Rehabilitasyon Merkezleri Türleri:
Değişik özürlü gruplarının ihtiyaçlarını isabetli bir biçimde karşılamak üzere kurulan özel veya kamuya ait sosyal hizmet tesisleridir.
Çeşitleri:
1.) İşitme ve Konuşma Özürlüler Rehabilitasyon Merkezleri: Doğuştan veya sonradan işitme ve konuşma özürlü olanların işitme ve sözel iletişimlerine yönelik beceri ve imkânlarını arttırarak kullanmalarını sağlama, bu şekilde toplumla kaynaşmalarına yardımcı olma yönünde hizmet veren gündüzlü sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
2.) Ortopedik Özürlüler Rehabilitasyon Merkezleri: Bedensel özürlülerin tıbbî tedavi ve rehabilitasyonu konusunda çalışmalar yapılan gündüzlü ve(ya) yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
Rehabilitasyon Merkezleri:
Bedenî, zihnî ve(ya) ruhî rahatsızlığı sebebiyle normal hayatın gereklerine uyamama durumunda olan kişilerin, fonksiyon kayıplarını gidermek ve toplum içinde kendi kendilerine yeterli olmalarını sağlayan beceriler kazandırmak veya bu becerileri kazanamayanlara koruyucu sosyal bakım hizmetleri sunmak üzere tesis edilen sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
Rehabilitasyon maksatları istikametinde tıbbî, meslekî ve psiko-sosyal rehabilitasyon hizmetlerinin tek tek veya bir bütün halinde, interdisipliner bir modelde yataklı veya yataksız olarak verildiği resmî veya özel kuruluşlardır.
Rehabilitasyon Türleri:
Uygulama açısından en geniş perspektifi ile birbirini tamamlayan rehabilitasyon çalışmalarıdır. Rehabilitasyon sürecinde yer alan türler şunlardır:
1.) Tıbbî Rehabilitasyon.
2.) Meslekî Rehabilitasyon.
3.) Sosyal Rehabilitasyon.
4.) Manevî Rehabilitasyon.
5.) Toplum Temelli Rehabilitasyon.
Rehabilitasyon:
Bedenen, aklen, ruhen (manen) sağlıksız ve problemli olan kişilere yönelik yapılan tıbbî, meslekî, psiko-sosyal ve(ya) manevî hizmetlerdir.
Doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık ya da kaza sonucu beden ve ruh kabiliyetini çeşitli derecelerde kaybeden kişinin sağlığını yeniden kazandırmak veya geriye kalan güç ve yeteneklerini geliştirerek, fizikî, psikolojik (manevî), sosyal, ekonomik ve meslekî yönden en yüksek kapasiteye eriştirebilmek için yapılan çalışmaların bütünüdür.
Sağlık Kurulu Raporu:
Sağlık kurulu tarafından özürlü kişiye özürlülük ölçütüne göre özür durumunu gösteren belgedir.
Sakatlık (Ortopedik Özürlülük):
ICIDH-10 kodlama sisteminde geçen “Impairment” kavramının karşılığıdır.
İnsan yapı ve biçiminin fizikî yönlerinde herhangi bir bozukluk veya eksiklik oluşturarak yine onun bedensel yeteneklerini engelleyen veya bütünüyle kaldıran herhangi bir bedenî özürlülük.
İç ve(ya) dış organlardan herhangi birisinin zarar görmesi veya tahrip olmasıdır.
ICF kodlama sistemine göre sakatlık (impairment), sağlık şartları ile ilgili vücut işlevleri veya yapılarında görülen problemlerdir.
Sakatlık Aylığı:
Sakat olarak çalışan veya çalışmakta iken sakatlanan sigortalılara bağlanan yaşlılık (emeklilik) aylığıdır.
Sakatlık İndirimi: (29 Temmuz 1998 tarihli Resmi Gazetede Gelir Vergisi Kanunu’nda, 01.01.1999 tarihten itibaren geçerli olmak üzere yapılan bir değişikliğe göre) Türkiye'de ücretli olarak çalışan özürlülerin yanında özürlü hizmet erbabı ile bakmakla mükellef olduğu özürlü kişi bulunan hizmet erbabına, özürlü serbest meslek erbabı ile bakmakla mükellef olduğu özürlü kişi bulunan serbest meslek erbabına, basit usûlde vergilendirilenlerden, tüccar ve ücretli durumuna girmeksizin, imalat, tamirat ve küçük sanat işleri ile uğraşan (Örn.: terzi, tamirci, marangoz) özürlülere tanınan vergi indirimleridir.
2003 tarih ve 4958 sayılı “Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu”na Göre Yapılan Değişiklikler: Sigortalıların sakatlık indiriminden dolayı erken emeklilikten yararlanmalarında sakatlık derecelerine göre farklılık getirilmiş, bu bağlamda daha önce sakatlık indiriminden yararlanan sigortalılar, yaşları ne olursa olsun, 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün prim ödeme gün sayısı ile yaşlılık aylığından yararlanmakta iken 1. 2. ve 3. derece sakatlık durumlarına göre kademeli olarak yaşlılık aylığından yararlanmalarına yönelik düzenleme yapılmıştır. Böylelikle %40 sakatlığı olan bir sigortalı ile %80 sakatlığı olan sigortalının yaşlılık aylığından faydalanma şartları değiştirilmiş, sigortalılık süresine göre bu değişikliğin uygulanması geçiş sürecine bağlanmıştır.
