FETKELÎN
Belâ. Zahmet.
FETL
Bükmek. * Yüz döndürmek.
FETN
Yakmak, ihrak etmek.
FETRET
Uyuşukluk, zayıflık. * Vahy ve semavî hükümlerin sükûn zamanı olduğu için, iki peygamber-i zişan devirleri arasındaki zaman. * Vukuu âdet halinde olan şeyin kesilme zamanı veya kesilmesi. * İki vakıa arasındaki geçen zaman. Terakki ve teâli devirleri arasındaki hareketsiz, sükûnetli geçen devir. * Tıb: İki ateşli hastalık arasındaki geçen zaman.(Suâl ediyorsunuz ki: Zaman-ı fetrette, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ecdadı bir din ile mütedeyyin mi idiler?Elcevab: Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm'ın, bilâhare gaflet ve mânevi zulümat perdeleri altında kalan ve hususi bâzı insanlarda cereyan eden bakıye-i dini ile mütedeyyin olduğuna rivâyât vardır. Elbette Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm'dan gelen ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı netice veren bir silsile-i nuraniyeyi teşkil eden efrad, elbette, din-i hak nurundan lâkayd kalmamışlar ve zulümat-ı küfre mağlub olmamışlar. Bil'ittifak, teferruattaki hâtiatlarından muâhezeleri yoktur. İmam-ı Şâfiî ve İmam-ı Eş'arîce, küfre de girse, usul-i imanîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünki teklif-i İlahî irsal ile olur ve irsal dahi, ıttıla' ile teklif takarrur eder. Mâdem gaflet ve mürur-u zaman, enbiya-i sâlifenin dinlerini setretmiş; o ehl-i fetret zamanına hüccet olamaz. İtaat etse sevab görür, etmezse azab görmez. Çünki mahfî kaldığı için hüccet olamaz. M.)
FETŞ
Sorup aratmak.
FETT
Kırmak, kesr.
FETTAH
(Fetih. den) En iyi, en çok fetheden. Darlıktan kurtaran. Her şeyi en iyi cihetten açan. Her şeyi açan. Zabteden Allah (C.C.)
FETTAHİYYET
Fethedicilik. Her şeye lâyık bir şekil açmak ve suret vermek sıfatı. (Yâni, Fettah isminin tecellisi ile basit bir maddeden ayrı ayrı çeşit çeşit, hadsiz muntazam suretlerin, beraber, her tarafta bir ânda, bir fiil ile açılmasıdır. Ş.)
FETTAK
(Fetk. den) Kanlı katil, çok sayıda insan öldürmüş kimse.
FETTAN
Fitneci. Kurnaz. Fitne çıkaran. Karıştıran. * Hırsız. * Şeytan. * Altın eriten kuyumcu.
FETTANE
Mehenk taşı. Altun ve gümüşü muâyeneye yarıyan taş.
FETTE
Açmak. * Yardım. * Hüküm.
FETUR
Oruç açacak nesne. * Yaratmak. * Yarmak. * İki parmağıyla kaşımak.
FETUT
Ekmek parçaları.
FETVA
Bir hâdise, bir muâmele hakkındaki hükm-ü şer'îyi ehli olanın haber vermesi ve o hükme dair verilen mâlumat, bilgi.
FETVA EMİNİ
Şeyhülislâm kapısındaki Fetvahane'nin başında bulunan zata verilen ünvandır. Şeyhülislâma sorulan şer'i meselelerin fetvalarını hazırlamak, istida ile vukubulan suallere cevap vermek ve şer'iyye mahkemelerinden verilen ilâmları tetkik etmek vazifeleriyle mükellefti. Maiyyetinde Fetvaemini muavini, İlâmat müdür ve mümeyyizi, başmüsevvit, müsevvit gibi ulema ve fukahadan müteaddit memurlar vardı.Fetva eminleri, en yüksek ilim sahipleriyle beraber memuriyetlerinin unvanlarına münasib olarak emin, fakih ve müteşerri' kimseler arasından seçilirlerdi. Fetva eminlerinden, şeyhülislâm olanlar da vardır.Fetva eminliği Kanuni Sultan Süleyman'ın saltanatından sonra ihdas edilmiştir. İstanbul'un fethinden evvel, Bursa Kadıları bu işi gördükleri gibi, İstanbulun fethinden sonra İstanbul Kadısı olan Hızır Bey, fetva eminliği vazifesini görürdü. Bu müessese Osmanlı saltanatının sonuna kadar devam etmiştir. (O.T.D.S.)
FETVA-PENAH
Fetvaya sığınan Şeyhülislâm.
FE'V (FE'Y)
Yarmak. * Koparmak. * İki dağ aralığı.
