• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Soykırım Listesi

NORVEç: Norveç'te 16. yüzyılda Asya kökenli Samileri asimile etmek için birçok çalışma yapıldı. Hıristiyanlaştırılmak istenen Samiler'in çoğunlukta olduğu bölgelere Norveçliler yerleştirildi. Örf ve geleneklerini yaşamalarına izin verilmeyen Samiler, bu uygulamaya karşı çıktıklarında da ağır şekilde cezalandırılarak ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırıldı. Benzer uygulamayı İsveç de gerçekleştirdi. Yine Norveçliler; 1920-30'larda çıkardıkları yasalarla Nordik ırkın saflığını korumak için etnik grup Tater (Göçerler) kızlarını zorla kısırlaştırdılar. Norveç toplumu ne kadar Tater'i kısırlaştırırsa, kendi ırkını o kadar daha iyi koruduğuna inanıyordu. Kısırlaştırma yoluyla Taterlileri ehlileştiremediklerini görünce bu defa daha da korkunç bir yönteme başvurarak, Taterler üzerinde insülin ve elektroşok yöntemleri uyguladılar.

Vakit
 
RUMLAR: İngilizler 1912-1974 döneminde Kıbrıs adası üzerindeki egemenliklerini sağlamak amacıyla Rumlar'ın ENOSİS'i gerçekleştirmelerine göz yumup Türkler'e karşı saldırı başlattırdılar. 1912'de adada yaşayan Rumlar Kıbrıs'ın 35 ayrı noktasında Türklere ait iş yerleri, camii ve evleri yakıp yıkmaya insanları katletmeye başladılar. 1952 yılında EOKA adlı terör örgütü kuruldu. EOKA sistematik bir biçimde başlattığı saldırılarda 100 Türk'ü, 100 İngiliz vatandaşını öldürerek 30 Türk köyünü yaktı. 1963 yılında EOKA'cılar yeni bir etnik temizleme planını devreye soktular, bu saldırılarda 500 Türk öldürüldü, 130 Türk köyü yakıldı, 25 bin Türk evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Vakit
 
YUNANİSTAN: 1923 yılında Lozan'da imzalanan Türk ve Yunan azınlıkların karşılıklı mübadelesine ilişkin anlaşmanın ardından Yunan hükümeti, Batı Trakya bölgesinde yaşayan Türkler üzerinde sistemli olarak etnik ve kültürel soykırım başlattı. Bölgenin büyük bir bölümünü askeri bölge haline getirip sıkıyönetim ilan edildi. Köyler arasında geliş gidişler izne bağlandı, Türk azınlığın pasaportlarına el konuldu. Türklerin hukuki, siyasi, kültürel ve dini haklarının kısıtlanması, ibadetlerine izin verilmemesi gibi yoğun baskılar sonucu 400 bin Türk bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.

Vakit
 
BULGARİSTAN: 1970-89 yılları arasında Bulgar hükümeti Bulgarlaştırma adı altında ülkede yaşayan 1.5 milyon Türk, Pomak ve çingeneler'e karşı bir asimilasyon kampanyası başlattı. Ülkede yaşayan 310 bin Türk'ün isimleri polis zoruyla Bulgar ve Hıristiyan isimleriyle değiştirildi. Türkçe eğitim veren okullar, üniversitedeki Türk filolojisi bölümleri, Türkçe gazeteler ve camiler devlet emriyle kapatıldı. çocukların sünnet ettirilmesi yasaklandı. çocuklar bu yasağa rağmen sünnet ettirilip, ettirilmediğini kontrol edilmek için zorla sağlık merkezlerine gönderildi. Mezar taşlarının üzerindeki Türkçe isimler yüzünden mezarlar yıkıldı, talan edildi. Türklerin Türk motifli giysiler giymeleri yasaklandı. Bu baskılara dayanamayıp protesto gösterileri yapan Türklerin üzerine askeri birliklerce ateş açıldı. Bin civarında Türk Belene'deki toplama kampına gönderildi. Baskıların giderek artması sonucu 360 bin Türk zorunlu olarak Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldı.

