• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Samuel Beckett

Suskun

V.I.P
V.I.P
Samuel Barclay Beckett,
(d. 13 Nisan 1906, Dublin - ö. 22 Aralık 1989, Paris),

İrlandalı yazar, oyun yazarı, eleştirmen ve şair.

20. yüzyıl deneysel edebiyatının önde gelen yazarlarından biridir. James Joyce'un takipçisi olduğu için "son modernistlerden", daha sonraki pek çok yazarı etkilemiş olduğu için de "ilk postmodernistlerden" biri olarak değerlendirilir. Beckett ayrıca, Martin Esslin'in "Absürd Tiyatro" olarak adlandırdığı akımın en önemli yazarı sayılmaktadır. Eserlerinin çoğunu Fransızca ya da İngilizce yazıp, diğer dile kendisi çevirmiştir. En bilinen eseri Godot'yu Beklerken'dir.

Beckett'in eserleri sade ve temel olarak minimalisttir. Bazı yorumlara göre, çağdaş insanın durumu hakkında oldukça kötümser, hatta hiççi eserler vermiştir. Gittikçe daha kısa ve özlü eserler veren Beckett, bu kötümserliği kara mizah yoluyla anlatır. "Roman ve drama türlerinde yeni formlarda oluşturduğu eserlerini, modern insanın yoksunluğu üzerine kurguladığı" için, 1969'da Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Beckett, ayrıca 1984'te Aosdána'da Saoi seçilmiştir.

Çocukluğu ve eğitimi​

Samuel BeckettBeckett ailesinin (aslı: Becquet) Huguenot yani Fransız Calvinist kökenli olduğu ve 1685'te Nantes Fermanı'nın yürürlükten kaldırılmasıyla birlikte Fransa'dan İrlanda'ya göçtüğü söylenir. Ancak bu teorinin muhtemel olmadığı düşünülmektedir. Beckett'in babası inşaatlarda keşif uzmanı, annesi ise yazarın sözleriyle "neredeyse bir Quaker" kadar derin dinî inançlara sahip bir hemşireydi. İrlanda Anglikan Kilisesi'ne üye olan ailenin, Dublin'in Foxrock banliyösündeki Cooldrinagh'da bulunan evi, 1903 yılında Samuel'in babası William tarafından yaptırılmış, bahçesinde tenis kortu da bulunan büyük bir evdi. Beckett'in şiirlerinde ve düz yazılarında, bu evin, bahçenin, babasıyla gezintiye çıktığı kırların, yakınlardaki Leopardstown yarış pistinin, Foxrock İstasyonu'nun ve tren hattının sona erdiği Harcourt Street İstasyonu'nun izlerine rastlanır.

Beckett bu evde 13 Nisan 1906'da doğdu. Ancak doğum belgesindeki tarih 13 Mayıs'tır. İnsanın dünyadaki varlığını, çekilmesi gereken bir çile olarak gören yazarın doğum gününü değiştirirken Paskalya'dan önceki son cumaya (Good Friday) ve aynı zamanda ayın 13'üne denk gelen 13 Nisan tarihini özellikle seçtiği öne sürülmüştür.

Kuvvetli ve uysal bir çocuk olan kardeşi Frank'in aksine Samuel zayıf, sağlıksız ve mızmızdı. Beş yaşındayken anaokuluna gitmeye başladı ve burada ilk müzik eğitimini aldı. Daha sonra şehir merkezinde Harcourt Caddesi'ndeki Earlsford House School'a devam etti. 1919'da Fermanagh, Enniskillen'de bulunan, Oscar Wilde'ın da okuduğu Portora Royal School'a geçti. Doğuştan atletik olan Beckett, solak bir vurucu olarak krikette çok başarılı oldu. Daha sonra, Dublin Üniversitesi takımında yer aldı ve Northamptonshire County Cricket Kulübü'ne karşı iki maçta oynadı. Böylece Beckett, kriketin kutsal kitabı sayılan Wisden Cricketers' Almanack'ta yer alan tek Nobel ödülü sahibi kişi oldu.

İlk yazıları​

Beckett'in Fransızca, İngilizce ve İtalyanca eğitimi aldığı Trinity Koleji kampüsü.

Beckett, 1923 ile 1927 arasında Dublin'deki Trinity Koleji'nde Fransızca, İngilizce ve İtalyanca üzerine eğitim gördü. Buradaki hocalarından biri ünlü Berkeley araştırmacısı Dr. A. A. Luce idi. Beckett lisans eğitimini (B.A.) burada tamamladıktan sonra kısa bir süre Belfast'taki Campbell College'da öğretmenlik yaptı. Ardından Paris'teki École Normale Supérieure'de lecteur d'anglais olarak çalışmaya başladı. Burada yakın arkadaşı şair Thomas MacGreevy tarafından, ünlü İrlandalı yazar James Joyce ile tanıştırıldı. Bu karşılaşmanın genç Beckett üzerinde derin bir etkisi oldu. Beckett ,Joyce'a pek çok çalışmasında yardımcı oldu. Bunların başında, Joyce'un Finnegans Wake adıyla yayınlanacak olan kitabı için yaptığı araştırmalar gelir.

