır. Yüksek itiş gücüyle arka ayaklar aktif olarak çalışır. Bu itiş gücü elastik sırt ile serbest hareket eden omuzlara ve ön ayaklara taşınabilir. Hafif bir diz aksiyonu istenir. Özellikle dörtnal oldukça ileri-yukarı hareketli olmalıdır.

Türün özellikleri Dünya Haflinger Federasyonu ve Tyrollü At Yetiştiricileri Derneği tarafından belirlenmiştir.
 
GELDERLAND ATLARI

TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ

GELDERLAND.webpSıcak kanlı olarak bilinen gelderland atının ana vatanı Hollanda'dır. Bu atların ataları ; Andolusian , Neapolitan , ve Norfold aygırlarına dayanır. 19. yüzyılda bu atlar iş ve krallık içindeki taşıma işlerinde kullanılmaktaydılar. Bugün ise bu atlar; zarif gösteri atları ve yetenekli engel atlayıcılar olarak bilinmektedirler. Bu cins 1960'lardan sonra Alman safkanı ile çiftleştirilerek resmi olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Yine de eski soya sadık kalınarak bu geleneği sürdüren çiftlikler mevcuttur.

TÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Gelderland atlarının yüzlerinde ve bacaklarında kahverengi, siyah, gri ve genellikle beyaz lekeler vardır. Arada sırada alacalı olanları da görülebilir. Kafası uzundur. Geniş etkileyici gözleri ve küçük kulakları vardır. Kaslı ve güzel görünümlü bir boynu vardır. Sırtı düz ve uzun , kuyruğu yukarıda , göğüs kafesi derin omuzları eğimli ve uzundur. Ayakları ise kaslı ve güçlüdür.
 
FRIESIAN ATI

TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ

FRIESIAN-ATI.webpFriesian atı, Avrupa'nın kuzeybatısında bulunan Hollanda krallığının 12 eyaletinden biri olan Friesland' dan çıkmıştır. Friesland kuzey denizi kıyılarında , M.Ö. 500 yıllarına dayanan oldukça eski bir ülkedir. Buradaki insanlar; ticaret, denizcilik, çiftçilik ve at yetiştiriciliği ile yaşamlarını geçiriyorlardı.

Friesian atı , " Equus robustus" dan kalmadır. 16 - 17. yüzyıllar boyunca belki daha da önce , Arap kanı , özellikle İspanyadaki Andolusian atlarına doğru tanınmıştır. Sıcaklığından dolayı , Sıcakkanlı düşünülmüştür. Friesian atı, safkan İngiliz atının etkilerinden bağımsız tutulmuştur. Son 2 yüzyıl boyunca safkan olarak üretilmiştir. Friesianlılar için at üretmek ve yetiştirmek çok önemlidir. Reform dan önce Friesland' daki manastırlarda bulunan rahipler bir çok at üretmişlerdi. Yüzyıllar boyunca Fresian hükümeti kaliteli üretimi koruyucu düzenlemeler yapmıştı. Şimdi ise 1939 Dutch at kanunu , haracılık ve yetiştiricilik için kurallar koymuştur. Geçmişten kalma kayıtlardan öğrendiğimize göre , eski dönemlerde de Friesian atları pek çok ülkede bilinmekteydi. 1251 yılından kalma bilgiler ve bu atların övüldüğü kitaplar mevcuttur.

Dönemin zırhlı şövalyeleri bu atları oldukça tutkulu , savaşlarda ağır yükler taşıyacak kadar güçlü ve hızlı manevralar yapabilen hayvanlar olarak görmüşlerdir. Daha sonraları bu atın çevikliği ve esnekliği , 15 - 16. yüzyıl boyunca Paris ve İspanya daki binicilik okullarında kullanılmasını sağladı. Ayrıca güzel görünümleri ve güçlü yapıları nedeniyle de Avrupa'nın tamamında , kraliyet mahkemeleri bu atları at arabalarında kullandılar. Muhteşem süratiyle , Friesian atı Hollanda'da kısa mesafe yarışlarında kullanılmış ve kazananlar altın, gümüş kamçılarla ödüllendirilmişti. Günümüzde Friesland' da hala araba yarışları görülür. Bu özel arabalara " sjeen" adı verilir.

