YoRuMSuZ
Biz işimize bakalım...
Bu akşam Ali Kırca'nın sunduğu Siyaset Meydanı adlı programda gördüğüm CHP milletvekili adayı Şafak Pavey oldukça renkli bir kişiliğe sahip. Bir engelli olan Şafak Pavey CHP siyasetine de yeni bir renk getirecek gibi görünüyor...
Gazeteci Ayşe Önalın kızı Şafak Paveyin ismini acı bir olayla duyduk. Henüz 17 yaşında evlendiği eşi Paul Paveyle birlikte İsviçreye yerleşen Şafak, tren istasyonunda perondan düşünce kolunu ve bacağını yitirdi. Ardından sevdiği adam da onu hastane odasında terketti. Eşinden boşandı. Ama Şafak bu trajik öyküyü annesi Ayşe Önalla bir olup, bir direniş öyküsüne çevirdi.
Azmin abidesi Şafak Pavey engelleri yendi umut oldu, başka insanlara derman olmak için ülkeden ülkeye koşturuyor...
BMin acil durumlara bakan Mülteciler Yüksek Komiserliğinde çalışan Pavey Nerede kriz var, biz oradayız. Yaşadığım kaza daha önce görmediğim bir gözü açtı. Ben de engelli oldum. Bir duyarlılık geliştirdi ve o duyarlılıkla çalışıyorum diyor.
Neşe mütevazıysa,
acı kibirliyse soyludur.
Şafak Pavey
bir adam tanırdım,
kuşları dinlemeye
zamanı yoktu
bir adam tanırdım
çiçek toplamaya
zamanı yoktu
bir adam tanırdım
çocuklarla oynamaya
zamanı yoktu
sonra adam öldü bir gün
mezarına
ne bir damla gözyaşı
ne bir çiçek kondu
çiçeklerin, çocukların ve gözyaşlarının
adama ayıracak zamanları yoktu
şafak/1985/eylül
Annesi Ayşe Önalla birlikte yazdıkları ibret öyküsü kitabın arka kapağında yazılanlar :
Kaderin, hayatı dişi bir öfkeyle yönettiğine inanıyorum ve bu öfkeye bilinçsiz bumeranglarımızın neden olduğuna da
Acı, bir yandan dünyaya gücenmek haklarımızı gasp ederken, öte yandan sınırsız bir olgunluğun da öğretisini sunuyor.
Kalıplar, iyilik ve kötülüğü karmaşıklaştırıyor. Oysa her ikisi de çok sade ve çok gündelik. Bir olgu karşısında çare sizdeyse ve onu ihtiyacı olandan esirgiyorsanız, yahut pusularda beklettiğiniz hıncınızla vuruyorsanız, kendinizi tarif etmekte düzmece bahanelere sığınmamalısınız. İnsan olmak zor zanaattir Hayatın öğretileri bu kadar anlaşılır, bu kadar sade ve bu kadar gündeliktir
Bu kitap, okur ruhunu medyatik bir anne kızın trajik öyküsüyle acıtmak üzere yazılmadı. Çaresizlikle kuşatılmış bir hayat içinde, çarelerini kendi kendilerine bulup çıkaran ve acıya direnen bir serüveni ölümsüz kılmak; bu ölümsüzlüğü, sesini duyuramamış benzerleri adına hayatın içine eklemek üzere yazıldı. Öğrendiğimiz ve borçlu olduğumuz her şeyi ve herkesi hayata eklemek üzere
Reha Muhtar'ın kaleminden Şafak Pavey:
Reha Abiii diye birisi bağırıyor arabadan...
Çok bağıran olduğundan hemen dönüp bakmıyorum...
Ancak o kafasını pencereden çıkarmış güzel gözleriyle bana olanca gücüyle bağırmakta...
Şafak Pavey benim yanımda çalışırdı Ankarada TRTde Ateş Hattı programını yaptığım günlerde... Annesi Ayşe Önal benim arkadaşım, meslektaşım, Nokta dergisinden mesai arkadaşım...