Müracaat Şekli ve İşlem Prosedürü:
Vergi indiriminden istifade etme hakkına sahip olanlar, Defterdarlık Gelir müdürlüklerine, Vergi Dairesi Müdürlüklerine veya Mal Müdürlüklerine müracaat edebilirler. Bu Müdürlükler, özürlü ile ilgili evrakı Maliye Bakanlığı-Merkez Sağlık Kuruluna gönderir. Özürlülük derecesi, bu kurul tarafından incelendikten sonra bildiri, ücretlilerde işverene, diğerlerinde ise bizzat müracaat edene gönderilir.
Vergi indiriminin oranı, kurul tarafından tespit edilen çalışma gücü kaybının derecesine göre belirlenmektedir. Çalışma gücü kaybı oranı, özürlülere, hastaneler tarafından daha önceden verilmiş olan "Sağlık Kurulu Raporu"nda geçen özürlülük oranı ile aynı olmayabilir. Dolayısıyla özürlüler bu durumda, özür oranlarını farklı gösteren birden çok rapora sahip olabilmektedir.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan Sakatlık İndirimi tutarları, Bakanlar Kurulu Kararı ile yeniden belirlendi. 19.12.2005 tarihli ve 2005/9826 sayılı kararnamenin eki ile Çalışma gücünün %80’ini kaybetmiş 1. derece sakatlar için 440 YTL olan indirim 530 YTL, çalışma gücünün % 60’ını kaybetmiş 2. derece sakatlar için 220 YTL olan indirim 265 YTL, çalışma gücünün % 40’ını kaybetmiş 3. derece sakatlar için 110 YTL olan indirim 133 YTL olarak tespit edildi.
Sapık Düşünce (Zihnî Sapma):
Düşüncede ve fikirde, çoğu zaman anormal ve(ya) olumsuz nitelikte olan sapmadır.
Zihnî hataya düşüren bâtıl fikirlerdir.
Düşüncede Hak’tan bâtıla yöneliştir. Düşünce ve hislerin, hakikî kaynaklarından bir başka nesneye aktarılmasıdır.
Sağlıklı olmayan, itidalden uzak olan, hedefe varmada her yolu ve yöntemi mubah gören, bilimde, araştırmada, iknada, konuşmada, sohbette, fikirde yalanı, iftirayı, çarpıtmayı normal gören bütün düşüne akımlarıdır.
Toplumda çeşitlilik içinde birlik, tanışma, kardeşlik, sosyal dayanışma yerine tecavüz, menfaat çatışması, çarpışma, şiddet, ırk ve sınıf farkına dayanan düşüncedir.
Tenkide tahammülsüzlük, kuvveti, hak, hakikat ve hikmette değil, maddî vasıtalarda, mevkide, güçte ve parada gören düşüncedir.
Akıl melekesini demagoji, savunma melekesini düşmanlık ve tecavüz, arzu ve ihtiyaçları tatmin melekesini sefahat adına kullanan, binaenaleyh iffet, şecaat nedir bilmeyen her türlü düşüncedir.
Türleri-Kaynakları-Neticeleri:
1.) Safsata: Batıl ve yanlış kıyas. Doğru gibi görünen sapık sözler.
2.) Sefahet: Budalalık ve hafif akıldan dolayı sosyal sapmalar.
3.) Sahafet: Fikirde ve inançta olan bozukluk, zayıflık ve fesat.
4.) Nefsanî duygular, ego tatmini, ben merkezli yaklaşım, gurur ve kibir.
5.) Yanlış bilgilendirmeler veya yanlış algılamalar.
6.) İdeolojiler.
7.) Saplantılar.
Sefih:
Kuran terminolojisi olan sefih, hem dünyevî, hem de uhrevî manada tasarruflarında isabet kaydedemeyen, budalalığa varan, maddî ve manevî yönden hafif ve fkirsiz kişidir.
Sosyal (Toplumsal; İçtimaî):
Topluma ait, topluma bağlı, toplumla ilgili, insanların toplum içinde ve birlikte yaşamaları ile ilgilidir.
Genelde, bir alanda, belirli bir sürede ve belli bir insan topluluğuna yönelik olan bu kelime, toplumdaki çeşitli sosyal sınıfların ve grupların birbirleriyle entegre olmasını da ifade etmektedir. Bu anlamdaki sosyal, daha fazla "birliktelik" veya "birlikte oluş" manalarına gelmektedir.
