Balıkesir Antik Kentleri (Marmara Bölgesi)

Poimanenon (Eski Manyas) Antik Kenti

Balıkesir, Manyas Gölü ile Susurluk arasındaki Eski Manyas (yeni adı Soğuksu) köyünün 4 km. ilerisindeki bir tepe üzerindedir.

Poimanenon, Hellen dilinde Poimanaların kenti anlamına gelir. Büyük olasılıkla da Luwi dilinden gelme bir sözcüktür. Eski çağda Manyas ve Apolyont (Uluabat) gölünün güneyinde yaşayanlara Poimaneol’ler denilmiştir.

Poimaneon'da kazı yapılmadığından, antik kaynaklarda da ismine rastlanmadığından tarihi ile ilgili bilgilerimiz yetersizdir.Bununla beraber M.S.II.yüzyılda kent sikke basmış, Bizans İmparatorluğu'nun Komnenoslar döneminde de güçlü bir kalesi olduğu bilinmektedir. Bugün Soğuksu Köyü’nün içerisinde birkaç önemsiz mimari parça dışında günümüze kentle ilgili kalıntı gelememiştir.

Yöre, Roma, Bizans, Selçuklu ve Karasi Beyliği yönetiminde kalmıştır. Haçlılar 1204 yılında bu yöreye gelmişlerdir. Manyas XIV.yüzyılda Osmanlı topraklarına katılmıştır. XIX.yüzyıl sonlarında Hüdavendigâr (Bursa) vilayetinin Karasi (Balıkesir) sancağının Bandırma kazasına bağlı bir nahiye merkezi idi. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından işgal edilmiş 14 Eylül 1922'de Yunan işgalinden kurtulmuştur. Ancak bu işgal sırasında Manyas, tamamen yakılıp yıkılmıştır.
 
Zeleia (Sarıköy) Antik Kenti

Biga-Gönen yolu üzerinde,Gönen’in 12 km. kuzeybatısındaki Sarıköy yanındaki tepenin yamaçlarındadır.

Zeleia isminin kökeni anlaşılamamıştır. Homeros, İliada’da Zeleia’nın Troia Savaşına savaşçılar gönderdiğini yazmıştır. Ayrıca tarihçi Arrianos da Büyük İskender’in Granikos Savaşı (M.Ö.334) öncesinde burada konakladığını belirtmiştir. Bunun yanı sıra da Zeleia’lıların savaşta, biraz da korkudan İskender’e yardımcı olduklarını sözlerine eklemiştir. Buna rağmen Zeleia gelişmiş bir kent değildir. Ayrıca eski çağlara ait kalıntıları da günümüze gelememiştir.
 
Kyzikos Antik Kenti

Jo1lk.webpBandırma’nın 5 km. kuzeybatısında, Kapıdağ yarımadasını ana karaya bağlayan, dar ve alçak kıstağın kuzey doğusundadır.

Burası İlk Çağ’da karaya yakın bir ada konumunda idi. Arktonnesas denilen ada Hellence “Ayı Adası” anlamındadır. Kyzkos isminin Hellen dilinde anlamı olmadığı gibi kökeni de bilinmemektedir.

Kyzikos ile ilgili araştırmalara XV.yüzyılda başlanmıştır. Nitekim İtalyan tüccar ve araştırmacı Ankonalı Cyriacos, burada gördüğü, ancak günümüze çok azı gelebilmiş kalıntılardan söz etmiştir.Onu izleyen yıllarda ise diğer gezginler kentle ilgili hiçbir bilgi vermemişlerdir.XVIII-XIX.yüzyıllarda Avrupalı gezginler Kyzikos’a gelmişlerse de yalnızca Hadrianus mabedi ile ilgilenmişlerdir.C.Texier de tiyatronun ayakta kalmış kemer ayaklarının çizimlerini yapmıştır. Perrot,1862’de yayınlanan Galatia ve Bithynia seyahatnamesinde Kyzikos’un günümüze ışık tutan plânı ve bazı kalıntılarını çizmiştir.Onları Rustafsaell ve Hasluck’un çalışmaları izlemiştir.

Arkaik dönemde (M.Ö.479 öncesi) burada Dolionez denilen bir topluluk yaşıyordu.Bununla beraber kentin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu da açıklık kazanamamıştır.