Beckett 1929'da, basılan ilk eseri olan Dante...Bruno. Vico..Joyce isimli eleştiri denemesini yayınladı. Joyce'un eserlerini ve tarzını, ahlaksız, karanlık ve donuk olduğu iddialarına karşı savunan bu makale; Eugene Jolas, Robert McAlmon ve William Carlos Williams'ın da aralarında bulunduğu bir grup yazarın Joyce ile ilgili denemelerini içeren Our Exagmination Round His Factification for Incamination of Work in Progress isimli kitapta yer aldı. Beckett'ın, Joyce ve ailesiyle yakın bir dostluğu vardı. Ancak Beckett, Joyce'un kızı Lucia'nın kendisine duyduğu ilgiye karşılık vermeyince bu yakınlık bozuldu. Beckett'in ilk kısa öyküsü "Assumption (Varsayım)" da tam bu dönemde, Jolas'ın çıkardığı bir edebiyat dergisi olan Transition'da yayınlandı. Ertesi yıl Beckett, aceleyle yazılmış "Whoroscope" isimli şiiriyle küçük bir edebiyat ödülü kazandı.Şiir, Beckett'ın ödüle başvurmaya karar verdiği sırada okumakta olduğu René Descartes biyografisinden esinle yazılmıştı.

Beckett 1930'da Trinity College'a okutman olarak döndü. Ancak dördüncü dönemin sonunda Aralık 1931'de buradan ayrıldı. Kendi seçtiği bu meslek, neredeyse patalojik derecede utangaç olması ve ders verirken insanların önünde olmaktan hoşlanmaması sebebiyle onda kısa sürede hayal kırıklığı yaratmıştı. Ayrıca, Beckett'ın derslerdeki zorlayıcı tutumu ve kıt notları sebebiyle öğrenciler tarafından şikayet edilmesi ve okul yöneticileri tarafından uyarılması da bu hayal kırıklığını artırdı. Beckett bu hayal kırıklığını Modern Language Society of Dublin'e bir oyun oynayarak gösterdi. Tümüyle hayal ürünü olan ve ortamdaki ukâlalıkla dalga geçmek için uydurduğu "Concentrism (Eşmerkezcilik)" akımının kurucusu Toulouselu yazar "Jean du Chas" hakkında kapsamlı bir makale hazırladı.

Beckett 1931'de Trinity'deki görevinden ayrılarak kısa süren akademik kariyerini sonlandırdı. Hayatındaki bu dönüm noktasının anısına, Johann Wolfgang von Goethe'nin Wilhelm Meister’in Çıraklık Yılları romanından esinlenerek "Gnome" şiirini yazdı. Şiir nihayet 1934'te Dublin Magazine'de yayınlandı:

“Spend the years of learning squandering
Courage for the years of wandering
Through a world politely turning
From the loutishness of learning.”


Beckett'ın hakkında yazdığı inceleme ile ismini duyurduğu Marcel Proust

Beckett Trinity College'den ayrıldıktan sonra Avrupa'da yolculuklara başladı. Bir süre Londra'da kaldı ve burada 1931'de, Fransız yazar Marcel Proust hakkındaki Proust isimli eleştirel çalışmasını yayınladı. İki yıl sonra, babasının ölümünün etkisiyle, Tavistock Kliniği'nde Dr. Wilfred Bion gözetiminde iki yıl sürecek olan bir tedaviye başladı. Bion, Beckett'in Carl Jung'un Tavistock'ta verdiği üçüncü derse girmesini sağladı. Beckett'in yıllar sonra bile hatırladığı bu ders "never properly born" hakkındaydı. Buradaki görüşlerin etkileri Beckett'in Watt ve Godot'yu Beklerken gibi eserlerinde görülür. Beckett 1932'de ilk romanı Dream of Fair to Middling Women'i yazdı ancak pek çok yayıncının olumsuz cevabı üzerine kitabı yayınlamaktan vazgeçti. Bu roman 1993'e kadar yayınlanamamış olmasına rağmen, Beckett'ın birçok şiirine ve yayınlanan ilk kitabı olan 1933 tarihli Aşksız İlişkiler isimli öykü toplamına kaynaklık etti.

Beckett bu dönemde bazı makaleler ve incelemeler yayınladı. Bunların arasında "Güncel İrlanda Şiiri" (The Bookman, Ağustos 1934) ve arkadaşı Thomas MacGreevy'nin şiirlerini incelediği "Hümanistik Dingincilik" (The Dublin Magazine, Temmuz - Eylül 1934) gibi yazılar da vardı. MacGreevy, Brian Coffey, Denis Devlin ve Blanaid Salkeld'in eserlerini incelediği bu yazılarda Beckett, bu şairlerin henüz yeterli başarıya ulaşmamış olmalarına rağmen, çağdaşları olan Kelt Uyanışı hareketinden daha üstün olduklarını savundu ve bu fikrini desteklemek için Ezra Pound, T. S. Eliot ve Fransız sembolistlerinin, bu şairlerin öncülleri olduklarını öne sürdü. Beckett bu şairleri "İrlanda'nın yaşayan poetikasının çekirdeği" olarak tanımlarken aynı zamanda modernist İrlanda poetikasının temel kurallarını da belirlemiş oluyordu.

