Eğitim teknolojisi

  • Konuyu açan Konuyu açan Suskun
  • Açılış tarihi Açılış tarihi
EĞİTİM TEKNOLOJİSİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM
içerik
Eğitim Teknolojsi
Amaçlar-Araçlar
Egitek Yararları
Eğitim Ortamları
Öğretim Yöntemleri 1
Öğretim Yöntemleri 2
Öğretim Sistemleri
Öğretim Teknikleri
Öğretim İlkeleri
İlköğretimde Yöntem-Teknik
Eğitimde Planlama
Aktif Öğrenme
Öğrenen Çocuklar
Öğrenci Merkezli Eğitim
Öğretim Materyali



21. YY.'a girdiğimiz şu günlerde teknoloji çok hızlı ilerliyor. Biz buna uyum sağlamak ve yaşantımızı buna göre düzenlemek zorundayız.

İNSAN doğumundan itibaren bilinçli veya bilinçsiz sürekli bir şeyler öğrenir.
Öğrendiklerini ihtiyaç duydukça davranışa dönüştürerek yaşantısına katar. Bildiğiniz gibi bilinçsiz olarak elde edilen bilgiler, çevreden edinilen ve alışkanlıklar yoluyla sahiplenilen bilgiler olarak nitelendirilebilir. Bilinçli olarak sahip olunan bilgiler , tamamen kişinin kendi iradesiyle bilerek ve isteyerek elde edilir. Tabii HEDEF arzu edilen bilinçli ve ihtiyaca uygun bilgilerdir.

Mesleklerinde başarılı bir noktaya gelmiş insanların yaşamları incelendiğinde,başarılarını mesleklerine uygun ,sürekli eğitim alma ve bunlara kendi yetenek ve becerilerini katarak uygulamalarına borçlu oldukları görülür.

Biz öğretmenler , öğretmenlik mesleğinde yaptığımız çalışmaları daha üst noktalara nasıl taşıyacağımız kaygısını sürekli olarak duymaktayız. Yapacağımız bu çalışmalarla sınıf içi uygulamalarda görülen eksikliklerin giderilmesini sağlayabilmektir. Yapılan bu çalışmalar arttıkça uygulamaya yönelik ihtiyaçlara ve kafamızdaki bir çok soruya yanıt bulabileceğiz.

Şunu hiç bir zaman unutmamalıyız ki meslek edinmede aldığımız bilgiler,hayatımız boyunca ihtiyaçlarımıza cevap verebilecek yeterlilikte değildir. Her geçen gün yeni bilgilere ihtiyaç duymaktayız. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında biz öğretmenler için önemli olan ,bilgiye ulaşmada gelişmekte olan teknoloji ürünlerini yerinde kullanabilmektir.

Büyük bir hızla gelişmekte olan bu çağda öğretmenin pozisyonu :
Bilen,bilgisini bir hatip edasıyla öğrencilerine aktaran ve ezberci öğretime ağırlık veren öğretmenin yerini ;bilen ,bildiklerini öğrencilerine sağladığı rehberlik yoluyla sunabilen ve öğrencinin neyi ,nereden ,nasıl bulabileceğinin yolunu gösteren öğretmen almıştır.

Meslek öncesi bilgilerle yetinen öğretmenin yerini ;araştıran ,gelişmelere uyum sağlayan ,sürekli kendisini yenileyen ,günün şartlarına uygun bilgi ve teknik donanıma sahip olan,ufku oldukça açık öğretmen almıştır.

Artık çağımızın öğretmeni;demokrat, insan haklarına saygılı, ve yaşadığı toplumu çağdaşlaşmanın üst noktalarına çıkarmayı hedefleyen öğretmendir.

Bilgi çağının öğrencisi;

Görsel işitsel araçlarla donatılmış eğitim ortamında yetişen, Yaparak-yaşayarak eğitim öğretimin uygulandığı, Düşünen ve düşündüklerini ortaya koyan, Araştıran ve sonuçlarını toplum yararına sunan öğrencidir.

Okulda verilmesi gereken;

Şüphelenmek ve doğru soru sormak ile neyi, nereden, nasıl öğrenebileceğini öğrenmektir.

EĞİTİM TEKNOLOJİSİ TANIMI

ÖĞRETMENİN ROLÜ

ÖĞRENMEDE YENİ YAKLAŞIM ÖĞRENCİ MERKEZLİDİR.

ZAMAN SABİT TUTULMAK ÜZERE İNSANLAR;


Okuduklarının %10' unu,
*İşittiklerinin %20' sini,

*Gördüklerinin %30' unu,

*Hem görüp hem işittiklerinin% 50' sini,

*Söylediklerinin % 70' ini,

*Yapıp söyledikleri bir şeyin ise % 90' ını hatırlamaktadırlar.

ÇAĞDAŞ EĞİTİM

Teknolojiyi kullanıp öğrenciyi aktif hale getiren uygulamalı bir eğitim vermektir.
Çağımızın gerektirdiği işgücünün verimliliği bunun ölçüsüne bağlıdır.
 
ÖĞRETİM TEKNİKLERİ

Yöntem ve teknik kavramları birbirleriyle çok karıştırılmaktadır.

Yöntem, genelde hedefe ulaşmak için izlenen en kısa yol olarak tanımlanmaktadır.

Teknik ise, bir öğretme yöntemini uygulamaya koyma biçimi, ya da sınıf içinde yapılan işlemlerin bütünü olarak tanımlanmaktadır. Daha geniş bir açıdan yöntemi, hedefe ulaştırmak için öğretme ve öğrenme sürecini düzenleme, plânlama; tekniği de bu düzenlenen ve plânlanan düşüncelerin uygulamaya aktarılmasında izlenen yol olarak görebiliriz. Yaygın olarak kullanılan teknikler:


A- Grupla Öğretim Teknikleri
Beyin Fırtınası :


Bir konuya çözüm getirmek, karar vermek ve hayal yoluyla düşünce ve fikir üretmek için kullanılan yaratıcı teknik. Buna buluş fırtınası da denilmektedir.

Temel ilkesi, bir problemi çözmede görevlendirilen grubun üyeleri mümkün olduğu kadar çok fikir üretirler. Burada fikirlerin savunulması istenmez.

Özelliği:

1. Toplantının amacı ya da sorunun ne olduğunun belirtilmesi.

2. Zaman sınırı belirlenmeli, bu süre içinde herkesin katkı sağlaması istenmeli.

3. Tartışma bitince analiz edilmeli, değerlendirilmesi ve yeniden örgütlenmesi yapılmalı.

4. Toplantı sonunda tartışmalara devam edilip edilmeyeceğine karar verilmeli.

Beyin fırtınası ile problem çözmede istenilen düşünce yöntemleri farklılıklar göstermekle birlikte en çok yararlanılan çözüm yolları, benzerinden yararlanma, fikir bağlantıları kurma ve zarardan yarar çıkarmadır.

Gösteri :

İzleyici grubun önünde bir işin nasıl yapılacağını göstermek ya da genel ilkeleri açıklamak için başvurulan tekniktir. Sınıf içerisinde genellikle öğretmen ya da varsa kaynak kişilerce yapılır. Bu tekniği uygulamak için sınıf içinde etkin ve yoğun hazırlık gerekir.

Özelliği:

1. Tüm öğrencilerin problemsiz, iyi duyuyor ve görüyor olması gerekir.

2. Bilinmeyen terimlerin kullanılmasından kaçınılmalı.

3. Öğrencilerde merak uyandıracak soruların sorulmasına dikkat edilmeli.

4. Öğrenciler etkinliğe katılmak için cesaretlenmeli.

Tüm gösterilerin öğretmen tarafından gerçekleştirilmesine gerek yoktur. Gerektiğinde öğrenciler bunu kendi aralarında yapabilmelidir.

Soru-cevap:

Öğrencilere düşünme ve konuşma alışkanlıkları kazandırma bakımından önemli bir tekniktir.

Özelliği:

Bütün sınıfı ilgilendiren sorular , tüm sınıfa sorulmalı ve aynı anda herkes cevabı bulmak için düşündürülmeli ve daha sonra cevap verecek kişi belirlenmeli.

Doğru cevaplar anında pekiştirilmeli.
Öğrenciye soru yöneltiliyorsa bunun belli bir sıraya göre değil de seçkisiz (random) yolla sorulmasında yarar vardır.

Konuşma zorluğu çeken ve yanlış cevap veren öğrenciler sabırla dinlenmeli. Onları küçük düşürücü
davranışlardan kaçınılmalı.

Rol Yapma :

Öğrencinin kendi duygu ve düşüncelerini başka bir kişiliğe girerek ifade etmesini sağlayan tekniktir. Öğrencinin iyi rol yapabilmesi için yaratıcı düşünce önemlidir. Rol yapma, sosyodrama olarak da adlandırılır. Diğer bir deyişle sosyodrama, öğrencilere, insan ilişkileri konusunda daha çok bilgi, beceri ve anlayış kazandırmayı öngören ve oyun (drama) tekniklerinden yararlanma temeline dayalı deneysel bir eğitim tekniğidir.

Belirtilen aşamalar sınıf içi etkinliklerini yönlendirmede etkili olabilir. Bunlar, ortam yaratmak, rol yapmak için sahneyi hazırlamak, roller için öğrencilerin seçilmesi, rollerin oynanması, olayın tartışılması vb.

Drama :

Öğrencilere hangi durumlarda nasıl davranılması gerektiğini yaşayarak öğreten bir tekniktir. problem çözme ve iletişim kurma yeteneğini geliştirir. Bu teknik, bilinen en eski öğretme tekniklerinden birisidir. Çok kullanışlı ve yararlı olduğu için günümüzde okullarda yaygın olarak kullanılmaktadır.

Özelliği:

1. Etkili ve dikkatli dinleme yeteneğini geliştirir.
2. Kişinin kendine olan güvenini artırır.
3. Anlama yeteneğini ve yaratıcılığı artırır.
4. Akıcı konuşmayı geliştirir.
5. Dile hakimiyeti ve iyi ifade yeteneğini pekiştirir.

Drama tekniğinin iki türü vardır, bunlar biçimsel ve doğal drama tekniğidir.

Benzetim :

Sınıf içinde öğrencilerin bir olayı gerçekmiş gibi ele alıp üzerinde eğitici çalışma yapmalarına olanak sağlayan tekniktir. Diğer bir tanımla, öğrenciyi desteklemek üzere gerçeğe uygun olarak geliştirilen bir model üzerinde yapılan bir öğretim yaklaşımıdır. Benzetim tekniği bir düşünce değil, bir hareket bir olaydır. Benzetim tekniğinin uygulanmasında öğrencilerin iş görüleri gerçektir ancak öğretmen tarafından ortaya konan durum ya da olay yapaydır gerçek değildir.

Özelliği:

1. İleride alabilecekleri rollere daha iyi hazırlanabilirler.
2. Bildikleri ilkeleri hayata geçirebilme yetilerini geliştirirler.
3. Öğrenmeye daha çok güdülenirler.
4. Analiz ve sentez yapabilme yetilerini geliştirir.
5. Diğer bireylerle daha iyi iletişim kurabilirler.


İkili ve Grup Çalışmaları :

Öğrenci sayısına göre bir konu üzerinde sınıfın gruplandırılması ve sınıf içi etkinliğinin soru cevap tekniği ile sağlanması.

Özelliği:

1. Öğretmen yapılacak etkinlikler hakkında öğrencilere bilgi vermeli.
2. Etkinliğin uzunluğu 5-2O dakika arasında olmalı.
3. Tüm etkinliklere herkesin eşit süreyle ve katılımları sağlanmalı. Etkinlik sırasında mümkünse öğretmen dışında bir gözlemci sınıfta bulunmalı.

Mikro Öğretim :

Yüz yüze eğitimin gerçekleştirilmesi için sınıf içinde uygulanan tekniktir. Başarısızlık tehlikesinin düşük, öğretme yeteneği olanaklarının yüksek olduğu yapay ortamlarda öğretmen adaylarına hizmet öncesi deneyim kazandırır. Bu teknikte dersler kısa tutulur ve öğrenci sayısının az olmasına dikkat edilir. mikro öğretim çoğunlukla öğret-yeniden öğret çevrimi adı verilen bir sınama yanılma durumu olarak saptanır. Bu çevrim altı basamaktan oluşur :

1. Verilen görevin gereklerine uygun bir mikro ders hazırlanır.
2. Belirlenen mikro ders öğretilir.
3. Öğretmen işlemin ne derece başarıyla yerine getirildiğine dair dönüt alır.
4. Alınan dönüt ışığında mikro ders yeniden düzenlenir

Mikro ders yeniden öğretilir.
Bu defa öğretme işleminde gerçekleştirilen ya da gerçekleştirilemeyen iyileştirmelerle ilgili sözlü, yazılı ya da teyple dönüt alınır.

Eğitsel Oyunlar :

Öğrenilen bilgilerin pekiştirilmesini ve daha rahat bir ortamda tekrar edilmesini sağlayan tekniktir. Özellikle öğrenmeye yönelik olması ve bir amaç için sınıf içinde uygulanması gerekir. Eğitsel oyunlar derste konular, ilgi çekici duruma getirebilir, en pasif öğrencilerin bile bu etkinliğe katılmaları sağlanabilir. Burada öğretmenin diğer önemli bir rolü, oyunu sürekli kontrol etmesi ve ilgi göstermesidir. Diğer önemli husus ise, oyun oynarken zayıf öğrenciler hata yaptığı zaman üzerinde durulma ması ve herkesin etkin olarak oyuna katılımının sağlanmasıdır.

B. Bireysel Öğretim Teknikleri
Bireyselleştirilmiş Öğretim :


Öğrenme hızlarındaki farklılık ve öğrenciler arasındaki bireysel farklılığın giderilmesi, her öğrencinin öğrenme hızına uygun düşecek bir öğretim yapılması, öğretimin bireyselleştirilmesi ile mümkün görülmektedir.

Bireysel öğretim tekniği kullanılırken öğretmen ve öğrencilere yeni roller düşmektedir. Öğretim öğrenci merkezli olmaktadır, öğrencilerin öğretim etkinliğine aktif olarak katılma, nasıl öğreneceklerini kararlaştırma vb. sorumlulukları yüklenmelerini gerektirmektedir. Bireysel gereksinimlere dönük grup çalışmalarında değişik etkinliklere yer verilerek öğrencilerin değişik çalışmalar yapmaları sağlana bilinir. Bunun için :

- Dönüşümlü günlük çalışma. - Beceri geliştirme çalışmaları,
- Plânlı grup çalışmaları.-Düzey geliştirme çalışmaları yapılabilir.

Programlı Öğretim :

Ünlü psikolog Skinner'in pekiştirme ilkeleri esas alınarak ortaya atılmış bir öğretim tekniğidir. Burada temel felsefe , öğretimin bireyselleştirilmesi ve hatanın en aza indirilmesi gibi iki önemli yeniliği gerektirmesidir.

Programlı öğretim tekniğinde öğrenci belirlenen hedef ve davranışlara kendi algı hızıyla bireysel bir çalışma sonucunda ulaşmaktadır. Programlı öğretim araç ve yöntemleri Programlı öğretime göre hazırlanmış kitap ve programlı öğretim makinelerini ve bilgisayar destekli eğitim araç ve yöntemlerini kapsamaktadır.

Programlı öğretimin temelini oluşturan Skinner 'in pekiştirme ilkesi;

Küçük adımlar ilkesi
Etkin katılım ilkesi
Başarı ilkesi
Anında düzeltme ilkesi
Dereceli ilerleme ilkesi
Bireysel hız ilkesi

Şeklinde altı ana başlıkta geliştirilmektedir ve bu ilkelerden bugün dünyada doğrusal, dallara ayrılan ve atlamalı dallara ayrılan program modelleri şeklinde uygulanmaktadır.

Bilgisayar Destekli Öğretim:

Bilgisayarın öğretme sürecinde öğretmenin yerine geçecek bir seçenek değil, sistemi tamamlayacak güçlendirici bir araç olarak girmesi esastır.

Uygun öğretim programları sayesinde öğrenci kendi hızına göre çalışır ve istediği kadar tekrar yapma imkanına kavuşur.

Bilgisayar destekli Öğretim Programlarının uygulanışı;

Alıştırma ve tekrar programı
Birebir öğretim programları
Problem çözmeye yönelik programlar
Benzetim programları şeklinde olmaktadır.
Bilgisayarlı öğretimin iki temel niteliği etkililik ve yararlılıktır.

Etkililik niteliği eğitim görevlerini daha iyi başarma yönünde umut vaat ederken , yararlılık niteliği geleneksel uygulamaları değiştirmeyi ifade eder.

c. ÇAĞDAŞ UYGULAMA MODELLERİ
UZAKTAN EĞİTİM

Uzaktan eğitim Teknoloji yoğun bir sistem içerdiğinden, bireyin farklı niteliklerine en uygun tarzlarda bilgi aktarımını sağlayabilecektir. Bireylerin içinde oldukları ve nitelikleri üzerinde etkin olan bir sosyal kesim vardır. Birey eğitim kurumlarında kendisine sunulmuş olan değerler dizisini kabul veya reddedebilir.

Uzaktan eğitim sosyal realiteyi önemli ölçüde etkileyebilecek bir faktör olarak gözükmektedir. Sosyal realitenin tam bir yansıması olarak ele alınmalıdır. Sosyal yapı ve teknolojik gelişmelerdeki hızlı değişimler yeni nesillere bilgi aktarımında yeni ve kendine has eğitim tekniklerini de zorunlu kılmaktadır.

Gelişen teknoloji ile uzaktan eğitim içindeki uygulamalara;

CD-ROM' lar ve geliştirilmiş yayınlar
TV, Video, telefon destekli elektronik sınıflar
Multimedya eğitim merkezleri
İnternet ve uzantıları
Hızlı ve etkin biçimde sokulmalıdır.

Uzaktan eğitim öğretme -öğrenme sürecine;

Tek kaynaktan çok kaynağa ulaşma imkanı sağlaması.
Öğrenilenleri somutlaştırarak tek düzelikten kurtarması
Öğrenme zamanının kısalması
Bireysel öğrenmeden dolayı grup baskısının kalkması
Başlangıç yatırımı hariç eğitim maliyetlerinin azalması
Değişik duyu organlarına hitap etmesiyle fiziksel ortamın rahatsız edici unsurlarından en alt düzeyde etkilenme ve verimin artması ;
Yönünde katkı sağlamaktadır.

ELEKTRONİK ÖĞRENME LABORATUARI

Bu bilimsel deneylerin yapıldığı bir ortam anlamında değildir. Bu ortamda öğrenciler üzerinde çalıştıkları konuyla ilgili deney yapmaz, aksine onu deneyerek ve yaşayarak bulurlar. Yani bir pratik yeridir. Öğrenme-öğretme etkinliği sürecinde yardımcı olarak kullanılan elektro-mekanik araçlar ve öğretim materyalleri sistemidir.
MODÜLER ÖĞRETİM

Bilginin etkili biçimde öğrenilmek üzere düzenlenmesi anlamında program düzenleme yaklaşımlarından birisidir. Davranış analizi, içerik, iş ya da görev analizi gibi bilginin temel elemanlarını ayırarak yapısallaştırması bu konudaki teknolojilerin özünü oluşturmaktadır.

Modüler programlama öğrenme ve öğretme etkinliklerinin kendi kendine öğrenme sağlayacak şekilde kendi içinde bütünlüğü olan ve birbirini işlevsel olarak tamamlayacak olan bağımsız öğrenme elemanları şeklinde düzenlenmesidir.

Teknolojik gelişmelerle daha karmaşık bir nitelik kazanan eğitim uygulamalarının daha etkili ve verimli biçimde düzenlenmesi ihtiyacından doğmuştur.
 
