• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Özürlülük Terimleri Sözlüğü

Rehabilitasyon Merkezleri Türleri:
Değişik özürlü gruplarının ihtiyaçlarını isabetli bir biçimde karşılamak üzere kurulan özel veya kamuya ait sosyal hizmet tesisleridir.

Çeşitleri:
1.) İşitme ve Konuşma Özürlüler Rehabilitasyon Merkezleri: Doğuştan veya sonradan işitme ve konuşma özürlü olanların işitme ve sözel iletişimlerine yönelik beceri ve imkânlarını arttırarak kullanmalarını sağlama, bu şekilde toplumla kaynaşmalarına yardımcı olma yönünde hizmet veren gündüzlü sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
2.) Ortopedik Özürlüler Rehabilitasyon Merkezleri: Bedensel özürlülerin tıbbî tedavi ve rehabilitasyonu konusunda çalışmalar yapılan gündüzlü ve(ya) yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır.


Rehabilitasyon Merkezleri:

Bedenî, zihnî ve(ya) ruhî rahatsızlığı sebebiyle normal hayatın gereklerine uyamama durumunda olan kişilerin, fonksiyon kayıplarını gidermek ve toplum içinde kendi kendilerine yeterli olmalarını sağlayan beceriler kazandırmak veya bu becerileri kazanamayanlara koruyucu sosyal bakım hizmetleri sunmak üzere tesis edilen sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
Rehabilitasyon maksatları istikametinde tıbbî, meslekî ve psiko-sosyal rehabilitasyon hizmetlerinin tek tek veya bir bütün halinde, interdisipliner bir modelde yataklı veya yataksız olarak verildiği resmî veya özel kuruluşlardır.


Rehabilitasyon Türleri:
Uygulama açısından en geniş perspektifi ile birbirini tamamlayan rehabilitasyon çalışmalarıdır. Rehabilitasyon sürecinde yer alan türler şunlardır:

1.) Tıbbî Rehabilitasyon.
2.) Meslekî Rehabilitasyon.

3.) Sosyal Rehabilitasyon.
4.) Manevî Rehabilitasyon.
5.) Toplum Temelli Rehabilitasyon.


Rehabilitasyon:

Bedenen, aklen, ruhen (manen) sağlıksız ve problemli olan kişilere yönelik yapılan tıbbî, meslekî, psiko-sosyal ve(ya) manevî hizmetlerdir.
Doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık ya da kaza sonucu beden ve ruh kabiliyetini çeşitli derecelerde kaybeden kişinin sağlığını yeniden kazandırmak veya geriye kalan güç ve yeteneklerini geliştirerek, fizikî, psikolojik (manevî), sosyal, ekonomik ve meslekî yönden en yüksek kapasiteye eriştirebilmek için yapılan çalışmaların bütünüdür.


Sağlık Kurulu Raporu:
Sağlık kurulu tarafından özürlü kişiye özürlülük ölçütüne göre özür durumunu gösteren belgedir.


Sakatlık (Ortopedik Özürlülük):

ICIDH-10 kodlama sisteminde geçen “Impairment” kavramının karşılığıdır.

İnsan yapı ve biçiminin fizikî yönlerinde herhangi bir bozukluk veya eksiklik oluşturarak yine onun bedensel yeteneklerini engelleyen veya bütünüyle kaldıran herhangi bir bedenî özürlülük.

İç ve(ya) dış organlardan herhangi birisinin zarar görmesi veya tahrip olmasıdır.

ICF kodlama sistemine göre sakatlık (impairment), sağlık şartları ile ilgili vücut işlevleri veya yapılarında görülen problemlerdir.


Sakatlık Aylığı:
Sakat olarak çalışan veya çalışmakta iken sakatlanan sigortalılara bağlanan yaşlılık (emeklilik) aylığıdır.


Sakatlık İndirimi: (29 Temmuz 1998 tarihli Resmi Gazetede Gelir Vergisi Kanunu’nda, 01.01.1999 tarihten itibaren geçerli olmak üzere yapılan bir değişikliğe göre) Türkiye'de ücretli olarak çalışan özürlülerin yanında özürlü hizmet erbabı ile bakmakla mükellef olduğu özürlü kişi bulunan hizmet erbabına, özürlü serbest meslek erbabı ile bakmakla mükellef olduğu özürlü kişi bulunan serbest meslek erbabına, basit usûlde vergilendirilenlerden, tüccar ve ücretli durumuna girmeksizin, imalat, tamirat ve küçük sanat işleri ile uğraşan (Örn.: terzi, tamirci, marangoz) özürlülere tanınan vergi indirimleridir.


2003 tarih ve 4958 sayılı “Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu”na Göre Yapılan Değişiklikler: Sigortalıların sakatlık indiriminden dolayı erken emeklilikten yararlanmalarında sakatlık derecelerine göre farklılık getirilmiş, bu bağlamda daha önce sakatlık indiriminden yararlanan sigortalılar, yaşları ne olursa olsun, 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün prim ödeme gün sayısı ile yaşlılık aylığından yararlanmakta iken 1. 2. ve 3. derece sakatlık durumlarına göre kademeli olarak yaşlılık aylığından yararlanmalarına yönelik düzenleme yapılmıştır. Böylelikle %40 sakatlığı olan bir sigortalı ile %80 sakatlığı olan sigortalının yaşlılık aylığından faydalanma şartları değiştirilmiş, sigortalılık süresine göre bu değişikliğin uygulanması geçiş sürecine bağlanmıştır.

Müracaat Şekli ve İşlem Prosedürü:
Vergi indiriminden istifade etme hakkına sahip olanlar, Defterdarlık Gelir müdürlüklerine, Vergi Dairesi Müdürlüklerine veya Mal Müdürlüklerine müracaat edebilirler. Bu Müdürlükler, özürlü ile ilgili evrakı Maliye Bakanlığı-Merkez Sağlık Kuruluna gönderir. Özürlülük derecesi, bu kurul tarafından incelendikten sonra bildiri, ücretlilerde işverene, diğerlerinde ise bizzat müracaat edene gönderilir.