Kyzikos’un ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesinlik kazanamamakla beraber M.Ö.756’da Miletos’dan gelenlerin kenti ele geçirdiği bilinmektedir.Miletoslu göçmenlerin yönetiminde, çevrenin önemli bir balıkçılık ve ticaret merkezi olmuş, Karadeniz kentleriyle yapılan ticarette üs konumunu yüklenmiştir. Ord.Prof.Dr.Ekrem Akurgal’ın burada yaptığı kazılarda Geç Geometrik dönem keramiklerinin bulunduğu kentin M.Ö.VII.yüzyılın ilk yarısında kurulmuş olduğunu ortaya koymuştur.Ancak kent konumuna Miletoslular zamanında erişmiştir.

ipHd1.webpPerslere karşı başlatılan ayaklanmada Miletosluların yanında olmamışlardır.İsyanı bastırmak için yola çıkan Pers donanmasını, onlar gelmeden önce Daskleion kentindeki satrap Olbares ile anlaşarak onlara bağımlılığını bildirmişlerdir. Bu nedenle de Kyzikos, diğer kentler gibi yakılıp yıkılmaktan kurtulmuştur.M.Ö.498’de Atina’nın egemenliğine girdiğini Xenophon’dan öğreniyoruz. M.Ö.281 de Kunupedion savaşının ardından Seleukos Krallığının eline geçmiştir. Kyzikos’un Pergamon Krallığı ile olan ilişkileri de bu dönemde başlamıştır. Pergamon Krallığının vasiyet yoluyla Roma’ya katılmasından sonra da Bergama’ya bağlı bir Roma eyaleti konumuna girmiştir.Kısa bir süre sonra bağımsızlık hakkını elde etmiştir.Ancak M.Ö.I.yüzyılın ikinci yarısında Roma’nın doğu ülkeleri komutanı Antonius’un donanmasını hazırlaması isteğini kabul etmemiş, bunun sonucu olarak da bağımsızlığını kaybetmiştir.

İmparator Hadrianus döneminde (M.S.117-138) önemli bir kültür merkezi olmuştur.İmparator M.Ö.124’de Kyzikos’a gelmiş, kısa süre sonra da İmparatorluğun kültürünü benimseyen kentler arasına girmiştir.Bu nedenle Roma’nın ekonomik desteğini kazanmış, kentte yeni eserler yapılmaya başlanmıştır.

Doğu Roma İmparatoru Constantinus’un, Byzantionu başkent yapmasıyla birlikte Kyzikos’lu bilginler oraya göçmüşlerdir.Ne var ki,Byzantion’un deniz ticaret merkezi oluşu Kyzikos’u ekonomik yönden çöküntüye uğratmıştır.Arap akınları, 943 depremi kente zarar vermiştir. Nikaia piskoposluğunun güçlenmesinden ötürü Kyzikos’da oraya bağlanmıştır.Bunun ardından 23 Eylül 1063 depremi kenti tümüyle yıkmış, halk da Artaka’ya (Erdek) göçmüş ve bir daha da eski günlerine dönememiştir. Kyzikos’dan günümüze ulaşan kalıntıların başında Hadrianus Mabedi gelmektedir. Mabedin yapımına Hadrianus döneminde başlanmış, Marcus Aurellius döneminde (M.S.161-180) tamamlanmıştır. Kyzikos’un güneybatısındaki mabet kentin geçirdiği depremlerden etkilenmiş,taşları çeşitli yapılarda kullanılmak üzere yerlerinden sökülmüştür.Günümüze mabetten yalnızca çevresindeki terasları destekleyen bir kemer ve tonozlu temelleri gelebilmiştir.

Anconalı Cyriacus da mabedin 33 sütununu ve üst yapısının ayakta olduğunu gördüğünü belirtmiştir.Kyzikos tiyatrosu, kent surlarından bazı kalıntılar dikkati çekerse de bunların pek fazla bir önemi bulunmamaktadır.Roma döneminde içerisinde gladyatör gösterileri ile vahşi hayvan mücadelelerinin yapıldığı amfitiyatro Hamamlı ve Çeltikçi köyleri arasındaki bir dere yatağındadır.M.S.124 depremi kentteki birçok yapı gibi burasını da yıkmıştır.Kentin nekropolü Edincik yolu üzerindedir. Kyzikos kalıntıları İstanbul Arkeoloji Müzeleri ile Erdek Açık Hava Müzesindedir. İstanbul Arkeoloji Müzesi Arkaik dönem eserlerinin sergilendiği salonda bir erkek torsosu ile dans eden figürler, Erdek’te ise asma dalı ve üzüm salkımları kabartmaları ile bezenmiş sütun parçası dikkati çekmektedir.
Kyzikos’un nümizmatik alanında da ayrı bir önemi vardır. Kyzikos, Perslerin M.Ö.V-IV yüzyıllarda elektron stater basma izni verdiği birkaç kentten birisi olmuştur.