ÖĞRETİM İLKELERİ

Bir öğretim sisteminde yer alan çeşitli derslerin gerek ders konularının seçilip ders kitaplarının yazılmasında gerekse o dersin sınıflarda öğretmenler tarafından işlenmesinde esas alınan genel öğretim ilkelerinden bazıları şunlardır:

1. Çocuğa görelik (veya öğrenciye görelik) ilkesi


Ders programının hazırlanmasında veya dersin işlenmesinde öğrencinin fizyolojik ve psikolojik özelliklerinin, bireysel farklılıklarının esas alınmasıdır. Bu ilke, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisindeki gelişmeler ve çağdaş eğitim akımlarından "Çocuktan Hareket Akımı" pedagoglarının görüşleri sonucu gelişmiştir.

Eski öğretim sisteminde konuların seçimi ve işlenişi, tamamen yetişkinlerin isteklerine göre yapılır, sınıfta da "öğretmen merkezli" bir ders işlenişi sergilenirdi.

Bu ilke esas alındığında ise, gerek konu seçim ve işlenişinde gerek okul binası, sınıftaki oturma düzeni, ders kitabı ve diğer ders malzemeleri ve dersin işlenişi sırasında "öğrenci merkezli" bir öğretim ortaya çıkmıştır.

Birçok çağdaş eğitim akımları, önerdikleri eğitim düzenlerinde öğrencinin fizyolojik ve psikolojik düzeyi ve yapısı ile, ilgi ve yetenek gibi bireysel farklılıkları esas almışlardır. Bu ilkenin en aşırı şekilde uygulandığı model ise Summer Hill okul denemesidir.

Bu ilkeye "çocuğa uygunluk" veya öğretimi "bireyselleştirme" ilkesi de denir. Çocuk bir yetişkin olarak, hattâ yetişkinin küçük modeli olarak düşünülmemeli; fizyolojik ve psikolojik olarak tamamen kendine has bir birey olarak görülmelidir. Buradaki eğitim düzenlemelerinde gelişim ve öğrenme psikolojisinin sonuçlarına dikkat edilir. Bu çalışmalar içinden iki ilke çıkmıştır: öğretimde "seviyeye uygunluk" ve "öğretimin bireyselleştirilmesi" ilkeleri.

Seviyeye uygunluk ilkesi, bir yaş grubundaki öğrencilerin aynı gelişim seviyesinde bulunacakları, benzer ruhsal özellikler gösterecekleri varsayımına dayanır. Öğretimi "yıllık sınıflar sistemi" üzerine kurduğumuzda, zaten her şey bu ilkeye göre düzenlenecektir. Ders, sınıfın ortalama seviyesine göre düzenlenir. Bu seviyenin altındaki ve üstündeki öğrencilerin dersin dışında kalma tehlikesi vardır. Ayrıca bu ilkenin mükemmel işleyebilmesi için, aynı yaş grubundaki öğrencilerin bilgi ve beceri düzeylerinin de birbirine eşit olması gerekir.

Öğretimin bireyselleştirilmesi ilkesi, aynı yaş grubunda da olsalar, her öğrencinin yeteneklerinin, zekalarının, ilgi ve eğilimlerinin, çalışma istek ve gayretlerinin farklı olduğu varsayımına dayanır. Bütün öğrencileri eşit şekilde geliştirmeye çalışırsak, normalin altındaki ve üstündeki öğrenciler önemli zarar görecektir. Oysa öğretim organizasyonunu tek tek öğrencilerle daha iyi ilgilenebilecek, onların bireysel çalışmalarını değerlendirebilecek şekilde yapabilirsek, öğretim içten farklılaştırılmış olur ve her öğrenci kendi zeka, yetenek, ilgi ve çalışma temposuna göre diğer öğrencileri rahatsız etmeden ilerlemiş olur.

Bu hususta Helen Parkhurst'un "Dalton Plânı", Maria Montessori'nin "Montessori Plânı" ve P. Petersen'in "Jena Plânı", geleneksel yıllık sınıflar eğitimi düzenini kaldıran ve bireysel eğitimi değişik oranlarda öne çıkartan öğretim uygulamaları olmuştur. Bu konuda ayrıntılar başka bir bölümde verilecektir.

Sınıf öğretimi ile bireysel öğretimin sentezi veya başka bir deyişle yıllık sınıf yapısını bozmadan öğrencilerin yetenek, ilgi ve çalışma tempolarının değerlendirilebileceği bir sistem, dersin içten farklılaştırılması ilkesi ile mümkündür. Dışsal farklılaştırma, yani aynı yaş grubundaki öğrencileri başarılarına göre A, B, C gibi gruplara ayırma hem seçmenin sağlıklı yapılamaması hem de ruhsal dengenin çok hassas olduğu bir zamanında öğrenciler arasında bu tür ayrımlar yapmanın tehlikeleri açısından pek uygun değildir.

2. "Bilinenden bilinmeyene" ilkesi

Ders kitabı hazırlarken ve sınıfta ders anlatırken, öğrencinin o zamana kadarki bilgi ve tecrübelerinden hareket ederek, yeni bilgi ve tecrübelerin bunlar üzerine kazandırılması çok daha kolay olacaktır. Yeni bilgileri eski bilgilerle karşılaştırarak, gerektiğinde eskileri doğrulayarak geliştirmek, öğrencideki bilgi sisteminin çok daha sağlam olmasını sağlayacaktır.

3. "Soyuttan somuta" ilkesi

Çocuktaki zihin gelişimi somuttan soyuta doğru olmaktadır. İnsan her zaman somut olarak gördüğü, algıladığı şeyleri, onların soyut kavramlarla anlatılmasından daha kolay öğrenir. Bu nedenle, öğrenci mümkünse ders konusu olan eşya ve nesnelerle doğrudan karşı karşıya getirilmeli; bu mümkün olmadığı zaman o nesne veya olayın modeli, fotoğrafı veya başka bir simgesi gösterilmelidir. Özellikle ilkokul öğrencilerinde, gözle görüp, eliyle tuttuğu gerçek eşyalar daha anlamlıdır. Bu sebeple öğretimde öğrencilere öncelikle somut şeyler öğretilmeli, daha sonra soyuta ulaşılmalıdır. Soyut konuların öğretiminde somut konulardan faydalanılmalıdır.

Görsel-işitsel araçlar ve özellikle bilgisayar teknolojisindeki son gelişmeler, bu ilkenin, öğretimin her seviye ve her ders konusunda uygulanmasını büyük ölçüde kolaylaştırmıştır.

4. "Yakından uzağa" ilkesi

Öğrenciye öğretilecek bilgilerin düzenlenmesinde, örneklerin verilmesinde, hem doğal hem de sosyal olarak onun en yakın çevresinden hareket etmelidir. Bu, sadece yer ve yaşayış açısından değil zaman açısından da böyledir. Yakın zamandan uzağa, yakın aile ve okul çevresinden uzağa, yakın köy-kasaba-bölge-ülke çevresinden uzağa ilkesi birçok derste rahatlıkla kullanılabilir ve bu ilkeye uyma, öğrenmenin düzeyini yükseltir.

"Çevreye görelik", "topluma görelik" gibi bazı ilkeler de bu çerçevede düşünülebilir.

İlköğretimde şu tür bir sıra izlenmelidir. Öğrencinin okulu ve yakın çevresini tanıtıcı bilgiler; köyü veya kasabasıyla ilgili bilgiler ve son olarak ilçesi, ili, bölgesi, yurdumuz ve dünya ile ilgili bilgiler verilmelidir.

5. Tasarruf (ekonomi) ilkesi

Her türlü eğitim-öğretim faaliyeti en az zaman, en az emek ve enerji sarf edilerek, en yüksek verim elde edilecek şekilde düzenlenmelidir. Bunun için de, öğretim baştan sona her yönden plânlanmalıdır. Plânsız ve metotsuz olarak yapılan dersler çok sınırlı olan öğretim zaman ve imkânlarını israf edeceği gibi, istenilen düzenli bir öğrenme de sağlanamaz.

Hem öğretmen öğretirken hem de öğrenci öğrenirken ekonomik ve pratik metot ve teknikler bulmalı, ve hattâ konuya ve seviyeye uygun olarak kendi tekniklerini geliştirmelidirler.

6. Açıklık ilkesi

Öğrenci, derste işlenen tüm konuları somut olarak görebilmeli; bu mümkün olmuyorsa resmini, sesini, grafiği, modelini v.s. görsel-işitsel olarak algılayabilmelidir.

Eğer öğretmen sadece sözel anlatıma dayalı olarak ders işliyorsa, öğrencinin anlayacağı kelime ve cümle yapıları ile son derece açık ve anlamlı bir ders işlemelidir.

Öğrencileri doğrudan doğaya ve olay yerine götürüp gözlem yaptırarak; ders konusu ile ilgili hayvan, bitki vs. örneklerini sınıfa getirerek; balıkları akvaryumda, kuşları kafeste veya dondurulmuş, bitkileri kurutulmuş olarak, bazı şeylerin plastik kalıplarını kullanarak, bazı olayları fotoğraf, film, plân, harita, grafik, ses kaydı vs. şeklinde anlamayı daha kolaylaştıran unsurlarını kullanarak öğretimde açıklık ilkesine uyulmuş olur. Sınıfta yapılan deneyler de, bu ilke doğrultusundaki faaliyetler olarak değerlendirilebilir.

Öte yandan öğretmen ders konusunu ve düşüncelerini anlatırken, öğrencinin seviyesine uygun olarak, onun bildiği kelimelerle ve onun hemen kavrayabileceği cümle yapıları ile onun yakın çevresinden ve geçmiş bilgi ve tecrübelerinden örnekler vererek, gerektiğinde soru-cevap, tartışma, jest-mimik, canlandırma gibi teknikleri kullanarak öğretimde açıklık ilkesine uyulabilir.

Eğer mümkünse, birçok örnekler göstererek anlatmak, resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerde önceden yaparak "model" olmak çocuğun kavramları ve bilgiyi oluşturmasında, beceri ve tecrübe kazanmasında son derece önemlidir.

Öğretim konuları ve öğretmenin kullanacağı yöntem ve teknikler, ne kadar çok duyu organını etkilerse öğretimde açıklık da o derece artar. Bu sebeple, öğretim konularının işlenmesinde gözlem, deney gibi birçok duyuya hitap eden yöntemler kullanıldığı takdirde öğrenme kolaylaşacaktır.

7. Aktivite İlkesi

Buna, "öğrenci eylemi" veya "iş ilkesi" de denmektedir.

Eski okul, belki dersleri ve konuları gereği, öğrenciyi derse katmayan, sadece öğretmenin anlattıklarını dinleyerek pasif olarak almaya çalışan bir konumda tutuyordu (dinî dersler ağırlıklı öğretimde bu genelde hâlâ böyledir), okulların ders programlarında doğa ve günlük sosyal hayatla ilgili dersler artınca; öte yandan pedagoji ve psikolojide öğrencinin aktif öğrenmesinin daha etkili olduğu kanaati ortaya çıkınca, içinde yaşanılan katılımcı demokrasi ve rekabete dayalı liberal ekonomi şartları zorlayınca öğretimde aktiflik ilkesinin önemi de arttı.

Artık günümüzdeki öğretim faaliyetlerinde sadece dinleyerek anlamaya çalışan öğrenci yerine, derse aktif olarak katılan, soru soran, bazı konuları kendine özgü plân ve tekniklerle araştıran, bulduklarını sistemli hale getirip düzenleyen, karşılaştırmalar yapan, gözleyen, düşünüp sonuç çıkaran ve bu şekilde derse katılan öğrenci istenmektedir.

Sınaî ve ekonomik değişiklikler sonucu yeni insanların hayata katılan, içinde yaşadığı doğayı ve toplumu her an yeniden değerlendirip değiştirmeye çalışan, girişimci kişiler olarak istenmesi, okulun da öğrenci yetiştirirken tavrını değiştirmesine neden oldu. Geleneksel "öğrenme" veya "aydınlanma" okuluna karşı "iş okulu" akımları gelişti. Çocukların bazı ders konularını bağımsızca seçip kendine özgü tekniklerle "yaparak-yaşayarak" öğrenmesi esası getirildi.

Öğrencinin derste aktif olmasının hem daha iyi öğrenme sağlayacağı hem de sorumluluk, girişimcilik, bağımsızlık vs. gibi bazı ahlâkî erdemleri daha iyi geliştireceği savunuldu.

8. Hayata yakınlık ilkesi

Okul ve öğretim ortamı hayattan kopuk, yapay bir ortam olmamalı; hayata yakın, oradaki gerçeklikten uzak olmayan, öğrencinin hayatla bağlantısını koparmayan bir yaşantı sunmalıdır.

Okul öğrencileri hayat için hazırladığına göre, oradaki öğretim de hayatın doğrudan kendisi olmalıdır. Ders konuları, anlatım sırasında verilen örnekler hayatın içinden seçilmelidir. Çocuklara öğretirken kullanılan dil, oluşturulan sosyal ortam vs. gerçek hayata yakın olmalıdır.

Teorik olarak öğrenilen bilgilerin pratikte de kullanılmasıdır. Konuların yaşanan hayattan alınması, öğrencilerin öğrendiği bilgileri hayata atıldığında kullanmasına yardımcı olacaktır.

9-Bütünlük İlkesi

G. Kerschensteiner'in üzerinde durduğu bu ilke, çocuğun eğitilecek yönlerinin bir bütün olarak alınıp değerlendirilmesini ister. Çocuk bedensel ve ruhsal kuvvetler (düşünce, duygu, irade gibi) bakımından bir bütün olarak ele alınmalı ve her yönü dengeli olarak eğitilmelidir. Zaten bedensel ve ruhsal kuvvetler sürekli olarak birbirlerini etkilerler ve birbirine bağlıdırlar. Sadece bedeni geliştirip zihni ve ahlâkî yönler geliştirilmezse, veya bunun tersi durumlarda dengesiz; hem topluma hem de kendine zararlı olabilecek insanlar yetişmiş olur.

Bu ilke aynı zamanda bilgilerin birbirine bağlı ve birbirini tamamlar mahiyette sunulması demektir. İlkokullarda toplu öğretim uygulamasının yapılmasının gerekçesi de budur. "İlkokul çağındaki çocuk, varlıkları, olayları ve kendisine öğretilmek istenen bilgileri bilim dallarına göre sıralanmış bir halde kavrayamaz. O, genel olarak varlıkları ve olayları toptan algılama durumundadır." Toplu öğretim 1926 İlkokul Programı ile sadece ilkokul birinci devre sınıfları için düşünülmüş ve eğitim sistemimize girmiştir. 1968 İlkokul Programı ile birlikte ilkokulun bütün sınıflarında toplulaştırma başlatılmıştır. Aşağıdaki şekilde ilkokul birinci devrede yapılan toplulaştırma gösterilmiştir.

10-Otoriteye itaat ve özgürlük ilkesi (sosyallik ilkesi)

Eğitimin en baş görevlerinden biri, çocukları dengeli olarak sosyalleştirmektir. Bu sosyalleşmenin içinde anne-baba, okul yönetici ve öğretmenleri, yönetmelikler, yasalar, toplumun manevî otoriteleri olan din, ahlâk, gelenek, töre gibi güçleri tanımalı, saygı göstermelidir. Çünkü bu güçler toplumsal yapının direkleridir ve çocuk da daha sonra yetişkin olduğunda bu rolleri üstlenecek, bu güçlerin temsilcisi olacaktır.

Bunun yanında eğitim öğretim faaliyetlerinde çocuğun kendi kararlarını verebilmesi, kendi kendini yönetmesi, kritik durumlarda özgür kalabilmenin, hür kararlar vermenin hazzı ve sorumluluğu da verilmelidir. Okul bir takım bilgi, düşünce ve davranış kalıpları vermeye çalışırken yapılan eğitim-öğretimin gelecek zaman için yapıldığı ve çocuğun yetişkin olduğunda hür kararlar ve orijinal çözümler üretmesinin ne kadar hayatî olduğu unutulmamalıdır.

Yıllık sınıflar sistemini bozmadan, öğrencilerin sınıf içinde farklı "öğretim öbekleri" oluşturmaları da mümkündür. Bu, değişik derslerde sınıfta 2-3 farklı grup oluşturarak onlara farklı eğitim teknikleri uygulamak ve gruplar arası geçişi çok esnek tutarak yapılabildiği gibi; bazı öz (temel) derslerde yıllık sınıflar yapısını koruyarak, ama "kurs dersi" denilen bazı beceri derslerinde öğrencilerin gruplara ayrılmasına izin verilerek yapılabilir. Tarih-Coğrafya, Türkçe, Tabiat Bilgisi gibi dersler yıllık sınıflar düzeninde yapılırken; yabancı dil, matematik gibi derslerde sınıf çözülür ve okul çapında oluşturulan seviye kurslarına katılırlar.

Başka bir uygulama, bir sınıftaki öğrencilerin çok değişik dallarda ilgilerine göre çalışma grupları oluşturmaları, okul yönetiminin de -gerek bu gruplara yer ve malzeme sağlayarak gerekse uzman öğretmenler görevlendirerek- bu gruplara destek olması şeklinde düzenlenmiştir.

11- Bilgi ve becerinin güvence altına alınması ilkesi

Öğretimin amacı, bireylere ve gruplara, seçilmiş bir takım bilgi ve becerilerin öğretilmesi, benimsetilmesi ve onlar tarafından da diğer birey ve gruplara öğretilmesini sağlamaktır. Yani öğretimde toplumun çıkarları, kişinin zekâ, yetenek ve ilgilerine özen gösterildiği kadar bilgi ve becerilerin tam ve doğru öğretilmesine de önem verilmelidir. Gerçi bilgi ve becerilerin unutulmaması ve bozulmadan gelecek nesillere aktarılması kitap, ses ve görüntü kayıt ortamları sayesinde güvence altına alınmıştır ama, bunların gerçek hayatta tam değerlendirilmesi ve daha da geliştirilmesi için, bu bilgi ve becerilerin yeni yetişen gençlerin beyinlerine ve bedenlerine yerleştirilmesi gerekir.

Bir öğretim ilkesi olarak değerlendirildiğinde, eğitim öğretimin her kademesinde ve her dersinde, bilgi ve becerilerin tekrar ve alıştırma gibi yöntemlerle "tam öğretilmesi" hedef olmalıdır. Bu, bilgi ve becerileri güvence altına aldığı gibi, başarıların ve daha ileri öğretimlerin de güvence altına alınması demektir.

Eski öğretim düzenlerinin bilgileri dinî bilgiler olduğu için, bu bilgilerin bozulmadan aktarılması için ezber metodu kullanılıyordu. Şimdiki bilgiler ise geliştirilmeye açık bilgiler olduğu için, bu metodun kullanılmasına eskisi kadar ihtiyaç yoktur.

"Çağdaş" eğitimcilerin eğitim öğretim ilkeleri


Sanayi devrimi, teknolojik gelişmeler ve toplum yapısının birçok yönlerindeki esaslı değişikliklerden sonra; eğitim sistem ve uygulamalarının da bunlara göre değişmesini isteyen birçok eğitim düşünürü çıkmıştır. Bunlardan bazılarının görüşleri içindeki eğitim-öğretim ilkelerini şöyle sıralayabiliriz.

Ellen Key, eski eğitim sisteminin tamamen terk edilmesini ve yeni sistemin de tabii eğitim ve bireysel hürriyet eğitimi ilkelerine göre yapılmasını ister. Doğal eğitim, J.-J. Rousseau'da da şekillenen natüralist eğitim görüşünün ilkesi olarak, çocuğun içinde yetişeceği çevreyi düzenledikten sonra, ona hiç müdahale edilmemesi demektir.

Berthold Otto, çocukların yaş ve gelişim kademelerine uygun doğal öğretimini benimsemiştir. Onun "toplu öğretim" (Gesamtunterricht) sistemi, çocuğun bilmek isteme güdüsü üzerine dayanır. Buradaki esas da, bir şeyi öğrenci sorduğunda veya vesilesi çıktığında öğretmektir. Ona göre okul "genişletilmiş bir aile" olmalıydı. Çağdaş eğitimcilerin pek çoğunda, öğrencinin iç hayatını, şahsiyetini geliştirmek, bilgi kazandırmaktan önemlidir.