Bu 2 tekerlekli arabalar 1 veya 2 at tarafından çekilir, 1880 lerden kalma geleneksel kostümlerle bir leydi ve centilmen oturur. Sjees ; sürücünün solda oturduğu ve leydi' nin sağ tarafta bulunduğu ( onur ve itibar tarafı ) az bulunan arabalardandır. 4'lü arabalar yaygındır. Bu geniş ve nadir koşumların gösteri amaçlı kullanımı popüler olmaktadır. Friesian halkı , siyah atlarının koşumdaki doğal kabiliyetleriyle büyük gurur duyarlar. Anthony Dent , ( atlarla ilgili İngiliz araştırmacı ve yazar ) Friesian atının eski İngiliz yağız atı ve pony' sinin karışımından meydana geldiği görüşündedir. Dent ; Friesian atına oldukça benzeyen Norveç Dol' unun Friesland' dan çalınarak veya ticaret yoluyla oraya gittiğini ileri sürer.Hollandalılar , 1609'da Amerika da keşfettikleri bölgede " New Amsterdam" ı kurdular ve buraya Friesian atlarını da getirdiler. Bu atları yeni topraklarda yetiştirmeye devam ettiler. Ancak 1664'de burayı İngilizlere bırakmak zorunda kaldılar ve bu bölgenin adı " New York" olarak değiştirildi. Jeanne Mellin'in "Morgan atı" (1961) ve "Morgan atı el kitabı" (1973) isimli kitaplarında bu ünlü Amerikan atının Friesian atından kalma olasılığından bahsetmektedir. Sürat yapabilme yeteneği , gür yeleler , uzun ve gür kuyruk ve ayaklardaki tüyler bir belirti olabilmektedir. Bu tür kuzey Amerika'da melezleştirmeyle bağlantılı olarak tamamen kaybolmuştur. 1974' e kadar Ohio eyaleti bu atın Kuzey Amerika'ya yeniden tanıtımını engellemiştir. 1983 den günümüze Amerika daki Friesian popülaritesi , ulusal bir kurum ve ulusal bir showu desteklemeye yetecek kadar büyümüştür.Friesian atları ; Almanya, İskoçya ve Güney Afrika'ya ithal edilmiştir. Güney Afrika'ya ithal edilenler , burada "Flemish" denilen çok önceleri Belçika dan getirilmiş olan bir türün geliştirilmesini sağladı.

TÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Friesian atları her zaman siyahtır. Vücuttaki veya bacaklardaki hiçbir beyaz işaret kabul edilemez. Uzun , kalın , akıcı yeleleri ve kuyruğu ile etkili ayak tüyleri vardır. Hiçbir durumda Friesian atının kuyruğunun ve yelesinin kesilmesi hoş karşılanmaz. Friesian atı başını en yukarıda tutar ve yukarıdaki boynu ile gurur duyar.

Canlı , ahenkli yürüyüşleri doğaldır. Vücut güçlü ve eğimli bir omuzla derinleşir. Tescilli Friesian aygırları en az 153cm. uzunluğunda , kısraklar da en az 143cm. uzunluğunda olmalıdır
 
FRANSIZ BİNEK ATI

TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ
fransiz-binek-ati.webpFransızların at yetiştirmede uzun bir geçmişi vardır. Bu sayede günümüzün en iyi spor atlarından biri olan Fransız binek atını yetiştirmektedirler. Bu cins ilk olarak Saint Lo ve e pin’ deki çiftliklerde Normandiyalı at yetiştiricilerinin Thoroughbred, Arap ve Norfolk Trotterini çiftleştirmesi ile Anglo-Norman türü oluşturulmuştur. Daha sonra bu türün tekrar Thoroughbred ve Araplarla çiftleştirilmesi sonucu günümüzde Selle Français denilen tür ortaya çıkartılmıştır. II. Dünya savaşı sonrası , Fransa’da atların hızını, dayanıklılığını ve yeteneğini arttırmak için çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu gelişmiş yeni cinse 1958’de Fransız binek atı denmeye başlandı. Fransız binek atı , bir spor atının nasıl olması gerektiğine dair iyi bir örnektir. Bu at atletik, güçlü, zeki ve uysal bir cinstir. Özellikle engel atlama dalında yıldızı parlamıştır. Ayrıca Dresaj ve cross-country dalında çok başarılıdır.

TÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Genel olarak Fransız binek atı zarif ve etkileyici bir kafa ile uzun bir boyuna sahiptir. Omuzları eğimli , göğüs kafesi derin , gövdesi kaslı ve uzundur. Genelde kestane renginde olurlar. Yinede farklı renklerde olanları görülebilir. Yüksekliği 155 – 170cm. arasında değişir.
 