Kyzikos’ta 1988–1997 yılları arasında Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Sayın Prof.Dr. Abdullah YAYLALI tarafından kazılar yapılmıştır. 1997 yılından sonra uzun bir süre ara verilen kazı çalışmaları 2006 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla yeniden başlamıştır.

2006 yılında Hadrian Tapınağında sürdürülen kazı çalışmalarına 2007 yılında da devam edilmiş, ayrıca nekropol alanında da çalışmalar yapılarak önemli sonuçlar elde edilmiştir.
 
Artaka (Artake) Antik Kenti

Erdek’in önünde bulunan ve günümüzde Zeytinlik olarak bilinen ada Artake ismi ile tanınıyordu.Ayrıca karşısındaki tepe üzerindeki antik kente de bu isim verilmişti.

Artake sözcüğü M.Ö.2000’lerde yaygın bir dil olan Luwi dilinden gelirse de anlamı bilinmiyor. Artake’nin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu hakkında da bilgimiz yok.M.Ö.VIII yüzyılda Miletoslu göçmenler burasını ele geçirerek Hellenleştirmişlerdir.

Byzantion’lu Stephanos,Timosthenes isimli bir İlk Çağ tarihi yazarının Artaka’yı Kyzikos’da bir dağ ve önündeki adacığın ismi olduğunu yazdığını ileri sürmüştür. Plinius da bu adanın ismine Artacaeon olarak değinir. Bunların dışında Artake ile ilgili belirgin bir bilgimiz yoktur.

Miletos önderliğinde başlatılan Batı Anadolu ayaklanmasına katılan kentleri cezalandırmak için Perslerin gönderdiği donanma diğer kıyı kentleri gibi Artaka’yı da talan etmiş,yakıp yıkmıştır.Buradan kaçan halk da günümüzdeki Erdek’in olduğu yere kaçarak oraya yerleşmişlerdir. Ortaçağ da Artaka bir ara canlı bir kent konumuna geçmeye çalışmışsa da sonuçta her zaman yakınındaki Kyzikos’a bağımlı kalmıştır.Artaka’dan, geçirdiği yangın ve depremlerden dolayı günümüze hiçbir tarihi kalıntı ulaşamamıştır.
 
Prokonnesos (Marmara Adası) Antik Kenti

lN5IY.webpMarmara Denizi’nin (Propontis) güneybatısında yer alan Prokonnesos, İmroz’dan (Gökçeada) sonra Marmara’nın en büyük ikinci adasıdır.

Prof.Bilge Umar’a göre Prokennesos’un ismi Hellen dilinde ceylan anlamına gelen “prox” ile ada anlamındaki “nesos” un birleşmesinden meydana gelmiştir.W.M.Ramsay’da M.Ö.2000’de Luwi dilinden gelen bu ismin Hellen dilinde değiştirildiğini ileri sürmüştür.

Prokonnesos’da Eski çağdan günümüze ulaşan kalıntılarla karşılaşılmamıştır.Tarihi kaynaklara göre M.Ö.1200’lerdeki İon göçünden sonra yerleşim başlamıştır.Antik çağlarda Miletoslular burasını deniz üssü olarak kullanmışlardır. Konumundan dolayı tarih boyunca saldırıları uğramış ve yağmalanmıştır. Bu nedenle de adanın çeşitli yerlerinde kale kalıntıları ile karşılaşılmıştır.Roma döneminde buradaki mermer ocakları işletilmiş ve önemli bir mermer yapım yeri olmuştur. Antik çağlardan günümüze kadar yararlanılan bu mermer ocaklarının %95’inin saf oluşu kalitelerinin bir işaretidir. Kalıntıları, çoğu kez 2 m.ye ulaşan mermerlerin yanı sıra Çınarlı köyündeki Bedalan Körfezi (Pîrî Reis bu limandan Petalan Limanı diye bahseder) çevresinde de kristalleri daha küçük boyutlarda olan dolamitli mermerler çıkarılmıştır.