Beckett, Echo's Bones and Other Precipitates isimli şiir kitabını yayınladığı 1935'te aynı zamanda Murphy isimli romanı üzerinde çalışıyordu. O yılın mayıs ayında MacGreevy'ye yazdığı bir mektupta sinema hakkında okuduğundan ve Moskova'ya giderek Gerasimov Sinematografi Enstitüsü'nde Sergei Eisenstein ile birlikte çalışmak istediğinden bahsetti. 1936'nın ortalarında Sergei Eisenstein ve Vsevolod Pudovkin'e bir mektup yazarak yanlarında çalışmak istediğini bildirdi. Ancak Eisenstein'ın çiçek salgını sebebiyle karantinada olması sonucunda mektubun kaybolması yüzünden ve ertelenmiş bir film projesi olan Bezhin Meadow'un senaryosunu yeniden yazmaya yoğunlaşması nedeniyle, Beckett'ın bu girişimi sonuçsuz kaldı. Beckett bu arada Murphy'yi bitirdi ve 1936'da tüm Almanya'yı dolaşacağı uzun bir yolculuğa çıktı. Bu yolculuk boyunca, gördüğü önemli sanat eserlerini kaydettiği pek çok defter tuttu. Ayrıca tüm ülkeyi sarmaya başlamış olan Nazi hareketine karşı duyduğu hoşnutsuzlukla ilgili notlar aldı. 1937'de kısa bir süre için İrlanda'ya döndü ve Murphy'nin yayınlanmasıyla ilgilendi. Romanı ertesi sene kendisi Fransızca'ya çevirdi. Annesiyle yaşadığı bir anlaşmazlık, Paris'te yaşama fikrini daha da destekledi (Beckett 1939'da II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Paris'e temelli yerleşecekti, çünkü - kendi sözleriyle - savaşta Fransa'yı, barışta İrlanda'yı tercih ediyordu). Aralık 1937 civarında Beckett Peggy Guggenheim ile kısa süreli bir ilişki yaşadı.

Paris'te Ocak 1938'de, ironik biçimde "tedbirli" lakabıyla tanınan ün salmış bir kadın satıcısının ısrarlarını geri çevirmeye çalışırken göğsünden bıçaklanan Beckett ölümden döndü. James Joyce, yaralı Beckett için hastanede özel bir oda hazırlattı. Paris'e daha önceki gelişinden Beckett'ı uzaktan tanıyan Suzanne Deschevaux-Dumesnil, olayın kamuoyunda duyulmasıyla birlikte yazara ilgi gösterdi ve aralarında yaşam boyu sürecek bir birliktelik başladı. Bir ön duruşma sırasında Beckett, kendisine saldıran adama bunun sebebini sordu ve "Je ne sais pas, Monsieur. Je m'excuse." ("Bilmiyorum, bayım. Üzgünüm.") cevabını aldı.

II. Dünya Savaşı​

Beckett 1940'taki Alman işgali sonrasında Fransız Direnişi'ne katıldı. İki yıl boyunca kurye olarak çalıştı ve birçok defa Gestapo tarafından yakalanma tehlikesi atlattı.

Ağustos 1942'de birliğinin ihbar edilmesi sebebiyle, Suzanne ile birlikte güneye kaçtı ve Alpes-Côte d'Azur bölgesindeki Roussillon, Vaucluse kasabasında saklandı. Burada, evinin arka bahçesinde mühimmat saklayarak Direniş'e yardım etmeyi sürdürdü. Roussillon'da yaşadığı iki yıl boyunca, Maquis gerillalarının Vaucluse Dağları'nda Alman Ordusu'na karşı gerçekleştirdiği sabotajlara destek verdi.

Fransız Hükümeti, Alman istilasına karşı savaşımdaki çabaları sebebiyle Beckett'ı, Savaş Haçı (Croix de Guerre) ve Direniş Madalyası (Médaille de la Résistance) ile ödüllendirdi. Ancak Beckett hayatının sonuna kadar, bu dönemdeki faaliyetlerini hep "izcilik işleri" olarak adlandırdı.] Roussillon'da saklandığı süre boyunca, "bağlantısını koparmamak için" Watt isimli romanı üzerinde çalıştı. (1941'de başladığı bu roman 1945'te bitti, ancak 1953'e kadar yayınlanmadı.)

Ün: Romanlar ve tiyatro​

Beckett 1945 yılında kısa süreliğine Dublin'e döndü. Ardından İrlanda kızılhaçının Saint-Lô'da kurduğu hastanede birkaç ay süreyle ambar görevlisi ve tercüman olarak çalıştı. 1946'da yeniden Dublin'e annesinin yanına gitti. Bu ziyareti sırasında, annesinin odasında bütün edebi hayatını etkileyip yön verecek bir şeyin farkına vardı. Bu deneyimini daha sonra, 1958'de Krapp'ın Son Bandı oyununda kurguladı. Oyunda Krapp’ın keşfi fırtınalı bir gece, Dún Laoghaire'nin bir Doğu Rıhtımında gerçekleşir. Bazı eleştirmenler Beckett'ı Krapp ile, Beckett'ın kendi sanatsal esininin de aynı yerde, aynı tür havada gerçekleştiğini ileri sürecek kadar özdeşleştirir. Oyun boyunca Krapp hayatının önceki döneminde yaptığı bir kaseti dinlemektedir; bir ara genç kendisinin şu sözleri söylediğini duyar: “...sonunda açıkça görüyorum ki hep bastırmaya çalıştığım karanlık, gerçekte benim en iyi...” Fakat Krapp kasedi ileri sarar ve seyirci keşfinin tamamını öğrenemez.

Beckett daha sonra James Knowlson'a kayıttaki eksik kelimenin "dostumdu" olduğunu söyledi. Beckett'a göre, yaşadığı bu deneyim James Joyce ile olan ilişkisinden kaynaklanmıştı. Çünkü sonsuza kadar Joyce'un gölgesinde kalması ihtimali vardı, onu kendi oyununda hiçbir zaman yenemeyeceğinden emindi. Sonra bu deneyimi yaşadı ve Knowlson'a göre bu "tüm kariyerini değiştiren bir dönüm noktasıydı." Knowlson hazırladığı Damned to Fame isimli biyografide, Beckett'ın bu deneyimi kendisine nasıl açıkladığını şöyle anlatmıştır:

