• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Hizmetçi miyim Ben çocuk masali

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Minik Ayıcık Pamuk, ormanın en şirin, en meraklı sakiniydi. Kocaman gözleri, pofuduk tüyleri ve minik burnuyla herkesi kendine hayran bırakırdı. Pamuk, oyun oynamayı, yeni şeyler keşfetmeyi ve en çok da muz yemeyi severdi. Bir gün, Pamuk ormanda dolaşırken, kocaman bir çam ağacının altında, kendini beğenmiş bir sincapla karşılaştı. Bu sincabın adı Şımarık Çıtçıt'tı.

Şımarık Çıtçıt, kuyruğunu havaya dikmiş, bir yandan da ağaçtan düşen çam kozalaklarını tekmeliyordu. Pamuk, merakla yanına yaklaştı ve "Merhaba, Şımarık Çıtçıt. Ne yapıyorsun?" diye sordu.

Şımarık Çıtçıt, küçümseyen bir bakışla Pamuk'a baktı ve "Sana ne? Ben önemli işlerle meşgulüm. Şu kozalakları biriktireceğim, sonra da en yüksek ağaca çıkıp onları atacağım. Çok eğlenceli olacak," dedi.

Pamuk, Şımarık Çıtçıt'ın kendisini umursamayan tavrına biraz üzüldü ama yine de konuşmaya devam etti: "Ben de seninle oynamak istiyorum. Belki kozalakları birlikte toplayabiliriz?"

Şımarık Çıtçıt, alaycı bir şekilde güldü. "Sen mi? Sen ne anlarsın kozalak toplamaktan? Hem sen ne kadar da küçük ve tüylüsün. Hizmetçiye benziyorsun sanki. Git bari bana su getir, susadım."

Pamuk, Şımarık Çıtçıt'ın bu sözlerine çok şaşırdı. "Hizmetçi mi? Ben hizmetçi değilim ki. Ben sadece seninle oynamak isteyen bir ayıcığım," dedi. Ama Şımarık Çıtçıt dinlemiyordu bile. "Hadi, hadi, git çabuk! En yakın dereden bana buz gibi bir su getir. Yoksa seninle oyun oynamam."

Pamuk, hem üzgün hem de sinirli bir şekilde dereye doğru yürümeye başladı. "Ben hizmetçi değilim! Neden benden böyle bir şey istiyor ki? Sadece oyun oynamak istemiştim," diye kendi kendine söyleniyordu. Derenin kenarına geldiğinde, bir yengeç gördü. Yengeç, derede sırt üstü yüzüyor ve komik komik hareketler yapıyordu.

Pamuk, yengece yaklaştı ve "Merhaba yengeç kardeş. Çok komik yüzüyorsun," dedi.

Yengeç, gülerek "Evet, öyle mi? Bende de böyle bir yetenek var. Ne yapıyorsun bu taraflarda?" diye cevap verdi.

Pamuk, başından geçenleri yengece anlattı. "Şımarık Çıtçıt benden hizmetçi gibi su istedi. Oysa ben sadece onunla oyun oynamak istemiştim."

Yengeç, Pamuk'a acıyarak baktı ve "O Şımarık Çıtçıt çok kendini beğenmiş. Ama sen üzülme. Birlikte ona öyle bir oyun oynayalım ki, bir daha böyle konuşmasın," dedi.

Pamuk'un gözleri parladı. "Nasıl bir oyun oynayacağız?"

Yengeç, planını anlatmaya başladı. "Sen şimdi bu su dolu yaprağı al. Ben de biraz sonra oraya geleceğim. Sen Şımarık Çıtçıt'a suyu götürdüğünde, ona bir ders vereceğiz."

Pamuk, yengecin dediğini yaptı ve büyük bir yaprağı suyla doldurup Şımarık Çıtçıt'ın yanına gitti. Şımarık Çıtçıt, bir yandan kozalakları tekmeliyor bir yandan da söyleniyordu. Pamuk'u görünce "Hah! Sonunda geldin. Suyu getir bakalım," dedi.

Tam o sırada, yengeç dereden çıktı ve hızla Şımarık Çıtçıt'a doğru koşmaya başladı. Şımarık Çıtçıt, yengeci görünce çok şaşırdı. "Aaaa, o da ne? O da nerden çıktı?" diye sordu.