MbApn.webpİlk çağdan günümüze ulaşan yapı kalıntısı olmamasına karşılık, Viranköy’ün güneyindeki tepede kale kalıntısı, Kesikçiler mevkiindeki limanda da horasan duvarlarla karşılaşılmıştır. Prokennesos küçük bir kent görünümünde olmasına karşılık, Fenike donanmasınca yakılıp yıkılmıştır. M.Ö.410’da Alkibiades komutasındaki Atina donanması Kyzikos yakınlarındaki savaş öncesi burada konaklamıştır.M.Ö.408’’e Atina donanması Khalkedon ‘a (Kadıköy) kuşatmaya giderken yine burada bir süre kalmıştır.

Prokonnesosda yüzey araştırması ve kazı çalışmalarına uzun süre başlanamamıştır. İlk kez İstanbul Arkeoloji Müzeleri adına Dr.Nuşin Asgari’nin 1971’de burada başlattığı kazılar 1978 yılına kadar sürmüştür. İlk dönem çalışmalarında Roma dönemi lahitleri ile karşılaşılmıştır. Araştırmalar ilerleyince oldukça geniş bir alana yayılmış Roma nekropolü ile karşılaşılmıştır. Burada ortaya çıkarılan lahit , mezar stelleri ve mermer parçaları düzenlenen açık hava müzesinde koruma altına alınmıştır.

Daha sonraki kazı çalışmalarında da yine çok sayıda birbirine benzer Roma lahitleri ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca lahitler içerisinde Roma altın sikkeleri ile karşılaşılmıştır. Pagan inancına göre ölünün ağzına konan para, ihtiyar kayıkçı Şaron’un onu Striks ırmağından geçirmesi içindir.
 
Adramytteion Thebai Antik Kenti
zQLDO.webp
Adramytteion Thebai’nin yeri kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Kieper’in, Tarhan’ın arkeoloji haritalarında, Codex Kültür Atlası’nda eski Edremit’te, Havran’dan Burhaniye’ye gelen yol kavşağında olabileceği işaret edilmiştir.

Prof.Bilge Umar, Burhaniye’den kuzeye uzanan eski asfalt yolun, kasabanın kuzeyinden geçen İzmir-Çanakkale ana yolu ile birleşmeden önce dönemeç yaptığı,Tepe denilen yerde 80-90 yıl önce köylülerin tarlada küp benzeri kalıntılar bulduklarını söylemiştir. Ayrıca orada eski bir kentin varlığına değinmişse de söz konusu yerde hiçbir kalıntıya rastlanamamıştır.

SfHQL.webpStrabon coğrafya kitabında Adramyttion’luların çok güzel su yolları yaptıklarını yazar.
Adramytteion, Atramyttion, Atnamytteion biçiminde de yazılan bu antik kentin isminin anlamı kesinlik kazanamamıştır. Adramyt sözcüğünün Hellen dilinde bir anlamı yoktur. Muhtemelen Luwi-Pelasg kökenlidir. Adra sözcüğü Luwi dilinde “Erkek “ anlamına gelmektedir. Bilge Umar’a göre bu Ana Tanrıça’nın erkeği olan baş tanrının adlarından biridir. Madra ise “Ananın kocası” anlamındadır.

M.Ö. V.yüzyılda yaşamış olan Sardes’li tarihçi Xantos, Lydia Kralı Adramytes’den söz etmiştir. Kentin isminin buradan geldiği ve “Adramytes’in Kenti” olabileceği düşünülebilir. Bunun yanı sıra Xenephon, Onbinlerin Dönüşü isimli eserinde Hellen askerlerinin Pergamon’a giderlerken Troas’dan sonra Thebai ovasında, Adramytteion Thebai’den geçtiklerini belirtmiştir. İliada’da ise Troia savaşları sırasında, Thebe ovasında M.Ö. 1200’de bir Thebai kentinin olduğu vurgulanmıştır. Nitekim Agamemnon’a hediye edilen, Khryse kentinin Apollon rahibi Kryses’in kızı Khryseis bu kentte tutsak edilmiştir.

