• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Nasrettin Hocadan Seçmeler

Hoca, oğlunun eline bir su testisi vermiş ve “Git şunu doldur da getir, sakın kırma ha ama!” demiş ve suratına da bir tokat indirmiş.
Görenler “Hoca,” demişler “Neden vurdun çocuğa, testiyi kırmadı ki.” Her sözü değerli, her davranışı anlamlı Hoca şöyle konuşmuş bu kez de:
“Kırdıktan sonra, dövsem de yarar sağlamaz ki”
 
Nasreddin Hoca'nın yanında seslice yellenen biri, kabahatini örtbas edebilmek için ayağını tahtaya sürtmeye başlamış. Hoca gülümsemiş;

- Haydi sesini uydurdun diyelim. Ya kokusunu ne yapacaksın?
 
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
...“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "Hiçlik makamında!”
 
Akşehir`in en iyi avcılarından birisi silahını kuşanmış, ava gitmiş. Her ava gidişinde birkaç tane kurt vuran avcının akşam geç vakit olup halen dönmediğini öğrenen oğlu, komşularıyla beraber onu aramaya gitmiş.

Ormanda bir ara eşeğinin anırması duyulmuş. O tarafa doğru koşmuşlar. Biraz ileride avcının soğuk vücuduyla karşılaşmışlar. Baktıklarında birkaç saat evvel eceli ile öldüğünü anlamışlar. Tüfeği de yanında hazır duruyormuş. Eşeğin sesinin geldiği tarafa doğru bakmışlar ki kurt sürüsü eşeği boğmuş yiyorlar.

Nasreddin Hoca yapacak bir şey olmadığını görünce, eşeği hızla yemekte olan kurtlara doğru seslenmiş;

- Yiyin bakalım yiyin. Buldunuz sahibi ölmüş eşeği!
 
Geçim derdi bu ya ! Hoca da sıkıntıya düşmüş. Turşu satıp geçimini temin etmek istemiş. Hanımının hazırladığı lahana turşusunu eşeğine yükleyip düşmüş yola... Mahalle aralarına girmiş. Sokak sokak dolaşıp satmaya başlamış. Onca gün geçmiş. Fakat bir gün olsun Hoca şöyle gönlünce "Turşu.." diye bağıramamış. Ağzını açtığı anda eşeği de ağzını açmış. Hoca'dan baskın çıkıp başlamış "aiii, aiiii..." diye anırmaya!.. Hoca bir türlü fırsat bulup da ağzını istediği gibi açamamış. Günlerden bir gün , Hoca yine turşu satmaya çıkmış. Bir sokağın başına gelip, "Turşu.." diye bağıracak olmuş. Ama eşek her zaman olduğu gibi yine ağzını açıp baslamış anırmaya. Hoca'nın sinirleri iyice gerilmiş. Bir "Lahavle!" çekip eşeğin kulağına eğilmiş.
"Hey uzun kulak !" demiş. "Turşuyu sen mi satacaksın, yoksa ben mi?"
 
Nasrettin Hoca iyi bir eğitim görmüştü. Bölgenin en iyi okullarına gitmişti. Bunu bilen ve okuma yazma bilmeyen bir komşusu bir gün Hoca’ya gelmiş:

-“Hoca” demiş. “Oğlum Konya’da. Ona bir mektup yazar mısın?”

Hoca da:

-“Ben Konya’ya gidemem” demiş.

-“Sana, Konya’ya git demedim mektup yazmanı istedim.”

Hoca:

-“Benim el yazımı benden başka kimse okuyamayacağından mektubu okumak için kendim gitmeliyim.”
 
Hocanın tavuğu ölmüş. civcivlerin de başı boş kalmış. hoca kaybolmalarından korkmuş. boyunlarına siyah bezler bağlamış. sonra da içlerinden ip geçirip birbirlerine bağlamış. meraklı bir komşusu sormuş: -hoca o civcivlerin boynundaki de nedir? komşusunun merakına içerleyen hoca, cevabı yapıştırmış:- anneleri öldü de yas tutuyorlar.
 
Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş. Nasreddin Hoca, bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış. Ev sahibinin gözü yerinden oynamış:
-"Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanin içini sıyırır", demiş. Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve:
-"Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor", demiş
 
Nasreddin Hoca, köy meydanındaki koca çınar ağacının üzerine çıkmış, elindeki balta ile bindiği dalı kesmeye başlamış.

Görenler :
-“Aman Hocam, bindiğin dalı kesiyorsun, düşe-ceksin!” diye bağırmağa başlamışlar.

Hoca kesmeye devam ederek seslenmiş:
-“Bu dalı kesenin yere düşeceğini hepiniz akıl ettiniz de , ben size yıllardır ahiretin dalı olan dünyanızı keserseniz cehenneme düşersiniz diyorum, neden hâlâ akıl edemiyorsunuz!!!...”
 
Hoca, bir gün ciğer almış. Kasaba:

"-Bunu nasıl pişireyim!" diye sormuş.
Kasap ciğerin nasıl pişirileceğini bir kağıda yazıp Hoca'nın eline vermiş. Ardından da :

"-Bu tarife uyularak pişirilirse ciğer pek lezzetli olur..." demiş. Hoca, eve doğru giderken nasıl olmuşsa ciğeri bir çaylağa kaptırmış. Çaylak "Gak! Guk!" edip uzaklaşmaya başlamış. Hoca hiç telâş etmemiş. Elinde tuttuğu tarifnâmeyi kaldırarak:

"-Hiç boşuna sevinme!" demiş.

"Tarifnâmesi bende! Ağız tadı ile yiyemeyeceksin!.."
 
Geri
Top