Vergi indiriminin oranı, kurul tarafından tespit edilen çalışma gücü kaybının derecesine göre belirlenmektedir. Çalışma gücü kaybı oranı, özürlülere, hastaneler tarafından daha önceden verilmiş olan "Sağlık Kurulu Raporu"nda geçen özürlülük oranı ile aynı olmayabilir. Dolayısıyla özürlüler bu durumda, özür oranlarını farklı gösteren birden çok rapora sahip olabilmektedir.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan Sakatlık İndirimi tutarları, Bakanlar Kurulu Kararı ile yeniden belirlendi. 19.12.2005 tarihli ve 2005/9826 sayılı kararnamenin eki ile Çalışma gücünün %80’ini kaybetmiş 1. derece sakatlar için 440 YTL olan indirim 530 YTL, çalışma gücünün % 60’ını kaybetmiş 2. derece sakatlar için 220 YTL olan indirim 265 YTL, çalışma gücünün % 40’ını kaybetmiş 3. derece sakatlar için 110 YTL olan indirim 133 YTL olarak tespit edildi.


Sapık Düşünce (Zihnî Sapma):

Düşüncede ve fikirde, çoğu zaman anormal ve(ya) olumsuz nitelikte olan sapmadır.
Zihnî hataya düşüren bâtıl fikirlerdir.
Düşüncede Hak’tan bâtıla yöneliştir. Düşünce ve hislerin, hakikî kaynaklarından bir başka nesneye aktarılmasıdır.
Sağlıklı olmayan, itidalden uzak olan, hedefe varmada her yolu ve yöntemi mubah gören, bilimde, araştırmada, iknada, konuşmada, sohbette, fikirde yalanı, iftirayı, çarpıtmayı normal gören bütün düşüne akımlarıdır.

Toplumda çeşitlilik içinde birlik, tanışma, kardeşlik, sosyal dayanışma yerine tecavüz, menfaat çatışması, çarpışma, şiddet, ırk ve sınıf farkına dayanan düşüncedir.
Tenkide tahammülsüzlük, kuvveti, hak, hakikat ve hikmette değil, maddî vasıtalarda, mevkide, güçte ve parada gören düşüncedir.

Akıl melekesini demagoji, savunma melekesini düşmanlık ve tecavüz, arzu ve ihtiyaçları tatmin melekesini sefahat adına kullanan, binaenaleyh iffet, şecaat nedir bilmeyen her türlü düşüncedir.

Türleri-Kaynakları-Neticeleri:
1.) Safsata: Batıl ve yanlış kıyas. Doğru gibi görünen sapık sözler.
2.) Sefahet: Budalalık ve hafif akıldan dolayı sosyal sapmalar.

3.) Sahafet: Fikirde ve inançta olan bozukluk, zayıflık ve fesat.
4.) Nefsanî duygular, ego tatmini, ben merkezli yaklaşım, gurur ve kibir.
5.) Yanlış bilgilendirmeler veya yanlış algılamalar.
6.) İdeolojiler.
7.) Saplantılar.


Sefih:
Kuran terminolojisi olan sefih, hem dünyevî, hem de uhrevî manada tasarruflarında isabet kaydedemeyen, budalalığa varan, maddî ve manevî yönden hafif ve fkirsiz kişidir.


Sosyal (Toplumsal; İçtimaî):

Topluma ait, topluma bağlı, toplumla ilgili, insanların toplum içinde ve birlikte yaşamaları ile ilgilidir.

Genelde, bir alanda, belirli bir sürede ve belli bir insan topluluğuna yönelik olan bu kelime, toplumdaki çeşitli sosyal sınıfların ve grupların birbirleriyle entegre olmasını da ifade etmektedir. Bu anlamdaki sosyal, daha fazla "birliktelik" veya "birlikte oluş" manalarına gelmektedir.


Açıklama: Çoğu zaman ferdin kendisi de sosyal kriterlerin konusu olmaktadır. İnsanın, zihnî, bedenî ve ruhî gelişmesi, maddî refah seviyesi, işi, mesleği, eğitimi aile ve çalışma hayatındaki rolü ve statüsü bu kelime ile beraber anılmaktadır. Örn.: Sosyal (sorumlu) insan, sosyal faaliyetlerde bulunan, toplumun değerlerine saygı gösteren, toplum kaidelerine uyabilen, toplumun bütün sosyal kesimleri ile barışık yaşayabilen kişidir. Genelde, birisi gibi nasıl davranılacağını öğrenmek, örnek ve sosyal uyumlu bir insan olmak, bir başka ifadeyle bir "socius" olma meziyeti, fıtrîdir, yani bu meziyet ona Yaradan tarafından doğuştan verilmiştir. Bu gizli meziyet-güç, "sosyalite" olarak da adlandırılabilir. Kişi, hayatının başından itibaren, başkalarıyla münasebet kurma eğilimine sahip olduğu için, sosyaldir. Ancak, sergileyeceği davranış farklılıkları, içinde yaşadığı, büyüdüğü toplum, aile eğitimi ve kültürden kaynaklanacaktır.

“Toplumsal” ve “Sosyal” Kelimelerin Farklı Anlamları: İkisinin arasındaki temel fark, sosyal olanın, bir ıslah-tedbir gerektirmesi, toplumsal olanın ise ancak araştırma konusu oluşturmasıdır. Örn. Fakirlik, sosyal sorundur ve sosyal siyaset ekseninde bu probleme bir çare bulunması gerekmektedir. Hâlbuki sosyoloji, daha çok toplumsal sorunları ve vakıaları ele almakta, toplumsal davranışa temel teşkil edebilecek güçleri anlamaya çalışmakta ve belki de ıslah gerektiren bazı sosyal sorunlara çözümler bulmaktan ziyade, sosyal sorunların sebeplerini araştırmaktadır.


Sosyal Ayrımcılık:
Toplum hayatında ayrımcılık yapmama ilkesinin ihlal edilmesidir.