Açıklama: Çoğu zaman ferdin kendisi de sosyal kriterlerin konusu olmaktadır. İnsanın, zihnî, bedenî ve ruhî gelişmesi, maddî refah seviyesi, işi, mesleği, eğitimi aile ve çalışma hayatındaki rolü ve statüsü bu kelime ile beraber anılmaktadır. Örn.: Sosyal (sorumlu) insan, sosyal faaliyetlerde bulunan, toplumun değerlerine saygı gösteren, toplum kaidelerine uyabilen, toplumun bütün sosyal kesimleri ile barışık yaşayabilen kişidir. Genelde, birisi gibi nasıl davranılacağını öğrenmek, örnek ve sosyal uyumlu bir insan olmak, bir başka ifadeyle bir "socius" olma meziyeti, fıtrîdir, yani bu meziyet ona Yaradan tarafından doğuştan verilmiştir. Bu gizli meziyet-güç, "sosyalite" olarak da adlandırılabilir. Kişi, hayatının başından itibaren, başkalarıyla münasebet kurma eğilimine sahip olduğu için, sosyaldir. Ancak, sergileyeceği davranış farklılıkları, içinde yaşadığı, büyüdüğü toplum, aile eğitimi ve kültürden kaynaklanacaktır.
“Toplumsal” ve “Sosyal” Kelimelerin Farklı Anlamları: İkisinin arasındaki temel fark, sosyal olanın, bir ıslah-tedbir gerektirmesi, toplumsal olanın ise ancak araştırma konusu oluşturmasıdır. Örn. Fakirlik, sosyal sorundur ve sosyal siyaset ekseninde bu probleme bir çare bulunması gerekmektedir. Hâlbuki sosyoloji, daha çok toplumsal sorunları ve vakıaları ele almakta, toplumsal davranışa temel teşkil edebilecek güçleri anlamaya çalışmakta ve belki de ıslah gerektiren bazı sosyal sorunlara çözümler bulmaktan ziyade, sosyal sorunların sebeplerini araştırmaktadır.
Sosyal Ayrımcılık:
Toplum hayatında ayrımcılık yapmama ilkesinin ihlal edilmesidir.
Fertlerin veya sosyal grupların sosyal sınıf, ırk, din, lisan, siyasî-felsefik görüş, etnik azınlık, özürlülük vb. ayrılıklar-farklılıklar sebebiyle toplum içinde eştisiz işlem görmesidir.
Toplum içinde yer alan bazı kişi ve(ya) grupların ayrımcılığa tâbi tutulması ve bundan ötürü de haksızlığa (zulme) uğramasıdır.
Sosyal Bakım Bilimi:
Teorik, metodik ve spesifik meslek ağırlıklı modelleriyle sosyal hizmetler, hemşirelik (kronik hasta, özürlü ve yaşlılara yönelik bakıcılık) ve tıp biliminden müteşekkil multi-disipliner bir bilim dalıdır.
Sosyal Bakım Eğitimi:
Bakıma muhtaç kişilerin günlük hayatta ihtiyaç duydukları sosyal bakım hizmetlerinin teorik-bilimsel boyutlarını ve fiilî uygulama tekniklerini ele alan meslekî eğitimdir.
Sosyal Bakım Elemanı:
Bakıma muhtaç kişiye sosyal bakım hizmetleri götürebilecek nitelikte olan profesyonel bakıcı (hemşire, yaşlı bakım uzmanı, sertifikalı bakıcı veya sosyal bakım alanında belirli yıl tecrübesi olan eleman), profesyonel psiko-sosyal ve manevî meslek elemanı (sosyal hizmet uzmanı, psikolog, ilahiyatçı), ev idaresi uzmanı veya bakım heyetinin önereceği herhangi bir meslek uzmanıdır.
Sosyal Bakım Güvencesi:
Bakıma muhtaç kişilere sosyal hizmetler ve sosyal güvenlik sistemi içinde sağlanan bakım hizmetleri ve (aynî-nakdî) yardımlardır.
Sosyal Bakım:
Bakım raporunda belirtilen öneriler doğrultusunda sosyal bakım elemanları tarafından bakıma muhtaç kişiye sistemli, plânlı ve organizeli bir biçimde sunulan hemşirelik (temel bakım-hasta bakıcılığı), psiko-sosyal (manevî) destek ve ev idaresine yönelik hizmetlerdir (Bakım Yönetmeliği Tasarısı kapsamında bir tanım önerisi).
Günlük hayatta fiilî uygulama ve teorik-bilimsel araştırmalar açısından bakıma muhtaç kişilerin bakımını, sosyal temeller üzerine bina eden tıbbî, psikolojik ve manevî bakım hizmetlerinin bütünüdür.
Değişik sebeplerden dolayı bakıma muhtaç hâle gelmiş kişilere, bakıma muhtaç kişinin bulunduğu mekâna göre kurumsal ve(ya) eve yönelik olarak sistemli, plânlı, programlı ve organizeli bir biçimde uzman bakıcılar tarafından yürütülen sosyal hizmet odaklı bakım hizmetleridir.
Sosyal Belediyecilik (Yerel Sosyal Politika):
Yerel (mahallî) düzeyde, yöre sakinlerinin beceri ve kaynaklarından yararlanılarak, sosyal hayatın ve gücünün, yerel ekonomik ve sosyal gelişmeyle desteklenmesini öngören sosyal politikalardır.
Mahallî idareye sosyal alanlarda planlama, düzenleme ve uygulama fonksiyonu yükleyen bir yaklaşımdır.
Yerel kamu harcamalarını sosyal konut, istihdam, yoksulluğun giderilmesi, sağlık, eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde hazırlanan sosyal programlardır.
