★ ★ KüçüK MeLekLer..!! ★ ★ (1)

  • Konuyu açan Konuyu açan ZeyNoO
  • Açılış tarihi Açılış tarihi
Garip bir şekilde hayatın kollarına düşen, çocukluk yılları aile firakıyla geçen Arif Nihat Asya, çocuk masumiyetinin hayalini kurduğu “Masallarla” şiirinde annesine olan sevgisini dile getirir. Masallarla örülü bir geçmişin, kültür birikiminin hayal âlemindeki düşünceyle birleşmesi bu şiiri doğurur;

Benim de bir annem olsa annemin

Beşiğini seve seve sallardım;

Gülse güller açılırdı içimde

Ve ağlasa inci inci ağlardım.

Işılda ey mavi saray ışılda:

Pırıl pırıl şehnişinler, kapılar...

Senin kırk gün, kırk gecelik düğünün,

Benim kırk gün, kırk gecelik yasım var.

Sesler gelir sarnıçların dibinden:

Çıkayım mı, çıkayım mı? Çık da gör!

Bir yıkılmış, bir yıkılmış yerdeyiz...

Daha neler yıkacaksın yık da gör!

Çağlar yüksük dolusuymuş ve hayat

İki iğne bir çuvaldız boyu yol...

Söyle anne: Neye yarar niçindir

Demir çarık, demir asâ, demir kol?

Oğlun oldum ey anneler annesi...

Türküce de masalca da bilirim

Şehnişinden sarkıtırsan saçını

Saçlarına tırmanarak gelirim.

Retro_girl_by_grassel.jpg
 
“Anneler ve Çocuklar” isimli şiirinde Sezai Karakoç da anne-çocuk bütünlüğünü tasvir eder. Birbirinden ayrılmayan ne kadar önemli varlıklar olduğunu anlatır. Annenin ölümü çocuğu yalnızlığa iterken, çocuğun ölümü güneşin sönmesi gibi anlatılır. Anne ölünce çocuk, çocuk ölünce anne perişandır, ızdırap içindedir bir yerde duramaz olur. Bu ızdırabı yüreğinde yaşayan şair mısraları şahit tutar anne ve çocuk gözüyle;

Anne öldü mü çocuk

Bahçenin en yalnız köşesinde

Elinde siyah bir çubuk

Ağzında küçük bir leke

Çocuk öldü mü güneş

Simsiyah görünür gözüne

Elinde bir ip nereye

Bilmez bağlıyacağını anne

Kaçak herkesten

Durmaz bir yerde

Anne ölünce çocuk

Çocuk ölünce anne

Concentration_by_trinity_77.jpg
 
Geri
Top