Fertlerin veya sosyal grupların sosyal sınıf, ırk, din, lisan, siyasî-felsefik görüş, etnik azınlık, özürlülük vb. ayrılıklar-farklılıklar sebebiyle toplum içinde eştisiz işlem görmesidir.
Toplum içinde yer alan bazı kişi ve(ya) grupların ayrımcılığa tâbi tutulması ve bundan ötürü de haksızlığa (zulme) uğramasıdır.


Sosyal Bakım Bilimi:
Teorik, metodik ve spesifik meslek ağırlıklı modelleriyle sosyal hizmetler, hemşirelik (kronik hasta, özürlü ve yaşlılara yönelik bakıcılık) ve tıp biliminden müteşekkil multi-disipliner bir bilim dalıdır.


Sosyal Bakım Eğitimi:

Bakıma muhtaç kişilerin günlük hayatta ihtiyaç duydukları sosyal bakım hizmetlerinin teorik-bilimsel boyutlarını ve fiilî uygulama tekniklerini ele alan meslekî eğitimdir.


Sosyal Bakım Elemanı:

Bakıma muhtaç kişiye sosyal bakım hizmetleri götürebilecek nitelikte olan profesyonel bakıcı (hemşire, yaşlı bakım uzmanı, sertifikalı bakıcı veya sosyal bakım alanında belirli yıl tecrübesi olan eleman), profesyonel psiko-sosyal ve manevî meslek elemanı (sosyal hizmet uzmanı, psikolog, ilahiyatçı), ev idaresi uzmanı veya bakım heyetinin önereceği herhangi bir meslek uzmanıdır.


Sosyal Bakım Güvencesi:
Bakıma muhtaç kişilere sosyal hizmetler ve sosyal güvenlik sistemi içinde sağlanan bakım hizmetleri ve (aynî-nakdî) yardımlardır.


Sosyal Bakım:

Bakım raporunda belirtilen öneriler doğrultusunda sosyal bakım elemanları tarafından bakıma muhtaç kişiye sistemli, plânlı ve organizeli bir biçimde sunulan hemşirelik (temel bakım-hasta bakıcılığı), psiko-sosyal (manevî) destek ve ev idaresine yönelik hizmetlerdir (Bakım Yönetmeliği Tasarısı kapsamında bir tanım önerisi).

Günlük hayatta fiilî uygulama ve teorik-bilimsel araştırmalar açısından bakıma muhtaç kişilerin bakımını, sosyal temeller üzerine bina eden tıbbî, psikolojik ve manevî bakım hizmetlerinin bütünüdür.

Değişik sebeplerden dolayı bakıma muhtaç hâle gelmiş kişilere, bakıma muhtaç kişinin bulunduğu mekâna göre kurumsal ve(ya) eve yönelik olarak sistemli, plânlı, programlı ve organizeli bir biçimde uzman bakıcılar tarafından yürütülen sosyal hizmet odaklı bakım hizmetleridir.


Sosyal Belediyecilik (Yerel Sosyal Politika):

Yerel (mahallî) düzeyde, yöre sakinlerinin beceri ve kaynaklarından yararlanılarak, sosyal hayatın ve gücünün, yerel ekonomik ve sosyal gelişmeyle desteklenmesini öngören sosyal politikalardır.

Mahallî idareye sosyal alanlarda planlama, düzenleme ve uygulama fonksiyonu yükleyen bir yaklaşımdır.

Yerel kamu harcamalarını sosyal konut, istihdam, yoksulluğun giderilmesi, sağlık, eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde hazırlanan sosyal programlardır.

Sosyal Belediyeciliğin İşlevleri:

1.) Sosyalleştirme (Rehabilitasyon Hizmetleri).
2.) Sosyal Kontrol ve müdahale.
3.) Sosyal Danışmanlık ve Rehberlik.

4.) Sosyal Yardım.
5.) Sosyal Hizmetler.

6.) Kültür Hizmetleri.

Sosyal Belediyeciliğin Geliştirilmesine Yönelik Ön Şartlar:
1.) Yerinden yönetim. (Mahallî idarelerin merkezi yönetim karşısındaki yetki ve özerkliğinin genişletilmesi)
2.) Yetkilerin, merkez ile taşra arasında paylaştırılması.

3.) Yerel yönetimlerin yetki ve malî imkânlarının artırılması.


Sosyal Bunalım:
Toplumun önemli bir kesiminin bunalıma girmesidir.


Toplumda, özellikle iktisadî durgunluk ve gerileme veya siyasî (ideolojik) çalkantılar sonucunda baş gösteren toplumsal huzursuzluklar, sosyal patlamalar ve çatışmalardır.

Bir toplumun sosyal düzeninin ve sosyal yapısının bozulmasıdır.
Bir toplumun temel düzeninin işleyişinde fertlerin ve sosyal grupların yeni alışkanlıklar oluşturarak, yeni şartlara uyarlanmalarını mecburî kılan değişmelerin meydana gelmesidir.

Değerlendirme:
Sosyal bunalımlar, sosyal cinnetlere ve manevî hastalıklara yol açabilir veya bunlarla birlikte görülebilir.


Sosyal Bütünleşme (Sosyal İçerme):
Sosyal dışlanmaya maruz kalan fert veya grupların (özürlü veya özürlü gruplarının) ekonomik ve sosyal hayatta yer almalarına engel olan faktörlerin ortadan kaldırılarak ve hayat seviyelerinin toplumda kabul edilebilir bir düzeye getirilerek, toplumla bütünleşmelerinin sağlanmasıdır.


Kendi özellikleri sebebiyle, istihdam, eğitim gibi imkân ve fırsatlardan herkes gibi yararlanamayanların durumlarını düzeltmek maksadıyla siyasî iradeyle alınmış bir kurumsal önlemler bütünüdür.


Sosyal Cinnetler (Sosyal Epidemiler; Sosyal Hastalıklar; Maraz-ı İçtimaiye):
Sosyal şartların veya ortamın elverişsiz olmasından dolayı ortaya çıkan manevî hastalıklar ve ahlâkî yozlaşmaların olumsuz neticeleridir.


Sosyal ahlâk açısından sosyal hastalıklar, toplumda meydana gelen ahlakî erozyonun meydana getirdiği sosyal sapmaların bütünüdür.