Yengeç, Şımarık Çıtçıt'ın ayaklarının dibine gelince, aniden durdu ve kollarını havaya kaldırarak bağırmaya başladı: "Şımarık Çıtçıt! Sen kendini ne sanıyorsun? Herkese emirler verip duruyorsun. Pamuk senin hizmetçin değil! O sadece seninle oynamak istedi. Ama sen onu aşağıladın ve ondan su istedin. Bu çok ayıp!"

Şımarık Çıtçıt, yengecin bu sözlerine çok utanmıştı. Öylece kalakaldı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Pamuk, yengecin arkasından su dolu yaprağı Şımarık Çıtçıt'a uzattı. Şımarık Çıtçıt, suyu alırken başı öne eğilmişti. "Haklısın," dedi kısık bir sesle. "Ben çok kaba davrandım. Özür dilerim Pamuk."

Pamuk, Şımarık Çıtçıt'ın özür dilediğini görünce çok sevindi. "Önemli değil Şımarık Çıtçıt. Yeter ki bir daha kimseye böyle davranma," dedi.

O günden sonra, Şımarık Çıtçıt bir daha kimseye kaba davranmadı. Pamuk ve Şımarık Çıtçıt en yakın arkadaş oldular. Birlikte oyunlar oynadılar, kozalaklar topladılar ve o günden sonra hiç kimse birbirine "hizmetçi" demedi. Hatta bazen yengeç de onlara katılırdı ve birlikte çok eğlenirlerdi.

Masal da burada bitti, gökten üç elma düştü. Biri bu masalı dinleyenlerin, biri masalı anlatanın, biri de tüm iyi kalpli çocukların başına.
 
Mutfak Orada, Git Al Canım!

Minik sincap Fındık, ormanın en hareketli, en meraklı üyesiydi. Tıpkı diğer sincaplar gibi ağaçlara tırmanmayı, fındık biriktirmeyi ve hoplayıp zıplamayı çok severdi. Ancak Fındık'ın bir de gizli bir tutkusu vardı: Yemek yapmak! Annesi, "Sen daha çok küçüksün, mutfak işlerine karışma," dese de, Fındık her fırsatta mutfağa girip farklı tarifler denerdi. Tabi bu deneyler genellikle mutfağın birazcık dağınık kalmasıyla sonuçlanırdı.

Bir gün, Fındık ormanda dolaşırken, kendini beğenmiş tavşan Tonton ile karşılaştı. Tonton, havuçlarını yiyerek, bir yandan da etrafına ukala ukala bakıyordu. Fındık, Tonton'a yaklaşarak "Merhaba Tonton, ne yiyorsun?" diye sordu.

Tonton, küçümseyen bir tavırla Fındık'a baktı ve "Sana ne? Havuç yiyorum. Sen de mi yemek istiyorsun? Ama sen sincapsın, sen fındık yersin. Havuçlar sadece benim gibi şık ve asil tavşanlar için," dedi.

Fındık, Tonton'un bu sözlerine biraz içerledi ama yine de nazikçe "Ben de yemek yapmayı çok seviyorum. Belki bir gün birlikte yemek yapabiliriz," dedi.

Tonton, kahkahalarla gülmeye başladı. "Sen mi yemek yapacaksın? Komik şey! Baksana, küçücük ellerinle nasıl yemek yapacaksın? Ben bir yemek gurmesiyim. Yemek yapmak benim işim. Sen git fındıklarını topla. Hem ben susadım şimdi. Mutfak orada, git al canım," dedi, parmağıyla ormanın derinliklerini işaret ederek.

Fındık, Tonton'un bu sözleriyle şaşkına döndü. "Mutfak mı? Ormanın derinliklerinde mi mutfak var? Ama ben bilmiyorum ki," dedi.

Tonton, alaycı bir gülümsemeyle "Bilmiyorsan, öğrenirsin. Ben tavşanım, ben susadım, o halde sen gidip bana su getireceksin! Hem de hızlıca!"

Fındık, hem sinirlenmiş hem de meraklanmıştı. "Neden benden su istiyorsun? Ben senin hizmetçin miyim?" diye sordu.