Maria Montessori'nin eğitimi de, çocuğun kendi kendine faaliyeti ilkesine dayanır. Her çocuk kendini eğitme gücüne sahiptir. Eğiticinin halledeceği, çocuğun ihtiyaçlarını belirlemek ve onun kendi kendini eğiteceği uygun bir çevre ve araçları sağlamaktır.

Helen Parkhurst de eğitimde bireysel çalışma ilkesini esas almıştır. Onun Dalton Plânı'nda, yıllık sınıflar sistemi kaldırılmakta, her ders için özel laboratuarlar (veya "ders köşeleri") kurulmakta, öğrencilerin hazırlayacakları derslerle ilgili sözleşmeler (contracts) yapılmakta ve öğretmen tamamen danışman mevkiine çekilmektedir.

Carleton W. Washburn'ün Winnetka Plânı da, öğretimin bireysel tarzda esnekleştirilmesi ilkesine dayanır. Dalton Plânında öğrencinin serbest çalışması (free work) esastı. Winnetka Plânında, bu bireysel çalışmaya (individual work), grup çalışması ve yaratıcılığın (group and creative activite) da eklendiği görülmektedir. Yani öğretim sadece bireysel değil, yarı yarıya grup çalışmaları ile yürütülür. Müfredat programı içten farklılaştırılarak esnek bir yapıya kavuşmuştur.

Alman eğitimci Peter Petersen eğitime cemaat ilkesini getirmiştir. Ona göre okul bir hayat cemaati okulu (Lebensgemeinschaftschule) olmalı, burada devlet, din ve başka dünya görüşlerinden bağımsız olarak insan ferdiyeti "şahsiyet" haline getirilmelidir. Bu doğal ve sıcak bir insanî ortam demektir. Petersen'in ikinci ilkesi eğitimin genelliğidir. Okul her cins, tabaka, millet ve dinden insanlara açık olmalıdır. Bu eğitimci de katı yıllık sınıflar sisteminin kaldırılmasını istemekte, ancak bunun yerine -Dalton Plânında olduğu gibi- bireysel çalışmayı değil, grupları geçirmektedir. Çocuklar kendi isteklerine bağlı olarak gruplar kurar (3-6 kişilik), bir grupta yeterli çalışma yapan öğrenci daha yüksek bir gruba geçer. Burada not, karne, sınıfta kalma vs. yoktur. Okulda her grubun rahatça çalışabileceği birçok oda bulunmalıdır.

Kır eğitimi (Landererziehung) akımının temsilcisi Hermann Lietz, millî eğitim ilkesini ön plâna çıkarmıştır. Alman idealist filosof Fichte'ye bağlı olan Lietz, bütün eğitim kademelerinde millî eğitim ilkesinin esas alınması; çocuklara ve gençlere tarih ve kültür şuuru, dinî ve ahlâkî bir zihniyet verilmesini ister.

Geçmiş okul sistemlerini bir öğrenme okulu (Lernschule) veya bir kitap-defter okulu (Schule der Bücher und Heft) olarak gören George Kerschensteiner, bunların yıkılarak yerine iş ve karakter ilkeleri üzerine dayalı yeni okulun kurulmasını ister. Karakter ilkesi, eğitimin her yanında gözetilmesi gereken ve ahlâkî eğitime dayanan bir ilkedir. Öte yandan okuldaki eğitim elişi ve zihnî iş (geistige Arbeit) üzerinde şekillenmelidir. Bu ilkelere göre yapılan eğitimde, öğrencinin kendiliğinden faaliyeti, kendi yaşantılarına dayalı öğrenme, grup çalışma, objektif olma ve güçlükleri yenme gibi ilkelerin kullanılacağı açıktır.

Pragmatist Amerikan eğitim düşünürü John Dewey yaparak öğrenme (learning by doing) ilkesini esas almıştır. Ona göre, hayat faaliyet demektir. Okulda, öğrencinin faal olmasına dayanan bir "aktif okul" olmalıdır. Öğrenci iş yaparak öğrenmeli, bir iş cemaati içinde aktif olarak çalışmalıdır.

William H. Kilpatrick, öğretimde öğrencinin aktifliği ilkesine dayanarak "proje metodu"nu geliştirmiştir. Buna göre, aşağı-yukarı 8-10 kişilik öğrenci grupları kendilerine göre projeler geliştirip, onun plânlama ve işlenmesinde ilgi ve yeteneklerine göre çalışırlar.

Dr.Ovide Decroly, kendi okulunda uygulayıp geliştirdiği "Decroly Metodu"nda "hayata gerçek yakınlık" ilkesinden hareketle ve "hayat yoluyla hayat için eğitim" sloganıyla çalıştı. Ona göre çocuğun şu dört ihtiyacı onun temel ilgi merkezleri ve hayat prensipleridir: beslenme, soğuktan korunma, düşmandan korunma, toplum içinde çalışma, yükselme, dinlenme. Okul, öğretimi bu temel ihtiyaçlara dayandırmalıdır. Öğretim, hareket ederek, çalışarak öğrenme ilkesine göre düzenlenmelidir.

Öğretimde çocuğun ilgileri ve kendiliğinden faaliyeti ilkesine dayanan Adolf Ferrière, aktif okul (l'école active) tasarısında elişine dayalı eğitim-öğretimi savunmuş; buna göre düzenlenecek öğretimin hem beden ve zihni geliştireceğini hem de çocukları ahlâkî ve sosyal yönden yükselteceğini söylemiştir.

Paul Östreich, eğitim-öğretimde üreticilik ilkesinden hareket etmektedir. İnsanları sosyalist topluma götürecek maddî ve manevî değerler okulda üretilmelidir. İnsanlar makineleşmeden, kendi ahlâk ve hürriyetleri üzerinde yükselerek hayatı şekillendirmelidirler.

Sovyet eğitimciler Nadeşda K.Krupskaya ve Pavel Petroviç Blonski ise politeknik üretim okulu projesini geliştirmişlerdir. Bunlar, liberal (kapitalist) eğitimcilerin geliştirdiği elişine dayalı iş okulu yerine, endüstriyel işe dayalı "üretim okulu"nu önerirler. İnsanı sadece belli bir mesleğin, hattâ sınaî üretim işinde küçük bir noktanın işi yerine, onun çok yönlülüğünü bozmayacak çok yönlü (politeknik) iş eğitimi içinde yetiştirmelidir. Sanayi çağında insanın kendisine, topluma ve hayatın diğer yönlerine yabancılaşması ancak böyle önlenebilir.

Blonski'de kısmen yer alan eğitimde kollektiflik ilkesi, esas değerini Anton S. Makarenko'da göstermektedir. Kollektivizm, tek yanlı bireyselciliğe karşı toplumculuğu, sosyalizmi ve hattâ komünizmi savunur. Okul, sınıfsız toplumun gerçekleştireceği bir kollektif olmalı, ilk sırada politik, daha sonra iş eğitimi ve karakter eğitimi verilmelidir.
 
Felsefe ve Eğitim Felsefesi Akımlarının Öğretim İlkeleri

Tarihin bazı dönemlerinde ve bazı toplum tiplerinde eğitim sistem ve uygulamalarının temelinde yatan eğitim felsefesi akımları, birbirlerinden farklı eğitim amaçlarına ve öğretim ilkelerine sahip bulunuyordu.

İdealizm, dünyadaki her şeyin, insan düşüncesinin eseri ve hattâ düşüncenin bizzat kendisi olduğunu savunmaktadır. Bilgi, sadece aklın ürünüdür. Her şeyi, insan aklı ve iradesi yaratmaktadır. Eğitim, insanda var olan yüce duygu ve düşünceyi eğitmeli, veya insanda var olan yüksek kişilik ve "öz"ün kendi kendine gelişimini sağlayacak bir ortam hazırlamalıdır.

Realizm, dünyadaki her şeyin insan düşüncesi ve bilincinin dışında, ondan bağımsız olarak var olduğunu savunan felsefî akımdır. Gerçek, zihnimizin dışındadır ve zihnimiz dış dünyadan aldığımız duyumlarla şekillenir ve değişir. Bu nedenle eğitim hayat içinde ve hayata uygun olmalı; tabiat kanunları öğretilmeli ve uygulamaları da yaptırılmalıdır.

Pragmatizm, insanın çevredeki her şeye, bu arada bilgiye de kendi yararı açısından bakması esasına dayanır. Bir kedinin kütüphanede ilgilendiği kitaplar değil, farelerdir. İnsan da dünyayı kendi menfaatleri açısından değerlendirir. Yarar getiren şeyler, doğru düşüncelerdir. Eğitimde verilecek bilgi ve becerilerde de insanın ve toplumun yararına olan bilgi ve beceriler öğretilmeli; insanın işine yaramayacak şeyler öğretilmemelidir. Eğitim, bilgideki ve hayattaki değişmelere her an hazır olmalıdır. Kültüre bağlı bir gençlik yerine faydaya ve gelişmeye yönelmiş bir gençlik yetiştirmelidir. Her türlü eğitim-öğretim düzenlemesinde buna dikkat etmelidir.

Existantializme (varoluşçuluk) göre, insan kendi kendini yaratan, kendi faaliyetlerinin toplamı olan ve kendinden sorumlu olan bir varlıktır. Bu nedenle insanın eğitiminde mutlak özgürlük ilkesi esas olmalıdır. Toplum, meslek, kitle iletişim araçları, demokrasi, ahlâk vs. gibi kişi özgürlüğünü sınırlayan şeylerin, hiçbir şekilde baskı aracı olarak kullanılmaması esastır. Bu nedenle varoluşçu felsefe, toplumsal ve hattâ grup öğretimine karşı çıkar; kişinin kendi kendine eğitimini öngörür. Meslekî eğitimin de ileri safhalarda kişinin kendi hür iradesiyle seçiminden sonra yapılmasını ister.

Pragmatist felsefenin eğitime uygulanmış şekli olan progressivizm (ilericilik), şekilci, disiplinli, pasif öğretime karşı, özgür ve aktif öğretim ilkelerini savunur. Çocuk sürekli değişen hayat şartlarına göre kendi hayatını kendi kurmalıdır. Öğretmen bir danışman veya rehber mevkiinde kalmalıdır.

Pragmatizmin zıddı olan ve idealizmin eğitime yansıması olarak kabul edilen Prennializme (değişmezcilik) göre ise, eğitim değişeni değil, değişmeden kalanı öğretmelidir. Önemli olan insan ve onun en yüksek özelliği olan akıldır. Kültürel, fiziksel, ruhsal farklılıklar önemli değildir. Eğitimin görevi bilgi aktarmaktır ve bilgi de, her türlü değişmenin özünde değişmeden kalan tabiat kanunları, mantık ve ahlâktır. Prennializm, dinî eğitime ağırlık veren bir akımdır.

Prennializme benzeyen, ama dinî yönü olmayan, bir başka eğitim felsefesi akımı Essentializm (özcülük) dir. Buna göre, çocuğun ilgileri gibi geçici şeylere önem vermeyen, çocuklara kültürün ve bilginin özünü veren "öğretmen merkezli" bir öğretim olmalıdır. Tarih boyunca sağlanmış olan süzülmüş bilgi ve tecrübeler, çocuğun dar çevrelerde kendi yaşayışı yoluyla bulacaklarından daha önemlidir. Öğretimde, oyunla vakit geçirmek değil, çocukları gelecek hayata hazırlamak ilkesi takip edilmelidir.

Rekonstrüksiyonizm (yeniden kuruculuk), bireysel değil, sosyal öğretim ilkesini savunmaktadır. Çünkü uygarlık da, demokrasi de, kültür de gruplar içinde olur. Okul, modern gelişme yönüne göre toplumu yeniden kuracak yenilikçi insanlar yetiştirmelidir.

Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi Temelinde Öğretim (Öğrenme) İlkeleri

Başarılı bir eğitim-öğretim çalışmasında, öğretimin genel ve özel ilkelerine uyulduğu kadar hedef kitlenin öğrenme ilkelerine de dikkat etmek gerekir. Çünkü eğitim sadece "öğretme" değil, aynı zamanda "öğrenme"dir.

Öğrenme üzerine araştırma yapanlar, bazı öğrenme ilkeleri tespit etmişlerdir. Bu ilkeler, hem ders programlarının belirlenmesinde hem de ders kitaplarının, plânların yapılmasında ve sınıfta ders anlatımı sırasında devamlı göz önünde bulundurulması gereken prensiplerdir.

İnsanların nasıl öğrendikleri karmaşık bir konudur ve bu alanda birçok teoriler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazılarının öğrenme ve öğretim ilkeleri şöyle özetlenebilir:

Davranışçı öğrenme ve öğretim teorisine göre, insanın öğrenmesi tecrübelerine; tecrübe de çevredeki uyarıcılara bağlıdır. İnsanın bütün davranışları öğrenme yolu ile oluşturulur veya değiştirilebilir. İnsanın zihninde ne olduğunu, ancak bunun söz, hareket veya tavır şeklinde davranışa dönüşmesi ile anlayabiliriz. Davranışçı öğretim teorisinde şartlı tepki (klasik ve edimsel, operant) yoluyla öğrenme olduğu savunulur ve bu öğrenmede pekiştiricilerin (ödül veya ceza) nasıl kullanılacağı üzerinde durulur. Uygun öğrenme şartları hazırlandığında ve uyarıcı-tepki arasında sağlam bir bağ kurulduğunda "her öğrenci öğrenir." Tekrar, öğrenmeyi güçlendirir. İlk öğrenilenler, daha sonra öğrenilenleri etkiler; benzer bilgilerin öğrenimini kolaylaştırır, zıt bilgilerin öğrenimi zorlaştırır.

Eğer öğretilecek bilgi ve/veya davranış çok fazla veya karmaşık ise, analiz yapıldıktan sonra bir öğretim plânı yapılmalı ve kademeli olarak (ardışık sırayla) öğretilmelidir.

Sosyal öğrenme teorisine göre, insan kendi tecrübelerinden değil, başkalarının bilgi ve tecrübelerinden faydalanarak, onları taklit ederek öğrenir. Konuşmada, cinsiyet rollerinde, giyinmede, yemede-içmede ve başka birçok konuda örnek kişi ve davranışlar taklit edilir. Bu taklitlerde ödül ve ceza, takdir ve yerme önemli rol oynar. Bu tür öğrenmeye "modelleme yoluyla öğrenme" (sosyal öğrenme) denir. Burada şartlı öğrenmenin ödül ve cezaları vardır ama, kişinin bunları kendi üzerinde denemesinden ziyade, başkalarının model davranışları taklit edilerek yapılır.

Özellikle ahlâk ve disiplin öğretimi ile beceri öğretmede bu teorinin ilkelerinden faydalanılır.

Bilişsel (cognitive) öğrenme teorilerinde, davranıştan ziyade bilginin öğrenilmesi üzerinde durulur. Burada da hafıza, zihin (bellek) ve akıl önemli bir rol oynamaya başlar. Zihnin, duyu organlarından gelen verileri alma, saklama, eski bilgi ve duyumlarla karşılaştırarak, birleştirip ayırarak yeni bilgiler oluşturma gibi öğrenme işinde birçok görevleri vardır.

Öğrenciye bir derste sunulan bilgilerle onun daha önce kazandığı bilgiler arasında bağ kurulursa, öğrenme daha kolay olur. Öğrenci, öğrendiklerini başka benzer durumlara transfer edebilmelidir. Öğrencinin algıdaki seçiciliğini daha önceki bilgileri etkiler. Bu nedenle, kişide oluşturulacak bilgiler belli bir plâna göre sırasıyla verilmeli ve bilginin doğru bir şekilde yerleştiğinden emin oluncaya kadar, tekrarlarla öğretmeye devam etmelidir.

Ausubel'in öğrenme ilkesi "mekanik öğrenme unutulur, anlamlı öğrenme ise daha çok hatırda kalıcıdır" şeklinde özetlenmektedir (anlamlı öğrenme teorisi). Mekanik öğrenmede, bilgiler bellekte düzensiz olarak kalırlar. Anlamlı öğrenmede ise, bilgiler diğer eski bilgilerle ilişkiye sokularak yeniden organize edilir, yapısallaştırılır, zihinde yeni bir anlam oluşturulur. Öğrenme, bilginin zihinde yapısallaşmasıdır. Burada yeni bilgiler önceki bilgilerin üstüne konulur; ya onları zenginleştirir veya düzeltir, değiştirir. Yeni öğrenilen şeyler bireyin zihnindeki kavramlar şeması içine yerleşir. Bu yapıldığı takdirde, çağrışım, hatırlama, düşünme gibi daha kalıcı olur ve değişik durumlara genelleme ve transfer kolaylaşır.

Bilişsel (cognitive) öğrenme teorileri içinde yer alan Gagnè'nin öğrenme ilkeleri olarak şunlar sayılabilir:

Öğrenme insanın zihninde yer alır.

Öğrenme, öğretmenin yaptıklarından çok öğrencinin yaptıklarından meydana gelir.
Öğrenmede yalnız pekiştirme, tekrar, yan yana veya bitişik duran bilgiler (olay + tarih, Türkçe + yabancı dil kelime) gibi dış etkilerle değil; iç faktörlerle (daha önceki bilgiler, zekâ, çözüm stratejileri) de ilgilidir.
Öğrenme, yığılmalı, birikimli bir süreçtir.

Farklı şeyler için farklı öğrenme türleri vardır. Meselâ zihinsel (entellektüel) beceriler için şu 8 aşamalı öğrenme türleri vardır:
1. İşaret öğrenme: Uyarana tepki, klasik şartlı refleks gibi
2. Uyarıcı-davranım ilişkisini öğrenme: Operant şartlanma
3. Basit zincirleme öğrenme: Kapının kilidini açma, arabayı çalıştırma
4. Sözel bağ kurma: Konuşma, şiir ezberleme
5. Ayırd etmeyi öğrenme: Farklı uyarıcılara farklı davranma, trafik ışıkları gibi
6. Kavram öğrenme: Olayları ve nesneleri sınıflama, adlandırma
7. İlke öğrenme: Nesneler ve olaylar arasındaki ilişkileri, yasaları öğrenme; ısıtılan su kaynar.
8. Problem çözme: Bilimsel yasa ve formülleri kullanarak problem çözme

Aynı zihinsel beceriler gibi sözel bilgilerin, tutumların, psikomotor becerilerin ve bilişsel stratejilerin (her yiğidin bir yoğurt yeyişi vardır) öğretilmesinde de farklı ilkeler geliştirilebilir.

Piaget'ye göre öğrenme, algıların, yeni bilgilerin zihinsel yapı içinde organize edilmesidir. Yeni algı ve bilgiler zihnin eski dengesini bozar. Ancak zihin, gerekli düzenlemeleri (kabul etme, değiştirme) yaparak bir uyum (adaptasyon) sağlar ve her defasında yeniden denge (eqiulibrium) kurar.

Bireyin öğrenmesi onun zihinsel (bilişsel) gelişimi ile bağlantılıdır. Çocuğun zihinsel gelişiminde, öğrenme ve öğretme açısından göz önüne alınması gereken dört aşama vardır.
1) Duyu hareket evresi (0-2 yaş)
2) İşlem öncesi dönem (2-7 yaş, dil-düşünce gelişir, bazı problemler algılara dayalı olarak çözülür)
3) Somut işlemler dönemi (7-11 yaş, somut problemlere mantıksal çözümler uygulanır)
4) Soyut işlemler dönemi (11-15 yaş, artık soyut problemlere de mantıksal çözümler uygulanır.)