Sosyal dayanışmayı zedeleyen tutum ve davranışların bütünüdür (Örn.: Rüşvet; Yolsuzluk; Cinsel sapmalar; Anti-sosyal davranışlar).

Toplulukların, kin, nefret ve(ya) kaba kuvvet (şiddet) içeren manasız davranışların bütünüdür.

Kalabalık davranışının, sosyal ahlâk esaslarının dışına kayması sonucunda, ortaya çıkan saldırgan ve şiddet içerikli hadiselerdir.

Değerlendirme: Sosyal cinnetler, ilkel toplumlardan ziyade "medenî", veya daha doğru bir ifadeyle sosyal yönden daha gelişmiş olduğu düşünülen toplumlarda görülmektedir. Özellikle, sosyo-ekonomik kriz, ihtilal, ayaklanma ve değişim dönemlerinde sosyal epidemiler-hastalıklar-anormallikler daha yaygındır.

Sebepleri:
1.) Dinî-ideolojik taassup ve cehâlet (Örn. Haçlı Seferleri; "Cadı" diye adlandırılan yaşlı ve özürlü kişilerin yakılması).
2.) Yanlış ve kasıtlı haberler, propaganda, ajitasyon (tahrik-kışkırtma) ve zanlar.
3.) Siyasî kargaşalar ve istikrarsızlık.
4.) İktisadî buhranlar (Örn. bankalara hücum).
5.) Sosyal huzursuzluk ve ümitsizliğin yaygınlaşması.

6.) Sosyal ahlâk esaslarının, sosyal ve siyasî hayattan uzaklaşması (Siyasî Yozlaşma).
7.) Düşmanlığı sevmek, yani toplum olarak sürekli yeni iç düşmanlar üretmek.
8.) Bu ülke insanlarını, birbirine bağlayan güçlü unsurlardan haberdar olmamak veya bunları inkâr etmek.
9.) Çeşitli bulaşıcı hastalıklar gibi ortaya çıkan psikolojik ve fizikî baskı uygulamaları.
10.) Toplum olarak dayanışma yerine şahsî menfaatlere yönelmek.


Sosyal Devlet:

Sosyal sorunlara değişik yaklaşım ve bunları çözme adına uygulama alanında görülen farklı biçimlerine rağmen, farklı sosyal gruplara yönelik sosyal politikalar geliştiren ve uygulayan devlettir.

Sosyal siyaseti, kendi başına veya katılımcı demokrasi çerçevesinde sivil toplum örgütleri ile birlikte uygulayan bir devlettir.
 
Sosyal Fobi:
Sosyal statüyü yitirme korkusudur.
Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu, performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirme ya da küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır.

Kişinin, başkalarının yanında küçük düşeceği, sıkıntı veya utanç duyacağı bir davranışta bulunacağı korkusudur.

Açıklama: Sosyal fobisi olan kişiler, bu korkunun yaşanmasından kurtulmak için, bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma sebebiyle kişinin sosyal, meslekî ya da aile hayatı olumsuz yönde etkilenir.

Sosyal Fobisi Olanların Başlıca Özellikleri:

a) Genellikle utangaç ve içe dönüktürler, sosyal değildirler.
b) Normal göz temasından kaçınır ve az konuşurlar. Başkalarının önünde, düşüncelerini rahat anlatamazlar.
c) Kendilerine bir şey sorulmadıkça çok konuşmazlar. Grup içinde ender konuşurlar.
d) Dikkatlerin üzerlerinde toplanmasından sıkılırlar.
e) Sıklıkla, hastalandıklarını söylerler ve çoğu zaman ortadan kaybolurlar.
f) Amirleriyle konuşurken kaygılı görünürler ve yüz kızarması ortaya çıkabilir. Haklarını savunmada güçlük çekerler, benlik saygısında düşüklük veya aşağılık kompleksleri vardır.


Sosyal Güvenlik:
Meslekî, fizyolojik veya sosyo-ekonomik risklerden dolayı gelirin veya kazancın devamlı veya geçici olarak kesilmesi durumunda insanların geçinme ve yaşama ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemdir.

Değişik yöntemler aracılığı ile (Sosyal Sigorta; Sosyal Yardım) kişilere sadece maddî güvence sağlamanın ötesinde, toplumda yer alan bütün fertlerin, sosyal hayata ve sosyal gelişmelere eşit değerde, yani sosyal adalet ilkelerine uygun olarak katılmalarına imkân tanıyan bir sosyal sistemdir.


Sosyal Hizmetler (Sosyal Çalışma)
Sosyal politikanın gayri maddî hizmet alanı olan sosyal çalışma, özürlüler dâhil korunmaya muhtaç kişilere sağlık, psiko-sosyal ve manevî danışmanlık, hukuk, finans, gayrimenkul yönetimi, istihdam, kişisel gelişim, mesken temini ve eğitim desteği gibi alanlarda yapılan yardım ve desteklerdir.


Fertlerin birbirleriyle ve çevreleriyle uyum sağlamasını kolaylaştırmak maksadını taşıyan sistemleştirilmiş ve kurumlaştırılmış çalışmalardır.

Kişi, grup ve toplulukların yapı ve şartlarından doğan ya da kendi denetimleri dışında meydana gelen bedenî, zihnî ve ruhî eksikliği, fakirlik ve eşitsizliği gidermek veya azaltmak, toplumun değişen şartlarından doğan sosyal sorunları çözümlemek, insan kaynaklarını geliştirmek, hayat standartları iyileştirmek ve yükseltmek, fertlerin birbirleriyle ve sosyal çevresi ile uyum sağlamasını kolaylaştırmak maksadıyla insan şeref ve haysiyetine yaraşır eğitim, danışmanlık, bakım, tıbbî ve psiko-sosyal rehabilitasyon alanlarında devlet veya gönüllü-özel kuruluşlar tarafından sistemli bir şekilde ifa edilen hizmet programlarının bütünü.


Sosyal Hizmetler Alanları: Sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik alanlarında yürütülen hizmetlerin bütünüdür.