Sosyal Belediyeciliğin İşlevleri:
1.) Sosyalleştirme (Rehabilitasyon Hizmetleri).
2.) Sosyal Kontrol ve müdahale.
3.) Sosyal Danışmanlık ve Rehberlik.
4.) Sosyal Yardım.
5.) Sosyal Hizmetler.
6.) Kültür Hizmetleri.
Sosyal Belediyeciliğin Geliştirilmesine Yönelik Ön Şartlar:
1.) Yerinden yönetim. (Mahallî idarelerin merkezi yönetim karşısındaki yetki ve özerkliğinin genişletilmesi)
2.) Yetkilerin, merkez ile taşra arasında paylaştırılması.
3.) Yerel yönetimlerin yetki ve malî imkânlarının artırılması.
Sosyal Bunalım:
Toplumun önemli bir kesiminin bunalıma girmesidir.
Toplumda, özellikle iktisadî durgunluk ve gerileme veya siyasî (ideolojik) çalkantılar sonucunda baş gösteren toplumsal huzursuzluklar, sosyal patlamalar ve çatışmalardır.
Bir toplumun sosyal düzeninin ve sosyal yapısının bozulmasıdır.
Bir toplumun temel düzeninin işleyişinde fertlerin ve sosyal grupların yeni alışkanlıklar oluşturarak, yeni şartlara uyarlanmalarını mecburî kılan değişmelerin meydana gelmesidir.
Değerlendirme:
Sosyal bunalımlar, sosyal cinnetlere ve manevî hastalıklara yol açabilir veya bunlarla birlikte görülebilir.
Sosyal Bütünleşme (Sosyal İçerme):
Sosyal dışlanmaya maruz kalan fert veya grupların (özürlü veya özürlü gruplarının) ekonomik ve sosyal hayatta yer almalarına engel olan faktörlerin ortadan kaldırılarak ve hayat seviyelerinin toplumda kabul edilebilir bir düzeye getirilerek, toplumla bütünleşmelerinin sağlanmasıdır.
Kendi özellikleri sebebiyle, istihdam, eğitim gibi imkân ve fırsatlardan herkes gibi yararlanamayanların durumlarını düzeltmek maksadıyla siyasî iradeyle alınmış bir kurumsal önlemler bütünüdür.
Sosyal Cinnetler (Sosyal Epidemiler; Sosyal Hastalıklar; Maraz-ı İçtimaiye):
Sosyal şartların veya ortamın elverişsiz olmasından dolayı ortaya çıkan manevî hastalıklar ve ahlâkî yozlaşmaların olumsuz neticeleridir.
Sosyal ahlâk açısından sosyal hastalıklar, toplumda meydana gelen ahlakî erozyonun meydana getirdiği sosyal sapmaların bütünüdür.
Sosyal dayanışmayı zedeleyen tutum ve davranışların bütünüdür (Örn.: Rüşvet; Yolsuzluk; Cinsel sapmalar; Anti-sosyal davranışlar).
Toplulukların, kin, nefret ve(ya) kaba kuvvet (şiddet) içeren manasız davranışların bütünüdür.
Kalabalık davranışının, sosyal ahlâk esaslarının dışına kayması sonucunda, ortaya çıkan saldırgan ve şiddet içerikli hadiselerdir.
Değerlendirme: Sosyal cinnetler, ilkel toplumlardan ziyade "medenî", veya daha doğru bir ifadeyle sosyal yönden daha gelişmiş olduğu düşünülen toplumlarda görülmektedir. Özellikle, sosyo-ekonomik kriz, ihtilal, ayaklanma ve değişim dönemlerinde sosyal epidemiler-hastalıklar-anormallikler daha yaygındır.
Sebepleri:
1.) Dinî-ideolojik taassup ve cehâlet (Örn. Haçlı Seferleri; "Cadı" diye adlandırılan yaşlı ve özürlü kişilerin yakılması).
2.) Yanlış ve kasıtlı haberler, propaganda, ajitasyon (tahrik-kışkırtma) ve zanlar.
3.) Siyasî kargaşalar ve istikrarsızlık.
4.) İktisadî buhranlar (Örn. bankalara hücum).
5.) Sosyal huzursuzluk ve ümitsizliğin yaygınlaşması.
6.) Sosyal ahlâk esaslarının, sosyal ve siyasî hayattan uzaklaşması (Siyasî Yozlaşma).
7.) Düşmanlığı sevmek, yani toplum olarak sürekli yeni iç düşmanlar üretmek.
8.) Bu ülke insanlarını, birbirine bağlayan güçlü unsurlardan haberdar olmamak veya bunları inkâr etmek.
9.) Çeşitli bulaşıcı hastalıklar gibi ortaya çıkan psikolojik ve fizikî baskı uygulamaları.
10.) Toplum olarak dayanışma yerine şahsî menfaatlere yönelmek.
Sosyal Devlet:
Sosyal sorunlara değişik yaklaşım ve bunları çözme adına uygulama alanında görülen farklı biçimlerine rağmen, farklı sosyal gruplara yönelik sosyal politikalar geliştiren ve uygulayan devlettir.
Sosyal siyaseti, kendi başına veya katılımcı demokrasi çerçevesinde sivil toplum örgütleri ile birlikte uygulayan bir devlettir.