Öğrenme sırasında, zihin -yeri geldiğinde- aşağıdaki işlemleri yaparak öğrenir: içerme işlemi (algıları adlandırma ve yorumlama), dönüştürme işlemi (bilgiyi değişik şekillere dönüştürür, 2+3=5, 5-2=3), değiştirme işlemi (somut olayların arkasındaki ortaklığı kavrar, mantıklı düşünür, analiz ve sentezler yapabilir), yapısallaştırma işlemi (yeni öğrenilen bilgiler zihinde yapısallaştırılır; kişi kendine göre bir zihinsel yapı kurar).

Bruner, kişinin öğrenmesinde, onun içinde yaşadığı sosyal ve kültür çevresinin de etkili olduğunu savunur. Çünkü, insan sosyal bir varlıktır. Onu yetiştiren kültür ortamı, onun açısını, yorumlarını ve düşünce yapısını etkiler. Öğrenme dil, düşünce ve hareket üzerine kurulduğu için, öğretim sırasında bu güçlükleri etkileyen faktörlere de dikkat etmek gerekir. Öğretmen, öğrencinin zeka, yetenek ve ilgilerini bildiği kadar, onun sosyo-kültürel özelliklerini de bilmelidir.

Bruner'in öğrenme üzerindeki bir başka teorisi "buluş yoluyla öğrenme"dir. Birey doğuştan keşfetme, deneme istek ve merakı getirir. Çevresini algılamaya çalışırken genellemeler yaparak kavramlar ve teoriler meydana getirir. Merak ve keşfetme, birçok "öğrenme durumları"nın temelidir. Bu şekildeki öğrenmede de, dışardan verilen maddî ödüllerden ziyade kendi içinde oluşan başarı hazzı etkilidir. Öğretimde öğrencinin merakının uyandırılmasına, keşfederek öğrenmesine yarayacak ders ortamları düzenlemelidir. Çünkü bu şekilde öğrenme daha etkili ve kalıcıdır. Öğrencinin bazı problemleri kendi kendine çözmesi onda büyük bir doyum sağlar ve motivasyon kazandırır.

Problem çözerek öğrenme de, birey veya grup halinde bazı problemleri alma, analiz-sentez gibi yöntemlerle çözmeye dayanır. Bu, âdeta öğrenmenin öğrenilmesidir. Öğrenciler ferdî veya grup olarak çalışırlar; öğretmen de grubun bir üyesi gibidir. Grupta herkesin yapacağı bir iş, küçüklerin büyüklerden, büyüklerin küçüklerden öğreneceği pek çok şey vardır. Bu Klausmeier'in "amaçsal öğrenme"sine benzer. Çünkü kişi bisiklete binmek, bir dersi geçmek, yabancı dil öğrenmek gibi bir amaç belirler ve bu amaca ulaşmak için gereken metodu, çabayı kendisi sağlar. Amaç olmayınca öğrenme olmaz. Problem çözüldüğünde bir amaca ulaşılacaksa, problem çözülür.
 
İLKÖĞRETİMDE KULLANILACAK YÖNTEM-TEKNİKLER

Çalışmaları, eğitim amaçlarına ulaştırmada kullanılacak metot ve teknikler çok önemlidir. Programda düzenlenen üniteler ve seçilen konular işlenirken, işlenecek yollar, başvurulacak etkinlikler, çocukta beklenen davranış değişikliğinin meydana gelip gelmeyeceğinde ve dolayısıyla eğitim amaçlarının gerçekleştirilmesinde önemli rol oynar. Bunun için öğretmen, öğretim çalışmalarında öğrencileri, amaçlara ulaştıracak metotları ve teknikleri uygulamalıdır.

Ünitelerin işlenişinde ihtiyaca göre şu yöntem ve teknikler uygulanabilir. Anlatma (Takrir), soru-cevap, gözlem, inceleme, araştırma, laboratuar, iş, gösteri (Demonstrasyon)proje, deney, problem çözme vb. metotlar ve teknikler kullanılabilir.

Ünitenin İşlenişinde;
1- Küme çalışmaları
2- Seviye grupları ile çalışma
3- Ferdi çalışmalar
4-Sınıf çalışmaları gibi çalışma şekillerine başvurulmalıdır. Öğretmen bu çalışmaları öğrencilerin durumlarına , konunun özelliğine, okulun imkanlarına ve ihtiyaçlarına göre ayarlamalıdır.

1- Küme Çalışmaları:
Bu konu Dosyalar Bölümünde ayrı bir konu olarak yer almaktadır.

2-Seviye grupları: Bu konu Dosyalar bölümünde ayrı bir konu olarak yer almaktadır.

3- Ferdi Çalışmalar: Beceriler daha çok ferdi çalışmalar sonucu elde edildiğinden gereklidir. Birleştirilmiş sınıflar için zorunludur. Öğrencilerin ferdi çalışmalarında dikkat edilecek özellikler:

1)
Çocuklar kendi kendilerine çalışabilme alışkanlığı kazanmalı ve geliştirmelidir. Öğretmenle kontrollü çalışmada kazanılan alışkanlık ve teknikler ferdi çalışmada da kullanılır. Çevreden ve kitaptan bilginin yerini tespit etmek, öğretmen yokken yapılan çalışma şekilleri, bulunan bilgileri yazmak gibi ferdi çalışma alışkanlıkları ve teknikleri öğretilmelidir.

2) Kendi kendine çalışmalar, çocuklar için önemli ve okul çalışmalarının bölünmez bir parçası olmalıdır. Yapılacak işler çocuklar tarafından benimsenmeli ve onların işbirliği ile planlanmalıdır.

3) Alıştırma kitapları ve daha başka basılı kaynaklar, çocukları kendi kendilerine çalışmaya yöneltmede yararlı olabilir. Seviyeye uygun bu kitaplar dersliğin kitaplığında bulunmalıdır.

4) Bir okul aile birliği toplantısı, bir müsamere, sergi, okul gazetesi çıkarma, çeşitli bayramlar, özel günler ve haftalar, bütün çocukların katılacağı çalışmalara yol açar ve kendi kendilerine çalışmalar için ayrılan zamanın yararlı şekilde geçmesini sağlar.

5) Kendi çalışma saatleri için uygun olacak etkinlikler çocukların ilgi ve ihtiyaçlarına ele alınan üniteye göre şunlar olabilir:

a- Zevk ve eğlence maksadıyla okuma;
hikaye, roman, şiir, temsil vb.

b- Yaratıcı yazma denemeleri; Okul Gazetesi için haber ve makaleler, mektuplar, tebrikler, gezi, gözlem ve deneylerle ilgili yazılar vb.

c- Yaratıcı sanat çalışmaları; Çeşitli kağıt işleri, çamur, tel, ağaç işleri, dokuma, dikiş, örgü, sepet örme vb.

ç- Ele alınan ünite ili ilgili çalışma ve deneyler;
Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler, Fen Bilgisi alanında bitki ve hayvanların yetiştirilmesi, beslenmesi yönünden okul ve uygulama bahçesinde gözlemler ve deneyler yapıp yazmak, bu maksatla ilgili kitaplar okumak, resim ve grafikleri incelemek vs.

d- Çeşitli bilgilerle ilgili araştırmalar; Okuma, el yazısı, imla, matematik ile ilgili alıştırmalar vb.

e- Derslik ve okulla ilgili ödevler; Temizlik yapmak, sobayı yakmak, saksıdaki çiçeklerin bakımı, kitaplık işleri, araç gereçlerin düzenlenmesi vs.

f- Küçük grupları ilgilendiren çalışmalar; Birkaç çocuk bir hikayenin temsilin planlayabilir. Oyun saati için oyun hazırlayabilir.

g- Sosyal etkinlikler; Davetiyeler yazmak veya sözlü olarak çağrıda bulunmak; bayram, doğum günü vb. gibi özel günler için kutlama kartları hazırlama,hasta arkadaşlarına mektup yazma.

h- Değerlendirme etkinlikleri; Çocukların ferdi çalışmaları değerlendirildiği zaman bir anlam kazanır. Değerlendirilmeyen kendi kendine çalışma etkinlikleri önemini kaybeder. Bu değerlendirme çocuğun kendi tarafından da olur, öğretmenin katılmasıyla da olur. Küme ve grupların çalışmaları grup ve küme öğrencileri tarafından değerlendirme yapılmalı, gerekmedikçe öğretmen karışmamalıdır.

4- Beceriler ve Çeşitleri (Sınıf çalışmaları): Bir iş yapabilmek ya da bir konuyu işleyebilmek için gereken yatkınlık olarak tanımlanan beceriler, öğrencinin yeni şeyler öğrenmesinde ve öğrendiklerini günlük hayatta uygulamasında büyük bir önem ve değer taşır. Bu bakımdan öğretmen ifade ve beceri derslerinde kazandırdığı beceriler yanında:

a- Çevreden ve kitaplardan alınacak bilgilerin yerini tayin etmek.

b- İndeks, fihrist, harita, sözlük, ansiklopedi vb. kaynakları kullanmayı öğrenmek.

c- Sınıf ve okul kitaplığından nasıl yararlanılacağını öğrenmek.

ç- Resim, şekil vb. görsel araçlardan bilgi edinmenin yollarını öğrenmek.

d- Gözlem, deney, inceleme, araştırma sonucu toplanan bilgileri rapor haline getirme.

e- Sözlü ve yazılı raporları kümeye sunabilmek ve tartışmaya katılabilmek.

f- Düşünceleri, grafikler, şemalar, çizgiler, haritalar, resimler yardımıyla anlatabilmek.

g- Kil, çamur, tahta, mukavva, bez, tel gibi gereçlerle maksadını ifade etmek.

h- Keser, çekiç, makas, rende gibi aletleri günlük işlerde kullanabilmek.

I- Termometre, pil, zil, mercek gibi araçları tanıma ve kullanabilme.

Beceriler kazandırılır ve geliştirilirken göz önünde bulundurulacak hususlar:

a- Beceriler kazandırılırken, öğrencilerin bulundukları grup içindeki seviyeleri, ferdi farkları dikkate alınmalıdır.

b- Bütün beceriler insanların başkalarıyla olan ilişkilerinin geliştirilmesinde rol oynayan önemli faktörlerdir. Bu itibarla kazandırılacak davranışlar, çocuğun çevresiyle olan ilişkilerinin gelişmesinde yardımcı ve yararlı olacak oranda anlamlıdır.

c- Beceriler gerçek şartlar içinde kazandırılmalıdır.

ç- Becerilerin geliştirilmesinde doğru örneklerin verilmesi gerekir.

d- Çocukları değişik seviye gruplarında çalışmaları dolayısıyla aşağılık duygusu veya aşırı övünme geliştirmemelerine dikkat edilmelidir. Çocuklar zayıf taraflarından dolayı kınanmamalı. Bir dersten geri olan bir çocuk başka bir derste üstün durumda olabilir.

Öğrenciler bazı becerilerinden dolayı zaman zaman takdir edilmeli ve bu becerilerini daha çok geliştirebilmeleri için desteklenmeli ve gerekli rehberlik yapılmalıdır.

f- Sınıfta konuşma güçlüğü veya şive bozukluğundan dolayı herhangi bir öğrenciye diğer öğrencilerin gülmesine veya alay etmesine müsaade edilmemeli, kendilerine memleketimizin değişik bölgelerinde değişik şivelerin kullanıldığı, bu bakımdan, aynı çevrenin değişik semtlerinde farklılıklar olabileceği belirtilmelidir.

g- Çocuğun yazı ve gelişimi daima göz önünde bulundurulmalıdır.

h- Beceriler birbirine dayalı olarak gelişir. Resim dersinde, çizgi basamağındaki çocuktan ölçülere uygun bir resim yapması, çıkarma, toplama becerilerinden önce çarpma ve bölme becerilerinin kazandırılması beklenemez.

I- Becerilerin kazandırılması ve pekiştirilmesinde alıştırmalarla ilgili esaslar göz önünde tutulmalıdır.

İLKÖĞRETİMDE KÜME ÇALIŞMALARI

İlkokullarda genel olarak küme çalışmalarında sadece ilgi ve seviye kümelerini uygulamaya çalışıyoruz. Ancak inceliklerine dikkat etmek ve iyi bilmek zorundayız.

Küme Çalışmalası Yararları:


1- Çocuk, ilgi ve ihtiyaçlarına uygun bir konuyu öğrenmek için kendi isteğiyle bir kümede görev aldığında daha istekle çalışır.

2- Bir kümenin üyesi olmaktan ve kümeye yararlı olmaktan dolayı kendine güveni artar.

3- Sorumluluk alma, iş başarma, düşünme, kıyaslama, konuşma, tartışma, inceleme, araştırma, dinleme, eleştirme yetenekleri gelişir.

4- Hayat boyunca başvuracağı öğrenme yollarını kazanır.

5- İncelenen konu ille ifade beceri etkinlikleri arasında tabi bağlar kurar.

6- Küme içinde daha olumlu ve toplumsal davranışlar kazanır, başkalarıyla birlikte çalışmaya alışır.

7- Bu çalışmalarda en pasif çocuklar bile bir şeyler yapar.

8- Çalışmalar sırasında çocuklar birbirlerinden daha kolay öğrenirler.

9- Küme çalışmaları, bilgilerin ezberlenmesi yerine sevilip sindirilmesini sağlayarak öğrencide olumlu davranış değişikliklerine imkan sağlar.

İLGİ KÜMELERİ
Mihver derslerde kurulur. Mihver dersin veya bir etkinliğin aynı konusuna ilgi duyan öğrencilerden oluşur. Planlama basamağının sonuna doğru kurulur.


- Ünite planlama basamağının sonunda sınıfta bu üniteyi kümeyle işlemeye karar vermişsek, öğrencilere bu ünitede neler öğrenmek istedikleri sorulur, hepsi tahtaya yazılır.

- Bu yazılanların birbirine benzer olanları hep birlikte birleştirilerek mihver dersin ünitesinin ana konuları oluşturulur.

- Ana konular belirlendikten sonra öğrencilere hangi konularda çalışmak istedikleri sorulur ve numarasını konunun karşısına yazması istenir.

Ancak bu sırada bazı şeylere dikkat edilmelidir:

1- Öğrencilerin belirli konulara yığılmalarına izin verilmemelidir.

2- Bu nedenle öğretmen her konunun önemli olduğunu ve işlenmesi gerektiğini, ilgi çekecek şekilde sağlamalıdır.

3- Açıkta konu kalmamalıdır. Gerekirse öğretmen kendisi alıp bir küme gibi işlemeli ve sunmalıdır.

4- Bir kümedeki öğrenci sayısının 5-7 kişi olmasına dikkat edilmelidir.

5- Her ünitede aynı öğrencilerin küme oluşturması önlenmelidir.

- Öğrenciler konuları seçerken buna ilişkin kaynaklar olup olmadığına, gerçekten ilgi duyup duymadıklarına, arkadaş değil konu seçmek esas olduğuna alıştırılmalıdır.

- Bir öğrenci, zorunlu olmadıkça, ünite bitimine kadar aynı kümede kalmalıdır. Eğer kümede çok önemli uyuşmazlık varsa ünite sonunu beklemeden değiştirilmelidir.

- Kümeler oluştuktan sonra zaman zaman, varsa o basamakta yoksa daha sonra küme planı yaparlar.

- Eğer konu uzunsa paylaşarak hazırlarlar, kısa ise aynı konuyu değişik öğrenciler değişik kaynaklardan araştırırlar.

- Küme planı yapıldıktan sonra iyi bir iş bölümü gerçekleşmelidir. Öğretmen iş bölümü izleyip her defasında aynı öğrencilerin aynı rolü üslenmelerine izin verilmez.

- Kümelerin işleniş boyunca planlarına göre iyi ve etkili bir rapor hazırlamalarına, araç gereçlerle desteklemelerine, değerlendirme basamağında sözlü olarak iyi bir sunum yapılabilecek şekle getirmelerine yardımcı olunmalıdır.

SEVİYE KÜMELERİ
İfade ve beceri derslerinde kurulur. Bir sınıfta herhangi bir ifade ve beceri dersinde öğrenciler arasında fazlaca seviye farkı görülüyorsa seviye kümeleriyle çalışmaya gidilmelidir.

Normal dağılım eğrisinde görüldüğü gibi genel olarak bir derste en az üç gruba rastlanır:


1- Normal Grup (% 60) 2- Normal Üstü Grup (%19-20) 3- Normal Altı Grup (%19-20). Bu durumda hepsinin aynı noktada düşünerek ders işlediğimizi var sayarsak bazı grupları birbirine feda etmiş oluruz. İşte bu nedenle sınıfta fazlaca seviye farkı görüldüğünde mutlaka seviye kümeleri ile çalışılmalıdır.

Bu sayede ; 1- Bireysel farklılıklar göz önüne alınır.

2- Kimse kimseye feda edilmeden kendi gücü oranında çalışmaya gidilmiş olur.

3- Beceri, yetenek, öğrenme gücü gibi yönlerden birbirine yakın öğrenciler birbiriyle daha iyi etkileşim kurarlar.

4- Çeşitli derslerdeki üstün yetenekli öğrenciler daha da geliştirilir.

5- Öğrenciler arkadaşlarıyla yarışmak yerine kendi seviyesindekilerle ve oranda başarı sağlayarak kendine güveni artar.

Seviye kümesi; bir derste, beceri, yetenek, öğrenme gücü gibi açılardan aynı ya da birbirine yakın seviyedeki öğrencilerin oluşturduğu gruptur.

Kurulma Şekli:

- Öğretmen seviye kümesi kurmaya ihtiyaç duyduğu derste çeşitli yollardan ölçme yapar ve bu ölçmeler sonucu o derste aynı ya da birbirine yakın not alan durumdaki öğrenciler belirlenir.

- Ölçme sonuçlarına göre bir sınıfta en az üç grup kurulması gerekir.

-Her grupta kaçar öğrenci olacağına sınırlama getirilmez. Çünkü ölçme sonucunda ancak öğrencinin hangi grupta olması gerektiği ve o grupta kaç kişi olacağı ortaya çıkar.

- Bir öğrenci bir derste üstün grupta ise, bir başka derste üstün grupta değilse bir şey değişmez. Yani Normal ya da Normal-altı grupta olabilir.

- Bir öğrenci girdiği grupta bir yıl sonuna kadar kalmayabilir. Çünkü seviyesinde değişme olabilir.

- Bir öğrenci girdiği kümede bizim istediğimiz sürece değil, seviyesi olumlu ya da olumsuz değişinceye kadar, bir başka deyişle içinde olduğu gruba ayak uyduramaz duruma gelinceye kadar kalır.

- Öğretmen her grupta, ayrı ayrı, onların seviyelerine göre etkili olabilecek tekniklerle çalışmalıdır.

- Öğretmen ilk defa seviye kümelerini oluştururken çok dikkatli davranmalı, sezdirmelidir. Ancak hm öğrenciye hem veliye farklı çalışma yapacağından, titizlikle açıklamaya çalışmalıdır.

- Kümelerde çalışırken titizlik göstermezsek bazıları üstünlük duygusuna, bazıları aşağılık duygusuna kapılabilir. Bu nedenle sınıfı değişik şekillerde kaynaştırma yoluna gidilmelidir.

- Birleştirilmiş bir sınıfta birden fazla sınıf bulunacağı için sınıf ve yaş farkı gözetilmeksizin gruplama yoluna gidilebilir.

Türkçe dersinde 2.sınıfın normal altı öğrencileri ile 1.sınıfın normal üstü öğrencileri, Matematik dersinde 3.sınıfın normal grubuyla 2.sınıfın normal üstü grubu birleştirilebilir.


ÖDEV VERİLİRKEN GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULACAK ESASLAR
1- Ödev konularının seçilmesinde, öğrencilerin bilgi ve sınıf seviyeleri, yaşları, okul-aile ve çevre imkanları, diğer derslere zaman ayrılmasına fırsat verilmesi gibi unsurlar göz önünde bulundurulmalıdır.

2- Verilecek ödevin konusu açık ve anlaşılır olmalı, öğrenciyi tereddüde düşürmemeli, yanlış yorumlara yol açmamalıdır.