"Bana bu deneyimini anlatırken Beckett, kendi ahmaklığının farkına varması üzerine odaklanıyordu, acizliği ile bilgisizliği karşısındaki kaygılarından bahsediyordu. James Joyce'a neler borçlu olduğunu anlatırken, bana bu durumu şöyle dile getirmişti: "Fark ettim ki Joyce, daha fazla bilmek, kendi malzemesine hâkim olmak konusunda gidilebilecek son noktaya varmıştı. Üstelik bunu sürekli geliştiriyordu. Fark ettim ki benim yolum sürekli fakirleşmek, bilgisizleşmek; bir şeyler eklemek yerine sürekli azaltmak yönündeydi." Beckett, daha çok bilmenin, dünyayı yaratıcı olarak anlamanın ve kontrol altına almanın bir yolu olduğunu savunan Joyce felsefesini reddediyordu. Bu yüzden gelecekteki eserleri yoksunluk, başarısızlık, sürgün ve kaybediş üzerine; kendi deyimiyle "bilmeyen" ve "yap-a-mayan" kişilere odaklanacaktı."

1946'da Jean-Paul Sartre'ın Les Temps Modernes dergisi Beckett'ın, daha sonraları La fin veya The End isimleriyle anılacak olan kısa hikâyesi Suite'in ilk bölümünü, yarısının teslim edilmediğini farketmeden yayımladı. Simone de Beauvoir hikâyenin ikinci bölümünü yayımlamayı reddetti. Beckett aynı yıl, 1970'e kadar yayınlanmayacak olan dördüncü romanı Mercier ile Camier'i de yazmaya başladı. Bu roman pek çok yönden, Beckett'in kısa süre sonra yazacağı en ünlü eseri Godot'yu Beklerken'in habercisiydi. Daha da önemlisi, Beckett'in doğrudan Fransızca yazdığı ilk uzun eseriydi. Beckett, Molloy, Malone Ölüyor ve Adlandırılamayan'dan oluşan roman üçlemesi de dahil olmak üzere, daha sonraki çoğu eserini Fransızca yazacaktı. Anadili İngilizce olmasına rağmen eserlerini Fransızca yazmasının sebebi, kendi deyimiyle, "üslupsuz" yazmanın Fransızca'da daha kolay olmasıydı. Beckett Fransızca'nın onun için taşıdığı "yabancılık kokusunu" seviyordu ve "bir anadili kullanımının özünde olan otomatizmlerden kurtulmak" için Fransızca yazıyordu.

Beckett şöhretinin büyük kısmını Godot'yu Beklerken isimli oyununa borçludur. Sıkça alıntılanan bir makalede eleştirmen Vivian Mercier, "Beckett teorik olarak imkânsız bir şeyi, hiçbir olayın geçmediği ama yine de seyircinin koltuğuna yapışıp kaldığı bir oyun yazmayı başardı. Dahası, ikinci perdede, birinci perdenin kurnazca tekrarlandığı düşünülürse, hiçbir olayın geçmediği bir oyun yazmayı iki defa başardı." demişti. 1947'den sonraki çoğu eseri gibi bu oyun da ilk olarak En attendant Godot adıyla Fransızca yazıldı. Beckett bu oyun üzerinde, Ekim 1948 ile Ocak 1949 arasında çalıştı. 1952'de yayınlanan oyun ilk defa 1953'te sahnelendi. İngilice çevirisi ise iki yıl sonra yayınlandı. Oyun Paris'te popüler oldu, eleştirel başarı elde etti ancak yine de çok tartışıldı. 1955'te Londra'da oynanmaya başladığında kötü eleştiriler aldı, ancak The Sunday Times'tan Harold Hobson'ın ve daha sonra da Kenneth Tynan'nın olumlu eleştirileri bu olumsuz havayı dağıttı. ABD'de oyun, Miami'de başarısız oldu, New York'ta ise 59 gösterim ile başarı elde etti. Daha sonra oldukça popüler olan oyun, ABD ve Almanya'da başarıyla sahnelendi.

Beckett artık çoğunlukla Fransızca yazıyordu ve çevirisini Patrick Bowles ile birlikte yaptığı Molloy dışındaki bütün çalışmalarını kendisi İngilizce'ye çevirmişti. Godot'yu Beklerken`in başarısı yazarına tiyatroda bir kariyer açtı. Beckett uzun oyunlar yazmaya devam etti. Bunlar arasında 1957'de Oyun Sonu, daha önce adı geçen Krapp'ın Son Bandı (İngilizce), 1960'da Mutlu Günler (İngilizce) ve 1963'te Oyun yer alır.

1961'de Beckett çalışmalarının tanınmasıyla, Jorge Luis Borges ile paylaşacağı Uluslararası Yayıncıların Formentor Ödülü'nü kazandı.

Sonraki yaşamı ve çalışmaları​

1960'lar hem yazarlığı açısından hem kişisel olarak Beckett için değişim dönemiydi. 1961'de İngiltere'de gizli bir törenle ve daha çok Fransız miras hukukuna bağlı nedenlerden, Suzanne ile evlendi. Oyunlarının başarısı üzerine dünyanın pek çok yerinde prova ve oyunlara davet ediliyordu. Bu sürecin sonunda tiyatro yönetmeni olarak yeni bir kariyer edindi. 1956'da BBC Third Programme'den ilk kez radyo oyunu Tüm Düşenler için bir ücret aldı. Düzensiz olarak radyo oyunları yazmayı sürdürdü, sonunda sinema ve televizyon için de yazmaya başladı. Ayrıca, yeniden eserlerini İngilizce yazmaya başladı. Öte yandan, yaşamının sonuna kadar kimi eserlerini Fransızca yazmaya devam etti.