CAMARGUE ATI

TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ

CAMARGUE.webpDayanıklı, ufak Camargue; güney Fransa’da yaşaması zor, ıssız bölgesi olan Rhone deltasının yerel atıdır. Bu türün orijini eski çağlara dayanmasına rağmen 1968 Ocak ayına kadar bir at türü olarak bilinmiyordu. M.Ö.15000 yılından kalma Lascaux mağara resimlerinde görülen atlarla bir ilişkisi vardır. Bunun yanısıra 19. yy.da Solutré, güneydoğu Fransa’da bulunan at fosillerinin bu türün ataları olma ihtimalini göstermektedir. Uzun süre bataklıklardaki yaşam boyunca buradaki yerli atlar, Kuzey Afrika kanının akınından etkilenmişlerdir. Ancak ilkel atın ana karakteristiklerini yitirmemişlerdir, özellikle; ağır, kare biçimli başları bu niteliği gösterir.

Bu atlar Camargue yaşamında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Muhafız ve çobanlar, bölgede geleneksel olarak gelişen sığır sürülerini gütmek işi için güçlü, dengeli arazi binişi sağlayan bu atları kullanmışlardır. Ufak yapılı atlar olmalarına rağmen Camargue atları bataklıkların sert koşullarında iri binicileri güvenle taşıyacak güç ve cesarete sahiptir.

Camargue atlarından oluşan sürüler, her birinde bulunan lider aygırla yarı-yabani bir hayat sürerler. Bununla beraber denetim, genç atların işaretlenmesi, uygun damızlıkların seçimi ve damızlık olmayan kısrakların kısırlaştırılması için yılda bir kere toplanırlar. Otlakların çitle çevrilmesine, arazilerin tarım için kurutulmasına, çobanlara olan ihtiyacın azalmasına rağmen bu tür, hala bölgenin başlıca özelliğidir. Camargue vahşi yaşamı ile ünlenmiş bir bölge olduğundan buraya gelen turist sayısı giderek artmaktadır ve bu atların yeni rolü de bu turistler için binek atı olarak kullanılmaktır.

Türün Özellikleri : 13,1-14,1 el uzunluğundadırlar ve kır olurlar. Geniş, kare biçiminde başları, kısa,dar kulakları, kısa boyunları, dar omuzları, kısa sırtları, derin karınları, kısa, yuvarlak, kaslı sağrıları, uzun kuyrukları, güçlü ve iyi şekillenmiş bacakları ve oldukça sert ve güçlü tırnakları vardır.

Yarı-vahşi yapılarına rağmen Camargue’ ler eğitime yatkındırlar.
Yarı-vahşi Camargueler ressam ve yazarlar için bir ilham kaynağı olmuştur. Roy Campbell “ Camargue’deki Atlar” adlı şiiri bunun en güzel örneğidir.
 
ARAP ATLARI

TÜRÜN ORİJİNİ ve TARİHÇESİ : ( ÇÖL BEDEVİLERİNİN ATI )

arap-ati.webpOrta doğu çöllerinin bir yerinde yüzyıllar önce , insan hayal gücünün ötesinde Dünyadaki tüm at türlerinin etkisi altına alacak bir ırk türedi. Bugün ki adıyla Suriye , İran ve Irak ta Tigris nehri boyundaki vahalarda ve Arap yarımadasının diğer bölgelerinde bu at türü gelişti. Bu tür Arap atı olarak tanımlandı. Müslümanlara göre At Allah’ın bir nimeti , şefkatle yaklaşılacak ve saygı duyulacak bir varlıktı. Avrupa ülkelerinin atın varlığından haberdar olmalarından çok önceleri , çöl atları bedevilerin hayatta kalabilmeleri için bir gereklilikti. Kabilelerin şefi ; gerek kendi kabilesindeki gerekse , diğer bedevi kabilelerindeki her bir at familyasının tarihini bilirdi.yüzyıllar geç tikçe , türün mitolojisi ve duygusallığı , soyu ile özdeşleşen cesaret, dayanıklılık ve gücü ile ilgili hikayelerle gelişti. Dini inanış , gelenek ve batıl inanışlar ırkın doğasını ve şeklini etkiledi.