3- Öğrencilere ilk sınıflarda ve öğretim yılı başında, kısa ve kolay hazırlanabilir ödev verilir.

4- Aynı sınıfta bulunan öğrencilere aynı ödevler verilebileceği gibi bilgi, seviye, ilgi ve yeteneklerine göre değişik konu ve seviyelerde ödevler verilebilir.

5- Öğrencilere birlikte çalışma alışkanlığı kazandırmak amacıyla grup ödevi verilebilir. Bu durumda grupta işbölümünü öğretmen belirler.

6- Öğretmen ödevle ilgili kaynakların veya araç-gereçlerin neler olduğunu, nerelerde bulabileceğini öğrencilere daha önceden duyurur.

7- Ödevler ilgili programlara uygun olarak verilir.

8- Ödev verilirken eğitim ve öğretime yönelik belirli bir amaç güdülmez. Öğrenciyi meşgul etmiş olmak için ödev verilememelidir.

9- Ödevde aranan nitelikler ve ödevin hangi yönlerden değerlendirileceği öğrencilere duyurulur.

ÖDEVİN SAHİP OLMASI GEREKEN ESASLAR
1- Ödev hedefleri gerçekleştirici olmalıdır.

2- Dersin konusuyla ilgili olmalıdır.

3- Öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyine uygun olmalıdır.

4- Ödev açık, anlaşılır ve kesin olmalı; aşırı yorum farkına neden olmayacak nitelikte olmalıdır.

5- Ödevler öğrencinin ilerki yaşantısında ihtiyaç duyabileceği problem çözme gücü kazandırıcı nitelikte olmalıdır.

6- Ödevler araştırma, inceleme, sonuca ulaşma gücünü geliştirici, yaratıcılığını ve bilimsel yöntemi kullanmaya olanak verici nitelikte olmalıdır.

7- Ödevler öğrenilmiş davranışlarla öğrenilmekte olanlar arasında bağ kurulmasına yardımcı olmalıdır.

8- Ödevler zaman, enerji, araç-gereç ve kaynaklar açısından ulaşabilir nitelikte olmalıdır.

ÖDEV TÜRLERİ
A) Ödevlerin bir bölümü yeni ya da yeni olmasına karşın eskiden işlenen konunun çeşitli yönleri ile ilgili okuma ve inceleme şeklinde olabilir.

B) Ödevleri belli bir konuyla ilgili yazım gücünü geliştirici türden verebiliriz.

C) Ödevler; problem çözme, araştırma, proje, yaratıcılığa yönelik estetik ve bilimsel yönde olabilir.

ÖDEVLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
1- Yazılı olanlar dikkatle incelenmeli, proje çalışmalarında özelliklerine bakılmalıdır.

2- Olumlu olumsuz yönleri belirlenip öğrenciye geri verilmelidir.

3- Böylece öğrenci nerede ne yanlış yaptığını, bunu nasıl düzeltilebileceğini, eksiğini tamamlamanın yolunu arar.

4- İpuçları ve pekiştireç sunulmaktadır.

5- Ödevleri mümkün olduğunca kendisinin yapması hatırlatılmalıdır.

6- Ödevlerin temiz, düzgün. Tertipli hazırlanmış olmasına dikkat edilmelidir.

7- Hangi tür konu için hazırlanmış olmasına bakılarak değerlendirme yapılmalıdır.
 
EĞİTİMDE PLANLAMA

Eğitimde amaç, eğitim sistemine giren bireylerin mevcut durumundan istenilen duruma doğru farklılaşmasını sağlamaktır. Öğrencilerin Milli Eğitimin Genel amaçlarında belirtilen yönde, davranışlarının değiştirilmesini sağlamaktır. Okul programlarındaki her bir ders, genel anlamda Milli Eğitimin Genel amaçları ve özel anlamda dersin amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır.


Öğrenci davranışlarındaki değişikliklerin etkili bir şekilde yerine getirilmeye çalışılması her şeyden önce öğretim faaliyetlerinin planlanmasını gerektirir.

Planlama, öğretim faaliyetlerinin önceden belirlenmesini ve sınıf içinde uygulanmasını kapsar.

Eğitimde Plan 3 şekilde hazırlanır.

a. Yıllık plan b. Ünite planı c. Günlük ders planı (Özellikle öğrenciye kazandırılacak davranışlar günlük planın amaçlar kısmında belirtilmelidir.)

Ders öncesi hazırlık çalışmaları iki grupta toplanabilir.
Öğretime hazırlık
Ders planı hazırlama



EĞİTİMDE PLANLAMANIN AMAÇLARI

Eğitim sistemimize giren bireylerin mevcut durumdan istenilen duruma doğru farklılaşmasını sağlamaktır. Yani öğrencilerin milli eğitimin genel amaçlarında belirtilen yönde davranışların değiştirilmesini sağlamaktır.

Bir öğretmen derse kendinin ne bildiğiyle değil, öğrencinin neyi bilmediğiyle başlamalıdır.

Öğretim Planlamasının Öğretmene Sağladığı Yararlar:

Öğretmenin zamanı etkili kullanmasını sağlar.
Kazandırılacak davranışları ayrıntılı belirlemesini sağlar.
Öğretmenin kendisine güvenini arttırır
İçeriğin mantıklı bir şekilde sunulmasını sağlar.
Hedefe ve konuya en uygun öğretme tekniklerini seçmeyi kolaylaştırır.
Her bir davranışın kazandırılmasında kullanılacak öğretim materyallerinin ve yerine getirilecek öğretim faaliyetlerinin tespiti, kullanacağı zaman ve durumu belirlemede kolaylık sağlar.
Ölçme aracı hazırlarken, hangi davranışların ölçüleceğinin açık bir şekilde belirlemesini sağlar.
Ölçme sonucunda hangi davranışların yeterli olarak kazanıldığının ve eksiklerin belirlenmesi.

Planlama yaparken üzerinde durmamız gereken bazı esaslar vardır.

A-Öğrenim amacına yönelmek,

B-Motivasyon,

C-İşleniş,

D-Çalışma esasları,

E-Öğrenci ve öğretmen davranışlarının amaca uygunluğu,

F-Bilgi kontrolü.
A-Öğrenim amacına yönelmek

Her dersin planlanması,öğretim amaçlarının tespitiyle başlar. Dersin işlenişi öğretmenin seçtiği amaçlara bağlıdır.

Öğrenim amacı nedir?


-Davranış değişikliğidir.

-Öğretmenin öğrencilerine ne öğretmek istediğini anlatmaktır.

Sürecin sonunda öğrenci ,alışkanlık, kabiliyet ve davranış değişikliği gösterebilmelidir. İstenilen davranış değişiklikleri bir sınavla kontrol edilmeli ve değerlendirilmelidir.

Genel amaçlar, öğretmenin yıllık ve ünite planlarına aldığı amaçlardır. Fakat bunlar bir dersin planlanması için yeterli değildir. Öğretmen işleyeceği ders için özel amaçları kendi tespit etmelidir.

Özel amaçları üç bölümde inceleyebiliriz;

a-Bilgiler ve kavramlar,

b-Kabiliyet ve beceriler,

c-Tavır, hareket ve değer yargıları.

a-Bilgiler ve kavramlar

Öğrenciler , eşyaların fiziksel özelliklerini, kanunlarını,kurallarını, kompozisyon yazım kurallarını anlatabilmeli, bunları metotlarla da gösterebilmelidirler.

Önemli: Öğrenciler, çok önemli tarihleri veya olayları sadece ezberlemekle yetinmemelidirler.

Örnek:

İkinci Dünya Savaşının ne zaman başladığını hatırlamalıdırlar, ama esas olan bu savaşın neden çıktığını ve savaşın sonuçlarını öğrenmeleridir.

b-Kabiliyet ve beceriler:

Öğrenciler okumak , yazmak, toplamak, küçük bir el işi yapmak tahtadan veya kitaptan deftere yazmak gibi kabiliyetlerine uygun davranışlar gösterirler. Biz bu davranışları izleyebilir ve kontrol edebiliriz.

Testere ile bir tahta kesmek, makas ve tutkal ile kağıttan bir küp yapmak öğrencinin elini ve zihnini kullanarak yaptığı çalışmalardır,

Kurallara uymak, doğru düşünmek, zihinden problemi çözmek gibi davranışlar ise öğrencinin sadece zihnini kullanarak yaptığı davranışlardır.

c-Tavır hareket ve değer yargıları:

Öğrenciler, öğrendiği davranışları her zaman tekrarlayabilirler.

Örneğin:

-Küçüklere yardım etmek.
-Bir olayı anlatırken konu değiştirmemek.
-Soruları söz hakkı alarak cevaplandırmaya çalışmak.
-Bir sorun çözülünceye kadar dikkatini dağıtmamak.
-Kendisinin ve başkalarının davranışlarını eleştirerek kontrol etmek.
-Çalışmalara katılmak ve düzene uymak.
-Sınıfta grup çalışması yapmak....vb gibi.

Öğretmen, seçtiği esas amacı temel alır. Bunun yanında başka amaçları da , yan amaç olarak kullanır. Seçtiği amaçların önem sırasına kesin karar vermelidir.

Örnek: Okuma kabiliyetini arttırmak veya bir konunun ana fikrini bulmak. Bir kuralı düşünerek bulmak veya bir kuralı uygulamak.

Öğrencilerin ders sırasındaki faaliyetleri. Özellikle öğretmenin seçtiği amaçlar tarafından belirtilir. Başarılı ve başarısız olunduğuna, yalnız bu amaca ulaşılıp ulaşılmadığına göre karar verilir.

Öğrencilere her öğrenme ödevi verilirken, amaç açık olarak verilmelidir. O zaman dersin sonunda öğrenciler, amaçlara ulaşıldığını, başarılı veya başarısız olunduğunu bileceklerdir. Öğrencilerin, kendi başarılarını değerlendirebilmesi öğrenmenin devamı ve öğrenme isteğinin seviyesinin belirlenmesi için önemlidir.



B. MOTİVASYON

-Motivasyon bir ön giriştir.

-Motivasyon konuya ilgi çekmektir.

İnsanların ilgisi istek ve arzuları olarak nitelediğimiz iç etkilerden ve Çevrenin etki ve tepkisi olarak nitelediğimiz dış etkilerden oluşur.

Bunları ayrı ayrı inceleyecek olursak;


-İçten gelerek, isteyerek yapma (iç etkenler)

-Ödül ve ceza için yapma (dış etkenler)

Biz, isteyerek ve severek yapılanlara birincil, esas motivasyonlar diyoruz

Buradan hareketle, derslerin en verimli şekilde geçmesini sağlamak için;

-Mümkün olan her türlü motivasyon araçları tanınmalı ve onlardan yararlanılmalıdır,

-Motivasyonda sürpriz şeyler ve mizah kullanılabilir,

-Öğretmen, öğrencilere kuraldışı bir durumu hikaye ederek anlatabilir,

-Dersleri sadece anlatmak yerine, canlı bir şekilde yaparak yaşayarak öğretmek en iyisidir,

Seçilecek motivasyon yöntemi ve araçları öğrencilerin günlük yaşantısı ile bağlantılı olursa motivasyon daha etkili olur.

C. İŞLENİŞ

Öğrencilere yaptırılacak faaliyetler, onların zihin seviyelerine ve fiziki güçlerine uygun olmalıdır. Öğrencilerin yaptıkları bir çalışmayı başarmaları, onları daha çok çalışmaya sevk edecektir. Böylece öğrenciler kendi yaptıkları bir şeyi kolay kolay unutmazlar ve öğrendiklerini yeni durumlarda yine kullanabilirler.


Problemin kavranması aşamasında, problemin tespiti ve problemin değerlendirilmesi yapılmalıdır.

Öğrenciler durum hakkında değerlendirme yaparken,

-Neyi tasarlıyoruz?

-Buna ekleyecek daha başka bir şey var mı?

-Zorluklar nerededir?

-Dersin sonunda neler öğrenmiş olacağım?

-Beklentilerim nedir? gibi sorulara yanıt aramalıdır.

Planlama ve tahminlerin bulunması aşamasında ise,

Öğrenciler, tahminlerine sebep gösterirler ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunurlar. Böylece bir problem çözüme bağlanır.

Problem çözüm çalışmalarında bilgi kazanmak için faaliyetler ve bildiklerimizi kullanarak yaptığımız faaliyetler vardır.

-Bilgi kazanmak için yapılan faaliyetlerde koleksiyon , gezi, gözlem ve deney yapılabilir.

-Bildiklerimizi kullanarak yapılan faaliyetlerde , bildiklerini karşılaştırma, sıralama, farkını bulma, özetleme, kuralları ve ilişkileri bulma, açıklamaya çalışma gibi çalışmalar yapılabilir.

İşleniş basamağında yalnız çalışma, ikili çalışma ve grup çalışmasına yer verilmelidir.




D. ÇALIŞMA ESASLARI

Yeni kavramlar pratik ve somut örnekler ile öğrenilmelidir.

Anlamı çok soyut olan kavramların karşılaştırma, ayırt etme vb. yollarla kavranmasını sağlamak gerekir.


Problem çözümünde planlı olarak öğretim sağlanmalıdır.

-Öğrenciler problem çözümünde ön bilgilerini kullanmalıdırlar.

-Verilen araçlarla birlikte problem sorusunu bulmalıdırlar.

-Problemi bulup kavradıktan sonra, planlayarak yeni metot ve stratejiler bulabilirler

-Bir derste amaca ulaşmak için, belli sıranın takip edilmesi ve öğrencilere bu sıranın

kavratılması gerekir.

-Sonuçlar, grafiklerle, ok işaretleriyle, krokilerle ve numaralama yolu ile gösterilir.

-Pekiştirme için öğrenilenler kısa aralıklarla tekrar edilmelidir.

-Alıştırmalar kısa, ama sık yapılmalıdır.



E. BAŞARININ KONTROLÜ

Öğrencilerin ne dereceye kadar amaca ulaştıkları bir sınavla tespit edilebilir. Onları başarılı kılmak için, eksiklikleri adım adım takip etmek ve onların önemli yeteneklerini bulmak, sınıftaki sosyal faaliyetleri, başarı ve konuşma becerileri için önemlidir. Bunları kontrol etmekle öğrencilerin yetenek ve ilgi alanları da tespit edilmiş olur. Bu da onların meslek seçimine yardımcı olacaktır.



GENEL OLARAK BİR DERSİN İŞLENİŞ MODELİ

A-GİRİŞ

1-Motivasyon:

Öğrencilerin dersin işlenmesine isteyerek katılımlarının sağlanması için ilgilerinin çekilmesi, meraklarının uyandırılması ve öğrencilerin kendi ihtiyaçlarının olacağı düşüncesi ile derse katılımlarının sağlanması aşamasıdır. Öğretmen burada görsel-işitsel araçlar ya da kendi becerisiyle ortaya koyacağı sunu sayesinde, öğrencilerin ilgisini uyandırabilir.

2-Problemin tespiti:

Motivasyonla ilgileri çekilen öğrenciler, öğretmenin rehberliği sayesinde, işlenecek konunun tespiti ve ulaşılması düşünülen amacın ortaya konulmasıdır. Burada, ders konusu öğrencilerin görüş ve düşünceleri sayesinde ortaya çıkarılacaktır. Bundan sonraki bölümlere, öğrenciler kendi ürünleri olarak bakacak ve kendi ihtiyaçlarından ders akışının devam ettiği düşüncesiyle daha fazla öğrenci katılım oranı olacaktır.

B-PROBLEMİN ÇÖZÜMÜ( İŞLENİŞ )

1- Tahminler Yürütmek:

Öğretmenin amaca ulaşmak için önceden hazırladığı sorulara cevap bulmak için, öğrencilerden tahmini cevap almasıdır. Öğrenciler konu ile ilgili düşüncelerini, rehber öğretmenin sağlayacağı hür bir ortamda rahatlıkla ortaya koyabilmeleridir.

2- Çalışarak problemi çözmek:

Konunu detaylı olarak işlenmesi ve sonuca ulaşılması aşamasıdır. Burada öğretmen etkinlikleri ağırlıklı olarak öğrencilere bırakmalıdır.

C-AMAÇLARIN KONTROLÜ VE UYGULANMASI ( DEĞERLENDİRME VE PEKİŞTİRME)

1- Problem soruya cevap bulma:

Konunun kavratıldığı ve sonuca ulaşıldığı bir aşamadır. Günlük yaşantıda karşılaşılan benzer problemler ve cevapların ortaya konması, kısaca amaca ulaşmakta diyebiliriz.

2- Bilgi kontrolü:

Amaç doğrultusunda öğrencilerin konuyu ne derece kavrayabildiklerini ve hangi davranışları edinebildiklerini pratik uygulamalar, yazılı, sözlü ya da test uygulamalarıyla değerlendirmek.

Ders planı örneği;

GENEL OLARAK BİR DERS PLANININ BÖLÜMLERİ:

Ders :


Süre :

Konu :

Genel Amaçlar :

Özel Amaçlar :

Öğretim araçları :

Ders Materyalleri :

Yöntem ve Teknikler:

DERSİN İŞLENİŞ BASAMAKLARI

Motivasyon: Derse Öğrencilerin ilgisinin çekilmesi
Giriş: Problemin (konunun) tespiti
İşleniş: Konuyla ilgili eski bilgilerin hatırlanması


Açıklamalar
Karşılaştırmalar
Egzersizler
Soru ve cevaplar
Sonuç

Değerlendirme: İşlenen konunun öğrenciler tarafından ne kadar anlaşıldığının tespiti.
Pekiştirme:Öğrencilere konuyu pekiştirici ek çalışmaların verilmesi.
 
EĞİTİMDE PLANLAMA

Eğitimde amaç, eğitim sistemine giren bireylerin mevcut durumundan istenilen duruma doğru farklılaşmasını sağlamaktır. Öğrencilerin Milli Eğitimin Genel amaçlarında belirtilen yönde, davranışlarının değiştirilmesini sağlamaktır. Okul programlarındaki her bir ders, genel anlamda Milli Eğitimin Genel amaçları ve özel anlamda dersin amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır.


Öğrenci davranışlarındaki değişikliklerin etkili bir şekilde yerine getirilmeye çalışılması her şeyden önce öğretim faaliyetlerinin planlanmasını gerektirir.

Planlama, öğretim faaliyetlerinin önceden belirlenmesini ve sınıf içinde uygulanmasını kapsar.

Eğitimde Plan 3 şekilde hazırlanır.

a. Yıllık plan b. Ünite planı c. Günlük ders planı (Özellikle öğrenciye kazandırılacak davranışlar günlük planın amaçlar kısmında belirtilmelidir.)

Ders öncesi hazırlık çalışmaları iki grupta toplanabilir.
Öğretime hazırlık
Ders planı hazırlama



EĞİTİMDE PLANLAMANIN AMAÇLARI

Eğitim sistemimize giren bireylerin mevcut durumdan istenilen duruma doğru farklılaşmasını sağlamaktır. Yani öğrencilerin milli eğitimin genel amaçlarında belirtilen yönde davranışların değiştirilmesini sağlamaktır.

Bir öğretmen derse kendinin ne bildiğiyle değil, öğrencinin neyi bilmediğiyle başlamalıdır.

Öğretim Planlamasının Öğretmene Sağladığı Yararlar:

Öğretmenin zamanı etkili kullanmasını sağlar.
Kazandırılacak davranışları ayrıntılı belirlemesini sağlar.
Öğretmenin kendisine güvenini arttırır
İçeriğin mantıklı bir şekilde sunulmasını sağlar.
Hedefe ve konuya en uygun öğretme tekniklerini seçmeyi kolaylaştırır.
Her bir davranışın kazandırılmasında kullanılacak öğretim materyallerinin ve yerine getirilecek öğretim faaliyetlerinin tespiti, kullanacağı zaman ve durumu belirlemede kolaylık sağlar.
Ölçme aracı hazırlarken, hangi davranışların ölçüleceğinin açık bir şekilde belirlemesini sağlar.
Ölçme sonucunda hangi davranışların yeterli olarak kazanıldığının ve eksiklerin belirlenmesi.