(Vakit)
 
KIBRIS RUM KESİMİ:

"Katliamların başladığı 1912 yılından, Kıbrıs Barış Harekatı’nın yapıldığı 1974 yılına kadar 1000’i aşkın Türk, Rumlar tarafından öldürüldü."
 
İngiliz esir kampında üç yıl geçiren Ahmet Altınay, esaretten kurtulup yurda döndükten sonra, hatıralarını kaleme alır. (Katran Kazanında Sterilize, Tarih Düşünce Kitapları) Bu kitabı okuyup bitirince, esirliğin ve esaret hayatının ne demek olduğunu az çok öğrenmiş oluyoruz. Mesela, esirlerin önemli bir kısmı, üzüntüden verem hastalığına yakalanmış. Yine, yapılan işkencelere, aşağılayıcı davranışlara dayanamayıp çıldıran, aklını yitiren askerlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok. Dindar askerlerin bile dayanamayıp intihar etmesi, eziyetin büyüklüğünü göstermesi açısından önemlidir.

Yine, İngiliz esir kamplarındaki Türklerin mühim bir kısmı, kasıtlı olarak kör edilmiştir. Özellikle, bazı Ermeni doktorların, tedavi amaçlı olarak kendilerine gelen Türk askerlerinin kör edilmesi operasyonunda rol aldıkları bilinen bir gerçektir. Bu operasyonun iki amacı vardı: Türklerin esaretten kurtulduktan sonra tekrar savaşmasını önlemek ve Ermenilerin intikam duyguları.

Hatta esir Türk askerlerinin kör edilmesi, 28 Mayıs 1921’de Meclis gündemine gelmiş ve gözleri kör edilen Türk askerlerinin 15 bin civarında olduğu tespit edilmiştir. Bunca işkenceye, aşağılamaya, vereme, çıldırmaya, intihara, kasıtlı olarak kör edilme vakalarına rağmen, yine de, İngilizlerin eline düşen Türk askerlerinin şanslı olduğunu söyleyebiliriz.

Bu cümle, ilk okunuşta yanlış bir anlamaya sebep olabilir. Olmaması için, hemen, Ruslara esir düşen Türk askerlerinin durumuna bakalım.

Bu bölümü yazarken, elbette birçok kaynaktan yararlanacağız. En çok da Dr. Ramazan Balcı’nın Sarıkamış kitabından…
 
.......
Bu bölümü yazarken, elbette birçok kaynaktan yararlanacağız. En çok da Dr. Ramazan Balcı’nın Sarıkamış kitabından…

Birinci Dünya Savaşı’nın mağdurları içinde en talihsiz kesim, hiç şüphesiz, Ruslara esir düşen Türk askerleridir. Alman ve Avusturyalı esirler, Rusların Avrupa kıtasındaki şehirlerinde tutulurken, Türk esirleri özellikle Sibirya’ya gönderiliyordu. Türkler söz konusu olduğunda, otuz kişilik vagonlara yüz kişi istif ediyorlardı. Türk esirler, bu halde, Sibirya’nın en uzak ve en soğuk bölgelerine sevk ediliyorlardı. Yaklaşık iki ay süren yolculuk esnasında, açlık ve hastalık yüzünden, esirlerin yüzde ellisinden fazlası yollarda şehit oluyordu. Yolculuk esnasında vagonların açılmasına izin verilmiyordu. Tuvaletin bulunmadığı vagonlarda insan pislikleri mecburen ayak altına bırakılıyordu. Kokunun şiddetinden vagonların yanına yaklaşma imkanı yoktu. Asker arasında her gün yeni ölümler yaşanıyordu ve cenazeler beş on gün boyunca vagonlardan alınmıyor ya da yolculuk esnasında dağ başlarına atılıyordu.

Her birinde elli esirin bulunduğu iki vagon, kapıları kilitlenerek Tiza istasyonuna terk edilmiş, günler süren yürek parçalayıcı feryatlara kimse kulak vermemiş, açlık ve susuzluktan esirlerin tamamı şehit olmuştur. Bu cinayetten bir iz bırakmak istemeyen Ruslar, vagonları ateşe verdiler.