Çıkık bir alnın; Allahın nimetini taşıdığına inanılırdı. Bundan dolayı “ Jibbah” ın büyük olması o atın daha fazla nimet taşıması demekti. Kavisli bir boyun “ Mitbah “ bir cesaret göstergesi , kalkık bir kuyruk ise onuru simgelerdi. Bu ayırt edici nitelikler e at seçiminde çok dikkat edilirdi. Arap atlarının dini öneminin bulunması , kısmen de kabilenin varlık ve güvenliğine sağladığı katkılar nedeniyle türün izole bir şekilde çoğalmasını sağladı. At yetiştirme gelenekleri ve dini inanışlar ırkın “ Asil “ yada saf olarak kalmasını sağladı. Çevre şehirlerden veya dağlardan yabancı bir kan karışımı kesinlikle yasaklanmıştı. Kuzey Afrika da veya sahra çölü bölgesindeki çöl atları , arap atları ile aynı kanı taşımaz ve bedeviler tarafından hor görülürdü. Arap atı , zamanın bir çok toplumunda da olduğu gibi bir savaş aracıydı. İyi donanımlı bir bedevi düşman kabileye saldırır, koyun , deve ve keçi sürülerini kaçırarak kendi kabilesinin zenginliğinin arttırırdı. Bu tarz bir saldırı ancak ani , hızlı ve süratle yaklaşılırsa başarılı olabilirdi. Kısraklar bu tarz saldırı için en uygun cinsti. Çünkü kısraklar , düşman kabilesinin atlarına kişnemez böylece kabilenin saldırıdan haberi olmazdı. Hız ve dayanıklılık şarttı çünkü çarpışmalar kamp yerinden uzakta gerçekleşirdi.

Bedeviler aynı zamanda çok konuksever insanlardı. Eğer bir misafir çadırlarına ziyarete gelirse; onu ve hayvanlarını hiç ücret almadan 3 gün misafir etmek zorundaydılar. Konuk edilen misafirin atının başlığı çadırın orta yerine asılarak onun önemi vurgulanırdı. Böylelikle kabileler savaştan arta kalan zamanlarda birbirlerini konuk eder , en hızlı ve en cesur atlarının hikayelerini birbiriyle paylaşırlardı. Kaz¤¤¤¤¤n ödül olarak kaybedenin en iyi sürüsünü aldığı at yarışları düzenlerlerdi. Yetiştirilen hayvanlar alınır , satılır ancak kural olarak savaş kısraklarına bedel ödenmezdi. Bir Arap kısrağından daha iyi bir hediye olamazdı. Bir kısrağın değeri annesinin orijinine göre artardı. Eğer kısrağın annesi takdir edilen bir aileden geliyorsa , onun değeri çok fazla idi. Kısrak aileleri onu yetiştiren kabilenin veya şeyhin adı ile bilinirdi. Bedeviler aynı orijinden gelen atları daha değerli görürlerdi. 5 temel familya vardı ; Kehilan , Seglavi , Abeyan , Hamdani ve Hadban. Cesaret , dayanıklılık ve sürat hikayeleri o orijine ait diğer atlarında değerini arttırırdı. Örneğin ; Kehilet al Krush , Kehilet Jell - abiyat ve Seglavi ibn-i sedran isimli kısrakların görkemli savaş hikayeleri vardı. Bu kısrakların tayları da övgüyle anılırdı. Kısraklar kendi türünden olan atlarla çiftleştirildiğinde , tanınabilen ve tanımlanabilen özellikleri gelişti. Örneğin Kehilan ; geniş göğsü , kas gücü ve iriliği ile tanındı. Kafaları küçük ancak alın ve çeneleri genişti. En çok rastlanan renk gri(demir kır) ve doruydu. Seglavi grubuna ait atların en önemli özelliği ; zarif olmalarıydı. Bu tür dayanıklılıktan çok hızlı olmaları ile tanınırdı. İyi bir kemik yapıları ve yapılı boyları vardı. En sık rastlanan renk ; açık doruydu. Abeyan grubu Seglavilere çok benzerdi. Bu gruba ait safkanlarda tipik arap atlarından daha uzun bir sırt görülürdü. Bu atlar yapı olarak daha küçüklerdi. Sıklıkla rastlanan renkleri; demir kır olup,diğer türlere göre daha fazla akıtma görülürdü. Hamdani atları; atletik yapılı , iri kemikli ve kas gücü yüksek bir türdü. Kafaları profilden bakıldığında düzdü , Arap atları içinde en uzun boylu türlerden biriydi. Demir kır ve açık doru en sık rastlanan renkti. Hadban grubu ise hamdani atlarının daha küçük bir versiyonuydu. İri kemik ve kas yapısına sahipti. Ayrıca çok nazik doğasıyla da bilinirdi. Genellikle kahverengi veya açık doru rengindeydi.