Sosyal çalışmacı veya sosyal hizmet uzmanlarının sosyal grup odaklı olarak mesleklerini uygulayabilecekleri temel çalışma alanları. Örn.: Aile, çocuklar, gençler, yaşlılar, bakıma muhtaçlar, özürlüler, hastalar, yabancılar, göçmenler.


Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK):

24.05.1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı olarak kurulan ve 02.04.1989 tarih ve 356 sayılı KHK ile Başbakanlığa bağlanan bir kamu kurumudur. // Başlıca görevleri şunlardır: Yardıma ve(ya) bakıma muhtaç, bir diğer ifadeyle korunmaya muhtaç aile, çocuk, genç, özürlü, yaşlı, kadın ve diğer muhtaç insanlara sosyal hizmetler götürmektir.


Sosyal
Katılım Sınırlılıkları (Katılım Kısıtlılıkları):

Sosyal hayatın içinde kişinin değişik durumların ve faaliyetlerin (aktivitelerin) karşısında değişik boyutlarda karşılaşabileceği problemler, zorluklar ve engellerdir.


Sosyal Katılım:
ICF’ye göre (sosyal) katılım, özürlülerin (ve bakıma muhtaç kişilerin) hayatın içinde olması ve sosyal hayata aktivitelerle (etkinliklerle) olabildiğince aktif olarak katılabilmeleridir.


Sosyal Patoloji:

Organizmalarda ortaya çıkan hastalıklarla sosyal problemler arasında paralellik-benzerlik kurarak, sosyal sapma veya suçların, toplumun bütününde meydana gelen değişiklikler sonucu meydana geldiğini, bundan dolayı da olumsuz sosyal gidişatın, ferdî durumlarla açıklanamayacağını iddia eden patoloji biliminin bir şubesidir.


Sosyal Pedagoji:

Sosyal sorunlu çocuk ve gençlerin okul dışı eğitim ve terbiyesidir.

Sosyal politikalar, sosyal hizmetler (sosyal çalışma), gençlik hizmetleri ve aile hizmetleri kapsamında eğitim boyutuyla yürütülen sosyal faaliyetlerinin tümüdür.

Aileleri koruyucu, önleyici ve geliştirici nitelikteki eğitim faaliyetleridir.


Kişilerin ve özellikle sosyal sorunlu çocuk ve gençlerin sağlıklı bir şekilde sosyalleşmesini sağlayan, kişilere sevgi, sosyal sorumluluk ve sosyal ahlâk esaslarını öğreten eğitim faaliyetlerinin bütünüdür.

Tarihî Gelişimi: Alman bilim adamı Adolf Diesterweg (1790–1866) tarafından ilk defa ortaya atılan bu terim, toplumda mağdur duruma düşmüş, sosyal yönden tecrit edilmiş veya şahsi yönden problemleri olan insanların sosyal hayata (yeniden) kazandırılması, bağımsız ve üretken hale gelmelerini sağlayan terapoytik, eğitimsel ve danışmaya yönelik hizmetlerin bütünüdür. Avrupa’da sosyal pedagojik hizmetler, 19. yüzyılda kilise tarafından başlatılmıştır. Hedef grup, daha ziyade sanayi devriminden olumsuz yönde etkilenen ve şehirlere göç eden büyük ailelerin çocukları olmuştur. Bu dönemde örn. Almanya’da, özellikle büyük şehirlerde kilise örgütleri tarafından muhtaç gençlere, meslekî eğitim imkânı tanıyan yurtlar, dernekler ve okulların yanında özel çocuk bakım ve(ya) gençlik evleri açılmıştır. Bugün, sosyal pedagojik hizmetlerin faaliyet alanları ile sosyal çalışmanın faaliyet alanları birbirine çok yakındır

Çalışma Alanları:
1.) Evsiz-barksızların, alkol ve uyuşturucu bağımlıların, marjinal grupların, tek başına yaşayan dul ve yetimlerin sosyal entegrasyonu.
2.) Okuma yazma bilmeyenlerin okutulması ve eğitimi.

3.) Özel eğitime muhtaç çocukların eğitimi.
4.) Sorunlu çocukların eğitimi.
5.) Sosyal sorunlu aile fertlerinin eğitimi.

6.) Yabancı ve göçmenlerin eğitimi.


Sosyal Pedagojik Hizmet:

Çocuk yuvalarında veya yetiştirme yurtlarında sosyal çalışma ve sosyal pedagoji faaliyetlerinin kaliteli ve koordineli bir biçimde yürütülebilmesi için, bu faaliyetlerden sorumlu kişinin (genel müdür-yönetici-insan kaynakları müdürü vb.) başkanlığında sosyal eğitmen, sosyal çalışmacı, sosyal hizmetler uzmanı, sosyal danışman, öğretmen ve psikologlardan oluşturulmuş bir ekibin ortak hizmetidir.


Sosyal Politika (Sosyal Siyaset):

Toplumda ortaya çıkan muhtelif sosyal sorunları ortadan kaldırmayı ve sosyal refahı temin etmeyi, artırmayı ve yaygınlaştırmayı hedefleyen tedbirlerin ve uygulamaların bütünüdür.

Çalışma hayatının yanında toplum hayatına yönelik düzenleyici ve iyileştirici politikaların bütünüdür.

İktisadî faaliyetlerin bazı sosyal kesimlerde doğurduğu maddî olumsuzlukları ve sosyal adaletsizliği gidermeyi hedef alan bir disiplindir.


Hedefleri:
1.) Ferdî muhtaçlığın yanında değişik psiko-sosyal sorunların ve yüklerin ortaya çıkması halinde muhtaç insanlara, değişik sosyal güvenlik yöntemleri çerçevesinde geniş kapsamlı ve çok maksatlı maddî ve manevî destek ve danışmanlık hizmetleri sunmak.
2.) Sosyo-ekonomik yönden zayıf olan insanların sosyal ve ekonomik durumlarını sürekli olarak iyileştirmek.