Kızını bana emanet etmişti, televizyon öğrensin diye...
Kız genç 19 yaşlarında aşık oldu Ben gidiyorum sevgilimle dedi İsviçreye gitti...
Orada bir kolunu ve bacağını kaybettiği o korkunç tren kazasından sonra, yılmadı yeniden hayata döndü...
Birleşmiş Milletlere girdi ve engelli olmanın başarısız olmak için bir kader olmadığını tüm dünyayla göstermeye girişti...
İranda görev yaptı, Budapeştede görev yaptı, Londrada görev yaptı... Şimdi Cenevrede...
Konuşurken dalga geçiyor benimle...
Reha Abi Birleşmiş Milletler Genel Sekreteriyle aramızda sadece dört post kaldı...
Görüyor musunuz ne dediğini bizim kızın?..
Dört kez daha terfi alırsa Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin profesyonel yardımcılığına gelecek Şafak...
İşin esprisi belki bu kadarı...
Fakat Cenevredeki konumu ve tüm dünyadaki engelliler için Birleşmiş Milletler adına yaptığı çalışmalar parmak ısırtacak cinsten...
Annesi Ayşe Önal, Bir kolu ve bir bacağı protez olan kızının evine gidiyor Cenevreye...
Anneyi pek istemiyor, çünkü her gün sabah 8den gece 23e kadar çalışıyor Şafak Pavey Birleşmiş Milletler ofisinde Cenevrede...
Son görev yeri olan Budapeştedeyken annesini çağırmış Gelsene bir kaza oldu... Hafif yanık var... diye... Ayşe de eli ya da parmağı yandı herhalde diye Budapeşteye gitmiş...
Bir de ne görsün Şafak hastanede...
Bütün bir bacağı yanık halde...
Şafak annesi anlatırken, lafa giriyor kendiyle dalga geçiyor... Zaten bir bacak ve bir kol protez... Öteki de yanık iyi mi?..
Bu haldeyken terfi almış Cenevreye atanmış...
Ne mutluluk senin bir zamanlar yanımda çalışmış olman Şafakcığım bilir misin?..
Ne kadar büyük bir gururla evin yolunu tuttum seni gördükten sonra tahmin edebilir misin?..
Gazeteci Ayşe Önalın kızı Şafak Paveyin ismini acı bir olayla duyduk. Henüz 17 yaşında evlendiği eşi Paul Paveyle birlikte İsviçreye yerleşen Şafak, tren istasyonunda perondan düşünce kolunu ve bacağını yitirdi. Ardından sevdiği adam da onu hastane odasında terketti. Eşinden boşandı. Ama Şafak bu trajik öyküyü annesi Ayşe Önalla bir olup, bir direniş öyküsüne çevirdi.
Azmin abidesi Şafak Pavey engelleri yendi umut oldu, başka insanlara derman olmak için ülkeden ülkeye koşturuyor...
BMin acil durumlara bakan Mülteciler Yüksek Komiserliğinde çalışan Pavey Nerede kriz var, biz oradayız. Yaşadığım kaza daha önce görmediğim bir gözü açtı. Ben de engelli oldum. Bir duyarlılık geliştirdi ve o duyarlılıkla çalışıyorum diyor.
Neşe mütevazıysa,
acı kibirliyse soyludur.
Şafak Pavey
bir adam tanırdım,
kuşları dinlemeye
zamanı yoktu
bir adam tanırdım
çiçek toplamaya
zamanı yoktu
bir adam tanırdım
çocuklarla oynamaya
zamanı yoktu
sonra adam öldü bir gün
mezarına
ne bir damla gözyaşı
ne bir çiçek kondu
çiçeklerin, çocukların ve gözyaşlarının
adama ayıracak zamanları yoktu
şafak/1985/eylül
Annesi Ayşe Önalla birlikte yazdıkları ibret öyküsü kitabın arka kapağında yazılanlar :
Kaderin, hayatı dişi bir öfkeyle yönettiğine inanıyorum ve bu öfkeye bilinçsiz bumeranglarımızın neden olduğuna da
Acı, bir yandan dünyaya gücenmek haklarımızı gasp ederken, öte yandan sınırsız bir olgunluğun da öğretisini sunuyor.
