CereZforum adlı sihirli bir diyarda, tepeleri şeker kamışı, nehirleri çikolata sütüyle akan, ağaçlarının yaprakları rengarenk lokumdan oluşan bir köy bulunuyordu. Bu köyde, herkesin sevgisini kazanan, yaşlı ve bilge bir böcek olan Bay Bıyıkgil yaşarmış. Bay Bıyıkgil, CereZforum’un en eski sakiniydi ve yüzyıllardır köyün gizli arşivini koruyordu. Arşiv, içinde binlerce hikâye, şarkı ve sır saklayan devasa bir kek kutusu gibiydi.
Bay Bıyıkgil, bir gün hissetti ki ömrünün sonuna yaklaşıyordu. Kendinden sonra arşivin güvenliğinden endişe duymaya başladı. Uzun yıllar boyunca öğrendiği bilgelikleri ve sırları nasıl aktaracağını düşünürken, parıldayan, altın bir tüylü kalemle yazılmış, eski bir veda mektubu buldu. Mektubun içeriği şaşırtıcıydı; mektubu yazan eski bir sihirbaz, bilgisini saklamanın tek yolunun, onu seven ve gerçekten öğrenmeye istekli olanlara aktarmak olduğunu yazmıştı.
Bay Bıyıkgil, bu mektubu dikkatlice okuduktan sonra, köy meydanında bir açıklama yaptı. Yaşlı ve kırışık yüzü, yeni bir ışıltıyla parıldıyordu. "Sevgili CereZforum halkım!" diye seslendi titreyen ama güçlü sesi ile. "Yıllarca arşivin koruyucusu oldum, size sırlarını, hikâyelerini ve bilgeliğini anlattım. Şimdi, gidiyor olmanın zamanı geldi. Ancak gitmeden önce, en değerli varlığımı size bırakacağım: Bilginin kendisi."
Bay Bıyıkgil, herkesi arşivin önüne çağırdı. Arşivin kocaman kek kutusu, açıldı ve içinden renkli, parlak kağıtlar çıktı. Her kağıt, farklı bir beceriyi, bilgeliği ya da sır taşıyordu; şeker hamuru heykeltıraşlığı, lokum mimarisi, çikolata nehri kürekçiliği… Her kağıt, aynı zamanda bir görev içeriyordu; o bilginin nasıl yayılacağını anlatıyordu.
Birinci kağıt, yaşlı bir bayan kek yapımcısına verildi; “Ülkenin her yerinde kek yapmayı öğreteceksin ve her kekin içine bilgelikten bir parça saklayacaksın” yazıyordu. İkinci kağıt, genç bir şeker heykeltıraşına teslim edildi: “Şeker hamurundan inanılmaz heykeller yap ve bu heykeller aracılığıyla güzellik ve sanatın gücünden bahset.” Üçüncü kağıt ise; genç bir çoban çocuğuna verilmişti; “Çobanlık yaparken öğrendiğin her şeyi, genç nesillere aktararak, doğanın ve çalışmanın değerinden bahset."
Bay Bıyıkgil, her kağıt dağıtıldıktan sonra huzur içinde gökyüzüne doğru yükseldi ve kayboldu. CereZforum sakinleri, başlangıçta üzüntülüydüler ama Bay Bıyıkgil'in sözlerini ve mektubun özünü anladıklarında, umut ve heyecanla dolup taştılar. Bay Bıyıkgil'in bilgisi ve deneyimi, köy halkına yayılmış ve CereZforum daha da gelişmişti. Kek yapımcıları daha lezzetli kekler, şeker heykeltıraşları daha muhteşem eserler, ve çoban çocuğu ise çok daha bilge olmuştu.
Bu masal bize, bilginin ve bilgeliğin sadece kişisel bir varlık değil, paylaşılmak, yayılmak ve öğrenilmek için var olduğunu öğretiyor. Gerçek zenginlik, mal mülkte değil, paylaştığımız bilgi ve deneyimlerdedir. Bay Bıyıkgil gibi bizler de bilgi ve becerilerimizi başkalarıyla paylaşarak, hem kendimizi hem de dünyayı zenginleştirebiliriz. Unutmayın, bilginin özü paylaşmaktır.