3.) Sosyal barışın ve adaletin temini için refah toplumunu oluşturmak.
4.) Akla gelebilecek bütün sosyal risklere ve bunların doğurabileceği her türlü zararlara karşı toplumun bütün üyelerini sosyal güvenlik kapsamı altına almak.
5.) Fırsat eşitliği çerçevesinde insan haysiyetine yaraşır bir hayatın idamesi için tedbirler almak.
6.) Toplumda sosyal bütünleşmeyi ve sosyal tekâmülü oluşturmaktır ve bunun için de sosyal sorumluluk duygusunu geliştirmek.
7.) Kolektif kendi kendine yardım etme ilkesine uygun olarak, gerek kamu alanında, gerekse sivil toplumda sosyal dayanışma ruhunu hayata geçirmek ve sivil toplum örgütlerine katılımcı imkânlar tanımak.

8.) Sosyal ahlâk esaslarının toplumda geçerlilik kazanması yönünde sosyal pedagojik faaliyetlerde bulunmak.
9.) Kazançlardaki aksamalara karşılık risk yönetimi ve sosyal koruma oluşturma.
10.) Piyasanın sağlayamadığı değerli mal ve hizmetleri (merit goods) temin etme.
11.) Fakirliği önlemek-gidermek ve sosyal bütünleşmeyi sağlamak.



Sosyal Politika Alanları:
Sosyal politikanın gerek teorik, gerekse pratik anlamda ilgi gösterdiği sosyal sorun alanları ve(ya) bir çözüm aracı olarak üzerinde önemle durduğu teklif ve tedbirlerdir.


Sosyal Politika Sosyolojisi:

Sosyal siyaset ve sosyoloji bağlamında karşılıklı etkileşim içinde olan bir süreçtir.

Sosyal politika ve sosyal hizmetler alanları ile yakından ilgili olan sağlık, istihdam, konut, aile, yaşlılık, özürlülük (engellilik), bakıma muhtaçlık, yaşlılık ve yoksulluk gibi konuları sosyolojik boyutlarıyla ele alan bir alt disiplindir.

Bir taraftan sosyal politika enstrümanlarının (Sosyal Sigortalar; Devletçe Bakılma; Sosyal Tazminat; Aile Ödenekleri; Sosyal Teşvik; Sosyal Yardım; Sosyal Hizmetler) sosyal yapı ve unsurları üzerindeki etkilerini, diğer taraftan da sosyolojinin sosyal politikalara etkisini araştıran inter-disipliner bir bilim dalıdır.

Sosyal politikanın ve sosyal güvenliğin ilgi alanına giren sosyal konuların sosyolojik verilerle desteklenerek ve sosyolojik bir bakış açısı içerisinde incelenmesine imkân tanıyan bir bilim dalıdır.

Tarihî Boyutuyla Sosyal Siyaset Sosyolojisinden Bazı Örnekler:
1.) Sanayi öncesi toplumlarda, sosyal sapma nitelikli davranışlar sergileyen fertlere ya ceza verilir ya sosyal kontrol altında ya da baskı altında tutulurdu. Şimdi ise aynı fertler sosyal (meslekî tıbbî ve(ya) manevî) rehabilitasyon hizmetleri ile topluma yeniden kazandırılmaktadırlar.
2.) Sosyal yapıdaki değişimler (Örn. çekirdek ailenin oluşması) ve diğer sosyolojik faktörlerin etkisiyle geniş manada yeni sosyal politikaların geliştirilmesine gerek duyulması.


Sosyal Politika Türleri:

Farklı ilkelere, varsayımlara, gerekçelere ve dünya görüşüne göre belirlenen sosyal politikalar.

Sosyal Siyaset Türlerinin Tasnifi:

1.) Sebebe Bağlı Sosyal Siyaset: Sebebe bağlı ilkeye göre sosyal politikalarını ve sosyal güvenlik sistemini oluşturan sosyal siyaset. Buna göre, sosyal sorunlara çözüm, bunların ortaya çıkması durumunda getirilir.
Sosyal sorunlara bir reaksiyon mâhiyetinde çözüm arayan bir sosyal politika anlayışıdır. // Sosyal politikaların hayata geçirilmesi için, mâkul bir sosyal sebebin-kriterin bulunması zaruridir. Sosyal gelirin ödenmesi için bir sebebin bulunması şarttır. Meselâ, fakirlik, muhtaçlık, hastalık, iş kazası.

2.) Neticeye Bağlı Sosyal Siyaset: Neticeye bağlı ilkeye göre harekete geçen sosyal siyaset. Buna göre, sosyal politikaların hayata geçirilmesi için, sadece sebebine bakılmamaktadır. Burada sebebin (Örn. iş kazası), netice olarak meydana getirdiği maddî-manevî zarara (kısmî-tam-sürekli-süreksiz iş göremezlik hâli) bakılarak, zararın boyutuna göre kişiye sosyal gelir bağlanmaktadır.


3.) Koruyucu Sosyal Siyaset: Muhtemel sosyal sorunların gün ışığına çıkmasına fırsat vermeden önleyici tedbir mahiyetinde uygulanan sosyal politikalar.
Örn.: a) Muhtemel hastalıklara karşılık koruyucu sağlık hizmetleri.
b) Muhtemel işsizliğe karşı aktif istihdam politikaları.

c) Muhtemel sosyal çatışmaları önlemek ve sosyal adaleti tesis etmek için, adil gelir dağılımı politikaları.

4.) Manevî-Fıtrî Sosyal Siyaset: Toplumda yer alan her sosyal kesimin sosyal sorunların çözümünde, bio-psiko-sosyal ve manevî bir varlık olan insanların ontolojik altyapısının, yani fıtrat, ruh, tabiat ve biyoritm gibi temel hususiyetlerin, dikkate alınarak çözüme kavuşturulması.


Sosyal Rehabilitasyon:
Kişinin (özürlünün) sosyal hayata kazandırılmasına yönelik uygulanan psikolojik ve sosyal rehberlik hizmetleridir.


Bütüncül rehabilitasyon sürecini zora sokabilen ekonomik sosyal mükellefiyetleri azaltmak, özürlü ferdin ailesinin, toplumun ve mesleğinin taleplerinin ferde göre ayarlanmasına yardımcı olmak yoluyla topluma katılımını hedefleyen rehabilitasyon hizmetleridir.