Planlama yaparken üzerinde durmamız gereken bazı esaslar vardır.

A-Öğrenim amacına yönelmek,

B-Motivasyon,

C-İşleniş,

D-Çalışma esasları,

E-Öğrenci ve öğretmen davranışlarının amaca uygunluğu,

F-Bilgi kontrolü.
A-Öğrenim amacına yönelmek

Her dersin planlanması,öğretim amaçlarının tespitiyle başlar. Dersin işlenişi öğretmenin seçtiği amaçlara bağlıdır.

Öğrenim amacı nedir?


-Davranış değişikliğidir.

-Öğretmenin öğrencilerine ne öğretmek istediğini anlatmaktır.

Sürecin sonunda öğrenci ,alışkanlık, kabiliyet ve davranış değişikliği gösterebilmelidir. İstenilen davranış değişiklikleri bir sınavla kontrol edilmeli ve değerlendirilmelidir.

Genel amaçlar, öğretmenin yıllık ve ünite planlarına aldığı amaçlardır. Fakat bunlar bir dersin planlanması için yeterli değildir. Öğretmen işleyeceği ders için özel amaçları kendi tespit etmelidir.

Özel amaçları üç bölümde inceleyebiliriz;

a-Bilgiler ve kavramlar,

b-Kabiliyet ve beceriler,

c-Tavır, hareket ve değer yargıları.

a-Bilgiler ve kavramlar

Öğrenciler , eşyaların fiziksel özelliklerini, kanunlarını,kurallarını, kompozisyon yazım kurallarını anlatabilmeli, bunları metotlarla da gösterebilmelidirler.

Önemli: Öğrenciler, çok önemli tarihleri veya olayları sadece ezberlemekle yetinmemelidirler.

Örnek:

İkinci Dünya Savaşının ne zaman başladığını hatırlamalıdırlar, ama esas olan bu savaşın neden çıktığını ve savaşın sonuçlarını öğrenmeleridir.

b-Kabiliyet ve beceriler:

Öğrenciler okumak , yazmak, toplamak, küçük bir el işi yapmak tahtadan veya kitaptan deftere yazmak gibi kabiliyetlerine uygun davranışlar gösterirler. Biz bu davranışları izleyebilir ve kontrol edebiliriz.

Testere ile bir tahta kesmek, makas ve tutkal ile kağıttan bir küp yapmak öğrencinin elini ve zihnini kullanarak yaptığı çalışmalardır,

Kurallara uymak, doğru düşünmek, zihinden problemi çözmek gibi davranışlar ise öğrencinin sadece zihnini kullanarak yaptığı davranışlardır.

c-Tavır hareket ve değer yargıları:

Öğrenciler, öğrendiği davranışları her zaman tekrarlayabilirler.

Örneğin:

-Küçüklere yardım etmek.
-Bir olayı anlatırken konu değiştirmemek.
-Soruları söz hakkı alarak cevaplandırmaya çalışmak.
-Bir sorun çözülünceye kadar dikkatini dağıtmamak.
-Kendisinin ve başkalarının davranışlarını eleştirerek kontrol etmek.
-Çalışmalara katılmak ve düzene uymak.
-Sınıfta grup çalışması yapmak....vb gibi.

Öğretmen, seçtiği esas amacı temel alır. Bunun yanında başka amaçları da , yan amaç olarak kullanır. Seçtiği amaçların önem sırasına kesin karar vermelidir.

Örnek: Okuma kabiliyetini arttırmak veya bir konunun ana fikrini bulmak. Bir kuralı düşünerek bulmak veya bir kuralı uygulamak.

Öğrencilerin ders sırasındaki faaliyetleri. Özellikle öğretmenin seçtiği amaçlar tarafından belirtilir. Başarılı ve başarısız olunduğuna, yalnız bu amaca ulaşılıp ulaşılmadığına göre karar verilir.

Öğrencilere her öğrenme ödevi verilirken, amaç açık olarak verilmelidir. O zaman dersin sonunda öğrenciler, amaçlara ulaşıldığını, başarılı veya başarısız olunduğunu bileceklerdir. Öğrencilerin, kendi başarılarını değerlendirebilmesi öğrenmenin devamı ve öğrenme isteğinin seviyesinin belirlenmesi için önemlidir.



B. MOTİVASYON

-Motivasyon bir ön giriştir.

-Motivasyon konuya ilgi çekmektir.

İnsanların ilgisi istek ve arzuları olarak nitelediğimiz iç etkilerden ve Çevrenin etki ve tepkisi olarak nitelediğimiz dış etkilerden oluşur.

Bunları ayrı ayrı inceleyecek olursak;


-İçten gelerek, isteyerek yapma (iç etkenler)

-Ödül ve ceza için yapma (dış etkenler)

Biz, isteyerek ve severek yapılanlara birincil, esas motivasyonlar diyoruz

Buradan hareketle, derslerin en verimli şekilde geçmesini sağlamak için;

-Mümkün olan her türlü motivasyon araçları tanınmalı ve onlardan yararlanılmalıdır,

-Motivasyonda sürpriz şeyler ve mizah kullanılabilir,

-Öğretmen, öğrencilere kuraldışı bir durumu hikaye ederek anlatabilir,

-Dersleri sadece anlatmak yerine, canlı bir şekilde yaparak yaşayarak öğretmek en iyisidir,

Seçilecek motivasyon yöntemi ve araçları öğrencilerin günlük yaşantısı ile bağlantılı olursa motivasyon daha etkili olur.

C. İŞLENİŞ

Öğrencilere yaptırılacak faaliyetler, onların zihin seviyelerine ve fiziki güçlerine uygun olmalıdır. Öğrencilerin yaptıkları bir çalışmayı başarmaları, onları daha çok çalışmaya sevk edecektir. Böylece öğrenciler kendi yaptıkları bir şeyi kolay kolay unutmazlar ve öğrendiklerini yeni durumlarda yine kullanabilirler.


Problemin kavranması aşamasında, problemin tespiti ve problemin değerlendirilmesi yapılmalıdır.

Öğrenciler durum hakkında değerlendirme yaparken,

-Neyi tasarlıyoruz?

-Buna ekleyecek daha başka bir şey var mı?

-Zorluklar nerededir?

-Dersin sonunda neler öğrenmiş olacağım?

-Beklentilerim nedir? gibi sorulara yanıt aramalıdır.

Planlama ve tahminlerin bulunması aşamasında ise,

Öğrenciler, tahminlerine sebep gösterirler ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunurlar. Böylece bir problem çözüme bağlanır.

Problem çözüm çalışmalarında bilgi kazanmak için faaliyetler ve bildiklerimizi kullanarak yaptığımız faaliyetler vardır.

-Bilgi kazanmak için yapılan faaliyetlerde koleksiyon , gezi, gözlem ve deney yapılabilir.

-Bildiklerimizi kullanarak yapılan faaliyetlerde , bildiklerini karşılaştırma, sıralama, farkını bulma, özetleme, kuralları ve ilişkileri bulma, açıklamaya çalışma gibi çalışmalar yapılabilir.

İşleniş basamağında yalnız çalışma, ikili çalışma ve grup çalışmasına yer verilmelidir.




D. ÇALIŞMA ESASLARI

Yeni kavramlar pratik ve somut örnekler ile öğrenilmelidir.

Anlamı çok soyut olan kavramların karşılaştırma, ayırt etme vb. yollarla kavranmasını sağlamak gerekir.


Problem çözümünde planlı olarak öğretim sağlanmalıdır.

-Öğrenciler problem çözümünde ön bilgilerini kullanmalıdırlar.

-Verilen araçlarla birlikte problem sorusunu bulmalıdırlar.

-Problemi bulup kavradıktan sonra, planlayarak yeni metot ve stratejiler bulabilirler

-Bir derste amaca ulaşmak için, belli sıranın takip edilmesi ve öğrencilere bu sıranın

kavratılması gerekir.

-Sonuçlar, grafiklerle, ok işaretleriyle, krokilerle ve numaralama yolu ile gösterilir.

-Pekiştirme için öğrenilenler kısa aralıklarla tekrar edilmelidir.

-Alıştırmalar kısa, ama sık yapılmalıdır.



E. BAŞARININ KONTROLÜ

Öğrencilerin ne dereceye kadar amaca ulaştıkları bir sınavla tespit edilebilir. Onları başarılı kılmak için, eksiklikleri adım adım takip etmek ve onların önemli yeteneklerini bulmak, sınıftaki sosyal faaliyetleri, başarı ve konuşma becerileri için önemlidir. Bunları kontrol etmekle öğrencilerin yetenek ve ilgi alanları da tespit edilmiş olur. Bu da onların meslek seçimine yardımcı olacaktır.



GENEL OLARAK BİR DERSİN İŞLENİŞ MODELİ

A-GİRİŞ

1-Motivasyon:

Öğrencilerin dersin işlenmesine isteyerek katılımlarının sağlanması için ilgilerinin çekilmesi, meraklarının uyandırılması ve öğrencilerin kendi ihtiyaçlarının olacağı düşüncesi ile derse katılımlarının sağlanması aşamasıdır. Öğretmen burada görsel-işitsel araçlar ya da kendi becerisiyle ortaya koyacağı sunu sayesinde, öğrencilerin ilgisini uyandırabilir.

2-Problemin tespiti:

Motivasyonla ilgileri çekilen öğrenciler, öğretmenin rehberliği sayesinde, işlenecek konunun tespiti ve ulaşılması düşünülen amacın ortaya konulmasıdır. Burada, ders konusu öğrencilerin görüş ve düşünceleri sayesinde ortaya çıkarılacaktır. Bundan sonraki bölümlere, öğrenciler kendi ürünleri olarak bakacak ve kendi ihtiyaçlarından ders akışının devam ettiği düşüncesiyle daha fazla öğrenci katılım oranı olacaktır.

B-PROBLEMİN ÇÖZÜMÜ( İŞLENİŞ )

1- Tahminler Yürütmek:

Öğretmenin amaca ulaşmak için önceden hazırladığı sorulara cevap bulmak için, öğrencilerden tahmini cevap almasıdır. Öğrenciler konu ile ilgili düşüncelerini, rehber öğretmenin sağlayacağı hür bir ortamda rahatlıkla ortaya koyabilmeleridir.

2- Çalışarak problemi çözmek:

Konunu detaylı olarak işlenmesi ve sonuca ulaşılması aşamasıdır. Burada öğretmen etkinlikleri ağırlıklı olarak öğrencilere bırakmalıdır.

C-AMAÇLARIN KONTROLÜ VE UYGULANMASI ( DEĞERLENDİRME VE PEKİŞTİRME)

1- Problem soruya cevap bulma:

Konunun kavratıldığı ve sonuca ulaşıldığı bir aşamadır. Günlük yaşantıda karşılaşılan benzer problemler ve cevapların ortaya konması, kısaca amaca ulaşmakta diyebiliriz.

2- Bilgi kontrolü:

Amaç doğrultusunda öğrencilerin konuyu ne derece kavrayabildiklerini ve hangi davranışları edinebildiklerini pratik uygulamalar, yazılı, sözlü ya da test uygulamalarıyla değerlendirmek.

Ders planı örneği;

GENEL OLARAK BİR DERS PLANININ BÖLÜMLERİ:

Ders :


Süre :

Konu :

Genel Amaçlar :

Özel Amaçlar :

Öğretim araçları :

Ders Materyalleri :

Yöntem ve Teknikler:

DERSİN İŞLENİŞ BASAMAKLARI

Motivasyon: Derse Öğrencilerin ilgisinin çekilmesi
Giriş: Problemin (konunun) tespiti
İşleniş: Konuyla ilgili eski bilgilerin hatırlanması


Açıklamalar
Karşılaştırmalar
Egzersizler
Soru ve cevaplar
Sonuç

Değerlendirme: İşlenen konunun öğrenciler tarafından ne kadar anlaşıldığının tespiti.
Pekiştirme:Öğrencilere konuyu pekiştirici ek çalışmaların verilmesi.
 
Aktif Öğrenme

Son yıllarda,öğrenmenin oluşumu bilgisayarların çalışmasına benzetilmektedir. Bilgisayarlar, birçok bakımdan insan beynine benzemekle birlikte , henüz insan beyninin sahip olduğu yetenekleri gösterebilecek bir bilgisayar üretilememiştir ve asla üretilemez görünmektedir.

Dünya bilgiyle doludur ve biz de her an çevremizden gelen görüntü , ses, tat, koku vb. uyarıcı bombardımanına tutulmaktayız.

Acaba bu uyarıcı bombardımanı karşısında ne yapmaktayız ?

ÖĞRETİM:
İçsel bir süreç ve ürün olan öğrenmeyi destekleyen ve sağlayan dışsal olayların planlanması, uygulanması, ve değerlendirilmesi sürecidir. Eğitimin gerçekleşebilmesi için öğretimin, belli hedeflere dönük öğrenmeleri oluşturmak üzere planlaması, uygulaması ve değerlendirmesi gerekir.

ETKİLİ ÖĞRETİM:

Öğrenme olayının doğasını ve değişik gelişim aşamalarındaki öğrencilerin nasıl öğrendiklerini anlamayı gerektirir.

"Öğretim ya da öğretmenlik öğrenciye bilgi aktarma değildir".

ÖĞRETME: Öğrencinin öğrenmesine rehberlik faaliyetidir.

Öğretmen: Okulda istendik öğrenmelerin oluşmasına rehberlik eden kişidir.

İçsel bir süreç olan öğrenmenin dışsal etkinliklerle desteklenmesi gerekir. Bu dışsal etkinliklerin düzenleniş biçimi değişik öğretme model ve stratejilerinde farklılık göstermektedir. Ancak hepsinde ortak nokta; Öğrenme,öğrencinin öğretme ortamına aktif olarak katılımıyla gerçekleşmektedir.

AKTİF ÖĞRENME

Öğrenme, öğrencilerin fikri katılımını ve uygulamasını gerektirir.

Öğrenmeyi aktif yapan nedir?

Öğrenme etkin olduğunda, işin çoğunu öğrenciler yapar. Beyinlerini kullanırlar, fikirleri düşünürler, problemleri çözerler ve ne öğrendilerse uygularlar.

Aktif öğrenme hızlıdır, eğlencelidir, destekleyicidir.

Öğrenci sıklıkla sırasından uzakta, hareketli ve yüksek sesle düşünür.

Öğrenme neden Aktif olmalıdır?

Bir şeyi iyi öğrenmek için, onu duymak, görmek, onunla ilgili sorular sormak, başkaları ile görüş alış verişinde bulunmak, yapmak gerekir.

Biliyoruz ki, öğrenciler en iyi, yaparak öğrenirler.

O halde sınıfınızı canlandırarak, Öğrencilerinizi neşelendirerek ve ferahlatarak Öğrenmeyi aktif duruma getirmeniz gerekmektedir.

Bu amaçla ilk olarak öğrenmenin nasıl gerçekleştiğinin anlaşılması gerekir

NASIL ÖĞRENİYORUZ?

Yaklaşık 2400 yıl önce Konfiçyus'un ;

Ne duyduysam, unuttum.

Ne görürsem, hatırlarım.

Ne yaparsam, anlarım.

Bu söylemi aktif öğrenmeye uyarlayacak olursak;

Ne duyduysam unuttum.

Ne duyar ve görürsem,biraz hatırlarım.

Ne duyar, görür ve onunla ilgili soru sorar veya birisi ile tartışırsam, anlamaya başlarım.

Ne duyar, görür, tartışır ve yaparsam, bilgi ve beceri kazanırım.

Başkasına ne öğretirsem, iyice öğrenirim.

Anlattığınız dersin unutulmasının en önemli nedeni,

Öğretmenin konuşma hızı ile öğrencilerin dinleme hızı arasındaki farklılıktır. Çoğu öğretmen dk'da yaklaşık 100-200 kelime kullanarak konuşmaktadır

Öğrenciler, bütün dikkatleri ile dk.'da 50 veya 100 kelime dinleyebilmektedir. Öğrenciler dinlerken daha çok düşünmektedirler.

Yapılan araştırmalar göstermektedir ki,

Öğrenciler ilk on dk'da dikkatlerini %70 oranında toplayabildikleri halde bu oran son on dk'da %20'ye düşmektedir.

Sonuç olarak;

Anlatılan konu ne kadar ilgi çekici olursa olsun,

Öğrenciler ne kadar dikkatli dinlerlerse dinlesinler ve

Öğretmen bilgiyi ne kadar sıralı ve yavaş anlatırsa anlatsın

Dinleyerek öğrenme sınırlı kalmaktadır.

Aktif Öğrenmenin gerçekleşemediği anlatım yönteminin sürekli olarak kullanılmasının ortaya çıkardığı sorunlar.

Öğrencilerin dikkati her geçen dakika azalmaktadır.

Sadece dinleyerek öğrenen öğrencilere hitap etmektedir.

Ezbere öğrenmeyi desteklemektedir.

Bütün öğrencilerin aynı bilgiye ihtiyaç duyduğu ve hepsinin aynı hızda öğrendiği varsayımına dayanmaktadır.

Öğrencilerin hoşuna gitmemektedir.

Anlatıma görsel unsurların eklenmesi, akılda kalıcılığı %14'ten %38'e yükseltmektedir.

Resim kullanılarak yapılan anlatım sadece kelimeler kullanılarak yapılan anlatımdan üç kat daha fazla etkilidir.

Hem görsel,hem işitsel unsurlar birlikte kullanılırsa daha çok öğrencinin öğrenmesine yardımcı olunacaktır.

GENELLİKLE UYARICI BOMBARDIMANI KARŞISINDA YAPILAN İŞLEMLER

-Göze, kulağa ve diğer duyu organlarına gelen fiziksel uyarıcılar seçilerek sinirsel mesajlara dönüştürülmekte,

-Daha sonra bu mesajlar, depolanabilme ve hatırlanabilmeleri için sinir sisteminde başka değişimlere uğramakta,

-Bilgiyi hatırlamak için ise;depolanan mesajlar kasların hareketlerini kontrol edebilecek bir başka mesaj türüne dönüştürülmektedir.

Öğrenme ya da bilgiyi işleme süreci doğrudan gözlenemediğinden, bu süreci somutlaştırmak ve daha kolay anlamamızı sağlamak üzere bir model geliştirilmiştir.

(Ör: Bilgiyi İşleme Modeli)

Verilen bilgiyi işleme modelinde görülen yapılar ve öğrenmeyi sağlayan süreçler aşağıda maddeler gösterilmiştir:

Çevredeki uyarıcıların alıcılar(duyu organları)yolu ile alınması,

Duyusal kayıt yoluyla bilginin kaydedilmesi (Duyusal kayıt ),

Dikkat ve seçici algı süreçleri harekete geçirilerek duyusal kayıta gelen bilginin seçilmesi ve kısa süreli belleğe aktarılması,

Bilginin bir müddet kısa süreli bellekte kalabilmesi için zihinsel tekrarın yapılması(K. S. Bellek/ İşleyen bellek),

Bilginin uzun süreli bellekte depolanabilmesi için kısa süreli bellekte anlamlı kodlamanın yapılması,

Kodlanan bilginin uzun süreli bellekte depolanması,

Bilginin uzun süreli bellekten işleyen (Kısa süreli bellek)belleğe geri getirilmesi,

Bilginin işleyen bellekten yani kısa süreli bellekten tepki üreticiye gönderilmesi,

Tepki üreticinin bilgiyi vericilere (kaslara) göndermesi,

Öğrencinin performansını göstermesi,

Yürütücü kontrol sistemi tarafından tüm bu süreçlerin kontrol edilmesi,düzenlenmesi,

BİLGİYİ İŞLEME MODELİ

ÖĞRENMENİN OLUŞUMU :


Duyusal kayıt:

Çevreden gelen uyarıcılar öğrencilerin duyu organlarını etkiler ve duyusal kayıt yoluyla sinir sistemine girer, bilginin duyusal kayıtta kalış süresi çok kısadır (yarım saniyeden daha az), duyusal kayıt kendisinden sonraki öğrenme süreçleri için kritik bir öneme sahiptir, buraya gelen bilgiler anında işlenmezse çok hızlı bir şekilde kayıp olur, buraya gelen sınırsız uyarıcılardan sadece dikkat edilen, öğrencinin beklentilerine ve amaçlarına uygun olan az sayıdaki uyarıcı seçilerek kısa süreli beleğe gönderilir, diğerleri duyusal kayıttan yok olur, duyusal kayıttan kısa süreli belleğe bilgilerin geçişinde DİKKAT ve SEÇİCİ ALGI süreçleri süzgeç görevi yapar.