Türkler atlarını Avrupa ya olan akınlarında bir savaş malzemesi olarak kullandılar. Türkler seferlerinde sadece birkaç arap atını beraberlerinde ***ürmelerine karşı , onların zorlu ve dağ koşullarına uygun Türk atları da Avrupalıların ilgisini çekmiştir. Avrupalılar atlarını şövalyelerini ve silahlarını taşıması için yetiştirirlerdi. Daha hafif olan atları Pony türlerinden gelmekteydi. Türklerin küçük ve hızlı atları ile kendi atları karşılaştırıldığında Türk atlar özellikleri bakımından onlarınkinden çok daha üstündü. Bu atların hız , dayanıklılık ve atlama konularındaki üstünlükleri avrupanın ilgisini çekti. Bu tarz bir ata sahip olmak sadece Avrupalıların kendi at türlerinin de gelişmesine katkıda bulunmakla kalmayacak , aynı zamanda bir prestij de katacaktı. Yurt dışına seyahatlerin de artmasıyla , Osmanlı imparatorluğu sultanları Avrupa daki belli başlı devlet başkanlarına Arap atları hediye ettiler. Godolphin arap atları 1730’da İngiltere ye ithal edildi. Byerley Turk 1683’de , Darley Arabı da 1703’de İngiltere ye geldi. Bu 3 doğulu aygır yeni bir ırkın temellerini oluşturdu. Bu ırka da “Thoroughbred” adı verildi. Bugün thoroughbred türünün %93’ü bu 3 aygıra dayanmaktadır. Arap atları gerek doğu da çiftleştirme , gerekse thoroughbred kanı aracılığı ile bugünkü at türlerine katkıda bulunmuştur. Bedeviler safkan Arap atı yetiştiriciliği ile tanındılar. Bedevi boylarında at yetiştiriciliğinin kayıtları hafızalarda ve kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilerle tutulurdu. Ancak yine de at yetiştiriciliği konusunda Arap ırkının saflığını korumayı başararak bir ilke imza atmışlardır. Bugüne kadar birçok arap atını pedigrisinde “çölde yetiştirilmiştir” ibaresine rastlanmıştır. Yazılı bir belge olmamasına karşın , bedevilerin atların safkanlığına verdiği önem dikkate alınarak bu ibare de atın safkanlığının onaylanması olarak kabul edilir. Bugün Arap atları kendi orijininin doğduğu topraklar dışında da çok sayıda yer almaktadır.

ARAP ATININ ORİJİNİ
Arap atının orijini zoolojik bir sır olarak kalmıştır. Her ne kadar bu eşsiz türün ayırt edici bir kimliği bulunsa da , tarihi karışıklıklar ve çelişkilerle doludur. Arap atı ırkını araştırdığımızda bugünkü halinden daha küçük olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun dışında yüzyıllar boyu herhangi bir değişiklik göstermemiştir. Otoriteler Arap atının nerede doğduğu konusunda fikir birliğine varamamaktadır. Arap atının , atasının kuzey Suriye (Türkiye’nin güneyi) de bulunan vahşi bir at olduğu konusunda tartışmalar sürmektedir. Mezopotamya nın kuzeyini içeren bir alan boyunca ( Irak’ın bir kısmı, Sina yarımadasının batısından Mısır kıyılarına kadar ) atlar için ideal , ılıman bir iklim olan ve yağış alan bölge bulunmaktaydı. Bir grup tarihçi de bu eşsiz ırkın Arabistanın güneybatısında doğduğunu söylemektedir. Bu bölgede bulunan 3 nehir yatağının doğal ortamda yaşayan vahşi atlardan doğmasına neden olabilecek iklimin oluşturduğu fikrini esas almaktadır. Arabistan yarımadası yaklaşık 10000 yıldır kurak bir bölge olduğundan , insan yardımı olmadan atların bu bölgede var olması imkansızdı. M.Ö. 3500 yıllarında develerin evcilleştirilmesi ile bedeviler bu develeri bir ulaşım aracı olarak kullanmaya başladılar. M. Ö. 2500 yıllarında yerleştikleri orta Arabistan da modern Arap atının bir benzerini de bölgeye getirdiler.

“Arap” ismini bir at cinsi veya insan topluluğuna verilen isim olarak kullanımından çok yıllar önce görmek mümkündür. “Arap” kelimesinin kökeni hala karanlıktır. Göçebeliği tanımlayan kelime ile ibranice “arabha” ve “erebh” kelimesinin bileşiminden oluşmuştur. (karanlık diyar) “Abhar” hareket etmek , “Arab” çöl veya çölde yerleşik anlamındadır. Görülüyor ki milliyete dayanan bir kelime değildir. Özetle Arap atı kelime anlamı olarak , bir millete verilen isimden çok daha önce kullanılmıştır.