Değişik özürlü gruplarının ihtiyaçlarını isabetli bir biçimde karşılamak üzere kurulan özel veya kamuya ait sosyal hizmet tesisleridir.
Çeşitleri:
1.) İşitme ve Konuşma Özürlüler Rehabilitasyon Merkezleri: Doğuştan veya sonradan işitme ve konuşma özürlü olanların işitme ve sözel iletişimlerine yönelik beceri ve imkânlarını arttırarak kullanmalarını sağlama, bu şekilde toplumla kaynaşmalarına yardımcı olma yönünde hizmet veren gündüzlü sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
2.) Ortopedik Özürlüler Rehabilitasyon Merkezleri: Bedensel özürlülerin tıbbî tedavi ve rehabilitasyonu konusunda çalışmalar yapılan gündüzlü ve(ya) yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
Rehabilitasyon Merkezleri:
Bedenî, zihnî ve(ya) ruhî rahatsızlığı sebebiyle normal hayatın gereklerine uyamama durumunda olan kişilerin, fonksiyon kayıplarını gidermek ve toplum içinde kendi kendilerine yeterli olmalarını sağlayan beceriler kazandırmak veya bu becerileri kazanamayanlara koruyucu sosyal bakım hizmetleri sunmak üzere tesis edilen sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
Rehabilitasyon maksatları istikametinde tıbbî, meslekî ve psiko-sosyal rehabilitasyon hizmetlerinin tek tek veya bir bütün halinde, interdisipliner bir modelde yataklı veya yataksız olarak verildiği resmî veya özel kuruluşlardır.
Rehabilitasyon Türleri:
Uygulama açısından en geniş perspektifi ile birbirini tamamlayan rehabilitasyon çalışmalarıdır. Rehabilitasyon sürecinde yer alan türler şunlardır:
1.) Tıbbî Rehabilitasyon.
2.) Meslekî Rehabilitasyon.
3.) Sosyal Rehabilitasyon.
4.) Manevî Rehabilitasyon.
5.) Toplum Temelli Rehabilitasyon.
Rehabilitasyon:
Bedenen, aklen, ruhen (manen) sağlıksız ve problemli olan kişilere yönelik yapılan tıbbî, meslekî, psiko-sosyal ve(ya) manevî hizmetlerdir.
Doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık ya da kaza sonucu beden ve ruh kabiliyetini çeşitli derecelerde kaybeden kişinin sağlığını yeniden kazandırmak veya geriye kalan güç ve yeteneklerini geliştirerek, fizikî, psikolojik (manevî), sosyal, ekonomik ve meslekî yönden en yüksek kapasiteye eriştirebilmek için yapılan çalışmaların bütünüdür.
Sağlık Kurulu Raporu:
Sağlık kurulu tarafından özürlü kişiye özürlülük ölçütüne göre özür durumunu gösteren belgedir.
Sakatlık (Ortopedik Özürlülük):
ICIDH-10 kodlama sisteminde geçen “Impairment” kavramının karşılığıdır.
İnsan yapı ve biçiminin fizikî yönlerinde herhangi bir bozukluk veya eksiklik oluşturarak yine onun bedensel yeteneklerini engelleyen veya bütünüyle kaldıran herhangi bir bedenî özürlülük.
İç ve(ya) dış organlardan herhangi birisinin zarar görmesi veya tahrip olmasıdır.
ICF kodlama sistemine göre sakatlık (impairment), sağlık şartları ile ilgili vücut işlevleri veya yapılarında görülen problemlerdir.
Sakatlık Aylığı:
Sakat olarak çalışan veya çalışmakta iken sakatlanan sigortalılara bağlanan yaşlılık (emeklilik) aylığıdır.
Sakatlık İndirimi: (29 Temmuz 1998 tarihli Resmi Gazetede Gelir Vergisi Kanunu’nda, 01.01.1999 tarihten itibaren geçerli olmak üzere yapılan bir değişikliğe göre) Türkiye'de ücretli olarak çalışan özürlülerin yanında özürlü hizmet erbabı ile bakmakla mükellef olduğu özürlü kişi bulunan hizmet erbabına, özürlü serbest meslek erbabı ile bakmakla mükellef olduğu özürlü kişi bulunan serbest meslek erbabına, basit usûlde vergilendirilenlerden, tüccar ve ücretli durumuna girmeksizin, imalat, tamirat ve küçük sanat işleri ile uğraşan (Örn.: terzi, tamirci, marangoz) özürlülere tanınan vergi indirimleridir.
2003 tarih ve 4958 sayılı “Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu”na Göre Yapılan Değişiklikler: Sigortalıların sakatlık indiriminden dolayı erken emeklilikten yararlanmalarında sakatlık derecelerine göre farklılık getirilmiş, bu bağlamda daha önce sakatlık indiriminden yararlanan sigortalılar, yaşları ne olursa olsun, 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün prim ödeme gün sayısı ile yaşlılık aylığından yararlanmakta iken 1. 2. ve 3. derece sakatlık durumlarına göre kademeli olarak yaşlılık aylığından yararlanmalarına yönelik düzenleme yapılmıştır. Böylelikle %40 sakatlığı olan bir sigortalı ile %80 sakatlığı olan sigortalının yaşlılık aylığından faydalanma şartları değiştirilmiş, sigortalılık süresine göre bu değişikliğin uygulanması geçiş sürecine bağlanmıştır.