Bu nedenle aralıksız ve monoton bir biçimde üst üste verilen bilgiler, bireyin dikkat ve algı alanına girmediğinden duyusal kayıttan kısa süreli belleğe aktarılmadan kaybolmaktadır. ( Öğretmen tahtaya çizdiği bir şemayı öğrencilerin defterlerine çizmelerini söyleyip onlar çizerken öğretmen şemayı açıklamaya devam ederse öğretmenin açıklamaları duyusal kayıttan geçmez)

Kısa süreli bellek(İşleyen Bellek):

Dikkat edilen ve algılanan bilgi duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçirilir, bu belleğin birinci işlevi sınırlı bilgiyi kısa sürede olsa depolar, ikinci işlevi ise bu bilginin uzun süreli bellekte depolanmasını sağlamak ve bilgiyi uzun süreli bellekte geri getirerek hatırlamak için zihinsel işlemleri yapmaktır .

Bu nedenle bu belleğe İŞLEYEN bellek olarak da adlandırılmaktadır. Bu belleğin alan bakımından kapasitesi çok sınırlıdır.

3 yaşındaki bir çocuğun:üç, 7 yaşındaki bir çocuğun : beş, 10 yaşındaki ve yetişkinlerde ise bu kapasite :beş-dokuz birim arasında değişmektedir .

Bu bellekteki bilgilerin tekrar edilmediği yada kodlanarak uzun süreli belleğe gönderilmediği takdirde en fazla 20 saniye kadar saklanabilmekte daha sonra yok olmaktadır.

Kısa süreli belleğin gerek alan bakımından gerekse süre bakımından sınırlı olması nedeniyle öğretmenin öğrenmeyi sağlayabilmesi için sınıfta bazı önlemler alması gerekmektedir;

-Sadece sözlü sunuya dayalı derslerde öğrencinin öğrenmesi büyük ölçüde engellenmektedir,

Bir birimlik bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılması 10 saniye almaktadır. Normal bir konuşma hızıyla anlatımda ise bir dakikada 150 sözcük söylenmektedir.

Bu sözcüklerden her beş sözcükte bir fikir üretilebilmektedir. Öğrenci bu fikir bombardımanı karşısında ancak çok önemli olan 15 'i ile yüz yüze gelse bile dakikada ancak bunların altısını işleyerek uzun süreli belleğe gönderebilecek kapasiteye sahiptir.

Kısa süreli belleğin sınırlı olmasından dolayı art arda gelen fikirleri anlamlandırıp uzun süreli belleğe göndermeden unutmaktadır.

-Yukarıdaki nedenlerden dolayı ,öğretmenlerin açıklamalarını sürekli ve hızlı yapmak yerine,öğrencilerin kısa süreli belleklerinde işlem yapmalarına olanak verecek biçimde yavaş, daha çok ana tekrarlara ve özetlemelere yer vererek yapılmalıdır.

Sunular çok kısa, öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci etkileşimi daha çok olmalıdır. Konunun anlaşılıp anlaşılmadığının kontrol edici sorular sorulmalıdır.

Yerinde ve etkili bir biçimde kullanılacak öğretim araç ve materyalleri kısa süreli belleğin aşırı yüklenmesini nleyecektir.

-Öğretmen,derste çok şey anlatıp öğrencinin çok az öğrenmesine neden olmak yerine, çok önemli şeyleri seçip öğrencilerin tam olarak öğrenmelerini sağlamalıdır.

-Alınacak başka bir önlemde birey yada öğrenciye otomatiklik kazandırmaktır. Otomatiklik kazanıldığı zaman bilgi yada işlemler kısa süreli bellekte çok az zihinsel çabayla sürdürülür, otomatik işlem sürdürülürken kısa süreli bellek de başka bir işle meşgul olabilir.

Uzun süreli bellek :

Kısa süreli bellekte tekrar edilerek yada anlamlandırılarak(kodlanarak)gönderilen bilgileri sürekli olarak sakladığımız depo, uzun süreli bellektir. Bu belleğin kapasitesi sınırsızdır.
 
ÖĞRENEN OLARAK ÇOCUKLAR

Bir öğretmen olarak öğretme eylemi çoğumuzda bildik duygulara neden olur. Öğrencilerimizin bir insan ve bir öğrenci olarak sahip oldukları belki de tek ortak özellik benzersiz olmalarıdır.

Çocuklar farklı boy, şekil, renk, cinsiyet ve kişiliklere sahip olarak karşımıza çıkarlar.

Hepsinin farklı tercihleri, ilgi alanları, öğrenme türleri, yetenek düzeyleri, gelişim evreleri, özgeçmişleri, güçlü ve zayıf yanları vardır.

Kabul etmeliyiz ki.." Tüm öğrenciler doğal bir öğrenme kapasitesine sahiptirler."

Hepsinin sınıf içinde kendini güvende hissetmeye ve başarıyı tatmaya gereksinimleri vardır.

Yine hepsinin kendini, değerli hissetmeye, sevilmeye ve kabul edilmeye gereksinimleri vardır.

O halde biz öğretmenler;

Öğrencilerin hepsinin benzersiz olduğunu ve okula öğrenme kapasitesine sahip olarak geldiklerine inanmalı ve hepsinin öğrenebileceği yaklaşımından yola çıkmalıyız.

Planlarımızı;

Öğrencilerimizin gereksinimleri ve düzeylerine göre yapmalıyız.

YAŞ VE GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

Çocuklar için en uygun eğitimi planlamak ve sunmak için;


Öncelikle onların gelişim evrelerinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Her öğrencinin kişiliği ve gelişimi özgün olmakla birlikte, aynı yaşlarda gösterdikleri benzer özellikler vardır.

Colombia Üniversitesinde Çocuk ve ergen psikoloğu Clarice Kestenbaum 5-10 yaş arasındaki dönemi iki evreye ayırmaktadır.

Bunlar 5-7 yaş ve 7-10 yaş evreleridir.

BEŞ-YEDİ YAŞ EVRESİNDE ÇOCUKLARIN GÖSTERMİŞ OLDUKLARI ORTAK ÖZELLİKLER

Dikkatleri kendilerine yöneliktir ve bu duygularını öğretmenlerine ve arkadaşlarına yayabilirler.
Grup içinde çalışma ve oynamaya hazırdırlar, paylaşmayı bilirler, oturup öğretmeni dinleyebilirler.
Konsantre olabilirler, ne zaman ve nasıl sessiz olunması gerektiğini bilirler.
Kendileri ile barışıktırlar.
Hayali oyunlar oynayabilirler, mizah yüklü bir düşünce yapısına sahiptirler .
Yanlış ve doğru duygusu gelişmeye başlamıştır.
Başkaları hakkında keskin yargılar geliştirebilirler .
Cinsel kimliklerinin farkındadırlar.
Ben merkezcidirler ve sıkça kendilerini başkalarının yerine koymayı beceremezler.


BU EVREDEKİ UYARI İŞARETLERİ

.Basma kalıp ya da tekrara dayalı oyunlar yada sadece kendi başına oynama.

.Kayıtsız kalma ve duygusuz davranışlar.

.Sınıf içinde sorunlar çıkararak kendini ifade etme.

EN ÖNEMLİ GELİŞİMSEL DEĞİŞİMLERİ

Öğretmenin bulunduğu ortamlarda öğretmene gereksinim duymaksızın çalışabilme becerisidir.

DR. Kestanbaum 5-7 yaş evresini , çocukların dünyayı heyecan verici bir yer olarak algıladıkları "Harika Yıllar" şeklinde tanımlamaktadır.

Bu evrede çocuklar inanılmaz bir büyüme ve gelişme göstermektedirler.

7-10 YAŞ EVRESİNDE ÇOCUKLARIN SAHİP OLDUKLARI ÖZELLİKLER

Sezgisel düşünmenin yerini mantıksal düşünmeye bıraktığı' nedensellik dönemi' başlar.
Bilişsel düşünmenin büyük bir bölümü bu dönemde başlar.
Bu evrede çocuklar örgün eğitim için hazırdırlar.
Motor becerilerinde kaydedilir bir gelişme gösterirler.
Dinleme becerilerinde kaydedilir bir gelişme gözlenir.
Uzlaşma ve işbirliği içindedirler.
Bu özelliklerinden dolayı yakın arkadaşlıklar kurabilme becerileri geliştirirler.
Oyunlarda yenilgiyi kabul edebilirler ve yenilgiden dolayı yıkılmazlar.
Kuralları kabullenirler ve harfiyen uygularlar.
Karne, not yada öğretmenin övgüsü gibi somut ödüllere cevap verirler
Korkuları kabullenmezler.

BU EVREDEKİ UYARI İŞARETLERİ

Yaş gruplarından kendini soyutlama ya da mahrum bırakma.

İyi yapamama korkusu, sürekli olarak ödül ve övgülere gereksinim duyma

Her zaman birinci olma kazanma gereksinimi

KARMA YAŞ GRUPLARI

Okullar öğrencileri kronolojik yaşlarını temel alarak gruplandırırlar.

Fakat eğitimciler, çocukların farklı derecelerde gelişim göstermesi nedeniyle öğrencilerin kronolojik yaşlara göre değil, gelişim düzeylerine göre gruplandırılmaları gerektiğini savunmaktadırlar.

Bu konu ile ilgilenen bir çok uzman, çocuklar arasındaki doğal çeşitliliği sağlamak açısından karma yaş gruplandırılmasının en etkili yol olduğuna inanmaktadırlar.

Karma yaş gruplarında, ileri düzeydeki küçük çocuklar daha büyük ama daha yavaş çocuklar ile gruplandırılabilir. Ya da büyük çocuklar, küçük çocuklara rehberlik etmeleri için kullanılabilir.

Bu uygulama her iki tarafa da önemli ve yararlı yaşantıları kazandırabilir.

KARMA YAŞ GRUPLARININ SINIRLILIKLARI

Her gelişim düzeyi için farklı öğretim programı uygulama


Öğretmen öğrenci arasında zayıf iletişim

Büyük çocukların velilerinin direnci ile karşılaşma vb.

Karma yaş gruplarının olumlulukları

Karma yaş gruplu sınıflarda çocuklara olgunlaşmaları için yeterli zaman sunulmaktadır.

Karma yaş gruplandırılması ile doğal bir öğrenen grup yaratılmaktadır.

Sınıf giderek genişleyen bir aileye dönüşmektedir.

Hepimiz birbirimize öğretmekte ve birbirimizden öğrenmekteyiz

Öğrenciler kendi öğrenme düzeyleri ile gelişim göstermektedir.

Müfredat programı ve değerlendirme her öğrenci üzerinde bireysel olarak odaklanmaktadır.

ÇOKLU YETENEK / ÇOKLU ZEKA

Psikologlara göre yetenek ve zeka, insanın pek çok özelliğini ve etkinliğini içine alan geniş bir kavramdır. Her bireyin çeşitli yetenekleri ve bir zeka kapasitesi vardır.

Öğretenlerin görevi her öğrencinin kendine özgü güçlü yanlarını, daha az gelişmiş becerilerini güçlendirmek için kullanmalarına yardım etmek olmalıdır.

Stanford Üniversitesi araştırmacılarından Elizabeth Cohen zekânın en önemli göstergesi olarak okuma yeteneğinin temel alındığını belirtmiştir.

Cohen'in belirlediği yetenekler;

Yaratıcılık- Yeni fikirler öne sürme- Karar almada gruba yardım etme- Sorunları ve çözümleri göz önünde canlandırabilme- Fiziksel beceriler- Usa vurma- Problem çözme- Merak ve icat yeteneği- Sebat

Binet ve Wescler zeka ölçme kavramını ortaya attıklarında zekanın doğumla belirlenmiş sabit,ölçülebilir, değişmez bir olgu olarak varsaymışlardır.

Daha sonra Piaget, Vygotsky, Feuerstein ve diğerleri yapılan araştırmalar son ucunda zekanın sabit olmadığını ortaya koymuşlardır.

Zeka; kalıtsal yetenekle, deneyimler ve çevresel bileşenler tarafından şekillendirilir. Öğretmenler ve veliler ,çocuğa sağladıkları ortamı ve öğretim yöntemlerini değiştirerek çocuğun zekasını da değiştirebilirler. Kötü öğretim ve kötü çevre zekayı geliştirirken, iyi öğretim ve iyi çevre zekayı arttırmaktadır.

Gardner'a göre yedi tür zeka vardır.

1-Bedensel / Devin duyusal Zeka

2-Sözel / Dilsel zeka

3-Görsel / uzamsal zeka

4-Matematiksel / Mantıksal zeka

5-Kişiler arası zeka

6-İçsel zeka

7-Müziksel / Ritmik zeka

ZEKA TÜRLERİ ÇEŞİTLİ YÖNTEMLERLE GELİŞTİRİLEBİLİR

BEDENSEL/DEVİN DUYUSAL ZEKAYI GELİŞTİRMEK İÇİN;

Dramatik bir oyunda rol alın.

Fiziksel etkinlik gerektiren yarışma olmayan bir oyun oynayın.

Folklor, koşma ve yüzme etkinliklerine katılın.

Vücudunuzu anlamak için kar küreme, çim biçme gibi işlerde kendinizi dikkatlice gözleyin.

GÖRSEL/UZAMSAL ZEKAYI GELİŞTİRMEK İÇİN

Fikirlerinizi ifade etmek için estetik araçlarla çalışın.

Bilerek düş kurun. İdeal bir tatil yerinin ayrıntılarını açıklayın.

Hayal gücünüzü arttıracak çalışmalar yapın. Tarihi bir kahramanla sohbet gibi.

Fikirlerinizi ifade etmek Maket veya poster yapın.

MATEMATİKSEL/MANTIKSAL ZEKAYI GELİŞTİRMEK İÇİN

İki nesneyi kıyaslama ve karşılaştırma yoluyla çözüme yönelik düşünme egzersizleri yapın (GÜNEŞ-AYÇİÇEĞİ)

SÖZEL/DİLSEL ZEKAYI GELİŞTİRMEK İÇİN

Bir hikaye okuyun sonunu kendiniz getirin.

Başka fikirleri dinleyin, tartışmaya girin.

Sizi çok ilgilendiren bir konuda söylev verin.

MÜZİKSEL/RİTMİK ZEKAYI GELİŞTİRMEK İÇİN

Mırıldanarak kafanızın içinde değişik titreşimler oluşturun.

Örnek: her seferinde ünlü harflerden birini değişik yükseklikte ve kalınlıkta kullanın.

KİŞİLERARASI ZEKAYI GELİŞTİRMEK İÇİN

Herhangi biriyle konuşmadan iletişim kurmak için farklı yollar bulun.( Yüz, Vücut,Jest ve Seslerle.)

Bir kimsenin mimiklerinden ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışın ve daha sonra kontrol edin.

İÇSEL ZEKAYI GELİŞTİRMEK İÇİN

BEN KİMİM ?


Sorusuna 25 kelimeden daha kısa bir cevap yazmaya çalışın.

Bir hafta boyunca düzeltme yapın ve sizi tatmin edinceye kadar devam edin.

Dışarıdan bir gözlemci gibi duygu , düşünce ve ruh halinizi izlemeye çalışın.

ÖĞRENME TÜRLERİ

Çocuklar öğrenme kapasitelerinde farklı oldukları gibi, nasıl öğrendiklerinde de farklılıklar gösterirler. Dr. Rita Dunn öğrenme türlerinin biyolojik ve gelişimsel boyutta kişisel özelliklere sahip olduğunu ve bu nedenle bir öğretim yönteminin bazı öğrenciler için etkiliyken, diğerleri için etkili olmadığını öne sürmektedir. Aynı zaman da kişisel öğrenme türüne sahip olduğumuzu da belirtmektedir.

Öğrenme türü yaklaşımını kabul ettiğimiz anda,

Her öğrencinin kendini güçlü olduğu yolla becerilerini geliştirmesine yardım edecek bir öğretim yaklaşımını da kabul etmemiz gerekmektedir.

Duyusal ve bireysel tercihler öğrenmeyi önemli ölçüde etkilemektedir.

Yanlış inançlar

Fiziksel etkinlikler öğrenmeyi engeller.

(Sınıfta derse en az ilgi gösteren hareket etmeye ihtiyaç duyan çocuklardır. Onlara etkinliklerde görev vermek olumlu sonuç vermektedir.)

Çocuklar sabah saatlerinde öğrenmeye karşı uyarılmış durumdadır.

( Tersine sabahın geç saatleri ve öğle saatlerinde)

Sınıflar iyi aydınlatılmış, hafif serin, gürültü ve hareketlilikten uzak sessiz bir ortam olmalıdır. (Çocuk konsantre olmak için ayak vurmak, çiklet çiğnemek, gibi hareketlere ihtiyaç duyar. Küçük çocuklar az aydınlığa, ergenlik çağındakiler ise ses veya fon gürültülerine ihtiyaç duyarlar.)

BÜTÜN BUNLAR NE ANLAMA GELİYOR ?

İDEAL ÖĞRENME İÇİN;

Her öğrencinin öğrenme profili çıkarılmalıdır.


Öğretmen öğrenme türlerinin birbirine üstün veya zayıf olmadığını benimsemelidir.

Dersler çok çeşitli öğrenme stratejileri,etkinlikleri ve yaşantıları ile zenginleştirilmelidir.

Sınıflar değişik ışıklandırma ve ses ortamları, oturma düzenleri açısından gözden geçirilmeli ve düzenlenmelidir.

Çeşitlilik hayatın tuzu biberidir. Ama..

Çeşitlilik;

Her öğrencinin kendine özgü öğrenme türleri ve ihtiyaçları açısından yaklaşıldığında hayati önemi olan bir besindir.
 
ÖĞRENCİ MERKEZLİ EĞİTİM

Yurdumuzda yeni bir uygulama olan Müfredat Laboratuar Okulu modeli ile;

HEDEF:


Çağdaş ve Türkiye'nin 21. Yüzyılda ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip insan profilini gerçekleştirmek.

Öncelikle öğrenci başarısını artırmak.

Türk eğitim sistemini yenileştirmek. öngörülmektedir.

Eğitim kurumlarının , insan kaynaklarını çağın gereklerine cevap verebilecek özelliklerde yetiştirilebilmesi için sürekli gelişme, değişim ve yenileme gereklidir.

HEDEFLENEN GELİŞME

Bütün bireylere;


Görevleri ile ilgili yeni yaklaşımlar ve ufuklar, planlı bir çalışma sistemi kazandırarak sağlanabilir.

KLASİK EĞİTİM TANIMI

Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla istenen değişiklikleri meydana getirme veya yeni davranışlar kazandırma sürecidir.

GÜNÜMÜZ EĞİTİM TANIMI

Kişilerin kendi karar verecekleri maddi ve manevi ihtiyaçlarını oluşturan bilgi beceri tutum ve davranış modüllerine erişme, onları öğrenme ve onları öğrenebilme yeteneklerini keşfedebilme becerilerini kazanma süreci.

