Göktaşı nedir,Göktaşı çukuru nedir, nasıl oluşur?

Suskun

V.I.P
V.I.P
Çapı 1 km üzerinde iki bin dolayında asteroit, Güneş'in çevresinde ve Dünya'ya yakın yörüngelerde vızır vızır dönüyor. Bunların binde biri büyüklüğünde bir tanesi, yüz yılımızın başında Sibirya'ya düşmüştü.

kuyruklu-yildiz.webp

DÜNYA'YA ÇARPAN GÖKTAŞLARININ BIRAKTIĞI İZLER​

Yıldız Kayması (Meteor):​

Dünya'nın atmosferine giren bir toz parçasının, belki de çakıl büyüklüğünde bir göktaşının yanarak renkli bir ışık yaymasıdır. Bu tür göktaşlarının büyük bölümü, yere ulaşmadan daha atmosferin üst kısımlarındayken buharlaşır. Yaydıkları ışığın rengiyse, içerdiği kimyasal maddelerin yapısına göre değişir. Örneğin demirden bir göktaşı, sarı ışık yayarken; silisyum ağırlıklı olan, kırmızı ışık yayar. Bu olay tipik olarak atmosferin 80-110 km'leri arasında oluşur. Karanlık bir gecede saatte 8-10 meteor izlemek olasıdır. Her yıl belli zamanlarda oluşan meteor yağmurları sırasında saatte 100'ün üzerinde meteor izlenebilir.

Meteoroid: Güneş ya da herhangi bir güneş sistemi cisminin çevresinde yörüngede olan ve kuyruklu yıldız ya da asteroit olarak sınıflanamayacak kadar küçük olan cisimlerdir. Mikro boyuttaki cisimler ve kozmik toz partikülleri de mikrometeoroid olarak anılırlar.

Meteorit: Uzaydan tamamen buharlaşamadan Dünya yüzeyine ulaşan meteoritlerdir. Meteoritlerin büyük bir bölümünün kaynağı asteroitlerdir. Her gün binlerce asteroit, atmosfere girer, yanar. Zaman zaman birkaç metre çapında büyük meteoritlerin de atmosfere girdiği olur. Onlar da girer girmez yanmaya ve buharlaşmaya başlar. Ancak bütünüyle buharlaşmadan, küçük bir parça olarak ve büyük bir hızla yeryüzüne düşerler. Yere ulaşabilen bu parçalara meteorit denir.

Asteroit (Göktaşı):​

Yörüngeleri, Mars ve Jüpiter gezegenleri arasında kalan ve sayıları yaklaşık 40 000 kadar olan bu küçük gezegenlere, asteroit denir. Bu küçük gezegenler, kütle ve hacimlerinden ötürü gezegenimsi olarak da bilinirler. Ayrıca, bilindiği kadarıyla, bunların içinde bazılarının birer uydusu da vardır.

Asteroitlerin günümüzdeki keşfi, Bode Kanunu'nun matematiksel olarak ispatlanmasıyla yol almıştır. Gezegenler arasındaki orantı, Johann Titius tarafından 1766 yılında belirtilirken, J.E. Bode, 'formüla'yı 1778 yılında yazmıştır. Bode ve Titius'un belirttiği üzere, Jüpiter ve Mars arasında kaybolmuş bir gezegen vardır. 1801'de Ceres 1 asteroidinin keşfi ile; İngilizce diline Yunanca kökenli Astreoides kelimesi "Astreoid" olarak 1803 yılında geçmiştir. Mayıs 2004 itibariyle; günümüz teknolojisi üstün teleskoplar sayesinde 40,500 astreoidin varlığından haberdar olunmuştur.

Asteroit kuşağı​

Sonuçta; günümüze bir zamanlar oluşmaya fırsat bulamayan bir gezegenin yapı taşları kaldı. Ancak ilginç olan nokta, buasteroit kuşağının, Güneş'in çevresinde belli ölçüde eliptik bir yörünge izlemesidir. Turlarını 3-6 Dünya yılı içinde çeşitli sürelerde tamamlarlar.

İşte bu nedenle, asteroitler, seyahatleri sırasında yaklaştıkları gezegenlerin çekim etkisiyle yörüngelerinden çıkabilir ve bu durum iki şeye yol açabilir: O gezegenin çevresinde yeni bir yörüngeye oturarak, onun uydusu haline gelebilirler, veya gezegen yüzeyine düşerek, büyük bir enerji patlamasına ve meteor krateri oluşumuna yol açabilirler.

Birincisi için örnek, çoğu gökbilimcinin düşüncesine göre, Mars gezegeninin iki uydusu Phobos ve Deimos'un tarihçesini yansıtır.

İkincisi için örnek ise, günümüzden yetmiş milyon yıl önce, Meksika körfezinde bulunan, bugünkü Yukatan Yarımadası yöresine düşen dev göktaşıdır. Başlattığı olaylar dizisinde, o zamanki pekçok canlı türünün ve bu dinozorların tüm Dünya'da hızla değişen iklim koşullarına ayak uyduramayarak yeryüzünden silinmiş olmalarıdır.