FEVAHİŞ
(Fâhiş. C.) Fâhiş işler. Bozuk işler. Kötü ve haram olan işler, ameller.
FEVÂİD
(Fayda. C.) Faydalar. Faydalı şeyler.
FEVÂİD-İ ME'MULE
Umulan faydalar.
FEVAİH
(Fâih. C.) Meyve ve çiçek kokuları.
FEVAİT
(Fevt. C.) Fevt olmuş şeyler. * Vaktinde kılınmamış namazlar.
FEVAK (FÜVÂK)
İki sağım arasında devenin memesinde sütün birikmesi. * Rahat. * Rücu. * Uzun boyunlu bir nevi su kuşu.
FEVAKİH
(Fâkihe. C.) Meyveler, yemişler, fâkiheler.
FEVARİS
(Fâris. C.) Atlılar, biniciler.
FEVASIL
(Fâsıla. C.) Fâsılalar. (Bak: Fâsıla)
FEVATİH
(Fâtiha. C.) Fâtihalar. Başlangıçlar. * Son vermeler. * Bir kitabın mukaddemeleri.
FEVAZIL
(Fâzıla. C.) (Bak: Fâzıl)
FEVC
Dalga. Bölük. İnsan kalabalığı. Cemaat. Takım. * Koşmak. Sür'at etmek. * İyi kokunun dağılıp yayılması.
FEVC FEVC
Dalga dalga, kısım kısım, takım takım, akın akın, cemaat cemaat.
FEVC-Â-FEVC
Akın akın, takım takım.
FEVD
Tavşancıl kuşunun kanadı. * Ölmek. * Canip, taraf, yön.
FEVD
Bir işi veya emri başkasına teslim etmek.
FEVDEC
(C: Fevâdic) Mahfe.
FEVEHAN
(Fevh. C.) Güzel kokular.
FEVEHAT
(Fevha. C.) Güzel kokular.
FEVERÂN
Maddi ve manevi kaynayıp fışkırmak. * Köpürmek. * Coşmak. * Kokunun etrafa yayılması. * Depreşmek. * Şiddet.
FEVERÂN-I ÂB
Suyun fışkırması.
FEVERÂN-I DEM
Kan fışkırması.
FEVG
şişman olmak.
FEVGA'
İri vücutlu, şişman kadın.
FEVH
Ağız büyüklüğü.
FEVH
Kokmak.
FEVH
Yaradan kan fışkırması. * Bolluk, genişlik. * Güzel kokunun yayılması. * Kaynamak.
FEVHA
(C.: Fevehât) Güzel koku.
FEVHED
Semiz oğlan, şişman çocuk.
FEVK
Üst. Üst taraf. Yüksek derece. Yukarı.
FEVKALÂDE
Âdetin fevkinde. Ayrıca, hususi surette. Bilinenlerin üstünde. Müstesna ve yüksek bir surette.
FEVKALBEŞER
(Fevk-al beşer) İnsan gücünün üstünde, insanüstü.
FEVKALGAYE
Son derecede.
FEVKALHAD
(Fevk-al had) Huduttan ileride. Sınırsız. Hudutsuz.
FEVKALKANUN
Kanun üstü. Kanunun kabul etmediği. Kanunun karışmadığı.
FEVKALKÜLL
(Fevk-al kül) Hepsinin fevkinde. Bütününün üstünde.
FEVKALME'MUL
(Fevk-al me'mul) Ümidin fevkinde, Umulandan ziyade. Ümid edilmedik şekilde. Beklenmedik bir anda.
FEVKALMU'TÂD
(Fevk-al mu'tâd) Her zamankinden üstün. Âdetin fevkinde.
FEVKANÎ
Üst, üst tarafta, üstteki.
FEVKATTAHAMMÜL
(Fevk-at tahammül) Tahammülün üstünde, tahammül edilmez, dayanılmaz, dayanılması imkânsız.
FEVR
Hemen. Birdenbire. Acele. Sür'at. * Bir adamın geldiği semt ve cihet. * Suyun kaynayıp fışkırması.
FEVREN
Birdenbire, sür'atle, çarçabuk.
FEVRES
Buğday, hınta.
FEVRÎ (FEVRİYYE)
Düşünmeden ve âni olarak yapılan hareket.
FEVT
Ölüm, mevt. * Kaybetme. Elden çıkarma. Kaçırma. Bir şeyin bir daha ele geçmiyecek şekilde elden çıkması.
FEVT-İ FURSAT
Fırsat kaçırma. Fırsatı değerlendirememe. Ele geçen bir imkânı kullanamama.
FEVVARE
Fıskıye, su fışkırtan şey.
FEVZ
Ölmek, mevt.
FEVZ
Kurtuluş. Zafer. Necat. Muvaffakiyet. Selâmet.