Aktör Cary Elwes, Prenses Gelin (The Princess Bride) filminin DVD ekindeki video-günlüğünde, Beckett'in Roussimoff ailesiyle komşu olduğunu ve ailenin çocuklarınından birini, çocuk çok iri olduğu için servise binemediğinden, her gün okula bıraktığını anlatır. André René Roussimoff adlı bu çocuk, ileride profesyonel güreşçi André the Giant (Dev André) olacaktır.

Beckett 1969'da Suzanne'le Tunus'ta tatildeyken Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandığını öğrendi. Suzanne gözlerden uzak özel yaşamına aşırı derecede bağlı olan kocasının o andan itibaren şöhretin yükünü taşıyacağını görerek, ödülü "felaket" olarak nitelendirdi. Beckett ödülünü almaya gitmedi. Beckett söyleşilere çok fazla vakit ayırmamakla birlikte, zaman zaman sanatçılarla, edebiyat araştırmacılarıyla ve Montparnasse'deki evinin yakınında bulunan Paris' Hotel PLM'nin lobisinde kendisini arayan hayranlarıyla bizzat görüşüyordu.

Suzanne 17 Temmuz 1989'da öldü. Anfizem ve muhtemelen Parkinsona yakalanan ve bir bakımevinde kalmakta olan Beckett da aynı yıl 22 Aralık'ta öldü. İkisi Paris'te Montparnasse Mezarlığı'nda birlikte gömülüdür ve Beckett'in "gri olmak şartıyla herhangi bir renk olur" direktifine uygun, mermerden bir mezar taşını paylaşmaktadır.

Çalışmaları​

Beckett'in yazar olarak kariyeri kabaca üç döneme ayrılabilir: 1945'de II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar sürecek olan ilk çalışmaları; 1945'den 1960'ların ilk yıllarına kadar süren ve muhtemelen en iyi bilinen çalışmalarını çıkardığı orta dönem; 1960'ların ilk yıllarından ölümüne kadar süren son dönem. Bu son dönemde Beckett'in çalışmaları çok daha kısa olmaya yönelmiştir ve stili de çok daha minimalisttir.

Erken dönem​

Beckett'ın erken dönem eserleri arkadaşı James Joyce'un eserlerinin yoğun etkisi altındadır. Titizlikle hazırlanmış ve Joyce'un tarzının türevi sayılabilecek bir dilde yazılmış bu metinlerin bazı kısımları oldukça anlaşılmazdır. Kısa öykü toplamı olan Aşksız İlişkiler (1934) kitabının açılış cümleleri bu üslûba örnek gösterilebilir:

Sabahtı, aydaki kantolardan ilkinde takılıp kalmıştı Belacqua. Kafası feci karışmıştı, hiçbir şey anlayamıyordu. Neşe saçan Beatrice oradaydı, Dante de; Beatrice ona ayın üzerinde görülen karaltıları açıkladı bir bir. Öncelikle nerede yanılgıya düştüğünü gösterdi, sonra kendi açıklamalarını aktardı. Tüm bunlar Beatrice'e, Tanrı'nın öğrettikleriydi, bu nedenle Belacqua doğruluklarına güvenebilirdi.

Bu bölüm Dante Alighieri'nin İlahi Komedya'sına yapılan göndermelerle doludur ve bu eseri tanımayan okuyucular için kafa karıştırıcıdır. Yine de burada, Beckett'ın sonraki eserlerinin pek çok belirtisi mevcuttur: Belacqua karakterinin fiziki hareketsizliği, karakterin kendi düşüncelerine saplanıp kalmışlığı, son cümlenin saygısızca komik olması vb.

Benzer unsurlar Beckett'ın yayınlanmış ilk romanı Murphy'de de (1938) görülür. Sonraki eserlerinde sürekli tekrarlanan delilik ve satranç temaları, bir ölçüde bu romanda da mevcuttur. Romanın açılış cümlesi, Beckett'ın tüm eserlerine hayat veren kötümser alt anlamların ve kara mizahın ipucunu verir: Hep aynı dünyanın üzerinde ışıldıyordu güneş, başka seçeneği yoktu çünkü.II. Dünya Savaşı sırasında Roussillon'da saklanırken yazdığı Watt ise aynı temaları içermekle birlikte, daha az coşkulu bir üslûba sahiptir. Bu romanın bazı bölümlerinde insan hareketleri matematiksel permütasyon gibi kurgulanmıştır. Bu durum, Beckett'ın daha sonraki oyun ve romanlarında ortaya çıkacak olan, hareketlerin kesin şekilde tanımlanması kaygısının habercisidir.
Beckett'ın Fransızca edebi metinler yazmaya başlaması da bu döneme denk gelir. Aynı dönemde İngilizce olarak yazılan ve Echo's Bones and Other Precipitates (1935) isimli kitapta toplanan şiirlerdeki yoğunluğun aksine Fransızca yazılmış bazı kısa şiirlerdeki arılık Beckett'ın tarzındaki - Watt'ta da belirtileri görülen - sadeleşmeyi, başka bir dili kullanarak da olsa başlattığını göstermektedir.

Orta dönem​

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Beckett, edebi dil olarak temelli Fransızca'ya yöneldi. Bu seçim ile yukarıda anlatılan, Dublin'de annesinin odasında yaşadığı, sanatının öznel olması ve tamamıyla kendi iç dünyasından kaynaklanması gerektiğini anlamasını sağlayan "deneyim", Beckett'in en bilinen eserlerini vermesiyle sonuçlanacaktı.