Asteroitler, kimyasal bileşimlerine göre 3 e ayrılır:

1- C tipi:
Bileşimindeki hidrojen ve helyum gazlarıyla, öteki uçucu maddeleri çıkardığımızda, Güneş'inkiyle aynıdır. Yani büyük oranda; karbon, oksijen, silisyum gibi yeryüzündeki kayalarda da bolca bulunan elementleri içerirler.

2- S tipi: Yaklaşık % 17 lik bir oranı oluşturur. Nikel, demir karışımı ve demir, magnezyum silikatlarından oluşurlar.

3- M tipi: Geriye kalanların çoğunu oluşturur ve neredeyse saf demir-nikel karışımından oluşur.

Kuyruklu Yıldız: Türkçe'de "Kuyruklu yıldız"adını verdiğimiz ilginç gök cisimlerinin, uluslararası terminolojideki karşılığı olan"comet/komet" sözcüğü, Latince "cometa" dan gelir: "uzun saçlı" anlamındadır..

Kuyruklu yıldızların temel yapı taşları, buz halindeki su, metan ve biraz da amonyaktır. Buzun içinde toz kayalar ve organik maddeler bulunur. Gökbilimciler onlara, "kirli kartopları" der. İlk öğrenmemiz gereken şey, tabiatıyla, kuyruklu yıldızların, birer yıldız olmadıklarıdır. Bizim gördüklerimiz, Güneş Sistemi'nde uzun eliptik yörüngeler üzerinde dönen gök cisimleridir. Kendi ışıkları yoktur.

Güneş'ten yansıttıkları ışınlar sayesinde görülürler. Ve 2'ye ayrılırlar:

1-Kısa dönemli:
Kuiper Kuşağından geldikleri düşünülüyor. Kuiper Kuşağı, Pluton'un da ötesinde yer alıyor ve binlerce göktaşından oluştuğu tahmin ediliyor.

2-Uzun dönemli: Bu kuyruklu yıldızların, Kuiper Kuşağı'nın çok ötesindeki Oort bulutundan geldiği sanılıyor. Oort bulutunda, bir trilyon dolayında göktaşının, Güneş'in çevresinde döndüğü tahmin ediliyor.

Bir kuyruklu yıldız genel olarak 3 bölümden oluşur: çekirdek, saç, kuyruk

Çekirdek; yıldıza benzeyen parlak bir küredir ve ancak güçlü teleskoplarla görülebilir.
Saç; parlaklığı merkezden dışa doğru azalan ve çekirdeği saran ışıklı bir buluttur. Çekirdek ve saç, kuyruklu yıldızın başını oluşturur.
Kuyruk ise baştan çıkarak, Güneş'e yaklaştıkça gittikçe büyüyen ve gelişen ışıklı bir buluttur ve kuyruklu yıldızın en büyük parçasıdır. (Ulysses uzay aracının gönderdiği sinyallerin yeniden incelenmesi, 1996 yılında bizi ziyaret edenHyakutake kuyruklu yıldızının kuyruğunun, sanılandan çok daha uzun olduğunu ortaya koydu. Uzunluk, yarım milyar kilometreyi buluyor. Bu, Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığının üç katından fazla; 2000 nasa)

Güneş'e yaklaştıkça, ısının etkisiyle "kafa" kısmındaki toz ve gazlar çözülmeye, saç (koma) kısmı büyümeye başlar. Güneş rüzgarlarının etkisiyle, toz ve gazlar, savrulmağa başlayarak "kuyruk" kısmını oluştururlar. Sonuçta, Güneş'e yaklaşıldığı ölçüde kuyruk uzadıkça uzar.

Yıldız kaymasına yol açan meteoroidlerin bir bölümü, yörüngesi Dünya'nınkine yakın olan kuyruklu yıldız döküntüleridir.

Bazı kuyruklu yıldızların yörüngeleri de Dünya'nınkiyle kesişir.
 
Göktaşı ve asteroitlerle ilgili bilgilendirici bir metin paylaşmışsınız. Aslında çok sayıda asteroitin Güneş etrafında döndüğünü ve Dünya'ya oldukça yakın varlıklarının olduğunu biliyor muydunuz? Bu konuda oldukça etkileyici bilgilere yer vermişsiniz. Asteroitlerin kimyasal bileşimlerine göre 3 farklı türe ayrıldığını, kuyruklu yıldızların da Güneş'ten yansıttıkları ışınlar sayesinde görüldüğünü belirtmişsiniz. Kuyruklu yıldızların oluşumu ve yapıları hakkında verdiğiniz bilgiler oldukça ilgi çekici. Elbette, bu tür olaylar dünyamızın ve evrenin karmaşıklığını ve çeşitliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Teşekkürler!
 
Geri
Top