ARAP ATLARI AVRUPAYA NASIL YAYILDI ?
İslam’ın yükselişi ile Arabistan kültürel bir değişime sahne oldu. İslami inancın etkisiyle arap savaşçılar yerleştikleri çöllerden çıkarak İslam’ı yaymak için savaştılar. Çölde yetiştirilmiş bu görkemli hayvanlar muhteşem savaş atları oldular. Orta doğu , Kuzey Afrika ve İspanya ya kadar Akdeniz ülkeleri ve doğuda Çin’e kadar bir çok ülke İslam’a yenik düştü. 1099 ve 1249 yılları arasında haçlı seferlerinden sonra Avrupa atları ile Arap kanı karıştırıldı. Ateşli silahların icadı ile ağır silahlı şövalyeler önemini yitirdi. 16. yüzyılda askeri birliklerde hafif , hızlı atlara olan ilgi arttı. Bundan sonraki savaşlar ise Arap atının askeri birliklerde kullanımının önemini kanıtladı. Haçlı seferleri sonrasında, Batılılar gözlerini doğunun Arap atlarına diktiler. 1683 – 1730 yılları arasında 3 Arap aygırının at yetiştiriciliği için İngiltere ye getirilmesi bir devrim oldu. 1800 lü yıllarda Avrupa’da Arap atı çiftlikleri oluştu. Polonya kraliyet Ailesi , Alman Kralları ve bir çok Avrupa ülkesinde ki soylu Aileler Arap atı çiftlikleri kurdular. Lady Anne BLUNT ve Wilfred BLUNT’ un Mısırda olan yaşamlarının ve çöl gezilerinin sonucu olarak İngiltere deki dünyaca ünlü Crabbet Arap atı Harası çölde ve Mısırda da kuruldu. Daha sonraları buradan Rusya , Polonya , Avustralya , Kuzey ve Güney Amerika’ya At gönderilmeye başlandı.

KUZEY AMERİKANIN ARAP ATLARI İLE TANIŞMASI
Şu bir gerçektir ki Amerika Kıtası ; Gemi ile keşfedilmiş , Atların gücü ile inşa edilmiştir. Burada yaşayan koloniler , Atlı İspanyol savaşçıları tarafından sindirilmiş ve egemenlikleri altına alınmışlardır.

At yetiştiriciliği , 1725 yılında Virginia da Nathan Harrison ‘ un Arap atını getirmesi ile başlamıştır. Bu at’tan 300 tay alınmıştır. Buna rağmen ilk yetiştirici Keene Richard olmuştur. 1853 – 1856 yıllarında Arabistan çöllerine giden Richard , bir çok aygır ve 2 kısrak getirmiştir. Ancak yetiştirme programı iç savaşla yok olmuş ve geriye hiçbir şey kalmamıştır. 1877’de Ulysses S.Grant II. Sultan Abdülhamit i ziyaret etmiş ve bu ziyaretinde sultanın ahırından kendisine 2 Aygır hediye edilmiştir. ( Leopard ve Lindertree) Leopard daha sonra Randolph Huntington’a verilmiş ve o da 1888 de İngiltere ye 2 kısrak ve 2 aygır getirmiştir. Bu program Amerika’daki ilk safkan Arap atı yetiştirme programıdır. 1893’teki Chicago Dünya fuarı büyük bir halk kitlesi tarafından ziyaret edilmiş ve Arap atının Amerika’daki etkisini arttırmıştır. Bu fuara dünyanın pek çok ülkesinden yetiştiriciler davet edilmişti. Türkiye’de bu fuara 45 Arap atı ile katılmıştı. Bu atların arasında kısrak Nedyme ve aygır O bryan’ da bulunmaktaydı. Bu atlardan her ikisi de daha sonradan Amerikan – Arap atları kayıtlarında no: 1 ve no: 2 olarak yer almıştır. Bugün birçok at yetiştirme çiftliğinde kökeni bu atlara kadar uzanan atlar bulunmaktadır.

Fuar sonrasında Spancer Barden tarafından İngiltere ve Mısır’dan at getirildi. 1898 – 1911 yılları arasında yılları arasında Interlaction Harasına 20 at geldi. Ayrıca 1918 – 1932 yılları arası İngiltere’den 20 , Fransa’dan 6 , Mısırdan 7 at getirildi. Thedora Roosevelt’in de yardımıyla “ Davenport Arapları” nı oluşturmak üzere 27 at getirildi.
Davenport’un Amerika ya çöllerden doğrudan Arap atı ithali bu ülkedeki Arap atı yetiştiricilerini heyecanlandırdı. Bu yetiştiriciler yeni kan’ların ithal edilmesinin teşvik edilmesi konusunda girişimlerde bulundular.