Müracaat Şekli ve İşlem Prosedürü:
Vergi indiriminden istifade etme hakkına sahip olanlar, Defterdarlık Gelir müdürlüklerine, Vergi Dairesi Müdürlüklerine veya Mal Müdürlüklerine müracaat edebilirler. Bu Müdürlükler, özürlü ile ilgili evrakı Maliye Bakanlığı-Merkez Sağlık Kuruluna gönderir. Özürlülük derecesi, bu kurul tarafından incelendikten sonra bildiri, ücretlilerde işverene, diğerlerinde ise bizzat müracaat edene gönderilir.
Vergi indiriminin oranı, kurul tarafından tespit edilen çalışma gücü kaybının derecesine göre belirlenmektedir. Çalışma gücü kaybı oranı, özürlülere, hastaneler tarafından daha önceden verilmiş olan "Sağlık Kurulu Raporu"nda geçen özürlülük oranı ile aynı olmayabilir. Dolayısıyla özürlüler bu durumda, özür oranlarını farklı gösteren birden çok rapora sahip olabilmektedir.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan Sakatlık İndirimi tutarları, Bakanlar Kurulu Kararı ile yeniden belirlendi. 19.12.2005 tarihli ve 2005/9826 sayılı kararnamenin eki ile Çalışma gücünün %80’ini kaybetmiş 1. derece sakatlar için 440 YTL olan indirim 530 YTL, çalışma gücünün % 60’ını kaybetmiş 2. derece sakatlar için 220 YTL olan indirim 265 YTL, çalışma gücünün % 40’ını kaybetmiş 3. derece sakatlar için 110 YTL olan indirim 133 YTL olarak tespit edildi.
Sapık Düşünce (Zihnî Sapma):
Düşüncede ve fikirde, çoğu zaman anormal ve(ya) olumsuz nitelikte olan sapmadır.
Zihnî hataya düşüren bâtıl fikirlerdir.
Düşüncede Hak’tan bâtıla yöneliştir. Düşünce ve hislerin, hakikî kaynaklarından bir başka nesneye aktarılmasıdır.
Sağlıklı olmayan, itidalden uzak olan, hedefe varmada her yolu ve yöntemi mubah gören, bilimde, araştırmada, iknada, konuşmada, sohbette, fikirde yalanı, iftirayı, çarpıtmayı normal gören bütün düşüne akımlarıdır.
Toplumda çeşitlilik içinde birlik, tanışma, kardeşlik, sosyal dayanışma yerine tecavüz, menfaat çatışması, çarpışma, şiddet, ırk ve sınıf farkına dayanan düşüncedir.
Tenkide tahammülsüzlük, kuvveti, hak, hakikat ve hikmette değil, maddî vasıtalarda, mevkide, güçte ve parada gören düşüncedir.
Akıl melekesini demagoji, savunma melekesini düşmanlık ve tecavüz, arzu ve ihtiyaçları tatmin melekesini sefahat adına kullanan, binaenaleyh iffet, şecaat nedir bilmeyen her türlü düşüncedir.
Türleri-Kaynakları-Neticeleri:
1.) Safsata: Batıl ve yanlış kıyas. Doğru gibi görünen sapık sözler.
2.) Sefahet: Budalalık ve hafif akıldan dolayı sosyal sapmalar.
3.) Sahafet: Fikirde ve inançta olan bozukluk, zayıflık ve fesat.
4.) Nefsanî duygular, ego tatmini, ben merkezli yaklaşım, gurur ve kibir.
5.) Yanlış bilgilendirmeler veya yanlış algılamalar.
6.) İdeolojiler.
7.) Saplantılar.
Sefih:
Kuran terminolojisi olan sefih, hem dünyevî, hem de uhrevî manada tasarruflarında isabet kaydedemeyen, budalalığa varan, maddî ve manevî yönden hafif ve fkirsiz kişidir.
Sosyal (Toplumsal; İçtimaî):
Topluma ait, topluma bağlı, toplumla ilgili, insanların toplum içinde ve birlikte yaşamaları ile ilgilidir.
Genelde, bir alanda, belirli bir sürede ve belli bir insan topluluğuna yönelik olan bu kelime, toplumdaki çeşitli sosyal sınıfların ve grupların birbirleriyle entegre olmasını da ifade etmektedir. Bu anlamdaki sosyal, daha fazla "birliktelik" veya "birlikte oluş" manalarına gelmektedir.