Savaştan sonraki on beş yıl süresince Beckett dört uzun tiyatro oyunu yazdı: En attendant Godot (1948–1949; Godot'yu Beklerken), Fin de partie (1955–1957; Oyun Sonu), Krapp's Last Tape (1958; Krapp'ın Son Bandı) ve Happy Days (1960; Mutlu Günler). Genelde, doğru ya da yanlış biçimde, absürd tiyatronun temel eserleri olduğu düşünülen bu dört oyunda, her ne kadar Beckett'ın kendisi varoluşçu olmasa da, dönemin varoluşçu düşünürlerinin eserlerindeki temalar kara mizah tarzıyla ele alınmıştı. "Absürd tiyatro" terimi ilk defa Martin Esslin'in aynı isimli kitabında ortaya çıkmış, bu kitabın önemli bir bölümü de Beckett ve Godot'ya ayrılmıştı. Esslin bu oyunların, Albert Camus'nün "saçma" kavramının tamamlayıcısı olduklarını öne sürdü[52] ve Beckett bu sebeple sıklıkla - ve hatalı olarak - "varoluşçu" olarak nitelendirildi. Eserlerinde benzer temaları işlemiş olsa da, Beckett'ın varoluşçuluğa karşı bir ilgisi yoktu. Beckett ayrıca absürd tiyatro tanımına da karşı çıkıyordu.

Genel anlamda oyunlar, anlaşılamaz ve akıl erdirilemez bir dünya karşısında hissedilen umutsuzluk ile bu umutsuzluğa rağmen yaşamda kalma isteğini anlatır. Oyun Sonu'nda çöp varillerinde yaşayan ve zaman zaman kafalarını dışarı uzatıp konuşan karakterlerden biri olan Nell'in sözleri, Beckett'ın orta dönem tiyatro oyunlarının iyi bir özetidir:

Hiçbir şey mutsuzluktan daha gülünç değildir, kabul ediyorum... Evet, evet! Dünyadaki en gülünç şeydir o. Başlangıçta ona güleriz, yürekten güleriz. Ama hep aynıdır. Tıpkı sık sık anlatılan güzel bir fıkra gibi. Hep beğeniriz, ama artık ona gülmeyiz.

Beckett'ın bu dönemde düz yazıdaki önemli başarıları, Molloy (1951), Malone meurt (1951; Malone Ölüyor) ve L'innommable (1953; Adlandırılamayan) isimli üç romandı. Yazarın açıkça aksini belirtmiş olmasına rağmen zaman zaman "üçleme" olarak değerlendirilen bu romanlar, gittikçe daha da yalınlaşmış, sadece temelde gerekli olan unsurları içerecek derecede sadeleşmişti. Bu sebeple bu üç romanda, Beckett'ın olgun dönemindeki tarzının ve kullandığı temalarının gelişimi gözlenebiliyordu. Örneğin Molloy zaman, mekân, eylem ve konudan oluşan geleneksel roman öğelerini içeriyordu ve bir bakıma bir dedektif romanıydı. Malone Ölüyor'da ise mekân ile zamanın akışı varlığını sürdürürken konu ve eylem büyük oranda ortadan kalkmıştı. Romandaki temel hareket unsuru, bir iç monolog şeklini almıştı. Son olarak Adlandırılamayan'da tüm zaman ve mekân duygusu yok edilmişti. Romanın ana teması bir "ses"in, var olmayı sürdürmek için sürekli konuşmak zorunda olması ile en az bunun kadar kuvvetli bir dürtü olan sessizliği arayışı arasındaki çatışmaydı. Bunda Beckett'ın, savaşın dünyayı ne hâle getirdiğine ilişkin deneyimlerinin izlerini bulmak mümkündür. Bu romanlar da örnek gösterilerek, Beckett'ın eserlerinin genelde kötümser olduğu kabul edilir. Buna rağmen Adlandırılamayan'ın sonunda yaşam kazanmış gibidir. Romanın son cümlesi bunu ima eder: Devam edemem, devam edeceğim.
Bu romanların ardından Beckett, sürdürülebilir bir düz yazı çalışmasına ulaşabilmek için çabaladı. Ancak bu çabaların sonucunda sadece, daha sonra Texts for Nothing (Hiç İçin Metinler) adıyla bir araya getirilecek olan hikâyeler ortaya çıktı. Yine de Beckett 1950lerin sonunda, en radikal düz yazı eseri olan Comment c'est (1961; Acaba Nasıl?) isimli kitabını yazdı. Konserve kutularıyla dolu bir çuvalı sürükleyerek çamur içinde emekleyen isimsiz bir anlatıcının başından geçenleri anlatan bu kitap, noktalama işaretleri kullanılmamış bir dizi paragraf halinde, telgrafvari bir üslupta yazılmıştır:

(İngilizce)
« you are there somewhere alive somewhere vast stretch of time then it's over you are there no more alive no more then again you are there again alive again it wasn't over an error you begin again all over more or less in the same place or in another as when another image above in the light you come to in hospital in the dark »

(Türkçe)
« sen orada bir yerde hayatta bir yerde uzun bir süre sonra o biter sen orada daha fazla değil artık hayatta değil tekrar daha fazla sen orada tekrar hayatta tekrar bitmedi o yanılma sen başlar tekrar yeni baştan aşağı yukarı aynı yerde veya başka zaman olduğu gibi başka bir imge yukarıda ışığın içinde sana öyle gelir hastahanede karanlıkta »
(Samuel Beckett)


Bunun ardından, Beckett'ın drama dışı bir düz yazı eser vermesi için neredeyse on yıl geçmesi gerekecekti. İçerik ve biçim olarak alışılmış tarzın oldukça ilerisine geçen Acaba Nasıl ile birlikte, Beckett'ın yazarlığında yeni bir dönem başladı.