YEDİNCİ 5 YILLIK KALKINMA PLANINDA
TÜRK TOPLUMUNUN 21. YY. İNSAN PROFİLİ:

DÜŞÜNME, ALGILAMA VE PROBLEM ÇÖZME YETENEĞİ GELİŞMİŞ,
BİLGİYİ YARATICI BİR ŞEKİLDE KULLANABİLEN,
BİLGİ ÇAĞI KİMLİĞİNE UYGUN,
BİLİM VE TEKNOLOJİ ÜRETİMİNE YATKIN,
KENDİNİ TANIMAKTAN VE AÇIKLAMAKTAN KORKMAYAN BİREYLER

MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNUNDA BİREY

Türk milletinin bütün bireylerini;


Beden, zihin, ahlak , ruh ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı , kişilik ve teşebbüse değer veren verimli kişiler olarak yetiştirmek.

İlgi , istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri , davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların kendilerini mutlu kılacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak.

Böylece;

Bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu arttırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi , sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletini çağdaş uygarlığın yapıcı , yaratıcı ve seçkin bir ortağı yapmaktır.

BAŞARILI ÖĞRENCİ KİMDİR?

ÖĞRENCİ PROFİLİ


Bilimsel ve akılcı düşünme becerisine sahip
Araştırmacı ve sorgulayıcı
Ezberleyen değil bilgiye ulaşabilen
Bilgiyi kullanıp paylaşabilen
İletişim kurma becerilerine sahip
Teknolojiyi etkin kullanabilen
Kendini gerçekleştirmiş
İnsanlığın ortak değerlerini sahiplenmiş ,
Yaratıcı, üretken, takım çalışmasına yatkın birey.

Öğrenci merkezli eğitim tanımı:

Öğrencilerin;

İlgilerini, isteklerini, becerilerini ve ihtiyaçlarını dikkate alacak biçimde öğretim yaşantılarının düzenlenmesidir.

Amaç: öğrenciye kendi öğrenme profilini ve türünü keşfetmeyi ve böylece öğrenmeyi öğretmek olmalıdır.

Temel kavramlar öğrenmenin kendisi üzerine yapılandırılmalıdır.

ÖĞRENMENİN TEMEL ÖLÇÜTLERİ

Birey konuya ilgi duyarsa güdülenir ve öğrenme artar.

Çoğu öğrenci bir kavramı sadece duyarak değil bu davranışın örnekle gösterilmesi ile öğrenir.

Soyut kavram gerçek hayattan örneklenirse daha kolay öğrenilir.

Olumlu ve rehberlik ağırlıklı değerlendirmeler daha etkilidir.

Öğrenme eylemine duygunun eşlik etmesi öğrenmeyi arttırır.

Sınıf içi uygulamalarda bu ölçütler esas alınmalıdır.

Öğrenci merkezli eğitimi benimsemiş öğretmenlerin günlük öğretim planlarını bu ölçütler çerçevesinde yapılandırması gerekir.


DEĞİŞİM YA DA YENİLEŞME

Genellikle dirençle karşılaşır.

Zaman alan bir süreç gerektirir.

Genel eğilim ve alışkanlıklardan yanlış bile olsalar vazgeçilememektedir.

Okullarda yönetici, öğretmen,öğrenci ve velilerin yeni sistemdeki rollerini kazanmada sorunlar yaşaması kaçınılmaz olacaktır.

STRATEJİLER!

Uygun fiziksel koşullar ve ortamlar sağlanmalıdır.

Öğrenci merkezli okul kavramını destekleyen ölçütler benimsenmelidir.

Öğrenci merkezli okul anlayışı planlanmış bir süreç gerektirir.

Müfredat,ders kitabı, öğretim materyalleri, kılavuz kitaplar, öğretim yöntem ve teknikleriyle ölçme ve değerlendirme sistemi yeniden yapılandırılır.

Öğrencilerin yaşam becerisi kazanmaları ders dışı etkinliklerle kazandırılır.

Öğrenci merkezli eğitimde öğretmenin rolü

Hedef davranışlara ve o davranışın kazandırılacağı öğrenciye çevreyi hazırlama, düzenleme, ayarlama ve böylece öğrenci ile çevresi arasında gerekli etkileşimi sağlamadır.

Bunun için; yatay iletişimi benimsemiş, öğrencileriyle arkadaşça ilişkiler kurmuş ve öğretim yöntemlerini öğrenci merkezli anlayışla kullanan öğretmen rolünü gerçekleştirir.

Klasik YÖNTEMLER SIRADIŞI YÖNTEMLER

Soru- Cevap Düşün-eşleş-paylaş

Tartışma Kısa yazı yazdırma.

Deney Kısa sınavlar yapma.

Araştırma Beyin fırtınası

Gösteri

Gezi-gözlem,

İnceleme


ÖĞRENME STİLLERİ

Farklı yaklaşımlarla öğrenen öğrencilere etkili ve verimli bir öğretim sunabilmek için sınıfta çeşitli yöntemler uygulanmalıdır.

Öğrencilerin yaklaşık dörtte üçü yaparak ellerı ile dokunarak öğreniyorlar.

Bu gün okullarda uygulanan yöntemler büyük öğrenci grubuna hitap etmemektedir.

Öğrenci merkezli eğitim strateji uygulaması

Ne gibi etkinlikler düzenleyelim ki çocuklar bununla bir şeyler öğrensin ?

Amaç : Bilgiyi kullanarak bir şeyler yapmak.

Uygulamada örnek olarak:

İlkokulda iş ilanları kesip panoya yapıştırmak.

İş alanlarının hesaplanmasını istemek.

İş imkanları ve hangi işe yatkın olduklarını , hangi alanlara yönelebileceklerini düşündürmek ve zihinlere işlemek.

Öğretmenin görevi:

Örnek olaylar planlamak.

Bu olaylarla ilgili faaliyetleri belirlemek.

Faaliyetleri öğrencilerin ilgi, yetenek ve seviyelerine uygun dağıtmak.

Öğrenciye rehberlik yaparak uygulama ve yaşantı ile öğrenmeye sevk etmek.

Öğrencinin kaynakları etkili ve verimli kullanmasını sağlamak.

Öğrencinin bilgilerini başkalarına sunmasını sağlamak.

Öğrencide;

*Zamanı kullanma, *ekip çalışması, *bilgi toplama-işleme-yorumlama, *sistem geliştirme, *müzakereci olma, *teknolojiyi kullanma , *sorun çözme;

Gibi yeteneklerin gelişimine çalışmak.

BESLENME
( Konusunda geliştirilmiş örnek)

I.Farklı beslenme öğeleri(vitamin, mineral vb.)ile bunların vücuttaki işlevleri arasında ilişki kurmak.

2. Yaş , hamilelik, hastalık gibi farklı sağlık durumları için uygun gıda seçme ölçütlerini belirlemek.

3. Farklı diyet resimleri (yüksek protein, düşük karbonhidrat, vitaminli gıda vb.) arasındaki farkları belirlemek.

4. Alınan ve kullanılan kaloriler arasında denge sağlamak için çeşitli diyetleri değerlendirınek.

Gıda ihtiyacının dışında bireylerin diyet ve yemek alışkanlıklarını etkileyen öğeleri (dini yöresel vb..) belirlemek.

FAALIYET 1.

Sınıfı dört gruba ayırın ve aşağıdaki soruları tartışın:

1. Sizin ailenizde ve arkadaşlarınızda farklı diyet uygulayan kimseler var mı? Varsa niçin diyet uyguluyorlar? '

2. Diyet farklılıkları neden ileri geliyor? Yaş, sağlık, dini, yöresel tercihler.

3. Özel diyetler için başka sebepler düşünebilir misin'?

4. İnsanların gıda ihtiyacının dışında yemek yemelerine neden olan bazı sebepler nelerdir.

FAALIYET 2.

1. Uygun formülleri kullanarak saat başına bazal metabolik hızınızı hesaplayın.

2. Kendi bazal metabolik hızınızın gerektirdiği kalori miktarını hesaplayın.

FAALIYET 3.

1. Günlük toplam kalori miktarınızı hesaplayın.

2. Kalori cetvelini kullanarak sizin ihtiyacınız olan kalori ile dün yediklerinizden aldığınız kalori miktarını karşılaştırınız.

FAALİYET 4

Ayşe 3 aylık hamiledir ve 60 kg.dır .

1. Hamileliğinin diğer haftalarında Ayşe'nin alması gerekli kalori miktarını belirleyiniz.

FAALİYET 5

Yaşamlarının belirli aşamalarında köpek, kedi, inek gibi hayvanlar için bir beslenme planı hazırlayın. Bunun için yörenizdeki veteriner, tarım bakanlığı, üretme çiftlikleri gibi kuruluşlarla temas edin.

FAALİYET 6

1.Hazır gıda paketlerinin (aynı cins farklı marka) üzerinde bulunan açıklamaları okuyun.
2.Açıklamalardaki benzerlikleri ve farklılıkları belirleyin.
3.Paketteki gıda hangi özel ihtiyaçları karşılamak için planlanmıştır.

FAALİYET 7

1. Dini ve geleneksel nedenlerden dolayı belirli gıdaları yemeyen birisi ile mülakat yapın.

2. Mülakat sonuçlarını sınıfa sunun.
 
ÖĞRETİM MATERYALİ GELİŞTİRME VE ÜRETME
İYİ BİR MATERYALDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

Hedeflere uygunluğu
Bilginin kesinliği
Bilginin güvenirliği ve doğruluğu
İlgi çekme düzeyi
Teknik kalitesi
Kullanıma teşvik ediciliği
Etkililiği
Öğrenci düzeyine uygunluğu
Bilişsel, duyuşsal ya da psiko-motor davranışlara uygunluğu
Kullanılabilirliği
Grubu yönlendirmeye uygunluğu

GÖRSEL NİTELİKLİ MATERYALLERİN SEÇİM KRİTERLERİ

Beklenen hedef davranışın kazanılması için uygun mu?
Kendi içinde anlamlı bir sıra izliyor mu?
Hangi sınıf düzeyi ve hangi özellikte öğrenciler için hazırlanıp denendiği biliniyor mu?
Etkililiğini destekleyen veriler var mı ?
Grup içi iletişimi ve insan ilişkilerini geliştirmede katkısı olabilir mi?
Daha etkili kullanılabilmesi için yazılı bir rehberi var mı?
Materyalin kullanılması öğretime gerçek bir katkı sağlayacak mı?
Öğrencileri sorgulayıcı ve düşünmeye yönlendirici özelliklere sahip mi?
Fiziksel ve estetik açıdan yeterli mi?
Materyalin sunumunda kullanılan araçlar kolay ulaşılıp taşınabilir mi?
Harcanan zaman, para ve emek açısından kullanılmaya değer mi?

ÖĞRETİM MATERYALLERİ TASARIM İLKELERİ

TASARIM


Anlamlı sıralama için bilinçli şekilde harcanan çabadır.

Herhangi bir öğretim materyalinde kullanılan her türlü yazı, resim, grafik, hareket ve renk öğrenme üzerinde etkilidir.

Materyallerin Özellikleri:

Tasarım ilkeleri kurallar dizini değildir.
Bir şey DOĞRU tasarlanmazsa sadece yenilik olarak ilgi çeker, zaman içinde etkisi ve çekiciliği azalır.
Zaman ve emek kaybına neden olur.

Öğretim süreci

Öğrencilerin geçmiş bilgi ve deneyimlerinin belirlenmesiyle başlar.

Yeni bilgilerle bağlantı kurularak sürer.

Soyut kavramlardan somut davranış değişikliğine dönüşerek sona erer.

Doğru tasarlanmış öğretim materyali

Öğrenmeye yön verici, kolaylaştırıcı, araştırmaya yönlendirici, öğrenme süresini kısaltıcı olmalıdır.

Öğrencilerde estetik duygusunu geliştirmelidir.

Materyalde kullanılan her türlü unsur ne çok büyük, ne de çok küçük olmamalıdır.

Bir bütünlük içinde olmalı, ne bir şey eklenebilmeli, ne de çıkartılabilmelidir.

Objelerin yerleşiminden renklere kadar en küçük detay dikkate alınarak hazırlanmalıdır.

TASARIM İLKELERİ

1. YAPISAL / BİÇİMSEL elemanların kullanım ilkeleri

· BOŞLUK, ÇİZGİ, ŞEKİL/FORM, DOKU, RENK

2. YERLEŞİM elemanlarının kullanım ilkeleri

ORAN-ÖLÇEK, DENGE, BÜTÜNLÜK, RİTİM, VURGU, AHENK

Yapısal/Biçimsel Elemanların Kullanım İlkeleri:


Boşluk

Sağ alt köşeye yerleştirmeliyiz.

İlk olarak görülen boşluk ve dokulardır.

Belirlenmiş bir çerçeve içinde kullanım alanı dışında kalan yerlerdir.

Araştırmalar sabit bir resim üzerinde gözün en fazla algıladığı bölümün %41 ile sol köşe,

(Vurgulamak istediğimiz yazı , resim gibi unsurları sol üst köşeye,)

En az algıladığı bölümün %14 ile sağ alt köşe (Ayrıntıları, detayları da sağ alt köşeye yerleştirmeliyiz.) olduğunu göstermiştir.

Çizgi


Doğru ,dairesel veya bunların karışımı şeklindedir.

Algılama üzerinde etkilidir.

Hareketi ve yönü belirleyici etki yaratırlar.

Yatay çizgiler objelerin genişliğini,

Dikey çizgiler objelerin yüksekliğini ,

Eğik çizgiler ise dengesizlik etkisi yaratırlar.

Arka planda yatay çizgilerin kullanıldığı bir çizimin ön planına dikey çizgiler yerleştirilirse dikkat çeker.

Fotoğraf, grafik. şekil vb. Unsurların yerleşiminde bu özelliklerden yararlanmak gerekir.

Kontrast/ Zıtlık

Çevresindekilerle zıtlık oluşturan bir tasarım elemanı da dikkat çeker.

Konunun can alıcı bölümünü zıtlık yaratarak vermeliyiz.

Zıtlık Form

Şekil- form


Şekil: Bir yüzey üzerinde yaratılan iki boyutlu biçimlerdir.

Form:Bu biçimlerin birbirine göre yerleşimidir.

Öğretim materyallerinin etkili olabilmesi için gözün bir şekilden diğerine rahatlıkla kayabildiği formda hazırlanması gerekir. Arasında büyük boşluk bırakılırsa göz zorluk çekeceğinden görsel etki azalır.

Doku:

Malzemelerin özelliğine bağlı olarak değişkenlik gösterir.

Düz, pürüzlü, mat, parlak, saydam ve renkli malzemeler olabilir.

ÖRN: Asetat , renkli karton ve kağıtları verebiliriz.

Renk


Materyalde anahtar rol oynar.

Doğal renkler görüntünün gerçekliğini arttırır.
Benzerlik ve farklılıkların ortaya konmasını sağlar.
Önemli noktalar ve bilgiler üzerine dikkati toplar.
Coşku, durgunluk,tek düzelik ve canlılık gibi duyguların algılanmasını sağlar.
Psikoloji üzerinde etkilidir.

MATERYAL ÜZERİNDE RENKLERİN KULLANIMI

En kısa dalga boyu mor,

En uzun dalga boyu kırmızı renktir.

Diğer renklerin dalga boyu bu iki renk arasında değişkenlik gösterir.

Göz en fazla kırmızı, en az mor rengi algılar.

Dikkat çekilecek noktalar:

KIRMIZI, TURUNCU gibi SICAK renklerle gösterilmelidir.

GÖKYÜZÜ ve DENİZ renkleri soğuktur. Renk

Dikkat çekmeseler de RAHATLATIP DİNLENDİREN etki yaratırlar.

Derinlik etkisi için arka plan rengi olarak kullanılmalıdır .

Cinsiyetlerde farklılık gösterir.

Erkekler üzerinde mavi, yeşil, bordo ve canlı tonları,

Bayanlar üzerinde pembe, sarı, mavi ve pastel tonları kullanılması etkili olur.

Etnik özellikler

Mesela Bozkır bölgesinde yaşayanlarda yeşil ve mavi gibi renkler, ormanlık bölgelerde yaşayanlarda sıcak renkler etkilidir.

Futbol takımlarının renkleri istenilmeyen etki yaratacağından bir arada kullanılmamalıdır.

Renklerle objeler olduğundan daha büyük veya daha küçük görülebilir. Dikkat çekici renk daha büyük, kontrast yaratıldığında ise daha küçük görülür.

Ön plandaki renklerin arka plan ile kontrast oluşturması gerekir.

Aynı materyal üzerinde üçten fazla renk kullanılmamalıdır.

Gözün renk seçimini zorlaştırır.

Algılamayı etkiler.

Monotonluktan kaçınılmalıdır.

Bir ünitede farklı konulara geçişte veya bölümlerin anlaşılmasında renk değişikliği algılamaya yardımcı olur.

MATERYAL TASARIMINDA HARFLER

Dekoratif amaçlı süslü yazı yerine düz yazı biçimleri daha kolay algılanır.

Küçük harflerle yazılan yazılar kolay okunur .ÜÇ KELİMEYİ GEÇMEYEN kısa başlık yazılarında BÜYÜK HARF kullanılabilir.

Harflerin rengi arka plan ile kontrast oluşturmalı hatta altı çizilerek vurgulanabilmelidir.

Büyüklüğü de okunabilirliği için önemlidir.

Büyüklüğü de okunabilirliği için önemlidir.

Genel kural

Her bir 3,5 m' lik görüş mesafesi için harflerin yüksekliği görüntüde 3,7 cm artmalıdır.

Harflerin arası, göz kararı ile, sıkışık görülmeyecek şekilde kullanılmalı,

Düz harflerin aralığı daha fazla,

Yuvarlak harflerinki daha az olmalıdır.

Satırlarda aynı şekilde ayarlanmalı.

Çok yakın satırlar bulanıklık,

Çok uzak satırlar kopukluk yaratır.

Satır araları küçük harf yüksekliğinin yarısı kadar alınabilir.

YERLEŞİM ELEMANLARININ KULLANIM İLKELERİ

Oran-Ölçek


Objelerin büyüklüğünün doğru algılaması için tanıdık bir başka obje ile ölçeklendirilmesi gerekir.

Özellikle slayt çekimlerindeki dağ, göl, vadi gibi şekillerin büyüklüğü bilinen ağaç, araba, insan gibi objelerle birlikte materyale yerleştirilmesi gerekir.

Denge

Objenin göz tarafından algılanan ağırlığıdır.

Materyal üzerinde denge, yatay ve dikey eksenin her iki tarafına objeler eşit dağıtılarak oluşturulur.

Bütünlük

Her görsel unsur bir mesaj iletmek için yerleştirilmelidir.

Yararı olmayan hiçbir yazı, şekil, resim vb. unsur bulunmamalıdır.

Şekillerin çok kalabalık olması istenen etkiyi engeller.

Algılamayı zorlaştırır.

RİTİM

Gözün bir objeden diğerine rahatlıkla kayabilmesidir.

Birb irinden kop uk ye

rleştirilmiş ta sarım elaman ları a rasında bağl antı zor kur ulur.

Algılama istenen şekilde olmaz.

VURGU

Öğretim materyalinin can alıcı noktasıdır.

Dikkat çekilecek nokta en ilgi çekici nokta olarak tasarlanıp en önemli unsurlar oraya yerleştirilebilir.

AHENK

Kompozisyonun bütünüyle bağlantılıdır.

Parçalar bir araya gelince ortaya çıkan bütünlük duygusudur.

Bütünü oluşturan parçaların birbirine olan ilişkisiyle ortaya çıkan uyumdur.

Öğretim materyalleri iyi tasarlandığı ve istenen şekilde kullanıldığında öğrenmeyi yönlendirici , kolaylaştırıcı etki yaratırlar.

Yeşil Zeminde siyah

Mavi zeminde sarı

Beyaz zeminde mavi

Beyaz zeminde Sarı

Beyaz zeminde kırmızı

Siyah zeminde Sarı
 
Geri
Top