Ruslar, “hastalık var” bahanesi ile beş yüz askerin üzerlerindeki elbiseleri soydular. Yalnız don gömlek kalan askerlerin tamamı soğuktan donarak şehit oldu. Ermeni nüfusun yoğun olduğu bölgelere sevk edilen Türk esirlerinin imhası daha kolay oluyordu. Ermeni askerler, sırf zevk için Türk esirlerini öldürüyor ya da işkence ediyorlardı. Hatta, Türk esirlerini alıp satmak için pazarlar bile kurulmuştu. Sağlam esirler 12 Ruble’ye, zayıflar daha ucuz, hastalar bir paket tütüne satılıyordu.

Hasankale’den 13 subay ve 350 askerle yola çıkartılan bir esir kafilesinde, yolda yürümekte zorlanan 95 asker, kafilenin gözleri önünde kurşuna dizildi. Aynı kafilede ikinci gün, 80 asker daha şehit edildi.

Esirler, hasta da olsa, tamamen kuru tahta üzerinde yatırılıyordu. Türk esirlerinin üzerlerindeki elbiseler alınmış, bir çoğu, iç çamaşırları ile Sibirya’nın soğuğuna terk edilmişti. Ruslar, ele geçirdikleri yaralı esirlerin tedavisi ile ilgilenmediler. Yaralıların büyük kısmı, bulundukları yerde ölüme terk edildi. Zaten, Türklerle ilgilenen(!) doktorlar Ermeni olduğundan, hastaneye götürülseler de bir şey fark etmeyecekti. Ruslar, hasta ve yaralılara ilaç vermedikleri gibi, dışarıdan ilaç getirilmesini de engelliyorlardı.

Osmanlı esirlerinin halini gören Batılılar bile, insanlıklarından utanıyor, ağlamadan edemiyorlardı. Mesela Tomask’ta bulunan 1400 Türk esirden ancak 200’ü hayatta kalmayı başarmıştı. Sarıkamış ve Oltu civarında esir alınan 4000 Türk askerinin ancak 400’ü Kars’a ulaşabilmişti. Sadece Hamamlı’daki esir kampında, soğuktan ve açlıktan şehit olan Türk askerlerinin sayısı 30 bindi. Nargin Adası’ndaki esir kampından kurtulmanın ise imkanı yoktu. Her türlü zor şartlara rağmen sağ kalmayı başaranlar bile, bu kez susuzluktan ölüyor, daha doğrusu öldürülüyordu. Özellikle Ermeniler, Türk esirleri üzerinden milli duygularını tatmin ediyorlardı. Ve Ruslar da, bunu iyi bildiklerinden, Türk esirleri Ermenilere “emanet” ediyorlardı.

Burada, kuşkusuz, yazılması, anlatılması gereken birçok şey var. Fakat biz, şimdilik bu kadarı ile yetinelim.

Sonuç olarak; kar yağdı diye “evde esir hayatı yaşadığını” söyleyen arkadaşım da bu yazıyı okuyacak ve gerçek esaretin ne demek olduğunu görüp haline binlerce kez şükredecektir.

(İbrahim Tenekeci)
 
Ben medeniyim özgürlükten yanayım naraları atan Avrupalının yaptığı katliamların haddi var hesabı yok. Bunlar anca lafla gemilerini yürütürler, dokundunmu eleştirdinmi senden kötüsü yok.

İngiltere'nin Kenya da ve Hindistan da yaptığı soykırımları eklemek lazım.
 
Onlar soykırım yaptıklarını kabul ediyorlar onların isyani soykırım yapan ülkelerin inkar edişi yapmadık diye çünkü kabul etseler milyarlarca dolar ödemek zorunda kalacaklar
 
Medeni insanlar simdi tabiki özgürlük ten yana unutmayın ama su uyur düşman uyumaz atalarımızın yaptıklarıyla yaşıyoruz yoksa biz olmazdık yüzümüze gülerler arkadan hançeri vururlar sen yapmazsın onlar yapar Türk milleti hic bir zaman savaş hic bir ülkeye ilan etmemiştir Türkiye hep kendini savunma amaçlı savaşlara gitmiştir
 
Geri
Top