Son dönem​

1960'lar boyunca ve 1970'lerin başında Beckett, 1950'lerdeki eserlerinde de belirgin olan yoğunluğa daha da fazla yöneldi ve bu durum minimalist olarak tanımlanmasına sebep oldu. Bunun en uç örneklerinden biri, dramatik eserleri arasında olan 1969 tarihli Soluk'tur. 35 saniye süren ve hiçbir karakter içermeyen bu parça, Oh! Calcutta! revüsünde açılış parçası olarak kullanılmıştı ve muhtemelen bu revüye ironik bir yorum olarak yazılmıştı.
Önceki oyunlarda zaten az sayıda olan karakterler, son dönem dramatik eserlerinde artık sadece en gerekli öğeleri içerecek şekilde daraltılmıştı. Örneğin, ironik bir isme sahip olan 1962 tarihli Oyun'da büyük cenaze vazolarına boyunlarına kadar gömülü olan üç karakter vardı. 1963'te aktör Jack MacGowran için televizyon draması olarak yazılan Söyle Joe'daki tüm hareket, sürekli olarak başkişinin suratına odaklanarak yakın çekime geçen bir kamera ile sağlanmaktaydı. 1972 tarihli Ben Değil oyunu ise, Beckett'ın sözleriyle "gerisi karanlık bir sahnede hareket eden bir ağızdan" ibaretti. Krapp'ın Son Bandı'nda ipuçları verilmiş olan bu son dönem oyunları temelde hafızayla; durgun bir şimdiki zamanda geçmişteki can sıkıcı olayların yeniden hatırlanmasıyla ilgiliydi. Dahası, bu oyunlarda sıklıkla kişiliğin sınırlandırılması teması mevcuttu ve bu durum Söyle Joe'daki gibi başkişinin kafasına dışarıdan gelen bir ses ile ya da Ben Değil'deki gibi başkişi hakkında başka bir karakterin yorumda bulunması şeklinde gerçekleşiyordu.

Bu temalar Beckett'ın 1982'de yazdığı ve Václav Havel'e adadığı, en politik eseri sayılan ve diktatörlük kavramının ele alındığı Felaket oyununun da yolunu açmaktaydı. Bu dönemde ayrıca, Beckett'ın uzun süre suskun kalan şairliği yeniden ortaya çıktı. Beckett kimisi sadece altı kelime uzunluğunda olan aşırı kısa ve özlü Fransızca mirlitonnades şiirleri yazdı. Bunlar Beckett'ın, eserlerini bildiği diğer dile çevirmeye yönelik titiz uğraşlarının dışında kaldı. Daha sonra Derek Mahon gibi bazı yazarlar şiirleri çevirmeye çalıştılarsa da bu şiirlerin tamamlanmış bir İngilizce çevirisi hiç yayınlanmadı.

Beckett'ın bu dönemdeki düz yazı çalışmaları, ABD'li ressam Jasper Johns'un resimlediği 1976 tarihli kısa öykü toplamı olan Fizzles (Fiyaskolar) kitabında toplandı. Daha sonra Nohow On başlığıyla birarada yayınlanan 1979 tarihli kısa romanı Compagnie, 1982 tarihli Mal vu mal dit ve 1984 tarihli Worstward Ho, Beckett'ın bu alanda bir nevi rönesans yaşadığını gösteriyordu. "Kapalı alan" öyküleri olarak adlandırılan bu üç eserde Beckett, oyunlarında sıkça kullandığı tema olan kişiliğin sınırlandırılması ve izlenmesi konusunu düz yazı yoluyla yeniden ele almıştı. Bu eserlerdeki bir başka tema ise, Compagnie'nin açılış cümlelerinde görüldüğü üzere vücutların boşlukta yerleşimi idi:

« Karanlıkta birine bir ses gelir. Düşle.
Birine, arkasından, karanlıkta. Ardındaki baskıdan anlar geldiğini, ve gözlerini kapayıp yeniden açığında karanlığın nasıl değiştiğinden. Söylenenlerin ancak küçük bir bölümü doğrulanabilir. Örneğin o duyduğunda sen, karanlıkta sırtüstüsündür. Öyleyse söylenenlerin gerçekliğini kabullenmek zorundadır. »


Beckett'in son çalışması olan 1988 tarihli What is the Word, yaşamının son günlerini geçirdiği hasta bakım evindeki yatağında yazıldı. Şiirin ayrıca Fransızca uyarlaması da mevcuttur.
 

Etkileri​

İngilizce eser veren tüm modernistler dikkate alındığında, realist geleneğe karşı en süreğen saldırıyı Beckett'ın eserleri oluşturur. Beckett, insanlığın içinde bulunduğu durumun temel bileşenlerine odaklanabilmek için, geleneksel konulardan, zaman ve mekân tekliğinden arındırılmış drama ve romanın yolunu açtı. Václav Havel, Aidan Higgins ve Harold Pinter gibi yazarlar, Beckett'a olan minnettarlıklarını açıkça belirttiler. Beckett'ın asıl etkisi, 1950'lerde Beat Kuşağı ile başlayıp 1960'lardaki olaylarla devam eden deneysel edebiyat üzerinde oldu. İrlanda'da ise John Banville ve Derek Mahon gibi şairleri etkiledi.

Luciano Berio, György Kurtág, Morton Feldman, Philip Glass, Heinz Holliger ve Pascal Dusapin'in de aralarında bulunduğu birçok 20. yüzyıl bestecisi, müzikal çalışmalarını onun metinlerini temel alarak yarattı. Beckett'in çalışmaları, Bruce Nauman, Alexander Arotin ve Avigdor Arikha gibi birçok görsel sanatçıyı da etkiledi. Arikha, edebi dünyasından etkilendiği Beckett'ın birkaç portresini çizdi ve eserlerini resmetti. ABD'li film yönetmeni Jim Jarmusch'un 1984 yapımı filmi '"Stranger Than Paradise"'ın iki önemli karakteri olan Willie ve Eddie, eleştirmenler tarafından, Godot'u Beklerken'in iki kahramanı Vladimir ve Estragon'a benzetildi.