1908’de Amerikan Arap Atı Kulübü kuruldu. Amerikan Tarım Bakanlığı Arap atı haralarının kayıtlarını milli kayıt olarak tanıdı ve bu kayıtlar sadece safkan Arap atları için tutuldu. Bu noktada 71 safkan Arap atı kaydettirildi. 1920 – 1932 yılları arasında da Amerikanın çeşitli aileleri tarafından İngiltere , Arap çölleri ve Mısır dan Arap atları ithal edildi. 1940 – 1950’li yıllarda Amerikan yetiştiricilik programının oluşması sonucu Arap atı ithalatı yavaşladı.

GÜNÜMÜZDE ARAP ATLARI
Tarihsel olarak Arap atı güzellik, akıl , cesaret , dayanıklılık ve duygusallık kavramları ile ünlendi. Çok eski zamanlardan bugüne insanlar ile yakın temas içinde bulunan Arap atı insanlarla arasında bir bağ oluşturdu. Nazik, zeki ve cana yakın olan bu hayvanlar Tayken bile insanlardan korkmaz ve ani seslere tepki göstermezler. Araplar “ Ghazu” denilen çöl savaşlarında hayatları ve varlıkları Arap atlarının hız ve dayanıklılıklarına bağlıydı. Bunun doğal bir sonucu olarak da kaliteli bir kan olarak tanındı. Elverişli koşullarda çiftleştirme ile saflığını korudu. Arap atının çiftleştirildiği her at türünde de kendine has özelliklerinin ( hız, dayanıklılık, zarafet vs. )
İngiltere ye getirildiğinde Arap atı Thoroughbred’in atası oldu. Rusya da Orloff rahvan atlarına katkı sağladı. Fransa da ünlü Percheron atlarının oluşmasını sağladı. Amerika da ise Morgan atlarının atası oldu. İngiliz thoroughbred ile çiftleşmesi sonucu Trotter atları oluştu. Arap cinsinin diğer at cinslerinden farkı seçici çiftleştirme yöntemi ile yetiştirilmemesidir. Diğer türlerde yetiştiricilik yapılabilmesi için o atın kaydının oluşturulması gerekir. Ancak Arap atları binlerce yıl boyunca safkanlığını koruduğu ve bu yönü ile tanındığı için Arap atlarında böyle bir uygulama gerekmemiştir
Yüksek zeka , eğitilebilirlik , nazik yapısı ile biniciliğin bir çok dalında kullanılmaktadır. Dayanıklılık yarışlarında en yüksek dereceler her zaman Arap atı binicileri tarafından kazanılmıştır. Günümüzde Arap atı yetiştiriciliğinin ve Arap atı Haralarının en gelişmiş olduğu ülkelerden birisi Amerika dır.

TÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Güzel gösterişli bir kafa , büyük gözler , yukarıda toplanmış bir boyun , kuyruk havada , sırtı kısa ve düz , göğsü kaslı ve geniş. Bacakları kaslı , eklemleri güçlü açıkça görülebilen tendonlar , topukta genişleyen küçük tırnaklar.

Fındık kabuğu , demir kır , yağız ve açık donlu olur.

Yüzde ve bacaklarda beyazlıklar sıkça görülür. Derisi ince ve ipeksidir. Yele ve kuyrukları gürdür
 
ANDALUSIAN

TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ

ANDALUSIAN.webpAndalusıan , bir İspanyol bölgesi olan Andalusia da üretilmiş ve adını buradan almıştır. Ataları İspanya ve Portekiz in iber atlarıdır. 60 yıldan biraz daha kısa bir süre önce Andalusian ve Lusitano atı arasındaki ayırım yapılmıştır. İspanyollar günümüzde kendi atlarından Pura Raza Espanola ‘dan (saf İspanyol atı.) söz ederler ve kendi aygır kitaplarını tutarlar. Dünyanın birçok yerinde bu attan Andalusıan diye söz edilir. Portekiz atına Lusitano denir ve adını Portekiz’in antik roma adı olan Lusitanya’ dan alır.

Andalusian’ın kökleri tarih öncesi döneme dayanır. Güney İspanya’da iber peninsula’ sında M.Ö. 30.000 – 20.000 yıllarına ait mağara resimleri keşfedilmiştir. Bu tarih öncesi atlar , Andalusian’ın ataları olduğu düşünülür. Birçok uzmanın katıldığı bir görüşe göre bu cins ; yüzyıllar boyunca , İspanyanın uzun tarihi süresince buradaki değişik insanlar ve kültürler tarafından oluşturulmuştur. Yüzyıllar boyunca iber atı , iber peninsula’sına değişik gruplar tarafından getirilen atlardan etkilenmiştir. Bu gruplar arasında Fransızlar , Kuzey Afrikalı Kortagiyonlar , Romalılar , değişik Alman boyları ve Moor’ lar vardır. 15. yüzyılda Andolusia diğer cinsleri etkilemeye başlamıştır. Dünyanın ilk savaş atı olarak ünlenen , günümüzün Andalusian atının ataları , tarihin büyük savaşçılarına hizmet ederken göze çarpan roller üstlenmiştir.