Sosyal Sapma:
Bir toplumda normlara uymayan ve onları dikkate almayan davranışlardır.


İnsanların içinde yaşadıkları toplumun, topluluğun veya grubun değer ve normlarına, genelde aykırı düşen ve hoşgörü sınırlarının dışında cereyan eden davranış biçimleridir.

Toplum tarafından benimsenen, kabul edilen sosyal değerlere ve normlara, çeşitli sebeplerden ötürü uyulmama veya bu değer ve normlardan uzaklaşma olgusudur.

Kişilerin, değerlerin ve kültürün normal etkinliklerinden veya kontrolünden kaçtığı bir süreçtir.

Toplumun ontolojik (var oluşu ile ilgili olarak) altyapısının, sosyo-kültürel üstyapısı (sosyal değerler; sosyal mesuliyet; sosyal ahlâk esasları gibi) ile çatışması sonucunda ortaya çıkan yabancılaşmadır.

Anormallik ve düzensizlik açısından sosyo-kültürel sapma, kişilerin davranışlarının, toplum tarafından kabul edilmiş ve normal olarak kabul edilen davranış düzenliklerine uymamaları ve standart altı davranış biçimleri sergilemeleridir. Böyle bir sapma olumsuzdur, çünkü burada onaylanmayan, aşağı, zararlı, hoş olamayan ve yetersiz davranış biçimleri sergilenmektedir.


Sosyal Sigorta:
Bir işyerine bağlı olarak çalışanların işgücünü belirli sosyal risklere karşı korumak gayesiyle tesis edilen bir sosyal güvenlik sistemidir.
 
Sosyal Sistem:
İki veya daha fazla fert arasında manalı karşılıklı münasebetler düzeni.

Birbirleriyle karşılıklı ve fonksiyonel münasebet içinde olan, çeşitli unsurlardan meydana getirilerek işletilen bir bütündür.

İnsanlar arası karşılıklı tesirleri organize eden, kültür faktörleriyle yine insanlar arası karşılıklı (fiilî veya sembolik) etkileşimden teşkil edilmiş bir yapıdır.

Birbirleriyle karşılıklı fonksiyonel münasebet içinde olan, çeşitli sosyal, maddî-manevî unsurlardan ve değerlerden (kurumlar; çalışma hayatı; sosyal hayat; siyasî yapı; aile; din; kültür; sosyal grup; sosyal hukuk; sosyal güvenlik sistemi) meydana gelmiş, iyi veya kötü bir biçimde işleyen bir sosyal modeldir.


Sosyal Tecrit (Sosyal Dışlanma):

Sosyal içerme veya karşılıklı etkileşimin zıddı veya negatifi olan sosyal tecrit, bir baskı, dayatma veya kanunî zorlamanın bir neticesi olarak, mecburî bir şekilde insanlardan, toplumdan kopma, uzaklaşma, sosyal münasebet kur(a)mama veya yalnız başına bir hayat yaşama anlamlarına gelmektedir.

Fert veya grupların işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, özürlülük gibi sebeplerden dolayı eğitim, sağlık ve kültürel imkânlardan yararlanamaması, üretim etkinlikleri içinde yer alamaması ve karar alma süreçlerine katılamaması şeklinde tanımlanabilecek kapsamlı ve çok boyutlu bir kavramdır.



Sosyal ve Çevresel Engellilik (Sosyal Yetersizlik; Çevre Engelleme; Dezavantajlılık):
Fonksiyonel engellilik (disability) düzeyinin ileri bir boyuta ulaşması neticesinde özürlünün, sosyal hayata uyum konusunda değişik engellerle (handicaps) karşılaşmasıdır.


Sosyal Yardım (Kamu Yardımı):
Yardıma muhtaçlara yapılan maddî desteklerdir.

Yerel ölçüler içinde minimum (asgarî) düzeyde dahî kendisini ve bakmakla mükellef (yükümlü) olduğu kişileri geçindirme imkânından mahrum kalmış fertlere, muhtaçlık tespitine ve kontrolüne dayalı olarak yapılan ve onları kendi kendilerine yeterli hâle getirmek maksadını taşıyan aynî ve nakdî nitelikteki geçici veya süreli, sistemli ve düzenli karşılıksız yardımlardır (2003 tarihli “Sosyal Hizmetler ve Sosyal Yardım Temel Kanunu Tasarısı Taslağı”).



Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları:

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu çerçevesinde kurulan sosyal yardım vakıfları.


Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu:

Sosyal sigortalar dışında kalan (sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir ve aylık almayan), fakru zaruret ve muhtaçlık içinde bulunan insanlara, ihtiyaçlarının türü ve boyutuna göre bir kez, birkaç kez veya sürekli olarak nakdî ve(ya) aynî yardım öngören 1986 tarih ve 3294 sayılı bir kanundur.


Olması gerekeni, yani en uygun bakım hizmetlerinin temel esaslarını belirleyen modellerdir.


Şizofreni:
Daha çok buluğ çağında ve daha sonra görülen zihnî fonksiyonlarda bozulma, gerçeklerden uzaklaşma ve kişilik yıkılması ile karakterize edilebilen psikolojik bir rahatsızlıktır.


Hayâl kurma, gerileme ve sosyal çevreyle münasebetlerin kopmasının bir sonucu olarak aşırı şiddetteki psikotik bir reaksiyon ve ruhî bir bozukluk ve psikoz türü.

“Duyguda çatlaklık” anlamına gelen ve daha çok “şahsiyetin harap olması” şeklinde algılanan şizofreni, gerçeği değerlendirmenin bozulduğu, düşünce, duygu ve davranışlarda anormalliğin ortaya çıktığı ruhî bir rahatsızlıktır.

Özellikleri: Şizofreniye yakalanmış kişiler üzerinde yapılan araştırmalar, bu kişilerin beyinlerinde önemli değişiklikler olduğunu göstermektedir. Bazı beyin bölgelerinde küçülme ve hücrelerde düzensizlikler sık rastlanan bulgular arasındadır. Ayrıca, beyin kan akımının, bölgelere göre dağılımı da bu hastalarda farklılıklar göstermektedir. Belki de bu sebeplerden dolayı, şizofreni hastalarının çoğu, hayatla mücadele gücünü yitirmekte ve ciddi bir depresyona girmektedir. İntiharı tek çare olarak gören şizofrenler arasında intihar girişimi ortalama % 40 ve ölüm oranı ise % 10'dur. Başkasına Atma).