Belâ. Zahmet.
FETL
Bükmek. * Yüz döndürmek.
FETN
Yakmak, ihrak etmek.
FETRET
Uyuşukluk, zayıflık. * Vahy ve semavî hükümlerin sükûn zamanı olduğu için, iki peygamber-i zişan devirleri arasındaki zaman. * Vukuu âdet halinde olan şeyin kesilme zamanı veya kesilmesi. * İki vakıa arasındaki geçen zaman. Terakki ve teâli devirleri arasındaki hareketsiz, sükûnetli geçen devir. * Tıb: İki ateşli hastalık arasındaki geçen zaman.(Suâl ediyorsunuz ki: Zaman-ı fetrette, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ecdadı bir din ile mütedeyyin mi idiler?Elcevab: Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm'ın, bilâhare gaflet ve mânevi zulümat perdeleri altında kalan ve hususi bâzı insanlarda cereyan eden bakıye-i dini ile mütedeyyin olduğuna rivâyât vardır. Elbette Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm'dan gelen ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı netice veren bir silsile-i nuraniyeyi teşkil eden efrad, elbette, din-i hak nurundan lâkayd kalmamışlar ve zulümat-ı küfre mağlub olmamışlar. Bil'ittifak, teferruattaki hâtiatlarından muâhezeleri yoktur. İmam-ı Şâfiî ve İmam-ı Eş'arîce, küfre de girse, usul-i imanîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünki teklif-i İlahî irsal ile olur ve irsal dahi, ıttıla' ile teklif takarrur eder. Mâdem gaflet ve mürur-u zaman, enbiya-i sâlifenin dinlerini setretmiş; o ehl-i fetret zamanına hüccet olamaz. İtaat etse sevab görür, etmezse azab görmez. Çünki mahfî kaldığı için hüccet olamaz. M.)
FETŞ
Sorup aratmak.
FETT
Kırmak, kesr.
FETTAH
(Fetih. den) En iyi, en çok fetheden. Darlıktan kurtaran. Her şeyi en iyi cihetten açan. Her şeyi açan. Zabteden Allah (C.C.)
FETTAHİYYET
Fethedicilik. Her şeye lâyık bir şekil açmak ve suret vermek sıfatı. (Yâni, Fettah isminin tecellisi ile basit bir maddeden ayrı ayrı çeşit çeşit, hadsiz muntazam suretlerin, beraber, her tarafta bir ânda, bir fiil ile açılmasıdır. Ş.)
FETTAK
(Fetk. den) Kanlı katil, çok sayıda insan öldürmüş kimse.
FETTAN
Fitneci. Kurnaz. Fitne çıkaran. Karıştıran. * Hırsız. * Şeytan. * Altın eriten kuyumcu.
FETTANE
Mehenk taşı. Altun ve gümüşü muâyeneye yarıyan taş.
FETTE
Açmak. * Yardım. * Hüküm.
FETUR
Oruç açacak nesne. * Yaratmak. * Yarmak. * İki parmağıyla kaşımak.
FETUT
Ekmek parçaları.
FETVA
Bir hâdise, bir muâmele hakkındaki hükm-ü şer'îyi ehli olanın haber vermesi ve o hükme dair verilen mâlumat, bilgi.
FETVA EMİNİ
Şeyhülislâm kapısındaki Fetvahane'nin başında bulunan zata verilen ünvandır. Şeyhülislâma sorulan şer'i meselelerin fetvalarını hazırlamak, istida ile vukubulan suallere cevap vermek ve şer'iyye mahkemelerinden verilen ilâmları tetkik etmek vazifeleriyle mükellefti. Maiyyetinde Fetvaemini muavini, İlâmat müdür ve mümeyyizi, başmüsevvit, müsevvit gibi ulema ve fukahadan müteaddit memurlar vardı.Fetva eminleri, en yüksek ilim sahipleriyle beraber memuriyetlerinin unvanlarına münasib olarak emin, fakih ve müteşerri' kimseler arasından seçilirlerdi. Fetva eminlerinden, şeyhülislâm olanlar da vardır.Fetva eminliği Kanuni Sultan Süleyman'ın saltanatından sonra ihdas edilmiştir. İstanbul'un fethinden evvel, Bursa Kadıları bu işi gördükleri gibi, İstanbulun fethinden sonra İstanbul Kadısı olan Hızır Bey, fetva eminliği vazifesini görürdü. Bu müessese Osmanlı saltanatının sonuna kadar devam etmiştir. (O.T.D.S.)
FETVA-PENAH
Fetvaya sığınan Şeyhülislâm.
FE'V (FE'Y)
Yarmak. * Koparmak. * İki dağ aralığı.