Açıklama: Çoğu zaman ferdin kendisi de sosyal kriterlerin konusu olmaktadır. İnsanın, zihnî, bedenî ve ruhî gelişmesi, maddî refah seviyesi, işi, mesleği, eğitimi aile ve çalışma hayatındaki rolü ve statüsü bu kelime ile beraber anılmaktadır. Örn.: Sosyal (sorumlu) insan, sosyal faaliyetlerde bulunan, toplumun değerlerine saygı gösteren, toplum kaidelerine uyabilen, toplumun bütün sosyal kesimleri ile barışık yaşayabilen kişidir. Genelde, birisi gibi nasıl davranılacağını öğrenmek, örnek ve sosyal uyumlu bir insan olmak, bir başka ifadeyle bir "socius" olma meziyeti, fıtrîdir, yani bu meziyet ona Yaradan tarafından doğuştan verilmiştir. Bu gizli meziyet-güç, "sosyalite" olarak da adlandırılabilir. Kişi, hayatının başından itibaren, başkalarıyla münasebet kurma eğilimine sahip olduğu için, sosyaldir. Ancak, sergileyeceği davranış farklılıkları, içinde yaşadığı, büyüdüğü toplum, aile eğitimi ve kültürden kaynaklanacaktır.
“Toplumsal” ve “Sosyal” Kelimelerin Farklı Anlamları: İkisinin arasındaki temel fark, sosyal olanın, bir ıslah-tedbir gerektirmesi, toplumsal olanın ise ancak araştırma konusu oluşturmasıdır. Örn. Fakirlik, sosyal sorundur ve sosyal siyaset ekseninde bu probleme bir çare bulunması gerekmektedir. Hâlbuki sosyoloji, daha çok toplumsal sorunları ve vakıaları ele almakta, toplumsal davranışa temel teşkil edebilecek güçleri anlamaya çalışmakta ve belki de ıslah gerektiren bazı sosyal sorunlara çözümler bulmaktan ziyade, sosyal sorunların sebeplerini araştırmaktadır.
Sosyal Ayrımcılık:
Toplum hayatında ayrımcılık yapmama ilkesinin ihlal edilmesidir.
Fertlerin veya sosyal grupların sosyal sınıf, ırk, din, lisan, siyasî-felsefik görüş, etnik azınlık, özürlülük vb. ayrılıklar-farklılıklar sebebiyle toplum içinde eştisiz işlem görmesidir.
Toplum içinde yer alan bazı kişi ve(ya) grupların ayrımcılığa tâbi tutulması ve bundan ötürü de haksızlığa (zulme) uğramasıdır.
Sosyal Bakım Bilimi:
Teorik, metodik ve spesifik meslek ağırlıklı modelleriyle sosyal hizmetler, hemşirelik (kronik hasta, özürlü ve yaşlılara yönelik bakıcılık) ve tıp biliminden müteşekkil multi-disipliner bir bilim dalıdır.
Sosyal Bakım Eğitimi:
Bakıma muhtaç kişilerin günlük hayatta ihtiyaç duydukları sosyal bakım hizmetlerinin teorik-bilimsel boyutlarını ve fiilî uygulama tekniklerini ele alan meslekî eğitimdir.
Sosyal Bakım Elemanı:
Bakıma muhtaç kişiye sosyal bakım hizmetleri götürebilecek nitelikte olan profesyonel bakıcı (hemşire, yaşlı bakım uzmanı, sertifikalı bakıcı veya sosyal bakım alanında belirli yıl tecrübesi olan eleman), profesyonel psiko-sosyal ve manevî meslek elemanı (sosyal hizmet uzmanı, psikolog, ilahiyatçı), ev idaresi uzmanı veya bakım heyetinin önereceği herhangi bir meslek uzmanıdır.
Sosyal Bakım Güvencesi:
Bakıma muhtaç kişilere sosyal hizmetler ve sosyal güvenlik sistemi içinde sağlanan bakım hizmetleri ve (aynî-nakdî) yardımlardır.
Sosyal Bakım:
Bakım raporunda belirtilen öneriler doğrultusunda sosyal bakım elemanları tarafından bakıma muhtaç kişiye sistemli, plânlı ve organizeli bir biçimde sunulan hemşirelik (temel bakım-hasta bakıcılığı), psiko-sosyal (manevî) destek ve ev idaresine yönelik hizmetlerdir (Bakım Yönetmeliği Tasarısı kapsamında bir tanım önerisi).
Günlük hayatta fiilî uygulama ve teorik-bilimsel araştırmalar açısından bakıma muhtaç kişilerin bakımını, sosyal temeller üzerine bina eden tıbbî, psikolojik ve manevî bakım hizmetlerinin bütünüdür.
Değişik sebeplerden dolayı bakıma muhtaç hâle gelmiş kişilere, bakıma muhtaç kişinin bulunduğu mekâna göre kurumsal ve(ya) eve yönelik olarak sistemli, plânlı, programlı ve organizeli bir biçimde uzman bakıcılar tarafından yürütülen sosyal hizmet odaklı bakım hizmetleridir.
Sosyal Belediyecilik (Yerel Sosyal Politika):
Yerel (mahallî) düzeyde, yöre sakinlerinin beceri ve kaynaklarından yararlanılarak, sosyal hayatın ve gücünün, yerel ekonomik ve sosyal gelişmeyle desteklenmesini öngören sosyal politikalardır.
Mahallî idareye sosyal alanlarda planlama, düzenleme ve uygulama fonksiyonu yükleyen bir yaklaşımdır.
Yerel kamu harcamalarını sosyal konut, istihdam, yoksulluğun giderilmesi, sağlık, eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde hazırlanan sosyal programlardır.
Sosyal Belediyeciliğin İşlevleri:
1.) Sosyalleştirme (Rehabilitasyon Hizmetleri).