Mhry8.webpKaikus (Bakırçay) üzerinde bir liman kenti olabileceği,M.Ö. 584’lerde Lydia Kralı Alyattes tarafından Kimmer ve Hellen saldırısına karşı kurulmuş olabileceği de düşünülmelidir. Bunun yanı sıra bugünkü Edremit yakınlarındaki bu kentin Troia savaşlarından sonra Lydia’lıların eline geçtiği, Lydia Kralı Kroisos’un kardeşi Adramys’e burasını verdiğine dair bazı izlere rastlanmıştır.Adramys, bu kenti onararak geliştirmiş, sonra da kendi ismini vermiştir.

M.Ö.88’de Mithridates Savaşı sırasında burada geçen olayları Strabon şöyle anlatır:
“ Assos ve Adramyttion,her ikisi de önemli kentlerdir. Fakat Mithridates savaşlarında Adramyttion talihsizliğe uğramıştır. Akademide filozof,adalet dağıtıcısı ve retorik hocası olarak geçinen general Diodoros,kralı hoşnut etmek için kent meclisinin tüm üyelerini öldürtmüş ve ayrıca kral ile birlikte Pontos’a gitmiştir. Fakat kral tahttan düşünce yaptığı kötülüklerin cezasını ödemiştir. 0QuOg.webpAynı zamanda, ona karşı birçok suçlamalarda bulunuldu; fakat kendisi,yaptığı alçaklıkları sindiremediği için,kendini benim kentimde açlıkla ölüme mahkum etti. Adramyttionlu başka birisi de ünlü hatip Ksenokles’dir”.

Yazılı kaynaklarda bu bilgilerin dışında Adramytteion Thebai ile ilgili antik tarih ve destanlarda başka bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak ,2004 yılının sonlarında Burhaniye Belediye Başkanı Fikret Akova’nın çabalarıyla Antik Liman ve Dalgakıranların ortaya çıkarılması için çalışmalar başlatılmış ve bir arkeolojik park alanı oluşturulmuştur.

Yapılan kazılar sonucunda Paganizim ve Hıristiyanlık süreçleriyle ilgili ulaşılan veriler, adeta laboratuar haline gelmiş bu yapının içerisinden bilim dünyası için yeni bakış açıları ortaya koyacağı ihtimal dahilindedir. Bu kazılarda tarihi eserler gün ışığına çıkmarılmakktadır.
 
Kytonion Antik Kenti

Mysia-Lydia sınırında yer alan Kytonion’un bugün Bergama ile Edremit arasında,Kozak çayının yukarı kesimindeki Asar denilen yerde olduğu sanılmaktadır.

Kytonion sözcüğünün Hellen dilinde, Çukur veya Çukur nesne anlamına gelen Kytos ile bağlantılı olduğu sanılmaktadır.Bununla beraber bu ismin Anadolu kökenli olduğu da ileri sürülmüştür.

Kytonion kentinin olduğu yerden Adramiton’dan Bergama’ya giden yolun geçtiği sanılmaktadır. Ancak bu kentle ilgili hiçbir bilgi veya veriye rastlanmamaktadır. Bunun yanı sıra yörede yeterli bir araştırma da yapılmadığından bu kentle ilgili bilgiler yetersiz kalmaktadır.
 
Passandra Antik Kenti

Byzantion’lu Stephanos, Edremit körfezi kıyısında, Kisthene (Gömeç) yakınındaki alana Passandra olarak değinmiştir.

Orta Çağda Pasada veya Pasanda olarak da tanımlanan Passandara'daki yerleşme tartışmalıdır.Burada antik bir kentin varlığı da bilinmemektedir.Yörede yüzey araştırması da yapılmadığından bu konuda yeterli bilgi bulunmamaktadır.
 
Pyrrha Antik Kenti

Pyrrha’nın, Edremit körfezinin güneyinde olup Ege denizine uzanan burunun ucunda olduğu tahmin edilir. Burası Antik Çağda burun anlamına gelen Pyrrha ismiyle tanınmıştır. Codex Kültür Atlasına göre, Ayvalık ile Burhaniye arasındaki bugünkü Bozburun’da (Karaburun), İonia’da Eski Latmos körfezi kıyısında ve Miletos yakınlarında da aynı isimli yerleşim alanları vardır.

Pyrrha Hellen dilinde ateş kırmızısı, ateş kızılı anlamına gelir. Bu antik kentten günümüze hiçbir kalıntı gelmemiştir. Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Engin Beksaç 1997 yılında burada yaptığı yüzey araştırmasında geç Roma ve erken Bizans dönemine tarihlenen nekropol kalıntısı ve keramik parçalarıyla karşılaşmıştır.
 
Geri
Top