Beckett 20. yüzyıl yazarları arasında en çok takdir edilen ve üzerinde en çok tartışılanlardan biridir.Hakkındaki görüşler ikiye ayrılır. Jean-Paul Sartre ve Theodor Adorno felsefi eleştirilerinde, onu saçmalığı ortaya çıkardığı için, diğer bazı eleştirmenler ise eserlerinde basitliği reddettiği için övdü. Georg Lukacs gibi bazı eleştirmenler ise Beckett'i eserlerinde felsefi realizmin yer almaması sebebiyle eleştirdi.

Beckett'ın bilinen en iyi fotoğraflarından birkaçı fotoğrafçı John Minihan'ın çektikleridir. 1980 ile 1985 arasında Beckett'ın fotoğraflarını çeken fotoğrafçı, yazarla çok iyi bir ilişki geliştirdi ve sonuçta yazarın resmi fotoğrafçısı oldu. Çekilen bu fotoğraflardan biri 20. yüzyılın en iyi üç fotoğrafı arasında gösterildi. Ancak, Beckett'ın en fazla yeniden basılmış fotoğrafını tiyatro fotoğrafçısı John Haynes çekti. Bu fotoğraf Knowlson'ın hazırladığı biyografinin kapağında da kullanıldı. Fotoğraf, Haynes'in pek çok Beckett prodüksiyonunu fotoğrafladığı, Londra'daki Royal Court Theatre'da bir prova sırasında çekilmişti.
2006 yılında, Beckett'ın doğumunun yüzüncü yılı anısına, İrlanda Merkez Bankası tarafından 20 avroluk altın hatıra paraları basıldı. 20.000 adet basılan ve 2 Mayıs 2006'da tedavüle çıkan paraların yazı tarafında İrlanda arpı ile "Samuel Beckett 1906 - 1989" yazısı bulunuyordu. Tura tarafında ise Beckett'ın yüzü ile en bilinen oyunu olan Godot'yu Beklerken'den bir sahne yer alıyordu.

Edebi mirası​

Beckett'in ölümünden bu yana oyunlarının tüm sahnelenme hakları, yazarın yeğeni Edward Beckett tarafından yönetilen Beckett Mirası'na aittir. Bu yönetim, oyunların nasıl sahneleneceğini çok sıkı kontrol etmekle ünlüdür ve oyunlardaki sahne talimatlarına uyulmayan prodüksiyonlara kesinlikle izin vermez.

Seçme bibliyografi​

Drama -Tiyatro​

Eleutheria (1947; yayımlanması 1995)
Godot'yu Beklerken (En attendant Godot) (1952)
Sözsüz Oyun I (1956)
Sözsüz Oyun II (1956)
Oyun Sonu (Fin de partie) (1957)
Krapp'ın Son Bandı (1958)
Fragment de théâtre I (1950'lerin sonlarında)
Fragment de théâtre II (1950'lerin sonlarında)
Mutlu Günler (1960)
Oyun (1963)
Geliş ve Gidiş (1965)
Soluk (1969)
Ben Değil (1972)
Bu Kez (1975)
Adımlar (1975)
Solo (1980)
Beşik (1981)
Ohio Doğaçlaması (1981)
Felaket (1982)
Ne Nerede (1983)

Radyo​

Tüm Düşenler (1956)
From an Abandoned Work (1957)
Korlar (1959)
Eski Şarkı (1960)
Radyo Oyunu Taslağı I (1961)
Radyo Oyunu Taslağı II (1961)
Sözler ve Müzik (1961)
Cascando (1962)

Televizyon​

Söyle Joe (1965)
Hayalet Üçlüsü (1975)
...ama bulutlar... (1976)
Quad I + II (1981)
Nacht und Träume (1982)

Sinema​

Film (1965)

Düz yazı​

Roman
Dream of Fair to Middling Women (1932; yayımlanması 1992)
Murphy (1938)
Watt (1945; yayımlanması 1953)
Mercier ile Camier (1946; yayımlanması 1970)
Molloy (1951)
Malone Ölüyor (1951)
Adlandırılamayan (1953)
Acaba Nasıl? (1961)
Kurgu dışı
Proust (1931)
Three Dialogues (Georges Duthuit ve Jacques Putnam ile) (1958)
Disjecta (1983)
Kısa roman (novella) ve Öykü
Aşksız İlişkiler (1934)
The Expelled (1946)
The Calmative (1946)
The End (1946)
Hiç İçin Metinler (1954)
Le Dépeupleur (1971)
First Love (1973)
Fizzles (1976)
Compagnie (1979)
Mal vu mal dit (1981)
Worstward Ho (1984)
Stirrings Still (1988)

Şiir​

Whoroscope (1930)
Echo's Bones and other Precipitates (1935)
Collected Poems in English (1961)
Collected Poems in English and French (1977)
What is the Word (1989)

Çeviri​

Negro: an Anthology (Nancy Cunard, editör) (1934)
Anna Livia Plurabelle (James Joyce, Fransızca çeviri Beckett ve diğerleri) (1931)
Anthology of Mexican Poems (Octavio Paz, editör) (1958)
The Old Tune (Robert Pinget) (1963)
What Is Surrealism?: Selected Essays (André Breton) (çeşitli kısa parçalar toplamı)
 
Geri
Top