Kalıplar, iyilik ve kötülüğü karmaşıklaştırıyor. Oysa her ikisi de çok sade ve çok gündelik. Bir olgu karşısında çare sizdeyse ve onu ihtiyacı olandan esirgiyorsanız, yahut pusularda beklettiğiniz hıncınızla vuruyorsanız, kendinizi tarif etmekte düzmece bahanelere sığınmamalısınız. İnsan olmak zor zanaattir Hayatın öğretileri bu kadar anlaşılır, bu kadar sade ve bu kadar gündeliktir
Bu kitap, okur ruhunu medyatik bir anne kızın trajik öyküsüyle acıtmak üzere yazılmadı. Çaresizlikle kuşatılmış bir hayat içinde, çarelerini kendi kendilerine bulup çıkaran ve acıya direnen bir serüveni ölümsüz kılmak; bu ölümsüzlüğü, sesini duyuramamış benzerleri adına hayatın içine eklemek üzere yazıldı. Öğrendiğimiz ve borçlu olduğumuz her şeyi ve herkesi hayata eklemek üzere
Reha Muhtar'ın kaleminden Şafak Pavey:
Reha Abiii diye birisi bağırıyor arabadan...
Çok bağıran olduğundan hemen dönüp bakmıyorum...
Ancak o kafasını pencereden çıkarmış güzel gözleriyle bana olanca gücüyle bağırmakta...
Şafak Pavey benim yanımda çalışırdı Ankarada TRTde Ateş Hattı programını yaptığım günlerde... Annesi Ayşe Önal benim arkadaşım, meslektaşım, Nokta dergisinden mesai arkadaşım...
Kızını bana emanet etmişti, televizyon öğrensin diye...
Kız genç 19 yaşlarında aşık oldu Ben gidiyorum sevgilimle dedi İsviçreye gitti...
Orada bir kolunu ve bacağını kaybettiği o korkunç tren kazasından sonra, yılmadı yeniden hayata döndü...
**********
Birleşmiş Milletlere girdi ve engelli olmanın başarısız olmak için bir kader olmadığını tüm dünyayla göstermeye girişti...
İranda görev yaptı, Budapeştede görev yaptı, Londrada görev yaptı... Şimdi Cenevrede...
Konuşurken dalga geçiyor benimle...
Reha Abi Birleşmiş Milletler Genel Sekreteriyle aramızda sadece dört post kaldı...
Görüyor musunuz ne dediğini bizim kızın?..
Dört kez daha terfi alırsa Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin profesyonel yardımcılığına gelecek Şafak...
**********
İşin esprisi belki bu kadarı...
Fakat Cenevredeki konumu ve tüm dünyadaki engelliler için Birleşmiş Milletler adına yaptığı çalışmalar parmak ısırtacak cinsten...
Annesi Ayşe Önal, Bir kolu ve bir bacağı protez olan kızının evine gidiyor Cenevreye...
Anneyi pek istemiyor, çünkü her gün sabah 8den gece 23e kadar çalışıyor Şafak Pavey Birleşmiş Milletler ofisinde Cenevrede...
Son görev yeri olan Budapeştedeyken annesini çağırmış Gelsene bir kaza oldu... Hafif yanık var... diye... Ayşe de eli ya da parmağı yandı herhalde diye Budapeşteye gitmiş...
Bir de ne görsün Şafak hastanede...
Bütün bir bacağı yanık halde...
Şafak annesi anlatırken, lafa giriyor kendiyle dalga geçiyor... Zaten bir bacak ve bir kol protez... Öteki de yanık iyi mi?..
Bu haldeyken terfi almış Cenevreye atanmış...
Ne mutluluk senin bir zamanlar yanımda çalışmış olman Şafakcığım bilir misin?..
Ne kadar büyük bir gururla evin yolunu tuttum seni gördükten sonra tahmin edebilir misin?..