2.) Sosyal Kontrol ve müdahale.
3.) Sosyal Danışmanlık ve Rehberlik.
4.) Sosyal Yardım.
5.) Sosyal Hizmetler.
6.) Kültür Hizmetleri.
Sosyal Belediyeciliğin Geliştirilmesine Yönelik Ön Şartlar:
1.) Yerinden yönetim. (Mahallî idarelerin merkezi yönetim karşısındaki yetki ve özerkliğinin genişletilmesi)
2.) Yetkilerin, merkez ile taşra arasında paylaştırılması.
3.) Yerel yönetimlerin yetki ve malî imkânlarının artırılması.
Sosyal Bunalım:
Toplumun önemli bir kesiminin bunalıma girmesidir.
Toplumda, özellikle iktisadî durgunluk ve gerileme veya siyasî (ideolojik) çalkantılar sonucunda baş gösteren toplumsal huzursuzluklar, sosyal patlamalar ve çatışmalardır.
Bir toplumun sosyal düzeninin ve sosyal yapısının bozulmasıdır.
Bir toplumun temel düzeninin işleyişinde fertlerin ve sosyal grupların yeni alışkanlıklar oluşturarak, yeni şartlara uyarlanmalarını mecburî kılan değişmelerin meydana gelmesidir.
Değerlendirme:
Sosyal bunalımlar, sosyal cinnetlere ve manevî hastalıklara yol açabilir veya bunlarla birlikte görülebilir.
Sosyal Bütünleşme (Sosyal İçerme):
Sosyal dışlanmaya maruz kalan fert veya grupların (özürlü veya özürlü gruplarının) ekonomik ve sosyal hayatta yer almalarına engel olan faktörlerin ortadan kaldırılarak ve hayat seviyelerinin toplumda kabul edilebilir bir düzeye getirilerek, toplumla bütünleşmelerinin sağlanmasıdır.
Kendi özellikleri sebebiyle, istihdam, eğitim gibi imkân ve fırsatlardan herkes gibi yararlanamayanların durumlarını düzeltmek maksadıyla siyasî iradeyle alınmış bir kurumsal önlemler bütünüdür.
Sosyal Cinnetler (Sosyal Epidemiler; Sosyal Hastalıklar; Maraz-ı İçtimaiye):
Sosyal şartların veya ortamın elverişsiz olmasından dolayı ortaya çıkan manevî hastalıklar ve ahlâkî yozlaşmaların olumsuz neticeleridir.
Sosyal ahlâk açısından sosyal hastalıklar, toplumda meydana gelen ahlakî erozyonun meydana getirdiği sosyal sapmaların bütünüdür.
Sosyal dayanışmayı zedeleyen tutum ve davranışların bütünüdür (Örn.: Rüşvet; Yolsuzluk; Cinsel sapmalar; Anti-sosyal davranışlar).
Toplulukların, kin, nefret ve(ya) kaba kuvvet (şiddet) içeren manasız davranışların bütünüdür.
Kalabalık davranışının, sosyal ahlâk esaslarının dışına kayması sonucunda, ortaya çıkan saldırgan ve şiddet içerikli hadiselerdir.
Değerlendirme: Sosyal cinnetler, ilkel toplumlardan ziyade "medenî", veya daha doğru bir ifadeyle sosyal yönden daha gelişmiş olduğu düşünülen toplumlarda görülmektedir. Özellikle, sosyo-ekonomik kriz, ihtilal, ayaklanma ve değişim dönemlerinde sosyal epidemiler-hastalıklar-anormallikler daha yaygındır.
Sebepleri:
1.) Dinî-ideolojik taassup ve cehâlet (Örn. Haçlı Seferleri; "Cadı" diye adlandırılan yaşlı ve özürlü kişilerin yakılması).
2.) Yanlış ve kasıtlı haberler, propaganda, ajitasyon (tahrik-kışkırtma) ve zanlar.
3.) Siyasî kargaşalar ve istikrarsızlık.
4.) İktisadî buhranlar (Örn. bankalara hücum).
5.) Sosyal huzursuzluk ve ümitsizliğin yaygınlaşması.
6.) Sosyal ahlâk esaslarının, sosyal ve siyasî hayattan uzaklaşması (Siyasî Yozlaşma).
7.) Düşmanlığı sevmek, yani toplum olarak sürekli yeni iç düşmanlar üretmek.
8.) Bu ülke insanlarını, birbirine bağlayan güçlü unsurlardan haberdar olmamak veya bunları inkâr etmek.
9.) Çeşitli bulaşıcı hastalıklar gibi ortaya çıkan psikolojik ve fizikî baskı uygulamaları.
10.) Toplum olarak dayanışma yerine şahsî menfaatlere yönelmek.
Sosyal Devlet:
Sosyal sorunlara değişik yaklaşım ve bunları çözme adına uygulama alanında görülen farklı biçimlerine rağmen, farklı sosyal gruplara yönelik sosyal politikalar geliştiren ve uygulayan devlettir.
Sosyal siyaseti, kendi başına veya katılımcı demokrasi çerçevesinde sivil toplum örgütleri ile birlikte uygulayan bir devlettir.