Bazı araştırmacılar , iber atına M.Ö. 4000 – 3000 yıllarında binildiğine inanırlar. M.Ö. 2000’de iberya ya Phoenician’ların ulaştığı zamanda , ve M.Ö 1000’de Grek’lerin geldiği zamanda iber süvariler çoktan çetin bir düşman haline gelmişlerdi ve iber atı eşi bulunmaz bir savaş atı olarak göz önünde tutuluyordu. M.Ö. 1100 civarında yazılmış Iliada’da Homer iber atından söz eder. Ünlü Grek süvarisi Xenephon , iber atından övgüyle bahseder ve M.Ö. 450’de Spartalı’ ların Atinalıları yenmesindeki önemli rollerinden söz eder. II. Punik savaşı (M.Ö. 218-201) Hannibal akın eden Romalıları iber süvarilerini kullanarak defalarca yenmiştir. İlk savaş atı olarak bilinse de iber atı aynı zamanda güvenilirliği ve hoş mizacı ile de bilinir.

Ağır zırhlı şövalyeler , Avrupa’nın askeri güçlerinde çoğunluk haline geldiklerinde ; Andalusian , en popüler savaş atı konumundan kısa sürede düştü.

Her nasılsa ateşli silahların kullanılmaya başlamasından sonra , iber atı bir kez daha Kraliyetin ve süvarilerin tercihi olmuştur.

Daha sonra , iber atı Avrupa’nın Kraliyet atı haline geldi. Avrupa genelinde (Avusturya,Fransa,İtalya ve Almanya dahil) büyük binicilik Akademileri kuruldu. Dresaj ve yüksek binicilik okulu bu akademilerde başladı ve gelişti. İtici gücü ileri hareketi ve çevikliği sayesinde iber atı bu akademilerin onaylanmış binek atı oldu.

1667’de Newcastle dükü Andalusian için şunları yazmıştır. “ Dünyadaki en asil at , olabilecek en güzel at, yüce ruhun , cesaretliliğin ve uysallığın bir ürünü. En gururlu ve aksiyonlu koşması ve yumuşak dörtnalı ile beraber sevecen , nazik bir at. Bir Kralın zafer günü için uygun bir at.” Viyana‘daki ünlü İspanyol binicilik okulunun Lipizenleri için kurulan tesislerinde hizmet veren Andalusiandır. Amerikan Quarter atı gibi yeni dünyada geliştirilen birçok cinste olduğu gibi , Alman atının , İrlanda Cannemara’sının ve İngiliz Cleveland dorusunun geliştirilmesinde büyük rolü olmuştur.

Günümüzde de Andolusian atı inanılmaz bir çok yönlülük sergiler. Andolusianın gücü , atletikliliği , ve iyi huyu hala bu cinsin önemli özellikleridir. ABD’de Andolusian atı dresaj , atlama , araba , arazi , western ve İngiliz binişi gibi çok yönlü dallarda yarıştırılır. Buna ek olarak çok başarılı bir gösteri atıdır. Tabi ki Andolusian’ın sevecenliği ile mükemmel bir Aile atı olduğu da unutulmamalıdır. Andolusian , nerede bulumuş ve ne yapmış olursa olsun gururun bir simgesidir.

CİNSİN ÖZELLİKLERİ
Andolusian güçlü yapısına göre oldukça zariftir. Tipik Andolusian atı 15,2 – 16,2 el uzunluğundadır. Başı orta uzunlukta , dikdörtgen biçimli , zayıf ve profilden bakıldığında dışbükey veya geniş bir alınla , düz ve iyi yerleşmiş kulaklar vardır. Gözler iri ve canlı , boyun orta derecede uzun , geniş ve zariftir. Yele kalın ve gürdür. Kuyruk genelde gür , uzun , aşağıda ve vücuda yakındır. Andolusianların yaklaşık %80’i beyaz veya grinin tonlarındadır. %15’i doru , %5’ide yağızdır.

Andolusian ; gururlu , hassas , zeki saygı ve özenle eğitildiğinde çabuk öğrenen bir cinstir
 
Geri
Top