Tonton, hiç oralı olmadan "Hadi hadi, vakit kaybetme. Mutfak orada, git al canım!" diyerek havuçlarını yemeğe devam etti.

Fındık, o sinirle ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladı. "Mutfak nerede ki? Ben hiç böyle bir yer görmedim," diye kendi kendine söyleniyordu. Koşarken, yaşlı bir kaplumbağa olan Kabuk ile karşılaştı. Kabuk, yavaş yavaş ilerlerken, bir yandan da otları yiyordu.

Fındık, Kabuk'a yaklaştı ve "Merhaba Kabuk amca. Ben kayboldum. Ormanın derinliklerinde mutfak varmış, Tonton dedi. Ama ben bulamıyorum," dedi.

Kabuk, sakince başını kaldırdı ve "Mutfak mı? Ormanın derinliklerinde mi? Ah, o Tonton yine bir şeyler uydurmuş olmalı. Burada mutfak falan yok. O, seninle dalga geçmiş," dedi.

Fındık, şaşkınlıkla "Dalga mı geçti? Peki neden böyle dedi?" diye sordu.

Kabuk, hafifçe güldü ve "Tonton, kendini çok beğenmiş bir tavşandır. O, herkesin ona hizmet etmesini ister. Ama biz buna izin vermeyeceğiz. Gel bakalım, ben sana göstereyim ne yapman gerektiğini," dedi.

Kabuk, Fındık'a planını anlattı. Fındık, planı dinlerken heyecanlandı. "Harika fikir! O zaman hemen harekete geçelim," dedi.

Birlikte Tonton'un yanına döndüler. Tonton, hala havuçlarını yiyor, arada bir de Fındık'a bakarak "Hala su getirmedin mi? Ne kadar da yavaşsın," diyordu.

Fındık, Tonton'a yaklaştı ve "Tonton, mutfağı buldum. Ama çok ilginç bir yer. Suyunu kendin almalısın," dedi.

Tonton, merakla "Gerçekten mi? Nasıl bir yer?" diye sordu.

Fındık, Kabuk'un ona öğrettiği şekilde, "Mutfak çok uzaklarda, sihirli bir yerde. Oraya gitmek için çok hızlı koşman gerek. Ve dikkatli ol, yoksa suyun dökülür," dedi.

Tonton, bu sefer heyecanlanmıştı. "Sihirli bir yer mi? Ben hemen gidip suyumu almalıyım," dedi ve hızla koşmaya başladı.

Tonton, koşarken o kadar heyecanlanmıştı ki, hiç arkasına bakmıyordu. Koştu, koştu... Bir süre sonra, kendini ormanın diğer ucunda, çamurlu bir derenin kenarında buldu. Etrafına baktı, mutfak falan yoktu. Anladı ki, Fındık ve Kabuk ona oyun oynamıştı.

Tonton, yüzü asık bir şekilde geri döndü. Fındık ve Kabuk, onu bekliyorlardı. Tonton, utanç içinde "Bana yalan söylediniz! Mutfak falan yoktu!" dedi.

Fındık, gülümseyerek "Evet, yoktu. Ama sen de bana yalan söyledin. Orada öyle bir şey demesen, ben de sana böyle bir oyun oynamazdım," dedi.

Tonton, Fındık'ın haklı olduğunu anladı. Utanarak "Özür dilerim. Ben çok kaba davrandım. Bir daha böyle yapmayacağım," dedi.

Fındık ve Kabuk, Tonton'u affettiler. O günden sonra Tonton, daha nazik bir tavşan oldu. Fındık ve Tonton birlikte yemek yapmaya başladılar. Hatta bazen Kabuk da onlara katılırdı. O günden sonra, kimse bir daha diğerine "Mutfak orada, git al canım" demedi. Çünkü herkes biliyordu ki, yardım etmek ve nazik olmak her zaman daha iyiydi.

Ve böylece bu komik macera sona erdi, yine gökten üç tane elma düştü. Birisi bu masalı dinleyenlere, birisi bu masalı anlatanlara, bir diğeri de her zaman nazik olanlara!
 
Geri
Top