FEVAHİŞ
(Fâhiş. C.) Fâhiş işler. Bozuk işler. Kötü ve haram olan işler, ameller.
FEVÂİD
(Fayda. C.) Faydalar. Faydalı şeyler.
FEVÂİD-İ ME'MULE
Umulan faydalar.
FEVAİH
(Fâih. C.) Meyve ve çiçek kokuları.
FEVAİT
(Fevt. C.) Fevt olmuş şeyler. * Vaktinde kılınmamış namazlar.
FEVAK (FÜVÂK)
İki sağım arasında devenin memesinde sütün birikmesi. * Rahat. * Rücu. * Uzun boyunlu bir nevi su kuşu.
FEVAKİH
(Fâkihe. C.) Meyveler, yemişler, fâkiheler.
FEVARİS
(Fâris. C.) Atlılar, biniciler.
FEVASIL
(Fâsıla. C.) Fâsılalar. (Bak: Fâsıla)
FEVATİH
(Fâtiha. C.) Fâtihalar. Başlangıçlar. * Son vermeler. * Bir kitabın mukaddemeleri.
FEVAZIL
(Fâzıla. C.) (Bak: Fâzıl)
FEVC
Dalga. Bölük. İnsan kalabalığı. Cemaat. Takım. * Koşmak. Sür'at etmek. * İyi kokunun dağılıp yayılması.
FEVC FEVC
Dalga dalga, kısım kısım, takım takım, akın akın, cemaat cemaat.
FEVC-Â-FEVC
Akın akın, takım takım.
FEVD
Tavşancıl kuşunun kanadı. * Ölmek. * Canip, taraf, yön.
FEVD
Bir işi veya emri başkasına teslim etmek.
FEVDEC
(C: Fevâdic) Mahfe.
FEVEHAN
(Fevh. C.) Güzel kokular.
FEVEHAT
(Fevha. C.) Güzel kokular.
FEVERÂN
Maddi ve manevi kaynayıp fışkırmak. * Köpürmek. * Coşmak. * Kokunun etrafa yayılması. * Depreşmek. * Şiddet.
FEVERÂN-I ÂB
Suyun fışkırması.
FEVERÂN-I DEM
Kan fışkırması.
FEVG
şişman olmak.
FEVGA'
İri vücutlu, şişman kadın.
FEVH
Ağız büyüklüğü.
FEVH
Kokmak.
FEVH
Yaradan kan fışkırması. * Bolluk, genişlik. * Güzel kokunun yayılması. * Kaynamak.
FEVHA
(C.: Fevehât) Güzel koku.
FEVHED
Semiz oğlan, şişman çocuk.
FEVK
Üst. Üst taraf. Yüksek derece. Yukarı.
FEVKALÂDE
Âdetin fevkinde. Ayrıca, hususi surette. Bilinenlerin üstünde. Müstesna ve yüksek bir surette.
FEVKALBEŞER
(Fevk-al beşer) İnsan gücünün üstünde, insanüstü.
FEVKALGAYE
Son derecede.
FEVKALHAD
(Fevk-al had) Huduttan ileride. Sınırsız. Hudutsuz.
FEVKALKANUN
Kanun üstü. Kanunun kabul etmediği. Kanunun karışmadığı.
FEVKALKÜLL
(Fevk-al kül) Hepsinin fevkinde. Bütününün üstünde.
FEVKALME'MUL
(Fevk-al me'mul) Ümidin fevkinde, Umulandan ziyade. Ümid edilmedik şekilde. Beklenmedik bir anda.
FEVKALMU'TÂD
(Fevk-al mu'tâd) Her zamankinden üstün. Âdetin fevkinde.
FEVKANÎ
Üst, üst tarafta, üstteki.
FEVKATTAHAMMÜL
(Fevk-at tahammül) Tahammülün üstünde, tahammül edilmez, dayanılmaz, dayanılması imkânsız.
FEVR
Hemen. Birdenbire. Acele. Sür'at. * Bir adamın geldiği semt ve cihet. * Suyun kaynayıp fışkırması.
FEVREN
Birdenbire, sür'atle, çarçabuk.
FEVRES
Buğday, hınta.
FEVRÎ (FEVRİYYE)
Düşünmeden ve âni olarak yapılan hareket.
FEVT
Ölüm, mevt. * Kaybetme. Elden çıkarma. Kaçırma. Bir şeyin bir daha ele geçmiyecek şekilde elden çıkması.
FEVT-İ FURSAT
Fırsat kaçırma. Fırsatı değerlendirememe. Ele geçen bir imkânı kullanamama.
FEVVARE
Fıskıye, su fışkırtan şey.
FEVZ
Ölmek, mevt.
FEVZ
Kurtuluş. Zafer. Necat. Muvaffakiyet. Selâmet.