Şizoid Kişilik:
Çevresindeki kişilerden uzak durma ve anormal düşünme gibi özellikler taşıyan şahsiyet bozukluğudur.


Tıbbî Bakım:

Bakıma muhtaç kişiye (sosyal) bakım hizmetleri kapsamında sunulan tıbbî tedavi, tıbbî rehabilitasyon ve(ya) koruma ve destek hizmetleridir.
Tıbbî bakım kapsamında genelde hemşirelik ve hasta bakıcılığı hizmetleri, tıbbî-fizikî tedavi ve ilaç takibi yapılmaktadır.


Tıbbî Rehabilitasyon:

Beklenmedik bir hadiseden dolayı ortaya çıkan malûllük, hastalık, sakatlılık veya herhangi bir özürlülük sonucunda kesinleşen bedenî, aklî ve(ya) ruhî rahatsızlıkları ortadan kaldırmak veya en az düzeye getirmek maksadıyla yapılan tıbbî müdahale ve tedavi yöntemlerinin bütünüdür. // Hastalık veya bozukluk sonucu ortaya çıkan özürlülük ve(ya) engellilik durumunu, fizyolojik, anatomik ve çevresel kısıtlamaların interdisipliner bir yaklaşımla elverdiği ölçüde azaltmaya, mümkünse ortadan kaldırmaya yönelik tedavi uygulamlarıdır.


Topal:
Aksak yürüyen kişidir. // Ayağından aksak olan ortopedik özürlüdür.
“Topala Sorumluluk (Güçlük) Yoktur” (Kuran-ı Kerim; Fetih Suresi; Ayet 17).



Toplum Temelli Rehabilitasyon:
Özürlülere dönük sosyal rehabilitasyon hizmetlerinin toplumun değişik kesimlerinden destek alarak yürütülmesidir. // Özürlülerin, ailelerinin ve çevrelerinin istifade edebilecekleri kaynaklar oluşturmayı ve toplum düzeyinde tedbirler almayı ihtiva eden süreçtir.



Ulaşılabilir Yapısal Çevre (Özürlülere Uyarlanmış Yapılar; Ulaşılabilirlik):
Mimarî çevremizi oluşturan kamuya ait olsun veya olmasın açık ve kapalı bütün mekânlara ve değişik binalara nasıl ve hangi şartlar altında kavuşabileceğimizi ifade eden bu terim, esasında yaşlı, hamile, çocuk ve özürlü insanların şehir içi ve şehirlerarası ulaşımını kolaylaştırmayı hedefleyen tedbirlerin ve uygulamaların bütünüdür.

Farklı şahsî engelleri bulunan insanların bağımsız olarak kendine sunulan bütün imkânlara, fizikî ve sosyal olarak sunulan faaliyetlere ve donatılara çevre ve iletişim açısından ulaşabilmesini ve yararlanabilmesidir.


Uzun Süreli Kurumsal Bakım Hizmetleri:
Kimsesizlik veya ileri derece bakıma muhtaçlıktan dolayı evinde sosyal bakım hizmetlerinin verilmesi uygun olmayan bakıma muhtaç kişinin, yatılı bakım merkezine alınıp, burada kendisine sürekli olarak sosyal bakım hizmeti verilmesidir.


Yardıma Muhtaç Kişi:

Ailesini kaybetmiş ve(ya) maddî durumu yetersiz ve(ya) ailesinin ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde olmasından dolayı (kamusal) sosyal yardıma muhtaç olan kişidir.

Mal varlığı bulunmayan veya temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde menkul, gayrimenkul veya bunun dışında her hangi bir yerden gelir temin etmeyen ve bundan dolayı da başkalarının maddî yardımına bağımlı olan kişidir.

Değişik sebeplerden dolayı (çalışmaya muktedir olamamak, bakıma muhtaçlık, işsizlik, belirli bir gelir düzeyinin altında kalma vs.) başta kamu kurumları (Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları veya SHÇEK) olmak üzere sivil toplum örgütlerinin ve sosyal çevrenin malî desteğine ihtiyaç duyan kişidir.


Yardıma Muhtaç Özürlü:
Özürlü olmanın ötesinde yardıma muhtaç kişidir.


Yardımcı Teknolijiler:
Özürlülerin fonksiyonel kapasitelerini korumak veya geliştirmek maksadıyla kullanılan her türlü araç, gereç, cihaz ve diğer teknik techizattır.


Yetersizlik (Yetiyitimi; Yetenek Bozukluğu; Fonksiyonel Engellilik):

ICF ve ICIDH-10 kodlama sistemlerinde geçen “Disability” kavramıdır.
Fizikî, psikolojik veya anatomik yapı ve fonksiyonların kaybı ya da normalden sapma durumudur.
Organların zarara uğraması sebebiyle ruhî, psikolojik veya fizikî fonksiyonel engellerin ortaya çıkmasıdır.
Özürlünün belirli hareketleri yerine tam olarak yerine getirememesinden dolayı aktivite kısıtlıkları içinde bulunmasıdır.


Zihinsel Özürlü (Geri Zekâlı):

Zihnî varlığı (akıl, şuur, mantık, idrak, tefekkür vb.) yeterince gelişmemiş olduğundan dolayı, akıllıca düşünemeyen ve ortalamanın (çok) altında entelektüel fonksiyona sahip olan ve belki de bundan dolayı bazen farklı veya anormal davranışlar sergileyen zekâ seviyesine göre değişik derecelerde bakıma muhtaç olan kişidir.
Çeşitli derecelerde zihinsel yetersizliği olan kişidir. Zeka geriliği olanlar (mental retardasyon), Down Sendromu, Fenilketonüri (zeka geriliğine yol açmışsa) bu gruba girer.
 
Geri
Top